02 Nisan 2015

ERMENİLERİN SURİYE’YE NAKLİ SÜRGÜN MÜ, SOYKIRIM MI ?



ERMENİLERİN SURİYE’YE NAKLİ SÜRGÜN MÜ, SOYKIRIM MI ?
BELGELER 
Yusuf HALAÇOĞLU 

 İÇİNDEKİLER 

KISALTMALAR....................................................................................... IV 
SUNUŞ ....................................................................................................... V 
ERMENİ MESELESİNİN ORTAYA ÇIKIŞI VE ERMENİ KOMİTELERİNİN FAALİYETLERİ....................... 1
 NEDEN TEHCİR EDİLDİLER .......................................................... 4 
TEHCİR NASIL GERÇEKLEŞTİ ....................................................... 11 
KİMLER NAKLEDİLDİ ....................................................................... 13 
NE KADAR ERMENİ TEHCİR EDİLMİŞTİR ............................... 15 
TEHCİR EDİLEN ERMENİLERE NE OLDU............................... 18
 ERMENİ KAYIPLARI NE KADARDIR........................................... 21 
NEDEN SOYKIRIM DEĞİL............................................................... 23 
SONUÇ ...................................................................................................... 29 
NE YAPMAK GEREKİYOR................................................................ 29 BİBLİYOGRAFYA.................................................................................. 33 BELGELER............................................................................................... 37 HARİTA..................................................................................................... 61 

 KISALTMALAR
 AB Avrupa Birliği ABD Amerika Birleşik Devletleri AO Artem Ohandjanian AOK Armeeoberkommando (Başkomutanlık) ATBD Askerî Tarih Belgeleri Dergisi Ayr. Ayrıca Bkz. Bakınız BOA Başbakanlık Osmanlı Arşivi DH. Dahiliye Nezareti FO Foreign Office KA Kriegsarchiv (Savaş Arşivi) NA Nachrichtenabteilung (İstihbarat Dairesi) NARA National Archives and Research Administration No. Numara RG Record Group s. sahife ŞFR Şifre Kalemi UK United Kingom US United States v.d ve devamı Vol. Volum WO War Office 
 SUNUŞ 
Birinci Dünya Savaşı, bütün dünyanın âdeta birbirini boğazladığı, milyonlarca insanın hayatını kaybettiği bir vahşetin adıdır. Bu savaşta insanlık değerleri rafa kaldırılmıştır. Bir takım yöneticilerin kişisel hırslarından habersiz olan milyonlarca günahsız kadın, çocuk ve masum insanın yaşadığı acı, altından kalkılmaz bir yükü insanlığın sırtına yüklemiştir. Bu savaşta tüm insanlık bir trajedi yaşamıştır. Ne yazık ki, bu denli yıkıma sebep olan bir savaşın ardından, otuz yıl sonra yine kişisel hırsların, âdeta insanlıkla alay edercesine geçmişte yaşanan acıları unutup, daha da feci ikinci büyük savaşa girmesi, medenî dünyanın ibret almasını gerektiren bir tarih kesitidir. Ama ne yazık ki bugün de tarih tekerrür etmektedir. Dileğimiz, bundan böyle insanların acı çekmemesidir. Birinci büyük savaşta, yani 1915’te, savaşın en yoğun olarak cereyan ettiği coğrafyalardan biri de Osmanlı İmparatorluğu idi. İmparatorluğun üç cephede, Çanakkale, Kafkasya ve Suriye-Filistin bölgesinde verdiği mücadele, tarih araştırmacıları için, âdeta bir labaratuar niteliği taşımaktadır. Meselâ Çanakkale Savaşları, Türklerle İngiliz ve Fransızlar arasında geçmesine rağmen, bugün bu savaş, Yeni Zelanda, Avustralya, Hindistan gibi ülkeleri de yakından ilgilendiriyor. Keza Kafkas cephesinde Rus, Gürcü, Azeri, Ermeni ve Türkler karşı karşıya gelmiştir. Suriye-Filistin cephesi ise İngiliz, Fransız, Arap ve Türklerin çarpışmalarına sahne olmuştur. İşte böyle bir ortamda, Osmanlı vatandaşı olan Ermenilerin, yukarıda sayılan devletlerle Osmanlı Devleti’ne karşı işbirliği yaptıkları görülmektedir. Bu nedenle savaş bölgesinden, savaş alanı dışına nakledilen Ermenilerin, o tarihte başlarına geldiği iddia edilen ve çoğu siyasî nedenlerle ortaya atılan bir takım olayların gerçek yüzü, tarih metodolojisinin olağan kuralları çerçevesinde çözümlenmek durumundadır. 

Tarih bilimi, geçmişte meydana gelmiş olayları, farklı pencerelerden değerlendiren, fakat bu değerlendirmeleri belgelere daydıran bir ilim dalıdır. Biz buna sadık kalarak, kısa, ancak öz bir kitapçık hazırladık. Burada sunulan belgeler, çok söze gerek duyurmayacak biçimde, Ermenilerin soykırım iddialarına bilimsel olarak cevap vermekte ve soykırım tanımıyla, Ermenilerin Suriye’ye VI nakillerinin uyuşmadığını göstermektedir. Bunun yanısıra, akıllarda şekillenen pek çok sorunun cevabını da burada görmekteyiz. Aslında ortaya atılan her iddiaya karşı bir kitap yazmak mümkündür. Ancak hedefimiz, herkesin merak ettiklerini bulacakları ve rahat okuyabilecekleri bir kitapçık hazırlamak olduğundan, bu yola başvurulmuştur. Bilhassa kitap sonuna konulan çoğu yabancı arşiv belgeleri, Ermenilerin ve Ermeni yanlısı çevrelerin iddialarının tutarsızlığını ortaya koymaktadır. Bazı okurlarımız, Ermenilerin Türklere uyguladıkları katliamlardan bahsedilmediğini düşünebilirler. Ancak kitabın adından da anlaşılacağı üzere, temel hedef, Ermenilerin soykırım iddialarına belgelerle cevap vermektir. Buna karşılık soykırım iddiasında bulunanların da, bundan böyle, aynı şekilde belgelerle iddialarını kanıtlamaları gerekecektir. Bilhassa, soykırım yapıldığını parlamentolarında kabul eden devletlerin, insanlık ayıbı olan böyle bir suçlamayı neye dayanarak aldıklarını açıklamaları şarttır. Aksi takdirde başkaları da onları, 1948 soykırım sözleşmesinin, “bir ulusa veya topluluğa, bedensel-ruhsal zarar vermek” maddesini ihlal iddiasıyla, soykırım yapmakla suçlayabilirler.

 GİRİŞ 


ERMENİ MESELESİNİN ORTAYA ÇIKIŞI 

VE ERMENİ KOMİTELERİNİN FAALİYETLERİ 
1915'te Ermenilerin Osmanlı Devleti tarafından Suriye'ye zorunlu göçe tabi tutulması, bugün pekçok ülkede ve Türkiye'nin AB'ye giriş sürecinde, bir "soykırım" olarak nitelendirilmekte ve bir baskı unsuru olarak kullanılmaktadır. Gerçekten 1915'te neler olmuştur ve o tarihte meydana gelen olaylar nasıl değerlendirilebilir ? Bu soruların cevabı, Ermeni diasporası'nın ve soykırım iddiasında bulunan diğer grupların gerçek niyetlerini de ortaya koyacaktır. Aslında Türklerle Ermeniler gerek Selçuklu Devleti, gerekse Osmanlı Devleti dönemlerinde 850 yıl hiçbir sorun olmadan birlikte aynı devleti paylaştılar. Ancak 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı, yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Ayastefanos Antlaşması’nın 16. maddesine giren Ermeni ıslahatı maddesi, daha sonra İngiltere ve Fransa'nın baskısıyla Berlin Antlaşması’nın 61. maddesi olarak kabul edildi. Rusya ile İngiltere arasındaki rekabet, Ermeni konusunu, devletlerarası bir hüviyete soktu. Bu durumdan cesaretlenen bazı Ermeniler de harekete geçtiler ve yurt içinde ve dışında ihtilâlci Ermeni partileri ve dernekleri kurmaya başladılar. Görünüşte hayır cemiyetleri olarak kurulan dernekler, kısa süre sonra Ermenistan kurma plânı için birer tedhiş yuvası haline dönüştü. Bunlardan, 1878 yılında Van'da kurulan Kara Haç Cemiyeti, Amerika'daki Clu Clux Clan benzeri bir kuruluştu1. Bundan iki yıl sonra, 1880 yılı civarında Rusya yönetimindeki 1 Esat Uras, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, İstanbul 1976, s. 430; Kâmuran Gürün, Ermeni Dosyası, Ankara 1983, s. 129. 2 Ermenistan'da kurulan dernekler ise Anadolu Ermenilerine silâh göndermeye başlamışlardı2. 

Buna ek olarak 1881'de Erzurum'da Anavatan Müdafileri (Pashtpan Haireniats) Derneği kuruldu; derneğin amacı, Ermenileri sözde saldırılardan korumak üzere, onları silâh ve cephane ile donatmaktı3. 1885 sonlarında ise Van'da İhtilâlci Armenakan Partisi kuruldu. Bu partinin kuruluş gayesi ise ihtilâl çıkararak kendi kendilerini yönetme hakkını sağlamaktı4. 1887'de Cenevre'de Marksist Ermeniler tarafından kurulan Hınçak Partisi, 1890'da İhtilâlci Hınçak Partisi adını aldı. Partinin programındaki ilk hedef, Anadolu'daki Ermenilerin siyasî ve millî bağımsızlığını sağlamaktı. Anadolu'da ihtilâlle gerçekleştirilecek hedeflere ulaşmak için takip edilecek usûl; propaganda, kışkırtma, terör, teşkilâtlanma ile işçi ve köylü hareketidir. Kışkırtma vasıtaları hükûmete yönelik gösteriler, vergi vermemek, ıslahat istemek ve devlete karşı düşmanlık şeklindeydi. Terörün hedefi, Bâbıâlî ile hükûmette görev yapan Türk ve Ermeniler, casus ve muhbirler idi. İhtilâl, Osmanlı Devleti savaş halinde iken gerçekleştirilecek ve Anadolu'daki Ermenilerin bağımsızlığı sağlandıktan sonra Rusya ve İran Ermenileri ile federatif bir Ermenistan kurulacaktı5. 1890 yazında Tiflis'de Ermeni İhtilâl Federasyonu (Taşnaksutyun) kuruldu. Kısa adı Taşnak olan bu partinin 1892'de açıklanan programına göre, hedefe isyanla ulaşmak, ihtilâlci çeteler kurmak, halkı silâhlandırmak, hükûmet yetkilileri ve kurumları ile muhbir ve hainlere karşı hareketler düzenlemek esas ilkelerdi6. Yurt dışındaki kuruluşlar Rusya, İran, Avrupa ve Amerika şehirlerinde şubeler açtıkları gibi Osmanlı topraklarında da gizli olarak teşkilâtlandılar. 


