07 Mart 2015

SİVİL ÖRÜMCEĞİN AĞINDA İKİNCİ BÖLÜM



SİVİL ÖRÜMCEĞİN AĞINDA 
İKİNCİ BÖLÜM
ABD DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI İLE 'SİVİL' EŞGÜDÜM
Yabancı ülkelerdeki 'sivil' örgüt ve 'demokrasiyi geliştirme' etiketleriyle yürütülen işlerin, ABD Dışişleri'nin bilgisi dışında yürütülmesini beklemek, saflık olurdu. Daha sonra "Uluslararası Din Hürriyeti" bölümünde göreceğimiz gibi, ABD'nin dünya eylemleriyle ilgili tüm girişimlerinin, ilişkili yasalarının, ABD ulusal güvenliğine ve ABD ulusal çıkarlarına uygunluğu değişmez bir kuraldır. Bu öylesine bağlayıcı bir hükümdür ki, ABD onca serbest piyasacılığına karşın, gerek görürse, ulusal güvenliğine aykırılık ilan ederek ticari kısıtlamalar koyabilir ve askeri müdahalelerde bulunabilir. Bu durumda, NED'in "project" denilen etkinliklerinin, ABD Dışişleri Bakanlığı ve yabancı ülkelerdeki ABD misyonları ile birlikte yürütülmesi kaçınılmazdır. NED yasasında bu eşgüdümle ilgili açık bir hüküm yoksa da, NED raporları uygulamanın niteliğini belirliyor: "..hem Washington'da, hem de sahada (Türkiye gibi ülkelerde diye okuyun) belirli bir koordinasyon gerçekleştirilmiştir. En büyük eşgüdüm de, sonuncusunu (saha koordinasyonu), (yani) bağış yapılan işçi örgütlenmesiyle eşgüdümü kapsamaktadır. (..) çünkü işçi (örgütlenmesi) yerinde yapılanmayı ve ABD elçilikleriyle uzun dönemli olarak kurulmuş (ilişkiler) gerektirmektedir.[54] 

NED ile (ABD) Dışişleri Bakanlığı, şu konularda anlaşmışlardır: (1) NED herhangi bir "project" işine girişip para vermeden önce ABD Dışişleri'ne bilgi verecektir. 54 "Statement of Joan M. McCabe, U.S General Accounting Office Before The Committee on Foreign Affairs Subcommittee on International Operations, House of Representatives on The National Endovvment For Democracy's Administration Of Its Grants Program", United States General Accoounting Office Washington, D.C. 20548, ForRelease On Detivery, Wednesday, May 14, 1986, 129867, s.9.(2) NED yönetim Kurulunun onayına sunulan tüm 'project' önerilerinin bir kopyası, ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Yardımcılığı'na verilecektir."[55] NED'i denetlemekle yükümlü ABD resmi organı GAO (General Accounting Office)'in raporundan anlaşıldığına göre; yabancı ülkelerdeki, örneğin Türkiye'deki, bir kurum ya da kuruluş, yani vakıf ya da enstitü adı verilen dernek, yani genel adıyla bir örgüt, "Ben ülkemde, şu 'project' işini, örneğin 'İslam ve demokrasi' ya da 'kimlik sorunu' ya da 'yerel yönetimlerin güçlendirilmesi' gibi projelerle ilgili 'workshop' çalışmaları yapacağım.* Bu iş ya da işleri bitirince bir rapor, bir kitap, radyo yayını, televizyon belgeseli, hatta bir roman hazırlayıp, size (IRI, NDI, CIPE, ACILS'e) sunacağım; şu tür bir ekiple çalışacağım ve paraları şöyle harcayacağım. Bu işler için, sizden şu denli dolar/sterlin/mark/euro istiyorum" diyerek, başvuru özet-raporu hazırladığında, bu ön rapor bir yabancı devletin Dışişleri Bakanlığı'na, hem de siyasi işler bölümüne, verilmektedir. 


Gerisi artık, NED ile ABD Dışişleri Siyasi Bölümü arasındaki eşgüdümün öngöreceği 'ferasete' kalmış oluyor. Bir kurgu yapmak gerekirse, yerli 'sivil'in, para karşılığında, TC. Devletinin, güvenlik kurumları dahil, ilgili makamlarına rapor hazırladıkları görülse, 'sivil' adından devletle ilişiksiz olmayı anlayanlar, hâlâ kendilerine "sivil" diyebilirler miydi? Ne yazık ki, bu soruyu "Elbette hayır!" diye yanıtlamak olanaksız. Olanaklı olsa iyi olurdu da, yabancı bir devletin kasasından yararlanan 'sivil' örgütlerin, böylesine ilkeli davranabileceklerinden emin olmak zor. Çünkü, parayı vereni küstürmemek gerekir. Parayı veren "küresel demokrasi kuralına göre kendi devletinizden para almak da iyidir..." derse, yerli 'sivil' kendi devletinden bağış' adı altında para almayacak mı?! İşin bir başka yönü daha da yakıcı olabilir. Para verilmeden önce, ABD Dışişleri'ne ön rapor sunulmasının öteki yüzünde, ABD Dışişleri'nin ya da ABD NSC (National Security Committee / Milli Güvenlik Kurulu)'nin isteği doğrultusunda, 'project' hazırlanması olasılığıdır. Bir ülkede bu olasılığın derecesini derinden merak edeceklerin bulunma olasılığı da az değildir.[56] 55 McCabe, a.d.g.r, s.9 56 Workshop: Atölye: NSC: Milli Güvenlik Kurulu, Başkan, Dışişleri, Milli Savunma bakanları ile Genel Kurmay Başkanı, CIA, FBI direktörlerinden oluşuyor. 


"PROJECT DEMOCRACY" İÇİNDE ERİTİLEN DEMOKRATİK KİTLE HAREKETİ

 "Haiti'de seçimlerde gözlemcilik yaptık ve nerede gözlemcilik yaptıysak orada bizim adaylarımız kazandı." General Smadley Butler, US Marine Corps. Türkiye'de, üç-beş yıl öncesine dek, siyasal konumlanmalara uygun olarak, örgütler, partiler, yazarlar, çizerler arasında keskin görüş ayrılıkları oluşurdu. Örneğin, laik devlet düzenini değiştirmek isteyenlerle, cumhuriyeti savunanlar arasında siyasal uçurum bulunurdu. 'Sağcı' geçinenle 'solcu' geçinen arasında görüş ayrılıklarıysa siyasal yaşamın bir kuralı ve itici gücüydü. Oysa şimdi öyle olmuyor. Dinsel hukuk esaslarının uygulanmasını isteyenlerle, istemeyenler bir araya geliyorlar ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ilkelerinin değiştirilmesini birlikte öneriyorlar. Bu dayanışmalarını da, 'özgürlüklerin ve demokrasinin genişletilmesi' için eylem ortaklığına, çok kültürlülük esasına dayalı siyasi yapılanma gereğine oturtuyorlar ve halka bunu "hoşgörü" olarak yansıtıyorlar. Cumhuriyetin kurumlarına karşı her provokasyondan sonra siyasal partilerin tümü susuyor, "emel ilkelerin ve kurumların savunulması, orduya kalıyor. Ordu, politize ediliyor, iç siyasi kavgaların içine çekiliyor. Ülkede kutuplar sayıca artırılırken, inanç ve köken ayrılıkları öne çıkarılıyor ve çatışmalar keskinleştiriliyor. Bu durumdan yarar umanlar, Türkiye'nin bir avuç militarist güç tarafından yönetildiğini yayıyorlar. Özellikle yurtdışında iş, askersel yönetim tanımını da aşıyor ve 'laik cunta' deniliyor. 

İç gelişmelere, kapanmış tarihsel yaraların yeniden deşilmesiyle yoğunlaştırılan etnik kışkırtmalar, ekonomik şantajlar, din hürriyeti kapsamında geliştirilen eylemler, Amerika'nın ya da Avrupa'nın şu ya da bu üniversitesinde, Türkiye'nin bütünlüğüne, temel yasallığına saldıran toplantılar, konferanslara, Avrupa'dan Türkiye'ye parlamenter akınları, yabancıların yerel yönetimlerle Cumhuriyet devletinin bilgisi dışında gerçekleştirdikleri doğrudan kapalı toplantıları, ülkenin enerji kaynaklarının kullanımına karşı, tarihsel kalıt ya da çevre adına, abartılı uluslararası karşı kampanyalar, ulusal kurtuluşun simgesi olan anma günlerini, sözde dostluk adına, silikleştirme adımları eşlik ediyor. Böylece, olası uluslararası müdahalenin cephesi kuruluyor. İçerdeki kutuplaşma bazen sert bazen görece daha yumuşak kışkırtmalarla olgunlaştırılıyor. Özetlediğimiz girişimlerin en kısa tanımı: Türkiye Cumhuriyeti'nin temel yasallığıyla kimin derdi varsa, başta Amerikan devleti olmak üzere, Batı dünyası ona sahip çıkıyor, kol kanat geriyor ve resmi raporlarla bu koruyuculuğu uluslararası belgelere taşıyorlar. Gelişmelere koşut olarak, ülke içinde de, sağcı solcuyla, dinci sözde aydınla, şeyhler demokratlarla kol kola giriyorlar. Çok yakın geçmişte, aynı siyasal görüşleri paylaşanlar yan yana gelemezken, şimdi tümü bir anda cephe oluşturabiliyorlar. Onlarca örgüt devletin kurumsallığına karşı ortak belgelere bir çırpıda imza atabiliyorlar. 


