22 Nisan 2015

NAMAZIN SIRLARI (ESRARU'S SALAT) ...III nci Bölüm İmam-ı Gazali



NAMAZIN SIRLARI(ESRARU'S SALAT)
III nci Bölüm 
İmam-ı Gazali 
Nafile Namazlar Farzların dışında kalan namazlar üç kısma ayrılır: 
 1. Sünnetler 2. Müstehablar 3. Tatavvu'lar
Sünnetler ile, Hz. Peygamber'in devamlı olarak kıldığı rivayet edilen (namazlardan sonra kılınan sünnetler, duha, vitir, teheccüd ve benzeri sünnetler) namazları kastediyoruz; çünkü sünnet 'işlenilmiş yol' demektir.
Müstehablar'dan maksat; faziletleri hakkında hadîs vârid olan, fakat Hz. Peygamber tarafından devamlı olarak kılınmayan namazlardır. Nitekim ileride söz edeceğimiz gibi haftanın belirli gün ve gecelerinde, evden çıkarken ve eve girerken kılınan namazlar böyledir.
Tatavvu'lardan maksadımız da; hususiyeti hakkında herhangi bir rivayetin vârid olmadığı ve sözünü ettiğimiz namazların dışında kalıp da kulun, Allah'ın münacaatına tâlip olduğu bir anda, bu münacaata fazileti hakkında şeriatın emri vârid olan namazla koyulsun diye kıldığı namazlardır. Kul bu namazı âdeta teberru etmektedir; çünkü her ne kadar namaz kılmaya teşvik varsa da hususî olarak bu namazın kılınması teşvik edilmemiştir. Tatavvu' ise, teberrudan ibarettir. Bütün bu kısımlara 'nafile namazlar' denir; çünkü nafile, fazla olan namazlardır. Bu bakımdan bu maksatların tarifleri için ıstılah olarak Tatavvu, Müstehab, Sünnet ve Nâfile tâbirlerini kullandık. Bu ıstılahı değiştirmekte herhangi bir sakınca yoktur. Çünkü gayeler anlaşıldıktan sonra terimlerde tartışmaya gerek yoktur. Bu kısımların her birinin fazilet dereceleri değişiktir. Haklarında vârid olan haberler ve faziletlerini bildiren eserlere göre değer kazanırlar. Hz. Peygamber'in uzun zaman devam ettiği ve haklarında daha sahih ve meşhûr hadîslerin vârid olduğu namazların dereceleri daha üstündür. İşte bu sırra binaendir ki 'Cemaatle kılınan sünnetler, ferdî olarak kılınanlardan daha efdâldir' denilmiştir. Cemaatle kılınan sünnetlerin en fazi,letlisi bayram namazı, sonra ay ve güneş tutulması nedeniyle kılınan namazlarla yağmur namazıdır. Ferdî olarak kılınan sünnetlerin en faziletlisi ise, vitir sünneti (Hanefîlere göre vacibdir) ile sabah namazından evvel kılınan iki rek'at sünnettir. Bunlardan sonra, diğer farzlarla birlikte kılınan râtıb vakitli olarak kılınan sünnetler, derecelerine göre sıralanırlar.
Nafile namazlar, ilgili oldukları hususlara nisbetle iki kısma ayrılırlar: A) Yağmur, ay ve güneş tutulması nedeniyle kılınan namazlar gibi, sebeplerle ilgili nafileler B) Vakitlerle ilgili nafileler Vakitlerle ilgili nafileler de gün ve gecenin tekrarıyla tekrarlanan, haftanın tekrarıyla tekrarlanan ve senenin tekrarıyla tekrarlanan olmak üzere üç kısımdır. Dolayısıyla bu kısımlar dörde ulaşmış olmaktadır.,
Gün ve Gecelerin Tekrarlanmasıyla Tekrarlanan Nafileler
Bunlar sekiz tanedir. 
Bunların beşi, beş vakit namazla birlikte kılınan râtıb sünnetlerdir. Diğer üçü ise, kuşluk namazı, akşam ile yatsı arasında kılınan namaz ve geceleyin edâ edilen teheccüd namazıdır,
1. Sabah namazının sünneti Bu namaz, iki rek'attan ibarettir; nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Sabahın farzından evvel kılınan iki rek'at sünnet, dünya ve içindeki herşeyden daha hayırlıdır.203
Sabah sünnetinin vakti, (fecr-i kâzible, yani uzunlamasına/dikine yayılan aydınlıkla değil) fecr-i sâdıkın çıkışıyla başlar. Fecr-i sâdık, her tarafa (enine doğru) yayılan aydınlığın doğuşu demektir. Fecr-i sâdıkı idrâk etmek, ilk anında hemen hemen mümkün olmayacak kadar zordur. Ancak ayın menzillerini öğrenmiş veya fecrin, gözle görülen hangi yıldızlarla doğduğunu bilen kimseler için, fecri idrâk etmek kolaydır. Böyle bir kimse fecrin çıkışını yıldızlardan anlayabilir.
Fecrin çıkışının ay ile anlaşılmasına gelince; bu, her ayın iki gecesinde mümkündür. Şöyle ki, ayın yirmialtıncı gecesinde ay, fecirle birlikte doğmakta; onikinci gecesinin sabahında ise fecrin doğuşu ile batmaktadır. Bu genellikle böyledir. Ancak bazen de ayın burçlarında ufak tefek değişiklikler olabilir. Bunu izah etmekse uzun sürer.
Gecedeki vakitleri takdir etmek ve sabahı anlamak isteyen kimse için, ayın menzillerinin bilinmesi mühim meselelerdendir. Sabah sünnetinin vakti, sabah farzının vaktinin geçmesiyle geçer; güneş doğduğunda farzın vakti son bulduğu gibi, sünnetin vakti de son bulur. Sabah sünnetinin vakti bu kadar geniş olmasına rağmen, onu farz namazdan evvel edâ etmek de ayrı bir sünnettir. Eğer kişi namaz için kamet getirildikten sonra camiye girerse, sünnetle hiç meşgul olmadan derhal farza durmalıdır;
çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır: Namaz için kamet getirildikten sonra farz dışında herhangi bir namaz kılmamalıdır.204
Bu durumda bu iki rek'at sünneti, farz namazının edasından sonra kılmalıdır. En doğru fetvaya göre bu iki rek'at sünnet, güneş doğmazdan evvel kılındığı takdirde velev ki, farzdan sonra kılınsın kaza değil eda edilmiş sayılmaktadır; çünkü bu iki rek'at sünnet, farzın vaktinde ona tâbidir. Farz ile aralarındaki tertib ise (yani evvelâ sünneti, sonra farzı kılmak hususu ise), cemaate tesadüf etmediği zamanlarda sünnettir. Eğer cemaate tesadüf ederse tertip tam aksine döner ve iki rek'at sünnet, namazdan sonra yine eda olarak kılınmış olur.
Müstehab olanı, kişinin bu iki rek'atı evinde ve biraz da çabuk kılmasıdır. Evinde bunları kıldıktan sonra, camiye gelip iki rek'at da tahiyyetül mescid (cami hediyesi) kılsın. Sonra otursun, farz namaz kılıncaya kadar, herhangi bir namaz kılmasın. Farz kılındıktan güneş doğuncaya kadar olan zamanda ise en iyisi zikretmek ve düşünmektir. Bu zaman zarfında sadece sabahın sünneti ve farzıyla iktifa etmek daha iyidir.
2. Öğle namazının sünnetleri Altı rek'attır. İkisi sünnet-i müekkede olarak namazdan sonra, dördü de yine sünnet olarak namazdan önce kılınır. Fakat önce kılınan dört rek'atın derecesi sonra kılınan iki rek'atın derecesine yetişemez.
Ebu Hüreyre (r.a) Hz. Peygamber'den şöyle rivayet etmektedir: Kim güneşin zevâlinden sonra dört rek'at namaz kılar ve bunlarda okunan Kur'an'ı güzelce tilâvet edip, rükû ve secdeleri güzel yaparsa, o günün gecesine kadar kendisine af dileyen yetmiş bin melek de onunla birlikte namaz kılar.205
Hz. Peygamber zevalden sonraki dört rek'atı terketmezdi. Bunları biraz uzatır ve şöyle derdi: 'Bu saatta, göklerin
kapısı açılır, Ben bu saatte Allah'ın huzuruna yükselen bir amelimin olmasını istiyor ve seviniyorum'.206
Bu hadîsi Ebu Eyyûb el-Ensarî tek başına rivayet etmektedir. Ancak Hz. Peygamber'in zevcesi Ümmü Habîbe'den bu hadîsi takviye eden şöyle bir hadîs rivayet edilmiştir: Kim her gün farz namazlarından başka oniki rek'at namaz kılarsa, onun için cennette bir ev bina edilir. Bu oniki rek'atın ilk ikisi sabahtan, dördü öğleden evvel, ikisi öğleden sonra, ikisi ikindiden evvel ve son ikisi de akşamdan sonradır.207
İbn Ömer (r.a) ise "Ben Allah Rasûlü'nün 'Kim her gün on rek'at namaz kılarsa...' buyurduğunu duydum" dedikten sonra, sabah namazının iki rek'atı hâriç, diğerlerini Ümmü Habibe'nin rivayetinde olduğu gibi zikrederek söyle demiştir: 'Sabah saatlerinde hiçbirimiz Rasûlullah'ın huzuruna çıkamazdık. Fakat ablam Hafsa'nın (r.a) bana söylediğine göre, Hz. Peygamber evinden, sabahın iki rek'at sünnetini kılar öyle çıkarmış'.
İbn Ömer şöyle devam etmiştir: 'Öğle namazından evvel iki rek'at kılınmalıdır'. Bu bakımdan öğleden evvel kılınan iki rek'at, daha önce kılınmasından bahsedilen dört rek'atın en kuvvetlileri olmaktadır. (Yani öğleden evvel kılınan dört rek'atın ikisi daha kuvvetlidir. Dördü de aynı derecede değildir). Öğleden evvel kılınan sünnetlerin vakti, zeval ile girmiş olur.
Zeval, ayakta olan şahısların doğuya yönelen gölgelerinin artmasıyla bilinir. Çünkü güneş çıktığı anda cisimler için batıya doğru uzanan uzun bir gölge meydana gelir. Güneş yükseldikçe bu gölge eksilmeye ve batı cephesinden çekilmeye başlar. Bu durum güneş tam tepeye çıkıncaya kadar devam eder. Güneş yüksekliğin zirvesinden batıya doğru kaydığında, duraklayan gölge bu defa doğuya doğru artmaya başlar. Artmasının gözle farkedildiği zaman öğle vaktidir. Bununla birlikte kesinlikle bilinir ki, Allah Teâlâ'nın ilminde öğle vakti bundan biraz önce olmuştur. Fakat insanoğlunun mükellefiyeti ancak hissedilir nesnelere bağlıdır. Artmaya başlayan gölgenin geri kalan kısmı, kış mevsiminde uzar, yaz mevsiminde ise kısalır. Gölgenin uzaması güneşin oğlak burcunun evveline; kısalması ise, güneşin yengeç burcunun evveline varmasına kadar devam eder. Bu ise, ayaklar ve mizanlarla bilinmektedir.
Güzelce gözetebilecek kimse için, tahkik ve tesbite yakın yollardan birisi de geceleyin kutb-u şimalî'yi gözetlemektir. Bu gözetlemeyi yapan kişi, dörtgen bir levhayı dümdüz ve kenarlarından birisi tam kutbun hizasına gelecek şekilde koyacaktır. Kutubdan bir taşın yere düştüğünü ve sonra da bu taşın düşüş yerinden levhanın kutup tarafında bulunan kenarına bir çizgi çekildiği farzedilse bu çizginin, dörtgenin kutub tarafına düşen kenarının tam ortasına gelip dörtgenin doğu ve batı çizgilerinin herhangi birisine daha yakın olmamalıdır. Sonra o levhanın üzerine, 5 rakamı yerine ki orası da tam kutbun karşısıdır bir direk dikecektir. Bu direğin gölgesi günün evvelinde A çizgisi tarafından batıya doğru kayacaktır.