Armenakan Partisi İstanbul, Trabzon, Muş ve Bitlis'de7; Hınçak Partisi de İstanbul, Bafra, Merzifon, Amasya, 2 Gürün, Aynı Eser, s. 126. 3 Gürün, Aynı eser, s. 129; N. Göyünç, Osmanlı İdaresinde Ermeniler, İstanbul 1983, s. 61-62. 4 Gürün, Aynı eser, s. 129; N. Göyünç, Aynı eser, s. 62-64. 5 Uras, Aynı eser, s. 431-42; Gürün, Aynı eser, s. 130-32; N. Göyünç, Aynı eser, s. 64. 6 Uras, Aynı eser, s. 442-55; Gürün, Aynı eser, s. 132-34; N.Göyünç, Aynı eser, s. 64-65. 7 N. Göyünç, Aynı eser, s. 63-64. 3 Tokat, Yozgat, Arapkir ve Trabzon'da şubeler açtı

Taşnaksutyun ise İstanbul ile Doğu Anadolu şehirlerinde teşkilâtlandı. Bu derneklerin Türkiye'de teşkilâtlanmaları ile birlikte ardarda tedhiş hareketleri meydana geldi. 1895'de çıkan Sason isyanı Ermeni propagandasının milletlerarası boyut kazanmasına yol açtı. 

Kurulan bir milletlerarası Tahkikat Komisyonu, 20 Temmuz 1895'te yayınladığı raporunda Sason olaylarında Ermenilerin masum olmadığını açıkladı9. Sason isyanının Bâbıâlî üzerinde, Avrupa'nın fiili bir müdahalesine yol açmaması karşısında Ermeniler, 1895 yılında özellikle Hınçak komitesi üyelerinin kışkırtmaları sonucu İstanbul, Divriği, Trabzon, Eğin, Develi, Akhisar, Erzincan, Gümüşhane, Bitlis, Bayburt, Urfa, Erzurum, Diyarbekir, Siverek, Malatya, Harput, Arapkir, Sivas, Merzifon, Maraş, Muş, Kayseri, Yozgat ve Zeytun'da olaylar çıkarttılar. Bu olaylarda Türklerin yanısıra kendilerine katılmayan Ermenilere karşı da cinayetler işlediler ve kundaklama faaliyetlerinde bulundular10. Bu olayların sonrasında Trabzon, Van, İstanbul, Sason, Harput, Adana ve Zeytun'da isyanlar birbirini izledi. Osmanlı güvenlik güçlerinin isyancı örgütlerle olan mücadelesinde, o dönemin Batılı devletlerin baskısıyla, suçluların yanısıra pekçok suçsuz kimse de cezalandırıldı. Öte yandan, terör örgütleri içinde yer alıp mahkemelerde mahkum olan Ermeniler, zaman zaman çıkarılan aflarla serbest bırakıldılar. Yukarıda belirtildiği gibi 1915 tarihine kadar Ermenilerin sadece teröre bulaşmış olanlarıyla Osmanlı Devleti'nin mücadele ettiği görülüyor. Nitekim bu mücadeleler, bütün Batılı ülkelerin diplomatlarınca yakından takip edilmiş ve Osmanlı Devleti'ne ıslahat için sürekli baskı uygulanmıştır. 

Aslında Ermenilerin gerçek düşünceleri sadece bir takım haklar kazanmak mıydı ; yoksa başka 8 Gürün, Aynı eser, s. 132. 9 Cevdet Küçük, Osmanlı Diplomasisinde Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı, 1878-1897, s. 113-114; Ercüment Kuran, "Ermeni Meselesinin Milletlerarası Boyutu (1877-1897)", Tarih Boyunca Türk Ermeni Toplumu İle İlişkileri Sempozyumu, Ankara 1985, s. 21. 10 Uras, Aynı eser, s. 478 v.d.; Gürün, Aynı eser, s. 149-61. 4 bir niyetleri mi vardı ? İşte bu soruların cevapları, Ermenilerin kendi yazışmaları arasındaki satırlarda verilmektedir. 8 Ekim 1917’de M. L. Meguerditchian imzasıyla İskenderiye’den “çok gizli” olarak, Ermeni Millî Delegasyonu Başkanı Boghos Nubar Paşa’ya yollanan dosyada yer alan, “…Kafkasya’da oluşturulan gönüllü Ermeni alayları Büyük Ermenistan’ı kurmak için çarpışırken, ulusal hedefimiz Büyük ve Küçük Ermenistan’ın kurulması...” ifadeleriyle, aslında Ermenilerin hedeflerini açıkça ortaya koyuyordu11. 

NEDEN TEHCİR EDİLDİLER 
Osmanlı tarih terminolojisinde geçen tehcir kelimesi, bugünkü tabirle tam olarak, ülke içinde bir yerden başka bir yere nakil anlamını taşıyan "zorunlu göç" karşılığında kullanılmıştır. Bu nedenle tehcirin anlamı, çoğu kimselerin ve özellikle Ermeni diasporasının kullandığı, yurt dışına çıkarma anlamındaki "deportation"la eşdeğer değildir. İkinci Dünya Savaşı'nda ABD ile Japonya arasında çatışmalar başladığı zaman ABD, Pasifik kıyısında bulunan Japon asıllı vatandaşlarını, güvenlik nedeniyle Missisipi vadisine nakletmişti. Bu nakilde Japonların herhangi eylemi olmamasına rağmen, potansiyel bir tehlikeye karşı böyle bir tedbir uygulamaya konulmuş ve nakil sırasında birçok Japon hayatını kaybetmişti. Osmanlı Devleti'nin Ermenilere uyguladığı zorunlu göç ise, ABD'deki Japonlardan çok daha farklı bir durum göstermektedir. Herşeyden önce Ermeniler, arka plânda bir devlet kurmak düşüncesiyle Birinci Savaş'tan 25-30 sene önce silaha sarılmışlardı. Osmanlı Devleti'nin 1914 Kasımında Almanya'nın yanında savaşa katılması, Ermenileri destekleyen Batılı Devletlerle Rusya'yı, yeni bir politikayı uygulamaya itti. Ermenilerle gizli görüşmeler yapıldı ve silahlandırıldılar. Tiflis’teki Ermeni Bürosu da Ruslarla Osmanlı Devleti'ne karşı ittifakı teyit etmektedir. 30 Kasım 1914 tarihinde yayınladıkları bildiride, “Dünyanın dört yanından Ermenilerin Rus 11 Bkz. Hasan Dilan, Fransız Diplomatik Belgelerinde Ermeni Olayları, 1914-1918, Cilt I, Ankara 2005, s. CIII, Belge 371-379’dan naklen Turquie/Vol. 879/ Syrie-Palestine. 5 ordusu saflarına katıldığı, Rus bayrağının Çanakkale ve İstanbul boğazlarında dalgalanacağı, hristiyan inancından dolayı acı çekmiş olan Türkiye Ermeni halkının Rus koruması altında yeni ve özgür bir hayata kavuşacağı” vurgulanmıştır12. Gerçekten de daha sonra Rus, İngiliz ve Fransız ordularında, Ermeni askerleri yer almıştır (Bkz. BELGE 1).

 Meselâ Alman istihbarat kaynakları, Şubat 1915 itibariyle 592 Osmanlı Ermenisi ve 11.854 diğer Ermenilerden olmak üzere toplam 12.446 Ermeni’nin Fransız ordusuna alındığını bildirmektedir13. Keza İngiliz Mareşal Allenby, Türkleri Şam’ın güneyinde yendiğinde, yanında 8.000 Ermeni savaşçının mevcut olduğundan bahsetmektedir14. Trabzon'daki AvusturyaMacaristan İmparatorluğu Konsolosu Moricz de, 30 Ocak 1914 tarihli bir raporunda, Rusların, Ermeniler üzerindeki etkisiyle ilgili olarak şöyle demekteydi15 : "Ruslar, Ermenileri harekete geçireceklerdir. Bu maksatla çok para harcıyorlar, gizlice âsilerin hizmetine silah sevk ediyorlar ve bir Ermeni ayaklanmasının patlak vermesine aracılık ediyorlar". Nitekim İstanbul'da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Askerî Ateşesi Joseph Pomiankowski de Ermenilerle Ruslar arasındaki ilişkiyi şu şekilde açıklamaktadır : "Talat ve Enver Paşa, hemen harp başlar başlamaz, Ermenilerin düşman tarafını tutmaları, bilhassa Osmanlı ordusuna karşı düşmanca girişimlerde bulunmaları halinde şiddetli karşı önlemler alınacağı hususunda kesinlikle uyardı. Buna rağmen Ermeniler, Türklere karşı düşmanca faaliyetlerde bulunmaktan, bilhassa Türk silahlı kuvvetlerine saldırmaktan geri kalmadılar. Başlangıçta çok sayıda Ermeni asker, bazı Ermeni subayları, başlarında bir Ermeni milletvekili olduğu halde kaçıp Rusya'ya gittiler. 
Bunlar, Rus hududunu geçen Ermenilerle birlikte Ermeni gönüllü  UK ARCHIVES FO 371/2484/46942, No. 22083; 
30 Kasım 1914 tarihli Horizon'dan aktarılmıştır. 13 Berlin’den 24 Şubat 1915 tarihinde yazılan rapor, Geschaeftsgang mit der Bitte in Wiedergabe nach Konstantinopel, imza, Alman Dışişleri Bakanlığı Siyasi Arşivi Berlin, 1 A, Türkei 183, Bd. 36, No. 7117, R. 14085. Aynı konuda bir haber Matin’in 23 tarihli nüshasında yer almıştır. 14 Amerikan Kongresi’nin Kansas üyesi 23 Ocak 1920’de Kongre’de yaptığı konuşma (Bkz. The New Near East, Vol. 6, No. 7, Genel No. 31, Ocak 1920, s. 28). 15 Österreichischer Haus-Hof-und Staatsarchiv, Politisches Archiv, XII, 463'den naklen N. Göyünç, "Türk Ermeni İlişkileri ve Ermeni Soykırımı İddiaları", Ermeni Sorunu ve Bursa Ermenileri, Bursa 2000, s. 10. 6 alaylarına katıldılar. Rusların safında Türk hududunu geçerek Müslüman halka barbarca saldırılarda bulundular. 

Ermeni haydud çeteleri Osmanlı ordusunun gerisine, ikmal kuvvetlerine, postalara ve bağımsız birliklere hücum ettiler. Türk hükûmeti ve ordusunun ileri gelenleri, Ermenilerin genel bir ayaklanmaya girişecekleri hususunda endişe etmekte haksız değildi. Gerçekten de bu isyan Nisan 1915'te Van'da patlak verdi"16 . İstanbul’daki Alman Büyükelçi vekili Neurath’ın, 26 Haziran 1915 tarihli raporunda belirttiği gibi, “Türk hükümeti, Doğu Anadolu’daki Ermeni halkını, yoğun olduğu eyaletlerde ihtilâl çıkarmalarını engellemek için askerî sebeplerden dolayı sürgün etmiştir17. Ermenilerin o zamana kadar yürüttükleri faaliyetler ve kendi ülkelerine karşı olan dış güçlerle işbirliği yapmaları, tehcir kararını zorunlu hale getirmiştir18. Buna rağmen daha tehcir kararı alınır alınmaz Osmanlı Devleti ile savaş halinde bulunan İtilâf Devletleri’nin bir deklerasyon yayınlayarak Osmanlı Devleti’ni suçlu ilân ettikleri görülmektedir. İşte tehcir bu şartlarda başlamıştır. ABD Başkanı Wilson'un, Amerika'nın savaşa katılımını meşrulaştıracak ve bunun için kamuoyu oluşturacak bir takım olayların bulunması yolundaki talimatı doğrultusunda, o sırada Osmanlı nezdinde büyükelçi olan Henry Morgenthau Ermeni tehciri meselesini ele almıştır19. Morgenthau, ezilmekte ve yok edilmekte olan mazlum bir hristiyan millet olarak değerlendirdiği Ermenilerle ilgili gelişmeleri ve Ermenilerin zorunlu göçü sırasında meydana gelen bazı ölüm olaylarını, çok başarılı bir katliam propagandasına dönüştürmüştür. 