Kendisine 'liberal' diyen profesörler, bir gecede Amerika'ya uçuyorlar ve 'cihad' örgütlerinin destekçisi Amerikan Müslümanlarının panellerinde, yuvarlak masa toplantılarında, deneyimli istihbarat uzmanlarıyla buluşuyorlar. Cumhuriyeti kurmakla övünen siyasal hareketin başkanı bir anda Hıristiyan tarikatların yan kuruluşlarının toplantılarına katılıyor. Aynı görüşü paylaşan yöneticiler, 'vakıf adını taşıyan yabancı parti uzantılarını Türkiye Cumhuriyeti'nin Büyük Millet Meclisi'ne taşıyorlar ve "siyasal ahlak" dersleri verdiriyorlar. Ulusal bağımsızlığın mirasçısı meclisin anayasayla ilgili çalışmalarına yabancılar karışıyor ve bunu açıklamaktan da çekinmiyorlar. Aynı yabancılar, yerel yönetim çalışmaları adı altında bir dizi toplantı yapıyor ve birbirine muhalif partilerden seçilmiş belediye başkanları, devlet merkezinden bağımsızlaşma ve özerklik elde etme istemiyle hareket etmeye çağrılıyorlar. Bu gelişmeler on-onbeş yıla sığıyor. Bu denli kısa bir sürede, bu denli yüksek payda ortaklığını sağlayan nedir? Yanıt kısa ve açık: ABD'nin NED adlı fonundan beslenen, IRI, NID, CIPE ve Batı Avrupa örgütleriyle örülen ağın içinde biçimlenen ithal demokrasi yapılanması. Tasarım merkezi aynı olunca, yörüngeler de, o merkezin çevresinde oluşuyor; sağı solla, dinciyi laiklik savunucusuyla buluşturuyor. Siyasal farklılıklar eritilirken, etnik ayrılıklar, bazen "çok kültürlülük" bazen da "inançlara saygı" temelinde öne çıkartılıyor. 


BİR BAŞLANGIÇ ÖRNEĞİ OLARAK IRI PROJESİ

' ABD Cumhuriyetçi Parti'nin örgütü IRI'nin 1998'de başlatılan Türkiye etkinlikleri, yerel yönetimleri, siyasal partileri ve bağımsız 'sivil' örgütleri kapsıyor. Örneğin, IRI'nin önemli Türkiye projelerinden biri örgütün raporunda şöyle tanıtılıyor: 
"Politik Parti Eğitimi ve Yerel Yönetimin Geliştirilmesi (Güçlendirilmesi). Yeni proje dönemi: Mart 1998 - Mart 1999. Parasal kaynak: (ABD) Demokrasi için Ulusal Fon (NED)" Partilerle ilgili bu "project" adı verilen işin başını TESEV çekiyor. TESEV, TESAV, ANSAV temsilcileri, TBMM ile ilişkiye geçiyor ve partiler yasa tasarısına uzanacak yolun ilk adımları, 'parti içi demokrasi' çalışmasıyla başlıyor. 
İşadamlarından, işadamlarının vakıflarında görevli profesörlerden, eski bakanlardan oluşan bir uyum komisyonu kuruluyor. Hasan Korkmazcan'ın başkanlığında oluşturulan ve “Uyum Komisyonu” adı verilen bu oluşuma her partiden katılım var: 

"Atilla Sav, Metin Emiroğlu, milletvekillerinden Ercan Karakaş ve Gökhan Çapoğlu, eski Sanayi Bakanı Tarhan Erdem, TBMM eski Başkanı Ferruh Bozbeyli, Adalet Eski Bakanı İsmail Hakkı Birler, DTP'den Sinan Ülgen, TESEV Genel Direktörü Mehmet Kabasakal, TESAV Yönetim Kurulu Başkanı Erol Tuncer, akademisyenlerden Ersin Kalaycıoğlu, Ali Çarkoğlu, Aydın Uğur, Nihal İncioğlu, Ömer Faruk Gençkaya ile Michael Dolley ve Jean - Lui Ballans katıldı."[57] 

Bir başka uygulamaysa, uyumun ne denli yayılabileceğine çarpıcı bir örnek oluşturuyor.

 IRI'nin 1998 raporunda, "En önemli etkinlik Türk sivil örgütleriyle birlikte gerçekleştirilmiştir. Bu kuruluşlardan biriyle başlatılan ve halen süren çalışma Türkiye'nin yerel yönetim yasalarının değiştirilmesidir," deniliyor. İşin özü şudur: Amerikalılar gelmişler ve Türkiye'nin belediye yasalarını değiştirmek üzere yerli sivillerle "workshop" kurmuşlar, yıllardır çalışıyorlar. Bu arada Türkler ne yapıyor? Onların büyük çoğunluğu Türklerin kaç yüzyıldır, bilmem kaç devlet kurup büyük anakaraları yönetmiş olmasıyla övünüyor, son imparatorluğun kuruluşunu olağandışı törenlerle kutluyor ve hatta Washington’da mehter eşliğinde yürüyorlar. Geri kalanı da, çağdaş bir devlet kurduk yetmiş beşinci yılı aştık diye marşlar söylüyorlar. 


Öte yandan, Amerikalı "Workshop" uzmanları gelmişler, bu övünçlü Türklerin ülkesinde raporlarında belirtikleri gibi; "Yönetim yetkisini merkezden uzaklaştırmak amacıyla belediyelere otonomi kazandırmak" için, yasa tasarısı hazırlıyorlar. Bu işin içerdeki gerekçesine bakarsak, "Belediyelere yardım demek, demokrasiyi güçlendirmek demektir" diye bir yanıt hazırdır. Ne ki, "Belediyeleri güçlendirmek' ABD'nin Cumhuriyetçi Partisi’ni neden ilgilendirir ve ABD neden bu işler için para ve eleman verir? Amerika'da gettolar temizlendi, toplumsal uçurumlar kapatıldı mı?" diye soran yoktur, Sorulmasa da, Amerikan muhafazakârlarının ve Cumhuriyetçi Partinin örgütü IRI'nin raporlarındaki yanıtı açıktır: "IRI'nin rehberliğinde yerel yönetimler - Ankara'daki merkezi hükümet ('devlet' değil )- şimdi kendi yollarında yürümek üzere daha fazla otoriteye sahiptirler." 57 


Zehra Güngör, "'Demokrasi siyasi partiden başlasın' - İşadamları, akademisyenler ve gazetecilerden oluşan TESEV, TBMM uyum komisyonunun da katılmasıyla birlikte siyasi partiler yasasında yapılacak değişiklikler için öneriler getirdi, beyin fırtınası yaptı." Milliyet, 8 Nisan 1998Yerel yönetimlerin ABD'nin siyasal partisinin öncülüğünde yürüdüğünü belirten aynı raporda, bir başka kuruluşla birlikte Türk siyasi partiler yasasında değişiklik tasarısı hazırlandığı açıklanıyor. İş bununla da kalmıyor, bu hazırlıkların partilerle yakın ilişkiler kurularak sürdürüldüğü, partilerin içinde 'reformcu eylemciler' yetiştirildiği belirtiliyor. Üstelik bu ülkeye öyle bir demokrasi eğitimi verildiği belirtiliyor ki, 'laiklik dışı partilerin ve etnik tabanlı partilerin temsil edilmeleri"nin sağlanacağı özenle vurgulanıyor. IRI'nin 2000 yılı programına Türkiye gençliğinin ve Kadın örgütlerinin desteklenmesi projesi de alınmış. Yenidünya düzenini kavramış, moda deyimiyle, "vizyon sahibi" ve proje yapmasını bilen genç kadrolar yetiştirilecektir. IRI raporlarındaki şu sözler, hiçbir kuşkuya yer vermeden seçim özgürlüğümüzün temellerinin nasıl bellendiğini gösteriyor : "IRI Türkiye'deki 18 Nisan 1999 seçimlerinin öncesinde seçmen örgütlenmesi ve yerel seçim kampanyalarının örgütlenmesi ve gerçekleştirilmeleri konularında yüzlerce parti eylemcisini eğitmiştir. " 


