12 Mart 2015

TÜRK TARİHİ KRONOLOJİSİ BİRİNCİ BÖLÜM ŞEVKET KOÇSOY



TÜRK TARİHİ KRONOLOJİSİ 
BİRİNCİ BÖLÜM 
ŞEVKET KOÇSOY 
 Milattan Önce 20000-10000 Yakutistan arazisinde en eski insan izlerinin ait olduğu dönem.
4000-1000 Anav Kültürü: Türkmenistan'da Aşkabat yakınlarındaki Anav'da bulunmuştur. Anav yakınlarında buna benzer ve daha sonraki (m.ö. 2500) yıllara ait bir başka kültür çevresi ve ürünlerine ise Namazgâh-tepe'de rastlanmıştır (dibekler ve bakırdan süs eşyaları). Anav kültürünü yaratanların milliyetleri kesin olarak tesbit edilememiş olmakla birlikte, bu kültürü yaratanların proto-Türkler olma ihtimali yüksektir. Bunun önemli bir göstergesi Türk kültürünün önemli bir unsuru olan At'ın ilk defa Anav kültüründe görülmüş olmasıdır. Anav ürünlerinden bazı örnekler: Güneşte kurutulmuş tuğla evler; at, koyun, sığır besiciliği; çiftçilk.

3000 Kelteminar Kültürü: Aral gölü çevresinde aynı adlı yerde tesbit edilmiştir. Ürünlerinden bazı örnekler: Geniş ağızlı, düz tabanlı, kulpsuz, ince çizgili ve desenli çömlekler.

2500-1700 Afanasyevo Kültürü: Türk ana yurdunda görülen en eski kültür çevresi. Abakan bozkırlarında görüldüğü için Abakan veya buluntu yerine izafeten Afanesyevo adıyla tanınan bu kültür burasıyla sınırlı kalmayıp Altay dağlarından İdil/Volga nehrine kadar uzanan geniş bozkırda tesirli olmuştur. Ürünlerinden bazı örnekler: Kemik iğneler; çakmak taşından ok uçları; bakırdan bıçak ve küpeler; basit çömlekler; çeşitli madenî işlemeli aletler yapıp kullanmışlar; at ve koyun beslemeye de başlamışlardır.

1700-1200 Afanasyevo Kültürü'nün devamı ve daha gelişmiş şekli olan Andronovo kültürü: Altay ve Tanrı dağları ile Yayık nehri arasındaki bütün bozkır sahayı tamamen içine almıştır (Doğuda Baykal gölü ve Selenga kıyılarına; güneyde Tanrı dağlarına; güneybatıda Kazakistan'a ve Harezm'in güneyine; batıda Sibirya üzerinden Don nehrine kadar yayılmış). Her iki kültür çevresi de Türk soyunun proto tipi "brakisefal atlı savaşçı beyaz ırk", yani Türkler'in ataları tarfından meydana getirilmiştir. Ürünlerinden bazı örnekler: Çömlekler, üç köşe veya "meander" şekilindeki basma desenlerle süslenmiş keramikler, taş kaşıklar; kemikten iğne, ok uçları, baltalar, hançerler; inci küpe ve süs eşyaları; tunç ve altından eşyalar. At ve koyun dışında deve ve sığır da beslemeye başlamışlardır.

1200-700 Karasuk Kültürü: Yenisey'in kollarından Karasuk ırmağı civarında raslanmıştır (güney Sibirya, Baykal bölgesi, Moğolistan, Yedisu havzası etki sahasıdır). Andronovo'nıun devamı olmakla birlikte demir madeninin bulunması ve işlenmesi ayırt edici özelliğidir. Ürünlerinden bazı örnekler: Dört tekerlekli araba, keçe çadır, koyun yününden kumaş ve elbise.
1200 Kimmerler, Güney Rus Steplerini işgale başladılar.
1050-256 Chou devleti: Türkler'in ve Türk kültürünün tesiriyle meydana gelmiş olan "Yang­
shao/yeni kültür" ve bunun siyâsî görüntüsü olan Chou devleti. at besleme, gök kültü, gelişmiş askerî karakter, hayvan üslûbu vb. gibi aslî Türk unsurlarını taşıyan Chou devleti, sonraki Çin kayıtlarında "Hiung-nu" adı ile gösterilen Asya Hun (Türk) kütlesinin çekirdeği, öncülü durumundadır.
1000 Hz. Davud, Filistin'de Birleşik İsrail Krallığı'nı kurdu.
922 Kral Hz. Süleyman'dan sonra İsrail Krallığı ikiye bölündü. Kuzeyde İsrail Krallığı ve Güneyde Judah Krallığı.

VIII - II. İskitler/Sakalar: Bulundukları Orta Asya (XI.-IX. asırlar) coğrafyasından VIII. yüzyılda Karadenizin kuzeyine yönelen Saka Türkleri, buradaki Kimmerleri güneye, Anadolu'ya sürerek yerlerini aldılar. VIII. -II. yüzyılda Tanrı dağlarından Tuna nehrine, İran'ın batı sınırlarından başlayıp Suriye ve Filistin'i de içine alarak Mısır'a kadar uzanan bir kabile birliği kurdular. İran'a egemen olan Med saldırıları karşısında Anadolu'yu bırakarak İran sınırından başlayıp kuzeyde Kuban'ı içine alan ve Rusya'nın güneyine uzanan bölgeye çekildiler. IV. -II. yüzyıllarda Sarmatların hakimiyeti altına girdiler. Sarmatlar ve Gotlar tarafından ortadan kaldırıldılar. i.ö. 2. yüzyılda İskitler dağıldığında son hükümdar Palakus'un ardından, Kırım'da bulunan İskit/Saka Türkleri m.s. 200'e kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir.

700-100 Tagar ve Taştık Kültürü: Abakan ve yukarı Yenisey Minusinsk bölgesinde Karasuk kültürünün takipçisi Tagar ve Taştık kültürüdür. Bir birinin ardılı olan Türk kültürlerinin gelinen tarihte en gelişmiş şekli bu Tagar ve Taştık kültürüdür. Ürünlerinden bazı örnekler: Tunç bıçak, hançer, ok uçları; otağ şeklinde ağaç evler; tunçtan küçük hayvan heykelleri ve çeşitli hayvan tasvirleri Türk kültürünün bütün özelliklerini yansıtır.
700 Saka Türkleri/İskitler, Step Bölgesinde Kimmerler'in yerini aldılar.
700-330 Persler: Bir grup İranlı halk, batıdan gelip Basra Körfezi'nin kuzeyine yerleştiler imparatorluğun temellerini attılar, İran ulusunu oluşturdular ve o güne kadar ayrı olan halkları birleştirdiler. En son Pers krallar kralı III. Darius Kondoman, İskender'e üç kere, Issos, Gaugamela ve Hemedan'da yenilmiş olmasından dolayı onu affedemeyenlerce öldürüldü (330).
624-543 Buda. din ve felsefi sistem kurucusu. Budizim'in kurucusu.
6. yüzyıl Maveraünnehir'in Darius I ve Sirus zamanında İranlı Açamenidler tarafından istilası.
586 Babilliler, Judah'ı işgal etti. Kudüs harab edildi, pek çok yahudi de Babil'e esir/sürgün olarak götürüldü.

539 Filistin, Pers İmparatorluğu'nun bir parçası oldu.

4. yüzyıl Sarmatlar, İskitler'i hakimiyetleri altına almaya başladılar.
332 Büyük İskender Kudüs'ü aldı.
329-328 Büyük İskender "zamanında Maveraünnehir'in istilası ve Semerkant'ın zaptı. Bu gelişme Baktria ve Sogd'un Yunanlı Selusidler'in hakimiyeti altına girmesi ile sonuçlandı.

325-297 Hindistan'da Mauryan imparatorluğunun kurucusu Chandragupta Maurya'nın saltanatı.

325-187/185 Hindistan'da Maurya İmparatorluğu'nün kuruluşu. Kurucusu Çandragupta.

318 M.Ö. - 216 M.S. Hiyong-nular/Asya Hunları.

305 Seleukos hanedanının kurucusu 305'te kendini kral ilan eder ve başkent olarak Antakya'yı seçer.
3. M.Ö.-7. M.S. Ogurlar/Bulgarlar: Bulgarlar'ın ataları olan Ogurlar, Oğuzlarla kardeş olup, çok erken dönemde ayrılmış olduklarından, dillerinde de bazı fonotik değişiklikler olmuştur; Oğuz=Ogur z,r değişmesi ve Yılan=Dilom y,d değişmesi gibi. Belgelerden m.s. 2. y.yıl'da Batı Sibirya'da İdil (Volga)'e doğru uzanan bozkırlarda yaşadıkları anlaşılmaktadır.

250 Partlar, Sogd Ülkesi'ni Yunanlılardan aldılar. Grekler'in elinde sadece Baktria bölgesinin yönetimi kaldı.

221-210 Çin Si Huang Ti (Çe Huang Ti): Çin Seddini yaptırmıştır. Çin'in gerçek gücünü oluşturan, hatta tarihi Çin'i yaratan kişi
210-174 Hunlar (Hunlar)'ın Çin'in batı sınırlarında belirmesi. Hun siyasi birliğinin kuruluşu ilk ve en büyük hakanı: Teoman ve oğlu Mete, kendilerine katılan kavimleri örgütler. Daha sonra âdet olduğu üzere bunları ikiye ayırırlar: Doğu kanadının yönetimi "Solun Bilge Kralı"na, yani doğunun kralına, veliahta verilir. Zira güneş ülkeye doğudan doğar, doğunun güneşin battığı batı üzerinde hükmü vardır. Doğu bölgeleri yaklaşık olarak yukarı Kerülen bölgeleridir. Batı kavimlerinin, yani Kangay ülkelerinin yönetimi "Sağın Bilge Kralına, yani batının kralına verilir. Ordularını binlik, yüzlük ve onluk bölüklere ayırırlar, daha sonra ardılları da aynı düzeni uygulayacaktır. Artık Çinlilere karşı büyük bir saldırı başlatmak için her yönden hazırdırlar.

206 Çin'de Han Hânedanlığı kuruldu. Mete'nin Hun tahtına çıktığı tarihlerde Çin'de de Ts'inlerin (Kinler) kısa süreli hanedanlığı son bulmuş ve Hanlar (m.ö. 206-m.s. 230) egemenliklerini henüz yeni kurmuşlardır.

201-199 Mete'nin Bozkır bölgelerinde Çin hakimiyetine son verişi: Çin'e yönelen Mete, Şansi'ye (Shanxi) girer, üç yıl içinde, Ma-i, Tai-yuan bölgelerini zapt ile Han sülalesinden Kao-ti'yi bozguna uğratıp yapılan bir andlaşma (m.ö. 201) ile Bozkır bölgelerinde Çin hâkimiyetine son verdi. Devamla Baykal'dan başlayarak İrtiş yatağına kadar olan bozkırları, daha batıdaki Ting-lingler'i, bazı Ogur kollarının bulunduğu arazileri, kuzey Türkistan'ı ve oradaki Vu-sunlar'ı zapt ile himayasine aldı. Büyük Hun (Türk) hükümdarı, sağlığında Asya kıtasında yaşıyan Türk soyundan hemen bütün toplulukları kendi idaresinde tek bayrak altında topladı. İmparatorluk sınırlarının doğuda Kore'ye, kuzeyde Baykal gölü ve Obi, İrtiş, İşim nehirlerine, batıda Aral gölüne, güneyde Çin'de Wei ırmağı-Tibet yaylası-Karakurum dağları hattına ulaştığı bu tarihlerde Hunlar'a tâbî olanlar arasında Moğollar, Tibetliler, Tunguzlar ve Çinliler de vardı. Mo-tun tarafından Çin hükümetine gönderilen m.ö. 176 tarihli mektuptan anlaşıldığına göre, yalnız iç Asya'da Türk devletine bağlı kavim ve şehir-devletçiklerinin sayısı 26 idi ve hepsi, Tanhu'nun ifadesi ile "yay geren"lerle "tek bir âile" hâlinde birleşmişlerdi. Mete zamanında kesin şeklini almış olan Büyük Hun devleti, etnik yönden ve hâkimiyet anlayışı, sosyal yapısı, idarî ve askerî kuruluşları (sosyo-politik üniteler, devlet meclisi=toy, sağ-sol teşkilâtı, bilge eligler vb.), dini ve dünya görüşü ile, Türk milletinin tarih ve kültüründe feyizli etkilerini iki bin yıl sürdüren bir ana kaynak durumundadır. Bu itibarla, Türk ve dünya tarihinde çok büyük önem taşır.
187-185 Son Mauryan imparatoru Brihadratha'nın saltanatı ve ölümü.
177-176 Hunlar, Kansu'da (Gansu), Çin sınırında, Çinlilerin ve Batılıların daha sonra belirsiz bir tanımla Hint-İskitler (veya Toharistanlılar) olarak adlandırdıkları oldukça gizemli bir halk olan Yue-çi'lere (Yuezhi) saldırısı ve onları Kansu'dan çıkarmaları/sürmeleri. Yüeçi'lerin egemenliğinden kurtulan Kansu, Hun'ların egemenliğine girer ve Hun'lar Kansu'yla birlikte daha batıda bulunan toprakların bir kısmının, Balkaş Gölü'ne, belki de Aral Gölü'nün kuzeyine kadar uzanan tüm bozkırların, hakimi olurlar. Böylece Hun'lar Tarım Havzası, hatta Sogdiyana'ın kuzeyindeki büyük vahaların sınırlarına dayanmışlardır ve bu topraklara girme isteğine daha fazla karşı koyamazlar. Askerlerini bu topraklara sürerken hiçbir yardıma ihtiyaç duymazlar. Yalnızca varlıkları korku salmaya yeter ve Turfanlılar ve Kuçanlar boyundurukları altına girer. Böylece Hun'ların saygınlıkları artar, hatta bu durumdan yararlanırlar. Bu topraklarda refahlarının gerçek kaynaklarını buldukları açıktır ve Çin bunu fark etmekte gecikmez.
174-161/160 Mete'nin oğlu ve ardılı Ki-ok (Lao-çang) dönemi.
167-105 Hunlar'ın Yüeçileri bertarafı ve ardından genişlemeleri Çin'i tedirgin etmiş ve artık barış dönemi geride kalmıştır. Yeniden savaş başlar. II. yüzyılın ortalarından I. yüzyılın başlarına kadar sürekli savaşılır. Hun'lar önceleri saldıran taraftır. 167'de Şansi'ye (Shaarud) girerler; 158'de Şang'an'a (Tch'ang-ngan, Singan, Xian) saldırırlar; 144'le 142'de Ta-t'ong (Datong) yakınlarında Çin Seddi'ne saldırırlar; 129'da Pekin'in kuzeyindeki bölgeye girerler. Bu son büyük zaferleri olur. 129 yılında Hunlar son seferlerini yaparlar ve Çinliler savaşta üstün duruma geçmeye başlarlar. Vu-ti (Vudi) (140-87) Hunların yenilmez rakibi olacaktır. Vuti, büyük bir sefer düzenleyerek Gobi'yi geçer, Orhon'a varır ve jan-jyu'nun ülkesinin kalbine iner. On yıl sonra bu kez iki orduyla yola çıkar. Bir tanesi Şan-si'nin kuzeyinden yola çıkar ve Ongin'e varır; öteki Pekin'den yola çıkar, Orhon ve Selenga ırmaklarına varır. Kıskaca alınan Hun'lar büyük bir yenilgiye uğrar ve savaş alanında ordu komutanlarından pek çoğunu bırakarak geri çekilirler. Kansu'yu terk etmek zorunda kalırlar. Dertler hep üst üste geldiğinden savaşlar sırasında zaten çok yıpranan sürüleri, doğal afetler ya da salgın hastalıklar sonucunda telef olur (105).
160-126 Ki-ok'un oğlu Kün-çin dönemi. Bunların Çinli prenseslerle evlenmeleri ve Çin hediyeleri ile kandırılmaları vb. sebeplerle Çin hileleri neticesi Hun devleti gittikçe güçten düşmeye başladı.
141-128 Hunlar'dan kaçan Yüeçiler'in Grek-Baktria Krallığı'nı istilası ve buraya Toharistan adının verilmesi.
138 Chang Chien başkanlığındaki ilk Çin Diplomatik heyeti, Fergana Vadisi'ne gitti.
126 Vu-ti (141-87), Hun merkezi Kansu'yu işgal etti ve pek çok şehre garnizon kurdu. Artık buradan çok büyük kayıplar vermeden Tarım'ı işgal edip Pamir'e geçebilir ve Fergana'ya girebilir. Hun hakimiyetini yıkmak, İpek yolu'nu ele geçirmek için propaganda ve çeşitli planları tatbike başladı. Bu amaçla bir elçi/casus heyetine hazırlattırılan rapor, daha sonraki Çin siyasetine temel rehber vazifesi gördü. Sin-kiang, Yeni ülke adı verilen Doğu Türkistan topraklarının işgali ve Hun'larla aralarındaki savaş iki yüzyıl boyunca Çin dış politikasının en önemli konusu olur. Fakat bu işgal ağır bedeller sonucunda, uzun ve zorlu bir süreçten sonra gerçekleşir. Kahramanlıklar ve ender görülen bir direniş gerektirir, çünkü her şey yolunda gitmez ve işgal popüler olmaz. Bilinen idealist barışçı yaklaşımlarıyla pek çok Çinli aydın, entelektüel bu işgale karşı düşmanca tavır sergiler. Bu işgalin para ve insan hayatı açısından pahalıya patlayacağını boşuna anlatmaya çalışırlar. Ama Çin'in yayılmacı politikasının gerçek zanaatkarları askerlerin iradelerini sarsmayı başaramaz; askerler büyük imparatorluk idealini düşünmektedir, zararlı bulduklarında ve eserlerini tehlikeye düşüreceğini düşündüklerinde emirlere karşı gelmekten çekinmezler. Çin ordusunda aynı zamanda çok iyi politikacılar olan büyük komutanlar, Çin'in daha önce hiç görmediği yetenekte askerler vardır.

126-117 Ordularını da Türk usulüne göre yeniden düzenleyen Çinliler karşısında başarısız olan Hunlar, Kansu'u kaybedince ağırlık merkezlerini Göbi'den, Orhun nehri bölgesine kaydırdılar (m.ö. 126-117). Artık Çinliler karşısında gerileyiş ve iç huzursuzluk giderek artmaya başlamıştır.
121 General Ho Chu-ping komutasındaki Çinliler, Hunları yendi.
119 201'de Mete tarafından yenilgiye uğratılan Tang-hu'nun soyundan gelen Vuhuanlar, Vu-ti'nin kazandığı büyük zaferlerden sonra Hun'ların egemenliğinden Çin egemenliğine geçtiler. Yeni efendileri tarafından yerleri değiştirilir ve Hun'ları kollamakla görevlendirirler. Hükümdarları yılda bir kere Çin sarayına rapor verir. Göğün Oğlu'nun emirlerine hiç olmadıkları kadar saygılı olan Vuhuanlar bu sıralarda yönetimlerinde neredeyse tamamen bağımsızdırlar; belki Siuan-ti (Xuandi, 73-49) dönemini bunun dışında tutmak gerekir, çünkü bu dönemde hareketleri kısıtlanır. Yıllıklar, daha sonra olduğu gibi bu dönemde de, Vuhuanlardan sadık halklar ve sınırların fedakâr koruyucuları olarak söz ederler.

106 Çinliler ve İranlılar arasında diplomatik ilişkilerin kurulması. 102 Çinliler'in Hokand'ı zaptı.

2. yüzyıl sonu Saka Türkleri/Doğulu İskitler'nin Baktra'ya gelişi (2. yüzyıl sonu): Seleukosların işgali karşısında Part kralı II. Phrato'nun (137-128) Sakalardan yardım isteği üzerine Baktra'ya gelen Sakalar, tüm İran Platosu'nu işgal ederler. Fakat tüm siperlerinde saldırıya uğrayan Sakalar geri çekilmek zorunda kalır. Hilment Nehri boyunca inip Afganistan'ın güneyine, antik Dran-jiyana'ya sığınırlar. Bu toprakları o kadar benimserler ki bu tarihten sonra buraları Sakaların yurdu anlamında Sakaistan olarak adlandırılır, bu ad daha sonra değişime uğrayarak Seistan ya da Sistan olacaktır. Mithridate'e yenilen Sakalar güçlerinden ve saldırganlıklarından bir şey kaybetmezler. Yeni yurtlarına henüz alışmışken tekrar macera aramaya çıkarlar. 110'lara doğru Arahosya ve Sind'in efendisi olurlar. Maues'in hükümranlığında (90-53) Pencap, Kandehar ve bir olasılıkla Kapisa'yı işgal ederler, sonra Azes'in hükümranlığında (30-10) Matu-ra'ya kadar yayılırlar. Hindistan kralları olan Sakalar, İran prensleri, hatta Helen uygarlığıyla bütünleşmiş İran prensleri olarak kalmayı sürdürmüşlerdir. İran ve Yunan kültüründen etkilenirler ve paralarının üzerine Yunan tanrı ve tanrıçalarının tasvirlerini bastırırlar. Genel inanışa göre Aziz Thomas, Gondophares'in sarayında (19-45) yaşar ve onu Hıristiyan olmaya ikna eder.
63 Filistin Roma İmparatorluğu'nun eline geçti.
55-48 Hun (Hiyongnu) Tahtında kriz ve Hunlar'ın ikiye bölünüşü: Hu-han-ye ve Çi-çi, ölen Şanyü'nun yerini almak için kıyasıya mücadeleye girişirler. Çi-çi'nin daha fazla şansı olduğu düşünüldüğünden, Hu-han-ye Çinlilerin desteğini alır ve saraya gider. 48'de rakibini saf dışı edip kendini Çin desteğinde resmi olarak hükümdar ilan eder. Çin'e tabi olarak 43'te Tola, Ping-çu ve Orhon bölgelerine yerleşir. Doğu Hunları, Hu-han-ye'nin 31 yılında ölümünden sonra da Çin'e tabiiyetini sürdürdü. Taki Yu Tanhu (m.s. 18-46) zamanında Çin'e karşı istiklâlini yeniden kazanana dek.
46 (51) Çin saldırı ve istilaları sonucu Hunlar zayıflayınca Vuhuanlar, eski düşmanlıklarını yeniden hatırladılar ve onlara saldırırlar. m.ö. 46'da Hunlara korkunç bir darbe vurarak en büyük başarılarını kazandılar. Çin sarayına, düşmanlarından edindikleri ganimetleri, kızları, sığırları, atları, kaplan, leopar ve samur kürklerini sunmaktan da büyük bir onur duyarlar. Bu darbenin ardından Hunlar iki Ordu'ya bölündü. Doğu'dakiler Çin'e tabi oldular.

36 Batı Hun lideri Çi-çi'nin ölümü: Çi-çi, hükümranlığını tanıyan ve kendisine sadık kalanlarla batıya çekilir. Yolda Vusunları yener, Çu ve Talas bölgelerine yerleşir (41). Bölge krallarına karşı parlak zaferler kazanır, Sogdiyana'ya girer ve Fergane, Baktria (Belh) havalisini kendine bağladıktan sonra, Çin kaynaklarına göre, An-si bölgesini yâni güney-batı sınırları tâ Anadolu'ya kadar uzanan Part imparatorluğu'nun kuzey-doğu kısmını zapt etmek için plânlara başladı. Fakat Çi-çi bunu gerçekleştiremedi, zira Vu-sun ve Kang-kü devletinin desteğindeki Çin ordusu Hun merkezine saldırarak, başkenti tamamen tahrip etti (m.ö. 36) Çi-çi'nin batıda büyük bir Hun imparatorluğu kurma düşüncesi 36'da Çinlilerin eline düşep, hapis ve arkasından da idam edilmesiyle suya düştü. Çi-çi ulusu buradan hareketle sürekli kuzeye ve oradan da batıya giderek dörtyüz yıl sonra, m.s. 374'te Balamir Han komutasında tarih sahnesine yeniden çıkacaklardır (Avrupa Hunları). Don ve Tuna ırmağı'nı geçecekler, Gotları ve Alanları sıkıştırarak Batıda büyük Kavimler Göçü'ne neden olacaklardır.
Milattan Sonra I. yüzyıl

I-XI. Asırlar Miladdan sonraki dönemde Türk Göçleri: Türk göçlerine katılan boylar ve göç zamanları şu şekildedir: ®Hunlar, Orhun bölgesinden güney Kazakistan bozkırlarına, Türkistan'a (1. yüzyıl sonları, 2. yüzyıl ortaları) ve Avrupa'ya (375 ve müteakip yıllarda); ®Uar-hunlar, 350'lerde, Afganistan ve kuzey Hindistan'a (Ak-Hun Eftâlitler); ®Ogurlar, güneybatı Sibirya'dan güney Rusya'ya (461-465 yılları); ®Oğuzlar, Orhun bölgesinden Seyhun nehri kenarlarına (10. asır), ve sonra Maveraünnehir üzerinden İran'a ve Anadolu'ya (11. asır); ®Avarlar, batı Türkistan'dan Orta Avrupa'ya (6. yüzyıl ortası); ®Bulgarlar, Karadeniz kuzeyi üzerinden Balkanlar'a ve Volga nehri kıyılarına (668'den sonraki yıllarda); ®Macarlar'la birlikte bazı Türk boyları, Kafkaslar'ın kuzeyinden Orta Avrupa'ya (830'dan sonra); ®Sabarlar, Aral'ın kuzeyinden Kafkaslar'a (5. asrın ikinci yarısı); ®Uygurlar, Orhun nehri bölgesinden İç Asya'ya (840'ı tâkip eden yıllarda); ®Peçenek, Kuman (Kıpçak) ve ®Uzlar (Oğuzlar'dan bir kol), Hazar denizi kuzeyinden Doğu Avrupa ve Balkanlar'a (9.-11. asır) göç etmişlerdir. Bunlardan özellikle Hun ve Oğuz göçleri, hem uzun mesafeler katetmek suretiyle yapılmış, hem de çok önemli tarihî sonuçlar vermiştir.

18-46 Orhun bölgesindeki Doğu Hunları Yu Tanhu (18-46) zamanında Çin'e karşı istiklâlini yeniden kazandı. Yu'nun önderliğinde doğuda Mançurya'ya, batıda da Kaşgar'a kadar olan bölgeyi tekrar idareleri altına alan Hunlar, onun ölümüyle tekrar iç karışıklıklara sürüklendiler. Yu'nun oğlu olan Tanhu P'u-nu'ya karşı mücadele başlatarak kuzeydeki Hun kabileleri arasına çekilen Pi'nin kendini Tanhu ilân etmesi, Hunları yeniden ve bu kez bir daha birleşmemeksizin kesin olarak ikiye böldü (48); Dış Moğolistan'da Kuzey ve İç Moğolistan'da Güney Hun devletleri.

48-155 Kuzey Hunları: Kuzey/Dış Moğolistan'da. Yıkılışına kadar istiklâlini daima korumuştur. Güney Sibirya, Cungarya ötesine kadar Batı ve İç Asya'daki önemli şehir devletleri Kuzey Hun Devleti'nin elinde olduğundan buraları Çin hücumlarının hedefini teşkil etmekteydi. Bu bölünüşten itibaren Çinliler iç karışıklıklar çıkararak ve saldırılar ile İç Asya'da Kuzey Hun hâkimiyetine son verdiler (91). Doğu'da da, Çinlilerin de destek verdiği Sien-pi hücumlarına maruz kalındı. Hakimiyetlerini Cungarya ve Güney Sibirya'ya kadar genişleten Sien-piler son darbeyi hükümdarları Tan-shih-huai (147-156) zamanında vurdular ve Kuzey Hun toprakları düşman kabilelerin istilasına uğradı. Hunlar 91'de büyük kütleler halinde başlayan göçlerine 155 yılında da devam ederek şimdiki Kazakistan bölgesinde bulunan Çi-çi döneminden kalan soydaşlarına katıldılar.