Henry Morgenthau'nun asıl raporlarıyla açık çelişkiler taşıyan bir 16 Joseph Pomiankowski, Der Zusammenbruch des Ottomanischen Reiches. Erinnerungen an der Türkei aus der Zeit des Weltkrieges, Zürich, Leipzig, Wien 1928, s. 159'dan naklen N. Göyünç, Aynı makale, s. 12. 17 İstanbul Alman Büyükelçi vekili Neurath’ın 29 Haziran 1915 tarihli raporu, Almanya Dışişleri Bakanlığı Siyasi Arşivi Berlin, 1 A Türkei 183, Armenien Bd. 37, No. 7122, R. 14086, No. 3898. 18 İstanbul’daki Alman Elçiliğinden Metternick’in gönderdiği 18 Eylül 1916 tarih ve 567 nolu raporu, “Die Aufzeichnung über die armenische Frage”, Die Aufzeichnung ist von dem Botschaftssekretaer nach meinen Weisungen aktenmaessig angefertigt worden, s.13, Alman Dışişleri Bakanlığı Siyasi Arşivi, Berlin, A Armenien, Türkei 183, R. 14093, Bd. 44-45. 19 Bu konuda orijinal bir araştırma için bkz. Heath W. Lowry, Büyükelçi Morgenthau'nun Öyküsü'nün Perde Arkası, İstanbul 1991. 7 “senaryo”, Büyükelçinin danışmanı ve tercümanı olan Türk Ermenisi Arshag K. Schmavonian, gazeteci Burton J. Hendrick ve Amerika Dışişleri Bakanı Robert Lansing tarafından hazırlanmış ve Morgenthau adına "Ambassador Morgenthau's Story" adıyla (New York 1918) yayımlanmıştır. 1914'ten itibaren Fransızlar da, Ermenilere bir devlet kurmak için söz verdiler ve bunun için haritalar yaptılar ve onlarla sıkı bir işbirliğine girdiler (Bkz. BELGE 2). 

Musa Dağı Ermenilerine destek vererek, yaklaşık 5000 Ermeninin dağlara çekilmesine ve Osmanlı Devleti ile mücadele etmelerine yardım ettiler (Bkz. BELGE 3). Bu konuda Egyptian Gazette'si 21 Ekim 1915 tarihli nüshasında, Musa Dağı Ermenileriyle ilgili şu haberi geçmişti20 : “…Tepenin eteğindeki köylerimizi savunmanın imkânsız olduğunu düşünerek alabildiğimiz kadar yiyecek ve malzeme ile üç saat mesafedeki Musa Dağı’nın Damlacık denilen tepelerine çekildik. Altı Ermeni köyü olarak toplam 5.000 kişi idik. Hayatta kalanlar, 4 yaşın altındaki bebek ve çocuklar 413, 4-14 yaş arası kızlar 505, 4 –14 yaş arası oğlanlar 606, 14 yaş üstü kadınlar 1.449, 14 yaş ve üzeri erkekler 1.076 olmak üzere toplam 4.049 kişidir”. Daha sonra Musa Dağı Ermenileri Fransız savaş gemileriyle Süveyş Kanalı'nın Asya tarafında bulunan Lazaret toplama kampına yerleştirildiler21. Bu arada İngiltere ve Fransa İskenderun körfezine çıkarma yapmayı plânlıyordu. Bu plân çerçevesinde Anadolu Ermenileriyle temas sağlandı ve silahlandırılmaları için girişimlerde bulunuldu (Bkz. BELGE 4). 


12 Kasım 1914 günü İngiltere’nin Kahire'deki diplomatik temsilcisi M. Chcetham, Dışişleri Bakanı’na gönderdiği telgrafta "Boghos Nubar Paşa’nın, Türkiye ile reformlar konusunda anlaşmak için pek umudu kalmayan Kilikya Ermenilerinin, Adana, Mersin ve İskenderun’a yapılacak bir çıkartmada Müttefiklerin safında gönüllü olarak yer alabileceklerini; bölgenin dağlık kısımlarındaki Ermenilerin de silah ve cephane ile donatılırlarsa Türkiye'ye karşı isyan edebileceklerini" bildirdiğini US ARCHIVES NARA 867.4016/207. 21 

Bkz. Hasan Dilan, Aynı Eser, I, s. XCVI, XCVII, Belge 265, 266, 272’den naklen Turquie/Vol. 870/ Syrie-Palestine. 8 nakletmektedir22. Ancak Suriye ordusu komutanı Cemal Paşa'nın Süveyş harekatı, çıkarmanın yönünü Çanakkale’ye çevirdi. Osmanlı ordularının Çanakkale, Kafkasya ve Suriye cephelerinde savaştığı bir sırada, savaş alanı olan bu üç bölgeyi birer çizgiyle birbirine bağladığımızda, üçgen içerisinde kalan bölgede Ermeni örgütleri, Osmanlıların Kafkas ordusu ve Suriye ordularının ikmal yollarını basıyor ve gönderilen yardım konvoylarını vuruyordu. Bu hareket Rus Büyükelçisi’nin İngiliz Dışişleri Bakanlığı’na yazdığı 24 Şubat 1915 tarihli bir memorandumda, “Zeytunlu bir Ermeni'nin Kafkasya'da Kont Worontzoff-Dachkoff ile temas kurduğu, Türk ordularının ulaşım hatlarına baskın yapmak üzere 15.000 kişilik bir kuvvet topladıkları, ancak silah ve cephanelerinin yeterli olmadığı, İngiliz ve Fransızlar tarafından İskenderun Limanı üzerinden bunun yapılabileceği....” şeklinde dile getirilmiştir23. Çanakkale Savaşları'nın başladığı 18 Mart 1915 tarihinden itibaren Ermeniler Anadolu'da İtilâf güçleriyle eş zamanlı olarak eylemlerini genişlettiler. Van ve çevresinde gerçekleştirdikleri olaylarda sivil halktan pek çok kişiyi öldürdüler. Mahmudiye'de müslümanları toplu olarak katlettiler; camileri ahır haline getirdiler24. 15 Nisan 1915'te Van, Çatak ve Bitlis'te isyan başlattılar25. Van ve çevresinde memur ve jandarmaları öldürdüler, karakollara ve Türklere ait evlere saldırdılar, resmî binaları yaktılar. Ruslarla işbirliği yapan Ermeni kuvvetleri, 16/17 Mayıs gecesi Van'ın Ruslara teslimini sağladılar. Ermeni isyanları, Anadolu'nun batı kesimlerinde de bir hareketlenmeye sebep oldu. Topyekün bir isyan tehlikesi başgösterdi26. Bu durumu İngiliz Albay Mark Sykes, Ermeni liderlerle yaptığı görüşmelerden sonra, 3 Ağustos 1915 22 UK ARCHIVES FO 371/2146, No. 70404; Chcethem'den Sir Edward Grey'e, 12 Kasım 1914, Kahire. 23 UK ARCHIVES FO 371/2484, No. 22083; 

Rus Büyükelçisinden İngiliz Dışişlerine 15 Şubat 1915 tarihli memorandum; Gürün, Ermeni Dosyası, s. 208. 24 ATBD, Nisan 1987, Sayı 86, belge 2051. 25 ATBD, Ekim 1985, Sayı 85, belge 2003, 2005. 26 Hasan Dilan, Aynı Eser, I, s. LXXIX, Belge 75’ten Turquie/Vol. 848-850, 8 Mart 1915. 9 tarihinde Kahire'deki İngiliz Kuvvetleri Komutanı Sir John Maxwell'e şu cümlelerle rapor etmiştir : "Talimatlarınızın gereği olarak, Boghos Paşa'nın sekreteri Malezian ve Hınçak liderlerinden Damadian'la dün görüştüm. Kıbrıs'ta yaklaşık beş bin Ermeni toplanacak ve Kuzey Suriye sahiline bir baskın için Müttefiklerin nezaretinde silahlandırılacak ve hazır bulundurulacaktır. Bu kuvvet, Bulgar ve Türk ordularında hizmet etmiş bin beş yüz kadar kişi ile Amerika Birleşik Devletleri'nde işçi olarak bulunan ve askerî deneyimi yetersiz kişilerden oluşacaktır..…Suedieh'e kadar uzanacak olan harekat için sekiz yüz kişi kullanılacak ve bu alanın yirmi mil kadar çevresinde isyan çıkarılacaktır. Geriye kalan kuvvetler 50-60 kişiden oluşan küçük birlikler halinde Ayas ile Payas arasındaki noktalara çıkartılacak; Zeytun ve Elbistan istikametinde daha Kuzeyde Makedonya hatlarındaki komiteciler gibi görevlendirilecektir"27. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, Ermeni ileri gelenleri, çıkacak muhtemel isyanların önlenmesi konusunda uyardı. Ancak uyarıların dikkate alınmaması üzerine bu olayları başlatan ve Ermenileri silâhlandıran komite yuvalarını dağıtmak için 24 Nisan 1915'te vilâyetlere ve mutasarrıflıklara "acele ve gizli" kaydı ile bir talimat yolladı. Bu talimatda, Ermeni komite merkezlerinin kapatılması, evrakına el konulması ve komite elebaşılarının tutuklanması bildirildi28. Bunun üzerine, "bugün Ermenilerin soykırım günü" olarak nitelendirdikleri tutuklamalar gerçekleşti. Mısır'daki İngiliz Askerî Ofisi'ne Dedeağaç üzerinden ulaşan bir bilgiye göre, “24 Nisan 1915 gecesi üç Ermeni din görevlisi ile Ermeni gazetesi "Puzantion"un sahibi de aralarında olmak üzere toplam 1800 Ermeni yakalandı. Tutuklular Ankara'ya gönderileceklerdir. Tutuklananların 500'ü Taşnak, 500'ü Hınçak ve kalanlar da Ramgavar partizanlarıdır” denilmektedir29. 


Tutuklanan Ermenilerin “Müttefik ordularına hizmet eden Ermeni gönüllüler veya müslüman katliamı 27 UK ARCHIVES FO 371/2485, No. 115866; Albay Mark Sykes'ten Sir John Maxwell'e mektup, 3 Ağustos 1915, Kahire. 28 BOA, DH. ŞFR., no. 52/96-97-98. 29 UK ARCHIVES, WO 157/691/9; İngiliz Karargâhı Askerî İstihbarat Bülteni, 5 Mayıs 1915, Kahire. 10 sorumluları” olduğu İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiseri Amiral’e gönderilen şifre telgraflarda da kaydedilmektedir30. Tutuklananlar, 25 Nisan 1915 tarihinde Ayaş ve Çankırı cezaevlerine sevkedildiler31. Buna rağmen isyanların devam etmesi üzerine, Almanya'nın da telkiniyle Ermenilerin, savaş alanı dışında bulunan Suriye'ye nakli kararlaştırıldı32. Bu durum Avusturya-Macaristan diplomatik belgelerinde özetle şu şekilde aktarılmaktadır : "Sert tedbirlerin alınmasının suçu Ermenilerindir. Ermeniler savaş başladıktan sonra Türk memurlarına ve Türk ordusuna karşı, akla gelebilecek her türlü düşmanca faaliyetlerde bulundular. Ayrıca Rusların gelmesinden sonra Van vilâyetinde Müslümanları acımasızca katlettiler"33 . 