Bu kısa bakış bile, IRI'nin Türkiye'yi hiç boş bırakmadığını gösteriyor. CHP Genel Başkanı'nın Tansu Çiller'e koalisyon koşulu olarak dayattığı Aralık 1995 erken seçiminden önce de, sıkı çalışmışlar. Kamuoyu yoklamalarını ve değerlendirmelerini Strateji Mori ve Anadolu Stratejik Araştırmalar Vakfı ile birlikte yürütmüşler. 1995'de gerçekleştirilen yoklamaların biri gerçekten ilginç sonuçlar vermiş. Tam yedi yıl önce Amerikalılar saptamışlar ki, Türkiye seçmenlerinin büyük çoğunluğu Recep Tayyip Erdoğan'ı desteklemektedir. Yıl 1995'de yapılan bu değerlendirmeden sonra, 2002 yılında "project" ten bir sonuç alınması, daha da ilginç. İş bununla da kalmamış; IRI, raporda belirtilen çalışmaların ışığında, ANAP'ın aday belirleme işlerine "temel" çalışmalar yaparak yardımcı olmuş. [58] Seçim ön tahminlerinin seçmenler üstündeki yönlendirici etkisi düşünülünce, işin nereye vardığı kestirilebilir. [59] Niyetleri ne denli iyi(!) olursa olsun, yabancıların güdümünde çalışmalarla gerçekleşen hür ve demokratik seçimlerin ulusallığının derecesi ve sandıktan çıkanın hangi halk iradesi olduğu da, ayrı bir sorun.[60] Türkiye'deki uygulama, projenin 18 adımına koşut yürüyor. 58 Konu basının satırlarına düşünce, zamanın parti yöneticileri bunu "teknik yardım" olarak nitelemişlerdir. 59 Diğer ülkelerde NED'in seçim çalışmalarını dolarlarla beslediği bilinmektedir, 


örneğin Çekoslovakya' da Havel'in propagandasına 400 Bin USD, Nikaragua'da kilise örgütlerine, muhalif medya örgütlenmesine 11 Milyon USD harcanmıştır. 60 Bu toplantı ve toplantıya parasal destek için geniş bilgi: Aydınlık, 2 Aralık 1995, 30 Mart 1997, 6 Nisan 1997 Hedef, Türkiye'de merkezi devletin egemenliğini gevşetmek, iç dayanışmanın önünü tıkamak. Halkın birbiri içinde eriyerek, kopmaz bir bütünlük oluşturması sürecini şaşırtmak. Türkiye'yi düşük ya da kimi zaman yüksek yoğunlukta çatışmalara sürüklenmiş, etnik öbeklerden, şeyh - şıh - dede - baba - reis - parti şefi - seçkin diplomat ve işadamı örgütlerinin, Avrupa'da yetiştirilmiş "smart boys" yani, "parlak çocuklar"ın, kurucularından başkasını temsil etmeyen bir bölüm "sivil" toplum örgütleri şeflerinin egemenliği altında sindirilmiş mensuplardan, meczuplardan oluşan, ne kendine, ne de bölgesine yararı olmayan insanlar topluluğunu barındıran bir ülke konumuna indirgemek... Egemenliği harita kağıdı üstündeki kesik çizgilerle sınırlı, ABD ve Batı Avrupa küresine uydurulmuş olan bu devleti, bölgesel ve kıtasal çıkarlar uğruna bir askeri ve ticari üs, ateş hatlarına sürülecek özel kuvvet kaynağı olarak tutmak. Toplumun tarihten kalma bağımsızlık ve onur simgesi özelliklerini silikleştirerek güdülebilir bir topluluğa dönüştürmek.


YABANCININ PARASIYLA ADEMİ MERKEZİYETÇİLİK 

"Derneklerin yurtdışından yardım alması ise İçişleri Bakanının iznine bağlı. Ancak yedi yıldır yapılan uygulamalarda, bu konuda herhangi bir art niyete rastlanmamıştır." Abdülkadir Aksu, T.C İçişleri Bakan[61] Bir zamanlar, Milli Güvenlik Danışmanı görevlisi olarak, Latin Amerika'ya demokrasi ihraç eden Henry Kissinger, Şili'de gerçekleştirdikleri kanlı darbenin gerekçesini, 27 Haziran 1970'de şöyle savunuyordu: "Bir ülkenin kendi halkının sorumsuzluğu yüzünden komünist olmasını öyle kenarda durup seyredecek değiliz." Altı çizili bölümün yerine başkaca seçenekler konulabilir. Örneğin, aynı satırlar "Bir ülkenin kendi halkının sorumsuzluğu yüzünden Kemalist çizgi izlemesini / bağımsızlık yolunda ilerlemesini, öyle kenarda durup seyredecek değiliz" olarak da okunabilir ve, 14 Ocak 1983'de 77 sayılı Milli Güvenlik Direktifi'nde yer alan Reagan'ın şu sözleri anımsanabilir: "Açık diplomasi, ABD hükümetinin ulusal güvenlik hedeflerine destek yaratmak üzere oluşturduğu eylemleri kapsar." 

Bu eylemlerin neler olduğunu Orta ve Güney Amerika operasyonlarında yer almış olan ve daha sonra ClA'dan ayrılarak tüm ajanları ve operasyonların iç yüzünü açıklayan Philip Agee, "Operasyonlarımızın U.S merkezli çok uluslu şirketler için yararlı işletme koşullarını nasıl hazırladığını göstermeye çalışacağım" diye başlıyor ve sıralıyor: "Bu koşullar, siyasal egemenlik ile birlikte, bizim temel amacımızı oluşturuyordu. Liberal demokrasi ve çoğulculuk denen şey sonuçta bu amaçlarımız için bir araçtı. 'Özgür seçimler' demek gerçekte bizim desteklediğimiz adaylara gizliden para ödeyerek müdahale etmemiz demekti. 'Hür sendikalar' demek, bizim kendimize bağlı sendikalar kurma hürriyetimiz demekti. 'Basın özgürlüğü' demek bizim hazırladığımız materyalleri kendisi yazmış gibi yayınlayan 61 CNN Türk, 26 Ekim 2004. gazetecilere ödeme yapma özgürlüğümüz demekti. Seçilmiş bir hükümet ABD'nin iktisadi ve siyasal çıkarlarını tehdit etmeye başlarsa görevden uzaklaştırılmalıydı. 'Sosyal ve iktisadi adalet' halkla ilişkilerde hoş kavramlardı, hepsi o kadar."[62] CIA İstasyonlarında görev yapmış olan Philip Agee'nin açıkladığı operasyonların yeni dönemde de sürmediğini söylemek olanaksızdır. Kişi ve örgütlerin gizliden kullanımına eklenen "Project democracy" operasyonunda artık gizlilik yok. Örgütlerden çok kitleleri elde etmeye yönelik çalışılıyor. 


Bu sürecin Türkiye açısından en önemli adımı güvenliği sağlayan kurumun yıkıma uğratılmasıdır. NED'in dolarlarıyla ve euro ile beslenen "project democracy" karşısında tek engel olarak görülen ve Türkiye Cumhuriyeti'ne sahip çıkan ulusal ordu ile halkın arasını her geçen gün biraz daha açacak, kutuplaşmayı geliştirecek "pis" senaryoların yeni düzenleriyle karşılaşılacaktır. Bu öngörüye kuşku ile bakacak olanlara, son birkaç yılın olaylarını, iç politikadaki kişisel sürtüşme haberlerinden arındırarak sırasıyla anımsamaları ve özellikle bazı siyasal parti başkanlarının keskin dönüşlerinin kaynağını anlamak için onların okyanus ötesi ilişkilerine bakmaları önerilir. Emekli CIA görevlisi, bir dönem ABD'nin Kıbrıs Arabulucusu, şimdilerde NDI Avrasya sorumlusu Charles Nelson Ledsky, Cumhuriyet gazetesine tam sayfa konuk olduğunda, birçok derin açıklamanın yanı sıra, Türkiye işlerinden söz ederken yerli 'sivil' örgütlerle ilişkilerini açıkça belirtiyordu: 'Farklı zamanlarda farklı projelerle ilgili çeşitli kuruluşlarla çalışıyoruz.


 İstanbul'da TESEV, TÜSES, TÜSİAD, Ankara'da Ka-Der, Türk Parlamenterler Birliği, TESAV, Türk Demokrasi Vakfı (..)Bazı meclis komisyonlarıyla faaliyetlerimiz oldu, özellikle Anayasa Komisyonuyla ciddi temaslarımız oldu. İlki Muğla'da MUMİKOM adıyla başlayan Parlamento izleme Komiteleri'yle çalıştık." "Birlikte çalıştık" sözünün ayrıntılarına girmeden önce biraz gerilere gitmek gerekiyor. 1997 başlarında, Refah Partisi'ne yöneltilen en önemli suçlamalardan birisi, partinin yabancılardan para yardımı aldığı savıydı. 