Bu gölge tâ B çizgisini kaplayıncaya kadar meyletmeye devam eder ve sonunda öyle bir vaziyete gelir ki, eğer başı uzatılsa tam taşın düştüğü yere varır. O zaman levhanın doğu ve batı kenar-larına olan uzaklığı eşit olup hiç birine daha yakın olmayacaktır. Bu bakımdan batı tarafına olan meyli ortadan kalktığı zaman anlaşılır ki, güneş tam tepede bulunmaktadır. Gölge levha üzerindeki çizgiden doğuya doğru kaymaya başladığında güneş zevale başlamış olur. Bu durum, Allah'ın ilmindeki zevalin evveline yakın bir vakitte kesin olarak bilinir. Sonra gölgenin doğuya doğru kaydığı anda tam onun başının bulunduğu yere bir alâmet konur. Ne zaman ki bu alâmetten itibaren gölge direk kadar olursa o vakit ikindi vakti gelmiştir.
Zeval ilminde bu kadarcık bilgi ile iktifa etmekte herhangi bir beis yoktur. Levhanın şekli şöyledir:
3. İkindi namazının sünneti İkindi namazından evvel dört rek'at olarak kılınır. Ebu Hüreyre (r.a) Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: İkindi namazından evvel dört rek'at namaz kılan kula Allah rahmet etsin!208
Bu bakımdan Hz. Peygamber'in bu duasına mazhar olmak ümidiyle ikindiden evvel dört rek'at namaz kılmak kuvvetli bir şekilde müstehabdır; çünkü Hz. Peygamber'in duası şeksiz şüphesiz kabul olunur, Hz. Peygamber ikindiden önce kılınan dört rek'at sünnete, öğleden evvel kıldığı iki rek'at sünnete devam ettiği gibi devam etmemiştir.
4. Akşam namazının sünneti Bu sünnet, akşamın farzından sonra ve iki rek'at olarak kılınır. Bu konuda rivayet farklılığı yoktur. Akşam namazından önce, müezzinin ezan ve kâmeti arasında acele olarak (Şafiî'ye göre) kılınan iki rek'at sünnete gelince; bu, Ubey b. Ka'b, Ubâde b. Sâmit, Ebu Zer, Zeyd b. Sabit ve diğer bir grup sahabîden rivayet edilmiştir. Ubâde ve bir başkası şöyle demiştir: Müezzin akşam ezanını okuduğu zaman, Hz. Peygamber'in sahabîleri koşar adımlarla direklerin arkalarına gider ve acelece iki rek'at namaz kılarlardı.209
Biz akşam namazından önce, cemaate gelenler tamam oluncaya kadar iki rek'at namaz kılardık. Hattâ dışarıdan camiye gelenler, namazın kılındığını zannederek 'Akşam namazını kıldınız mı?' diye sorarlardı.210
Bu namazın sünnet olduğu, belki de Hz. Peygamber'in İsteyen, iki ezan arasında namaz kılabilir'211 şeklinde vârid olan hadîsinden çıkarılmıştır.
Ahmed b. Hanbel (r.a) bu iki rek'atı kılardı; bilâhare halkın ayıplaması üzerine terketti. Kendisinden bu husus sorulduğu zaman 'Hiç kimsenin kıldığını görmeyince ben de terkettim. Kişi, halkın görmediği bir yerde, evinde bu iki rek'atı kılarsa iyi olur' buyurdu.
Akşam namazının vakti, düz arazilerde güneşin gözlerden kaybolmasıyla başlar. Eğer arazinin batı tarafları dağlarla kaplı ise, güneş battıktan sonra doğudan bir karanlık yükselinceye kadar beklemelidir; zira Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Gece şuradan (doğu istikametine işaretle) geldiği ve gündüz de şuradan (batıya işarettir) göçtüğü zaman, oruçlunun müddeti sona erer.212
En iyisi; akşam namazını vaktin evvelinde, ertelemeksizin kılmaktır. Ancak kırmızı şafağın kaybolmak üzere olduğu zamana kadar ertelenerek kılınırsa, mekruh olmakla birlikte yine edâ edilmiş sayılır. Hz. Ömer bir gece akşam namazını bir yıldız çıkıncaya kadar tehir ettiğinden dolayı, İbn Ömer de, iki yıldız çıkıncaya kadar tehir ettiğinden dolayı iki köle âzâd etmiştir.
5. Yatsı namazının sünnetleri Farzdan sonra dört rek'at olarak kılınır. Aişe vâlidemiz şöyle buyurmuştur: Hz. Peygamber, yatsı namazından sonra dört rek'at namaz kılar, öyle yatardı.213
Bazı âlimler, bütün bu haberlerin mecmûundan râtib sünnetlerin adedinin, farz namazların adedi gibi onyedi olduğunu çıkarmışlardır. Şöyle ki; sabah namazından evvel iki rek'at, öğleden evvel dört, öğleden sonra iki, ikindiden evvel dört, akşamdan sonra iki ve yatsıdan sonra da vitir namazı olarak üç rek'at.
Bu hususta vârid olan hadîsleri bildiğimize göre herhangi bir takdir gereksiz olur. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Namaz vaz'edilen şeylerin en hayırlısıdır. İsteyen çok, isteyen de az kılabilir.214
Bu bakımdan her hayır isteyen, bu namazlardan talip olduğu hayır derecesinde kılabilir. Daha önce zikrettiğimiz hadîslerden bunların bir kısmının diğerlerinden daha kuvvetli olduğu anlaşılmıştı. Yine anlaşılmıştı ki, kuvvetlinin terki, zayıfın terkinden daha büyük bir kayıptır. Hele farz namazların noksanının nafilelerle tamamlanması hususu var olduktan sonra... Bu bakımdan çok nâfile namaz kılmayanın farzları tehlikededir; çünkü bu durumda onları ikmal edecek nafile namazlar yoktur.
6. Vitir namazı Enes b. Mâlik (r.a) şöyle rivayet ediyor: Hz. Peygamber yatsıdan sonra tek olarak, üç rek'at namaz kılar; birinci rek'atta A'lâ, ikincide Kâfirûn ve üçüncüdeyse İhlâs sûresini okuyordu.215
Hz. Peygamber, vitir namazından sonra oturarak iki rek'at namaz kılardı. Bazı rivayetlerde 'Bağdaş kurarak kılıyordu' şeklinde vârid olmuştur.216
Rasûlullah (s.a) yatağına girmeden evvel, onun üzerinde iki rek'at namaz kılıp birinci rek'atta Zilzâl ikinci rek'atta da Tekâsür sûrelerini okurdu.217
Başka bir rivayette de Tekâsür yerine Kâfirûn sûresini okuduğu bildirilmektedir.
Namaz kılan kişi, vitir namazını bir selâmla kılabildiği gibi, iki selâmla da kılabilir. Hz. Peygamber bir, üç ve beş rek'at olarak edâ etmiştir. Böylece tek olarak, onbir rek'ata kadar edâ edildiği de vâkidir.218 Bu hususta, hadîs rivayeti on üçe kadar çıkmaktadır. Şâzz bir hadîste onyedi rek'at kılındığı da kaydedilmektedir. Vitir diye isimlendirdiğimiz bu rek'atlar, Hz. Peygamber'in geceleyin kılmış olduğu namazlardır; ki buna aynı zamanda teheccüd namazı da denir. Kitab'ul-Evrâd'da fazileti zikredileceği gibi, geceleyin teheccüd namazı kılmak da müekked bir sünnettir.
Vitir namazının hangi şekilde kılınmasının daha efdâl olduğu Hususunda âlimler ihtilâf etmişlerdir. Bazı âlimler; 'çift rek'atları bir selâmla, sonundaki tek rek'atı da ayrı bir selâmla kılmak daha efdâldir. Çünkü kesinlikle anlaşılmıştır ki, Hz. Peygamber vitrin son rek'atını müstakil olarak kılmaya devam etmiştir' demişlerdir.
Bazıları da 'İhtilâftan kurtulabilmek için hepsini bir selâmla kılmak daha efdâldir. Bilhassa imam için böyledir; çünkü cemaat içerisinde, bir tek rek'atlık namaz olacağını bilmeyen kimseler olabilir' demişlerdir.
Hepsini bir selâmla kılarsa, hepsi için vitre niyet etmelidir. Eğer yatsı namazından sonraki iki rek'at sünnetten veya yatsının farzından sonra sadece bir rek'at kılmakla yetinip vitre niyet ederse de sahihtir. Çünkü vitrin şartı esasta tek olmaktır ve başkasını, yani kendisinden evvel kılınan namazları tekleştirmektir. Bu durumda ise yatsı namazının farzından sonra kılınan bir rek'at vitir sünneti, onu tekleştirir. Yatsı namazından evvel bir tek rek'atı vitir niyetiyle kılması doğru değildir.
Vitir namazı kırmızı develerden daha hayırlıdır. Yatsı namazından önce kılınan bir tek rek'atlık vitirle bu hadîsle bildirilen fazilete nâil olunamaz. Nitekim böyle bir faziletten bahseden bir hadîs rivayet olunmuştur. Yoksa (Şafiî'ye göre) herhangi bir vakitte bir tek rek'at namaz kılmak sahihtir. Yatsı namazından evvel bir rek'at kılmanın sahih olmaması, halkın vitir namazını kılmak hususundaki icmâını yıkmak içindir. Bir de, bu rek'atın tek haline getireceği (yatsı) namazından evvel kılınmış olmasındandır. Üç rek'atı iki selâmla kılmak istediği zaman, ilk kılınan iki rek'atın niyetinde zorluk çıkar; çünkü eğer bu iki rek'atla teheccüd namazına ve yatsının sünnetine niyet ederse, vitirden olmaz. Eğer vitre niyet ederse esasında vitir (yani tek) de değildir, Ancak bunlardan sonra kılınan rek'at vitir olur. Bütün bunlara rağmen üç rek'atı bir selâmla kıldığı gibi, bu iki rek'âtta da vitre niyet etmeldir. Ancak vitir kelimesinin iki mânası olduğunu da kabul etmek gerekir: 1. Esasında vitir (tek) olan namaz 2. Kendisinden sonra gelen namazla tek olmak için kılınan namaz Bu bakımdan üç rek'atın tamamı vitir olur. Önce kılınan iki rek'at ise, bu üç rek'atın bir parçasıdır, Bu iki rek'atın vitir olması, ancak üçüncü rek'atın kılınmasına bağlıdır.
Kişi, bu iki rek'atı üçüncü bir rek'atla tekleştirmek niyetindeyse, o zaman bunların niyetinde 'Vitir kılıyorum' diyebilir. Üçüncü rek'at, esasında tektir ve başkalarını da tekleştirir. İlk iki rek'at ise başkasını tekleştirmediği gibi esasında tek de değildirler; ancak başkasının eklenmesiyle tekleşirler.
Vitrin, gecenin sonunda olması daha uygundur; çünkü bu durumda teheccüd namazından da sonraya düşer.219 Teheccüdün keyfiyeti ise inşaallah Kitab'ul-Evrâd'da. anlatılacaktır.
7. Kuşluk namazı (es-salâtu'd-duha) Kuşluk namazına devam etmek, gerçek fazilettir. Rek'at ade-dine gelince, bu konuda rivayet edilen hadîslerin çoğunda sekiz rek'at olarak kaydedilmektedir, Hz. Ali'nin kızkardeşi Ümmü Hâni şöyle demektedir:
Hz. Peygamber kuşluk namazını sekiz rek'at, oldukça uzun ve tâdil-i erkânına riayet ederek güzel bir şekilde edâ ederdi.220
Ümmü Hâni'den başka, bunu söyleyen de yoktur. Hz. Âişe'ye gelince, o da şöyle demektedir: Hz. Peygamber kuşluk namazını dört rek'at olarak kılar ve bazen de Allah'ın dilediği kadar uzatırdı.221
Fakat Âişe validemiz dörtten fazla olarak kılınan rek'atların sayısını belirtmemiştir. Bu bakımdan Hz. Âişe'nin rivayetine göre, dört rek'atı daimî olarak kılar, bunu azaltmazdı; fakat bazen çeşitli fazlalıklar da eklerdi.