TEHCİR NASIL GERÇEKLEŞTİ 
Tehcir, Çanakkale, Kafkasya ve Filistin'de savaşan Osmanlı ordularının lojistik destek yollarına yakın yerlerdeki Ermeniler ile örgütlere destek veren tüm Ermenileri kapsamıştır. Zorunlu göçe tabi tutulan İç ve Doğu Anadolu'daki Ermenilerin, savaş alanına uzak olan Suriye ve Şehr-i Zor bölgesine nakledilmeleri kararlaştırılmıştır. Naklin kolaylıkla gerçekleştirilmesi için ana yollar ve tren yolları seçildi. Haritada görüldüğü gibi, beş merkez, ana toplama alanı olarak belirlendi (Bkz. HARİTA I). 

Tehcire tabi tutulacaklara, hareket hazırlığı yapmaları için, konsolos raporlarında da yer aldığı gibi ortalama bir hafta süre verildi. Tehcir emri verilen Ermeniler, 2000'er kişilik kafileler halinde sevkedildiler. Kafilelerin korunması için, savaş dolayısıyla imkân nisbetinde koruma verildi (Bkz. BELGE 5). 30 UK ARCHIVES, FO 608/78, (75631), No. 869; Amiral Carthorpe Şifre telgraf, 20 Mayıs 1919 ve UK ARCHIVES, FO 608/78, No. 1094; Amiral Carthorpe Şifre telgraf, 21 Mayıs 1919. 31 Bkz. BOA, DH, ŞFR, no. 52/102. 32 Bunun için bkz. Hasan Dilan, Aynı Eser, I, s. XCI, belge 215’ten naklen Turquie/Vol. 862, 863. 33 KA AOK NA 1915 K 3528 (15 Juli 1915, AO VI p. 4624'den naklen İnanç Atılgan, Das Kriegsjahr 1915 : Reaktion Österreich-Ungarns auf die Umsiedlung der Armenier innerhalb des Osmanischen Reiches anhand von Primaerquellen, Wien 2003, s. 190-191. 

 11 Osmanlı Devleti tehciri, 29 Ağustos 1915 tarihiyle vilâyetlere gönderdiği şifre telgrafta şöyle tarif etmektedir34 : "Ermenilerin bulundukları mahallerden çıkarılarak tayin edilen mıntakalara sevklerinden hükûmetin beklediği gaye, bu unsurun hükûmet aleyhine faaliyetlerde bulunmalarını ve bir Ermenistan hükûmeti teşkili hakkındaki millî emellerini takib edemiyecek bir hale getirilmelerini temin esasına matuf olup, masum kişi ve şahısların mhası hedeflenmediğinden, sevkiyat esnasında kafilelerin can emniyeti sağlanmalı ve muhacirîn tahsisatından sarfiyat yapılarak iaşelerine ait her türlü tedbir alınmalıdır. ...Daha önce de tebliğ edildiği üzere asker aileleriyle, ihtiyaç nisbetinde sanatkâr, Protestan ve Katolik Ermenilerin sevkedilmemesi hükûmetçe kesin olarak kararlaştırılmıştır. Kafilelere saldırıya ve bilhassa gasb ve hiss-i hayvaniyelerine mağlup olarak ırza geçmeye teşebbüs edenlerle, bunlara ön ayak olan jandarma ve memurlar hakkında gecikmeksizin kanunî tedbir alınarak, şiddetle cezalandırılmalı ve bu gibiler derhal azl edilerek Divan-ı Harblere teslim edilmelidir. Bu gibi olayların tekrarından vilâyet ve sancakların yetkililerinin sorumlu tutulacağı beyan olunur" (Bkz.BELGE 6). i Yukarıdaki belgede de yer verildiği gibi, Ermenilerin nakillerinden maksadın, onları imha maksadıyla yapılmadığı, onların savaşın bitiminde, yani 1918 yılı sonunda, evlerine geri döndürülmesinden de anlaşılmaktadır. Bununla ilgili olarak çıkarılan kararnamede, isteyenlerin geri dönmesi, dönmek istemeyenlere baskı yapılmaması, evlerine dönen Ermenilere tüm emlâkinin iadesi, müslüman olanların istedikleri takdirde eski dinlerine dönebilecekleri, yetimhanelerdeki ve zengin aileler yanındaki çocukların aileleri ve yakınları bulunarak teslimi, vergi borçlarının silinmesi, yolculuk sırasındaki tüm masraflarının devlet tarafından karşılanması gibi maddeler yer almakta idi (BELGE 7). 

 KİMLER NAKLEDİLDİ 
Bir takım propaganda kitaplarında yer aldığı üzere, bütün Ermenilerin tehcir edilmediği, hem Osmanlı arşiv belgelerinde, 34 BOA, DH. ŞFR., no. 55/292. 12 hem de konsolos raporlarında yer almaktadır35. Mesela Amerikan arşivinde yer alan ve Adana, Haçin, Maraş, Zeytun, Antep, Urfa gibi şehirlerdeki Ermenilerin tehcirini istatistikî olarak gösteren bir belge, herkesin tehcir edilmediğini ve 1919 yılında bunların büyük kısmının da geri döndüğünü, açık bir şekilde gözler önüne sermektedir (Bkz.BELGE 8). 

Öte yandan İstanbul ve Batı Anadolu şehirlerindeki Ermenilerin ise tamamen tehcir dışı tutulduğu gözlenmektedir. Bu şehirlerden sadece örgütlere üye olanlar tehcir kapsamı içine alınmıştır. İç Anadolu ve Doğu Anadolu Ermenilerinden ise, devlet görevinde bulunanlar (doktorlar ve orduda görevli olanlar), yaşlılar, hastalar, çocuklar, protestan ve kotolik mezhebi mensupları ile örgütle alâkası olmayan esnaf Ermeniler tehcir edilmemiştir. Nitekim vilâyetlere gönderilen tebliğde : “...Daha önce de tebliğ edildiği üzere asker aileleriyle, ihtiyaç nisbetinde sanatkâr, Protestan ve Katolik Ermenilerin sevkedilmemesi hükûmetçe kesin olarak kararlaştırılmıştır” denmektedir. Tehcir dışında kalanlar hakkında bir rapor yazan Almanya’nın Halep konsolosu da, “Batı Anadolu’da 27.200, İstanbul ve Edirne’de 164.000, Suriye, Filistin ve Bağdat’ta 13.500 olmak üzere toplam 204.700 kişinin sürgünden muaf tutulduğunu” bildirmektedir36. Ermeni Abeghian ise “İstanbul ve İzmir Ermenilerinin tehcirin çilesinden uzak kaldığını, sadece entelektüeller, yani kamuoyunda tanınan Ermenilerin şair, yazar, öğretmen, din adamları, doktor, avukat vs. sürgün edildiğini ve yollarda öldürüldüğünü...” yazmaktadır. 

Abeghian‘ın bahsettiği Ermeniler, muhtemelen 24 Nisan 1915 tarihinde gerçekleştirilen tutuklamalardaki Ermeni örgüt mensubu olanlardır. Zira, bilhassa ordu içindeki doktorların tehcir edilmediği Osmanlı belgelerinde yer almaktadır. Josef Marquart adlı bir İsviçreli ise, tehcirden geri kalan Ermeni nüfusu hakkında 350-450.000 rakamını tahmin ettiğini bildiriyor37. Göçe tabi tutulanlar, arabalarla, hayvanlarla, 35 Osmanlı arşiv belgelerine göre tehcir için bkz. Yusuf Halaçoğlu, Ermeni Tehciri ve Gerçekler, Ankara 2001, s. 74-76. 36 Denkschrift der Delegation des armenischen Nationalrats über die Lage der Armenier, Als Manuskript gedruckt, s.11. (Lepsius’tan almış. Bericht über..) 37 Die Entstehung und Wiederherstellung der armenischen Nation, Berlin 1920, s.79. 13 nehirlere yakın olanlar "şahtur" denilen nehir vasıtalarıyla ve trenlerle nakledilmiştir. Bu vasıtaların bulunamadığı yerlerde ise yaya olarak gönderilmişlerdir. Bizzat sevkiyat güzergâhında görev yapan ve tehcir hareketini izleyen Amerika'nın Mersin konsolosu Edwart I. Nathan, 11 Eylül 1915 tarihli raporunda
 30 Ağustos 1915 tarih ve 478 numaralı gönderiyi yazdıktan sonra, kuzeyden buraya daha binlerce Ermeni ulaştığını ve Halep bölgesine transfer edildiğini belirtmektedir. Nathan, Morgenthau'ya gönderdiği raporda, Tarsus'tan Adana'ya kadar bütün güzergâhların Ermenilerle dolu olduğunu ve Adana'dan itibaren bilet alarak trenle seyahat ettiklerini, kalabalık yüzünden sefalet ve çektikleri zahmete karşılık hükûmetin bu işi son derece intizamlı bir şekilde idare etmekte olduğunu, şiddete ve intizamsızlığa yer vermediğini, göçmenlere yeteri kadar bilet sağladığını, muhtaç olanlara yardımda bulunduğunu beyan etmektedir 
(Bkz. BELGE 9)39. 

NE KADAR ERMENİ TEHCİR EDİLMİŞTİR 
Bugün Ermeni diasporasının veya onlara yakın kimselerin yayınlarında bir milyon Ermeninin Osmanlı Devleti tarafından tehcir edildiği iddia edilmektedir. İddia sahiplerinin dayandıkları kaynak, o sırada Anadolu’da tehcir bölgesi dışında görev yapan ve ülkelerine propagandaya dayalı bilgiler gönderen bazı Amerikan konsoloslarıdır. Bu konsolosların raporlarında bir şey dikkati çekiyor ki, o da verilen bilgilerin “duyumlara” dayandığının belirtilmesidir. Osmanlı arşiv kayıtları ise, tehcir kapsamında olan Ermenilerin sayısını 450.000 civarında vermektedir. Bu sayı Zenop Bezciyan ve Boghos Nubar Paşa tarafından da doğrulanmaktadır. Ermeni delegasyonu başkanı olan Boghos Nubar Paşa, Fransa Dışişleri Bakanlığı'na gönderdiği raporunda, 1918 yılı itibariyle 
US ARCHIVES NARA 867.4016/193: Copy no: 484. Ayr.bkz. Ara Sarafian, United States official Documents on the Armenian Genocide, Vol II, The Peripheries, Watertown, Massachusetts 1994, s. 87-88. 39 Natan'ın, Amerika büyükelçiliğine gönderdiği 478 numaralı raporu, Osmanlı yetkililerince gizlice elde edilmiştir (Bkz. Dahiliye Nezareti, Emniyet-i Umûmiye, 2. Şube, No. 2D/13. 14 Kafkasya ve İran dahil Ermeni sürgünlerin toplam sayısını 600- 700.000 olarak göstermektedir ki, bunların içinden 290 bin olan Kafkas ve İran göçmenleri hariç tutulacak olursa, tehcire tabi tutulanların sayısı 400 binin biraz üzerinde çıkar40 (Bkz. BELGE 10). Aynı şekilde 25 Kasım 1915'te Konya'dan W. Peet’e Wilfred M. Post’dan gönderilen mektupta da41 “....Demiryolu çalışanlarının bildirdiğine ve başka kaynaklara göre Pozantı’dan 500.000 sürgün geçiş yaptı” denilmektedir. Bu 500 bin rakamını, Hanry Morgenthau günlüğünde, Ermeni protestanlarının vekili Zenop Bezciyan'la olan görüşmesinden şöyle aktarıyor42.: "Ermeni protestanlarının vekili Zenop Bezciyan uğradı. Schmavonian kendisini benimle tanıştırdı. Okul arkadaşıymışlar. [İçerilerdeki] şartlar hakkında bana çok şey anlattı. Zor'daki Ermenilerin hallerinden oldukça memnun olduklarını söylemesine şaşırdım; işlerini kurup, hayatlarını kazanmaya başlamışlar bile.... 