Libya bağlantılı İslam'a Çağrı Cemiyeti'nin, Refah Partisi'nin gizli kasası olarak nitelenen Beşir Darçın'a 7 Nisan 1989 tarihli çekle 500.000 ABD doları verdiği ileri sürülüyor ve bu çekin fotokopisi gazetelerde yayımlanıyordu. Bu konu, rakip partilerce TBMM'de gündeme getirilmişti. Türkiye'nin onurlu insanları da yabancılardan para alınarak siyaset yapılmasını kınamıştı. O zamanlar, siyasal örgütlerin ve kuruluşların yabancılardan para almalarını içlerine sindiremeyen insanlar da vardı. Yine anımsanacaktır ki, soğuk savaş döneminde, muhalefete 62 Philip Agee, On The Run, s.76. 56 yakıştırılan en yaygın ve en ciddi niteleme de, "kökü dışarda" olmaktı. Soğuk savaş operasyonunun aktörleri, siyasi hareketlerin dışardan aldıklarını düşündükleri bir kuruşun kanıtı peşinde koşarlardı. Yabancı bir devletten siyasal etkinlikler için, hangi iyi ya da kötü niyetle olursa olsun, para yardımı almak, hangi ülkede olursa olsun hoş karşılanamazdı. 


Örneğin, ABD'de Watergate- Koregate - Sun Myung Moon - Tongsun Park - Kore CIA soruşturmasından sonra, ABD kongre üyelerinin yabancılardan yardım almaları sorgulanmaya başlanmıştı. Ne var ki, paranın devletten değil de, vakıflardan, cemiyetlerden - şimdiki adlarıyla hükümet dışı kuruluşlardan- alınmış olması suç sayılmıyor. Türkiye'de icat edilen nitelemeyle, "resmi" para suç oluyor; gayri resmi para ise, "yardım" ya da "destek" oluyor. NGO'dan alırsanız 'insani,' devletten alırsanız "derin" para oluyor. "Foundation"' ile "Stiftung"dan alırsanız, "demokrasi-hürriyet" ve "kültür mirasının korunması" için alınmış oluyor; buna karşılık, Rabıta'dan ya da İslam'a çağrı Cemiyeti'nden alırsanız 'irtica' ve 'dışa bağımlılık' ya da 'kökü dışarda' oluyor. Bir başka devletin egemenliği altındaki topraklarda, o devletin rejimini, sistemini değiştirmek üzere etkinlik gösterenlere yabancı bir devletin resmi kuruluşundan para akıtılmasının değerini anlamak için, bu paranın hangi niyetle verildiğine bakmak gerekmez. Operasyona, 'demokrasi kurulması' ya da 'sosyal araştırma' ya da 'think tank' çalışması demekle, alınan para aklanamaz. 

GLOB-ELLEŞME[63] "ETİĞİ" "
Sivil" yetkililerin yan yana gelip atölyeler kurdukları toplantıya dönmek gerekiyor ve yabancılarla maddi, manevi ilişkiler konusunda sivil yaklaşımı görmek için söz konusu toplantıyı koordine eden Türkiye Eğitim ve Toplumsal Tarih Vakfı'nın Genel Sekreteri, ulus devletlerin ortadan kalktığını ileri sürüp, içinde bulunulan "coğrafyada" STK egemenliğinde, hür ve demokrat bir dünya düzeni kurulmasını "ütopya" olarak sunarken, geleceğe dönük ön savunma yapmayı da unutmuyordu: "Devlet - STK ilişkileri TC Devleti ile bu ülkede kurulu STK ilişkileri biçiminde gelişmiyor. (..) devletle ilişkilerimizde gösterdiğimiz titizliği bu tür yabancı devletlerle ilişkilerimizde de göstermemize ihtiyaç vardır diye düşünüyorum." ABD'deki İsrail destekçisi örgütlerle, NDI'nin elemanlarıyla, Soros'un adamlarıyla yoğun çalışmalar yapan ARI derneğinin profesyoneli Murat Şahin ise STK eşgüdümcüsünün sözlerine karşı çıkıyor; "Orhan Bey'in bu uluslararası ilişkilerde dikkat edilmesi 63 'Globelleşme' deyişi Sayın Dr. Sedat Özkol'a aittir. gereken noktalar konusundaki ikazına ben cevap vermek istiyorum" diye başlıyor; tarihsel ve bir o denli de önemli bir açıklamada bulunuyordu. "Herhangi bir STK olarak yurtiçindeki bir STK ile nasıl ilişkiye girebiliyorsam, yurtdışındaki ile de aynı ilişkiye girebilmem lazım. Hatta aynı konudaki kuruluşa daha yakın olabilirim." ARI derneğinin "profesyonel" yöneticisi, yerli ile yabancı arasındaki tek ayırt edici özelliğin adres ayrılığı olduğunu, "Pek tabii aynı coğrafyayı paylaşmanın getirdiği bir ortaklığımız var Türkiye'deki STK'larla, ama yurtdışıyla da rahatça ilişkide olabilirim. Orada kim kime daha çok direktif verebiliyor konusu yok" sözleriyle vurguluyordu. 

ARI Derneği yayınında 'profesyonel' olarak tanıtılan sözcüye göre; ortak işlerde yabancı tercih bile edilebilir olduğunu ileri sürdükten sonra, konuyu parasal ilişkilere getiriyor ve diyordu ki: "..yurtdışındaki fonlardan biz yararlanacağız, buradan oraya fon çıkarmayacağız gibi bir alışkanlığımız var, belki de STK'larla ilgili olarak Türkiye'de yeterince fon oluşamadığı için. Ama zaten, atölye çalışmasında da vurgulamaya çalıştık, hem uluslararası fonlardan faydalanmak, hem fon yaratılmasına katkıda bulunmak diye. Biz Türkiye'deki STK'lar olarak hep hangi fondan nasıl faydalanırız gözüyle bakmak istiyoruz, bu fonlara az da olsa katkılarımızı da düşünmemizin zamanı geldi bence. O zaman iki tarafın da daha dengeli olduğu bir ilişkiye daha sağlıklı girebileceğiz diye düşünüyorum." Bu tür açıklamaları "Yerli 'siviller' para desteği alacak yabancı "sivil" arıyorlar" diye değerlendirenler çıkabilir. Bu sözlere bakılırsa yerlilerin yeterli paraya sahip olmadıkları gibi bir görüntü çıkıyor. 


"Ulus devletlerin toplumsal, iktisadi sınırlarının eritildiği ve ABD ve öteki Batı devletlerinin tek egemen olarak dünyayı kucakladığı 'ütopya' ya erişebilmek için çıkılan yolda, bugüne dek hep dışarıdaki fondan beslenilmiş olunuyor, bu böyle gitmez" mi denilmek isteniyor? Yoksa "sivil atölyeler kurulması gereken tek 'coğrafya' sizinki değil, başka 'coğrafyalar' da var" denmek mi isteniyor? Yoksa NED ve benzeri fonlara katkıda bulunmanın zamanı gelip geçmekte midir? Bu açıklamalardan, ABD'nin "sivilleri" ile Orta Asya işlerini değerlendirebilmek için biraz da siz ödeyeceksiniz anlamı mı çıkıyor? Bu tür olumsuz soruları, söz konusu açıklamaları yapanların iyi niyetleri çerçevesinde algılayıp, şimdilik geçelim. ROCKEFELLER'İN DOLARIYLA 'GENİŞ KAFALILIK' 

ARI yayınlarında "profesyonel" olarak tanıtılan görevli, belki de, önemli bir gerçeği ortaya koymaktaydı. Onun sözlerinden şu anlam çıkarılabilir: Bugüne dek para hep dışardan geldiğinden, yabancı (Batılı) örgütlerin lehine bir durum var, yani denge yok denmek isteniyor olabilir. Bu açıklamalar için düşünce ayrımlarını gösteren kanıtlardır denilip geçilebilir, ama "Tarih" genel sekreteri buna izin vermiyor: ".. Başka devletlerle veya o devletler adına faaliyet gösteren kuruluşlarla ilişkide gardımızı indirirsek, duyarlılığımızı, dikkatimizi bırakırsak yarın kamuoyu önünde -ben bundan çok korkarım- 'STK aslında yabancıların kullandığı bir alettir' diye birkaç örnek ortaya konur, bu kötü örnekler dar kafalılığın, yabancı düşmanlığının aracı haline getirilebilir." 

Yanıt işte bu denli kısa ve özlüdür. Buraya dek yazılanlar, biraz akla uygun geldiyse ve dolarlı proje işleri biraz şaşkınlık yarattıysa, hatta biraz da öfke oluşturduysa, günaha da ortak oldunuz demektir. "Günah" nitelemesi az gelir. Genel sekreterin tanımıyla "dar kafalılığın, yabancı düşmanlığının" tipik örneği sergilemiş olacakınız.. Ne ki bu açıklamaları izleyen aylarda, atölye çalışmalarını içeren bir kitabın iç kapağına "Heinrich Böll Vakfı'nın katkılarıyla yayınlanmıştır" diye yazılacağı hesap edilmemiş olmalı. Hatta, bu işler, Zeugma'yı kurtarmak' diye başladıktan sonra, ne denli baraj varsa o denli çetin bir tarih kurtarma projesine girişip, "barajlara evet ama tarihsel mirası da koruyalım" diye sürdürülen ve sonunda nerede olursa olsun tüm barajlara "hayır" kampanyası gibi, belki de hiç istenmeyen sonuçlara yol açılmıştır. 