Müfred bir hadîste, Hz. Peygamber'in kuşluk namazını altı rek'at olarak kıldığı rivayet edilmektedir.222 uykudan sonra kılınan namazdır". Hadîs hasen bir senedle rivayet edilmiştir. Kuşluk namazının vaktine gelince, Hz. Ali Hz. Peygamber'in altı rek'atlık kuşluk namazını şu iki vakitte kıldığını rivayet etmektedir:223
1. Güneş doğup biraz yükseldikten sonra kalkar ve iki rek'at namaz kılardı. (Bu. gündüz zikirlerinden ikinci virdin başlangıcıdır. Bu husus ileride gelecektir). 2. Güneş göğün dörtte birine yükselip etrafa yayıldığı zaman kalkıp dört rek'at daha kılardı.224
Birincisinin vakti güneşin mızrak boyu yükselmesiyle başlar. İkincisinin vakti de, günün dörtte biri geçtiği zamandır. Bu ise, ikindi namazının karşılığıdır; çünkü ikindinin vakti de günün dörtte biri kaldığı zamandır. Öğlenin vakti ise, tam günün ortasıdır. İkindi namazının vakti zevâl ile batışın ortasındadır. İşte zamanların en faziletlisi bu söylediğimiz zamandır. Umumiyetle güneşin biraz yükselmesinden başlayarak zevâlin biraz öncesine kadar geçen zamanın tamamı kuşluk namazı vaktidir.
8. Akşam ve yatsı namazlarının arasını ihyâ etmek Bu vakitte kılınan bir namaz, sünnet-i müekkede'dir. Hz. Peygamber'in akşam ve yatsı arasında altı rek'at namaz kıldığı nakledilmektedir. Bu namazın fazileti büyüktür. Bazı âlimlere göre şu ayetle kastolunan namaz budur: Onlar geceleyin namaz kılmak için yataklarından kalkarlar. (Secde/16)
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Kim akşam ile yatsı arasında namaz kılarsa, bu namaz, evvabînin (yüzünü Allah'a döndürenlerin) namazındandır.225
Kim akşam ile yatsı arasında, cemaatle namaz kılınan bir camide durup (itikâfa girerek), namazdan veya Kur'an'dan başka birşeyle konuşmazsa, Allah Teâlâ onun için cennette, uzunluğu yüz senelik mesafe olan iki köşk lûtfeder. Yine onun için o iki köşk arasında yeryüzündeki bütün insanlar oraya akın etseler bile, onları alabilecek genişlikte bir bahçe tanzim edilir.226
Bu husustaki diğer faziletler ise, Allah'ın izniyle Kitab'ul Evrâd'da gelecektir.
203) Müslim, (Hz. Âişe'den) 204) Müslim, (Ebu Hüreyre'den) 205) Abdülmelik b. Habib, (İbn Mes'ud'dan) 206) İmam Ahmed, (zayıf bir senedle); Ebu Dâvud ve İbn Hâce, (daha kısa olarak); Tirmizî, (Abdullah b. Said'den ) 207) Nesâî ve Hâkim 208) Ebu Dâvud, Tirmizî ve İbn Hibban, (İbn Ömer'den) 209) Buhârî ve Müslim, (Enes'den) Abdullah b. Ahmed, Ziyâdât'ul-Müsned'de Ubey b. Ka'b ile Abdurrahman b. Avf'ın güneş battıktan sonra iki rek'at namaz kıldıklarını rivayet etmektedir. 210) Müslim, (Enes'den) 211) Buhârî ve Müslim, (Abdullah b. Mugaffel'den) 212) Buhârî ve Müslim, (Hz, Ömer'den) 213) Ebu Dâvud. 214) İmam Ahmed, İbn Hibban ve Hâkim, (Ebu Zer'den) 215) İbn Adiy; Tirmizî, Nesâî vc İbn Mâce, (İbn Abbas'dan sahih bir senedle) 216) Müslim, (Hz. Âişe'den) 217) Beyhakî, (Ebu Ümâme'den) 218) Buhârî ve Müslim, (İbn Ömer'den bir rek'at kıldığını İbn Adiy, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce, (İbn Abbas'tan üç rek'at kıldığını (Müslim, Hz. Âişe'den beş rek'at kıldığını nakletmektedir. 219) Bu ibareden teheccüd'iın vitir'den ayrı bir namaz olduğu anlaşılmaktadır. Oysa daha önce vitrin, teheccüd namazı olduğu kaydedilmişti. Nitekim İmam Şâfiî el-Umm ve el-Muhtasar adlı eserlerinde vitir namazına teheccüd demiştir. Müellif ilk hükmünde bu ictihadı benimsemiştir. Şafiî ulemasından erRâfîi, vitr'in teheccüd'den ayrı bir namaz olduğunu kaydetmektedir. Çünkü teheccüd uyuduktan sonra kalkıp kılınan namaz demektir. Vitir ise, yatsı namazından sonra ve uykudan önce kılınan bir namazdır. Teheccüd'ün uykudan sonra kılınan namaz olduğu, İbn Ebi Hayseme'nin el-Ağrec'de, Kesir b, Abbas'tan ve Haccac b. Amr'dan rivayet ettiği şu hadisle sâbittir: "Bazılarınız geceleyin kılmış olduğu namaza 'teheccüd demenin doğru olduğunu sanıyor. Oysa teheccüd, 220) Buhârî ve Müslim 221) Müslim, (Mua'ze adlı kadın sahâbiden); İmam Ahmed, Nesâî, İbn Mace ve Tirmizî, Şemâil ' 222) Hâkim, (Câbir'den) 223) Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce, (Hz. Ali'den) 224) İbn Mendeh, es-Sahabe; Taberânî, Evsat, (Ammâr b. Yâsir'den zayıf bir senedle); Tirmizî, (Ebu Hüreyre'den zayıf bir senedle)
Tekrarlanmasıyla Tekrarlanan Nafileler
Bunlar, haftanın gün ve gecelerine ait nafilelerdir; çünkü her günün ve her gecenin ayrı ayrı namazları vardır.
Pazar Ebu Hüreyre (r.a), Hz. Peygamber'den şöyle rivayet etmektedir: Pazar gününde dört rekat namaz kılıp her rek'atta Fâtiha'dan sonra Amene'r-Rasûlu'yu bir kere okuyan kimseye Allah Teâlâ, Hristiyan erkek ve kadınlar adedince hasene yazar ve ona bir peygamber sevabı ile bir hac ve bir de umre sevabı ihsan eder. Kıldığı herbir rek'attan dolayı defterine bin namaz kaydedilir, Allah Teâlâ bu namazda okuduğu her harfe karşılık ona cennette simsiyah miskten yapılmış şirin bir şehir ihsân eder.227
Ali b. Ebî Tâlib (r.a) Hz. Peygamber'den şöyle rivayet etmektedir: Pazar gününde çok namaz kılmak sûretiyle Allah'ı birleyiniz. Allah Teâlâ her türlü eksiklikten münezzeh, ortağı bulunmayan bir zattır. Allah Teâlâ pazar günü, öğle namazının akabinde kılınması gereken sünnetlerden sonra kalkıp şu söyleyeceğim şekilde dört rek'at namaz kılan kimsenin bütün ihtiyaçlarını giderir: Bilinci rek'atta Fâtiha ile Secde sûresini, ikincisinde Fâtiha ile Mülk sûresini okuyacak ve sonra teşehhüde oturup selâm verecektir. Daha sonra kalkıp her ikisinde de Fâtiha ile Cum'a sûresini okuyacağı iki rek'at daha kılacaktır. Bundan sonra da Allah Teâlâ'dan istediklerini diler. Böylece Allah Teâlâ onun ihtiyaçlarını ihsân eder,228
Pazartesi Câbir, Hz. Peygamber'den şöyle rivayet etmektedir: Pazartesi günü, güneş yükselince iki rek'at namaz kılıp her rek'atta Fâtiha'yı, Âyet'el-Kürsî, İhlâs ve Muavvizeteyn'i birer defa okuyan bir kimse, selâm verdiğinde de on defa istiğfar edip, on defa da Hz. Peygamber'i salavât-ı şerife getirirse, Allah Teâlâ onun bütün günahlarını affeder.229
Enes b. Mâlik de Hz. Peygamber'den şöyle rivayet etmektedir: Pazartesi günü oniki rek'at namaz kılıp her rek'atta Fatiha ve Ayet' el-Kürsi' yi bir defa okuyan ve namazı bitirdikten sonra da İhlâs-ı Şerife'yi oniki defa okuyup, oniki defa da istiğfar eden kimse kıyâmet gününde şöyle çağrılır: 'Filân oğlu filân nerededir? Kalksın ve kendisine mahsus sevabı alsın!'
Kendisine verilen ilk mükâfaat, bin elbisedir. Başına bir taç konularak kendisine 'Haydi cennete gir!' denilir. Cennete girdiğinde kendisini yüzbin melek karşılar, Bu meleklerin her birisinin yanında birer hediye vardır ve bu hediyelerle onu teşyi ve taltif ederler. Bu durum, nûrdan yapılmış ve pırıl pırıl parlayan bin köşkü gezinceye kadar böyle devam eder...230
Salı Yezid er-Rakkaşî, Enes b, Mâlik'ten Hz. Peygamber'in şöyle buyurmuş olduğunu rivayet eder: Kim salı günü, günün ortasında, (başka bir hadîste güneş yükselince) on rek'at namaz kılar ve her rek'atında Fâtiha ve Âyet'el-Kürsi'yi birer defa, İhlâs-ı Şerifi de üçer defa okursa, o günden itibaren yetmiş güne kadar defterine hiçbir hata yazılmaz. Eğer bu yetmiş gün içinde ölürse şehid olarak öldüğü gibi, yetmiş senelik günahları da affolunur.231
Çarşamba İdris el-Havlânî, Muaz b. Cebel'den Hz. Peygamber'in şöyle buyurmuş olduğunu rivayet eder: Çarşamba günü güneş yükseldiği zaman, oniki rek'at namaz kılıp, her rek'atta Fâtiha ve Âyet'el-Kürsi' yi birer defa, İhlâs ve Muavvizeieyn'i de üçer defa okuyan kişiye, arşın yanında duran bir tellâl şöyle seslenir: 'Ey Allah'ın kulu! O yaptığın ameli tekrarla; çünkü geçmiş günahların affolundu. Allah senden kabir âzâbını ve onun darlık ve zulmetini kaldırdığı gibi, kıyâmetteki sıkıntıları da kaldırdı'. O gün defterine bir peygamber sevabı yazılır'.