Bana çeşitli kampların nerelerde olduğunu gösteren bir liste verdi ve yarım milyon kişinin buralara nakledildiğini sandığını söyledi. Kış bastırmadan onlara yardım edilmesi gerektiği hususunda ısrarlıydı". Nitekim bu konuda, Osmanlıların verdikleri rakamlar da zorunlu göçe tabi tutulanların sayısının buna yakın olduğunu göstermektedir43 : 40 Archives des Affaires Etrangères de France, Série Levant, 1918-1928, Sous Série Arménie, Vol. 2, folio 47'den naklen bkz. Bilâl Şimşir, Les Deportés de Malte et les Allégations Armeniennes, Ankara 1998, s. 49. 41 US ARCHIVES NARA 867.4016/251. 42 Bkz. Heath W. Lowry, Büyükelçi Morgenthau'nun Öyküsü'nün Perde Arkası, İstanbul 1991, s. 47-48. 43 Bkz. Yusuf Halaçoğlu, Aynı Eser, s. 74-77. 15 0 50000 100000 150000 200000 250000 300000 350000 400000 1 2 438.758 382.148 Tehcir edilenler Tehcir bölgesine varanlar Tehcire tâbi tutulan nüfus 450000 Yukarıda sayıları verilen, zorunlu göçe tabi tutulanlarla iskân yerlerine ulaşanlar arasındaki fark, tehcir uygulamasının Şubat 1916 tarihi itibariyle durdurulması nedeniyle, büyük oranda göçmenlerin bulundukları vilâyetlere yerleştirilmesinden kaynaklanmaktadır. Yaklaşık 30-40 bin civarında Ermeni göçmen ise hastalıktan ve eşkıya saldırısından kaybedilmiştir. 

American Committee for Armenian and Syrian Relief'in, 13 Eylül 1917’de yayınladığı beyannamede, Anadolu’da 500.000, Suriye’de 1.200.000, Kafkasya’da 350.000, İran’da 90.000 olmak üzere toplam 2.140.000 yardıma muhtaç insan bulunduğu beyan edilmektedir. Buna göre, Suriye'deki yardıma muhtaç olanların büyük kısmının Ermeni olması tabiidir ki, 1917'ye ait verilen bu rakamlar doğruysa, Birinci Savaş öncesine ait nüfus istatistiklerinin çok üzerinde bir Ermeni nüfusu ile karşı karşıya kalınmaktadır. Bu durumda, hiç Ermeni kaybı olmadığı gibi bir sonuca da ulaşılıyor. Üstelik beyannamede, bu rakamlara Mısır ve Güney Mezopotamya’daki göçmenlerin dahil edilmediği da ifade edilmektedir44. Nitekim, Suriye’ye tehcir edilen yaklaşık 500 bin kişinin yanısıra, Doğu Anadolu’da devam eden Osmanlı-Rus savaşı dolayısıyla savaş alanından Kafkasya’ya kendiliğinden göç eden yaklaşık 450- 44 Near East Foundation Archives, American Committee for Armenian and Syrian Relief Minutes, 1915-1919. 16 500 bin Ermeni daha bulunmaktadır. 


Dolayısıyla göç edenlerle sürgün edilenlerin toplamı yaklaşık bir milyona varmaktadır. Yine çeşitli Türk ve Batılı kaynaklarda, sürgün edilmemişlerin sayısı da 400 bin civarında verilmektedir. Bazı Ermeniler de hemen savaş öncesinde ve savaşın başlamasını müteakip, çeşitli yollarla yurtdışına kaçmıştır. Kafkasya'ya göç edenlerle ilgili olarak, çeşitli kaynaklarda yer alan bilgilere dayanarak tarafımızdan hazırlanan aşağıdaki cetveldeki rakamlar, bu konuda bizleri daha iyi aydınlatacaktır. Buna göre : Rev. Harold Buxton 1915 250.000 G. C. Raynolds 1917 250.000 J.L. Barton 1917 350.000 Hovannisian 1918 500.000 Aharonian 1919 400-500.000 Ermenistan Göçmenler Bakanlığı 1919 324.247 Armenag S. Baronigian 1920 570.000 Near East Relief 1920 350.000 General J. Bagratouni 1921 350.000 Ermeni Delegasyonu 1923 500.000 Joseph C. Crew 1923 450.000 Firidtjof Nansen 1925 420.000 

TEHCİR EDİLEN ERMENİLERE NE OLDU 

Tehcir edilen Ermenilerle ilgili olarak konsolos raporlarında farklı bilgiler bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmı aldıkları duyumlara dayanarak bir milyon Ermeninin tehcir edildiğini, bunların birçoğunun yollarda açlıktan ve hastalıktan öldüğünü bildirirken45, fahri konsolos Greg Young gibi bazıları da, Suriye valisinin izniyle kampları dolaşmış ve tehcir edilenlerle ilgili bizzat şahit olduğu olayları rapor etmiştir. Bu raporunda Young, kamplarda hastahaneler kurulmuş olduğunu ve hasta Ermenilerin Bkz. H.Özdemir, K.Çiçek, Ö. Turan, R. Çalık, Y.Halaçoğlu, Ermeniler Sürgün ve Göç, Ankara 2004, s. 70-71. 17 tedavi edildiğini yazmaktadır. Osmanlı arşiv kayıtları, Mezapotamya’ya zorunlu iskâna tabi tutulan Ermeniler için, devlet tarafından evler yapılmasını ve ziraat yapabilecekleri yerlere yerleştirilmelerini öngörmektedir. Nitekim Ermeni Protestanlarının vekili Zenop Bezciyan, Amerika büyükelçisi Hanry Morghentau'a, yarım milyon Ermeninin Suriye ve Şehr-i Zor'da yerleştiğini, işlerini kurup, hayatlarını kazanmaya başladıklarını yazmakta ve Osmanlı belgelerinde yer alan tebliğin uygulandığını teyid etmektedir. Hatta Bezciyan Morghentau'a kampların listesini vermiştir46. Amerikanın Halep Konsolosu Jackson ise, yine Amerikan yardım kuruluşu Near East Relief aracılığıyla Suriye ve Şehr-i Zor'da bulunan 500 bin göçmenden 486 binine yardım yapıldığını, 8 Şubat 1916 tarihinde büyükelçi Hanry Morghentau'a gönderdiği raporunda bildirmektedir (Bkz. BELGE 11). 

Bu raporda verilen rakamlar, tehcirin henüz sona erdiği 3 Şubat 1916 tarihini taşıması nedeniyle büyük önem taşımaktadır. Zira Ermenilerin katliam iddiaları, tehcirin yapıldığı Mayıs-Aralık 1915 tarihine odaklanmaktadır. Aynı rakamlar Near East Relief’den Dr. J. K. Marden tarafından da teyid edilmektedir47. Suriye'ye nakledilen Ermenilerden bazıları, bir yolunu bularak Mısır'a, bir miktarı da deniz yoluyla Amerika ve diğer ülkelere göç etmişlerdir. Ancak göçmenlerin büyük kısmı savaşın bitiminden sonra, 18 Aralık 1918'de, Osmanlı Devleti tarafından çıkarılan geri dönüş kararnamesiyle evlerine dönmüştür. Geri dönenlerin tüm ihtiyaçları (yiyecek, para v.s) devlet tarafından karşılanmış, vergi borçları affedilmiştir. Bununla ilgili olarak Ermeni Patrikhanesinin hazırladığı bir çizelge Amerikan arşivinde bulunmaktadır (Bkz. BELGE 12)48. 


Bu belgede toplam 644.900 kişinin evlerine 46 Heath W. Lowry, Büyükelçi Morgenthau'nun Öyküsünün Perde arkası, İstanbul 1991, s. 47-48. 47 RG 84 Box 19, No: 414. J.B. Jackson’dan Mr. L. R. Fowle’a, 14 Haziran 1917. 48 Bu belge çeşitli tasniflerde yer almaktadır. Bkz. US ARCHIVES NARA, Mikrofilm No. T 1192, Roll 8; Department of State Papers..., 86oJ.5811: George R. Montgomery’den Mr. Warren D. Robbins’e, April 26, 1921; T1192 R2. 860J/395. Acting High Commissioner Dulles’dan Dışişleri Bakanı’na. 18 döndüğü belirtilmektedir. Buna benzer bir istatistik de İngiltere Karadeniz Ordusu İstihbarat biriminin Savaş Kabinesi’ne sunduğu raporda yer almaktadır. İngiliz Arşivi’nde bulunan bu belgede, Anadolu'daki bazı şehirlerin 1914 nüfusu ile, aynı şehirlerin 1919 nüfusları bir cetvel halinde sunulmuştur 
(Bkz. BELGE 13)

1919 yılına ait Erzurum nüfusunun yer almadığı bu cetvelde verilen rakamlar, Ermenilerin iddia edildiği şekilde büyük kayıplar vermediğini gösteriyor : 1914 Kasım 1919 Edirne 84.100 19.500 Antalya 630 400 Ankara 54.000 80.000 Aydın 20.700 21.000 Trabzon 40.200 58.000 Bursa 61.200 65.000 Kayseri 52.200 50.000 Konya 13.200 12.000 Kastamonu 9.000 13.000 Sivas 151.700 162.000 Adana 57.700 72.000 Balıkesir 8.700 9.000 İstanbul 84.100 83.000 Erzurum 136.000 - İzmir - 14.000 TOPLAM 773.430 658.900 Halbuki İngiliz Dışişleri Bakanlığı İstihbarat ve Propaganda Dairesi’nde görevlendirilen Mavi Kitap (Blue Book) yazarı Arnold 49 1914 rakamları içinde gösterilen 136.000 Ermeni nüfuslu Erzurum, muhtemelen 1918'de savaş alanı olması dolayısıyla 1919 nüfusu belirtilmemiştir. Bu sebeple de cetvelde yer almamıştır. Bu nüfus da eklendiğinde nüfus, diğer Anadolu şehirleri hariç 794.900'e ulaşmaktadır (Bkz. UK Archives, WO 158/933, No. 5796, I, p.3). 19 Toynbee (Bkz. BELGE 14), bu görevdeyken hazırladığı kitapta 600 bin Ermeni'nin öldürüldüğünü ileri sürmüştür. Evlerine dönmeyen pek çok Ermeni de başka ülkelere göç etmiştir. 