Kurtarma kampanyasına adanan kitabın ilk sayfalarında "Rockefeller Vakfının katkılarıyla yayınlanmıştır" diye yazılmış. Bu özgün 'sivil' yaklaşım için, "workshop" ilişkilerinde hiçbir ek açıklamaya gerek yoktur. Görüldüğü üzere, "katkılarıyla" denilip geçilmektedir. Petrol kartellerinin sahibi Rockefeller'in Türkiye'nin barajlarıyla neyi alıp veremediği ve enerji üretilecek bu barajların 'tarihsel mirasa' ve o olmazsa börtü böceğe, o olmazsa herhangi bir doğal canlı ya da cansıza, binlerce kilometrekarelik bir alanda küçük bir oran tutan bir ortamda vereceği zararı sergileyecek çalışmalara para bastırmasının nedenini anlamak o denli zor olmasa gerek. İşin anlaşılması zor yanı, doğaya ve tarihe bu denli tutkun olan yerli "sivil" aktivistin kitap yayınlamak için, dışardan para ya da onların sıkça kullandıkları deyişle 'proje desteği' almaya gereksinmesidir.


 Türkiye'yi "oltadaki balık" olarak gören ve "oltadaki balığın yeme ihtiyacı yoktur" diyen Rockefeller sülalesinin kurduğu "sivil" örgütün yardımlar listesinde şu satırlar yer alıyor: "Economic and Social History Foundation of Turkey (Tarih Vakfı) İstanbul, Turkey- Nowember l7, 2000 I $ 150.100 Toward the costs of the "Local History Initiatives" and museum projects. Program: Creativity & Culture Benefit Regions:Turkey" "Sivil" yöneticinin de açıklıkla belirttiği gibi, şimdi "geri kafalının biri" durduk yerde, şu sorularla ortalığı bulandırabilir: Başka devletlerle ilişkiye girmek, hep öyle doğrudan doğruya olmayabilir; o başka devletleri ve dünyayı yönlendiren, kaynaklarını emen şirketlerle dolaylı da olsa kurulan ilişkilerde indirilme olasılığı bulunan 'gard' hangisidir?[64] Hatta daha da ileri gidip, "Bir ülkenin enerjisiz bırakılması kimlerin işine geliyor?" gibi sorularla spekülasyonlara kapı açılamaz mı? "Komşu ülkelerde, örneğin Ermenistan'da, köhnemiş nükleer santraller insanlığın ortak tarihsel mirasına ve yalnız vadilerdeki 'nebatata' değil de, insanoğluna kendisine de zarar vermez mi?" gibi sorular eklenmesinin yolu açılmış olmaz mı? 


Görüldüğü gibi, 'katkılarıyla' denilip geçilmesi, soru üstüne sorun çıkarabiliyor. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki, kendi çıkarları için yüzlerce yıldır insan yaşamını hiçe sayan, daha yakın geçmişte alt petrol-gaz çıkarları için komplolar kurmaktan, kan dökmekten geri kalmamış olan bir yönetimin ve o yönetimi güdüleyen kartellerin çevre korumacısı olduklarına bilerek ya da bilmeyerek inanmak, inananları ilgilendirir, deyip geçemeyiz. Çünkü, bu tür girişimlerin dünya egemeni olmanın önemli bir aracı olduğunu unutmak, yeni koloniciliğin ve çağdaş sömürgeciliğin arkasına halk desteği yığmak anlamına gelebilir. "Çevrecilik" ya da "tarihsel mirasçılık" imajının en usta oyuncusu Clintonlar olmuştu ve Türkiye'ye geldiklerinde bu imajdan bolca yararlanmışlardı. Bu işler salt geziyle kalsa iyi, ama ABD yönetimi ipin ucunu asla bırakmaz. Şimdi çevre ve uygarlık koruyucusu Mimar Sayın Oktay Ekinci'nin, o Türkiye gezisindeki Clinton imajı tazeleme günlerinden, çok değil yalnızca iki yıl sonra, "Hillary, Neredesin?.." başlığını atarak yazdıklarına bakalım: 


"18 Kasım 1999'da antik sahneye kurulan kürsüde bir konuşma yapan Hillary'nin söyledikleri ise yerli ve yabana medyadan dünyaya özetle şöyle duyurulmuştu: 'ABD, insanlığın ortak mirasına sahip çıkıyor... Bayan Clinton, tarihsel zenginliklerin dünya değeri olduğunu vurgulayarak, korunmalarının da uluslararası görevleri olduğunu belirtti.' Ben de aynı konuşmadaki özellikle 'Anadolu ve Mezopotamya' için söylediklerine dikkat çekmiş, çarpıcı sözleri arasındaki şu vurgulamasının ise "Ortadoğu'da barışın da güvencesi" olması gerektiğini yazmıştım: Amerika'dan binlerce yıl önce yazı yazmasını bilenlerin yaşadığı bu 'topraklardaki tarihten insanlığın öğreneceği çok şey var... 64 İngilizce bilen okurlar kusura bakmasınlar, yabancı dilden aktarılan bu tür sözcükler, önümüzdeki uzun yıllarda dilimizden koparılabilir ve sözler anlaşılmaz diye not ediyorum: 


Gard: Boksörün belden yukarısını elleri ve kollarıyla koruma yöntemi. Guard: Koruma, bekçilik etme, bekçi. (Cumhuriyet-20/Ocak/2000)" Mimar Sayın Oktay Ekinci, yazısının sonraki satırlarında, ABD'nin çevre ilgisinin ne denli büyük olduğunu düşündürecek açıklamalarda bulunuyordu. (..) 13 Ocak 2000'de, Tepebaşı'ndaki binada, ABD'nin aynı konudaki uzmanlarıyla "uydu" iletişiminde kurulmuş bir 'ekranı' kullanıp, "birbirimizi görerek" karşılıklı konuştuk... (..) her söz aldıklarında, hep şu tür bir girişle başlıyorlardı: 'Bayan Clinton, çok önemli bir hareketin öncüsü oldu... ABD, insanlığa karşı bir görevi daha yapmaya hazırlanıyor ve buna, Türkiye gibi dünya tarihinin merkezi olan bir ülkede başlanması çok anlamlı...' (..) ABD silahlı güçleri, önceki First Lady'lerinin "bizden binlerce yıl önce yazıyı kullananların ülkesi" dediği Mezopotamya'yı, üstelik "insanlık adına koruma" sözünü verdiği Anadolu topraklarını da çiğneyerek bir kez daha "tahrip etmeye" hazırlanıyor... Acaba, ABD elçiliği, bu kısa mesajımı da aynı şekilde Washington'a iletir mi: "Hillary, neredesin; gel Aspendos'ta bir konuşma daha yap..."[65] Tarih vakfınca barajlara karşı başlatılan kampanya içinde de şöyle ya da böyle ve iyi niyetle yer almış olan birçok kişi gibi, korumacılık konusunda içtenliğinden kuşku duyulmayacak olan Mimar Sayın Ekinci, 2003 başında bile, iyi niyetini yitirmeden, Clinton'dan tarihsel kalıtın kurtarılması için yardım istiyor. Oysa Hillary Rodham Clinton, kartellerin, vakıfların verdikleri milyon dolarlık destekle artık senatör olmuş ve, hemen teşekkür etmek üzere İsrail'e koşmuştu. 


Hillary, İsrail'de yeni bir ABD'li 'imajı' oluştururken, İsrail tankları da Filistin'i yerle bir etmekte, soykırıma varan katliamlara girişmekte, İnsanlığın binlerce yıllık canlı ve cansız tarihini yok etmekteydi. Aslına bakarsanız, çevreyi ve tarihsel mirası korumasından medet umulan Clintonlar döneminde de o Mezopotamya haftada en az bir ya da iki kez, İncirlik'ten ve Katar'dan kalkan uçaklar tarafından bombalanmaktaydı. Ha Clinton, ha Bush! ABD yönetimi elli yıldır izinden gittiği bir projeyi yaşama geçiriyor ve Ortadoğu'yu işgale başlıyordu. "Çevre" ve "tarih mirası"nın anlamı eylemlere parasal yardımda bulunanların çıkarına göre değişmektedir. Bağdat'ta kütüphanelerin yakılmasıyla kül olan miras petrol kartellerini pek ilgilendirmezken Türkiye'deki birkaç bin kilometrekarelik bir alandaki bitki ve böceklerin baraj suyu altında kalması ilgilendiriyor. Barajlarda birikecek su ile yeşerecek olan geniş bölgelerdeki yeni bitkiler ve yaşam alanında doğacak yeni böcekler ve öteki hayvanlar çok ilgilendirmiyor. 