Perşembe İkrime, İbn Abbas'dan Hz. Peygamber'in şöyle buyurmuş olduğunu rivayet etmektedir: Kim perşembe günü, öğle ile ikindi namazı arasında iki rek'at kılıp, birinci rek'atta Fâtiha ve Âyet'el Kürsî 'yi yüz defa, ikinci rek'atta da Fâtiha ile İhlâs sûresini yüz defa okuyup namazdan sonra da yüz defa salavât-ı şerife getirirse, Şaban, Receb ve Ramazan aylarını oruçlu geçirmiş kadar sevap kazandığı gibi, kendisine Kâbe'yi ziyaret etme sevabı ve Allah'a iman ve tevekkül edenler adedince de hasene yazılır.232
cum'a Hz. Ali b. Ebî Tâlib, Hz. Peygamber'in şöyle buyurmuş olduğunu rivayet ediyor: Cum'a gününün tamamı namazdır. (Yani namaz vaktidir). İmanlı bir kul, güneşin bir mızrak veya daha fazla yükseldiği bir zamanda güzelce abdest alıp inanarak ve Allah'ın sevabını umarak iki rek'at kuşluk namazı kılarsa, Allah Teâlâ kendisine ikiyüz sevap yazdığı gibi yüz günâhını da siler. Kim dört rek'at namaz kılarsa, Allah Teâlâ cennette onu dörtyüz derece yükseltir ve bütün günahlarını affeder. Kim oniki rek'at namaz kılarsa, Allah Teâlâ onun için ikibin ikiyüz hasene yazar ve ikibin ikiyüz günahını da siler. Cennette onu ikibin ikiyüz derece yükseltir.233
Nâfî, İbn Ömer'den, Hz. Peygamber'in şöyle buyurmuş olduğunu rivayet ediyor: Cum'a gününde cum'a kılman camiye girip (cum'a na-mazından evvel) dört rek'at namaz kılan ve her rek'atında Fâtiha ile birlikte elli İhlâs-ı Şerîf okuyan kişiye, cennetteki makamını görmedikçe (veya cennetteki makamı kendisine gösterilmedikçe) ruhunu teslim etmez (ölmez).234
cumartesi Ebu Hüreyre, Rasûlullah'tan (s.a) şu hadîsi rivayet etmektedir: umartesi günü dört rek'at namaz kılıp her rek'atta bir Fâtiha ve üç İhlâs okuyan bir kimse, namazdan sonra da Âyet'el-Kürs'yi okursa, Allah Teâlâ okunan her harfe karşılık kendisine hac ve umre sevabı ile birlikte gündüzleri oruç, geceleri ibâdetle geçiren bir kimsenin ecrini ve yine her harfe karşılık bir şehid sevabı verir. Bu kişi kıyâmette de peygamber ve şehidlerle birlikte Arşullah'ın gölgesinde olur235.
227) Ebu Musa, (Ebü Hüreyre'den zayıf bir senedle) 228) Ebu Musa, (isnadsız olarak) 229) Ebu Musa, (Câbir'den, o da merfû olarak Hz. Ömer'den) Irâkî hadîsin ünker olduğunu söylemektedir. 230) Ebu Musa, (isnadsız olarak); Irâkî hadîsin münker olduğunu söylemektedir. 231) Ebu Musa (zayıf bir senedle) 232) Ebu Musa (zayıf bir senedle) 233) Dârekutnî, Garâib-i Mâlik 234) Hatib, er-Ruvât, (Mâlik'den garib olarak) 235) Ebu Musa, (zayıf bir senedle)
Gece İbadetleri
Pazar Gecesi Enes b. Mâlik bu gece hakkında şu hadîsi rivayet etmektedir: Kim pazar gecesi yirmi rek'at namaz kılıp her rek'atta Fâtiha'dan sonra İhlâs sûresini elli defa, Muavvizeteyn'i bir defa okur, yüz defa tüm müslümanlara, yüz defa da kendi-sine, anne ve babasına af talebinde bulunur ve Hz. Peygamber'e yüz defa salavât getirir ve sonra da kuvvet ve kudretinden teberri etmek sûretiyle Allah'a sığınarak O'ndan başka mâbud olmadığına, Hz. Âdem'in Allah'ın seçtiği bir kul olduğuna, Hz. İbrahim'in Allah'ın halîli, Hz. Musa'nın Allah'ın kelimi, Hz. İsâ'nın Allah'tan gelen bir ruh ve Hz. Muhammed'in de Allah'ın habîbi olduğuna şâhidlik ederse, defterine, Allah'a evlât nisbet edenler ile bu sapıklıktan kaçanlar adedince sevap yazılır. Kıyamet gününde Allah Teâlâ bu kulunu, azâb-ı ilâhîsinden emin olan kullarla birlikte haşreder. Bu kulun büyük peygamberlerle birlikte cennete girmesi (kendi lutfuyla) Allah üzerine hak olur.236
Pazartesi Gecesi A'mr, Enes'ten, Hz. Peygamber'in şöyle buyurmuş olduğunu rivayet ediyor: düncüde ise Fâtiha ile kırk İhlâs-ı Şerîf'i okuyan ve selâmdan sonra da kendisine ve anne babasına Allah'tan yetmişbeş defa af dileyerek ihtiyacını O'na arzeden kimse-nin istediklerini kendisine vermek Allah Teâlâ üzerine (bir lûtf-u ilâhî olarak) hak olur.237
Bu namaza hâcet namazı da denir.
Salı Gecesi Salı gecesi iki rek'at namaz kılıp her rek'atta Fâtiha ile onbeşer İhlâs ve Muavvizeteyn okuyan ve selâm verdikten sonra da Âyet' el-Kürsî yi onbeş defa okuyup onbeş defa da istiğfar eden kimse büyük bir sevap ve ecre nâil olur.
Hz. Ömer, Hz. Peygamber'den şu hadîsi rivayet etmektedir: Kim salı gecesi iki rek'at namaz kılıp her rek'atta Fâtiha'yı birer ve Kadir sûresini de yedişer defa okursa, Allah onu ateşten azâd eder. Kıyâmet gününde bu kişinin, kendisini cennete götürecek bir önder ve delili olur.238
Çarşamba Gecesi Hz. Fâtıma, Hz. Peygamber'den şöyle rivayet etmektedir: Çarşamba gecesi iki rek'at namaz kılıp birincisinde Fâtiha'dan sonra Felak sûresini on defa, ikincisinde Fâtiha'dan sonra Nâs sûresini okuyup, selâmdan sonra da on defa istiğfar, on defa salavât-ı şerife getiren kimse için, her gökten yetmiş bin melek yere iner ve kıyâmete kadar onun sevabını yazar.239
(Çarşamba gecesi) onaltı rek'at namaz kılıp bu namazda Fâtiha'dan sonra Allah'ın dilediği kadar okuyan ve son iki rek'atta otuz Âyet'el-Kürsî, birinci ve ikinci rek'atlarda da otuz İhlâs-ı Şerîf okuyan kimsenin, cehenneme müstehak olan on yakını için ettiği şefaati kabul olunur.
Hz, Fâtıma, Hz. Peygamber'den şöyle rivayet etmektedir: Çarşamba gecesi altı rek'at namaz kılıp her rek'atta Fâtiha' dan sonra Âlu İmran sûresinin 26. ayetini okuyup namazdan sonra da 'Muhammed (s.a) hangi mükâfata lâyıksa, Allah bizden yana ona o mükâfatı ihsân buyursun!' şeklinde dua eden kimsenin yetmiş senelik günâhı affolunur. Kendisi için ateşten kurtuluş beraatı yazılır.
Perşembe Gecesi Ebu Hüreyre (r.a), Hz. Peygamber'den şu hadîsi rivayet etmektedir: Perşembe gecesi, akşam ile yatsı arasında iki rek'at namaz kılıp her rek'atında Fâtiha'yı, Âyet'el-Kürsîyi, İhlâs-ı Şerîf'i ve Muavvizeteyn'i beşer defa okuyan bir kimse, namazdan sonra da onbeş defa istiğfar edip bu ibâdetinin sevabını da anne-babasına hibe ederse, onlara isyan etmiş olsa dahi anne-babasının kendisi üzerindeki hakkan edâ etmiş olur. Ayrıca Allah Teâlâ ona sıddîklar ve şehidlere verdiği şeyleri de verir.240
Cum'a Gecesi Câbir, Hz. Peygamber'den şöyle rivayet etmektedir: Cum'a gecesi akşam ile yatsı namazları arasında her rek'atında bir defa Fâtiha, onbir defa da İhlâs okuyarak oniki rek'at namaz kılan bir kimse, gündüzlerini oruç ve gecelerini namazla geçirmek sûretiyle Allah'a oniki sene ibâdet etmiş gibi olur241.
Enes, Hz. Peygamber'den şu hadîsi rivayet etmektedir: Cum'a gecesi yatsı namazını cemaatla, iki rek'at sünnetini de münferiden (tek başına) kıldıktan sonra, her rek'atında Fâtiha, İhlâs ve Muavvizeteyn'i birer defa okumak sûretiyle on rek'at namaz kılıp arkasından üç rek'at da vitir edâ eden ve bunları yaptıktan sonra da sağ tarafı üzerine yatıp yüzünü kıbleye çevirerek uykuya dalan kimse kadir gecesini ihyâ etmiş gibi olur.242
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Berrak gece ile nûrlu gün diye anılan cum'a günü ve gece-sinde bana çok salavât-ı şerîfe getiriniz.243
Cumartesi Gecesi Enes, Hz. Peygamber'den şöyle rivayet etmektedir: Cumartesi gecesi, akşam ile yatsı arasında oniki rek'at namaz kılan kimse için, cennette bir köşk bina edilir. Aynı zamanda bu kişi, yeryüzünde bulunan müslüman erkek ve kadınların hepsine sadaka vermiş, inanç bakımından bütün yahudilerden uzaklaşmış olur. Bu kimseyi affetmek de Allah'ın üzerine (bir lutf-u ilâhî olarak) hak olur.244
236) Irâkî, bu hadîsin kaynağına rastlamadığını söylemektedir. 237) Ebu Musa, (isnadsız olarak A'mr'dan) 238) Zebîdî bu tür hadîslerin münker olduğunu ve İbn Cevzî'nin uydurma olarak kaydettiğini söylemektedir. Tafsilât için bkz. İthafu's-Saade, III/380. 239) Irâkî, bu hususta, dört rek'at namaz kılınması hakkındaki Câbir hadîsinden başka bir hadîs görmediğini kaydettikten sonra, Ebu Musa el-Medînî'nin bu hadîsi rivayet ettiğini kaydeder. 240) Ebu Musa, Deylemî, Müsned'ül-Firdevs, (zayıf bir senedle) 241) Irâkî'ye göre senedi yoktur. 242)Iraki böyle bir hadîse rastlamadığını söylemiştir. 243) Taberânî, Evsat, (Ebu Hüreyre'den)
Sene İçinde Tekrarlanan Nafileler
Bu nafileler Şaban, Receb, Teravih ve Bayram namazları olmak üzere dört kısma ayrılır:
1. Bayram Namazı Bayram namazı (Şafiî'ye göre) çok kuvvetli bir sünnettir ve dinin şiârlarındandır. Bayram namazında yedi şeye riayet etmek gerekmektedir: A) Sıra ile ve şu şekilde üç tekbir alınmalıdır: Allah herşeyden daha yücedir. (Üç defa) Bol, bol yapılan hamd yalnızca O'na mahsustur. Sabah akşam O'nun her türlü eksiklikten uzak olduğunu ikrâr ederiz. O'ndan başka mâbud yoktur.. O'nun ortağı da yoktur. Kâfirler böyle yapmamızı istemeselerde biz O'na ihlaslı olarak itaat ederiz. Ramazan bayramı gecesi tekbirle açılmalı ve bayram namazı kılınıncaya kadar da tekbirler getirilmelidir. Kurban bayramında ise, arefe gününün sabah namazından onüçüncü günün akşamına kadar tekbir getirilir. Bu konudaki fetvâların en güzeli budur.
Farz ve sünnet namazlarının akabinde tekbir getirilmelidir. Fakat farzdan sonra getirilenlerin daha efdâl oldukları muhak-kaktır. B) Bayram sabahı gusledilmeli, en güzel elbiseler giyinilip koku sürünmelidir. Erkeklerin tıpkı cum'a gününde olduğu gibi, abasını sırtına geçirip sarık sarmaları çok faziletlidir. Bayram günlerinde çocuklara ipekli elbiseler giydirilmemeli, kadınlar da (bayramlaşmaya) çıktıkları takdirde süslenmemelidirler. C) Namazdan sonra eve, bayram namazına gidilen yoldan değil, başka bir yoldan dönmelidir; çünkü Hz. Peygamber böyle yapardı,245
Hz. Peygamber bayram namazlarına kızların ve kadınların da getirilmelerini emrederdi.246 D) Mekke ve Kudüs-ü Şerif hariç, bayram namazını sahralara çıkarak kılmak müstehabdır. Fakat yağmurlu günlerde sahraya çıkmayıp câmilerde kılmakta bir beis yoktur. Bulutsuz günlerde devlet başkanının (veya vekilinin) mescidde zayıf kimselere bayram namazını kıldırması için birisine emir verip kendisinin kuvvetlilerle birlikte tekbirler getirerek sahraya çıkıp bayram namazını orada edâ etmesi câizdir. E) Vakti gözetlemelidir. Bayram namazının vakti güneşin doğuşu ile zevâl arasıdır. Kurbanların kesim zamanı ise, güneşin iki hutbe okunacak ve iki rek'at namaz kılınacak kadar yükselmesiyle başlar, onüçüncü günün akşamına kadar devam eder. Kurban bayramı namazını, kurban kesimi için, acele ederek vaktin evvelinde kılmak müstehabdır. Ramazan bayramı namazının ise sadaka-ı fıtrin, namazdan evvel dağıtılması için biraz ertelenmesi müstehabdır. İşte Rasûlullah'ın sünneti böyledir.247 F) Halk, namazda tekbir getire getire gitmelidir; İmam, musallaya varınca ne oturur ve ne de nafile namaz kılmakla meşgul olur. Bu sırada cemaat nafile namazlarını sona erdirerek hazırlanır; sonra müezzin veya başka birisi bir veya iki defa es-salâtu câmiatun' (Namaz cemaatle kılınacaktır) diye bağırır.