48-216 Güney Hunları: Güney/İç Moğolistan'da. Yıkılışına kadar daima Çin tâbiiyetinde kalmıştır. Çin'in kuklası durumundaki bu Güney Hun Devleti de 177 yılından itibaren Sien-piler'in tehdid alanına girmeye başladı. 188 yılında Çin'in atadığı Tanhu'nun Çin'e tam teslimiyet politikasına karşı çıkan Hun kabileleri, Tanhu'yu öldürerek, tamamen basşsız şekilde ayrı kabile hayatı yaşamaya başladılar. Otoritesiz son Tanhu'nun hapsedilmesi ve ülkenin 5 eyalete bölünerek (216) Çinli askerî valilerle yönetilmeye başlanmasıyla Güney Hun Devleti de sona erdi.
50 Kujula Kadphises, İran'dan Maveraünnehir ve Yukarı İndus'a kadar yayılan Kuşan (Kuçan) İmparatorluğu'nu (Afganistan, Kuzey Hindistan'da) kurdu. Hunlardan kaçarak bölgeye gelen Yüeh-chiler de Kuşan İmparatorluğunun hakimiyeti altına girdiler. Kujula Kadfises, Hindukuş Dağları'nı aşar ve bir kez Kapisa'ya yerleşince (50'ye doğru Kabil'i alır) Hindistan'a doğru inmeye başlar. 60'a doğru Pencap'ı ve pek çok kez el değiştirmiş ve çok acı çekmiş başkent Taksila'yı işgal eder. Krallığı böylece Merv'den Indüs'e kadar uzanır. Kujula'nın oğlu Oğlu Vima da fetihlere devam eder (3-176/50-4. yüzyıl başı).
70 Romalılar Kudüs'ü yağmalayıp yıktılar, harap ettiler.
78-144 Vima'dan sonra Kuşan tahtına büyük bir prens çıkar Kanişka: O, tarihe mal olduğu kadar destanlara da geçmiştir. Özellikle Budizm geleneğinde, Kanişka yasanın koruyucularındandır ve tahta geçiş tarihinde yarım yüzyıllık bir belirsizlik vardır. Uzmanların çoğu tahta geçiş tarihi olarak 78'i vermektedir, bunun nedeni Hint tarihyazımında bu yılın Saka döneminin başlangıcı olarak seçilmiş olmasıdır. (Tarım Havzası'nı da içeren geniş bir coğrafyaya sahip) Kuşan Devleti'nde Kral Kanişka saltanatla birlikte, Budizm'i de hakim din olarak benimser. Kanişka döneminde Kuçan imparatorluğu doruğa ulaşır. Merv'den Hoten ve Sarnath'a, Sirderya'dan Sogdiyana ve Keşmir de dahil olmak üzere Umman Denizi'ne kadar uzanır. Ondan sonra Huvişka gibi iki üç prens imparatorluğu genişletir, ama bu devirde Budizm çok etkilidir, Sasanilerin yönetimindeki İran'ın baskısı giderek artmaktadır. Kuçan Krallığı büyük bir kargaşanın içine düşer. IV. yüzyıl başlarında, giderek parçalanan devletin son hükümdarları batıda İran şahlarını, doğuda Hindistan'da Gupta hanedanı krallarını tanımak zorunda kalmışlardır. Kuçan imparatorluğu, tarihte yerini siyasal gücüyle değil, doruğa varan refah dönemine bağlı entelektüel gelişimiyle alır. Krallıklarının nüfuzu Tarım Havzası'ndan Gücerat ve Maharaşan'a kadar uzanır. Bu dönem, Çinlilerin ve Yunan-Roma kültürlerinin girişimlerinin de katkılarıyla, Batı, Hindistan ve Çin arasındaki ticaretin en yoğun olduğu dönemdir. Yılda iki kez göç etme alışkanlığını kaybetmeyen Kuçanların yazlık ve kışlık olmak üzere iki başkenti vardı: İlki Kabil'in kuzeyine 60 km uzaklıktaki, daha çok Begram adıyla tanınan Kapisa. İkincisi ise Hayber Geçiti'nin Hint çıkışında bulunan Peşaver.
97 Çin ordusu, Hazar Denizi'ne kadar ulaştı.
II. yüzyıl
180-589 Çin Birliği'nin Parçalanışı ve Çin'de Türk devletlerinin hakimiyetleri dönemi. Sien-pi baskısından kaçan ve Çin'in iç bölgelerine doğru çekilen Güney Hun Devleti dahilindeki, benliklerini koruyan Hun kabileleri, m.s. 180'den itibaren başlayan Çinli generallerin mücadeleleri sonunda Han sülalesinin zayıflaması (yıkılışı 220) ve arkasından Çin Devleti'nin 16 devlet'e bölünmesi üzerine, Sui hânedanının tekrar Çin birliğini sağladığı 589 yılına kadar çeşitli müstakil devletler kurmayı başarmışlardır. Çin'de devlet kuran bu Türk kabileleri şunlardır: Tabgaçlar (Tabgaç/T'o-pa/Wei sülalesi) (386-556); Tu-kular (1. Chao: 304-329, Tu-ku, T'u-ko sülalesi). Kurucusu Tu-ku başbuğu Liu Yüan olan devletin merkezi Çin bölgesindeki P'ing ç'eng idi. İdare diğer başbuğ sülaleleri/aileleri
arasında el değiştirmişse de, gelişen siyasî hâkimiyet şuuru devam etmiştir. 2. Chao (329-351) sülalesi; Hsia (407-431); Kuzey Liang kırallığı (401-439); Lou-lan kırallığı (442-460); Kuzey Li-ang kırallığı (Tsü-kü/Chu-ch'ü Mengsün tarafından kurulmuş, Tabgaçlar tarafından başkent Gu-tsang'ın işgali ile 439 yılında yıkılmıştır). Bu son Hun Devleti'nin Tabgaçlar tarafından yıkılması üzerine buradan kaçan Türk Aşina âilesince temsil edilen, aynı Türk siyâsî hâkimiyet şuuru, Göktürk hâkanlığına kadar ulaşmıştır.
III. yüzyıl
3. yüzyıl Kuşan imparatorluğu ve Part imparatorluğunun çöküşü ardından Sogd ile Baktria'nın birleştirilerek Sasani Hanedanı yönetimindeki İran'a dahil edilişi.

3-17. yüzyıl arası Futhark veya Rünik alfabesi: Kuzey Avrupa Germen halkları arasında (İsveç, Norveç, Danimarka) kullanılan bir alfabedir.Yoğunluğu İsveç ve Norveç'de olmak üzere Avrupa da 3500 kaya yazıtının, bu alfabe ile yazıldığı kabul edilmiştir. Gerek Göktürk diye anılan Türk kavmi, gerekse de Kuzey Avrupa Germen kavimleri bu temel alfabeden yararlanarak kendi yazı sistemlerini kurmuşlardır. Bu alfabenin Göktürk alfabesi ile aynı temelden kaynaklandığı ispat edilmiştir (3.-17. yüzyıl arası).

220 Çin'de Han Hânedanlığı'nın sona erişi.

224-642 İran'da Sasani egemenliği: I. Ardeşir (224-241) Sasani İmparatorluğu'nu kurudu. 226 Sasaniler'in İran'da Partları devirmesi.

IV. yüzyıl

4. yüzyıl Moğol Yuan-yuan Devleti'nin Moğolistan'da kuruluşu.

304-351 Tu-kular (1. Chao: 304-329, Tu-ku, T'u-ko sülalesi). Kurucusu Tu-ku başbuğu Liu Yüan olan devletin merkezi Çin bölgesindeki P'ing ç'eng idi. İdare diğer başbuğ sülaleleri/aileleri arasında el değiştirmişse de, gelişen siyasî hâkimiyet şuuru devam etmiştir. 2. Chao: (329-351/2) sülalesi.
304-329 Han Krallığı: Pinyang (Çin)'da kurulmuştur.
315-557/386-534 Tabgaçlar ve Tabgaç/Topa Devleti: Tabgaçlar (Tabgaç/T'o-pa/Wei sülalesi). Kuzey Şansi (Kuzey Çin)'de, Şa-mo han tarafından kurulmuş bir Türk devletidir. 4. yüzyıl sonlarına doğru Kuzey Çin (Şan-si'nin kuzeyi)'de kudretli bir siyasî teşekkül meydana getiren, Çinliler'in To-ba (T'o-pa) dedikleri topluluğu Türkler "Tabgaç=ulu, muhterem, saygıdeğer" diye anmışlardır. Bilindiği gibi, sonra bâzı Kara-Hanlı hükümdarları tarafından unvan olarak (Tafgaç, Tamgaç) kullanılmıştır. Kaşgarlı Mahmud'un, Türkler'den bir bölük olduğunu naklettiği Tabgaçlar, Çin yıllıklarına göre Asya Hunları'ndan bir kısımdır ve sülâlenin resmî tarihinde (Wei-shu) Mo-tun, eski To-pa (Tabgaç) hükümdarı olarak gösterilmiştir. Önce Kuzey Şan-si'de Tai başkent olmak üzere küçük "Tai veya I.
T'o-pa devleti"'ni (315-376) kuran Tabgaçlar, daha ilk başbuğları olarak bilinen Şa-mo-han (ölm. 277)'dan itibaren diğer küçük Hun devletleri ve Sien-pi kütleleri ile mücadeleye giriştiler ve nihayet Ch'in devleti başındaki, Tibet menşeli Fu-Chien iktidarının çökmesi (384) üzerine etraftaki (16 kadar) mahallî hükûmetçikleri idareleri altına alarak büyük bir devlet hâline geldiler. Başkenti P'ing-ç'eng (Tai/Ping-loy) şehri idi. Az sonra devletin nüfuzu, bir yandan Pekin yakınlarına, bir yandan Huang-ho şehri dirseğine kadar uzanmıştı. Budizim'in de tesiriyle zamanla Çinlileşmişler ve Wei adını almışlardır.

320-350 Hindistan'da Gupta imparatorluğunun kurucusu I. Chandragupta'nın saltanatı. 320-550 Hindistan'da Gupta İmparatorluğu. 329-352 Chao Hun Devleti: Orta Asya'da kurulmuştur. 329-352 Yeni Chao Krallığı: Peçeli (Çin)'de kurulmuştur. 337-370 Eski Yen Krallığı: Güney Mançurya'da kurulmuştur.

350/457-557 Ak Hun/Eftalitler'in bir güç olarak belirmesi: Tarihi kayıtlarda Uar-Hunlar/Ak Hunlar/Eftalitler olarak yer alan bu Hun zümresi 350 yıllarında Altaylar havalisinden batıya doğru cereyan eden büyük göç hareketi ile ilgilidir. İç Asya'da Hun idaresinden iktidara gelen Sien-piler'in yerine kurulan büyük Juan-juan Devleti'nde Uar ve Hun adlarında iki kabile grubu 350'lerde bilinmeyen bir sebeple o devletten ayrılarak bugünkü Güney Kazakistan bozkırına gelmiş, buranın eski Hun halkını Volga'ya doğru ittikten (Avrupa Hunları) az sonra güneye yönelerek Afganistan'ın Toharistan bölgesine inmişti. 367'ye doğru, buradaki eski Kuşan (Büyük Yüe-çi) ülkesine hükmeden "Kidarita hânedanfnı da Baktria (Belh havalisi)'ya süren bu İç Asyalı kütle, söylendiği gibi Uar (Avar) ve Hun kabileler birliği idi. Bu birlik daha sonra Kang-kü (Çu-Maveraünnehir) ve Sogd (Semerkant ve havalisi)'un hâkimleri olarak (Çince'deki Hiung-nu ve Avrupa dillerindeki Hun şekilleri arasında mahallî söylenişlere göre bazı ufak değişiklikler gösteren) yukarıda sıraladığımız [Ak-Hun/Eftalit] adlar altında anılmıştır. Hâkimiyetini batıda Hirkania (Gurgan. Hazar denizi'nin güneyi)'ya kadar genişleten bu devlet 5. asır ortalarından itibaren Heftal adında yeni bir hükümdar âilesine sâhip olmuş (bu ad ilk defa 457'de görülüyor) ve yıkıldığı 557 yılına kadar hem sülâle, hem kavim olarak (öteki adlar ve Ak Hun adı ile birlikte) bu adı taşımıştır. Ak Hun/Eftalit Devleti'nin hakimiyet sahası Hazar kıyılarından Kuzey Hindistan'a, Afganistan'a, İç Asya'ya kadar uzanmıştır (a.bkz.: 420-562).

370 Batı (Avrupa) Hunları (370-469)'nın siyasi bir güç olarak belirmeleri: Orta Asya steplerinden gelen Hunlar, kurucu başbuğ Balamir önderliğinde Doğu Avrupa'yı ve Batı Avrupa'nın büyük bir kısmını ele geçirdiler. Avrupa Hunları'nın kimlikleri hakkında ileri sürülen -Moğol, İslâv, Germen menşeli veya Türk-Moğol, Türk-Moğol-Mançu, Fin-Ugor karışımı yada Kafkas kavimlerinden bir kol- şeklindeki iddialar, son dönemde yapılmış araştırmalarla daha da netleşerek onların Asya Hunları'na dayandığı anlaşılmıştır. Çin sahasında Hun adı altındaki siyasî hayatları (Hiung-nu/Asya Hunları) tarihe kavuşmakla beraber, m.ö. 1. asırda Çi-çi iktidarının yıkılması neticesinde, etrafa dağılmış olarak Sogdiyana (Seyhun-ötesi)'nın doğusunda, Kafkaslar'ın kuzeyinde, hattâ Dinyeper nehri civarında ve bilhassa Aral gölünün doğu bozkırlarında varlıklarını devam ettiren Türk kütleleri, oradaki diğer Türk zümreleri ve 1. asır sonlarından 2. asrın 2. yarısına kadar doğudan gelen Hun kalıntıları ile çoğalmışlar ve uzunca bir müddet sâkin bir hayat yaşamak suretiyle güçlerini artırmışlardır. Bunların, büyük ihtimalle iklim değişikliği yüzünden veya son yıllarda gelişen yeni bir görüşe göre, 350 yıllarında doğudan gelen Uar-hun baskısı karşısında batıya yöneldikleri ve sonra Avrupa Hun imparatorluğunu kurdukları anlaşılmıştır. Attilâ zamanında bütün Avrupa'da Türk hâkimiyetini gerçekleştirenlerin bu Asya Hunları neslinden oldukları çeşitli vesikalarla belgelenmektedir.

370-378 Hun başbuğu Balamir ve Tarihi Kavimler Göçü'nün başlaması: 4. asır ortalarından itibaren ilk olarak Volga ve Don ırmaklan arasındaki ovalarda yaşayan Alan ülkesini ele geçiren Hunlar, kısa sürede Volga kıyılarında görünmeye başladılar. Bu sırada Gotlar'ın işgali altındaki Karadenizin kuzeyinde; Don-Dinyeper arası Doğu Gotlar (Ostrogot) bunun batısı ise Batı Gotları (Vizigot) hüküm sürmekte idi. Daha batıda ise Transilvanya ve Galiçya'da Gepidler, günümüzdeki Macaristan coğrafyasındaki Tisza nehri havalisinde Vandallar vardı. Bu Germen kavimleri yanında bölgede daha küçük Germen kavimleri ve İrânî, İslâv toplulukları da bulunmakta idi. Hun başbuğu Balamir, önce kısa süren çarpışmaların ardından Don ve Dinyester ırmakları arasındaki Ostrogot Devleti'ni yıktı. Hun taarruzunun şiddeti yaklaşık bugünkü Romanya topraklarının bir bölümünde yaşayan Vizigotlar (Batı Gotları) üzerinde de etkili oldu ve kral Atanarikh, kalabalık Got kütlesiyle batıya doğru kaçtı (375/376). Doğu ve Batı Gotlar'ı bertaraf eden Hunlar kısa sürede Roma Imparatorluğu'nun Tuna sınırına ulaştılar. Üstün Hun askerî gücünün tazyiki ile başlayan ve kavimlerin birbirlerini yurtlarından sürmesi ile devam eden bu göç dalgası, Roma imparatorluğunun kuzey eyaletlerini alt-üst ederek tâ İspanya'ya kadar uzandı, Avrupa'nın etnik çehresini değiştiren tarihî "Kavimler Göçü"nü başlatmış oldu. Got, Alan ve Germenlerden de yardımcı kuvvetler teşkil eden Hunlar, ilk defa 378 yılı baharında Tuna'yı geçerek öncü kuvvet mahiyetinde Trakya'ya kadar ilerlediler.

376-431 Batı Tsin Devleti: Doğu Kansu (Çin)'da kurulmuştur.

384 409 Yeni Yen Krallığı: Hopei (Çin)'de kurulmuştur.

385 394 Batı Yen Devleti: Çanggan (Çin)'da kurulmuştur.
385 403 Yeni Leang Devleti: Doğu Türkistan'da kurulmuştur.

386 556 Tabgaçlar (Tabgaç/T'o-pa/Wei sülalesi) ve Tabgaç Devleti: Kuzey Çin'de, Şa-mo han tarafından kurulmuş bir Türk devletidir (a.bkz.: 315-557).
394 414 Güney Leang Devleti: Doğu Kansu (Çin)'da kurulmuştur.

395 396 Hunlar'ın Anadolu'ya akınları: Roma imparatoru Theodosios'un ölümü (395) üzerine 394- yeniden harekete geçen Hunlar iki koldan Roma topraklarında ilerlemeye başladılar. Bir kol Balkanlardan Trakya istikametine ilerlerken diğer bir kol da Kafkaslar'dan Anadolu istikâmetine yöneldi. Hunların Don havalisindeki doğu kanadı tarafından yürütülen Anadolu akını Kafkasları geçerek Erzurum, Karasu, Fırat vadileri, Melitene/Malatya, Kilikia/Çukurova, Edessa/Urfa ve Antakya üzerinden Suriye'ye inerek Kudüs'e yönelmiş, sonbahara doğru ise dönerek Orta Anadolu'ya, Kappadokia-Galatia (Kayseri-Ankara havalisi)'ya ulaşmış, oradan da Azerbaycan-Baku üzerinden merkeze dönüşle sona ermiştir.

395-410 Hunlar'ın Trakya'ya akınları ve Kavimler Göçünün İkinci büyük dalgası: Batıya, Balkanlar üzerinden Trakya istikâmetine yapılan Hun akınları ise, 400 yılına doğru artık iyice hissedilmeye başlandı ki, bu akınların başında, aynı zamanda Attilâ'ya kadar devam edecek Hun dış siyasetinin esaslarını tesbit eden Uldız bulunmaktaydı. Bu siyasetin temeli; Doğu Roma/Bizans'nın daima baskı altında tutulması ve Batı Roma ile iyi münasebetlerin devam ettirilmisi idi. İlk nüfuz sahası olarak Bizans'ın seçilmesi, buna karşın Batı Roma ile iyi ilişkilerin devam ettirilmesinin sebebi; "Barbar" kavimlerin Batı Romalılar için olduğu kadar Hunlar için de düşman olması ve onlara karşı müşterek hareket etme mecburiyetidir. Uldız'ın bu siyasetini icraya başlaması ve Tuna'da görünmesi ile Kavimler Göçü'nün ikinci büyük dalgası başlamış oldu. Uldız'ın önündan kaçan Asding Vandalları ve Alarikh idaresindeki Vizigotlar İtalya topraklarına doğru çekildi. Romalılar bu ilk dalgayı Nisan 402'de durdurabildiyse de, arkasından gelen daha büyük Barbar akını karşısında Hunlar'dan yardım istemek zorunda kaldı. Vandal, Sueb, Kuad, Burgond, Sakson, Alaman vb. barbar kavimlerinin desteğinde Roma üzerine yürüyen Radagais, bölgede büyük tahribat yaptı. Büyük Feasulae/Fiesole (Floransa'nın güneyinde) muharebesinde, Uldız komutasındaki Romalı kuvvetlerle takviyeli Hun ordusu, barbar ordusunu mağlup etti, Radagais yakalandı ve idam edildi (Ağustos 406). Bu savaşla çaresiz kalan Roma kurtarılırken, Hunlar için Batı istikametinde birer engel olarak görülen Vandal, Alan, Süeb, Sarmat, Kelt vb. barbar kütleleri Ren'in ötesine, Galya'ya atıldı. Hunlar için bölgede rahat hareket imkanı doğdu.

397-439 Kuzey Leang Devleti: Doğu Türkistan'da kurulmuştur.

V. yüzyıl

401-439 Kuzey Liang: Çin'de kurulmuş Hun bakiyyesi bir Türk devletidir.

407-431 Hsia/Hia Hun Devleti: Şansi (Çin)'de kurulmuş Hun bakiyyesi bir Türk devletidir.

410 404-409 arasında Tuna'yı geçerek Bizans'a ait bazı köprü başlarını zapt edip, Bizansı tehdit ile barışa zorlamış olan Hun başbuğu ve kumandanı Uldız öldü.

410-422 Uldız'ın ardından Batı Avrupa Hunları'nın başına Karaton geçti.

420-562 Ak Hunlar/Eftâlitler (Orta Doğu Hunları) devleti (a.bkz.: 350/457-557).

422-434 Hun imparatorluğunun başına geçen Rua, bölgede Bizans entrikalarını bertaraf için çıktığı Balkan seferi sonunda Bizans'ı yıllık vergiye bağlamıştır (422). Batı Roma tahtına henüz 4 yaşındaki Valentinianus III'ün getirilmesini kabul etmeyen Bizans imparatoru Theodosios II'nin 423 yılında İtalya üzerine ordu ve donanmasını sevketmesi Hun-Roma yakınlaşmasını daha da arttırdı. 60 bin kişilik Hun süvarisinin İtalya'ya yardım için yönelmesi, Bizans'ın derhal savaşmadan çekilmesi ile neticelendi. Üstelik Hunlar'a ağırca bir harp tazminatı da ödemek zorunda kaldılar. Görüldüğü üzere Rua'nın kuvvetli şahsiyeti ile bölgede kısa sürede belirleyici güç durumuna yükselen Hunlar, Her iki Roma Devleti'nin iç ve dış siyasetine yön vermeye başladılar. Yine Hunlara tâbî barbar kavimleri de ne Roma, ne de Bizans'a güvenerek kalkışma gücünden mahrum kaldılar. Hunlar, Vizigotların yenilgisinden sonraki yarım yüzyıl içinde Orta Avrupa'daki Germen kökenli halklann çoğunu egemenlik altına alarak Romalılar adına savaşmaya başladılar. 432'ye gelindiğinde çeşitli Hun gruplarının önderleri, Rua (Rugila) adlı tek bir hükümdarın yönetiminde birleşmiş bulunuyordu.
424-452 İmparator T'ai-wu ve Türk Tabgaç Devleti'nin altın yılları: Çin'in önemli başkentlerini ele geçirerek hâkimiyetini Sarı-nehir bölgelerine yayan ve bütün Kuzey Çin'i tek idarede birleştiren büyük imparator T'ai-wu devrinde (424-452) Tabgaç devleti en parlak çağını yaşadı. Sırasıyla önce 2. Ts'in, Hun Hsia, Moğolistan'daki Juan-juan, İç Asya'daki Vu-sun, Yue-pan devletlerini ve Kuça, Kâşgar, Karaşar, Turfan başta olmak üzere 30 kadar şehir-devletçik-leri idaresine bağlayan T'ai-wu, 439'da da Kansu'daki Kuzey-Liang Hun devleti'ni ortadan kaldırmış, böylece de ünlü İpek Yolu güzergahını tekrar Türk hâkimiyet sahasına dahil etmiştir.... İmparatorluk merkezini bozkır bölgesinde (Kuzey Şan-si) tutan T'ai-wu, o sıralarda Çin'de yayılmakta olan Budizm'in Türkler arasına nüfuzunu önlemeğe çalışıyor, idaresi altındaki Çin topraklarında bile Budistler'in faaliyetlerini kontrol ediyordu. Tapınaklarda âyinler dışında din propagandasını yasaklayan bir emirnâme çıkarmış (438) ve 446'da emre riâyet etmeyenlerin şiddetle takibini emretmişti. T'ai-wu'nun, Türk bünyesi ve seciyesini Budizm'in bozucu tesirinden korumak maksadını güden bu tutumunun mâna ve değeri çok sonra anlaşılmıştır. Tedbirlerin ehemmiyetini farkedemeyen halefleri zamanında gittikçe gelişen Budizm'in yayılışı, sonra büsbütün hızlanarak, Tabgaç topluluğunun Çinlileşmesine zemin hazırladı.

434-445 Attilâ'nın Bleda ile ortaklaşa Hun tahtına oturması (tek başına hakimiyeti ise 445-453 yılları arasındadır): Atilla ile ağabeyi Bleda'nın devraldığı imparatorluğun sınırlan, batıda Alp Dağları ve Baltık Denizi'nden doğuda Hazar Denizi yakınlarına kadar uzanıyordu. Taht ortağı kardeşi Bleda/Buda eğlenceye düşkün ve yönetim kaabiliyeti olmadığından 445'de eceli ile ölene kadar devleti neredeyse Attilâ tek başına idare etti.

434 Margos Barışı: İki kardeşin hükümdarlığı ortaklaşa üstlendikten sonra yaptıklarıyla ilgili olarak bilinen ilk olay, Margus (Pozarevac) kentinde Bizans İmparatorluğu ile imzaladıktarı banş antlaşmasıdır. Attilâ'nın barış şartlarını adetâ dikte ettirdiği bu antlaşmayla Romalılar, Hunlara verdikleri vergi/haracı iki katına çıkaracak ve ileride her yıl 300 kg altın ödeyecekler, bundan böyle Hunlar'a bağlı kavimlerle müzakere edemeyecek, ittifaklara giremeyecek, Hunlar'dan kaçanlara (bunlar bizans tebası olsa da) sığınma hakkı tanımayacaklardır.
435 Margus barışı ile batıda hâkimiyeti pekiştiren ve doğuya yönelen Attilâ, İdil/Volga kıyılarındaki Şaragur (Ak-Ogur) lar'ın ayaklanma teşebbüsünü bastırdı.
439 Kuzey Li-ang (Pei-Liang) kırallığı'nın yıkılışı: (Tsü-kü/Chu-ch'ü Mengsün tarafından Kansu'da kurulmuş, Tabgaçlar tarafından başkent Gu-tsang'ın işgali ile 439 yılında yıkılmıştır). Bu Hun Devleti'nin Tabgaçlar tarafından yıkılması üzerine buradan kaçan Türk Aşina âilesince temsil edilen, Türk siyâsî hâkimiyet şuuru, Göktürk hâkanlığına kadar ulaşmıştır.

440 Eftalitler (sonraları Batı'da Avarlar olarak bilinecek olan Ak Hunlar), Maveraünnehir, Baktria, Horasan ve Doğu İran'ı işgal için, Altay bölgesinden güneye indiler.
441 442 Atilla'nın Birinci Balkan Seferi: Bizans'ın 434 tarihli anlaşma şartlarını yerine getirmede gevşek davranması, Attilâ'nın 440'dan itibaren Bizans'a yönelmesini gerektirdi. Düzenlenen Birinci Balkan seferi (441-442) Tuna boylarındaki müstahkem mevki ve kalelerin ele geçişiyle Trakya istikametinde ilerledi. Bizans'ın, Batı Romanın aracılığıyla barış şartlarına riayeti garanti etmesi üzerine sefer sona erdi. Artık Balkanlar bölgesinde Hunlar'a karşı durabilecek bir kuvvet kalmamış oluyordu.

442 460 Lou-Lan Hun krallığı/devleti: Çin/Orta Asya'da kurulmuş Hun bakiyyesi bir Türk devletidir.