Güneydoğu Anadolu'da, Kuzeydoğu Anadolu'da 65 0ktay Ekinci, ÇED KÖŞESİ- Hillary, Neredesin?.." Cumhuriyet, 15 Ocak 2003, s.17. Koyultmalar tarafımızca yapıldı, (y.n.) ya da Mezopotamya'da olunca "çevre" ve "tarihsel miras" olacak, Filistin'de olunca kim bilir ne olacak?! Bu ilginç örnekten sonra konumuza dönersek, Tarih Vakfı' sekreterinin de belirttiği gibi, başka devletler "adına faaliyet gösteren kuruluşlarla ilişkide gardımızı(n)" indirilmesinin nereye varacağı belIi olmamaktadır. Hem de bir kitap yayını uğruna. Adı 'vakıf, simgesi "STK" olan 'sivil' örgütün gardının indirilmesiyle Genel Sekreter’in, haklı olarak, 'korktuğu başına' gelmiştir. Çünkü şimdi, "başka devletler.. Adına faaliyet gösteren kuruluşlarla" ilgili bir iki örnekle anlayacağız: "STK aslında yabancıların kullandığı bir alet" midir, yoksa değil midir?


 NGO'DAN NGO'YA YATIRIM MI? 

Eskiden diktatörlere destek veren ABD ve Batı Avrupa, paraları "Hürriyet" ve "Demokrasi" diyerek aklıyordu. Şimdi hem "demokrasi" diyor, hem de "insan hakları - inanç özgürlüğü" diyor. Demekle kalmıyor, kendi eliyle iktidara getirmiş olduğu diktatörleri iktidardan devirmek üzere, 'demokratikleşmenin önündeki engellerin kaldırılması' ya da 'demokrasiye geçiş misyonu' diyerek, ulusal orduların kimliğinin yok edilmesi ve bağımsız devlet egemenliğini koruma kararlılığının kırılması ve devlet merkezlerinin zayıflatılması yoluna gidiyor. Bu işlem için NGO'dan NGO'ya, vakıftan vakıfa yatırım yapıyor. NED'in resmi olarak yıllık ödemeleri, 37 milyon dolar. 2001 sonuna dek, Amerikan resmi kaynağı NED'den Türkiye 'sivil' hareketine, 4,7 milyon dolar, George Soros'un örgütünden 1,073 milyon dolar ve NED kanalıyla İngiliz WF (Westminster Foundation)'den 6 250 Sterlinlik demokrasi yatırımı yapılmış.

 ABD'nin yarı resmi örgütü NED'den, IRI, NDI ve CIPE'ye ve onlardan "workshop" işlerine aktarılan yatırımlara, NED'in raporlarından bakmak biraz aydınlatıcı olabilir. Bunun gizlisi saklısı yok. Türkiye'deki 'sivil' örgütlerin ve örgütçülerin pek azı, 'saydamlık' ilkelerine bağlı kalarak, "project" kaynaklarını açıkça belirtmektedirler. Örgütlerin çoğu, bu ilişkileri ve yatırımları açıklamıyor. Oysa NED, ABD'de Kongre denetiminde oluşturulmuş bir para fonudur; resmidir ve bütçesiyle çalışmaları ABD Dışişleri'nin ve ABD Başkanı'nın onayından geçtikten sonra ABD Kongresi'nin onayına sunar. Yani harcamalar resmidir; "governmental"dir, yani "devlete bağlı"dır. ABD dışındaki ülkelerde yapılan bazı ödemelerde, parayı alanların adları ve alma amaçları raporlara geçirilir. Bu durumda, hem para, hem hesaplara para ölçüsüyle geçirilen eleman desteği alıp, hem de bunu saklamanın fazlaca bir yararı yoktur. Açık ilişkinin başlangıcı 1988'e gidiyor. 


NED, Türkiye'deki 'FORUM Dergisi'ne 50.000 dolar veriyor. FORUM iki yıl sonra CIA eski elemanlarının, yerli liberallerin, Asya'dan, Rusya'dan temsilcilerin de katıldığıBodrum toplantısını gerçekleştiriyor. Sonrasında, tek ilmikle başlanarak ve ilmiklere ilmikler eklenerek, örümcek ağı örülüyor. NED'in raporlarına geçirilen bu işbirliği yatırımlarından 40 "project" düğümünü ve Avrupa'nın euro'lu ilmiklerini sıralayalım; arada bir soluklanarak ve sabırla okumakta yarar olabilir: 1988 - Eski dostlar, Ankara'nın Forum Corp. Ve Yeni Forum Dergisi ile başlanıyor: 


1.Parayı veren: NED / Bağış alıcı: American Friend of Turkey Foundation (Türkiye'nin Amerikalı Dostları Vakfı) / Alt bağış alıcı: FORUM Corp. Of Ankara / 50.000 $ 2.Parayı veren: NED I Bağış Alıcı Yeni Forum Dergisi 111.766 $ 1990- Anahtar, Türkiye'nin Amerikalı Dostları Vakfı ile çevriliyor ve Aydın Yalçın'ın Forum'u ile kapı açılıyor. Bodrum'dan geçilecek ve Doğu'ya doğru ilk ilmikler örülecektir: Parayı Veren: NED I Bağışı Alıcı: American Friend of Turkey Foundation I Alt Bağış alıcı: FORUM Corp. I 50.000 $ I Program: Türkiye'de demokrasi anlayışını güçlendirmek ve İslam dünyasının öteki bölümlerine Türk demokrasi deneyimini aktarmak. 1991- Açılan kapıdan girilecek ve ilmikler eklenecektir. FORUM ve Türk Demokrasi Vakfı ile çalışılıyor. 1. Parayı veren: NED / Bağış Alıcı: CIPE/ Alt Bağış Ala: Türk Demokrasi Vakfı (TDV) I 80.000 $ I TDV'nın, Türkiye'de özelleştirme için 18 aylık programını desteklenecek. 


2. Parayı Veren: NED I Bağış alıcı: TDV I 26.100 $ I TDV, 2 kitap ve 4 sayılık bülten yayınlayacak. 3. Parayı Veren: NED I Bağış Alan: American Turkish Foundation I Alt Bağış Alıcı: FORUM Corp. / 50.000 $ I Türkiye'de demokrasi anlayışını güçlendirmek ve İslam dünyasının öteki bölümlerine Türk demokrasi deneyimini aktarmak üzere Jurnal basımı ve dağıtımı. Yeni Forum, özellikle öğrenciler için, bir dizi seminer ve ders düzenleyecek ve kitap yayınlayacaktır. 1992 - İkinci 50.000 dolarla iş yürürken, 57.000 dolarlık projeyle Asya Türk Cumhuriyetlerine uzanılıyor; serbest pazar ekonomisinin yayılmasına başlanıyor:


 1. Parayı Veren: NED I Bağış Alan: American Turkish Foundation / Alt Bağış Alıcı: FORUM Corp. I 50.000 $ / Türkiye'de demokrasi anlayışını güçlendirmek ve İslam dünyasının öteki bölümlerine Türk demokrasi deneyimini aktarmak üzere Jurnal basımı ve dağıtımı Yeni Forum, özellikle öğrenciler için, bir dizi seminer ve ders düzenleyecek ve kitap yayınlayacaktır.


2. Parayı veren: NED / Bağış alıcı: FORUM Corporation of Ankara I 57.000 $ I Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de bir konferans düzenlenecek. 'Türki' Cumhuriyetlerinden demokratik gruplar bir araya getirilecek. Katılımcılar, bölgede (Orta Asya) demokratikleştirmeyi ve serbest Pazar ekonomisinin kurulmasını tartışacaklar. 1993 - IRI çalışmayı sürdürüyor ama yerliler her nedense raporlara geçilmiyor. Parayı Veren: NED I Bağış Alan: IRI f Konu: Siyasi Partiler - Propaganda I 48.817 $ I İki kademeli bir programla siyasi partiler arasında, sivil konuları kapsayan bir uyuşum gerçekleştirilecektir. Partilere bağlı kurumların bir Parti Enstitüsü kurmalarına yardım edilecek. Bu enstitü, sivil haklar konusunda çalışacak. Türkiye seçmenlerine yönelik olarak sivil haklara saygı sağlanacaktır. 1994 - IRI ve yeni kurulan Stratejik Araştırmalar Vakfı (SAV) ortak çalışmaya başlıyorlar: 