Bundan sonra imam, cemaatin önüne geçerek iki rek'at namaz kıldırır. Birinci rek'atta, tahrim tekbiri ile rükûa varmak için getirilen tekbirden başka yedi tekbir getirir. Her iki tekbir arasında 'Sübhânallâhi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber' der. İftitah tekbirinden sonra, istiftah duası olan 'veccehtü'yü okur. Fâtiha'yı euzü ile birlikte sekizinci tekbirden sonra okur; Fâtiha'dan sonra birinci rek'atta Kâf, ikinci rek'atta da Kamer sûresini okur. İkinci rek'attaki zâid (fazla) tekbirler beş tanedir. Kıyam ve rükû tekbirleri bunların dışındadır. İkinci rek'atın tekbirleri arasında da birinci rek'atın tekbirleri arasında okuduğu duayı okumalıdır. Namazdan sonra da aralarında oturulan iki hutbe irâd etmelidir. Bayram namazını kaçıran kimse, namazını kaza etmelidir. G) Bir koç kurban etmelidir. Hz. Peygamber, boynuzlu iki koç kurban etmiştir. Bunları bizzat mübarek elleriyle kesmiş ve keserken de şöyle buyurmuştur: 'Allah'ın ismiyle kesiyorum. O herşeyden yücedir. Bu kurban, 'benim ve kurban kesmeye gücü yetmeyen ümmetlerimin kurbanıdır'.248
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Zilhicce hilâlini gören kimse, eğer kurban kesmeye niyet etmişse, artık o andan itibaren tüylerinden ve tırnak-larından birşey kesmesin.249
Hz. Peygamber zamanında kişi bütün aile bireyleri hesabına bir koyun kurban eder; bundan hem kendileri yer, hem de yedirirlerdi.
Kişi kurban etinden üç gün ve daha fazla müddetle yiyebilir. İslâm'ın başlangıcında üç günden fazla yenilmemesi yasağı vârid olmuşsa da sonradan daha fazla bekletmeye ruhsat verilmiştir.250
Süfyan es-Sevrî 'Ramazan bayramından sonra oniki rek'at, kurban bayramından sonra da altı rek'at namaz kılmak müstehabdır' buyurmuş ve aynı zamanda bu namazın sünnet olduğunu da belirtmiştir.251
2. Teravih Namazı Teravih namazı, yirmi rek'attır. Bu yirmi rek'atın nasıl kılındığı herkesçe bilinmektedir. Teravih namazı -her ne kadar fa-zilet bakımından iki bayram namazından eksik olmakla birlikte sünnet-i müekkede'dir. Teravih namazının cemaatle mi yoksa tek başına mı edâ edilmesinin daha efdâl olduğu hususunda ihtilâf vardır. Hz. Peygamber iki veya üç gece çıkıp, teravih namazını cemaatle kıldırmışsa da, sonraki gecelerde çıkmamıştır. Çıkmamasının sebebini de şöyle izah etmiştir:
Teravih namazının size vâcib olmasından korktuğum için dışarı çıkmadım.252
Hz. Ömer, vahyin sona ermesiyle artık farz olmayacağından emin olduğu için, halkı, teravih namazını cemaatle kılmaya teşvik etmiştir. işaret etmektedir; çünkü sahih bir hadîste Hz. Peygamber'in ne bayram namazından evvel ve ne de sonra sünnet kılmadığı kaydedilmektedir. Bazıları 'Hz. Ömer cemaatle kıldırdığı için, teravih namazının cemaatle kılınması tek başına kılınmasından daha efdâldir. Bir de cemaatte bereket vardır. Farz namazlardaki cemaatin fazileti diğer namazlardaki cemaat için de delil teşkil eder.
Diğer taraftan insan tek başına namaz kılarken çoğu zaman gevşeklik gösterir. Fakat cemaati gördüğü zaman neşelenir' demişlerdir. Bazıları da 'Teravih namazını tek başına kılmak, cemaatle kılmaktan daha efdâldir; çünkü teravih sünneti, bayram namazları gibi İslâm'ın şiârlarından değildir. Bu bakımdan teravih namazını Kuşluk ve Tahiyyet'ül-Mescid namazlarına benzetmek daha evlâdır. Halbuki bu namazların cemaatle kılınması sözkonusu değildir. Âdete göre, bir cemaat camiye birlikte girdikleri halde Tahiyyet'ul-Mescid'i cemaatle kılmazlar' demişlerdir.
Teravih namazının tek başına kılınmasının daha efdâl olduğuna Rasûlullah'm şu hadîsi delil getirilmiştir:
Kişinin, evinde kıldığı nafile namazın camide kıldığı nafile namaza olan üstünlüğü, tıpkı camide cemaatla kılınan farz namazın evde tek başına kılınan farza olan üstünlüğü gibi-dir.253
Benim bu camimde kılınan bir namaz, başka camilerde kılınan yüz namazdan daha efdâldir. (Mekke'deki) Mescid-i Harâm'da kılınan bir namaz da benim camimde kılınan bin namazdan daha üstündür. Bütün bunlardan daha üstünü kişinin evinin bir köşesinde yalnızca Allah Teâlâ'nın bileceği şekilde kıldığı iki rek'at namazdır.254
Bunun hikmeti şudur: Cemaatla yapılan ibâdete çoğu zaman riyâ karışması ihtimâli vardır; fakat tenha yerlerde insan böyle bir felâketten emindir. İşte teravih namazının cemaatla veya münferiden (tek başına) kılınması hususunda bunlar söylenmiştir.
En geçerli fetvaya göre teravih namazının cemaatla kılınması daha efdâldir; nitekim Hz. Ömer de böyle yapmıştır. Bazı nafilelerin cemaatla edâ edilmeleri meşru kılınmıştır. Teravih namazı da açıkça edâ edilmesi gereken dinî şiârlardandır. Cemaatteki riyâya ve tek başına kılınan namazdaki tembelliğe gelince, bu cemaat ruhunun faziletine bakmaktan uzaklaşmak demek olur. Bu delili ileri süren kimse, şöyle demiş gibidir: 'Cemaatle kılınan namaz, tembellikle terkedilmesinden daha hayırlıdır. İhlâs ise, her zaman için riyadan hayırlıdır'.
Sözgelimi bir zat vardır ki teravihi tek başına kıldığı zaman tembellik göstermez; cemaate iştirak ettiği zaman da, riyâkarlık yapmaz. Acaba bu adam için, bu iki hareketten hangisi daha efdâldir? Bu durumda cemaat bereketiyle artan ihlâs ile tenha yerlerde sağlanan kalp huzuru arasında düşünmek, birisinin diğerinden üstünlüğünü savunmak hususunda tereddüd etmek gerekir.
Müstehab olan şeylerden biri de, Ramazan ayının ikinci yarısında vitir namazının son rek'atında, rükûdan sonra Kunut duâsını okumaktır.
3. Receb Namazı Hz. Peygamber'den müsned olarak şöyle rivayet edilmektedir: Bir kimse Receb ayının birinci perşembesinde oruç tutup aynı gün akşam ile yatsı arasında iki rek'atta bir selâm vermek ve her rek'atında Fâtiha sûresini bir defa, Kadir sûresini üç ve İhlâs sûresini de oniki defa okuyup namazdan sonra yetmiş defa salavât-ı şerîfe getirir ve daha sonra da 'Yâ Rabbi! Ümmî peygamberin Muhammed'e ve onun âline rahmet deryâlarını coştur!' duasını okuyarak secdeye kapanır ve secde halinde de yetmiş defa 'Sübbûhun Kuddûsün Rabb'ul-melâiketi ve'r-Rûh' dedikten sonra başını kaldırıp yetmiş defa da 'Ey Rabbim! Affeyle, rahmet eyle ve bildiklerinden vazgeç; çünkü en keremli ve en gâlib olan sensin' derse ve arkasından da ikinci bir secde daha yapıp, birinci secdede okuduklarını bunda da okuduktan sonra dileğini Allah'tan isterse, istedikleri kendisine verilir. Çünkü Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: 'Bu namazı kılan kimsenin denizin köpükleri, kumların taneleri, dağların ağırlığı, ağaçların yaprakları kadar günahı olsa Allah Teâlâ onu affedecek ve bu kişi kıyamet gününde ateşe müstehak olan yakınlarından yediyüz kişiye şefaat edecektir'.255
Bu namaz, müstehab namazlardandır. Bu müstehab namazı Nafileler bölümünde zikretmiştik. Bu namaz, mertebesi teravih ve bayram namazlarından aşağı olmakla birlikte tıpkı onlar gibi, senelerin tekrarı ile tekrarlanan bir namazdır. Bu namazın hadîs ahad yoluyla nakledildiği için mertebesi diğerlerinden daha aşağıdır; fakat ben Kudüslülerin istisnasız bu namaza devam ettiklerini ve bu namazın terkedilmesine müsamaha göstermediklerini gördüm; bundan dolayı buradada zikretmeyi uygun buldum.
4. Şaban Namazı Şaban'ın onbeşinci gecesinde yüz rek'at namaz kılınır. Bu namazı kılan kişi her iki rek'atta bir selâm verir. Her rek'atta Fâtiha'dan sonra onbir İhlâs-ı Şerîf okur. Dilerse on rek'at da kılabilir. O zaman her rek'atta Fâtiha dan sonra yüz İhlâs-ı Şerîf okur. Bu namaz da müstehab namazlar grubuna dâhildir. Selef, bu namaza hayır namazı adını verirlerdi. Selef bu namazı kılmak için bir araya gelir ve çoğu zaman da cemaatle edâ ederlerdi.
Hasan Basrî'nin şöyle dediği rivayet edilir: Hz. Peygamber'in sahabilerinden otuz tanesi bana şöyle demişlerdir:
Bu gecede bu namazı kılan kimseye, Allah Teâlâ yetmiş defa nazar eder. Her nazar ile de onun yetmiş ihtiyacını giderir ki bu ihtiyaçların en azı affedilmektir.256
244) Irâkî bu hadîse rastlamadığını söylemistir. Ayrıca bkz. Zebîdî, III/382 245) Müslim, (Ebu Hüreyre'den) 246) Buhârî ve Müslim, (Ümmü Atiyye'den) 247) İmam Şafiî, (Ebu'l-Hüveylis'den mürsel olarak) 248) Buhârî ve Müslim (Enes'den). Ancak ikisinde de 'Bu kurban benim ve kurban kesmeye gücü yetmeyen ümmetlerimin kurbanıdır' ilâvesi yoktur. 249) Müslim, (Ümmü Seleme'den) 250) Tirmizî ve İbn Mâce, (hasen-sahih bir senedle) 251) Irâkî bunun sünnet olduğu hususunun asılsızlığına 252) Buhârî ve Müslim, (Hz. Âişe'den) 253) Âdem b. Ebî İyaz, (Zümre b. Habib'den mürsel olarak); İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, (Zümre b. Habib'den mevkûf olarak) 254) Ebu Şeyh, Enes'den şöyle rivayet eder: 'Mescidimde kılınan bir namaz onbin namaza bedeldir; harem-i şerifte kılınan bir namaz yüzbin namaza, hududlardaki namazsa iki milyon namaza bedeldir, Bütün bunlardan daha fazlası, kişinin gece yarısı evinde, Allah rızası için kıldığı iki rek'at namazdır'. Hadîsin senedinde zaaf vardır. 255) Rezin, (Bu hadîsin uydurma olduğu söylenmiştir.) 256) İbn Mâce, (Hz. Ali'den zayıf bir senedle); Irâkî'ye göre bu hadîsin aslı yoktur.