445-453 Attilâ tek başına Hun tahtının temsilcisi. Kardeşi Bleda'nın 445'te ölümü ardından Atilla, 453 yılında ölene kadar tek başına devleti idare edecek ve Avrupa'da tam bir Hun üstünlüğü yaşanacaktır.

447 Atilla'nın İkinci Balkan Seferi: 445'de kardeşi Bleda'nın ölümüyle devlete tek başına hâkim olan Attilâ gücünün zirvesine ulaşmıştı. Avrupa'da: "Savaş tanrısı Ares'in kılıcının Attilânın eline verildiği, dolayısıyla da yeryüzüne hükmetme yetkisinin tanrı tarafından Attiâ'ya verildiği inancı" dalga dalga yayıldı. Bizans'ın yine barış şartlarını uygulamadaki isteksiz tutumu İkinci Balkan Seferi (447)'ne sebeb oldu. Bizans başkentini kuşatmak üzere Büyük Çekmece'ye kadar gelen Hun kuvvetleri karşısında aman dileyen İmparaor Theosios'la şartları daha da ağırlaştırılan yeni bir andlaşma yapıldı (Anatolios Barışı). Fakat halâ uslanmayan Bizans imparatoru, elçilik heyeti kılıfında Attilâ'ya karşı bir suikast teşebbüsünde bulundu. Fakat bu teşebbüsten haberdar alan Attilâ, suikastçıların da arasında bulunduğu Bizans heyetine dokunmadı. Onu teskin için gönderilen yeni elçilik heyeti de Attilâyı sâkin ve yumuşak buldu. Zira Attilâ artık dış siyasetini değiştirmiş, Batı Roma'ya yönelme zamanının geldiğine karar vermişti.

448-451 Atilla'nın Batı Roma Seferi: Atilla'ya verdisini vermeye devam eden ve bu sırada köylü isyanlarıyla uğraşan Batı roma, aynı zamanda muhtemel bir karşılaşma için askeri hazırlıklar yapmaktaydı. Bu faaliyetlerden haberdar olan Atilla da 448'den itibaren iki yıl siyasî ve askerî hazırlıkların ardından diplomatik taarruza karar verdi. Daha önce evlenme teklifinde bulunan, İmparator Valentinianus III'ün kız kardeşi Honoria'nın teklifini kabul ettiğini ve de çeyiz olarak Honorianın hissesine düşen Roma imp.nun yönetimine iştirak hakkının tanınması isteğini bildirdi.
Teklifinin reddi üzerine Attilâ, yarıya yakını Türklerden oluşan Germen ve İslâv yardımcı kuvvetlerinin bulunduğu 200 bin kişilik ordusuyla, Orta Macaristan'dan hareketle Roma üzerine yürüdü (451). 20 Haziran 451 tarihinde Katalaunum (Troyes şehrinin batısındaki Champagne ovasına doğru)'da iki ordu karşılaştı (Catalauni Ovası Çarpışması). 24 saat süren savaş sonunda Attilâ, Roma ordusunu tam bir imha ile yok etmeden ordusunu savaş meydanından çekti. Roma ordusu dağılmış, Batı Gotlar ve Frank kuvvetleri de savaş meydanından çekilmişlerdi. Üstelik Roma başkumandanı Aetius bir ara yanlışlıkla Hun kuvvetleri arasına düşmüş, daha sonra kurtulmuştu. Attilâ'nın çekilmesinin sebebi; Roma'nın insan ve asker deposu olan Galya barbarlarını safdışı bıraktığı ve Roma müttefiklerinin savaş gücünü kırdığı düşüncesi olsa gerektir. Gerçekten de Roma desteksiz bırakılmış, Aetius da gözden düşmüştür.

452 Atilla'nın İkinci Batı Roma Seferi: 451'de Galya'daki Catalauni Ovası Çarpışması'nda Roma ve Vizigot kuvvetleri karşısında neticesiz savaşın ardından Attilâ, 452 baharında 100 bin kişilik bir ordu ile yeniden İtalya seferine çıktığında, Roma'nın Hunlar'a karşı çıkaracak kuvveti kalmadığı ortaya çıktı. Attilâ, Julia Alpleri'nden inip Po ovasına girdi. Amelia bölgesini işgale başlamasıyla İmparatorluğun o sıradaki başkenti olan Ravenna'nın Hun tehdidi ile karşı karşıya kalması, Roma sarayını, halkını ve barış yapma taraftarı olan Senato'yu endişe ve korkuya gark etti. Kilise de barıştan yana idi. Papa Leo I. başkanlığındaki Roma barış heyeti, Attilâ'dan Roma'yı esirgemesi ricasında bulundu (Temmuz ortası 452). Kıtlık ve salgın hastalıkların da zorlamasıyla bu emânı kabul eden Attilâ, büyük bir yanılgıyla Bizans gibi Batı Roma'nın da kendi irâdesine bağlandığı inancıyla merkeze döndü.

453 Atilla öldü: İkinci Batı Roma/İtalya seferinin ardından Atilla, şimdi sıranın "Dünya hâkimiyeti"'nin gerçekleşebilmesi için, Orta Doğu'daki Sasaniler'in itaat altına alınmasında olduğu inancında idi. Fakat O, İtalya seferinden dönüşte, zifaf gecesinde kan kusarak, 60 yaşında öldü (453).

453-469 Avrupa/Batı Hunlarının siyasi tarihinin sona ermesi: Yerine Hun tahtına geçen oğulları (sırasıyla; İlek (453-454), Dengizik (454-469), İrnek (469) babalarının yerini tutamadılar. Germen kavimlerine karşı yaptığı savaşta İlek'in ölümü ardından, Dengizik de yeniden hakimiyet ve birlik uğrunda Bizans karşısında can verdi. Ardından Hun tahtına oturan İrnek (469)'in ise artık Orta Avrupa'da tutunamayacağı inancıyla, kendisine bağlı Hun kütleleriyle Karadeniz'in batı kıyılarına dönüşü Avrupa Hun İmparatorluğu'nun tarihe intikali anlamına gelmekteydi. Batı kanadının merkezi Tuna, doğu kanadının ise Dinyeper havalisi olan Hun imparatorluğunun hâkimiyet sahası içinde (370­453 tarihleri arasında Doğu Avrupa, Batı Avrupa ve diğer coğrafyalarda yapılan akınlar, savaşlar neticesinde) başlıca şu topluluklar/kavimler bulunmaktaydı: Germenler (doğudan batıya): Doğu Got, Gepid, Turciling, Sueb, Markoman, Kuad, Herul, Rugi, Skir. İslâvlar (Orta ve Batı Rusya'da): Veneda, Ant, Sklaven. İranlılar (Kafkaslar'dan Tuna'ya kadar dağınık halde): Alan, Sarmat, Baştarna, Neur, Roxolan. Fin-Ugorlar (Ural'dan Baltık'a kadar): Çeremis, Mordvin, Merya, Veşi, Çud, Est, Vidivari. Türkler: İmparatorluğun her tarafına yayılmış olarak Hunlar, Karadeniz'in kuzey düzlüklerinde Volga'ya kadar Beş-ogur, On-ogur, Şaragur, Azak'ın batısında Akatir, Volga'nın doğusunda Sabar ve başka Türk kütleleri. Sayıları 45'e ulaşan bu kavimler/topluluklar/zümreler, yalnız reisleri, şefleri veya krallarının devlete bağlılığından oluşmuş olan bir siyasî birliğin üyesi idiler. Hun devleti dahilinde umumiyetle sulh ve sükun hüküm sürerken, Roma imp. sık sık tâbî kavimlerin isyanlarıyla çalkalanmaktaydı. Batı Roma bu isyanlarla ancak Hunlar'ın yardımlarıyla başedebilmekteydi. Hunların bu isyanlara karşı Romaya desteği, aynı zamanda 436'dan itibaren bütün "Germania"nın Türk idaresine geçmesi neticesini verdi. Bu vesileyle şu kavimler de Hun hâimiyet sahasına dahil edildi: Burgondlar, Bayavurlar, Yuthanglar, aşağı Ren sahasındaki Franklar, Turingler, Longobardlar. Hattâ Hun hâkimiyeti, Kuzey Denizi ve Manş kıyıları ile Okyanus adalarına kadar kadar genişledi.
455-469 Hun üstünlüğünün sona ermesi ve tarihe intikali: Atilla Atilla'nın ölümünden (453) sonra imparatorluk kendi aralarında çatışmaya başlayan oğulları arasında paylaşıldı. Yerel halkların başkaldırılarıyla da mücadele etmek zorunda kalan Hunlar, Pannonia'da, yeri saptanamayan Nedao Irmağı yakınlarındaki büyük bir savaşta Gepidler, Ostrogotlar, Heruller ve başka halkların birliği karşısında bozguna uğradılar (455). Bundan sonra önemli bir güç olmaktan çıkarak toplumsal ve siyasal açıdan dağılmaya yüz tuttular. Son Hun başbuğu İrnek (469)'in ise artık Orta Avrupa'da tutunamayacağı inancıyla, kendisine bağlı Hun kütleleriyle Karadeniz'in batı kıyılarına dönüşü ile Avrupa Hun İmparatorluğu tarihe intikal etti.
460 Eftalitler, Kuşanlar Devleti'ni ele geçirerek Hindistan'ı istila ettiler.
461-576 Sabar Devleti: Milâdî 5. ve 6. yüzyıllarda Batı Sibirya ile Kafkaslar'ın kuzeyinde mühim tarihî roller oynamış bir Türk topluluğudur. Erken tarihleri hakkında kesin bilgiler bulunmayan Sabarların asıl yurtlarının, Tanrı Dağları'nın batısı ile İli nehri sahası ve de Büyük Asya Hun imp. na bağlı topluluklardan biri olmaları icabeder. Sabarlar hakkındaki ilk kesin haberleri, 461-465 tarihleri arasında Batı Sibirya kavimleri arasında yaşanan göç hâdiseleri münasebetiyle bilgi veren 5. y.yıl Bizans tarihçisi Priskos'ta bulmaktayız. Bu habere göre, doğudan gelen Avar baskısı karşısında Sabarlar yerlerini terkedip batıya yönelmişler, Altaylar-Ural dağları arası düzlüklerde (bugünkü Kazakistan bozkırlarının güney sahası) yaşayan Ogur-Türk boylarını yurtlarından atarak, Tobol ve İşim ırmakları çevresinde yerleşmişlerdir. Aynı sahada kurulduğu bilinen Sibir Hanlığı (16. asır)'nın da başkenti Sibir adını taşıyordu. Bu kelime zamanla çok geniş bir coğrafyayı ifade etmiştir (Sibirya). Ruslar'ın önce Sibir (İsker) şehrini ele geçirerek bölgeye verdikleri bu ad, Rus harekâtı doğuya ilerledikçe daha geniş sahaları göstermiş, böylece Sabar Türkleri'nin hâtırası günümüze kadar yaşamağa devam etmiştir. 503 yılında Doğu Avrupa'da Bulgar gruplarını hâkimiyetleri altına alan ve Sabarlardan kalabalık bir kütlenin 515 sonlarında İdil-Don arasında ve Kafkasların kuzeyindeki Kuban boylarına yerleşmesiyle Bizans ve Sasani İmparatorlukları ile komşu olan Sabarlar, Doğu Avrupa tarihinde önemli roller oynamışlardır. Balak (Belek?) idaresinde büyük çapta askerî faaliyet gösteren Sabarlar'ın, Sasaniler'le anlaşarak, Bizans'a karşı savaştıkları (516), Ermeniye bölgesine akınlar yaptıkları ve arkasından Anadolu'ya girerek Kayseri, Ankara, Konya dolaylarına kadar ilerledikleri bilinmektedir. Sasaniler'le yaptıkları savaşlarda hayli yıpranan Sabarlar, 557'ye doğru da Avarlar'dan ağır bir darbe yemişlerdir. Kısa süre sonra ise Sabar sahası, Kara Deniz'e kadar hâkimiyet sahasını genişleten Göktürk idâresine girmiştir. Güney Kafkasya'daki hâkimiyetlerine de 576'da Bizans tarafından son verilen Sabarlar, Kür nehrinin güneyine yerleştirilmişlerdir. 7. yüzyıl ortalarına kadar dağınık halde yaşamışlar, bu sıralarda ortaya çıkan Hazar Hâkanlığı'nın esas kütlesini teşkil etmişlerdir.
469 Son Hun başbuğu İrnek: 455 bozgunu ardından İrnek, artık Orta Avrupa'da tutunamayacağı inancıyla, kendisine bağlı Hun kütleleriyle Karadeniz'in batı kıyılarına döndü (469). Bu Avrupa Hun İmparatorluğu'nun tarihe intikali anlamına geliyordu.

470 Ak Hun hükümdarı Kün-Han'ın Gupta Devleti'ni ortadan kaldırması: Yazdgird II zamanının (438-457) sonlarına doğru Uar-Hun/Ak Hun'ların başında bulunan Eftal (Abdel) hânedanından, Kün-han İran iç işlerine karışarak, himâyesine aldığı valîahd Peroz (Fîrûz)'u Sasani tahtına çıkarmış (458­484), hâkimiyetini Kuzey Hindistan'a doğru genişleterek orada, başında Skandagupta'nın bulunduğu Gupta devleti'ni dağıtmıştı (470'e doğru).

484 Ak Hun/Eftalitler, Ceyhun kıyılarında Sasaniler'i mağlûp ederek Herat bölgesini aldılar ve Sasaniler'i yıllık vergiye bağladılar.
VI. yüzyıl
534 Tabgaç Devleti'nin ikiye bölünüşü: 480'den itibaren Kuça ve etrafını Juan-juanlar'a kaptıran ve 494'de başkenti, Devlet meclisinin muhalefetine rağmen, bozkır bölgesinden güneydeki Çin merkezi Lo-Yang'a nakleden İmparator Hong II (Hio-wen, 471-499), Türk töresine karşı ağırlık kazanan bu soysuzlaşmayı (479'da yalnız başkentte 100 tapınak ve 2000'den fazla rahip bulunuyordu) 495 yılında, Türk örfünü, geleneklerini, giyimini, Tabgaç dilini ve hattâ yazışmalarda Türkçe tâbirlerin kullanılmasını yasaklamakla tamamladı. Tabiatiyle Türk atalarının askerî vasfını kaybeden Tabgaç devleti, yeni bölgenin ve yerli Çin halkının yol açtığı iktisâdî ve sosyal sebeplerden de gittikçe gücünü kaybetmekte idi. Bütün Kuzey Çin'e hükmetmiş olan bu devlet 534'e doğru (Ho-nan'da) Doğu Weileri ve (Ç'ang-an'da) Kuzey veya Batı Weileri olarak ikiye ayrıldı ve kısa zaman sonra bütün arazileri Çinli hânedanlara intikal etti.
540-550 Son Gupta imparatoru Vishnugupta'nın saltanatı.
550-557 Tabgaç Devleti ve siyasi varlığının tarihe intikali: 534 yılındaki bölünmenin ardından hızla Çinlileşen ve Çin siyasi ve kültürünün tesiri altına giren bu iki Tabgaç devleti'nin toprakları Çinli sülalerlerin eline geçti. Doğu Weileri'nin siyasi hakimiyeti ve toprakları yerini Ts'i/Ch'i sülalesine (550­557), Batı Weileri'nin siyasi hakimiyeti ve toprakları ise yerini Chou sülâlesi (557-581)'ne terketti. Böylece Tabgaçlar siysi tarihten silindiler.

552-745 "Türk" kelimesini Türk devletinin resmî adı olarak ilk kullanan siyasî teşekkül Göktürk hâkanlığı: Türkler, Yuan-Yuan İmparatorluğu'nu yıkarak Türk Hanlığı'nı kurdular. Bu Türk Hanlığı, şeklî olarak Batı ve Doğu diye iki Hanlığa bölünecektir.
552 I. Göktürk Kağanlığı'nın kurucusu Bumin Kağan öldü.
552-582/630 I. Göktürk Kağanlığı: Göktürk devletinin kurucu yabgusu Bumin, bir "Töles" isyanını bastırdıktan sonra (546), Juan-juan hükümdarı ile eşdeğer olduğunu göstermek için onun kızıyla evlenmek istemiş, fakat bu isteği reddedilmiştir. Bunun üzerine bir Tabgaç prensesi ile evlenen Bumin, vurduğu ağır darbe neticesinde Juan-juan devletini yıkmış (552 başları) ve resmen "İl-kagan" unvanını alarak, Ötüken (Eski Hun İmp.nun başkent bölgesi) merkezli müstakil Göktürk Hâkanlığı'nı kurmuştur (552). Kendi manevî ağırlığı altında olmak üzere devletin Batı kanadının idaresini kardeşi İstemi (İştemi, She-ti-mi 552-576)'ye veren Bumin, aynı yıl içerisinde (552) ölmüştür. Batı kanadında İstemi, doğunun yüksek hâkimiyetini tanıyan ve fetihlerine devam ederken, Ötüken'de (Doğu kanadının başına da) Bumin'in oğulları K'o-lo (Kara) ve arkasından da kardeşi Mu-kan (553-572) geçmiştir. Mu-kan ve İstemi'nin başında bulunduğu Göktürk hâkanlığı bu devrede haşmetli çağına ulaşmıştır.

552-576 I. Göktürk Kağanlığı'nda İstemi (Batı kanadı kaganı 552-576) ve Mukan (Ötüken'de doğu kanadı kaganı 553-572) dönemi.

552 576 Bumin'in oğlu Göktürk devletinin batı kanadı kağanı İstemi (552-576) dönemi: İstemi'nin kumandası altındaki imparatorluğun bu batı ordusu da, kendi bölgesinde harekâtlara devam etti. Kısa sürede Altayların batısını Isık göl ve Tanrı dağları'na kadar hâkimiyeti altına aldı. Askerî ve siyasî faaliyet ve temasları sonucu Bizans ve Sasani gibi dönemin iki büyük imparatorluğunu Göktürk politikası izinden yürümeye zorladı. Böylece Göktürk hâkanlığını bir dünya devleti payesine yükselmiş oldu. İstemi İpek Yolu'nu ve ticaretini ele geçirmek için, Sasaniler ile işbirliği yaparak Ak-Hunlar'ın siyasi varlığına son verdi (557) ve bu amacına ulaştı. Ak-Hun toprakları iki devlet arasında paylaşıldı. Böylece Fergana'nın bir kısmı, Batı Türkistan'ın güneyi, Kâşgar, Hoten vb. bölgelerin Göktürkler'e intikali ile İç-Asya kervan yolu (İpek Yolu) da üçüncü defa Türkler'in eline geçmiş oluyordu.

553 572 Bumin'in oğlu Göktürk Devleti'nin doğu kanadı kağanı Mu-kan (553-572) dönemi: 555 yılında son Juan-juan kalıntılarını da ortadan kaldıran Mu-kan kağan, doğudaki K'i-tanlar'ın ve kuzeydeki Kırgızlar'ın ülkelerini de hâkimiyet sahasına dahil etti. Arkasından Çin'e yönelerek; önce Çin'de Tabgaçlar'ın yerine geçmiş olan Chou hânedanı (557-581) ve sonra da diğer Çinli Ts'i (Ch'i) hânedanı (550-557)'nı baskı altına aldı. Bu suretle batıda İstemi'nin harekâtlarından bunalan ve Göktürkler'e karşı Çin'den yardım isteyen Ak-Hun Eftalit Devleti'ne ve Maveraünnehir bölgesine Çin askerî desteğini kesmiş oldu. 100 bin kişilik büyük bir orduya malik olan Mukan kaganın, 564 yılında Ts'i'nin başkenti Tsin-yang'ı muhasara ettmesiyle Göktürk baskı ve nüfuzunu daha bir şiddetle üzerinde hisseden Çin Chou imparatoru Wu-ti, Göktürk baskısını Mukan'ın kızı Aşina ile evlenmek suretiyle (568) hafifletebildi. Görüldüğü üzere kısa sürede İmparatorluğun Doğu kanadı, başta Çin olmak üzere bölgede Göktürk hâkimiyetini gerçekleştirmiş oldu.
553-568 Türkler ve Sasaniler, Eftalitleri ortadan kaldırmak için ittifak ettiler.
557 Eftalit/Ak Hun Devletinin, hakimiyetinin sonu: İran'da Anûşîrvân büyük bir devlet adamı olarak belirdikçe, Ak Hun-Eftalitler sönükleşti. 552 yılında Orta Asya'da Göktürk hâkanlığı kurulup İstemi Yabgu, Maveraünnehir bölgesinde faaliyete geçtiği zaman ise, iki büyük imparatorluk arasında sıkışan Ak Hun-Eftalit Devleti'nin, Göktürkler'in mücadeleye giriştikleri Juan-juanlar'la olan siyâsî ve sıhrî râbıtaları da fayda vermedi. Anûşîrvân ile İstemi'nin ortaklaşa hareketleri neticesinde Ak Hun iktidârı yıkıldı ve ülke Göktürkler'le İranlılar arasında paylaşıldı (557). Son temsilcisi Ak Hunlar olan ve üç kol hâlinde gelişmiş olan Hun siyâsî hâkimiyeti -Kafkasya'daki (Derbend kuzeyi-Hazar denizi arasında) Hunlar'ın Hazar Hâkanlığı idaresine girinceye kadar süren kısa hâkimiyetleri dışında- bu suretle tarihe karışmakla beraber, Hunlar'a mensup Türk soyundan çeşitli kütleler, büyük Hun çağında şahsiyetini bulan zengin kültürleri ile göreceğimiz gibi, Asya, Avrupa ve Afrika kıt'alarında, Tabgaç, Göktürk, Türgiş, Karluk, Uygur, Oğuz, Bulgar, Sabar, Hazar, Kuman Peçenek vb. gibi türlü adlar altında ve yeni, güçlü devletler, imparatorluklar kurarak yaşamağa devam etmişlerdir. Türk milleti denilen büyük âilenin çocukları olan bu kütleler, aynı zamanda Rus, Macar, İslâv-Bulgar, Romen, Gürcü devletlerinin kuruluş ve gelişmelerinde başlıca rol oynamışlar ve daha sonraki bütün Türk-İslâm siyâsî teşekküllerine askerî, hukûkî ve sosyal yönlerden ana kaynak vazifesini görmüşlerdir.
557 579 Çin'de Chou sülâlesi, Türk Tabgaçlar'ın yerini aldı. Göktürk kaganı Mukan tarafından ortadan kaldırıldı.

558 805 Avar Hâkanlığı: Frank Krallığı ile Bizans imparatorluğu arasında Orta Avrupa'da, Hun, Sabar ve Ogur kalıntılarının bir karışımı olarak kurulan devlet, bölgedeki çeşitli Germen ve İslâv kabîlelerini de hâkimiyeti altına alarak 250 yıl Avrupa siyasetine yön vermiştir. Hâkimiyet sahası bugünkü Macaristan, Arnavutluk, Hırvatistan, Çekoslovakya, Avusturya ve güney Almanya'yı kapsamaktaydı. Avrupa Avar hâkanlığı kurucularının Türklüğü, araştırmalar ilerledikçe daha da kesinlik kazanmıştır. Asıl çekirdeğini Türk unsurunun teşkil ettiği Avar ordusunda, kalabalık Germen ve İslâv yardımcı kıtaları da kullanılmaktaydı. Avar Hâkanlığı'nın özellikle İslâv kavimleri üzerinde büyük tesiri olduğu anlaşılıyor. 4. yüzyıla kadar Germen Got'ların, daha sonra Hun İmparatorluğu'na bağlı olarak Türkler'in hâkimiyetine giren İslâv topluluklarının tarihi o zamandan itibaren aşağı yukarı "Türk tarihinin bir parçası" durumuna girmiştir. Kalabalık İslâv kütlelerinin çeşitli Doğu Avrupa bölgelerine ve Balkanlar'a dağılması hâdisesi daha çok Avarlar devrinde vukua gelmiş ve bu büyük ölçüdeki göçler "Avar hâkanlığı'nca ihtiyaç duyulan toprak mahsullerini elde etmek için onlara tarım işleri, aynı zamanda, sınır bekçiliği yaptırmak maksadı ile" Avar idaresi tarafından hazırlanmış ve tatbik edilmiştir. Bu suretle türlü İslâv kabileleri bugünkü Çekoslavakya'ya, Elbe nehri boyuna, Dalmaçya kıyılarına, Balkanlar'a sevkedilmişlerdir. Böylece, 584'de piskopos Suriyeli Johannes'in ifâdesi ile "Eskiden ormanlardan dışarı çıkmağa cesaret edemezken, Avarlar sayesinde savaşa alışan ve altun, gümüş, at sürüsü sahibi olan İslâvlar'ın" sistemli göçürülmeleri yolu ile günümüz Orta ve Doğu Avrupa etnik haritasının Avar hâkanlığı tarafından çizildiği anlaşılmaktadır. Bugün Kafkaslar'da yaşayan Avar zümresinin de onların torunları olduğu kabul edilir.

567-569 Göktürk-Bizans yakınlaşması ve ittifakı: Akhun topraklarını paylaşmada istediğini elde edemediğini düşünen Sasani Anuşirvan, İpek Yolu ticaretinde Göktürkler'e sıkıntı çıkarmaya başladı. İstemi, Sasanilerle uzlaşma ümidinin kaybolduğunu görerek Bizans'la ittifak siyasetine yöneldi. Bu amaçla İstanbul'a bir heyet gönderdi (567. Heyet başında Sogdlu bir ipek tâciri ve diplomatı olan Maniakh bulunmaktaydı). Bu, Orta Asya'dan Bizans (İstanbul)'a giden tarihin kaydettiği ilk resmî heyet idi. Türk heyetini ilgi ile karşılayan imparator Justinos II, kendisine gönderilen "İskitçe (yani Türkçe) " mektuptan ve Maniakh'dan dinlediği şekliyle meselenin ciddiyetini anlamış ve bir ittifak andlaşması için de Türk hâkanına umûmî vâli Zemarkhos başkanlığında bir heyet göndermiştir (569 Ağustos başı). Karadeniz-Kafkaslar-Hazar Denizi-Aral gölü arasından Talas yolu ile Tanrı dağlarındaki Ak Dağ (Altun Dağ)'daki Türk hâkanının huzuruna çıkan heyetle bir anlaşma yapılmış ve İstemi siyasetinde başarı sağlamıştır.
6. yüzyıl sonları Eftalitler, Avar Hanlığı'nı kurmak üzere batıya Rus steplerine göçtüler (6. yüzyıl sonları).
570 Hz. Muhammed (a.s.)'in dünyayı teşrîfleri.
Nisan 571 Hazret-i Muhammed (a.s.) doğdu (20 Nisan 571).
572 Mukan Kagan'ın ölümü: İstemi'nin faaliyetleri de dâhil, imparatorluk adına yapılan bütün faaliyetlerin, kendi adına yapıldığı Doğu Göktürk hâkanı Mukan 572'de öldü. Devleti muazzam bir genişliğe ulaştıran Mukan'ın hâtırası Orhun Kitabeleri'nde aksini buldu. Bu büyük hâkanın Ötüken'de düzenlenen muhteşem cenâze töreninde, Bizans imparatorluğu da dahil, komşu devlet ve kavimlerin heyetlerinin de hazır bulunması, devletin ulaştığı saygınlığın bir işaretiydi. Mukan'dan sonra da bu saygınlık devam etmiştir. Zira Mukandan sonra devletin başına geçen kardeşi T'a-po (572-581)'yu tebrik için, 100 bin top ipek hediye gönderen Chou imparatoruna ve yine çeşitli hediyeler gönderen Ts'i (Ch'i) imparatoruna Türk hâkanı, "Oğullarım" diye hitap etmekteydi. Bu, bütün Kuzey Çin'in Türk himâyesine alındığının da bir göstergesiydi.