Yaptığımız araştırmalar, Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki Ermeni nüfusu ile ilgili incelemede bulunanların veya Ermeni nüfusu hakkında yorum yapanların, bu göç edenleri de ölenler sınıfına dahil ettiklerini ve kayıp sayısını arttırdıklarını ortaya koymaktadır. Zira belgeler, yerlerine dönmeyenlerden büyük bir çoğunluğun Ortadoğu ülkeleri, Rusya, Amerika, Fransa, Güney Amerika ülkeleri ile Avustralya, Hindistan ve İran’a göç ettiklerini ortaya koymaktadır. Denizaşırı ülkelere göç edenlerin büyük bir kısmı geri dönmemiş ve göç ettikleri ülkelere yerleşmişlerdir. Ortadoğu dışındaki ülkelere olan göçler deniz yoluyla gerçekleşmiş olması dolayısıyla, meselâ Amerika'ya olan göçlerle ilgili olarak o tarihteki gemi yolcu listelerine bakmak bize bu konuda yeterli bilgi vermektedir (Bkz. BELGE 15). Nitekim 1899'dan 1925'e kadar ABD resmî kayıtlarına göre toplam 76.605 Ermeni’nin ABD'ye kabul edildiği gözlemlenmektedir50. Dünya'daki mülteci Ermenilerin tespiti ve yardıma muhtaç olanlara bütçe ayırmak amacıyla İstanbul’daki İngiliz Büyükelçiliği ile Near East Relief Society adlı Amerikan yardım kuruluşu tarafından 1921 yılında dünya genelinde yapılan nüfus araştırmasında, dünyada var olduğu tespit edilen toplam 3.004.000 Ermeni’den, 1.193.873'ünün Osmanlı Ermenisi olduğu ortaya çıkmıştır (Bkz. BELGE 16)51. 
ERMENİ KAYIPLARI NE KADARDIR
 6 Ekim 1915 tarihinde İngiliz Lordlar Kamarası oturumunda Ermeni mültecilerin durumu görüşülürken, Kafkasya ve Urmiye bölgesine Ermeni, Keldani ve diğer mültecilerin akın ettikleri, Malazgirt ve Van'dan gelen çok büyük sayıda mültecinin Eçmiyazin ve Erivan'ın farklı yerlerine vardıkları, 160.000 50 Annual Report of the Commissioner General of Immigration to the Sec of Labor, Government Printing Office, beginning 1895-1932.
 US ARCHIVES NARA 867.4016/816 Jan 10,1923. 20 kadarının Iğdır ve Eçmiyazin yönüne geçtikleri, hastalıktan ve açlıktan dolayı durumlarının çok kötü olduğu ve günde yüz kişinin öldüğü, Ağrı Dağı’nın ötesindeki 9.000 mültecinin de diğerlerinden daha iyi bir vaziyette bulunmadığı açıklanmıştır52. Bilindiği üzere bu bölgeler tehcir kapsamı dışında olup, buradaki göçler Rus-Osmanlı savaşı dolayısıyla kendiliğinden meydana gelmiştir. Ermeni kayıplarıyla ilgili olarak Osmanlı Arşivi belgelerinde, bazı eşkıya gruplarının saldırısı sonucu, 6.500-7.000 Ermeninin öldürüldüğü kayıtlıdır. Kafilelere yapılan saldırılar üzerine hükûmetin valililiklere yeniden uyarı göndererek kafilelere imkân nispetinde güvenlik gücü verilip zaptiye gözetiminde seyahat ettirilmelerinin sağlanması, kafilelere yapılacak saldırılardan vilâyet yöneticilerinin sorumlu tutulacağı, aksi yönde hareket edeceklerin şiddetle cezalandırılacakları bildirilmiştir. Nitekim bu türden ihmalleri önlemek için tahkikat komisyonları kurulmuş ve ihmali görülenlerle, kafilelere saldıranlar hakkında hukuki işlem yapılmış ve birçoğu mahkum edilmiştir. Ermeni kafilelerine yapılan saldırılar sonucu hayatını kaybedenlere ilâve olarak, savaş ortamında imparatorlukta çekilen yiyecek sıkıntısı, taşıma araçlarının asker sevkinde ve ordunun mühimmat ihtiyacında kullanılması ve bu yüzden göçmenlere yeterli sayıda taşıma aracı verilememesi, en kötüsü de zorunlu göç sırasında hemen bütün dünyada başgösteren ve sadece Ermenileri değil, müslümanları da kırıp geçiren bulaşıcı hastalıklar da ölümlere sebep olmuştur53. Bu şekilde zorunlu göç sırasındaki kayıpları dahil Anadolu'daki Ermeniler, savaşın devam ettiği dört yıl içinde bulaşıcı hastalıklardan yaklaşık yüz bin civarında kayıp vermiştir. Zorunlu göçün dışında kalan, yani Osmanlı Devleti tarafından sürgün edilmediği halde savaş nedeniyle Kafkasya'ya  UK ARCHIVES FO 371/2488, No. 143153; Konsolos P. Stevens'ten Dışişlerine, 16 Eylül 1915, Batum. 53 Birinci Dünya Savaşı’nda salgınların Osmanlı Devleti ve çeşitli ülkelerdeki etkileri hakkında geniş bilgi için bkz. Hikmet Özdemir, Salgın Hastalıklardan Ölümler, 1914-1918, TTK Yayını, Ankara 2005. 21 korkularından göç edenlerden ise, çeşitli kaynaklara göre, 200 binin üzerinde kayıp meydana gelmiştir54. 

Böylece Anadolu ve Kafkasya'da Ermeni kayıpları toplam yaklaşık 300 bin civarındadır. Bu rakam çok yüksek görülebilir. Fakat savaş şartlarında Batı ülkelerinde bile salgınların sebep olduğu ölümler daha fazladır. Meselâ sadece Osmanlı ordusunun dört yıl içindeki kaybı yaklaşık 402 bindir. Aynı nedenden 1918 yılında İtalya 274 bin, Almanya 187 bin, İngiltere 112 bin, Fransa 91 bin, Hollanda 17 bin, İsveç 27 bin ve İspanya 147 binin üzerinde insanını kaybetmiştir55. 

NEDEN SOYKIRIM DEĞİL
 Soykırım (genoside), 9 Aralık 1948 tarihli “Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi”nde aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır : 1. Ulusal, ırksal ya da dinsel bir grubun, toptan veya bir bölümünü yok etme niyetiyle, bir grubun üyelerini öldürmek, 2. Bir grubun üyelerine bedensel-ruhsal ağır zarar vermek, 3. Bir grubun yaşamının fiziki çöküşünü sağlayacak ortamı hazırlamak, 4. Bir grubun çocuk sahibi olmasını engellemek, 5. Bir grubun çocuklarının zorla bir başka gruba verilmesini sağlamak. Osmanlı Devleti’nin Ermenileri ihraç kararının ve uygulamasının, yukarıda tanımı yapılan “soykırım”a uyup uymadığını değerlendirmek gerekmektedir. Osmanlı Devleti, Batılı ülkelerin Ermenilerin topluca katledilecekleri iddialarına karşı 27 Mayıs 1915'te şöyle bir açıklamada bulunmuştu56: "Ermeniler hakkında hükûmetçe alınan tedbirler, sırf memleketin âsâyiş ve inzibatını temin ve muhafaza mecburiyetine müstenittir. Ermeni unsuruna karşı Hükûmetin 54 Bkz. Justin McCarthy, Muslims and Minorities, The Population of Ottoman Anatolia and the End of the Empire, New York University Press, 1983, s.129-130. 55 Bkz. H.Özdemir, K.Çiçek, Ö. Turan, R. Çalık, Y.Halaçoğlu, Aynı Eser, s. 98-99. 56 BOA, DH. ŞFR., no. 53/4. 22 imhakâr bir siyaset takibetmediği, şimdilik tarafsız bir vaziyette kaldıkları görülen Katolik ve Protestanlara dokunmamış olması göstermektedir..." 
1915'te meydana gelen iskân uygulamaları ve bu uygulama sırasında meydana gelen olaylar, yukarıdaki tanıma göre bir soykırım olarak adlandırılabilir mi ? Bu sorunun cevabını vermek için İkinci Dünya Savaşı sonrasında Nazi Almanyasının Yahudilere uyguladığı toplu imha hareketiyle, Osmanlı Devleti’nin Ermenilere tehcir uygulamasını karşılaştırmak bizleri doğru sonuca götürecektir. 
Osmanlı Devleti ihraç ettiği Ermenilere nasıl bir uygulama yapmıştır ? :
 1- Osmanlı Devleti, Nazilerin aksine, topraklarında yaşayan Ermenilerin belli bir coğrafyadakilerini nakletmiştir. Nakil, Osmanlı Devleti'ne karşı silaha sarılan Ermeni gruplarını ve onlara lojistik destek verenleri kapsamaktadır (Bkz. Harita 1). 
2- Nakledilenler yine Osmanlı sınırları içinde yer alan bir coğrafyaya göç ettirilmiş, göçe tabi tutulanlara, Nazilerin evlere baskın yaparak yaka-paça toplama kamplarına sevk uygulamalarının aksine, göç hazırlığı yapmaları için bir hafta ile 15 gün arasında süre verilmiştir.
 3- Göçen Ermenilerin tüm ihtiyaçları (yiyecek, sağlık, bilet temini v.s.) devlet tarafından "Muhacirîn tahsisatı"ndan karşılanmış, bir şehir ve kasabada yaşayan Ermenilerin tümü sürgüne gönderilmemiş, hastalar, yetimler, katolik ve protestan mezhebi mensuplarıyla, zanaat sahipleri ve orduda görev yapanlar tehcir kapsamı dışında tutulmuştur. 
4- Göçe tabi tutulanlar, Nazilerin toplama kamplarının aksine, gittikleri yerlerde, devlet tarafından evler yapılması, hayatlarını devam ettirebilmeleri için yerleştirildikleri yerlerin ziraate elverişli olması ve göçmenlerin geldikleri vilâyetlerin belirlenerek, nüfus kayıtlarının çıkarılması karar altına alınmıştır.
 5- Nazi kamplarının aksine, hasta göçmenler için kamplarda hastahaneler kurulmuş, göçmenlerin sağlık sorunları ile ilgili olarak çeşitli ülkelerin sağlık ekiplerine kamplarda görev yapmaları için izin verilmiştir. Konsolos raporlarına göre, bu yabancı sağlık mensuplarından bazıları bulaşıcı hastalık nedeniyle ölmüştür. 23
 6- Kimsesiz çocuklar ve yetimler, yetimhanelere ve bazı zengin ailelerin yanına yerleştirilmiş, 1919 yılında geri dönüş izni verilince bu çocuklar yakın akrabalarına teslim edilmiştir. 
7- Aşiretlere ve sivil halkın saldırısına karşı kafileleri korumak üzere jandarma görevlendirilmiş, suiistimalde bulunan görevli ve halktan kimseler mahkeme edilerek cezalandırılmıştır. 
8- Zorunlu göçten kurtulmak için müslümanlığı kabul ettiğini söyleyenler de göç ettirilmiş, fakat bir müslümanla evlenmiş kadınlar göçten muaf tutulmuştur. Bu gibilere, savaş sonrasında çıkarılan bir yasa ile, istedikleri takdirde eski dinlerine dönebilme imkânı tanınmıştır.
 9- Savaş, kuraklık, çekirge istilâsı, seferberlikten dolayı iş yapabilecek hemen bütün erkeklerin silah altına alınması gibi nedenlerle, tarladaki mahsulün kaldırılamamasının bir sonucu olarak ortaya çıkan yiyecek sıkıntısından dolayı, başta Amerika olmak üzere çeşitli devletlerin yardım kuruluşlarının yardım talepleri kabul edilmiş, bunlar tarafından Suriye’deki Ermenilere yardım edilmiştir (Bkz. BELGE 11). 
10- Savaşın sona ermesiyle birlikte, devlet tarafından çıkarılan "geri dönüş kanunu" ile göçmenlerin evlerine dönmeleri sağlanmış, Ermeni Patrikhanesi’nin tespitlerine göre 644.900 Ermeni geri dönmüştür (Bkz. BELGE 12). 