Vakitlerle İlgisi Olmayıp Ârızî Sebeplerle Alâkalı Olan Nafile Namazlardır Bunlar dokuz kısma ayrılır: Husuf (güneş tutulması) namazı Küsuf (ay tutulması) namazı İstiska (yağmur isteme) namazı Tahiyyet'ül-Mescid namazı Abdestten sonra kılınan iki rek'at namaz Ezan ile kâmet arasında kılınan iki rek'at namaz Evden çıkmadan önce kılınan iki rek'at namaz Eve girildiğinde kılınan iki rek'at namaz Benzerleri Biz şu anda aklımızda bulunanları zikredelim.
1. Husuf ve Küsuf Namazı:
Hz. Peygamber şöyle buyuruyor:
'Güneş ve ay, Allah'ın (varlığına delâlet eden) ayetlerden iki ayettir ve hiç kimsenin ölümü ya da hayatı (doğumu) için tutulmazlar. Binanenaleyh güneş ve ayın tutulduğunu gördüğünüzde, derhal Allah Teâlâ'nın zikrine ve namaz kılmaya koşup, O'na ilticâ ediniz.'[70]
Hz. Peygamber'in oğlu İbrahim vefat ettiği zaman güneş tutulmuştu. Hz. Peygamber yukarıdaki sözleri halkın 'Güneş, İbrahim'in ölümü için tutuldu' şeklindeki iddiâlarını yalanlamak için söylemişti.[71]
-Kılınış Şekli ve Vakti- Bu namazın kılmış şekli şöyledir: İster kerahet vaktinde, isterse de dışında olsun, güneş tutulduğu zaman, 'es-Salâtu câmiatun' diye bağırılır. Bunun üzerine halk camiye toplanıp imamla birlikte iki rek'at namaz kılar. Bu iki rek'atın her birinde iki rükû vardır. Birinci rükû ikincisinden daha uzundur. Güneş tutulduğu için kılındığından kıraati (okuyuşu) gizlidir. Birincisinde Fâtiha ile Bakara sûreleri, ikincisinde Fâtiha ile Âlu İmrân sûreleri, üçüncüsünde Fâtiha ile Nisâ ve dördüncüsünde de Fâtiha ile Mâide sûreleri okunur. Her kıyamda sadece Fâtiha okumak kâfi olduğu gibi kısa sûrelerin okunmasında da beis yoktur. Namazı uzatmaktaki gâye; güneş açılıncaya kadar devam etmesidir. Birinci rükûda yüz ayet kadar, ikincide seksen, üçüncüde yetmiş ve dördüncüde elli ayet kadar tesbih okunmalı, secdeler de her rek'atın rükûu kadar olmalıdır. Namazdan sonra, aralarında oturulan iki hutbe okunur. İmam efendi, hutbelerinde cemaati sadakaya, köle âzâd etmeye ve tevbeye teşvik etmelidir. Ay tutulduğu zaman da böyle yapmalıdır. Ancak ay tutulması geceleyin vâki olduğu için küsuf namazının kıraati seslidir.
Husuf namazının vakti, güneşin tutulmasından açılmasına kadardır. Güneş, tutulu olarak batarsa, bu namazın vakti de çıkmış olur. Ay tutulması namazının vakti de güneşin doğuşuyla sona erer; çünkü güneş çıkınca gecenin saltanatı son bulur. Fakat ay, tutulu olarak batarsa namazının vakti geçmiş sayılmaz; çünkü gece ayın saltanat zamanıdır. Eğer namaz esnasında güneş ve ay açılırsa, namazı hafifleterek çabucak tamamlamalıdır.
İmama ikinci rükuda yetişen kimse o rek'ata yetişmemiş sayılır; çünkü esas olan birinci rükûdur.
2. Yağmur Namazı Nehirler kuruyup yağmurlar kesildiğinde veya kuyulardaki sular çekildiğinde, imama (devlet başkanına) düşen, önce herkese üç gün oruç tutmayı emretmesidir. Bununla birlikte halk güçleri yettiğince sadaka vermeli, zulümle alınan malları sahiplerine iâde edip günahlarına tevbe etmelidir. Bunlar yapıldıktan sonra dördüncü günde imam (devlet başkanı) ve halk, yanlarında ihtiyarlar, kadın ve çocuklar olduğu halde süslü ve en güzel elbiselerin giyildiği bayram namazının aksine yırtık pırtık elbiseler içinde, tevazuyla sahraya çıkmalıdırlar. 'Hayvanlar da insanlar gibi yağmura muhtaç oldukları için, onların da insanlarla birlikte sahraya çıkarılması müstehabdır' denilmiştir.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Eğer emzikli çocuklar, kamburlaşmış ihtiyarlar ve yayılan hayvanlar olmasaydı, üzerinize oluk gibi azap dökülecekti.259
Eğer zımmîler (gayr-i müslim vatandaşlar) alâmet-i fârikalarını takınarak toplantıya iştirâk ederlerse menolunmazlar.
İnsanlar sahranın geniş musallasında toplandıkları zaman, birisi es-Salâtu câmiatun (Namaz, cemaatla kılınacaktır!) diye bağırır. Bundan sonra imam, tıpkı bayram namazı gibi ancak tekbirsiz olarak iki rek'at namaz kıldırır. Namazdan sonra iki hutbe irâd edip hutbeler arasında da hafif bir oturuş yapar. Hutbelerin ağırlık noktasını af talebi teşkil etmelidir. İmam, ikinci hutbenin ortasında, sırtını cemaata çevirip kıbleye yönelmeli ve bu sırada abasını halin değiştirilmesine tefâulen değiştirmelidir.
Nitekim aşağıya, sağ tarafını sola, sol tarafını da sağ tarafına getirir; cemaat de onun gibi yapar. Bütün bunlar yapılırken gizlice duaya devam etmelidirler. Daha sonra imam tekrar cemaata dönerek hutbesini tamamlar. Halk, ters giydikleri elbiselerini yatacakları zamana kadar çıkarmamalıdır. İmam şöyle dua eder: Ey Allahım! Sen bize duâ etmemizi emretmiş ve yaptığımız duayı da kabul etmeyi va'detmiştin. İşte biz senin emrine uyarak dua ettik. Sen de va'dettiğin gibi kabul eyle. Yâ rabb! İşlediğimiz günahları affeyle. Sulanmak ve rızkımızın genişlemesi hususundaki dualarımızı kabul eyle!
Sahraya çıkmazdan evvelki üç günlük hazırlık devresinde kılınan namazlardan sonra dua etmekte de hiçbir beis yoktur. Yağmur için yapılan bu duanın tevbe etmek, zulümle alman nesneleri iâde etmek ve benzerleri gibi birtakım edepleri ve bâtınî şartları vardır. Bütün bunlar inşaallah Kitab'udDa'avât'ta anlatılacaktır.
3. Cenaze Namazı Cenaze namazının keyfiyeti, meşhur ve mâlûmdur. Cenaze hususundaki en kapsayıcı dua, sahih bir hadîste Avf b. Mâlik'ten rivayet edilen duadır. Avf b. Malik şöyle demiştir: Hz. Peygamber bir cenaze namazında şu duayı yapmışlardır: Ey Allahım! Ona mağfiret ve rahmet eyle. Onu âfiyete kavuşturup affeyle. Onun yerini güzel kıl (onu iyi bir şekilde misafir et) ve genişlet. Onu su, kar ve dolu ile yıka. Beyaz elbisenin kirden temizlenmesi gibi, onu günahlarından temizle. Ona evinden daha hayırlı bir ev, eşinden daha hayırlı bir eş ihsân eyle. Onu cennete dâhil et; kabir ve ateş azabından koru.260
Hatta (bu hararetli duadan ötürü) Avf b. Mâlik 'O ölünün yerinde olmayı temenni ettim' demiştir.
Cenaze namazının ikinci tekbirine yetişen kişi, kendi nefsinde namazın tertibini gözetmelidir. Böyle bir kişi, imamın tekbiriyle birlikte tekbir getirmelidir. İmam selâm verdiğinde tıpkı namaza geç kalan kimsenin yaptığı gibi, yetişemediği tekbiri getirip öyle selâm vermelidir. Eğer imam selâm vermeden evvel, yetişemediği tekbirleri çarçabuk getirip tamamlarsa bu namazda imama uymanın mânâsı kalmamaktadır. Bu bakımdan bu namazın tekbirleri zâhirî hükümler olup bunların diğer namazların rek'atları yerine kâim ve kabul olunması gerekir. İşte her ne kadar nezdimde aksi muhtemel ise de, kuvvetlisi budur. Cenaze namazının fazileti ve cenazeyi teşyî' hususunda vârid olan hadîsler meşhur ve mâlum oldukları için onları zikrederek sözü uzatmak istemiyoruz.
Cenaze namazının fazileti nasıl büyük olmaz? Çünkü o farz-ı kifâyelerdendir. Nafile olması ise, ancak başkasının edâ etmesiyle, kendisine vazife olarak tevcih edilmeyen kimse içindir. Başkası tarafından kılındığı için kendisine farz olmadığı halde cenaze namazını kılan kimse farz-ı kifâyenin faziletini elde eder. Çünkü namaza iştirak edenler bu farz-ı kifâyeyi edâ edip diğer müslümanları bunun günahından kurtarmışlardır. Bu bakımdan bu namaz, herhangi bir kimseden bir farzı kaldırmayan bir nafile namaz gibi değildir. Dua ve himmetlerin çokluğuyla bereketlenmesi için, cenaze namazında cemaatin çok olmasını istemek müstehabdır. Çünkü kalabalık bir cemaatte, duası Allah nezdinde kabul olunan kimselerin bulunması ihtimâli daha büyüktür. Kureyb şöyle anlatıyor: Oğlu öldüğünde İbn Abbas bana 'Ey Kureyb! Çık bak bakalım, cemaat toplanmış mı?' dedi. Bu emir üzerine çıkıp baktığımda ce-maatin toplanmış olduğunu gördüm. Dönüp kendisine cemaatin toplandığım haber verdiğim zaman bana 'Acaba kırk kişi kadar var mı?' diye sordu. Ben de 'evet' dedim. Bunun üzerine yakınlarına 'O halde cenazeyi çıkarınız' diyerek sözlerine şöyle devam etti:
'Ben Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu işittim: Ölen bir müslümanın cenaze namazına Allah'a ortak koşmayan kırk kişi iştirâk ederse, Allah Teâlâ onların o kişi hakkındaki şefaatlarını kabul eder.261
Cenazeyi teşyî' eden kimse, kabristana vardığı zaman (veya kabristana ilk girdiği zaman) şöyle demelidir: Ey bu memleketin müslüman ve mü'min ahalisi! Allah'ın selâmı sizin üzerinize olsun. Allah, buraya daha önce gelenlerimizi ve sonradan gelecek olanlarımızı rahmetine nâil eylesin. Allah Teâlâ dilediğinde biz de size yetişeceğiz.
Mezarlıktan, ölü defnedilmezden önce ayrılmaması evlâdır. Ölü mezara konulduğu zaman, birisi kalkıp şöyle der: Ey Allahım! Senin kulun nihayet sana vardı. Ona şefkat ve rahmet eyle. Ey Allahım! Onun yerini genişlet. Onun ruhuna gök kapılarını aç ve kendisini nezdinde güzel bir şekilde kabul eyle. Ey Allahım! Eğer o iyiyse, iyiliklerini artır; kötüyse de kusurlarını affeyle!