572-581 T'a-po kagan ve Göktürk Devleti'nin merkez hâkanlığı (Doğu kanadı)'nın ikiye bölünüşü: Mukandan sonra merkezdeki doğu kanadının başına geçen kardeşi T'a-po (572-581), sınırları oldukça genişlemiş olan Göktürk Devleti'nin, kendi idâresindeki Doğu kanadını da yine ikiye böldü. Bu Doğu'nun doğusuna, kardeşi K'o-lo'nun oğlu Şe-t'u (İşbara)'yu, batısına da küçük kardeşi Jo-tan'ı "kagan (küçük kagan) " unvanları ile tayin etti. Kendisi de bir Ts'i prensesi ile evlenme sevdasına kapıldı. Üstelik, bir Buda heykeli ve tapınağı yaptırarak, Türk içtimâî hayatına uygun olmadığı eskidenberi bilinen Budizm'i ülkede himâyeye kalkıştı. Dış politikada da yanlış adımlar atıldı. Göktürk haşmeti zevâle yüz tutmuş gibi idi. Ts'i Devleti'nin, Chou hânedanı/devleti tarafından yıkılması (577) üzerine, oradan kaçarak kendisine sığınan bir Ts'i prensini "Çin kaganı" ilân etmesi, Choular'la aranın açılmasına sebep oldu. Bu sebeple kalabalık bir ordu ile "Pekin" bölgesine doğru ilerleyen T'a-po, kendisine bir Çinli prenses vaad edilerek durduruldu. Ayrıca Choulular, Ts'i prensi'nin de kendilerine teslimini şart koşmuşlardı. Bu isteği doğrudan değil de, bir av esnasında Ts'i prensinin kaçırılmasına göz yumarak dolaylı yoldan yerine getirmesi, millet nazarında T'a-po'nun itibârını sarstı.

572-591 Sasanîler'e karşı Türk-Bizans ittifakı ve Sasani-Bizans çatışmalarından istifade ile Göktürkler'in Azerbaycan'a hakim olmaları: Bu çatışma sırasında hâkimiyetini Harezm üzerinden Kafkaslar'ın kuzeyindeki Kuban ırmağına kadar yaymağa çalışan Göktürkler, Azerbaycan'a da girmişlerdi. Fakat batı istikametindeki bu Göktürk ilerleyişi ve Sasaniler'e karşı ortak hareket, Bizans'ın da bölgedeki bazı plan ve siyasetleri sebebiyle gecikmiş ve ancak Ânûşirvân'ın oğlu "Türk-zâde (İstemi'nin torunu) " lakaplı Ormuzd IV (579-590)'un son yıllarında (588) yapılabilmiştir [s.101]. Bu gecikmenin sebebi, Bizans'ın, Göktürkler'in düşmanı olan Avarlar'a himâye ile kucak açması ve Göktürkler'in bağlantı kurarak destek almak istediği Güney Kafkasya'daki Sabar Türk kütlesini 576'ya doğru dağıtarak Göktürk ilerleyişini ve hızını kesmek istemesidir.
576 Hazarlar: Türkler'in, Kafkaslar'ı istilası ve Hazar Hanlığı'nı kurmaları.
576 Göktürk batı kanadı kaganı İstemi öldü: Merkezde (Doğu Göktürk) yaşanan iç sarsıntılara bir de Batı kaganı İstemi'nin ölümü eklendi (576). "Ben, esirlerimiz olan Uar-Huniler'in hangi yoldan Bizans'a gittiklerini biliyorum.... Bize karşı gelmek cesaretini gösteren Alanları, On-ogurları görüyorsunuz. Roma'ya da geleceğiz" diyerek, Göktürk sınırlarının Kafkasya'nın kuzeyine ulaştığını ortaya koyan İstemi, hedefte Bizans'ın olduğunun işaretini vermiş ve bunu gerçekleştirmek için de Kırım'daki Bizans'a ait Kerç (Bosporos) kalesini ele geçirmiştir (576). Bu tarih aynı zamanda, Mançurya sınırlarından başlayarak Karadeniz'e kadar uzanan Göktürk hâkanlığının, genişlemesinin son noktasına ulaştığı tarihdir.
576 İstemi Kaganın Kırım'daki Bizans'a ait Kerç (Bosporos) kalesini ele geçirmesi.
576-603 Tardu Kagan: İstemi'den sonra Batı kanadının başına oğlu Tardu (576-603) geçti. Cesaret ve savaşçılığı babasını hatırlatmakta idiyse de, T'a-po'nun açmış olduğu ayrılık çizgisini, siyasî ihtirasları sebebiyle büsbütün derinleştirmekten kurtulamadı. Doğu Kanadında İşbara'nın hakimiyetini kabul etmeyen Ta-lo-pien, Çin yönlendirmesiyle Tardu'nun yanına geldi. Siyâsî ihtiras peşine düşen Batı yabgusu Tardu, Doğu'daki yeni hâkanla devletin tamamına hakim olmak için mücâdeleye başladı.
581 Göktürk doğu kanadı kaganı T'a-po öldü: T'a-po kagan, 581'de ölürken kendi oğlu yerine Talopien'nin hâkan olmasını istediyse de, Toy/Devlet Meclisi bu isteği reddederek (zira Talopien, Mukan kagan'ın, asil, yâni Türk soyundan olmayan hanımından idi) T'a-po'nun yerine K'o-lo'nun oğlu İşbara hâkanlığa getirilmiştir.

581-587 İşbara kagan: Tapo'dan sonra Merkezdeki Doğu Hâkanlığının başına geçen İşbara karısının telkinlerine kapılarak Çin'e, Sui Hanedanı'na karşı ordu sevketti. Kendisi bir Chou prensesi olan Ts'ien-ki, Choular'ı altederrek iktidarı devralan Suiler (581-618)'den intikam almak istiyordu. İşbara'nın iç karışıklıkları bertaraf etmeden Çin üzerine yönelmesi Göktürk Devleti'nin 582 yılında kesin olarak ikiye bölünmesi sonucunu verecektir (bkz.: 582, 587).

582 Çin entrikaları ve I. Göktürk Hâkanlığı'nın, Batı ve Doğu Göktürk hakanlığı olmak üzere resmen, kesin olarak ikiye ayrılması: Bumin kagan zamanında idarî olarak şeklen ikiye ayrılmış olan Göktürk hâkanlığı, 582 yılına gelindiğinde Doğu'da İşbara, Batı'da ise Tardu idaresinde iki kanad şeklinde idi. Bu arada dahili sıkıntı ve çalkantılar yaşanmaktaydı. Her iki kagan da bir diğerini 582 kabullenmek istememekteydi. Buna Çin entrikaları da eklenince kaçınılmaz sonuç gerçekleşti. Zira İşbara'nın Çin'e ordu sevkine Sui imparatoru Wen-ti, Çin şehirlerinde imtiyazlı ticaret hakkına sahip 10 bin kadar Türk'ü Çin'den uzaklaştırarak karşılık verdi. Bunun üzerine İşbara Çin'e sefer düzenledi. Çinliler entrikalarını daha da arttırdı. Wen-ti, yabgu Tardu'ya altın kurt başlı bir sancak göndererek, onu Göktürk hâkanı olarak kabul ettiğini bildirdi. İhtirâsı alevlenen ve İşbara'nın Çin'e karşı ortak askerî harekât isteğini reddeden Tardu, hâkanlığın Doğu kanadının yüksek hâkimiyetini tanımadığını ilân etti (582). Böylece Göktürk hâkanlığı resmen ikiye bölünmüş oldu. Bu entrikaları ile, 350 yıldanberi ilk defa Çin'de siyâsî birliği kuran ve daha sonra iktidara gelecek olan kudretli T'ang sülâlesine siyasî zemin hazırlayan Sui sülâlesi, Çin'de iktidarını pekiştirirken, Türk hâkanlığı da: İşbara idaresindeki Doğu Göktürk hâkanlığı ve Tardu idaresindeki Batı Göktürk hâkanlığı adıyla ikiye ayrılıyordu.
582 Bizanslı tarihçi Agathis'in ölümü.
582-630 Göktürkler'in Batı ve Doğu Göktürkleri olmak üzere iki ayrı devlete bölündükleri dönem.
587 Doğu Göktürk hakanlığının Çine tabi olması ve İşbara kaganın ölümü: İşbara, Tardu'nun istiklâlini ilân etmesinden sonra birçok cephede mücadele etmek mecburiyetinde kaldı. Çinli diplomat-general Ç'ang-sun Şeng ile mücadele yanında onun kışkırttığı Türk kumandanlarıyla da mücadele ediyordu. Yine Ta-lo-pien'e bağlı oldukları gerekçesiyle, bazı yüksek rütbeli kumandanlarını, gerek vazifeden uzaklaştırmak, gerekse de cezalandırmak yoluyla bertaraf etmekteydi. İşbara, gücünden çok şey kaybettiğini görmüş ve özellikle de Tardu-Ta-lo-pien ikilisinin tehdidini yakından hissetmekteydi. O da Tardu gibi Çin Sui imparatorundan askerî destek ve barış istemek zorunda kaldı. Türk hâkanının isteklerini memnuniyetle kabul eden Wen-ti, yardım ve barış görüşmeleri için adamları diplomat Yü K'ing-tsi ve Ç'ang-sun Şeng'i gönderdi. Bu iki Çinli, Türk başkentinde Türk hâkanınan hakaret edecek kadar ileri gittiler, ses çıkarılamadı. "Çin imparatorunun oğlu" olduğunu kabul eden hâkanı "Ç'en/ bende" ilân ettikten sonra ülkelerine döndüler. Bütün bu gelişmeler neticesi Doğu hâkanlığı Çin hâkimiyeti altına girmiş oldu. Gelinen noktayı yeterli görmeyen Çin imparatoru, daha da ileri giderek Türkler'i, Çince konuşmaya, Çinliler gibi giyinmeğe, onların âdetlerini kabule teşvik ve mecbur etmesi için İşbara'ya baskıda bulunmaya başladı. İşbara'nın kültürel asimilasyon amacını güden W'en-ti'ye verdiği cevap, Türk millî kültür tarihi açısından dikkate değer ibretler içermektedir: "Size bağlı kalacak, haraç verecek, kıymetli atlar hediye edeceğim. Fakat dilimizi değiştiremem, dalgalanan saçlarımızı sizinkine benzetemem, halkıma Çinli elbisesi giydiremem, Çin âdetlerini alamam. İmkân yoktur, çünkü bu bakımlardan milletim fevkalâde hassastır, âdetâ çarpan tek bir kalp gibidir". Ancak siyaseten de olsa İşbara şunu da ilâve etmekten geri duramamıştır: "Sui imparatoru dünyanın gerçek hâkimidir. Gökte iki güneş olmadığı gibi, yerde de iki hükümdar olmamalıdır". Büyük Göktürk hâkanlığının parçalandığı, tâbî kütlelerin ayaklandığı/ayrıldığı, Türk kütlelerinden bazılarının Çin'e ilticâya başladığı, hükümdar âilesi mensuplarının birbirine girdiği bu karışık devrede İşbara öldü (587). Yerine kardeşi Ç'u-lo-hou (=Ye-hu kagan) ve arkasından da Toy tarafından Tulan (588-600) hâkan seçildiyse de kötü gidişatın önüne geçilemedi.
588-599 Batı Göktürk kaganı Tardu'nun batıdaki başarıları: Hoten bölgesini hâkanlığa bağlamış olan Tardu, Ormuzd IV "Türk-zâde" zamanında (İran-Bizans mücadeleleri esnasında) İran iç işlerine müdahalelerde bulunmuştur. Derbend kuşatılmış, yine bir Göktürk ordusu da Herât ve Bâgdîs havâlisine girmiştir (588-599). Bu Türk ordusunu durdurmayı başaran Sasani kumandanı Bahram Çûpî, Ormuzd IV'u tahttan indirerek, onun oğlu Hüsrev Perviz'i İran tahtına oturttu. Ancak onun da kaçması üzerine kendisini "Şehinşâh" ilân ederek Sasani tahtına oturan Bahram, Bizans karşısında yenilince ülkesinde tutunamadı ve Göktürkler'e sığındı. Tardu'nun bu başarıları Bizans karşısında psikolojik bir üstünlük sağllıyordu. Yine Çin kaynaklarının ifadesine göre Ötüken, Kuzeybatı Moğolistan, Aral havâlisi, Kâşgar, Maveraünnehir ve Merv'e kadar Horasan havâlileri üzerinde hâkim bulunan ve ulu hâkan olarak "Bilge Kagan" ünvânını taşıyan Tardu, Bizans İmparatoru Maurikios'a bu üstünlüğünü yazdığı mektubun başlığında şöyle ifâde etmiştir: "Dünyanın yedi ırkının büyük başbuğu ve yedi ikliminin hükümdarı Hâkan'dan Roma imparatoru'na.".

588-600 İşbara'dan sonra Doğu Göktürk hâkanlığı tahtına kardeşi Ç'u-lo-hou (=Ye-hu kagan) ve arkasından da Toy tarafından Tulan (588-600) hâkan seçildi.
VII .Yüzyıl
600 Çinli Sui imparatoru Wen-ti'nin de kışkırtmasıyla, 582 yılında hâkanlığın Doğu kanadının yüksek otoritesini tanımayan ve batıda kendi istiklâlini ilân eden Tardu, her iki kanadı da kendi idâresinde birleştirme çabası içindeydi. Çin'in, Tulan hâkan'a karşı kardeşi K'i-min (T'u-li)'i tutarak Doğu hâkanlığını karıştırması üzerine Çin'e karşı sefere çıktı. Çinli general Ç'ang-sun Şeng'in su kaynaklarını zehirlemesi sebebiyle, büyük asker ve at kaybına uğradı (600).

600-609 Tulan'ın ardından Doğu Göktürk hâkanlığı tahtına K'i-min (=T'u-li) oturdu: Başta Ç'ang-sun Şeng olmak üzere Çin'in amacı, Göktürk hâkanlığını çökertmek ve hatta Türk kültür ve varlığını yok etmek idi. Bu amaçla raporlar hazırlanmakta, Göktürk âilesi birbirine düşürülmekte, entrikalar çevrilmekte idi. Çin'in muvafakati ile Tulan'dan sonra tahta Ye-hu'nun oğlu K'i-min (=T'u-li, 600-609) geçirilmişti. Karısı bir Çinli prenses (Ts'ien-kin) olan K'i-min, Doğu hâkanlığını da hâkimiyeti altına almaya çalışan Tardu'ya karşı kullanılmakta idi. K'i-min, tam bir Çin kuklası idi. 607 tarihli bir mektubunda "Haşmetpenâh'ın âciz bir bendesi" olduğunu söyleyen K'i-min, daha da ileri giderek, atası İşbara'nın kabul etmediği "Türk kavmini Çinliler gibi yapmağa hazır bulunduğunu" ifade edebiliyordu.

603 Batı Göktürk hakanlığında iç isyanlar ve Tardu'nun ölümü: Batıdaki üstün başarılara karşın, Doğuda Çin entrikalarının da kışkırtmasıyla birbirleriyle mücadele eden Doğu-Gök Türk hâkanları Tulan ve K'i-min'e karşı, Tardu'nun sert bir tutum takınması, başta Tölesler olmak üzere Türk boyları ve yabancı kavimlerin isyanlarına sebep olmuş, bu iç isyanları bastırma uğrunda mücâdele ederken Kuku-nor havalisinde Moğol T'ü-yü-hunlar arasında kaybolmuştur (603).
603-619 Batı Göktürk kaganı Ho-sa-na (Ç'u-lo Kagan) ve Suilerle işbirliği: İsyanların arttığı, nizamın bozulduğu Batı Göktürk hâkanlığının başına getirilen Tardu'nun torunu Ho-sa-na, Doğu hâkanlığına karşı Suiler'le işbirliğine kalkmış, hatta ülkeyi terkederek Çin sarayında yaşamağa başlamıştır. Doğu Göktürk hâkanı Şi-pi kagan bunu teslim alarak öldürtmüştür (619). H'o-sa-na'dan sonra Toy, Tardu soyundan Şi-koei'yi hâkanlığa getirmiş, düzelmeğe başlayan asâyiş ve nizam, Tardu'nun küçük torunu T'ong Yabgu (619-630) zamanında gerçek anlamda sağlanabilmiştir.
609-619 K'i-min'in yerine oğlu Şi-pi (Shih-pi) kagan Doğu Göktürk tahtına oturdu (609-619): Şi-pi, babasından dişli çıkarak, Çinli bir prensesle evli olmasına rağmen, onu Türk menfaatleri için Çin'e karşı bir paravan olarak kullanmayı başardı. Çin'in Göktürk iç işlerine müdahalesini önleyen Şi-pi, 5-6 yıl gibi kısa bir zamanda Doğu Hâkanlığı topraklarındaki karışıklıkları bertaraf ederek, batıda Tibet'e, doğuda da Amur nehrine kadar tekrar itaat altına aldı (615). Endişeye kapılan Sui hükümdârı yeni fitne planlarını devreye soktu. Fakat hâkan bu tuzaklara düşmedi. Çin'e verilen yıllık harac kesildi. Çin'e karşı savaş hazırlığı başladı. Şi-pi'nin amacı, kuzey eyaletlerini gezmeye çıkan Çin Sui hükümdarı Yang-ti'yi yakalamaktı. Fakat hâkanın Çinli karısı İ -ç'eng tarafından haber ulaştırıldı ve Yang-ti süratle geri dönmeye başladı. Takipçi Göktürk süvarilerince Şan-si'de Yen-men (bugünkü Tai-hien) mevkiinde kuşatılan ve üzüntüsünden ağladığı rivayet edilen hükümdarın imdadına yine bu Çinli prenses yetişti. Prenses İ -ç'eng, Göktürk ülkesinde büyük bir isyan çıktığı şâiyasıyla Türk ordusunun geri çekilmesini sağladı (615).

615-619 Doğu Göktürk kaganı Şi-pi'nin Çin iç siyasetine müdahalesi ve Sui Hanedanı'nın sonu (618): Sui kralı Yang-ti'nin 615 yılında Göktürk ordusu karşısında zor duruma düşmesi Çin'de iç karışıklıklara sebeb oldu, dahilî muhalefet gittikçe yoğunlaştı. Bu sefer de Çin ileri gelenleri Göktürkler'e sığınmaya başladılar. Şi-pi, şimdi Çin siyasetini, karşı silah olarak Çin'e karşı kullanmaya başladı: Şi-pi, Çin sarayını yağmalayarak ele geçirdiği değerli eserleri Türk hâkanına sunan Liang Shi-tu'yu "Çin kaganı, 617" ilân ederek, kendisine kurt başlı bir sancak verdi. Liu Wu-Chou adlı diğer bir kumandanı da "Batı Çin kaganı" ilân ederek, Suiler'e karşı sefere çıkardı. Şi-pi'nin siyâsî faaliyetlerinden tarihî bakımdan en önemlisi ise, Çin umûmî vâlilerinden Li Yüan'ı desteklemesi olmuştur. Onunla yapılan bir anlaşma sonucu; Türk ordusunun da yardımı ile Li Yüan, Suiler'i Çin tahtından uzaklaştırmış, başkent Ç'ang-an'daki imparatorluk servetini Türk hakânına takdim etmiş, 30 bin top ipek ve yıllık vergi vermeyi kabul etmiştir. Bu suretle Türk desteğini alan, Sui sülâlesini iktidardan uzaklaştıran Li Yüan, Çin'de 300 yıl kadar sürecek olan ünlü T'ang sülâlesi'ni (618-906) kurmuş ve kendisi de Kao-tsu (618-626) unvanı ile Çin imparatoru olmuştur.

618 906 Çin'de Sui Hanedanı'nın sonu ve Tang Hânedanlığı'nın kuruluşu: Doğu Göktürk kaganı Şi-pi'nin desteği ile Sui sülâlesini iktidardan uzaklaştıran Li Yüan, Çin'de 300 yıl kadar sürecek olan ünlü T'ang sülâlesi'ni (618-906) kurmuş ve kendisi de Kao-tsu (618-626) unvanı ile Çin imparatoru olmuştur.
619 İktidarı döneminde Doğu Gök Türk hâkanlığını Çin boyunduruğundan kurtaran Şi-pi kagan öldü.

619 621 Doğu Gök Türk hâkanlığında Şi-pi'den sonra yerine kardeşi Ç'u-lo (619-621) geçti. O 619- da kardeşi gibi Çin'e karşı sert bir siyâset gütmekteydi. Bu sefer T'ang sülâlesine karşı Sui sülâlesini destekleyen Ç'u-lo, karısı İ-ç'eng tarafından zehirlenerek öldürüldü.

619-630 Batı Göktürk kaganı T'ong Yabgu ve son istikrar: Şi-koei'nin ardından hâkanlığa Tardu'nun küçük torunu T'ong Yabgu getirilmiş ve onun zamanında gerçek anlamda iç istikrar sağlanabilmiştir. Akıllı ve cesur, mâhir bir savaşçı ve seçkin bir taktikçi olan T'ong-Yabgu, Tölesler (Orhun, Tola ırmakları ile Aral-Kafkaslar arasında bulunan)'i hâkimiyeti altına almış, güneyde Gandahar'a kadar ilerleyerek İranlılar'ı yenmiş, Çin ile dostane ilişkiler kurmuştur. Bir kaç yüz bin kişilik güçlü bir süvari ordusuna mâlik olan Batı Göktürk hâkanlığının merkezi, Talas şehri (bugünkü Evliyâ Ata)'nin 75 km güneydoğusundaki Bin-vul (Bin-bulak/bin pınar) mevkiinde idi.
620 Hz. Muhammed Peygamberlikle görevlendirildi.

621 630 Son Doğu Gök Türk kaganı Kie-li: Ç'u-lo'nun yerine geçen kardeşi Kie-li de prenses İ-ç'eng ile evlenerek onun kuklası olmuştur. Kie-li, Çin'e yaptığı plansız iki askerî teşebbüs başarısızlıkla neticelenince, millet nezdinde itibarını kaybetti. Tarduşlar, Bayırkular, Uygurlar ayaklandılar (627). Tarduş başbuğu İ-nan'ın darbeleri yıkıcı oldu, bu karışıklık ve isyan ortamı, birçok Çinli'nin tekrar Çin'e dönüşüne sebep oldu. K'i-tanlar ve diğer bazı kavimler Çin ile temasa geçmeye, sınır boylarında yaşayanlar Çin'e bağlanmaya başladılar. Göktürk hâkanı Kie-li, kuşattığı bir şehri mağlub olarak terkedip çekilirken, yakalanmış ve Çin başkentine götürülmüştür (630).

Eylül 622 Hz. Muhammed (a.s)'in Hz. Ebubekir ile Mekke'den Medine'ye hicreti (17/20/24 Eylül 622). Bu olay Hz. Ömer zamanında Hicri Takvim'inde başlangıcı sayılmıştır.

622 628 Herakleios'un Sasani başkenti Medâîn (Ktesiphon)'e kadar uzanan sürekli seferleri (622-628): Bizans seferleri ile Sasani imparatorluğu büyük sarsıntılar geçirmeye başlamış, böylece sonraki yıllarda İslâmiyet'in İran'da kısa sürede hakimiyet kurması için önemli bir zemin oluşmuştur. Bu duruma er-Rûm Sûresi'nde de işaret olunmaktadır.
624 Hz. Muhammed 15 Martta Mekkelilerle Bedir'de savaştı ve onları yendi (15 Mart 624).

625 Medineli Müslümanlarla, Mekkeli Müşrikler arasında Uhud Savaşı yapıldı (23 Mart 625). 627 Hendek Savaşı yaıldı. Medineyi muhasara eden Mekkeli Müşrikler yenildiler (31 Mart 627).
630 Medineli Müslümanlar, Mekke'yi Müşriklerden aldılar. Huneyn Savaşı yapıldı. Tebük Seferi düzenlendi. Hz. Ebu Bekir Hac kafilesi başkanı olarak Mekke'ye gitti.
630 Çinliler, Ötüken bölgesi (Doğu Göktürk hakanlığı toprakları)'ni işgal ettiler.
630 Doğu Gök Türk hakanlığı'nın yıkılışı: Son kağan Kie-li'nin ölümü ardından Tang imparatoru T'ai-tsung (627-649), kendini aynı zamanda "Gök Türk Kaganı" ilan etti. Böylece 630
tarihinde resmen Doğu Göktürk istiklâli sona ermiş oldu. Hâkanlığa bağlı kabileler ve yabancı topluluklar dağılmış, herkes başının çaresine bakmaya başlamış, kimisi de çareyi Çin'e sığınmakta bulmuştur. Aşina âilesinden gelen bazı kaganlar ise, Çin sarayının emrinde olarak saraya hediyelerle sadakat ziyaretleri yapan, imparatordan çeşitli unvanlar alan birer kukla durumuna düşmüşlerdir. Göktürk tebası Türkler, Kuzeybatı Çin'de (Ordos) Sed boyunki "6 Eyalet" bölgesine yerleştirildi. Çinlileşmesi de beklenen bu Türkler 50 yıl boyunca kimliklerini unutmamışlar, hatta bazı ufak başkaldırılarda da bulunmuşlardır: Aşina soyundan bir prens, Altaylar'da Türk hâkanlığını ihyâya çalışmış (646-649), On-oklar'ın başında bulunan Göktürk hükümdar soyundan Tu-çi kendini "kagan" ilan ederek, Tibetliler'le ittifaka girişmiştir. Bu başkaldırılardan belki de en önemlisi ve dikkat çekici olanı, bir Göktürk prensi olan Kürşad'ın 639 yılındaki teşebbüsüdür.
630 T'ong Yabgu'nun ölümü ve Batı Göktürk hakimiyetinin sona erişi: Hâkanlığın bu son deminde yaşanan parlak yıllar, Nu-şi-pi ve Karluk isyanlarıyla gölgelendi. Üstelik T'ong Yabgu'nun, (To-lular eliği) amcası ile mücadelesi esnasında ölmesi (630) devletin sonunu getirdi. Nu-şi-piler kendi hâkanlarını seçmek istedilerse de, sonunda T'ong Yabgu'nun oğlu Se-Yabgu üzerinde birleşmişler, fakat bu seferde Tölesler'in ayaklanması devletin Çin'e bağlanması neticesini verdi. Merkezdeki Doğu Göktürkleri gibi batıdaki bu Göktürk hâkanlığı da çine tabi olmaktan kurtulamadı.

630-1016 Hazar Hâkanlığı: Sabarlar'ın devamı olan Hazarlar, 558-630 arası Göktürkler'in Batı'daki en uç kanadı idi. Kafkaslar ve Kara Deniz'in Kuzeyi, İdil-Özi, Çolman-Kiyev arasında hüküm sürmüşlerdir. Hâkanlığın ana toprakları İdilKafkaslar ve Don arasıdır. Yahudiliği benimseyen tek Türk zümresidir. 965 yılında Rus Knez Svyatoslov Hazar Hâkanlığını yıkmıştır. [İdil=Volga, Özi=Dinyeper, Çolman=Kama].
630-640 Çinliler, Tarım Havzası'nı ele geçirdiler.
630-665 Büyük Bulgarya: 630 yılında Göktürk Devleti'nin fetret dönemine girmesiyle, Hazarlar gibi çoğunluğunu On-Ogurların oluşturduğu Bulgarlar da siyasî bağımsızlıklarını kazanarak Büyük Bulgar Devleti'ni kurdular. Kurucusu olan Kourt Doulo sülalesi Asya Hun tanhuları ailesine kadar uzanır. Hazar Hâkanlığı'nın baskıları sonucu kısa sürede dağıldı: Kourt'un oğlu Bat-Bayan, Hazarlara tabî olarak, Macarlar ve On-Ogur Bulgarlar'ın başında Kafkasya'daki yurtta kaldı. Günümüzde Kafkasya'da yaşayan Balkarlar'ın bunların halefleri olduğu sanılmaktadır. Bat-Bayan'ın kardeşi Asparuh da kalabalık bir Bulgar kütlesiyle Tuna'ya yönelmiş (Tuna Bulgarları=İç Bulgarlar) buradan'da 668 yılında Balkanlara geçerek 679 tarihinde Tuna Bulgar Devletini kurmuştur. Çoğunluğunu Otuz-Ogurlar'ın oluşturduğu bir kütle kuzeye çekilerek İdil Bulgarları=Dış Bulgarları oluşturdu (Volga/İdil Bulgar Devleti).