Parayı Veren: NED I Bağış Alıcı: IRI I Alt Bağış alıcı: Stratejik Araştırmalar Vakfı (SAV) I Konu: Medya ve yayın I 71.583 $ I SAV'nın Türkiye'de demokratik reformları destekleyen çeşitli etkinlikler gerçekleştirmesi sağlanacaktır. Politik durgunluğun alt edilmesine yönelik araştırma gerçekleştirilecektir. Yerel hükümetlerde*şeffaflık ve taban örgütlenmesi üstüne Belediye Başkanlarına eğitim semineri ve "Medya ve Demokrasi" konulu uluslararası bir konferans düzenlenecek. *Lokal Government'dan çevrilmiştir. Türkiye'de konuların nereye varacağını bilemeyenler başlangıçta, 'yerel yönetim' derken halka belediye anlamında kullandıklarını yaymışlar daha sonra kamu yönetimi yasa değişiklikleriyle amacın merkezi yönetim yapısını zayıflatmak olduğu ortaya çıkmış ve hatta 'eyalet sistemleri'nden söz edilmeye başlanmıştır. 1995 - IRI ve SAV'ın çalışmaları yoğunlaşırken, devreye yurtdışında örgütlü Müslüman kadın işleri giriyor ve Türkiye'den yeni bir ilişki olarak TESEV zincire ekleniyor, belediye örgütlerine, il meclislerine uzanılıyor: 


1. Parayı Veren: NED I Bağış Alan: IRI I Alt Bağış Alıcı: SAV I 170.173 $ I IRI, Türkiye'de sivil eğitim programları için NED'in desteğini almıştır. SAV doğrudan finanse edilecektir. IRI aynı vakfı 1994'de de fonlamıştır. SAV, Türkiye'nin partiler üstü "think-tank'lerin öncüsü olacaktır. IRI, Sav ve onun İstanbul'da yerleşik ortağıyla birlikte bir dizi kamuoyu yoklaması gerçekleştirecektir. Bu yoklamalar, ekonomik ve siyasi reformlar, dinsel yaklaşımlar ve birçok başka konuda değerlendirmeleri kapsayacaktır. Yoklama her üç ayda bir yapılacak ve yoklama örgütlenmesine teknik yardımda bulunulacaktır. Sonuçlar, medyaya, Non Governmental Organizations"a ve siyasi partilere bildirilecektir. 


2. Parayı Veren: NED I Bağış Alan: SAV / 20 000 $ I NED'in desteğini alan SAV, Türk toplumunun değişik kesimlerini yan yana getirecektir. "Türkiye'nin en patlayıcı sorunu için demokratik çözümün yaygınlaştırılmasının ilk adımı olarak, "demokrasi ve kimlik" konusunun tartışılacağı 2 günlük bir konferans yapılacaktır. 


3. Parayı Veren: NED / Bağış Alan: Müslüman Hukuku Altında Yaşayan Kadınlar (WLUML) / Alt bağış alıcı: Kadın İnsan Hakları için Kadınlar / 40.000 $ I İstanbul'a doğudan ve güneydoğudan göç eden kadınların eğitimi. Kadınlara yasalar ve hakları öğretilecek. Kadınlara ayrıca, haklarını elde etme stratejileri ve haklarını koruma ve birlikler kurma teknikleri öğretilecek. 


4. Parayı veren: NED I Bağış Alıcı: IRI I Alt Bağış Alıcı: Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) I 79.571 $ I IRI ve TESEV yerel hükümetlerin etkinliğini ve saygınlığını artırmak için birlikte çalışacaklar. Merkezi hükümet ile yerel yönetimler arasındaki parasal gerginliğin (çekişmenin) azaltılması için tavsiyelerde bulunulacak ve bütçe süreçleri derinden incelenecek. TESEV çalışmaları, IRI ve Marmara Bölgesi Belediyeler Birliği'nin destekleyeceği iki günlük bir seminerle sunulacaktır. Seminer Şubat 1996'da yapılacaktır. Yaklaşık 30 belediye reisi, meclis üyesi ve siyasi partilerin yerel önderleri çağrılacaktır. 1996 - IRI ile TESEV ortak çalışmasının yanı sıra belediyelerle doğrudan projeye geçiliyor; siyasi partiler eşgüdümleniyor.


 1. Para veren: NED I Bağış Alan: IRI / Alt Bağış Alıcı: TESEV I 183.960 $ I IRI - TESEV - Marmara Belediyeler Birliği (MBB) birlikte çalışacaklar. Bütçe yapımı öğretilecek. Halkın katılımının sağlanması, işçi yönetim eğitimi verilecek. TESEV, IRI'den Kuzeydoğu ve Kuzeybatı Anadolu kent ve belde belediyelerinin bütçe yapımını incelemek üzere bağış alacak. IRI / MBBL I TESEV, 26-27 Haziran 1996'da İstanbul'da ulusal sempozyum düzenleyecek. 


2. Parayı Veren: NED / Bağış Alıcı: IRI I Alt Bağış alıcı: Türk Belediyeler Birliği /Konu: Politika ve millet meclisi I 69.133 $ I IRI, Türk Belediyeler Birliği adına NED'in desteğini almıştı. TBB, yeniden programlanan fonlarla. Yerel Yönetim merkezi kuracaktır. Bu merkez amacı gerçekleştirecektir: (1) Yeni yasalar için lobicilik yaparak, mali yetkiler dahil, yerel otonomiyi güçlendirmek; (2) Yerel yönetimlerle ilgili reform yasalarının değişmesi için politik araştırma yapmak; (3) Merkezde, yerel hükümetleri etkileyen reform yasaları ve politikalarla ilgili politik komite örgütlenmesini gerçekleştirmek; (4) Belediyelerle ilgili merkezi bir bilgisayara veri tabanı kurmak. 


3. Parayı veren: NED I Bağış alıcı: IRI I Alt bağış alıcı: Anadolu Stratejik Araştırmalar Vakfı (ANSAV) I Konu: Kadınlar, siyasi partiler I 189.604 $ I IRI, taban örgütlenmesini güçlendirerek, Türk siyasi partilerinin demokratik temsilin iyi kanalları olabilmelerini sağlamak üzere ve kadınların partilere katılımını artırmalarını sağlayacak yardımlarda bulunacaktır. IRI, ana partiler için bir dizi eğitim "workshop I Atölye)'si kuracaktır. Bu atölye çalışmaları, yerel parti örgütlenmesinin geliştirilmesi, kadınlara önderlik eğitimini kapsayacaktır. IRI, siyasi partileri uyumlaştıracak çalışmalarını sürdürmesi için ANSAV'a 20.000 dolar bağışlayacak. ANSAV'ın amacı, Türkiye'de siyasi yapı değişikliğini ve partiler arası eşgüdümü teşvik etmektir. IRI her üç atölyeyi de doğrudan, parasal olarak destekleyecektir. 


1997 - Bağışlar doğrudan yapılmaya başlanırken, Müslüman kadın işleri, Kürt-Türk eğitimi, Anadolu çalışmaları ve NDI devreye girerek Millet Meclisi'ne uzanıyor; Liberaller serbest piyasa ekonomisine karşı oluşabilecek tepkiyi azaltmak için Müslümanlıkla Pazar ekonomisinin bağdaştığını öğretecek toplantılar düzenliyor; Helsinki Yurttaşlık Derneği üyeleri çoğalsın, teknik gücü artsın ve sivilleri toparlasın diye yardım görüyor. Türkiye A.B'ye girmeden A.B Türkiye'ye giriyor ve Türkiye'de "demokratik ilkelerin ve hakların güçlendirilmesi için Sivil eğitim"e ve benzerlerine yatırım yapıyor. A.B ve ABD siyasetine destek veren yerli "sivil" örgütlerin proje desteği aldığı görülüyor. Toplam Yatırımın tutarı: 671.055 $ ve 2.974.640 Euro. 


1. Parayı veren: NED / Bağış alıcı: Women Living Under Müslim Law (WLUML) I Alt bağış alıcı: Kadınların İnsan Hakları için Kadınlar (KİHP) I 26.600 $ / NED, Türkiye'de kadınların eğitimini ve örgütlenme etkinliklerini destekleyecektir. Kadınlara var olan yasal hakları öğretilecek, kendilerini savunma ve birlik kurmaları konusunda eğitileceklerdir.


 2. Parayı veren: NED / Bağış alıcı: Avrupa Ortak Zemin Merkezi / Alt bağış alıcı: Toplumsal Sorunları Araştırma Vakfı (TOSAV) I Konu: medya, yayın, eğitim I 50.000 $ I Kürt ve Türk toplumları arasında ılımlılaşmanın yerleştirilmesi sağlanacak. "Çok kültürlülük, tolerans ve siyasi çoğulculuk esasına dayalı barışçı ve sivil (bir) toplumun geliştirilmesine yönelik adımı" kapsamaktadır. Bu ilkelerin yayılması için, sivil eğitim, toplumsal sorumluluk eğitiminde yoğunlaşılarak medya ve iletişim araçları kullanılacaktır.