4. Tahiyyet'ül-Mescid Bu namaz, iki rek'at veya daha fazla kılmabilir. Bu niyetle namaz kılmak sünnet-i müekkede'dir. Cum'a günü hutbe okurken imamı dinlemek şiddetle vâcib olduğu halde hutbe esnasında (Şafiî'ye göre) camiye girenin boynundan bu namaz sâkıt olmaz. Camiye giren kişi farz namaza dursa veya geçmiş bir namazı kaza etse bununla cami hediyesini yerine getirmiş ve bundan elde edilen sevabı da kazanmış olur. Çünkü bu namazdan gaye, kulun mâbede ilk girdiği zaman, mâbede mahsus bir ibâdet yapmasıdır. Yukarıda söylediğimiz namazlardan birini kılmakla caminin hakkını da edâ etmiş olur. İşte bu sırra binaendir ki camiye abdestsiz olarak girmek mekruhtur. Eğer camiye bir kapısından girip öbür kapısından çıkmak veya oturmak için abdestsiz giriyorsa şöyle demelidir: 'Sübhânallâhi ve'l-hamdülillâhi velâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber'.
Bu duayı dört defa tekrar etmek lâzımdır. Denildiğine göre bu duayı dört defa okumak, fazilet bakımından iki rek'at namaza denktir.
Şafiî mezhebine göre kerahet vakitlerinde tahiyyet'ül-mescid namazı kılmak mekruh değildir. Kerahet vakitleri şunlardır: İkindi namazından güneş batıncaya ve sabah namazından güneş bir mızrak boyu yükselinceye kadar geçen zaman; zevâl vakti; güneşin doğuş ve batış ânı.
Tahiyyet-ül-Mescid'in kerâhet vaktinde mekruh olmaması şu rivayete dayanmaktadır: Hz. Peygamber bir ikindi namazından sonra iki rek'at namaz kıldı. Bunun üzerine kendisine 'Sen bizi bu vakitte namaz kılmaktan menetmedin mi?' diye soruldu. Hz.Peygamber de 'Bu iki rek'at, öğle namazından sonra kılageldiğim sünnet idi. Gelen heyetle meşgul olduğum için kılamamıştım' karşılığını verdi.262 a) Kerahet vakitlerinde yalnızca sebebi olmayan namazların kılınması mekruhtur. Nafile namazların kaza edilmesi, sebeplerin en zayıfıdır. (Buna rağmen Hz. Peygamber kerahet vaktinde bu sebebe dayanarak iki rek'at namaz kılmıştır). Nafilelerin kaza edilip edilmemesi hususunda âlimler ihtilâf etmiştir. Geçmiş nafilenin benzeri kılındığı zaman, acaba bu, o nafilenin kazası olur mu diye tereddüt edilmektedir. Madem ki kerahet vakitlerinden, en zayıf sebeple dahi kerahiyet hükmü ortadan kalkıyor, o halde camiye girmekle de ki bu kuvvetli bir sebeptir kerahet ortadan kalkar. Bu sırra binaen eğer cenaze hazırsa namazı kerahet vaktinde kılmabilir. Kerahet vakitlerinde güneş tutulması ve yağmur namazı da kılınır; çünkü bu namazların birçok sebepleri vardır.
b) Nafile namazların da kaza edilebilmesidir; çünkü Hz. Peygamber geçmiş nafilesini kaza etmiştir. Rasûlullah'ın bu fiili, bizim için en güzel bir örnektir.
Hz. Âişe şöyle buyurmaktadır: Hz. Peygamber çok uykusu geldiği veya hasta olduğu için, geceleyin kalkıp teheccüd namazını kılamazsa, o günün erken saatlerinde oniki rek'at namaz kılardı.263
Âlimler şöyle demişlerdir: Namazda olduğu için müezzinin sesini işittiği halde gereken cevabı veremeyen kimse, selâm verdiği zaman, verilmesi gereken cevapları kaza etmelidir. (Ezanı müez-zinin okuduğu gibi tekrarlamak; ancak Hayya ale's-salâh ve Hayya ale'l felâh'a karşılık Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh deme göre Rasûlullah bu iki rek'atı ikindiden önce kılıyordu; fakat gelen elçilerle meşgul olduğu için ikindiden sonra kazâ etmiştir. (Bu rivayet, mevzuya daha uygundur) Müezzin ezanı bitirmiş ve sükût etmişse bile böyle yapmalıdır. Bu bakımdan 'Sonradan kılınan sünnet terkedilen sünnetin kazası değil, ancak onun benzeri bir namazdır. O halde sünnet kaza edilemez' diye iddiâ eden kimsenin bu iddiâsının mânâsız olduğu anlaşılmaktadır. Zira eğer onun iddiâ ettiği gibi olsaydı, Hz. Peygamber kerahet vaktinde sünnet kılmazdı. (Bu vakitte kılmış olduğu namazın, geçmiş sünnetin kazası olduğu anlaşılmıştı. Bu fetvâ, Şafiî mezhebine göredir).
Evet bir kimsenin devam ettiği bir virdi (ibadeti) varsa, herhangi bir özürden dolayı yerine getirememesi onun bu virdi terketmesine sebep olmamalıdır. Aksine bu virdini başka bir vakitte kaza etmelidir ki, nefsi ikinci bir defa terketmeye meyledip kolayına kaçmasın! Nefisle mücâhede bir haktır.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Allah nezdinde amellerin en sevimlisi az da olsa devamlı olanıdır.264
Hz. Peygamber, bu sözüyle amelin devamlılığında gevşeklik göstermemenin daha uygun olduğunu kasdetmektedir. Hz. Âişe Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: Kim devamlı yapmakta olduğu bir ibadeti usanarak terkederse, Allah Teâlâ ona buğzeder.265
Bu bakımdan her müslüman bu tehdide mâruz kalmamaya dikkat etmelidir. Bu hadîsin tahkîki şöyledir: Kişi, ibadetini Allah Teâlâ kendisine buğzettiği için usanarak terketmektedir. Eğer Allah'ın buğzu ve uzaklaştırması olmasaydı, bu kişiye tembellik ve usanç musallat olmazdı.266
5. Abdest Namazı Abdestten sonra kılınan iki rek'atlık namaz mûstehabdır. Çünkü abdest almak Allah'a yaklaştırıcı bir ibadettir; hedefi ise namazdır. Abdestsizlik ârızdır ve çoğu zaman abdest, daha namaz kılınmadan önce bozulur. Böylece abdest için sarfedilen çaba onunla bir namaz kılınmadığı için boşa gitmiş olur. Bu bakımdan abdestten sonra ara vermeksizin iki rek'at namaz kılmak abdestin boşa gitmeyerek hedefine varması demektir. Bu durum Hz. Bilâl'in hadîsiyle sâbittir.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Cennete girdiğimde Bilâl'in orada olduğunu gördüm. (Uyandığımda) ona 'Ey Bilâl! Hangi amelin sayesinde benden evvel cennete gittin?' diye sordum. 'Bilmiyorum, ancak her aldığım abdestten sonra iki rek'at namaz kılıyorum' dedi.267
6. Tahiyyet'ül-Menzil Bu, kişinin evine girdiği ve evinden çıkacağı zaman kıldığı iki rek'at namazdır.
Ebu Hüreyre, Hz. Peygamber'den şöyle rivayet ediyor: Evinden çıkmaya niyet ettiğinde iki rek'at namaz kıl. Bu seni kötü çıkıştan korur. Evine girdiğin zaman da iki rek'at namaz kıl. Bu da seni kötü girişten korur.268 (Dinen) kıymeti olup başlatılan her manevî iş de bu namazı kılmak bakımından tıpkı evden çıkış ve giriş gibidir. İşte bu sırra binaendir ki hadîste İhrama girerken, sefere başlarken ve seferden dönerken ve bir de eve girmezden evvel camide iki rek'at namaz kılınsın'269 buyrulmuştur.
Bütün bunlar, Hz. Peygamber'in fiiliyle sâbittir. Salihlerden bazıları, yemek yedikleri ve su içtikleri zaman, kalkar iki rek'at namaz kılarlardı. Aynı şekilde her yapılan işten sonra da mutlaka namaz kılarlardı. Herşeyin başında Allah'ın zikriyle bereketlenmek en uygun harekettir. Bu da üç mertebeye ayrılır: a. Bu mertebelerin birincisi yeme-içme gibi günde birkaç defa tekrar edilir. Bu bakımdan böyle bir işe Allah'ın ismiyle başlanır.
Hz. Peygamber bir hadîsinde şöyle buyurmaktadır: Önemli bir işin başlangıcında Bismillahirrahmânirrahîm denilmediği takdirde o iş bereketsizdir.270 b. Pek fazla tekerrür etmeyen, ancak esasta çok mühim olan şeyler; nikâh kıymak, nasihat etmek ve müşaverede bulunmak gibi... Bu işlere Allah'ın hamdiyle başlamak müstehabdır.
Evlendiren 'Hamd Allah'a, salât ve selâm da Hz. Peygamber'e mahsustur. Kızımı seninle evlendirdim'; nikâhı kabul eden de 'Hamd Allah'a, salât ve selâm da Hz. Peygamber'e mahsustur. Onun nikâhını kabul ettim' demelidir.
Ashâb, tebliğ yaparken nasihat ve istişare ederken önce Allah'a hamdeder ve sonra söze başlardı.
c. Fazla tekerrür etmeyen, fakat vâki olduğu zaman da devam eden mühim hâdiseler; sefere çıkmak, yeni bir ev satın almak, ihrama girmek gibi... Bütün bunlardan evvel iki rek'at namaz kılmak müstehabdır. Seferin en azı evden çıkmak ve eve girmektir; çünkü bu da bir nevi yakın sefer sayılır.
7. İstihare Namazı Bir işi yapmak isteyip, âkıbetini bilmeyen, yapılmasının mı yoksa terkedilmesinin mi daha hayırlı olduğunu kestiremeyen kimseye Hz. Peygamber şunları emretmektedir: İki rek'at namaz kılmalı; birinci rek'atın Fâtiha'sından sonra Kâfirûn sûresini, ikinci rek'atın Fâtihsa'sından sonra da İhlâs sûresini okumalıdır. Namazı bitirdikten sonra da şöyle dua etmelidir: 'Ey Allahım! Senden ilmindeki hayrı istiyorum.
Beni kudretinle muktedir yapmanı istiyorum. Senin büyük fazlından istiyorum; çünkü senin kudretin vardır, benimse yoktur. Sen bilirsin, bense bilmem. Gâiblerin en incelerine kadar bilen sensin! Ey Allahım! Eğer şu yapmak istediğim şey dinim, dünyam, âkıbetim, dünya ve âhiret hayatım için hayırlı ise bana takdir eyle ve benim için onda bereket ihsan eyle. Onu bana kolaylaştır. Eğer bu şeyin benim için, dinim, dünyam, âkıbetim, dünya ve âhiret hayatım için hayırsız ise onu benden, beni de on-dan uzaklaştır. Bana hayır nerede ise onu takdir eyle. Çünkü sen herşeye kâdirsin'.271
Bu hadîsi, Câbir b. Abdullah rivayet etmiş ve şöyle demiştir: 'Hz. Peygamber, bize Kur'an sûrelerini öğrettiği gibi her işimizde de istihareyi öğretirdi'.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Biriniz herhangi birşey yapmak istediği zaman, iki rek'at namaz kılsın ve sonra da yapacağı şeyi düşünerek zikrettiğimiz duayı okusun. (Böylece yapılıp yapılmamasmdan hangisi hayırlı ise ona teşvik olunacaktır.)