630-680 Göktürkler'in siyasi birlikten yoksun kaldıkları dönem (Fetret Dönemi): Genel Göktürk tarihi için karanlık bir devir olan 630 yılı, her iki Göktürk Devleti'nin de Çin karşısında boyun eğdiği bir tarihtir. Bundan sonra, Doğu hâkanlığında olduğu gibi, Batı hâkanlığında da, Göktürk gruplarının başında Aşina soyundan birçok prens/kagan bulunduysa da bunlar, çoğunlukla Çin'in himâyesinde, kontrolünde ve desteğinde birer kukla memur olmaktan öte bir şey ifade etmemekteydiler. Fakat Çin, Batı Göktürk topraklarını ancak 658'de tümüyle kontrolüne alabildi. Hatta bir ara Türgiş ve Karluk desteğinde hâkan Ho-lu (653-659) istiklâl mücadelesinde bulundu. Fakat Çin karşısında başarılı olamadı.
630-682 Dokuz-Oğuz Kağanlığı ve Göktürkler'e katılışı: "Oğuz" adı, aslında "ethnique" bir isim olmayıp, doğrudan doğruya "Türk kabileleri" mânâsını ifâde eden bir kelimedir. Milâdî 6. asırdan itibaren Göktürk hâkanlığında toplanmış olan Türk kabilelerinden bir kısmı-iki Göktürk dönemi arasındaki fetret devrinde (630-680)-birçok Türk boyları gibi kendi aralarında bir birlik teşkil ederek, Tola-Selenga ırmakları bölgesinde Dokuz-Oğuz Kaganlığı'nı kurmuşlardı. Bu Oğuz devleti 682 yılında İlteriş kagan tarafından mağlup edilerek, Göktürkler'e dâhil edilmişti. Bu muharebede ölen bu Oğuz Devleti'nin kaganı "Baz Kagan"'a ait olan balbal ise, daha sonra İlteriş Kagan'ın mezarına dikilmiştir. Kitabelerdeki oğuzlarla ilgili ifâdeler-özellikle de Oğuz isyanları ile ilgili olarak-, Oğuzlar ile Göktürkler arasında bir ayırım yapılmadığı, hattâ hâkanlığın temelini Oğuzlar'ın teşkil ettiği görüşünü kuvvetli kılmaktadır. Oğuz kabileleri, Göktürkler'i meydana getiren topluluktan başkası değildi. Çin kaynaklarında, Çinlilerce artık çok iyi tanınan Göktürk hâkanlığı devrinde Oğuzlar'ın kendi başlarına (yâni doğrudan doğruya "Oğuz" olarak) zikredilmeyip, sadece Dokuz Kabile "Kiu Sing" diye, Oğuz kelimesinin tercümesinin verilmesi, bizzat T'u-küe "=Türk"'den ibaret topluluğun ayrı bir isim altında belirtilmesine ihtiyaç bulunmadığını gösterir. Kitâbelerde I. Göktürk hâkanlığı çağında "Oğuz" adının geçmemesi de aynı sebepten ileri gelmiş olmalıdır. Ancak fetret devrinde bazı kabileler kendi aralarında teşkilatlanarak bir "devlet" kurmuşlardı ki, II. Göktürk hâkanlığı zamanında hükümdar âilesine karşı ayaklanan ve hükûmetin diğer imkânları ile bastırılmasına çalışılan, bu teşkilâtlanmış birlik "=Oğuz"'tir.

632 Hz. Muhammed (a.s.)'in irtihâli ve İslâm Devleti'nin genişlemeye başlaması (8 Haziran 632). Hz. Ebu Bekir, Müslümanların ilk Halifesi seçildi (632-634).
634-644 Hz. Ömer'in Halifeliği (şehit edilmesi 23 Kasım 644).
636 Kadisiye Savaşı: Sasaniler ile Müslüman Araplar arasında yapılmıştır.
636-642 Sasani-Bizans çekişmesinin sağladığı elverişli ortamda yayılma olanağı bulan Araplar, Kadisiye (636/637) ve Nihavend (642) çarpışmalarımn ardından İran'ı ele geçirdiler.
636 Müslüman Araplar'ın Filistin'i feth ettikten sonra burası, Haçlı Savaşları'nın hedefi haline geldi.
639 Kürşad İhtilâli: 588 yılında savaş meydanında ölen Göktürk kaganı Ye-hu (Ç'u-lo-hou)'nun oğlu Kürşad (Kie-şe), Türk devletini ihyâ için 39 arkadaşı ile gizli bir cemiyet kurarak istiklâl mücâdelesine karar vermiştir: Geceleri şehirde dolaşan Çin imparatorunu öldürme planları, ansızın çıkan fırtınaya rağmen ertelenmemiş ve saraya hücum ile saray ve başkenti ele geçirmeye karar vermişlerdir. Saraydaki muhafızlar ve dışarıdan sevkedilen ordu ile başa çıkılamamış ve şehir yakınındaki Wei ırmağına çekilmişlerdir. Kahramanca mücadele eden Kürşad ve arkadaşları sonunda yakalanarak öldürülmüşlerdir.
640 Gök Türk devleti'nin fetret döneminde karluklar Turfan'ın kuzeyine kayarak Çin'e tabi oldular: Çinliler'in (kalaluk) diye zikrettikleri, Türkçede "Karlık=kar yığını" manasında olan Karluklar, Türk soyundan gelme, bir Göktürk boyu olup, Altaylar'ın batısındaki Kara-İrtiş ve Tarbagatay havalisinde oturmakta idiler. Daha İstemi kagan döneminde Türk hâkimiyetinin Hazar'ın kuzeyi ve Maveraünnehir'e doğru genişlemesinde büyük hizmetleri olmuştu. Göktürkler'in fetret döneminde (630-680), diğer Türk boyları gibi Karluklar da, başlarına buyruk hareket etmişler hatta zaman zaman Çin'e karşı da gelme cesareti göstermişlerdir. 640 sıralarında Turfan'ın kuzeyine kayan Karluklar, Çinliler tarafından mağlup edilmiş (650, 654) ve [Çin'e bağlı Batı veya Doğu Göktürklerine bağlı olmaksızın, kendi reislerinin kontrolü altında] P'ei-ting eyaleti (Tanrı dağlarının kuzeyi)'ne bağlanmıştır. 665'e doğru tekrar istiklâllerini kazanan ve "Kül-Erkin" unvanını taşıyan Üç-Karluk beyi, bu tarihlerde "Yabgu" ünvânını almış ve kuvvetli bir orduya sahip olmuşlardır. Kapgan Kagan zamanında tekrar II. Göktürk hâkimiyetine giren Karluklar, Çin'in tahrik ve teşvikleri ile Göktürkler'e karşı istiklâl mücâdelelerine kalkışmışlar, Uygur ve Basmıllar'la birlikte, Göktürk hâkanlığının yıkılışında mühim rol oynamışlardır. Karluk başbuğu, Basmıl hâkimiyeti dönemi (742)'nde "sağ/batı yabgu" mevkiini almış, Uygur hâkanlığı döneminde ise "sol/doğu yabgu" unvanını almıştır. Bu arada Karluklarlar'dan bir kısmı ise Beş-balık havalisinde oturmakta ve kendi seçtikleri Tun-Bilge adlı bir yabgunın idaresinde idiler.

642 Nihavend Savaşı: Sasani Şahı Yezdicerd, Nihavend Savaşı'nda Müslüman Araplar tarafından yenilgiye uğratıldı.

644-656 III. Halife Hz. Osman dönemi (17 Haziran 656 tarihinde Medinede şehit edildi).

645 5. asrın 2. yarısından itibaren siyasi varlığı bilinen Uygur Beyliği dağıldı.

642-651 Arap hücumlarının baskısı sonucu Sasani İmparatorluğu çöktü.

650 Alanlar ve Bulgarlar'ı yenen Hazarlar, Kafkaslar ve İdil/Volga bölgesinde egemenliği ele geçirdiler.
652 İslâm ordularının, Horasan'ı ilk defa ele geçirmesi.
656-661 Medine İslam Halifelerinin dördüncüsü Hz. Ali bin Ebi Talib'in hilafeti (24 Ocak 661'de şehit edilmiştir). Taraftarlarınca Ekim ayında Kufe'ye gidişi. Irak'ta Cemel/Deve Olayı'nda düşmanlarına üstün gelmesi.
Aralık 656 Cemel Vak'ası gerçekleşti (4 Aralık 656).
657 Sıffin Savaşı: Hz. Ali ve Hz. Muaviye yandaşlarının Sıffin'de savaşı. Hakem Olayı.
659 Çin kuvvetlerinin Batı Türk Hâkanlığı toprakları Maveraünnehir'e girişi.

661-680 Muaviye bin Ebi Süfyan'ın hilafet dönemi.

661-750 Emevî Sülalesinin Saltanat/Hilafet yılları: Şam'da Emevî Hilâfeti'nin kuruluşu ve İslam'da Sünnî-Şi'î ihtilâfının başlaması.

665-1236/1391 İdil (Volga) Bulgar Devleti: Büyük Bulgar Devleti'nin yıkılmasıyla Çoğunluğunu Otuz-Ogurlar'ın oluşturduğu bir kütle kuzeye İdil-Çolman (Kama) sahasına çekilerek İdil Bulgarları=Dış Bulgarları oluşturdu, yani İdil/Volga Bulgar Devleti'ni kurdular. Geldikleri bu bölgede bulunan Çeremis, Mordva, Zuryen, Votyak vb. Fin-Ugor kavimleri/halklarını idareleri altına alan İdil Bulgarları yine burada bulunan Hun, Sabar, Uz, Kıpçak ve Hazar kalıntılarını da bünyelerine alarak bölgeyi süretle Türkleştirmişlerdir. İyi birer çiftçi ve tüccar olan İdil Bulgarları bölgede birçok önemli şehir ve kasabalar kurmuşlardır. İdil kıyısındaki başkent Bulgar şehri önemli bir ticaret merkezi durumunda idi. Doğu'da Başkırtlar, Batı'da Ruslar ve Burtaslar ile komşu idiler. Ticârî münasebetler sonucu İslâmiyet'le karşılaşan Bulgarlar, Bağdad Abbasi Halîfesi el-Muktedir'den dinî yardım ve irşâd heyeti talep ederek, 10. y.yılın ilk çeyreğinde (921-922) İslâmiyet'e girmişler ve Doğu Avrupa'da Türk-İslâm kültürü'nün de temsilcisi olmuşlardır. İlk Moğol akınını atlatan İdil Bulgar Devleti, Batu Han idaresindeki kalabalık Moğol ordusu ile başedememiş ve yıkılmıştır. Moğollar'ın çekilmesinden sonra bölgede (Deşt-i Kıpçak) Altunordu Devleti hüküm sürmüş, fakat bu sefer de bölge Toktamış zamanında, Timur Hân tarafından ikinci defa (1391) büyük bir yıkıma uğramıştır. Timur'un bölgeyi tahribinden sonra dağılan halkın bir kısmı Kama'nın kuzeyine Kazan nehri boylarına göçmüş, buradaki Bulgar-Kıpçak karışımı ahalî sonradan kurulacak olan Kazan Hanlığı'nın esas nüfusunu teşkil edecektir. Yine daha sonra bu bölgede bir devlet kuracak olan Çuvaşlar'ın da burada kalan Bulgarlar'ın torunları olduğu kabul edilmektedir. Mısır'daki Tolunoğulları hariç, ilk Müslüman Türk devleti'nin Karahanlılar mı yoksa bu İdil Bulgar Devleti mi olduğu hususunda tarihçiler arasında ayrılık vardır.
667 Araplar, son Sasanî şahı Firuz'u yendiler ve ilk defa Amu Derya Nehri'ni geçtiler.
673/674-704 Arap hücumlarının Amu Derya'nın ötesine uzanarak, Buhara ve Sogdiyana'yı ele geçirme teşebbüsü.
678 Hz. Muhammedin hanımı ve Hz. Ebu Bekir'in kızı, Hz. Aişe'nin vefaatı (13 Temmuz 678).
679-864-> Tuna Bulgar Devleti: Dobruca'nın güneyinde Asparuh (679-702) tarafından kurulan bu Tuna Bulgar (İç Bulgarlar) Devleti, Ogur Türkleri tarafından kurulmuş en uzun ömürlü siyasî teşekküldür. Bizans'ı yıllık vergiye bağlayan Tuna Bulgarları, böylece siyasî varlıklarını da tescil ettirmiş oluyorlardı. Tuna Bulgar Türkleri Balkanlara inince, burada bulunan ve ufak kabile hayatı yaşayan İslâv kütlelerini kendilerine bağlamayı başarmışlar, onlara vatan, devlet ve millet kavramlarını öğreterek, teşkilâtlandırıp, Bizans İmparatorluğuna karşı kendilerini koruma kabiliyeti ile donatmışlardır. Zamanla bölgedeki İslâv çoğunluğun tesiriyle İslâv kültürünün tesiri altında kalan, Boris Hân'ın 864 yılında Hıristiyanlığı kabul etmesiyle de Hıristiyanlaşan Tuna Bulgarları hızla karakterlerini kaybederek İslâv-Bizans-Hıristiyan kültür çevresine dahil olmuşlardır. Bugünkü Bulgaristan Devleti bu Tuna Bulgar devletine dayanmaktadır.
680 Kerbela Vakası: Hz. Ali'nin oğlu Hz. Hüseyin'in Kerbela'da şehid edilmesi (10 Ekim 680)
680/681 Kutlug Kagan ve II. Göktürk Hâkanlığı (680/681-745)'nın Kuruluşu: Kitâbelerden de öğrenildiği üzere, Türk Milleti kaht-ı ricâl, itaatsizlik, başına buyrukluk ve soğuk harp teknikleri vb. gibi sebeplerle felâkete sürüklenmiş ve 50 yıl kadar istiklâlden mahrum yaşamışlardır. Fakat bu zaman zarfında hiçbir zaman istiklâl azim ve aşkını kaybetmemişlerdir. Nitekim Nu-şi-fu (679-680) ve Fu-nien (681) bu uğurda can veren başbuğlardan sadece ikisidir. Aşina soyundan Kutlug (Ku-to-lu) da bu mücâdeleye atılmış ve sonunda başarmıştır. Çin'in Ordos'daki 6 eyalet bölgesine yerleştirilen Göktürk boyları arasında bulunan Kutlug, gizli bir teşkilât kurarak, Türk önderleri ve halkını mücâdeleye davet etti. Kısa sürede 5 bin kişilik bir kuvvet oluştu. Mücâdeleye katılanlar arasında Tonyukuk da bulunmaktaydı. Kutluk ve Tonyukuk 681 yılında Kuzey Çin'deki Yün-çün eyâletine baskınla 30 bin kadar at, deve, koyun ele geçirdiler. Yeni katılımlarla daha da güçlenerek istiklallerini elde ettiler. Çogay dağları (Yin-şan dağları/Huang-ho dirseğinin kuzey yakasındaki dağ silsilesi)'nın kuzey eteklerini yazlık ve Kara-kum'u kışlık merkezi yapan Kutlug'un ilk hedefi Ötüken'i yeniden ele geçirmek idi.

680/681-745 Çinliler'e karşı Türkler'in isyanı ve Moğolistan/Ötüken'de Türk Hâkanlığı (II. Göktürk Kağanlığı)'nın Kutluk/İlteriş kagan tarafından yeniden kuruluşu.

680-692 680 yılındanberi istiklal mücadelesine girişmiş ve bunu başarmış olan Kutlug, İlteriş "İl'i=devleti derleyip toplayan" unvanıyla kagan ilân edildi (680-692): Böylece Ötüken'de yeniden kurulmuş olan II. Göktürk Hâkanlığı, kısa zamanda teşkilâtlandırıldı. Kardeşi Kapgan (=Fâtih)'ı "Şâd", diğer kardeşi To-si-fu'yu "Yabgu" ve Devlet'in kuruluşunda büyük hizmetleri geçen Tonyukuk'u ise "Aygucı/Toy başkanı, Başbakan" tâyin ederek ordu ve diplomasi işlerinin tanzimini ona bıraktı.

681 Oğuz tehlikesinin bertaraf edilmesi ve Ötüken'in tekrar zaptı: Selenga ırmağı boylarında bulunan Oğuzlar'ın Çin ve K'i-tanlar ile bir ittifak teşebbüsünden çekinen Kutlug ve Tonyukuk, Oğuzlar üzerine seferi hızlandırdı ve yapılan muharebe sonucu: Oğuz tehlikesi bertaraf edildi, asıl önemlisi Ötüken ele geçirildi. Baykal gölü'nün güney batısında, yüksekçe dağlar ve Orhun, Tamır ırmakları ile çevrili, müdafaası kolay, fakat etrafa akınlar yapmağa elverişli mevkide "47. enlem, 101. boylam arasında" iklimi mûtedil ve otlağı bol bir yer olan Ötüken yaylası, Asya Hunlar'ı ve I. Göktürk hâkanlığı zamanında devletin ağırlık merkezi olarak, Türkler'in kutlu toprağı sayılıyordu. Dağınık Türk kütlelerini ancak, "Türk devletçilik ruhunun yerleşmiş olduğu" Ötüken etrafında toplamak ve idare etmek mümkün idi. Kutkuk kagan burasını ele geçirerek yeniden güçlü bir devletin temellerini attı.

683-692 Çin, Kitan ve Oğuzlar üzerine serî Göktürk akınları ve İlteriş kaganın ölümü (692): Ötüken merkezli devletini kuran İlteriş/Kutlug kagan tabiî olarak öncelikle Çin üzerine serî seferlerini başlattı. Amaç ezelî ve hilekâr düşman Çin'i baskı altında tutarken aynı zamanda da yeni devletin ihtiyaç duyduğu yiyecek, giyecek ve at gibi zarûrî ihtiyaç maddelerini temin için Çin'in adeta bir depo vazifesini görmesiydi. Türk akınları, Pekin'den Kan-su'ya kadar olan sahaya, Çin Seddi'nin güneyinden Huang-ho güney mecrasına yayılmış olan Çin garnizon (çu) ve eyâlet merkezleri "682'de Ping-çu 8 defa, 683'de Lançu, Ting-çu, Kuei-çu, Yü-çu ve Feng-çu 10 defa, 684'de So-çu 6 defa, 685'de yine so-çu Hin-çu 2 defa, 686'da yine So-çu, Tai-çu 11 defa, 687'de yine So-çu, Çung-p'ing 9 defa"'ne yöneltildi. Akınlar neticesi Çin vâli ve kumandanları mağlup edildi. Asıl büyük darbeler Hin-çu (Nisan 685)'da ve So-çu (Ekim 687)'da vuruldu. Çin'den başka 7 defa K'i-tanlar ve 5 defa da Oğuzlar üzerine sefer eden İlteriş kagan, kuzeyde Kögmen dağları (Tannu-ula)'na, doğuda Kerulen ve Onon nehirlerinin yüksek vâdilerine, batıda Altaylar'a kadar uzanan sahadaki Türk ve yabancı kavimleri, toplulukları hâkimiyeti altına aldı. Bütün bu çabaları neticesinde devleti yeniden kurup teşkilâtlandıran, töre'yi yeniden hakim kılan İlteriş, Ötüken yaylasında yeniden dalgalanmağa başlayan kurt başlı sancağın gölgesinde 692 yılında öldü.
689 Araplar Tirmiz'i ele geçirdiler.
691 Tarım Havzası'nda Doğu Türk Hanlığı'nın yeniden kuruluşu.

692 716 II. Göktürk tahtında Kapgan (Mo-ç'o) kagan dönemi: İlteriş öldüğünde oğulları Bilge 8 ve Kül Tegin 7 yaşlarında idiler. İlterişin yerine kardeşi Kapgan kagan oldu. Türk tarihinin büyük fâtihlerinden ve ileri görüşlü devlet adamlarından olan Kapgan, ilk olarak şu planları gerçekleştirmeye koyuldu: Çin'i baskı altında tutmak, Çin'de dağınık hâlde yaşamakta olan Türkler'i anavatan (Ötüken)'a çekmek, bütün Türkler'i tek bir bayrak altında toplamak yani Asya kıtasında ne kadar Türk varsa hepsini Göktürk birliğine bağlamak.

693 696 Göktürklerin Çin'i baskı altına alması: Kapgan, zaferler dizisine 693 Çin baskını ile başladı. Ling-çu eyâletini 8 defa darbeledi. Ardından Ordos'a akında bulundu. 696 yılında Şeng-çu'ya 1, Liang-çu'ya 3 ve Ling-çu'ya 8 sefer düzenleyen Kapgan, aynı yıl K'itan-Çin bozuşmasını kendi lehine çevirmek için, Çin T'ang imparatoriçesi Wu'yu destekledi. K'itanlar'ı Ho-pei bölgesinde birlikte tepeledikten sonra, imparatoriçeden isteklerini sıraladı: 100 bin "hu/12,5 kilo" tohumluk darı, 3 bin adet tarım âleti, 10 bin (veya 40 bin) libre demir ve Çin topraklarında oturan (çoğu Ordos'da 6 eyalet bölgesinde) Türkler'in anavatana iâdesi.

694 714 Haccac'ın Irak valiliği.
696-697 Kırgız,-Türgiş ve Çin ittifakının kırılması ve Kırgızlar'ın itaat altına alınması: Kapgan 696 yılındaki Çin seferinin ardından, Yenisey bölgesini işgal etmekte olan Kırgızlar üzerine seferi zaruri buldu. Zira Kırgız kaganı, Türgiş (On-ok) kaganı ile Çin kaganı yanına alarak, Göktürkler'e karşı bir ittifak oluşturmaktaydı. Buna göre; müttefik ordusu Altun-yış (Altun ormanı=Altay dağları)'da buluşarak, Göktürk ülkesine saldırılacaktı. Tehlikenin derhal bertaraf edilmesi gerektiğine inanan Kapgan ve Tonyukuk, çetin bir sefer sonunda Kögmen dağlarını aşarak, Yenisey kaynaklarında Anı ırmağı kıyısında Kırgızları bastırdı ve Kırgız ülkesini teslim aldı. Şimdi sıra ittifâkın diğer iki ortağında Türgişler ve Çin'de idi. Ancak öncelikle Kapgan kagan, ordu ve idareyi yeniden tanzim etti: Kardeşi To-şi-fu'yu hâkanlığın sol kanadına "Şâd", İlteriş'in oğlu 14 yaşındaki Bilge'yi Tarduş topluluğu üzerine "Şâd" ve kendi oğlu Bögü (İnel Kagan/Fu-kü/İnie Khagan)'yü ise "Küçük Kagan" tâyin etti. Böylece hâkanlığın askerî kuvvetleri, iki ordular grubu hâlinde yeniden teşkilâtlandırıldı. Kapgan Kagan kendisi, Çin ile savaşa hazırlanırken, İnel Kagan ve Bilge Şâd (doğrusu Tonyukuk'un elindeki) emrindeki batı ordular grubu ise batıyı düzenleme, yani Türgiş/On-oklar'ı devlete bağlama işiyle görevlendirildi.
698-699 Göktürk-Türgiş mücadelesi, Bolçu Savaşı (698) ve Türgişler/On-oklar'ın itaat altına alınması: Çin tehlikesinin bertaraf edilmesinin ardından artık bütün Türkler'i tek bir bayrak altında toplamak üzere Türgişler üzerine sefer edilebilirdi. Bu amaçla Kapgan, Tonyukuk'un yüksek kumandası ve Bilge ile İnel'in idaresindeki batı orduları grubunu Türgişler üzerine sevketti. Ordu, Altaylar (Altun-yış)'ı aşıp Yarışovası (Cungarya)'na ilerlemiş, Bolçu (Urungu gölünün güney-batı kıyısında, bugünkü Tokoi kasabası)'da yapılan savaşta (698) ise On-oklar'a karşı kesin bir zafer elde edilmiştir. Bu savaş neticesinde: Türk bodunundan/kavminden olduğu hâlde yanlış hareketlerde bulunan Türgiş hâkanı U-çe-le (Wu-shih-le) yakalanmış, Türgiş yabgusu ve şâdı öldürülmüş, Balkaş, İli, Isık göl, Çu ve Talas bölgelerinde bulunan On-oklar'ın bütün To-lu ve Nu-şi-pi kabileleri Göktürk birliğine dâhil edilmiş (699), Hâkanlığın sınırları batıda Kengü Tarban (Çıy ırmağı-güney Kazakistan-Maveraünnehir arasındaki Kang-kü ülkesi. Tarban/nd şehri: Seyhun'un orta mecrasında Arıs ırmağının bu nehre döküldüğü yerdeki Şâş bölgesinin başkenti, Otrar=Fârâb şehri)'a ve Fergana'ya dayandı. Türgiş ülkesinin zaptı ile, Maveraünnehir bölgesinin zaptı için büyük bir engel ortadan kalkmış oldu. Bir Çin yıllığında da belirtildiği üzere, Çinliler dışında bütün barbarlar hâkimiyet altına alındı. Böylece, vaktiyle Tardu'nun, Türk birliğini gerçekleştirdiği tarihten tam 100 sene sonra Kapgan Kagan'ın Doğu-Batı hâkanlıklarının topraklarını tek idârede toplaması yolu ile "dehşet verici Türk birliği" yeniden ihyâ edildi. Bu tarihlerde anlaşıldığına göre, Göktürk hâkanlığına bağlı Türk kütleleri 30 "boy" teşkil etmekte idiler.