Evet. Yukarıda bahsedilen Belge 11'i dikkatlice okumamız halinde, zorunlu göçün henüz sona erdiği 3 Şubat 1915 tarihi itibariyle Suriye’de 500 bin Ermeni göçmenin mevcut olduğunu görüyoruz. Bu rakam, aslında bir milyon Ermeninin göç sırasında öldüğünü rapor eden bütün konsolos raporlarını yalanladığı gibi, Osmanlı Devleti’nin, muhtaç göçmenlere yardım için uluslararası kuruluşlara kamp kapılarını açtığını, dolayısıyla sadece Suriye'de 486 bin kişiye yardım edilmesine izin vermek suretiyle, Ermenileri imha düşüncesinde olmadığını ispat ediyor. Buna bağlı olarak, göç bölgelerindeki Ermenilerin belli bir kesiminin zorunlu göç kapsamına alınması, diğerlerinin evlerinde bırakılması, “etnik temizlik” veya "soykırım" iddialarını tümüyle ortadan kaldırıyor. Nitekim özellikle ülkenin İstanbul, Bursa, Kütahya, Edirne gibi savaş mühimmatının sevkedildiği bölgelerin dışında bulunan 24 şehirlerinden, terör mensupları hariç, kimsenin zorunlu göçe tabi tutulmadığı yabancı ve Osmanlı belgelerinde yer alıyor.

 Ayrıca göç kapsamındakilerin topluca imha edilmesi gibi bir art niyetin olmadığını, göç edeceklere hazırlanmaları için süre verilmesi de gösteriyor. Hele hele göçe tabi tutulanların, gittikleri yerlerde, geldikleri şehirler de belirtilmek suretiyle, nüfus defterlerine kaydedilmelerinin emredilmesi, hayatlarını devam ettirebilmeleri için ziraate uygun bölgelere yerleştirilmelerinin istenmesi, imha düşüncesiyle bağdaşmıyor. Bütün bu saydıklarımızla, Nazi Almanyası'nda Yahudilere uygulanananlar arasında hiçbir benzerlik bulunmamaktadır. Bu durumda 1915'te cereyan eden olayların soykırım olarak tanımlanması mümkün değildir. Nitekim soykırım olduğunu iddia edenler, bugüne kadar "soykırım"ı ispat edecek bir belge sunamamışlardır. Tezlerini kuvvetlendirebilmek için, Talat Paşa'ya atfedilen sahte telgraflar ortaya atmışlardır. Ancak bu telgraflar üzerinde yapılan incelemede, telgraflar üzerinde Osmanlı bürokrasisinin mutad işlem kayıtlarının bulunmadığı, telgrafın gönderildiği iddia edilen valinin, o tarihte o vilâyette valilik yapmadığı, her Osmanlı belgesinin en üstünde yer alan besmeleye farklı şekilde yer verildiği ve en önemlisi de Talat Paşa'nın imzasının sahte olduğu ortaya çıkmıştır57. 


Soykırım iddiasında bulunanların en önemli açıklarından biri de, 1915'ten itibaren öldürüldüğü iddia edilen Ermenilerin sayısının sürekli yükseltildiğidir. 600 binlerden başlayan rakamlar, günümüzde 1,5 milyona çıkarılmıştır. Halbuki, o tarihlerde yabancı devletlerce yapılan nüfus tespitlerinde, Osmanlı Devleti'nde yaşayan Ermenilerin toplam nüfusu ortalama 1,5 milyon olarak gösterilmekte, hattâ Ermeni Patrikhanesi bile 1,915,000 rakamını vermekteydi

Nitekim güvenilir olarak bulunan Patrik Malachia 57 Bkz. Şinasi Orel-Süreyya Yüce, Ermenilerce Talât Paşa’ya Atfedilen Telgrafların Gerçek Yüzü, TTK Yayını, Ankara 1983. 58 Raymond H. Kévorkian et Paul Paboudjian, Les Arméniens dans L'Empire Ottoman à la veille du génocide, (Paris, 1992), chapter IV'ten aktaran: Justin McCarthy, Population History of the Middle East and Balkans, (İstanbul, ISIS Press, 2002), s. 293. 25 Ormanian da Ermeni nüfusunu 1,895,400 olarak vermektedir
Bu durumda ancak 400 bin Osmanlı Ermenisinin hayatta kalması gerekirdi. 

Aşağıdaki cetvelde, çeşitli kaynaklarda belirlenen Ermeni nüfusu görülmektedir
Kaynağın Yılı Yazarı Osmanlı Ermenileri 1892 Vital Cuinet 1.475.011 1896 Felix Weber 1.000.000 1901 H. F. B. Lynch 1.325.246 1901 Lodovic de Constenson 1.383.779 1910 Encyclopedia Britannica 1.500.000 1913 Ermeni Patrikhanesi 1.915.651 1913 Lodovic de Constenson 1.400.000 1914 Daniel Panzac 1.5-1.600.000 1914 Justin McCarthy 1.698.303 1914 Osmanlı nüfus sayımı 1.229.007 1914 Stanford J. Shaw 1.294.851 1914 David Magie 1.479.000 1919 Dr. Lepsius 1.500.000 1923 Claire Price 1.500.000 1923 E. Alexander Powell 1.500.000 Oysa ki, 1919 yılı itibariyle, Osmanlı topraklarından diğer ülkelere gerçekleşen göçlere rağmen, Amerikan arşiv belgelerinde bulunan ve Ermeni Patrikhanesi’nce, diğer ülkelere göçenler hariç, sadece Anadolu’daki evlerine geri dönenler 644,900 olarak verilmekte, bütün dünyadaki Osmanlı Ermenilerinin sayısı ise 1,200,000 olarak gösterilmektedir. Bu durumda 1,5 milyon Ermeninin öldüğünü iddia edenlere şu soru sorulabilir. Ölen 59 Bkz. US ARCHIVES NARA, Inquiry Report No. 90. s. 56. 60 Bkz. H.Özdemir, K.Çiçek, Ö. Turan, R. Çalık, Y.Halaçoğlu, Aynı Eser, s. 51-52. 26 Ermenilerin toplu mezarları nerededir ? 
Zira her bir toplu mezarda 500 kişi olsa, 3,000 toplu mezar olması gerekirdi ki, Anadolu'nun her kazma vurulan yerinden toplu mezar çıkardı. Son olarak, savaşın sone ermesinden ve İstanbul’un İtilâf devletlerinin eline geçmesinden sonra, katliam iddialarına karşı Osmanlı Devleti, dört tarafsız ülkeye resmen başvurarak konuyu araştırmak için ikişer hukukçu talep etmiştir. İyi niyetle yapılmış bu talep, başvuru yapılan İspanya, Hollanda, Danimarka ve İsveç tarafından reddedilmiştir. Aslında bu durum, o dönemde dahi sorunun siyasî olduğunu ve çözümünün istenmediğini ortaya koymaktadır. 

 SONUÇ NE YAPMAK GEREKİYOR

 Uzun yıllar Ermeni Diasporasının yürüttüğü etkin propaganda nedeniyle, bugün dünyada geniş bir kitle, Ermeni soykırım iddialarını benimsemektedir. Türkiye'de yapılan araştırmalar ve buna bağlı olarak sürdürülen bilgilendirme çalışmaları, gerek aydın kesim, gerekse kamuoyununda olması gereken bir düzeyde değildir. Özellikle AB'nin Türkiye'ye tarih vermesiyle başlayan baskılar, Ermeni soykırım iddialarını Türkiye’nin gündemine taşımış ve Türk Tarih Kurumu'nun gerçekleştirdiği yabancı arşivlerdeki araştırmaların sonuçları, belli bir ölçüde, iddiaların geçersizliği konusunda, somut delillerin kamuoyuna sunulmasını sağlamıştır. Buna karşılık dünya kamuoyunun, yıllardır sürdürülen Ermeni diasporasının propagandası sonucunda, “soykırım yapıldığını” kabul etmesi ve hattâ bazı ülkelerin tarih ders kitaplarına soykırımının girmiş olması, gelecekte daha geniş kitlenin, karşımızda yer almasına yol açacaktır. Ermenilerle bilimsel alanda kurulmak istenen dialog da, özellikle Ermenilerin bilimsel tartışmayı kabul etmemesi nedeniyle gerçekleşememekte, durum her geçen gün daha da vahim hale gelmektedir. Meselâ 2004 yılında merkezi Viyana'da bulunan Viyana Ermeni-Türk Platformu'nun her iki ülke bilim adamlarını bir araya getirme teşebbüsü, Temmuz 2004'te 100’er belge değişimi gerçekleştirilmiş olmasına rağmen, Ermeni tarafının, muhtemelen Türk tarafınca verilen dosyanın Ermeni iddialarını çürütecek nitelikte olması dolayısıyla, toplantıdan son anda vazgeçmesi üzerine başarısızlıkla neticelenmiştir. Keza aynı şekilde, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Erdoğan'ın, her iki ülke tarihçileri tarafından konunun araştırılması teklifi de Ermenilerce reddedilmiştir. Bu durum göstermektedir ki Ermeniler, bilimsel platformda sorunun tartışılmasını, ellerinde iddialarını kanıtlayabilecek delileri olmadığı 28 için kabul etmemektedirler. Bu durumda yeni yöntemler belirlenmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Yaptığımız araştırmalarda, yukarıda da bir kısmı açıklandığı gibi Osmanlı yönetimi, günümüzdeki tabiriyle soykırım olarak kabul edilebilecek hiçbir uygulamada bulunmamıştır. Esasen tehcirin, hukuken 1948 öncesini kapsamamasının ötesinde, bu tarihte esas anlamını bulan Yahudi soykırımıyla da hiçbir benzer yanı bulunmamaktadır. 
Ayrıca Ermeniler dahil, hiç kimsenin soykırım olduğunu ortaya koyabilecek bir belgesi de yoktur. Zaten bugüne kadar böyle bir belgenin yayınlanmamış olması da bunu göstermektedir.