8. Hâcet Namazı Sıkışan, din ve dünyasının ıslahı hususunda aşılması güç birşeyle karşılaşan, hâcet namazı kılsın;
çünkü Vüheyb b. el-Verd'den272 şöyle rivayet edilir: Böyle bir kişi oniki rek'at namaz kılıp, her rek'atında Fâtiha, Âyet'el-Kürsî ve İhlâs sûresini okumalı ve namazdan sonra da secdeye kapanarak şöyle demelidir:
'Sahip olduğu izzetle hükümran olan, şefkat yüzünü cömertçe gösteren ve keremde bulunan, ilmiyle herşeyi şaşmaz bir şekilde sayan ve hepsinin adedini bilen, kendisinden başka tesbihe lâyık bir varlık bulunmayan, minnet ve fazilet sahibi; izzet ve keremin mâliki olan, yegâne ihsan sahibi Allah, her türlü ortaklık ve eksiklikten münezzehtir. Ey Rabbim! Arşındaki izzet düğümlerinin ve kitabındaki rahmetin en son mertebelerinin hürmetine; en büyük ismin, en yüce sa'y'in, iyi ve kötülerin geçme imkânına sahip olamadığı tam ve âmm kelimelerin hürmetine sığınarak senden Muhammed'in (s.a) ve âlinin üzerine rahmet deryalarını coşturmanı isterim'. Kim bu duadan sonra Allah'tan meşrû birşey isterse, isteği kabul olunur.
Vüheyb şöyle buyurmuştur: "Ashabdan gelen bir haberde 'Sakın bu duayı sefihlere öğretmeyiniz; çünkü isyanla onu kötüye kullanabilirler' denilmektedir".273
9. Tesbih Namazı Bu namaz müstakil olarak rivayet edilmiştir; vakti ve sebebi yoktur. Haftada bir veya ayda bir defa kılmak müstehabdır. İkrime, İbn Abbas'tan şöyle rivayet ediyor:
Hz. Peygamber birgün amcası Abbas b. Abdülmuttalib'e şunları söyledi: 'Ey amca! Sana birşey vereyim mi? (Öğreteyim mi?) Sana birşey vereyim mi? Sana birşey vereyim mi? Bunu yaptığın takdirde Allah, başından sonuna kadar; eski yeni kasden ve yanlışlıkla yaptığın, gizli açık günahlarını affeder. Dört rek'at namaz kılacak ve her rek'atında Fâtiha ile bir sûre okuyacaksın. Birinci rek'atın kıraatini bitirdiğin zaman rükûa varmadan onbeş defa 'Sübhânallâhi ve'l-hamdü lillâhî velâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber' diyeceksin. Sonra bu tesbihi rükûda on defa, rükûdan kalktığında on defa, birinci secdede on defa, iki secde arasında on defa, ikinci secde de on defa ve ikinci secdeden kalkarken de on defa tekrarlayacak; her rek'atta yetmişbeş defa olmak üzere dört rek'atı da boyle kılacaksın. Eğer gücün yetiyorsa bunu hergün kıl! Buna gücün yetmiyorsa her cum'ada bir, buna da gücün yetmiyorsa ayda bir eğer buna da gücün yetmiyorsa senede bir defa kıl'.274
Başka bir rivayette de şöyle denilmektedir: Kişi namazın başlangıcında Sübhâneke duasını okuduktan sonra Fâtiha'yı okumadan önce- (biraz evvel zikrettiğimiz) tesbihi onbeş defa okuyacaktır. Fâtiha'dan sonra on defa, geri kalanı da (daha önce söylediğimiz gibi) onar defa okuyacaktır. Fakat birinci rek'atın tahiyyatına otururken okumayacaktır.
Bu şekil daha iyidir; İbn Mübârek de bunu tercih etmiştir. İki rivayetin toplamından üçyüz tesbih meydana gelir. Bu namazı gündüz kıldığında bir, geceleyin kıldığındaysa iki selâmla tamam-laması daha iyidir.
Çünkü bir hadîste şöyle buyurulmaktadır: Gece namazları ikişer rek'at kılınır.275
Eğer tesbihten sonra 'Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil-azîm' derse daha güzel olur; çünkü hadîsin bazı rivayetlerinde böyle denilmesi yolunda emirler vardır.
Hz. Peygamber'den rivayet edilen namazlar işte bunlardır. Bu namazların kerahet vakitlerinde kılınması müstehab değildir. Ancak tahiyyet'ül-mescid namazı, (daha önce de söylediğimiz gibi) bu vakitlerde de kılınabilir. Tahiyyet'ül-mescid'den sonra zikrettiğimiz abdest, sefer, evden çıkma ve istihare namazlarının kerahet vaktinde kılınmaları ise müstehab değildir; çünkü bu vakitlerde namaz kılınması kuvvetli bir şekilde yasaklanmıştır, Bu namazlar, sebepleri zayıf olduğu için küsuf, yağmur ve tahiyyet'ül-mescid namazları derecesine yetişemezler.
Bazı mutasavvıfları gördüm ki, kerâhet vakitlerinde iki rek'at abdest sünnetini kılıyorlardı. Onların bu hareketi, hakikatten çok uzaktır; çünkü abdest hiçbir zaman namazın sebebi olamaz. Aksine namaz abdestin sebebidir. Bu bakımdan namaz kılınması için abdest almak uygun olduğu halde abdest alındığı için namaz kılmak uygun değildir. Her abdesti bozulan kerâhet vaktinde namaz kılmak isterse, abdest alıp namaz kılmasından başka çıkar yol olamaz. Bu durumda da kerâhetin herhangi bir mânâsı kalmamış olur. Tahiyyet'ul-Mescid'in iki rek'at sünnetine niyet edildiği gibi abdestin iki rek'at sünnetine niyet etmek uygun değildir. Aksine abdest aldığı zaman bu namazı tatavvu olarak kılacaktır ki abdesti namazsız kalmasın. Nitekim Hz. Bilâl de böyle yapardı. Bu bakımdan abdestten sonra kılınan iki rek'at, mücerred tatavvu namazdır. Ancak abdestten sonra kılınır. Hz. Bilâl'in hadîsi, abdestin de güneş tutulması ve tahiyyet'ul-mescid gibi, namazın sebebi olduğuna delâlet etmez ki 'Abdestin iki rek'atı' diye niyet edilsin.
Bu bakımdan abdeste namazla niyet etmek muhal olur; namaza abdestle niyet etmek daha uygundur. Abdestinde 'Namazım için abdest alıyorum' ve namazında da 'Abdest aldığım için namaz kılıyorum' demesi asla intizamlı bir söz olamaz. Abdestini kerâhet vaktinde dahi namazsız bırakmamak isteyen kimse, eğer zimmetinde herhangi bir sebepten dolayı sıhhatinde tereddüt ettiği bir namazı kazaya niyet etmek sûretiyle kerahet vaktinde de abdest namazını kılabilir. Çünkü farz namazların kazalarını kerahet vaktinde kılmak mekruh değildir. Ama bu vakitlerde sebepsiz sünnetlere niyet etmenin hiçbir mânâsı yoktur:
Kerâhet vakitlerinde sebepsiz namazların yasak olmasında üç mühim sır vardır: 1. Güneşe tapanlara benzemekten kaçınmak, 2. Şeytanların yayılmasından sakınmak;
zira Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Güneş, beraberinde şeytanın boynuzu da olduğu halde çıkar. Doğduğunde boynuz beraberindedir. Yükseldiği zaman ondan ayrılır. Tam göğün ortasına geldiği zaman tekrar birleşir. Batıya doğru kaydığında ayrılır; batışı dolayısıyla ışığı azalmaya başladığında yine birleşir. Batınca tekrar ayrılır.276
Hz. Peygamber böyle buyurmak sûretiyle bu vakitlerde namaz kılmayı yasaklamış ve aynı zamanda yasaklamanın illetine de dikkat çekmiştir. 3. Âhiret yolunun yolcuları bütün vakitlerde namazlara kesintisiz devam etmek isterler. Halbuki aynı ibadete kesintisiz olarak devam etmek usanç verir. Fakat insan bu ibadetten bir zaman için menedilirse yeniden canlanır ve o ibadete karşı iştiyâkı artar. Bir de insanoğlunun menedildiği şeye karşı hırslı olduğu da bir gerçektir. Bu bakımdan namazın bu vakitlerde yasaklanması, âhiret yolcularını ziyadesiyle teşvik etmekte, vaktin bitmesini ve namaza yeniden başlamayı dört gözle beklemelerini sağlamaktadır. O halde bu vakitler, devamlı namaz kılmaktan usanılmaması için tesbih ve istiğfar ile ihya edilmeye tahsis edilmiştir. Böylece insan ibadetin bir nev'inden diğerine intikal etmek sûretiyle feraha kavuşur; çünkü her yenilikte bir lezzet ve zevk vardır. Sürekli olarak aynı şeye devam etmek bir ağırlık ve usanç getirmektedir. İşte bu sırra binaendir ki kulluk sadece secdeden, rükû veya kıyamdan ibaret kılınmamış; aksine muhtelif ibadetlerle çeşitli amellerden ve ayrı ayrı zikirlerden teşekkül etmiştir. Kalp onlara intikal ettiğinde her birinden ayrı bir lezzet alır... Eğer kişi sürekli olarak aynı şeye devam ederse sonunda mutlaka usanır.
Kerâhet vakitlerinde sünnetlerin kılınmamasının sır ve hikmetleri bu üç mühim sebeple birlikte birçok sebeplerden oluşmaktadır ki,beşer tâkati için bütün bu hikmetlere muttali olmak mümkün değildir. Allah ve Rasûlü bu hikmetleri herkesten daha iyi bilirler. Bu mühim hikmetler, ancak şeriatça mühim olan kaza, yağmur, güneş tutulması ve tahiyyetül-mescid namazları gibi sebeplerden dolayı terkedilebilir. Sebeplerin zayıfları ise, bu vakitlerdeki yasaklılık hikmetiyle çarpışır. Onu kaldırmaması daha uygundur. Bizce en iyisi budur. Allah herkesten daha iyisini bilir.
Kitabu Es'ar'is-Salât ve Mühimmâtihî (Namaz'ın Sırları ve Önemli Meseleleri) adlı bölüm burada sona erdi. Bunun ardından Allah'ın izniyle- Kitabu Esrar'iz-Zekât (Zekât'ın Sırları) adlı bölüm gelecektir. Hamd, her türlü eksiklikten münezzeh olan Allah'a mahsustur. Mahlukâtın en seçkini Hz. Muhammed'e, âline ve ashâbına salât ve selâm olsun!

258) Buhârî, el-Edeb, Müslim, (Muğire b. Şu'be'den) 259) Beyhakî, (Ebu Hüreyre'den zayıf bir senedle) 260) Müslim 261) Müslim 262) Buhârî ve Müslim, (Ümmü Seleme'den). Müslim'in diğer bir rivayetine 263) Müslim 264) Buhârî ve Müslim, (Hz. Âişe'den) 265) İbn Sinnî, Riyaz'ul Mutaabbidîn, (Hz. Âişe'den mevkuf olarak) 266) Bu, çözülmesi güç olan hükümlerdendir. Binaenaleyh burada Zebîdî'nin buyurduğu gibi devir ve teselsüle benzer bir durum vardır. 267) Buhârî ve Müslim, (Ebu Hüreyre'den) 268) Beyhakî, Şuab'ul-İman, (Bekir b. Amr'dan) 269) Haraitî, Buhârî ve Müslim 270) Ebu Dâvud, Nesâî, İbn Mâce, İbn Hibbân, (Ebu Hüreyre'den) 271) Buhârî, (Câbir'den); İmam Ahmed bu hadîsin münker olduğunu söylemiştir. Zebîdî ise, Müslim dışında bütün sünen sahiplerinin bu hadîsi rivayet ettiklerini söyler. 272) Künyesi Ümeyye veya Ebu Osman olup, Kureyşlidir. Asıl ismi Abdülvehhab'dır. H. 153 senesinde vefat etmiştir. 273) Sahavî, el-Kavl'ul-Bedi'; Irâkî, Deyremî'nin bu hadîsi Müsned'ül-Firdevs'te çok zayıf iki senedle zikrettiğini rivayet etmektedir. Bkz. Zebîdî, III/470 274) Daha önce geçmişti. 275) Buhârî ve Müslim, (İbn Ömer'den) 276) Nesâî, (Abdullah es-Senabihî'den mürsel ve müteşabih olarak)

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...