698 Göktürkler'in Çin'i dize getirmesi: Çin'e yönelen Kapgan'ın kararlılığı ve şiddetini gören Çin, daha önceki taahhüt etttiği fakat yan çizdiği Göktürk isteklerini yerine getirmeye başladı. Buna göre Çin'den derhal: 3 bin tarım âleti, 40 bin "şi=3 bin ton" tohumluk darı gönderildi ve Türkler anavatan'a iâde edildi (698). Böylece Kapgan Kagan'ın planlarından ilk ikisi gerçekleşmiş oldu. Sıra bütün Türklerin tek bir bayrak altında toplanmasına gelmişti. Fakat Çin-Türk ilişkilerinde yeni bir pürüz ortaya çıktı. Kapgan Kagan kızını bir T'ang prensi ile evlendirmek istemekteydi. T'ang sülâlesine câriyelikten dahil olan imparatoriçe Wu ise, bir T'ang prensini değil de kendi sülâlesinden birini dâmad adayı olarak ileri sürmüştü. İşte bu durumu aşağılayıcı olarak algılayan Kapgan, Çin elçilik heyetinde bulunan general Yen-çi-wei'yi "Çin kaganı" ilân ederek, Tonyukuk ve Bilge'nin de katıldığı 100 bin kişilik bütün askerî gücüyle Çin'e girdi (698). Kuei-çu, T'an-çu, P'ing-çu, Yü-çu, T'ing-çu, Çao-çu eyâletlerini 30 defa vuran Kapgan, Çin kuvvetlerini ezdi, başta at sürüleri olmak üzere bol ganimet ve esir ele geçirdi. "Yaşıl-ögüz (Yeşil Nehir=Yang-çe=Taluy-Ogüz) " kıyılarına ve Şantung ovasına kadar ilereleyen Göktürk kuvvtleri 23 Çin kasabasını tahrip etti. Kapgan buradan kuzeye yöneldi. Saraydan yapılan "Kagan'ı bulup öldürenin Prens ilâ edileceği" şeklindeki gizli bir emre/bildiriye rağmen, birkaç yüz bin kişilik büyük bir orduya sahip olan Çin orduları kumandanı Şa-ça Cung-i (Ça-ça Sengün), saldırıya cesaret edemeyerek, Göktürk süvari tümenlerinin geçişini uzaktan seyretmek zorunda kaldı.
VIII. Yüzyıl

700 701 Göktürkler'in, Kapgan Kağan'ın Maveraünnehir'i zaptı: Kapgan'ın planının 3. aşamasının tamamlanması için son bir gayretle, zengin Maveraünnehir bölgesinin zaptı gerekmekteydi. Bu bölgede mukavemet gösterecek güçlü idârî ve siyâsî bir yapı yoktu. Daha ziyâde Türk soylu bazı âilelerin idâresindeki küçük şehir devletleri/sultanlıkları, 675'lerden beri bölgeye küçük fetih seferleri düzenleyen Müslüman kumandanları (Abdullah b. Ziyad, Sa'îd b. Osman, Musa, Muhalleb vb.)'na karşı başarı ile karşı koymakta idiler. Bölgenin zaptı için Tonyukuk'un yüksek kumandası, İnel ve Bilge'nin sevk ve idâresindeki Batı orduları grubu, Altaylar-Bolçu-Yarış ovası-Çu ve Talas havzaları-Karadağ'ın kuzeyi üzerinden Yinçü-ögüz (İnci nehri=Seyhun=Sir-derya)'ü geçerek, Maveraünnehirdeki Kızıl Kum çölüne dalıp, güney istikâmetini ele geçirdi. Tedbiren İnel'i burada bırakan ve güneye yönelen Tonyukuk, Türgiş başbuğu So-ko (U-çe-le'nin oğlu)'nun idaresindeki Sogd halkını itaat altına aldı. Buradan da ilerleyen Göktürk ordusu Temir Kapıg (Demir Kapı: m.ö. asırlardan beri İran-Tûran/Türk ülkelerinin arasında tabiî sınır kabul edilen yer)'a ulaştı (701). Böylece batıya yapılan ve zengin ganimetlerin ele geçirilmesiyle başarılı bir şekilde neticelenen sefer, batıda tabiî sınır kabul edilen Temir Kapıg'da şimdilik sona erdi. Bu sefer münâsebetiyle, Orhun kitâbelerinde ilk defa Müslüman Araplar'dan "Tezik= İranlılar, Tayy adlı bir Arap kabilesine nisbetle Araplar'a Tâzî demekte idiler. Bu ad daha sonra Türklerce, Tacik şeklinde İranlılar için kullanılmıştır" adıyla bahsedilmiştir [Arap/Tâzî=Tezik, =Tacik/İranlı].

701 704 Çin üzerine yeni Göktürk akınları: 698'deki seferleriyle Çin'i büyük bir baskı altında tutan Göktürk ordusu doğuda hâla faaliyet hâlinde idi. Kapgan Kagan 701 yılında Kansu'nun kuzeydoğusundaki Tangutlar'ın sahası'na, buradan da Şubat 702'de, Güney Ordos'daki Sogd kolonileri (Chao-wu)'nin bulunduğu "6 Eyâlet=Liu Hu Çu= Altı Çub Sogdak" üzerine bir sefer düzenleyerek, Sogdlular dağıtıldı, Çinli kumandan On-tutuk mağlup edildi. Bu sefere Bilge ve Kül Tegin de katılmıştı. Çin'e yönelik serî akınlara devam edildi: 702'de Yen-çu, Hia-u, Şi-ling, Hin-çu bölgelerine 20 sefer yapıldı. 704 yılında ise Ming-şa (Ming-sha-hien/Kansu'da bugünkü Çung-wei-hien) savaşı'nda 80 bin kişilik bir Çin ordusu bozguna uğratılarak; ardından Lung-çu, Yuan-çu ve Hin-çu'ya da 11 akın yapıldı.Türk akınlarından bunalan ve çaresiz kalan T'ang imparatoru Çung-tsung, yine bir günlük emirle "Kapgan'ı esir eden veya öldüren'e prens unvanı yanında 2 bin top ipekle de taltif edeceğini" ilân etti. Lu-fu ise imparatora, Türkleri birbirine karşı tahrik etmek, onları iki cephede birden savaşa zorlamak gerektiği "zira m.ö. 36'da Çi-çi böyle yenilebilmişti" şeklindeki eski bir Çin taktiğini tavsiye ediyordu.

704-711 II. Gök Türk Devleti'nde iç isyanlar ve bertaraf edilmesi: Kapgan kagan, Çin'le mücadele yanında bir de Çin'in de kışkırtmalarının tesiriyle çıkmış olan iç isyanlarla uğraşmak zorunda kaldı. 704 yılında Basmıllar (649 yılından beri Çin ile siyasî münasebetler kurmuşlardı) tekrar itaat altına alındı. 709'da ise Kırgızlar'ın komşusu olan Çikler (yukarı Kem-İrtiş arasında) ve Isık göl'ün batısında bulunan Azlar itaat altına alındı. Bütün Türk toplulukları Göktürk egemenliğini kabul etmiş olmalarına rağmen, Türk kuvvetlerinin uzak bölgelerdeki meşguliyetlerinden de istifâde ederek, zaman zaman isyan ederek, devleti meşgul etmekten de geri kalmamakta idiler. 710 yılında Bilge-Kül Tegin idaresindeki Göktürk ordusu Kögmen dağlarını aşıp, isyan eden Kırgızlar üzerine yürüyerek, Songa ormanında 2.defa mağlup etti. Tola ırmağı civarındaki Bayırkular da, Türgi-yargın gölü savaşıyla tekrar itaat altına alındı. 711 yılında yine baş kaldırmış olan Türgişler üzerine gidilerek, tâbî kagan So-ko öldürüldü ve Kara Türgişler itaat altına alındı. Bilge'nin kızkardeşi ile evlendirilen Bars Beğ, Türgiş kaganı ilân edildi.
705 Kuteybe b. Müslim komutasındaki Araplar Merv'den, Maveraünnehir'e karşı cihad başlattılar.

709 Araplar Buhara ve Semerkant'ı ele geçirdiler.

710 Türgişler 710 lardan itibaren Kara ve Sarı Türgişler olarak ikili teşkilât hâlinde yaşamaya başladılar. Her iki Türgiş boyu, Çin entrikalarının da körüklemesiyle birbirlerine iyice düşman kesildiler.

711 Araplar, Hive'yi ele geçirdiler.
711-712 Maveraünnehir ve Sind'in Emevî ordularınca ele geçirilmesi.
711-713 Karluk tehlikesinin bertaraf edilmesi: Türk topluluklarının isyanları karşısında gittikçe tedbirleri şiddetlendiren Kapgan'ın bu tavrı, huzursuzluğu yatıştırmak yerine daha da arttırmaktaydı. 711 yılında bastırılan Türgiş isyanına, aynı yıl Çin'in tahrikleriyle Karluklar'ın da katılması üzerine isyan büyümüş, Göktürk kuvvetlerini üç yıl meşgul etmiştir. Çin imparatoru Çung-tsung, Kansu'daki kuvvetlerini Göktürk seferi için hazırlamaktaydı. Bu amaçla kışkırttığı Karluk kütleleri ve müttefikleri, Türkistan'dan kalkarak Ötüken'e kadar sokuldular. Tehlike teşkil eden bu kütle, ancak Kapgan, Bilge ve Kül Tegin'in ortak hareketi ile Tamıg Iduk-baş (Tamır ırmağının kaynağı)'daki şiddetli muhârebede (713) bozguna uğratılabildi. Bozgun sonucu kaçabilenler Çin'e sığındı ve San-yuan bölgesine yerleştirildi.

712 Kuteybe bin Müslim'in Maveraünnehirde akınları ve Göktürk kuvvetlerini yenmesi: Gök Türkler iç isyanları bastırmakla meşgulken, Kuteybe b. Müslim idâresindeki Müslüman kuvvetleri de Maveraünnehir bölgesinde başarılı ve kalıcı fetih hareketlerinde bulunuyorlardı (711-714). Kuteybe, Buhâra'yı almış ardından da Sogd başkenti Semerkant'ı kuşatarak, Türk asıllı sultan Gurek'i teslime zorlayarak şehri ele geçirmişti (711-712, h.93). Kuteybe'nin bu akınları karşısında Göktürk kuvvetlerinden yardım istenmesi üzerine Sogdak (Semerkant bölgesi) bölgesini tanzim için Maveraünnehire kuvvet sevkedildi. Fakat Göktürk desteğindeki bu müttefik Maveraünnehir kuvvetleri, Kuteybe karşısında yenilmekten kurtulamadı (712). Arap kaynakları, bu kuvvetlerin başında Kül Tegin, Bilge veya Kapgan'ın bulunduğunu zikretse de bu doğru görünmemektedir. Zira Göktürk 712 ordusu bu arada tekrar isyana kalkışan Türgiş ve Karluklar'la meşgul idi (711 -714). Dolayısıyla 712 yılında Kuteybe karşısında yenilgiye uğrayan Sogd kuvvetleri'nin başında, bir Türgiş başbuğunun bulunduğu ihtimali yüksektir.

712 Araplar Harezm'i itaat altına aldılar ve Semerkant'ı da yeniden ele geçirdiler.

713 Arap ordularının Kaşgar'ı yağmalaması.
713 Göktürk kuvvetleri'nin Beş-balık'ı kuşatması: Çin'in, Türkler'i iki cephede kıstırma ve imha planı, tam zamanında, Çin desteği ulaşamadan, Karluk tehlikesinin bertarafıyla suya düşürüldü. Şimdi de sıra Çin hazırlığının bir an önce safdışı edilmesinde idi. İnel ve Bilge'nin de bulunduğu kuvvetlerle Çin'in yığınak merkezi olan Beş-balık kuşatıldı, fakat ele geçirilemedi. Çinliler yaşanan karışıklılklardan istifade ile Soei-se (Isık gölün kuzey batısındaki Tokmak şehri)'de bulunan Türk kabileleri üzerinde bazı başarılar elde ettilerse de, Çin'in taarruz gücü büyük ölçüde kırılmış oldu.

714 İmparator T'ai-tsong'un komutasındaki Çinliler, Issık Göl'de Türkler'i yendi.
714-716 Oğuz İsyânları ve Göktürk Devleti'nde otoritenin sarsılması: İsyanlar ve huzursuzluklarla çalkalanan hâkanlık ve Kapgan'ın otoritesi gittikçe sarsılmaktaydı. 715'de isyana kalkışan Azlar ve İzgiller şiddetle ezildi. Fakat kitâbelerde yer alan "Dokuz-oğuz bodunu, kendi bodunum idi, gök ve yer karıştığı için, düşman oldu" şeklindeki ifâdelerden de anlaşılacağı üzere, hâkanlığın esas kütlesini teşkil eden Oğuz isyanları, devleti temellerinden sarsmış, Göktürk içtimâî bünyesinde derin yaralar açmış, daha da kötüsü neticede On-ok ülkesi ve Maveraünnehir bölgesinin hâkanlıktan kopması ile sonuçlanmıştır. Kapgan'ın 715 yılındaki Dokuz-oğuz seferi ile, Oğuzlar mağlup edilmiş, büyük oranda da hayvan telefatına uğramışlar, bir kısmı da Çin'e sığınmıştır.

715 Kuteybe'nin ölümü ardından, Maveraünnehir'de Arap fetihleri kesintiye uğradı.
Temmuz 716 Kudretli ve cengaver Göktürk kaganı Kapgan'ın ölümü: 716 yılında yine Oğuz boylarından biri olan Bayırkular tenkil edilmiş, fakat bu Kapgan Kagan'ın son zaferi olmuştur. Zira kendinden emin Ötüken'e dönen Kapgan Kagan, yolda Bayırkular'ın pususuna düşerek öldürülmüştür (22 Temmuz 716).

716 İnel Kagan ve öldürülmesi: Kapgan'dan sonra yerine oğlu İnel (Böğü, 716) Göktürk tahtına oturdu. Fakat O, babasının aksine, siyâsî ve idârî kudretten yoksun idi. İç buhranları önleyemedi. İsyanlar karşısındaki başarısızlığı, halk nezdinde itibarını düşürdü. Halk, Tanrı tarafından hâkanlık yetkilerinin elinden alındığı düşüncesinde idi. Oğuzlar'ın büsbütün alevlenen isyanları karşısında, devleti kurtarmak yine İlteriş'in oğulları Bilge (sol bilge eligi) ve kardeşi Kül-Tegin'e düştü. Bu iki kardeş, 716 yılında 5 defa Oğuzlar üzerine sefer düzenlediler, yine bu arada Ötüken'e saldıran Üç-oğuzlar Kül Tegin tarafından püskürtüldü. Oğuzlar, Dokuz-tatarlar'la ittifak ederek hücuma geçmişler, fakat Argu'da yapılan iki savaşla bozguna uğratılarak, Çin sınırına çekilmeye mecbur edildiler. Uzayıp giden isyanlar ve savaşlar, halkta büyük infiallere sebeb olmakta, İnel'e karşı güvensizliği
716 pekiştirmekteydi. Muhtemelen, kaganlığı bırakmak istemeyen İnel'e karşı zor kullnılmak mecburiyetinde kalındı. Sonunda Bilge ve Kül Tegin tarafından bir ihtilâl planı yapıldı. Kül Tegin tarafından icrâ edilen plan neticesinde, kardeşi, akrabaları, beyleri ve taraftarları dâhil İnel Kagan öldürüldü (716).

716 İnel'den sona Göktürk hâkanlığının başına Bilge (716-734. Tengriteg Tengride bolmış Türk Bilge) kagan oldu. Bilge'den boşalan "sol bilge eligliği'"ne de Kül Tegin getirilerek, ordunun tanzimi vazifesi ona verildi. 705 yılından beri "Yargu=Yüksek mahkeme" üyeliğinde bulunan, Bilgenin kayınpederi Tonyukuk ise, yeniden eski vazifesi olan "Aygucılık=Devlet Meclisi Başkanlığıma getirildi. Böylece idarî yapı yeniden tanzim edildi. Bilge, derhal mücâdeleye koyularak; 717'de Kargan savaşında Uygur İl-teber'ini, 718'de de yeniden isyan eden Karluklar'ı bertaraf etti.

717-766 Türgişler Su-lu kagan önderliğinde istiklallerini kazandılar: Çin kaynaklarında Göktürk hâkanlığı'nın batıdaki boylarından biri olarak, ilk defa 651 yılı hâdiseleri münasebetiyle zikredilen Türgişler (Türk+ş, T'u-k'i-şi), On-oklar'ın To-lu kolunun bir kısmını teşkil etmekte ve İli nehri dolaylarında oturmakta idiler. Göktürkler'in tâbiiyetinde tâyinli Batı Göktürk kaganının hakimiyetinde yaşayan Türgişler, 7. asrın sonlarına doğru Baga Tarkan unvanlı Türgiş şefi U-çe-le önderliğinde başkaldırarak, hemen bütün On-ok sahasına hâkim olmuşlardır. Kapgan Kagan idaresindeki Doğu Göktürkler'e karşı, Çin ve Kırgızlarla ittifak yapan Türgişler, Tonyukuk idaresindeki Göktürk ordusunun hezimetine uğradılar (698, Bolçu savaşı) ve On-ok sahası U-çe-le idaresinde Göktürk hâkanlığına bağlandı. Gök Türkler'in iç mücadeleleri esnasında Su-lu adlı bir Kara-Türgiş çor'unu kagan seçen Türgişler (717) tekrar istiklâllerini kazanmışlardır. Göktürk uruglarından bir kısmı da ayrılarak bunlara dâhil olmuşlardır. Sulu Kagan vefatına kadar (738), uzunca bir müddet başkenti Balasagun (=Kuz-uluş, Talas'ın kuzeybatısında)'da hüküm sürerek, Maveraünnehir'den doğuya doğru yayılmağa çalışan Emevî/Arap ilerleyişini durdurmuş, bu misyonuyla da Orta Asya halkının "Arap teb'ası" olmasını engelleyen ve Maveraünnehir bölgesini yine Türkler'in eline almağa çalışan bir kagan olarak bilinmiştir. 714'de umumî karargâhı Merv'den Şâş (Taşkent bölgesi)'a naklederek Kaşgar'a doğru İç-Asya istikâmetinde ilerleme siyaseti güden Emevîler, Kuteybe'nin 715'de vefatıyla yerine atanan başarısız valilerle amaçlarına ulaşamadılar. Başarısızlığın birçok sebepleri vardı: Sulu idaresinde Türgişlerin Maveraünnehir bölgesinden Arap sultasını söküp atmak [İslâm akîdelerine karşı değil] için şiddetli mukavemeti ve bölgedeki mahallî prenslerin/sultanların istiklâl peşinde olması ve Araplarla işbirliğine yanaşmamaları Emevîleri başarısız kılıyordu. Yine bölge İç-Asya ticaret yolu üzerinde bulunması sebebiyle, iktisadî açıdan her iki kesim için de önem arzetmekteydi. Türk mukavemeti karşısında Çinliler'le ittifak teşebbüsüne girişen Emevîler, istedikleri desteği elde edemediler. Zira Çinliler de batıya doğru genişleme siyaseti gütmekteydiler. Fakat Araplar'ın Seyhun ötesine geçmeleri (719) ile aynı zamana denk gelen Çin'in bu politikası, Göktürk duvarına çarpmıştı. Çinliler bu kez de Türgiş duvarına çarpmak istemiyor, şimdilik "durumu idare" politikasını uyguluyorlardı. Çin'in bu siyasetini hisseden Türgişler, batıda faaliyete geçerek, Kül-çor kumandasında Seyhun'u geçip (721) Maveraünnehir'de ilk büyük başarılarını kazandılar. Bölgeye atanan yeni Emevî valisinin yaptığı baskılar, bölge halkının Türgişlere sığınmasını doğuruyordu. Bölgedeki Emevî valisi yine değiştirilmiş ve bu kez Halife Hişam (724-743) tarafından atanan (724) yeni vali Müslim b. Saîd, Seyhun'u geçerek Türgişler üzerine yürüdü. Fakat mahallî kuvvetlerden de destek alan Türgiş ordusu, bizzat Sulu kumandasında Arap ordusunu büyük telefatla geri, Semerkant'a çekilmeye mecbur etti. Bu bozgun Arapları uzunca bir süre yıldırmış, sadece Maveraünnehir bölgesi halkı değil, Toharistan'da ve diğer güney bölge idareci ve halkı nezdinde de Türgişler kurtarıcı olarak görülmüştür Bundan böyle Horasan'a atanan yeni valiler de bir varlık gösterememişler, bölgede Türgiş nüfuzu hızla yayılmıştır. Maveraünnehir'de Emevî iktidarı için tehlikeli bir gelişme olan Şiî ve Abbâsî propagandası da hızla yayılmaktaydı. Bu atmosferden faydalanan Hâkan Sulu, hızla harekete geçerek Buhâra'yı zaptetti (728). Arap idaresi Semerkant ve Debusiye şehirleri ile iki küçük kaleye sıkışmış, tâ Harezm'de bile Araplara karşı kımıldamalar başlamıştı. Semerkant'ı da alarak Emevîler'i Maveraünnehir'den atmak isteyen Sulu, Semerkant'ı kuşatmağa hazırlanırken, Halife Hişam'ın emriyle Kûfe ve Basra'dan toplanan 20 bin kişilik bir ordu Semerkant'a ulaşmış, üstelik kış mevsimi de yaklaştığından, Hâkan Buhâra'yı da tahliye ederek geri çekilmiştir (732). Bu arada Emevî valisi Cüneyd'in (734 yılında) ölümü ile, zaten kudret ve nüfuzu kırılmış olan Horasan Vilâyeti'nde "siyah bayrak açan" Abbâsî taraftarı Hâris b. Süreyc Belh'i ve Horasan vilâyeti'nin merkezi olan Merv şehrini ele geçirdi. Emevî vâlilerini üç sene (734-737) uğraştıran Hâris, Türgişler'e sığındı. et-Taberî'nin verdiği bilgiye göre Türgiş hâkanı Sulu, bölgede Emevîler'e karşı oldukça çok sayıda müttefik (Haris ve taraftarları, Sogd hükümdârı Gûrek veya oğlu, Usrûşana hâkimi, Şâş/Taşkend bölgesi hükümdârı, Huttal hükümdârı) edinmişti Bu durum bölgedeki nüfuzun Araplar'dan Türkler'e geçtiğinin bir göstergesidir. Bölgedeki nüfûzunun verdiği güvenle harekete geçen Hâkan Sulu, önce Cuzcan'a girdi, fakat Cuzcan hükümdarının Araplar'la birleşerek hıyanet etmesi neticesinde Emevî valisi Esed b.'Abdullahi'l-Kasrî, Türgiş ordusunu arkadan vurdu (738, Sân veya Haristan savaşı). Memleketine dönerek, Çinliler karşısında bazı başarılar elde eden (717, 726) Sulu, bu istikâmetteki mücadelesine devam etme arzusunda iken, daha önce büyük hizmetlerini gördüğü Sarı Türgiş Başbuğu (Baga Tarkan) Kül-çor tarafından öldürüldü (738). Çin siyaseti başarıya ulaşmıştı. Zira daha 710'lardan beri [Kara ve Sarı Türgişler olarak] ikili teşkilât hâlinde yaşayan Türgiş Boyları, Çinliler tarafından birbirlerini iyice düşman edilmişlerdi. Sulu'nun oğlunu "kagan" yapmak isteyen Kara Türgiş Başbuğu Tu-me-çe, Sarı Türgiş Başbuğu Baga Tarkan (Kül-çor) tarafından öldürüldü. Böylece önemli bir rakibini alteden Kül-çor kendini "kagan" ilân etti. Üstelik, Çinliler'in On-oklar kagan'ı ilân ettiği Hin (Aşina âilesinden)'i mağlup edip öldürmesi ile Aşina soyunun Batı Göktürkleri kolu da sona erdi (739). Çinliler bu kez de Kara Türgişleri desteklemeye başladı. Kara Türgişler'in başına geçen İl-etmiş Kutluk Bilge (742) ve Tanrıda Bolmuş (753, Uygur hâkanı Moyen-çor'un himayesine girdi) adlı başbuğlar zamanında da bu mücadele devam etmiştir. Karluklar'ın da katıldığı, uzunca bir süre devam eden bu mücadeleler Türgişler'i oldukça zayıflattı. Nihâyet bu mücâdeleden istifâde ile güçlenen Karluklar, To-lu ve Nu-şi-piler'e üstünlük sağlayarak, ağırlık merkezi Çu vâdisi olan sahada kendi hâkimiyetlerini kurdular (766). Muhtemelen Peçenekler'e menşe teşkil etmiş olan Türgişler ve bu mücadeleleri, bilhâssa mühim bir tarihî hâdise olarak kalabalık Oğuz kütlelerinin batıya, Sır-derya'ya doğru intikâlini kolaylaştırmıştır.
720 Çin'in Göktürk barış teklifini reddetmesi: İç isyanlar, Göktürk ordusu ve içtimâî yapısını sarstığı ve yeniden güç toplamak için zamana ihtiyaç olduğu için Tonyukuk ve Bilge, kuvvetli komşu Çin ile iyi geçinmek düşüncesinde idiler. Bu amaçla Çin'e uzattıkları barış eli geri çevrildi (720). Zira sığıntı bir Göktürk prensesini 718'de Bilge'ye karşı savaş için kışkırtan, K'i-tan ve Tatabılar'a askerî destek veren ve son olarak Beş-balık'taki Basmıllar ile de anlaşan Çin'in bu tutumu, Göktürk idarecilerini yeni bir politika benimsemeye ve tedbire sevketti.
720-725 Tonyukuk'un planları ve devletin yeniden toparlanması: Çin'in barış teklifini reddi ardından Tonyukuk bizzat yaptığı planı uygulamaya koyarak; önce Basmıllar mağlup edildi, sonra da Çin şiddetli bir baskı altına alındı: Şan-tan savaşı (Eylül 720)'nda Çin mağlup edilerek, daha önce kuşatılmış olan Beş-balık elegeçirildi. Ardından Kan-çu, Yüan-çu, Liang-çu bölgeleri, düzenlenen 10 sefer sonunda ele geçirildi. 722-723 yıllarında düzenlenen seferlerle K'itanlar ve Tatabılar bertaraf edildi. Karluk İl-teber'inin, Göktürk baskısı sonucu ülkesini terketmesiyle, Bilge, Karluk halkı tarafından sevinçle karşılandı. Hâkanlık eski gücüne ulaşmanın zindeliğini yaşamaktaydı. Zira Bütün doğu ve Tarbagatay'a kadar batı, hâkanlığın idâresi altında idi. Hattâ Bilge, 717'denberi Ötüken ile irtibatını kesip müstakil devlet olan Türgiş bölgesini de kendine tâbi saymaktaydı. Bu başarılar, üç mümtaz devlet adamının ortaklaşa geyretlerinin bir mükâfaatıydı. Çin imp.u Hüan-tsung, Göktürk Devleti'nin gücünü bir kez daha görmüş ve 725'yılında, bir resmî toplantıda şu mütaleada bulunmuştur: "... Göktürkler'in ne zaman, ne yapacakları bilinmez. Kagan Bilge iyidir, milletini sever, Türkler de ondan memnundurlar. Kül-Tegin harp san'atının üstâdıdır, ona karşı koyacak bir kuvvet güç bulunur. Tonyukuk ise otoriter ve bilgedir, niyetleri, kurnazlığı çoktur. İşte şimdi bu üç barbar aynı anlayışta olarak bir aradadırlar.". Başarılar karşısında tavır değiştiren Çin imparatoru, Ötüken'e bir elçi göndermiş ve Bilge kagan, hâtunu, Kül-Tegin, Tonyukuk ve diğer erkânla birlikte bu heyeti kabul etmiştir (725).
721 Türgişler, batıda faaliyete geçerek, Kül-çor kumandasında Seyhun'u geçip (721) Maveraünnehir'de ilk büyük başarılarını kazandılar.