Buna karşılık Osmanlı Arşivi’nce yayınlanan belgelerde, asıl Türklerin katliama uğradıkları ortaya çıkmaktadır. Bu durum, yabancı arşivlerdeki nüfus istatistikleri ile de teyid edilmektedir. Bu istatistiklerdeki 1914 nüfusu ile 1919 sonrası nüfusu karşılaştırıldığında, Türk veya müslüman nüfusta büyük bir azalma görülmektedir. Buna karşılık 1,5 milyon Ermeninin öldürüldüğü iddiaları, bu nüfus istatistikleriyle gülünç hale gelmektedir. Zira hemen bütün istatistikler Ermenilerin Osmanlı Devleti'ndeki toplam nüfusunu ortalama 1,5 milyon olarak tespit etmektedir ve savaş sonrasında bu nüfusun en az 1.200,000’i halen yaşamaktadır. Bütün bunlara karşılık şurası muhakkaktır ki, bilimsel çalışmaların geçerlik kazanabilmesi için, siyasî otoritelerin desteklerine ve girişimde bulunmalarına ihtiyaç vardır. Zira artık propaganda yöntemiyle dünyayı ikna etmemiz mümkün görünmemektedir. Bu nedenle dünyayı şaşırtacak bir çıkış yapılması, bugüne kadar Ermenilerce kazanılan dünya kamuoyunu düşünmeye sevkedecektir. Meselâ siyasî, hukukî ve diplomasi açısından iyi bir değerlendirme yapılıp strateji belirlendikten sonra, TBMM'nin doğrudan Birleşmiş Milletler veya uygun görülecek uluslararası bir kuruluşa, taraf ülkelerin bilim adamlarından (Türk, Ermeni, Fransız, İngiliz, Amerikalı, Rus ve Alman) oluşacak bir komisyon kurulması ve konunun, ilgili tüm arşivlerin de açılarak bu komisyonca incelenmesi teklif edilebilir. Teklifte, bilhassa, olayların 1915’te, yani Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından önce meydana geldiği, dolayısıyla devlet olarak iddiaların 29 muhatabının Türkiye olamayacağı, ancak o tarihlerde gerçekleşen olayların sadece insanî boyutlarda Türkiye’yi ilgilendirdiği, yapılacak araştırmanın, dayanaksız iddialarla bir toplumu karalamaya çalışan ve bu yüzden haksız olarak siyasî baskılara maruz kalan taraf olarak istendiği vurgulanabilir. Böyle bir teklifin muhtemelen %100'e yakın bir ihtimalle reddedilmesi söz konusudur. Zira arşivlerin açılması, başta Fransa olmak üzere, pek çok devletin Ermeni sorunundaki vebalini, onlarla gizli anlaşmalarını, yönlendirmelerini, silah yardımlarını ve hattâ Osmanlı Devleti'ne karşı yürüttükleri politikalarda Ermenileri kendi çıkarlarına nasıl âlet ettiklerini de ortaya çıkaracaktır. Teklifin reddi halinde Türkiye, konunun artık gündeminden çıktığını ve bundan böyle hiçbir şekilde bu tür iddialara muhatap olmayacağını açıklayabilir. Teklifin kabul edilmesi durumunda ise, bugüne kadar çeşitli parlamentolarca onaylanmış "soykırım" suç- lamaları, dolaylı olarak reddedilmiş olacaktır. Araştırmalardan çıkacak sonuç ise, her iki tarafın, savaş ortamı içinde birbirlerini katlettikleri, devlet tarafından plânlanmış bir katliamın olmadığı, hukukî boyutta olayların soykırım olarak adlandırılmaması gerektiği, 1915’te Ermenilerin ve Türklerin başlarına gelenlerden dolayı üzüntü duyulduğu vurgulanabilir.
 BİBLİYOGRAFYA 
A) ARŞİV KAYNAKLARI
 1- Amerikan Arşivleri (US ARCHIVES) : NARA 867.4016/193: Copy no: 484; NARA 867.4016/816 Jan 10,1923; NARA, Mikrofilm No. T 1192, Roll 8; NARA, T 1192 R2. 860J/395; NARA 867.4016/251; NARA, Inquiry Report No. 90. s. 56; RG 84 Box 19. No: 414. J.B. Jackson’dan Mr. L. R. Fowle’a. 14 Haziran 1917-; Department of State Papers..., 86oJ.5811; Near East Foundation Archives, American Committee for Armenian and Syrian Relief Minutes, 1915-1919; Annual Report of the Commissioner General of Immigration to the Sec of Labor, Government Printing Office, beginning 1895-1932; The New Near East, Vol.6, Nu.7, Genel Nu. 31, 23 Ocak 1920, s.28. 
2- İngiltere Arşivi (UK ARCHIVES) : FO 371/2484/46942, No. 22083; FO 371/2146, No. 70404 (Chcethem'den Sir Edward Grey'e, 12 Kasım 1914, Kahire); FO 371/2484, No. 22083 (Rus Büyükelçisinden İngiliz Dışişlerine 15 Şubat 1915 tarihli memorandum); FO 371/2485, No. 115866 (Albay Mark Sykes'ten Sir John Maxwell'e mektup, 3 Ağustos 1915, Kahire); WO 157/691/9 (İngiliz Karargâhı Askeri İstihbarat Bülteni, 5 Mayıs 1915, Kahire); FO 608/78, (75631), No. 869 (Amiral Carthorpe Şifre telgraf, 20 Mayıs 1919); FO 608/78, No. 1094 (Amiral Carthorpe Şifre telgraf, 21 Mayıs 1919); FO 371/2488, No. 143153 (Konsolos P. Stevens'ten Dışişlerine, 16 Eylül 1915, Batum); WO 158/933, No. 5796, I, p.3. 
3- Alman Dışişleri Bakanlığı Siyasi Arşivi : 1 A, Türkei 183, Bd. 36, No. 7117, R. 14085; 1 A Türkei 183, Armenien Bd. 37, No. 7122, R. 14086, No. 3898; A Armenien, Türkei 183, R. 14093, Bd. 44-45; KA AOK NA 1915 K 3528 (15 Juli 1915, AO VI p. 4624.
 4- Fransa Arşivi (Archives de France) : 32 Turquie/Vol. 862, 863; Turquie/Vol. 870/ Syrie-Palestine; Turquie/Vol. 848-850, 8 Mart 1915; Archives des Affaires Etrangères de France, Série Levant, 1918-1928, Sous Série Arménie, Vol. 2, folio 47
 5- Osmanlı Arşivi : DH, ŞFR., nr. 52/96-97-98; DH, ŞFR, nr. 52/102; DH, ŞFR., nr. 55/292; DH, ŞFR., nr. 53/4; DH, Emniyet-i Umûmiye, 2. Şube, No. 2D/13. B) ARAŞTIRMALAR ATBD, Ekim 1985, Sayı 85, belge 2003, 2005. ATBD, Nisan 1987, Sayı 86, belge 2051. ATILGAN, İnanç-, Das Kriegsjahr 1915 : Reaktion Österreich-Ungarns auf die Umsiedlung der Armenier innerhalb des Osmanischen Reiches anhand von Primaerquellen, Dissertation zur Erlangung des Doktorgrades der Philosophie aus der Studienrichtung Geschichte eingereicht an der Geistesund Kulturwissenschaftlichen Fakultaet der Universitaet Wien, Wien 2003. Die Entstehung und Wiederherstellung der armenischen Nation, Berlin 1920. DİLAN, Hasan-, Fransız Diplomatik Belgelerinde Ermeni Olayları, 1914- 1918, 
Cilt I, Ankara 2005. GÖYÜNÇ, Nejat-, Osmanlı İdaresinde Ermeniler, İstanbul 1983.
 —————, 
"Türk Ermeni İlişkileri ve Ermeni Soykırımı İddiaları", Ermeni Sorunu ve Bursa Ermenileri, Bursa 2000, s. 10. GÜRÜN, Kâmuran-, Ermeni Dosyası, Ankara 1983. HALAÇOĞLU, Yusuf-, Ermeni Tehciri ve Gerçekler, Ankara 2001. KÉVORKIAN, R.H.-PABOUDJIAN, P.-, Les Arméniens dans L'Empire Ottoman à la veille du génocide, Paris, 1992. KÜÇÜK, Cevdet-, Osmanlı Diplomasisinde Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı(1878-1897), İstanbul 1986 KURAN, Ercüment-, "Ermeni Meselesinin Milletlerarası Boyutu (1877-1897)", Tarih Boyunca Türk Ermeni Toplumu İle İlişkileri Sempozyumu, Ankara 1985, s. 21. 33 LOWRY, Heath W.-, Büyükelçi Morgenthau'nun Öyküs’nün Perde Arkası, İstanbul 1991. McCARTHY, Justin-, Population History of the Middle East and Balkans, İstanbul, ISIS Press, 2002. 
————————, 
Muslims and Minorities, The Population of Ottoman Anatolia and the End of the Empire, (New York University Press, 1983). Orel, Ş.- Yüce, S.-, Ermenilerce Talât Paşa’ya Atfedilen Telgrafların Gerçek Yüzü, TTK Yayını, Ankara 1983. ÖZDEMİR, Hikmet-, Salgın Hastalıklardan Ölümler, 1914-1918, TTK Yayını, Ankara 2005. ÖZDEMİR, H., Çiçek, K., Turan, Ö., Çalık, R., Halaçoğlu, Y.-, Ermeniler Sürgün ve Göç, Ankara 2004. POMİANKOWSKİ, Joseph-, Der Zusammenbruch des Ottomanischen Reiches. Erinnerungen an der Türkei aus der Zeit des Weltkrieges, Zürich, Leipzig, Wien 1928. SARAFIAN, Ara-, United States official Documents on the Armenian Genocide, Vol II, The Peripheries, Watertown, Massachusetts 1994. ŞİMŞİR, Bilal-, Les Deportés de Malte et les Allégations Armeniennes, Ankara 1998. URAS, Esat-, Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi, İstanbul 1976. 
 BELGELER BELGE 
1 RUS ORDUSUNDAKİ ERMENİLER 38 
BELGE 2 FRANSIZLARIN ANADOLU PLÂNLARI 39 
BELGE 3 MUSA DAĞI ERMENİLERİ VE FRANSIZLAR 40 
BELGE 4 Yunanistan'ın 15 Bin Tüfek, 2 milyon mermi göndereceği, 5 Kasım 1914 41 
BELGE 5 KAFİLELERİN KORUMA ALTINDA GÖNDERİLMELERİ 42 
BELGE 6 ERMENİLERİN GÖÇ ETTİRİLMESİNDEKİ GAYE VE ESASLAR (BOA,DH.ŞFR., nr. 55/292) 43 
BELGE 7/1 GERİ DÖNÜŞ KARARNAMESİ 44 
BELGE 7/2 GERİ DÖNÜŞ KARARNAMESİ 45 
BELGE 7/3 GERİ DÖNÜŞ KARARNAMESİ 46 
BELGE 8 1915-1920 NÜFUS İSTATİSTİKLERİ VE TEHCİR EDİLENLER 
BELGE 9 47 AMERİKAN MERSİN KONSOLOSUNUN RAPORU 
BELGE 10 48 BOGHOS NUBAR PAŞA'NIN FRANSA DIŞİŞLERİ BAKANLIĞINA GÖNDERDİĞİ MEKTUP 49 
BELGE 11 SURİYE'DE AMERİKAN YARDIM KURULUŞLARININ YARDIMI 50
 BELGE 12/1 ERMENİ PATRİKHANESİNİN GERİ DÖNENLERLE İLGİLİ RAPORU BELGE 12/2 51 ERMENİ PATRİKHANESİNİN GERİ DÖNENLERLE İLGİLİ RAPORU BELGE 12/3 52 ERMENİ PATRİKHANESİNİN GERİ DÖNENLERLE İLGİLİ RAPORU BELGE 12/4 53 ERMENİ PATRİKHANESİNİN GERİ DÖNENLERLE İLGİLİ RAPORU BELGE 13 54 İNGİLİZ KARADENİZ ORDUSU İSTİHBARAT BİRİMİNİN SAVAŞ KABİNESİNE SUNDUĞU RAPOR 
BELGE 14 55 MAVİ KİTAP YAZARI ARNOLD TOYNBEE'NİN GÖREV ŞEMASI 
BELGE 15 56 AMERİKA'YA GÖÇEN ERMENİLERLE İLGİLİ GEMİ YOLCU LİSTELERİ BELGE 16 57 İSTANBUL İNGİLİZ BÜYÜKELÇİLİĞİNE GÖRE 1921 YILINA AİT ERMENİ NÜFUSU HARİTA I 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...