725/726 Tonyukuk'un ölümü: Kaynaklarda Tonyukuk hakkındaki son bilgi 725 tarihinde Ötüken'i ziyaret etmiş olan Çin elçisinin kayıtlarında, bu kabulde onun da bulunduğuna dair olan haberdir. Bu tarihten sonra ismi zikredilmediğine göre, herhâlde bu tarihten az bir süre sonra Tonyukuk vefaat etmiş olmalıdır (725 veya 726). Göktürk istiklâl mücâdelesinin hazırlık safhasından itibaren İlteriş, Kapgan ve Bilge zamanlarında devlete 46 yıl başarı ile hizmet eden, savaşlarda hiç başarısızlık yaşamayan, "Boyla, Baga, İnançu Yargan, Apa Tarkan" unvanlı, "bilge ve stratejist" Tonyukuk, hâkanlığın ordusunu, adliyesini tanzim edenlerin başında gelmekteydi. Çin kaynakları da onun bu üstün meziyet ve devlet adamlığını zikretmekte, "Aygucu" olarak devletteki büyük rolünü, çağının dinî ve kültürel cereyanlarını nasıl bir dikkat ve ihtimamla yakından tâkip edip, Türk milleti açısından değerlendirdiğini gösteren deliller sunmaktadır. Bilge kagan, Çin içtimâî hayatının da tesiriyle ve fakat daha çok savunma maksadıyla, Türk ülkesinde de şehirleri surlarla çevirmek, hisarlar yaptırmak istemekteydi. Tonyukuk ise buna itirazla: "Bunlar olmamalı. Biz ömrünü sulu ve otlu bozkırlarda geçiren bir milletiz. Bu hayat bizi daima bir harp egzersizi içinde tutmaktadır. Göktürkler'in sayısı Çinliler'in yüzde biri bile değildir. Başarılarımız yaşayış tarzımızdan ileri gelir. Kuvvetli zamanlarımızda ordular sevkeder, akınlar yaparız. Zayıf isek, bozkırlara çekilir, mücadele ederiz. Eğer kale ve surlar içine kapanırsak, T'ang orduları bizi kuşatır, ülkemizi kolayca istilâ eder." karşı çıkmış, yine onun, Bilge'nin, ülkenin her yerinde Budist ve Taoist tapınaklar inşaa ettirerek, bu felsefeleri Türkler arasında yayma düşüncesine de şu sözlerle karşı çıktığını görüyoruz: "Her ikisi de insandaki hükmetme ve iktidar duygusunu zaafa uğratır. Kuvvet ve savaşçılık yolu bu değildir. Türk milletini yaşatmak istiyorsak, ne bu tâlimlere, ne de tapınaklarına ülkemizde yer vermemeliyiz". Bu tavsiyelerdeki derin manâ iyi anlaşılmış olmalıdır ki, bu istekler revâç bulmadı.
726/727 Tonyukuk Abidesi/Kitabesi dikildi: Batılılarca "Göktürk Bismarck'ı" olarak isimlendirilen Tonyukuk'un hâtırasına, Orhun Bayın-çokto mevkiinde bir kitâbe dikilmiştir (726 veya 727). Türk dili ve edebiyatının uzun ve kolayca okunabilen ilk âbidesi olarak, Türk millî kültür tarihinde önemli bir yere sahiptir. Metnin bizzat Tonyukuk tarafından kaleme alınmış olması ihtimâli, ona Türk edebiyatının adı ve şahsiyeti bilinen ilk siması olmak şerefini kazandırmaktadır.

728 Araplar'ın, Maveraünnehir halkını zorla İslâm'ı kabule teşebbüsleri, Türkler'in genel bir isyanı ile karşılaştı.
731-734 Göktürkler tarafından Orhun Yazıtları'nın yazılması.
Şubat 731 Kültegin'in ölümü: Bilge kagan, Tonyukuk'un ardında diğer bir yardımcısı ve kardeşi, Kül-Tegin'i de 731 yılında kaybetti. 7 yaşından beri ömrünü Türk milletinin yücelmesi uğruna hasreden Kül-Tegin öldüğünde 47 yaşında idi. Cesareti, ve askerî kaabiliyeti ile hem Göktürk hem de Çin vesikalarında övülen Kül-Tegin'in ilk büyük kahramanlığını, 716 yılında Göktürk başkentinin Üç-oğuzlar tarafından basıldığı zamana dair Bilge'nin naklinden öğreniyoruz: "Anam hâtun, büyük analarım, ablalarım, gelinlerim, prenslerim câriye olacaktı, ölenler yolda kalacaktı. Kül-Tegin karargâhı vermedi. O olmasa idi hepiniz ölecektiniz.". Ölümünün doğurduğu derin boşluğu üzüntüyü yine Bilgenin ağzından dinliyoruz: ". Küçük kardeşim Kül-Tegin öldü, görür gÖzim görmez oldu, bilir bilgim bilmez oldu. Zamanın takdiri Tanrı'nındır. Kişi-oğlu ölmek için yaratılmıştır. Yaslandım, gözden yaş, gönülden feryat gelerek yanıp yakıldım. Milletimin gÖzi, kaşı (ağlamaktan) fena olacak diye sakındım". Kül-Tegin'in ölümü civar ülkeleri de derin üzüntüye boğmuştur (27 Şubat 731).

Kasım 731 Kültegin'in cenaze töreni ve adına bir Kitabe dikilmesi: Bilge Kagan'ın isteği üzerine hazırlanan Kültegin Kitâbesi'nin Türkçe metni, Yollıg Tegin (Bilge'nin ve Kül-Tegin'in atısı/atabeyi) tarafından yazılmış ve taşa 20 günde kazınmıştır. Türk millî tarihi içinde, Göktürk tarihi, kültürü ile dil ve edebiyatı bakımından emsalsiz bir kıymeti hâiz bu kitâbe ile birlikte, anıt-kabirin nakış ve tasvirleri tamamlanarak yapılan cenâze törenine "1 Kasım 731/Koyun yılının 9. ayının 27. günü", Çin, K'i-tan, Tatabı, Tibet, İran-Sogd, Buhâra, Türgiş, Kırgız vb. devlet ve kavimleri husûsî hey'etlerle katılmışlardır. Çin imparatoru, baş sağlığı dileğiyle birlikte, onun hâtırasına dikilecek âbide de, bir de Çince metnin bulunması arzusunu bildirmiş ve bu arzusu gerçekleştirilmiştir (1 Kasım 731). Ölüm ve cenaze törenleri arasında bukadar fark olmasının sebebi, Ortaçağda Türkler'in, cenazelerini yılda iki kez (ilkbaharda ve sonbaharda) gömme adetinden kaynaklanmaktadır.
Kasım 734 Bilge Kağan'ın zehirlenerek öldürülmesi: İki büyük yardımcısının vefaatı ile destek ve yardımlarından mahrum kalan Bilge, 734 yılında K'i-tan ve Tatabılar'a karşı Tönges dağındaki zafer dışında fazla bir faaliyette bulunamadı. 725 yılında Çin üzerinde elde ettiği üstünlüğü, 727'de Çin'e gönderdiği bakanı Buyruk-çor (Mei-luç'o)'un temasları sonucu, So-fang (Ling-çu'daki) şehrinde elde ettiği ortak pazar yeri (serbest ticaret bölgesi) anlaşmasıyla neticelendirmişti. Bilge, ilişkileri daha da ileriye götürmek ve bir Çinli prenses ile evlenmek istiyordu. 734'de isteğinin imparatorca kabul edilmesi üzerine bir teşekkür heyeti Çin'e gönderilmişti ki, bu izdivaç sonuçsuz kaldı. Zira Bilge, Buyruk-çor tarafından zehirlendi. Kendisini zehirleyenleri bertaraf eden Bilge, zehrin tesiriyle 25 Kasım 734 tarihinde öldü. Göktürk milletine, 19 yıl "Şâd" ve 19 yıl da "Kagan" olarak hizmet eden Bilge'nin ölümü, halkı büsbütün yasa boğdu. Çin imparatoru da ülkesinde yas ilân etti.
Haziran 735 Bilge Kagan'ın cenaze töreni ve adına bir Kitabe dikilmesi: Metnini yine Yollıg Tegin'in kaleme aldığı kitâbenin taşa kazınması bir ay dört günde tamamlanmış, yine Çin'in isteği üzerine bir de Çince metin ilâve edilmiştir (735). Bilge için yapılan anıt kabir ve kitabe tamamlandıktan sonra, cenaze töreni 22 Haziran 735 (Domuz yılının 5. ayının 272'si)'de yapıldı.
738 Türgiş kaganı Su-lu, Sarı Türgiş başbuğu (Baga Tarkan) Kül-çor tarafından öldürüldü.
745 Üçlü İttifak ve II. Gök Türk Hâkanlığı'nın yıkılışı: 734 yılında Bilge'nin yerine tahta oğlu Tengri Han İ-yan (Yi-Yan) geçti. Onun ardından da 740 yılında Göktürk tahtına Bilge'nin oğullarından çocuk yaştaki Tengri Han oturdu. Yaşı küçük olduğu için devletin idaresi fiilî olarak annesi P'o-fu (Tonyukuk'un kızı)'nun elinde idi. Fakat o da devlete hâkim olamamış, hânedan üyelerinin birbirleriyle hesaplaşmaları ve huzursuzluk bütün yurda yayılmıştır. Göktürkler'in içine düştüğü bu sıkıntılı durumdan istifade etmekte gecikmeyen Basmıllar-Karluklar ve Uygurlar ittifak ederek, Aşina âilesinden bir Basmıl başbuğunu "kagan" ilân etettiler (742), ardında da Göktürk hâkanı Ozmış (Wu-su-mi-şi)'ı ve küçük kardeşi, son Göktürk hâkanı, Po-mei'yi öldürdüler. Bu arada müttefikler ihtilâfa düştüler, kagan ilân edilen Basmıl başbuğu öldürülerek, yerine Uygur İl-teber (Yabgu İl-teber=Kieh-li tu-fa)'i Kutlug Bilge Kül kagan ilân edildi (745). Böylece Ötüken'de Göktürk hâkanlığı tarihe malolurken, yine Ötüken'de yeni bir Türk devleti olan, Uygur Türk devleti tarih sahnesine çıkmaktaydı. Göktürk tebası olan bazı âileler ve hattâ Tonyukuk neslinden gelenler, bu yeni Uygur Türk devletinde ve sonraki Moğollar döneminde, önemli vazifeler ifa ederek, ehemmiyetlerini muhafaza edeceklerdir.

745 Uygurlar'ın Ötüken'de Türkler (II. Göktürk Hakanlığı'nın yıkılışı)'i yenmeleri ve Uygur Hâkanlığı (745-840)'nı kurmaları. Kurucu hakan Kutlug Bilge Kül'dür.

745-840 Uygur Hâkanlığı: Kutlug Bilge Kül Kagan kurmuş, Karahanlılar tarafından yıkılmıştır.

748 Çinliler'in Fergana Vadisi'ni işgali.

750-754 Ebu'l-Abbas es-Seffah'ın halifeliği ve Emevî soyunun kırıma uğraması. 749/750-1258 Abbasîler, Emevîler'den Hilâfet'i aldılar ve ardından başkenti Bağdad'a taşıdılar.

751 Karluk desteğindeki Araplar ile Çin ordusu arasında Talas Irmağı Muharebesi yapıldı, Çin kuvvetleri yenildi: Batıda Türgiş hâkanlığının gittikçe zayıflaması, Orta Asya Türk ülkelerinin korunması gibi tarihî bir vazifeyi Karluklar'ın üstlenmesini gerektirmiştir. Zira "imtiyazlı Arap milleti adına fetih siyaseti güden" Emevîler'e karşı, "bütün Müslümanların eşitliği esasına dayalı" Abbâsi propagandası gittikçe hızını arttırmış, bölge yeniden Arap nüfuzu altına girmeye başlamış, hatta Seyhun-ötesine bazı akınlarda dahi bulunulmuştur. Fakat Abbasi propagandasının da tesiriyle Arap nüfuzunun kırılması (mahallî idarecilerin artık Araplardan/Müslümanlardan fazla şikayet etmememleri vb. gibi), Araplar'a karşı hoşnutsuzluğun ortadan kalkması Çinliler'i, bölgede bir iktidar boşluğu oluştu düşüncesiyle, Orta Asya siyasetlerini yeniden canlandırma yoluna sevketmiş, Karluk hâkimiyetindeki bölgelere el koymak istemişlerdir. Bölgede öncelikle Arap hâkimiyetine son vermek isteyen Çinliler, Araplar'la Talas (Taraz; bugünkü Evliya-ata bölgesi)'da karşı karşıya gelmiştir. O zamana kadar T'anglar'ın tarafını tutan Karluklar, Çin siyâsetinin asıl amacını bildiklerinden onlara karşı Araplar'la ortak hareket siyasetine yöneldiler. Talas Muharebesi (751)'nde Araplar'la ortak hareket ederek Çin'i ağır bir yenilgiye uğrattılar. Çin'in ağır iç buhranlara sürüklendi ve artık batı ile uzun süre uğraşamadı. Orta Asya yine Türk hâkimiyeti altına girdi (Tarım havzasından itibaren batı kısmı Karluk hâkimiyeti altına, doğu bölgesi ise Uygur hâkimiyeti altına girdi).
756-788 Endülüs'te I. Abdurrahman'ın halifeliği (Kurtuba'da Emir ilan edilmesi: 15 Mayıs 756).
766 Karluklar, Türgiş hakimiyetine son verdi.
766-1215 Karluklar, Türgiş hakimiyetine son vererek kendi hakimiyetlerini kurdular: Orta Asya'da Uygurlar ile iktidar mücadelesine giren ve Uygur kagan'ı Moye-çor karşısında tutunamayarak, Tarım bölgesinden daha batıya çekilen Karluklar, 756'da Cungarya'ya, 766'da da Türgiş'lerden boşalan İrtiş ırmağının güneyinde/Balasagun, Talas havalisine yerleşmek suretiyle Arslan İl-tirgüg zamanında, Göktürk hâkanlığı sahasında hâkimiyet kurdular. Başkenti Balasagun/Suyab olan Karluklar, Ötüken'in üstünlüğünü kabul etmekte, siyasî bir isim olarak da "Türkmen" adını kullanmaktaydılar. Karluk yabguları, hâkimiyetin "kutlu Ötüken ülkesi" ile sıkı alakası inancını muhafaza ile, soylarını Göktürk hâkan âilesi, Aşina sülâlesi'ne bağlamaktaydılar. Bu inancın bir ifadesi olarak, Kırgızlar tarafından Uygur hâkanlığının yıkılması (840) üzerine, oradaki Kırgız hakimiyetini dikkate almaksızın, Karluk yabgusu Bilge Kül Kadır Kagan, Türk hâkanlarının "meşrû halefi" sıfatı ile, kendisini "Bozkırların kânûnî/töresel hükümdârı" ilân ederek (Kara Han) unvanını alıp, mekez olarak da Balasagun (Kara-ordu=Kuz-ordu=Kuz-uluş)'u seçti. Karluklar Türk-İslâm tarihinde önemli ilklere imza atan bir Türk boyudur:-Öncelikle, Abdülkerim Satuk Buğra Hân (904-911) döneminde İslâmiyet'i kabul eden ilk Türk kütlesi (İdil Bulgarları istisna) Karluklar olup, yine Müslüman olan Sâmânîler'le de siyâsî mücâdelelere girişmişlerdir. Yine Türk-İslâm tarihinde önemli bir yer tutan Kara Hanlı Devleti'ni de Karluklar kurmuş ve onlara büyük bir sülâle vermişlerdir. Pendnâme'de belirtildiği üzere, Gazneli Sultan Mahmud'un babası Sebüg-tegin'in bir Karluk ülkesi olan Barshan/Barsgan'lı olmasına binâen, Türk-İslâm dünyasına Gazne Sultanları gibi diğer büyük bir sülâleyi de yine Karluklar vermiştir. Arapça-Farsça eserlerde kendilerinden (Karlukh, Kharlukh, Halluk) adlarıyla bahsedilen, Karluk ülkesi; doğuda Tanrı Dağları, kuzeyde Oğuzlar, güneyde Yağmalar'ın bir kısmı ve batıda da Maveraünnehr ile sınırlı ma'mur ve müreffeh bir Türk ülkesi olarak zikredilmiştir. Günümüzde Badahşan bölgesi (Afganistan-Tacikistan sınırı)'nde, Özbek Türkleri arasında "Karluk" adlı bir kabile yaşamaktadır.
767/769 Hanefî Mezhebi'nin kurucusu, İmam-ı Azam Ebu Hanife (Numan bin Sabit)'nin vefaatı.
775 Bir kısım Oğuz ve Karluk boylarının Uzak-şarkta Türkistan'a (Meveraünnehir'e) doğru göçleri.

8. yüzyıl ortaları Batı Sirderya Oğuzlar'ın hakimiyeti altına girerken, Yedisu ve Doğu Sirderya da Karluklar'ın hakimiyeti altına girdi (8. yüzyıl ortaları).

8. yüzyıl sonları Uygurlar, Han Mei-yu (759-780) zamanında Maniheizm dinini benimsediler (8. yüzyıl sonları).
IX. yüzyıl
9. yy.-1239/1055-1256 Kumanlar/Kıpçaklar/Kıpçak Hanlığı: Özi-Tuna arasında kurulmuştur.
815/819-999/105 Samaniler Devleti: Kökeni Saman Hudat adlı feodal bir toprak sahibine dayanıyordu. Abbasilere önemli hizmetlerde bulunan Saman'ın torunları 819'da Semerkant ve Herat'ı içine alan sınır bölgesinin yönetimini elde ettiler.

816 838 Azerbaycan'da Babek'in öncülük ettiği ayaklanma.

817 838 İmam Şafii'nin (Ebu Abdullah Muhammed bin İdris: 767-820) 20 Ocakta Mısır'ın Fustat şehrinde vefaatı.

821-1055 Horasan'da Tahirî Emirliği'nin doğuşu ve Maveraünnehir içlerine doğru genişlemesi, Tahiriler. Horasan'da düzeni sağlayamayan Abbasiler, bu bölgenin yönetinıini güçlü bir komutana bırakma yoluna gittiler. Bu amaçla 821'de Horasan valiliğine atanan Tahir İbnü'I-Hüseyin, Nişabur'u başkent edinerek yarı bağımsız bir yönetim oluşturdu
840 Uygur hâkanlığının Son kaganı Ho-sa (839-840) ve Ötüken Uygurlarının sonu: Yenisey bölgesinde 20 yıldır bir kudret olarak beliren ve Orhun bölgesini sürekli baskı altında tutan Kırgızlar, 840 yılında Uygur topraklarına saldırarak, başkent Ordu-balık'ı zapt ile halkı kılıçtan geçirdiler ve son Uygur kaganını da öldürdüler. Ötüken'deki ocakları sönen Uygurlar, kütleler hâlinde dağılarak, bir kısmı Karluk ülkesine, bir kısmı Çin sınırlarına, büyük bir kısmı da zengin ticaret merkezlerinin bulunduğu İç-Asya'ya göçtüler. Bu dağılışın ardından Uygur tarihinin ikinci safhası başladı. Göçler, Hâkan âilesine mensup iki kardeşin önderliğinde gerçekleştirildi. Göç sırasında Vu-hi Tegin (841-846)'i kagan seçen Uygur kütlesi, bazan Kırgız, bazan da Çin tâbiiyetine girmiştir. Diğer bir Uygur kütlesi ise, Pang Tegin idaresinde batı istikametinde, Karluk ve diğer Türk boylarının bulunduğu yurtlara doğru yöneldi. Her iki istikamete giden bu Uygur kütleleri, buralarda yeni devletler kurdular. Fakat bunlar artık "Bozkır Türk devleti telâkkisi"'nden uzak olup; hâkimiyeti genişletme gibi büyük siyâsî hedefler gütmeyip, daha ziyade başta Çin olmak üzere, komşuları ile dostluk ve ticaret temeline dayalı ilişkileri tercih etmişlerdir.
840 Moğolistan'da Kırgızlar, Uygurlar'ın yerini aldı. Buradan kaçan Uygurlar'ın bir zümresi Turfan'da Uygur Krallığı'nı kurdular.

840-1040 Karahanlılar: Kül-Bilge Han tarafından kurulmuş, 1040 tarihinde ise Doğu Karahanlılar (1040-1210) ve Batı Karahanlılar (1042-1212) olmak üzere ikiye bölünmüştür.

840-1207 Uygur hâkanlığını yıkan Kırgızlar, Ötüken'de kendi müstakil devletlerini kurdular: Hanlar (m.ö. 206-m.s. 220)'dan beri mevcudiyetleri bildirilen Kırgızlar'ı, Çinliler (K'i-ku, Kie-ku, Kie-ka-sse) gibi adlarla zikretmişlerdir. Asya Hunları zamanında Baykal'ın batısında İrtiş havalisinde, yine bir Türk kavmi olan Ting-lingler ile bir arada oturan Kırgızlar, kaynaklarda Türk asıllı gösterilmeyip, tahminen 5.-6. asırlarda Türkleşmiş kavimlerden sayılmaktadırlar. Hia-kia-sse/Kırgızlar, Mu-kan zamanında 560'a doğru I. Göktürk hâkanlığına bağlanmış, fetret devri (630-680)'nde ise müstakil bir devlet durumuna gelmişlerdir. Ancak II. Göktürk hâkanlığı devrinde tekrar bu devlete bağlanan Kırgızlar, 758 yılında da Moyen-çor Kagan tarafından Uygur hâkanlığının hâkimiyeti altına girmişlerdir. 840 yılında şiddetli bir hücum sonucu Uygur hâkanlığını yıkan Kırgızlar, Ötüken'de kendi müstakil devletlerini kurmuşlardır. Bu arada bütün Moğolistan'ı elegeçiren (Çin'deki Liao sülâlesi) K'i-tanlar (Kara Hitaylar, K'i-tanlar'ın halefleridir.), Kırgızları Ötüken'den çıkararak eski yurları olan Baykal'ın batısındaki İrtiş nehri hâvalisine sürmüşlerdir. Kırgız kavminin, Uygur hâkanlığını yıkarak işgal ettiği Ötüken'de tutunamayıp, buranın Moğol K'i-tanlar'a geçmesine ve tam idrâk ve intibak edemediği anlaşılan "Orhun kültürü"nün ortadan kalkmasına sebep olmak, dolayısiyle eski Türk hâkanlar yurdunu, bir daha geri gelmemek üzere, Moğollar'a kaptırmak suretiyle Türk tarihinde oynadığı menfî rol dikkatten kaçmamıştır.
845-911 Uygur Hakanlığı yıkıldıktan sonra bir kısım Uugur zümresi Doğu Türkistan (Turfan)'a göçerek burada Doğu Türkistan (Turfan) Uygur Devleti'nin temellerini atmışlardır (a.bkz.: 911-1368).

847-905 Uygur hâkanlığının yıkılması üzerine, Uygurlardan bir kütle "Sarı Uygurlar", Çin'in kuzeyindeki Kan-su bölgesine göçerek, buranın merkezi Kan-çou (eski adı Gu-tsang)'da yerleşmişlerdir (847). Yukarıda da işaret edildiği gibi, bu Uygurlar artık Bozkır Türk hâkimiyet telâkisinden uzak, Çin ile, daha ziyade ticarî faaliyetler temeline dayalı iyi münasebetler kurmak amacını gütmüşlerdir. Bu amaçla da Çin hükümdar sülâlesi ile akrabalık kurarak, ilişkileri daha da sağlamlaştırmışlardır (a.bkz.: 905-1226)

860-1068 Uzlar/Oğuzlar/Oğuz Hanlığı: Tuna havalisinde kurulmuştur.

860-1091 Peçenekler/Peçenek Hanlığı: Siyasi faaliyetleri İdil/Volga-Tuna ırmakları arasındadır.

867 869 İran'da Şî'i Saffârîler Hânedanlığı'nın doğuşu.

868 905 Tolunoğulları Devleti: Mısır'da kurulmuştur. Merkezi Kâhire'dir.

867- 874/875 Sünnî Fars Sâmânî Hanedanı'nın Maveraünnehir'de idareyi ele geçirmesi. Bağdad'daki Halifeden de yetki alan Samani Devleti'nin başkenti Buhara idi.
890 Karmatlar'ın Irak'ta ilk kez ortaya çıkışları.
9. -10. yüzyıllar Viking liderleri, Novgorod, Kiyev ve diğer şehirlerde kendi yönetimlerini kurdular

(9.-10. yüzyıllar).
X. yüzyıl
10. yüzyıl Oğuz Yabgu Devleti: Göktürk Hakanlığı yıkıldıktan sonra müstakil yaşayan Oğuzlar, 10. asrın ilk yarısında, kışlık merkezi Yeni-kent olan bir devlet kurmuşlardır. Oğuzlar'ın başında, Yabgu bulunmakta ve ona Kül-Erkin unvanlı bir başbuğ nâiblik yapmaktaydı. Orduyu Sü-başı idare
ediyordu. Bu Oğuz Yabgu devleti'nin komşuları; [kuzeyde] Peçenekler ve Hazarlar, Kimekler, doğu'da Karluklar, Harezm[güneyde]'de ise yerli hânedan Afrîgîler idi. Afrîgîler'i baskı altında tutan Oğuzlar'ın komşuları ile birçok problemleri olduğu ve aralarında çeşitli savaşların vuku bulduğu bilinmektedir. Hatta Karluklar ile yaptıkları bir savaşta, Oğuz Yabgusu da öldürülmüştü. Kaşgarlı Mahmud'dan ise Çiğiller ile Oğuzlar arasında köklü bir düşmanlık olduğunu öğrenmekteyiz. Kuzeyde bulunan Kimekler
ile ise ilişkiler, bazan dostça bazan da düşmanca idi. Kimekler'in bir kolu olan ve 9. asırda bir kuvvet olarak beliren Kıpçaklar (Kumanlar)'ın baskısı ve Selçuklu âilesinin kendilerine bağlı kütlelerle ayrılarak bölgeyi terketmesi sebebiyle, Oğuz Yabgu Devleti 1000 yıllarına doğru yıkılmıştır.

Reşidüddin (14. asrın ilk çeyreği), son Oğuz Yabgusu olarak Ali Han adında birisini zikretmekte, meşhur Cend hâkimi Şah Melik'i de bu son Yabgu'nun oğlu olarak göstermektedir, lâkin bu haber destânî bir vasıftadır. Yabgu devleti Oğuzları; "Umûmû "Türk" adı yanında, yine siyasî bir isimlendirme
olarak "Türkmen" adını da taşıyorlardı ki, Müslüman ülkelerine geldikten sonra İslâm kaynaklarında bu isimle de anılmışlardır". Fakat bu Türkmen adının, Türkler'in İslâmiyet'i kabulleriyle doğrudan bir alâkası görülmemektedir. Zira Güney Rusya'daki Torklar (Uzlar)'a da Torkmen (Türkmen) denildiğine dair bazı deliller mevcuttur. Yabgu devleti zamanında Oğuzlar, Üç-ok ve Boz-ok diye eski 2'li teşkilât hâlinde idiler. Kolları meydana getiren kabileler hakkında biri Kaşgarlı Mahmud'un Divan-u Lügatü't-Türk'ünde, diğeri Reşidüddin'in Câmiü't-Tevârîh'inde olmak üzere iki liste mevcuttur. Divan-u Lügatü't-Türk'de ayrı ayrı damgaları ile birlikte 22 kabile gösterilmiş; Reşidüddin ise, hem kabile sayısını 24'e çıkarmış, hem Boz-ok, Üç-ok tasnifi yapmış; ayrıca, damgalara ilâveten, her kabilenin "ongon"'unu belirtmiştir. Boz-oklar: Kayı, Bayat, Alka-evli (Alka-bölük), Yazır, Döğer, Dodurga, Yaparlı (DLT'de yok), Afşar, Kızık (DLT'de yok), Beğdili, Karkın (DLT'de yok, bunun yerine) Çaruklu. Üç-oklar:
Bayındır, Peçene, Çavuldur, Çepni, Salur, Eymür, Alayuntlu, Yüreğir, İğdir, Büğdüz, Yıva (Iva), Kınık.

Devletin çöküşüyle Oğuzlardan kalabalık bir kütle, Karadeniz'in kuzeyinden batıya (Uzlar), diğer bir kısım kütle ise Cend bölgesine göçmüş, oradan da Horasan'a ve sonra Anadolu'ya yönelmiştir (Selçuklu ve sonra da Osmanlı). Oğuzlar'ın bir kısmı da yerlerinde kalarak, 11. asır ortalarında Karacuk dağları bölgesinde, Mangışlak'ta ve Seyhun kıyısındaki kasabalarda oturmakta idiler. Moğol istîlâsı sırasında, Cend'de ve Karakum'da da "Türkmenler"'in bulunduğu görülmektedir. Günümüzdeki "Türkmenistan" halkı bu Oğuzların torunları olup, Anadolu'da da birçok köy ve kasaba mezkur Oğuz boylarının adlarını taşımaktadır.
900 Samaniler, Saffârîler'i yıkarak, hakimiyetlerini bütün İran'a yaydılar.
905-1226 Kan-Çou Uygur Devleti: 847 yılından itibaren Çin tabii olarak yaşayan Sarı Uygurlar da diğer halklar gibi 10. asrın başlarına gelindiğinde T'ang sülâlesine karşı isyan ettiler. Kan-çou Uygurları da, bağlı bulundukları ve merkezi Tun-huang olan Çin askerî bölgesi ile ilişkilerini kestiler. Zira burada 1905 yılında âsî bir general, "Batı Hanları'nın Altın-dağ Krallığı" adlı muhtar bir devlet kurmuş ve bu devlete Uygurları da tâbî kılmak istemiştir. Kan-çou Uygurları buna karşı çıkmışlardır. Tegin adlı kumandanın idaresindeki Uygur ordusu, Tun-huang'ı kuşatarak halkı, kralı teslim etmeğe zorlamıştır (911). Kan-çou Uygurlarının bu hareketi ve zaferi, Batı'daki Doğu Türkistan/Turfan Uygurları'nın da istiklâlini getirmiştir. Çin'de T'ang hânedanından sonra yerine bir Şa-t'o Türk Devleti (906-960) kurulmuştu. Bu devletin başındaki "5 sülâle" zamanında, Muahhar Leang (907-923) ile Uygurlar pek ilgilenmemiştir. Tun-huang zaferinden sonra bölgede prestiji gittikçe artan Uygurlar, Şato Türk devleti ile iyi ilişkiler kurmuşlar, özellikle 5 sülâlenin 2.si olan Muahhar T'an âilesi (923-936)'nin kurucusu Şa-t'o hükümdârı ile münasebetler geliştirilmiştir. Bu sırada Kan-çou Uygurları'nın başında Jen-mei "cesur ve doğru" kagan bulunmaktaydı. Ondan sonra Uygurlar'ın başına sırasıyla Tegin (924­926), A-tu-yu "=Adrug, seçkin" ve Jen-yu kagan oldular. Bunlar çeşitli tarihlerde Çin'e Apa, Kün, Bars adlı elçiler gönderdiler. Çin'de 3. sülâle Muahhar Tsin "veya Chin" (937-946), 4. sülâle Muahhar Han (947-951) ve 5. sülâle Muahhar Chou (951 -960) âileleri zamanında ise Çin'e, yani Şa-t'o Türk Devleti'ne, gerek Kan-çou Uygur Devleti'nden ve gerekse Batı/Turfan Uygurları'ndan heyetler gitmiş iyi ilişkiler devam ettirilmiştir. Bu ziyaretler muhtemelen ticârî ilişkileri geliştirme amacıyla yapılmıştır. Görüldüğü üzere Kan-çou Uygurları, büyük bir askerî kudret gösterememişler, bu sebeple de haklarında fazla bir bilgi oluşmamıştır. 10. asrın başından itibaren Mançurya ve Kore kabilelerini toplayarak kuzeyde bir baskı unsuru olarak beliren K'i-tanlar, sonunda bir hânedan "Liao Sülâlesi, 907-1211" kurarak, -özellikle de Şa-t'o Türkleri'nin 5 sülâle devrinde- Çin'in bazı kısımlarını ele geçirmişler ve Kuzey Çin'de hâkimiyet kurmuşlardı. Kan-çou Uygurları, 940'dan sonra bu K'i-tanlar'ın, 1028'lerde ise Tangutlar'ın nüfuzu altına girdi. 1226 yılında ise bölgeyi ele geçiren Cengiz İmparatorluğu'nun hâkimiyeti altına girdi. Daha başlardan itibaren Sarı Uygurlar diye bilinen bu Türk kütlesi, hâlen Batı Çin'de yaşamaktadır.
906 Çin'de Tang Hanedanlığı'nın sona erişi ve yerini Şa-t'o Türk Devleti (906-960)'nin alması.
907-923 Şato (Çöl) Türk Devleti: Şato Çölü (Çin)'de kurulmuştur.
911-1368 Doğu Türkistan (Turfan) Uygur Devleti: Doğu Türkistan, Turfan'da kurulmuştur (a.bkz.: 845-911).

920-948 İdil Bulgar Hanı, Almas/Almış Yaltavar (İltabar)'ın saltanatı. Müslüman olduktan sonraki adı: Cafer bin Abdullah ibni Ahmed bin Almış.
922 İdil Bulgar Hanı Almas/Almış, İslamiyeti resmen kabul etti (h. 16 Muharrem 310).
923-936 Tang Şato Devleti: Şato Çölü (Çin)'de kurulmuştur. 924 Moğol Kitanlar, Kırgızlar'ı yendiler.

932 İlk merkezi Kaşgar olan Türk Karahanlı Hanedanlığı kuruldu.

934 Kıtayların orhun bölgesine saldırmaları üzerine Türk boylarının yerlerinden oynamaya başlamaları ve bu sarsıntı ile Oğuzların sıkıştırdığı Peçeneklerin Hazar denizi şimalinden Tuna havzasına ve Balkanlara doğru göçleri.

935-969 İhşid (Akşit) Oğulları Devleti: Mısır'da kurulmuş, merkezi Kâhire'dir.

937-946 Tsin Şato Devleti: Doğu Kansu (Çin)'da kurulmuştur.

948-958? İdil Bulgar Hanı, Talib bin Ahmed'in saltanatı.

950 A Ünlü Türk mütefekkir, filozof Farabi (Ebu Nasr Muhammed bin Muhammed bin Tarhan bin Uzluk el-Fârâbi et-Türkî, 870-950) öldü. Bugün Kazakistan sınırları içerisinde bulunan Otrar (Fârâb) şehri yakınlarındaki Vesic yerleşim merkezinde 870 yılında doğdu.

10. yüzyıl ortaları Abdülkerim Satuk Buğra Han (-955) döneminde Karahanlılar ve Uygurlar Budizm'i terk ederek İslâm dinini kabul ettiler (10. yüzyıl ortaları).
962 Afganistan'da Türk Gazneli Hanedanlığı kuruldu.
963/995-1186/87 Samanilerin Horasan orduları komutanı Alptegin, 963 yılında Afganistan Gazne şehrini Levikler'in elinden alarak burada Gazneliler Devleti'nin temellerini attı. Sebüktegin ve oğlu Mahmud, Samani emirine yardım edince emir Mahmud'a 995 yılında Horasan orduları komutanlığını verdi. Gazneliler Devleti, 1186-7 yılında Gurlular tarafından ortadan kaldırıldı.

965 Kiyev Hakimi Svyatoslov, Rus step sahasındaki Hazar siyasî gücünü ezdi/kırdı.

985 İdil/Volga Bulgarları ile Kiyev Rusyası arasında barış anlaşması imzalandı.

985 En büyük/güçlü Oğuz kabilelerinden biri olan Selçuk Türkleri, Buhara civarına göçtüler.

986 Benimseyecekleri bir din arayışında olan Ruslar, Harezmli Müslüman alimlerle irtibat kurdular, fakat İslam'ı kabul etmediler.

992 Samanilerin zayıflamasıyla Semerkant'a giren Karluk Türkleri 992'de Buhara'yı ele geçirdiler ve Karahanlılar olarak bilinen yeni bir hanedan başlattılar. Samani toprakları Ceyhun ırmağını sınır olarak kabul eden Karahanlılar ile Gazneli1er arasında paylaşıldı (999).

997/998-1030 Gazneli Mahmud, İsmail'i bertaraf ederek tahta çıktı. Abbasi halifesi adına hutbe okuttu.
988 Ruslar'ın Ortodoks Hıristiyanlığı kabul etmeleri.
999 Gazneliler, Horasan'daki Samaniler'i yendiler. Karahanlılar ise Samanî başkenti Buhara'yı ele geçirdiler. Samânî Devleti'nin yıkılmasıyla Müslüman Türkler'e Cenup yolu ve İslam ülkeleri/topraklarının önü açıldı.

10. yüzyıl sonları İlk Şî'i Pers Büveyhîler, Irak ve İran'ın çoğunda kontrolü ele geçirerek, Abbasî Hilâfeti'nin siyasî gücüne son verdiler (10. yüzyıl sonları).

10. -12. yüzyıllar Kiyev Knezliği (Rusyası), Rus halklarını geçici olarak tek bir İmparatorluk çatısı altında birleştirdi (10.-12. yüzyıllar).
XI. yüzyıl

11. yüzyıl başları Gazneliler'in hakimiyeti Irak'dan Sind'e kadar genişledi (11. yüzyıl başları).
11. yüzyıl ortaları Karahanlı Hakanlığı ikiye bölündü: Birisi Batı Türkistan (Maveraünnehir)'da, diğeri ise Doğu Türkistan (Tarım Havzası)'da saltanat etmekteydi (11. yüzyıl ortaları).

1017 Kıtayların ve Şamani Türklerin 300.000 çadır halkı halinde şarktan Karahanlı ülkesine ve Balasagun yakınlarına gelmeleri ve Togan Han'ın 120.000 kişilik bir orduyla bu istilayı durdurması.

1018 Selçuklu Türkleri, Çağrı Beğ kumandasında 3000 süvari ile Buhara civarında şarki Anadolu'ya akın yaparak Selçuklulara bir yurt araması.
1024-1025 İdil Bulgar Hanı, İbrahim'in saltanatı.
1027 Kıtayların baskısı ile Büyük Türk Muhaceretinin gelişmesi, bu baskı ile Kun, Kay ve Kıpçakların Oğuzları yurtlarından püskürtmeleri, Şamani, Peçenek ve Oğuzların şarki ve Orta Avrupa'ya, Balkanlara ve Müslüman Oğuzların da sel halinde Meveraünnehir'e Horosan' ve diğer İslam Ülkelerine göçetmeleri.
1030 Gazneli Mahmud öldü, Yerine Sultan Mesud geçti.
1030 Biruni (973-1048) "Kitab-ı Mâlü'l-Hind" adlı eserini yazdı.
1037 Asırlarca medreselerde Avrupa ve üniversitelerinde okunmuş olan "el-Kânûn fi't-Tıb" adlı eserin yazarı, Türk tabib, filozof İbni Sina (980-1037) öldü. Farabi'nin talebesi olan İbn-i Sina, 980'de Buhara yakınlarındaki Afşan'da doğdu.

Mayıs 1040 Selçuklular, Merv yakınlarındaki Dandanakan Savaşı'nda Gazneli Sultan Mesud kuvvetlerini yendi: Selçuklular'ın Dandanakan'da Gazneli Sultan Mesud'u yenerek Tuğrul Bey idaresinde Büyük Selçuklu Devleti (1040-1157)'nin temellerini attılar, Oğuz (Türkmen) muhaceretinin Şarkî Anadolu'ya akmaya başladı. (24 Mayıs 1040)
1040-1157 Büyük Selçuklu İmparatorluğu dönemi. Tuğrul Bey tarafından kurulan bu büyük Türk devleti, bir başka Türk zümresi Oğuzlar tarafından yıkılmıştır.

1040 1210 Doğu Karahanlılar: Süleyman Han tarafından kurulmuş, Karahıtaylar tarafından yıkılmıştır.

1041 1187 Kirman Selçuklu Devleti: Kurucusu Kara Arslandır. Oğuzlar tarafından yıkılmıştır.

1042 1212 Batı Karahanlılar: I. Muhammed Han tarafından kurulmuş, Harezmşahlar tarafından yıkılmıştır.
1044 Sayısız bir Türk Halkının şarktan ilerleyerek Karahanlı Devleti hududlarına girmesi.

1048 İbrahim Yınal'ın yurt arayan büyük bir Türkmen kitlesini Anadolu Cihadına göndermesi ve onun Selcuklu Ordusu ile gelip Bizanslılara karşı Hasankale Zaferini kazanması, Erzurum'un Fethi, Oğuzların Trabzon'a ve Orta Anadolu'ya kadar yayılmaları.

1049 Birunî (973-1049) öldü. Türk dünyasının yetiştirdiği büyük bilim ve din adamlarından olan Biruni, bugün İran sınırları içinde bulunan Kas şehrinde 973'te doğdu. Biruni, temayüz ettiği astronominin yanısıra tıp, fizik, matematik, tarih, kronoloji, jeodezi ve din ilminde de büyük ilerleme gösterdi. Bu bilim dallarında, toplam 196 eser yazdı

1055 Nişabur'da kendisini sultan ilan eden Selçuklu beyi Tuğrul Bey (1038-1063), 1055'te Bağdat'a girerek Büveyhi egemenliğini yıktıktan sonra, Abbasi halifeliğini birleştirici bir manevi güç olarak koruma altına alma yoluna gitti. Bu ittifakla siyasal nüfuzunu pekiştiren Büyük Selçuklu Devleti, aynı zamanda Hilâfet'in resmî koruyucusu olarak, İslam dünyasını birleştirme işlevini üstlendi. Tuğrul, dan sonra başa geçen Alp Arslan'ın (l063-72) ve onun oğlu 1. Melikşah'ın (1072-92) yönetimi altında Bizanslılara karşı girişilen savaşlarla Anadolu ve Kafkasya'ya giden yollar açıldı. Suriye ve Semerkant Selçuklu yönetimine bağlandı. Böylece ortaya çıkan imparatorluk geniş bir savaş aygıtına ve ele geçirilen toprakların ikta yoluyla hanedan üyeleriyle komutanlara dağıtılmasına dayanıyordu.

1059 Türklerin Sivas ve Malatya vilayetlerini ele geçirmeleri.

1060 Bizanslılar'ın Kumanlar olarak bildiği putperest Oğuzlar, Rus Steplerine göçtüler. Ağustos 1064 Alp Arslan'ın Kafkasya ve Şarki Anadolu seferi, Kars'ın fethi (16 Ağustos). 1065 Şamani Uz (Oğuz) ların 600.000 kişi halinde Tuna'yı geçip Balkanlara inmeleri. 1065-1067 Selçuklu veziri Nizamü'l-Mülk, Nişabur ve Bağdad'da medreseler kurdu.
1067 Selcuklu akınlarının Orta Anadoluya yayılması, Kayseri, Niksar ve Konya şehirlerinin fethi.

1068 Afşin'in Anadolu'yu ele geçirip İstanbul Boğazına kadar ilerlemesi, Amuriye ve Honas'ın 1067 fethi.

1068 Kumanlar, Güney Rus Prenslerini yendiler.

1069-1070 Yusuf Has Hacib, "Kutadgu Bilig" adlı eserini yazdı.

1071 Alp Arslan'ın Şii Fatimilere karşı Suriye seferi ile, Malazgirt ve Halepi Selcuklu idaresine alması.

1071 Alp Arslan'ın Bizans Ordusunu yenerek 26 Ağustos Cuma günü Büyük Malazgirt Zaferini kazanması. İmparator Romanos Diogenes'in esir düşmesi ve Bizans'ın Selcuklulara tabiiyeti kabul etmesi. Zaferin Türk ve İslam tarihlerinde bir devir açması, dünya tarihinde de bir dönüm noktası teşkil etmesi. Bu zaferle artık Anadolu, Türkler'e vatan olacak ve burada öncelikle Anadolu Selçuklu Devleti'nin temelleri atılacaktır.

1071-1252 Mengüçoğulları: Kurucusu Mengüç Gâzidir. Anadolu'da kurulmuş olan beylik Anadolu Selçuklu Devleti tarafından yıkılmıştır.

1071/1075-1318 Malazgirt Meydan Savaşı ardından Anadolu Selçuklu Devleti kuruldu: Kurucusu I. Süleyman Şahtır. İlhanlılar tarafından yıkılmıştır.

1072 Alp Arslan'ın sulhü bozan Bizans'a karşı Türklere Anadolu'nun fethini emretmesi, Artuk Bey'in Sakarya havzasına kadar işgali. Alp Arslan'ın Türkistan seferi ve bir batini tarafından şehit edilmesi.

1073 Selçuklular, Karahanlılar'ı yendi.
1073 Melik Şah'ın amcası Kavurt Bey'i mağlup ederek Selcuklu İmparatorluğuna hakim olması, Artuk Bey'in Anadolu'dan İran'a çağrılması.

1074 Türklerin bütün Anadolu'ya dolmaları üzerine İmparator Mihael'in yardım maksadıyla Papa'ya müracatı, müsbet bir netice alamayınca Sultan Melikşah'a başvurması.

1075 Melik Şah'ın saltanat mücadelesini ve Artuk Bey'i Anadolu'dan çekmesini fırsat bilen kutalmışoğlu Süleyman şah'ın, kardeşi Mansur ile, Birecik bölgesinden hareketle Konya'yı ve daha sonra İznik'i fethetmesi, Süleyman Şah'ın İznik'i payitaht yapması ve Türkiye Selçuklu Devletini kurması.
1075-1086 Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurucusu Süleymânşah'ın saltanatı.
1078 Süleyman Şah'ın Botaniates'i Bizans tahtına çıkarırken Selçuklu ordusunu Boğaz'ın Anadolu sahilinde yerleştirmesi. Melik şah'ın Süleyman şah'ı itaate almak için Porsuk Bey'i üzerine göndermesive onun Mansur'u öldürmesi, fakat muvaffakiyetisizliğe uğrayarak çekilmesi.
1078-1117 Suriye Selçuklu Devleti: Tutuş tarafından kurulmuş, Artukoğulları'nca yıkılmıştır.
1080 Anadolu'ya dolmuş Türkmenleri etrafında toplayan Süleyman şahın İznik'e devlet kurması üzerine şarktan büyük bir göçebe kitlesinin dalgalar halinde Anadolu'ya dolması.

1080- 1201 Saltukoğulları: Kurucusu Ebu'l-Kâsımdır. Anadolu'da kurulmuş olan beylik Anadolu Selçuklu Devleti tarafından yıkılmıştır.

1081 Süleyman şah ile Alexis Kommenos arasında yapılan antlaşmaya göre Türk askerlerinin Boğaz sahillerinden Drakon (Orhan-Tepe) çayına kadar çekilmesi ve buna mükabil Bizans'ın Türk işgalinde bulunan bütün Anadolu'da Selcuklu hakimiyetini hukuken tanıması.
1081- 1097 İzmir Beyliği: İzmir'de kurulmuştur.

1082 Süleyman şah'ın şarka dönüp Çukurova (Kilikya) ya sefere girişmesi ve Tarsus'u fethi.

1083 Süleyman Şahın Adana, Misis, Anazarba ve bütün Çukurova'yı fethi, Suriye'den kadı ve hatip getirterek bu havalide idari ve dini teşkilat kurması.

1084-1102 Dilmaçoğulları: Kurucusu Dilmaçoğludur. Anadolu'da kurulan beylik, Ermenşahlar tarafından yıkılmıştır.

1085 Antakya'lıların daveti üzerine Süleyman'ın ordusu ile gizlice hareket edip bu şehri fethetmesi, Süleyman'ın tabii Danişmentli Gümüş tekin Ahmet Gazi'nin Malatya'yı kuşatması, Çankırı ve Kastamonu fatihi Kara tekin'in Sinop'u, Buldaca'nın Elbistan ve yukarı Ceyhan bölgesini alması.

1086 Süleyman şahın, Halep'i kuşatması üzerine Melikşah'ın kardeşi Tutuş ve Artuk ile savaşarak 5 Haziranda şehit olması ve Halep kapısında defni.
1087 Süleyman şahın İznik'te naibi bulunan Ebul-Kasım'ın boğazlara doğru akınlara, Marmara sahilinde donanma inşasına girişmesi, İzmir Beyi Çaka ile ittifak teşebbüsü, Melik şah'ın Anadolu'ya ve İznik üzerine ordu göndermesi ve buna karşı selçuklular ile Bizanslılar arasında bir anlaşma yapılması.

1088 İzmir bölgesinde devlet kuran Çaka Bey'in, donanması ile, Bizans karşı adalara taarruz ve fetihleri, Bizanslıları bozguna uğratan Peçeneklerin Lüleburgaz'a kadar ilerlemeleri ve müşterek taarruz için Çaka ile ittifak yapmaları.

1089 Peçenekler üzerine yürüyen Alexis Kommenos'un Silistre'de mağlup olarak İstanbul'a kaçması.

1091 "Bizanslıların Kumanlar ile birlikte 29 Nisan'da Peçenekleri Meriç üzerinde mağlup ve imha etmesi, Çaka'nın Bizanslılara karşı adalar denizinde savaşı devamı.
1092 Sultan Melikşah'ın ölümü üzerine Büyük Selçuklu Devleti üçe bölündü: Nicaea (Anadolu'da), Hemedan (İran'da) ve Merv (Maveraünnehir ve Horasan'da).

1092 Melikşah'ın ölümü üzerine Kılıç Arslan'ın İsfahan'dan İznik'e gelip babasının yerine tahta çıkması, Çaka'nın kızı ile evlenmesi, Bizanslıları Marmara kıyılarından atması, Melik şah'ın İznik üzerine ve Selçuklulara karşı göndermiş olduğu Bozan'ın onun ölüm sebebi ile Anadolu'dan ayrılması.
1092-1107 I. Kılıçarslan devri (Anadolu Selçuklu).

1095 Kılıç Arslan'ın devletini kuvvetlendirdikten ve Bizans ile muahede yaparak emniyetini sağladıktan sonra şarki Anadolu'da fetihlere başlaması ve Gabriel'in elinde bulunan Malatya'yı muhasara etmesi.

1095-1175 Danişmendoğulları: Kurucusu Danişmenddir. Anadolu'da kurulan beylik, Anadolu Selçuklu Devleti tarafından yıkılmıştır.

1095-1185 İnaloğulları: Kurucusu Emir Sadrdır. Anadolu'da kurulan beylik, Eyyûbîler tarafından yıkılmıştır.

1096 I. Haçlı Seferi. Türk Selçuklu fetihlerine karşı Bizans'ın tahriki ile Haçlı seferlerinin hazırlanması ve bunların öncüsü olarak Keşiş Pierre ile birlikte başı-bozuk, cahil ve mutaasıp Haçlı kitlelerinin İznik üzerine hareketi. Selçuklu Kılıç Arslan'ın kardeşi Kulan Arslan (Davud)'ın bunları imhası.
1097 1231 Harezmşahlar/Harzemşahlar/Harizmşahlar Devleti kuruldu: Kurucuları Kudbeddin Muhammed (1097-1127) ve oğlu Atsız (1127-1156) idi. Devlet, Moğollar tarafından yıkılmıştır.

1098 1231 Artukoğulları: Kurucusu I. Sökmendir. Anadolu'da kurulan beylik, Eyyûbîler tarafından yıkılmıştır.

1099 Kudüs Haçlılar'ın eline geçti.

XII. yüzyıl

12. yüzyıl Kazan Şehri kuruldu.

1100-1207 Ahlatşahlar (Ermenşahlar): Kurucusu I. Kutbeddindir. Anadolu'da kurulan beylik, Eyyûbîler tarafından yıkılmıştır.

1104-1407 Artukoğulları (Mardin): Kurucusu I. İlgâzîdir. Anadolu'da kurulan beylik, Karakoyunlular tarafından yıkılmıştır.
1106 İmam-ı Gazalî, "İhyâi'l-Ulûmi'd-Dîn" adlı eserini yazdı.
1110-1116 Sultan Şahinşah devri (Anadolu Selçuklu).
1116 1155 I. İzzeddin Mes'ûd devri (Anadolu Selçuklu).

1117 1154 Şam (Börili) Atabeyliği: Şam'da kurulmuştur.
1117-1194 Irak Selçuklu Devleti: Kurucusu Mahmud tarafından kurulmuş, Harezmşahlar tarafından yıkılmıştır.
1122 Ruslar, Kumanlar'ı yendiler.
1124 Tunguz Juchenler, Çin'den Moğol Kitanlar (Liao Hanedanı: 916-1124)'ı çıkardılar. Bu gelişme Semirechye/Yedisu'da Karahitay Devleti'nin kurulması ile sonuçlandı.

1127-1259 Musul-Halep (Zengili) Atabeyliği: Musul-Halep havalisinde kurulmuştur. Merkezi Halep şehridir.
1137 Karahitaylar, Hocent'de (o tarihlerde Selçuklular'a tabi olan) Karahanlılar'ı yendiler.
1140/1141 Katavan savaşı yapıldı: Kara-Hitay hükümdarı Kür-han ile Büyük Selçuklu sultanı Sencer kuvvetleri arasında yapılan savaşta Sencer mağlup oldu. Savaşın ardından Put-perest Kara-Hitaylar, tâ Horasan sınırlarına kadar ilerlediler. Bu durum Maveraünnehir'de kuvvet birikmesine yolaçtı.
1146-1225 Azerbaycan Atabeyliği: Azerbaycan'da kurulmuştur.

1146 1232 Erbil (Beytiginli) Beyliği: Musul'un doğusunda Erbil merkezli olarak kurulmuştur.
1147 II. Haçlı Seferi. Urfa'nın fethi üzerine Alman Konrad ve Fransız kıralı Saint Louis kumandasında Haçlı kuvvetlerinin Türkiye hududlarına girmesi. Selçuklu Sultan Mesud'un büyük Alman ordusunu 25 Birinci Teşrîn 1147 günü imha etmesi. Efes, Denizli'den Antalya yolunda Fransız ordusunun büyük kayıplara uğrayıp, az kimsenin gemilere binerek Suriye'ye varabilmesi. Rumlar'ın hiyanetini ve Türkler'in şefkatini gören 3000 Frank'ın Müslüman olması, Sultan Mesud'un bu zaferleri ile Anadolu'da Selçuklu hâkimiyetini diriltmesi.

1147 1284 Fars (Salgurlu) Atabeyliği: Güneybatı İran'da Şiraz merkezli olarak kurulmuştur.
1153/1157 Merv'deki Büyük Selçuklu Sultanlığı'nın paralı askerler olan Oğuzlar tarafından yıkılması.

1154 (1155/62/67) Cengiz Han'ın doğumu. 1155-1192 II. Kılıçarslan devri (Anadolu Selçuklu).

1157 Sultan Sançar (Sencer)'ın vefaatı ile Büyük Selçuklu Sultanlığı'nın kalan kısmı da son buldu.
1157 1231 Harezmşahlar: Kurucusu İl Arslandır. Moğollar tarafından yıkılmıştır.

1158 1169 Yaruklu (Yıva) Beyliği: Musul merkezli olarak kurulmuştur.

1164-1165 İdil Bulgar Hanı, İbrahim'in saltanatı.

1166 Yesevî tarikati'nin kurucusu, Türk mutasavvıf, şair Ahmed Yesevî, vefaat etti. A. Yesevi, Sayram'da doğdu. Özellikle Sir-i Deryâ (Seyhun) ve Taşkent yöresindeki bozkırlarda yaşayan göçebe Türkler arasında İslamiyet'in yerleşmesinde büyük rol oynadı. Tesiri Türkistan sınırlarını aşarak 13. y.yılda da Anadolu'ya yayıldı. A. Yesevî aynı zamanda Nakşibendî tarikatinin pirlerinden de sayılır.

1167 Oxford Üniversitesi kuruldu.

1167 Cengiz Han'ın babası Yesügey Bagatur'un ölümü.

1174-1250 Eyyûbîler: Kurucusu Selâhaddîn Eyyubîdir. Memlûklar tarafından yıkılmıştır. 1176 Miryakefalon Savaşı (Anadolu Selçuklu).

1180 Nakşibendî şeyhlerinden Abdülhâlık Goncdüvânî Buhara'nın Goncduvan köyünde vefaat etti.
1185-1233 Artukoğulları (Harput): Kurucusu I. Ebû Bekirdir. Anadolu'da kurulan beylik, Anadolu Selçuklu Devleti tarafından yıkılmıştır.
1192-1196 I. Gıyaseddin Keyhüsrev'in I. saltanat dönemi (Anadolu Selçuklu).
1194 Son İran Selçuklu Sultanı III. Tuğrul'un vefatı ile, İran'da Selçuklu dönemi sona erdi ve Maveraünnehir'de Türk Harezm Hanlığı kuruldu.
1196-1204 Rükneddin Süleyman Şah dönemi (Anadolu Selçuklu).

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...