3. Parayı veren: NED I Bağış alıcı: NDI / Alt bağış alıcı: belirtilmemiş I Konu: millet meclisi I 105.564 $ I NDI, 5 aylık bir program başlatacaktır. Bu program, ahlak yasalarının çıkarılması için çalışan Türk milletvekillerini, kilit konumdaki siyasi liderleri ve "etkin sivil eylemcileri" teşvik edecektir. İstanbul ve Ankara'da "workshop" ve seminerler düzenlenecektir. Türkiye'nin sistematik (rejim) sorunlarına yönelik yaklaşımlar ve çok partili işbirliğinin yaratılması görüşülecektir. "Etkinlikler, Türk 'non govemmental' gruplarla ortak olarak yürütülecektir."


 4. Parayı veren: NED I Bağış alıcı: IRI I Türk Belediyeler Birliği (TBB) ve Türk Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) I Konu: Eğitim, Hukuk kuralları / 299.616 $ I Türk yerel idareleriyle ilgili reformların yapımı cesaretlendirilecek ve Türkiye siyasi partilerinin örgütsel ve yapılarıyla ilgili demokratik reformlar teşvik edilecek. IRI, Türk Belediyeler Birliği'nin ulusal düzeyde daha etkin olmalarını sağlayacak reformları teşvik edecektir. Çeşitli bölgesel toplantılarla yasa tasarıları tartışılacak; özellikle belediye başkanlarının doğrudan katılımı sağlanacaktır. 


5. Parayı veren: NED I Bağış alıcı: NDI / Alt bağış alıcı: Belirtilmemiş I Konu: Meclis I 98.165 $ i NDI, Türk meclisinde profesyonel yaklaşımın yaratılmasını teşvik edici çabalara yardımcı olacaktır. I 


6. Parayı veren: NED I Bağış alıcı: CIPE I Alt bağış alıcı: Liberal Düşünce Topluluğu (LDT) I Konu: İş ve Ekonomi, Medya ve Yayın, Politika I 61.710 $ I Serbest piyasa ekonomisinin İslam diniyle bağdaştığı anlatılacak. İstanbul'da siyasetçiler, iş liderlerinden, sivil liderlerden, devlet memurlarından ve medyadan oluşan topluluğa uzmanlarca sempozyum düzenlenecektir. LDT, daha geniş topluluklara ulaşmak üzere 6 büyük kentte paneller düzenleyecek ve yaygın olarak dağıtılmak üzere bir kitap hazırlayacaktır. LDT, tartışmaları salt entelektüel düzeyde tutmayacak, fakat serbest Pazar kaynaklı sağlıklı bir iktisat için siyasi eylemleri de araştıracaktır.


 7. Parayı veren: NED I Bağış alıcı: Helsinki Vatandaş Ansamblesi (Helsinki Yurttaşlık Derneği-Türkiye/HYD) I 30.000 $ I HYD, kurumsal kapasitesini yapısını güçlendirecektir. HYD, daha etkin bir sivil toplumun yaratılmasına yardımcı olacak sivil girişimler için daha yönlendirici ve birleştirici bir konum almak amacıyla, teknik uzmanlığını geliştirecek, eylemleri halka yayacak, yeni üyeler örgütleyecek ve öteki NGO'ları eğitecektir. 

8. Finansal Anlaşma No: DG IA-D/MEDTQ/31-97 / Operasyonel Ortak: TESEV I Proje: Türkiye'de devlet reformu I Toplam tutarı: 721.790 Euro I A.B katkısı: 600.000 Euro 
9. Finansal Anlaşma No: DG lA-DIMEDTQI18-97 / Operasyonel Ortak: Helsinki Yurttaşlık Derneği l Proje: Yasama kararlarının verimliliği I Toplam tutarı: 81.330 Euro I A.B katkısı: 60.000 Euro. 
10. Finansal Anlaşma No: DG lA-DIMEDTQI09-97 I Operasyonel Ortak: Türk Demokrasi Vakfı / Proje: Demokratik ilkelerin ve hakların güçlendirilmesi için sivil eğitim I Toplam tutarı: 300.000 Euro I A.B katkısı: 250.000 Euro 
11.Finansal Anlaşma No: DG lA-D/MEDTQ/07-97 I Operasyonel Ortak: Türk Kalkınma Vakfı I Proje: Van ve Diyarbakırlı kadınların iş olanakları için eğitim programı I Toplam tutarı: 494.000 Euro / AB katkısı: 150.000 Euro. 
12.Finansal Anlaşma No: DG \A-DIMEDTQI22-971 Operasyonel Ortak: "The women in politics Association" I Proje: IWDC (uluslararası Kadınlar Demokrasi Merkezi) Bölge Bürosu / Top lam tutarı: 101.500 Euro I A.B katkısı: 100.000 Euro. 
13.Finansal Anlaşma No: DG lA-DIMEDTQI14-971 Operasyonel Ortak: Antalya Barosu ve Friedrich Nouman Stiftung / Proje: Demokratikleşme Programı I Toplam tutarı: 120.000 Euro I A.B katkısı: 100.000 Euro 
14.Finansal Anlaşma No: DG \A~DIMEDTQI17-97I Operasyonel Ortak: Ankara Enstitüsü Vakfı I Proje: Kadınların İnsan ve Vatandaşlık Hakları Okulu I Toplam tutarı: 290.200 Euro I A.B katkısı: 170.000 Euro. 
16.Finansal Anlaşma No: DG \A-DIMEDTQI28-971 Operasyonel Ortak: L'institute Français d'Etudes Anatolienne I Proje: Türk toplumunun kültürel entegrasyonu / Toplam tutarı: 313.900 Euro I A.B katkısı: 300.000 Euro. 
17.Finansal Anlaşma No: DG İA-D/MEDTQ/20-97l Operasyonel Ortak: Felsefe Derneği I Proje: Öksüzlerin insan hakları eğitimi / Toplam tutarı: 77.620 Euro I A.B katkısı: 70.000 Euro. 18.Finansal Anlaşma No: DG \A-DjMEDTQI32-971 Operasyonel Ortak: Sabancı Üniversitesi / Proje: Euro-Türk diyaloğu / Toplam tutarı: 664.352 Euro I A.B katkısı: 500.000 Euro. 19.Finansal Anlaşma No: DG \A-DIMEDTQI29-97I Operasyonel Ortak: A.B. Temsilciliği I Proje: Ankara'da NGO toplantısı / Toplam tutarı: 4.640 Euro I A.B katkısı: 4.640 Euro. 
20.Finansal Anlaşma No: DG lA-DIMEDTQI04-971 Operasyonel Ortak: Tüketici Hakları Derneği I Proje: Tüketicilerin korunması için derneğe destek I Toplam tutarı: 410.000 Euro I A.B katkısı: 410.000 Euro.
 21.Finansal Anlaşma No: DG IA-D/MEDTQ/09-97/ Operasyonel Ortak: Umut Vakfı I Proje: NGO’ların etkin işlemesi için yönetici eğitimi I Toplam tutan: 250.000 Euro I A.B katkısı: 200.000 Euro 22.Finansal Anlaşma No: DG IA-D/MEDTQ/12-97/ Operasyonel Ortak: TESKI TESARI Kadın Araştırmaları Derneği ve Friedrich Nouman Stiftung I Proje: Kadınların Türkiye'nin kalkınmasına katılımı / Toplam tutarı: 138.500 Euro I A.B katkısı: 100.000 Euro. 1998 - NDI meclisteki yasama işlerini sürdürürken, Müslüman Hukuku Altında Yaşayan Kadınlar yöresel liderlerin yetiştirecek sivil temsilcileri eğitiyor, Kürt-Türk çalışmalarına İngiliz sterlini değiyor; IRI, TESEV ve TBB 450.000 dolarlık proje yürütüyor, liberaller milletvekillerine yemek düzenliyor. A.B büyük projelere geçiyor:
 1.Parayı veren: NED I Bağış alıcı: NDI I Alt bağış alıcı: Belirtilmemiş I Konu: Millet Meclisi I 196.545 $ I Meclis reformu için 1997'de başlatılan eylemler genişletilerek, sürdürülecek. Mecliste, daha çok saydamlık ve saygınlık oluşturulması sağlanarak, halkın Türk demokrasisine güveni yükseltilecek ve sivil ortamda partiler üstü girişimle pekiştirilecek, iki seminer, iki "workshop" ve her biri uluslararası deneyime sahip, yeteri kadar danışmanlık gerçekleştirilecek. 
2.Parayı veren: NED / Bağış alan: Avrupa Ortak Zemin Merkezi I Alt bağış alıcı: TOSAV I Konu: Medya - yayın, eğitim I 42.000 $ I TOSAV, 20 radyo programı yapacak ve yayınları bir toplayacak. TOSAV, "çok kültürlülük" hoşgörü, politik çoğulculuk ve Türkiye'de toplumsal siyasi yapının yeniden belirlenmesi ilkelerinin propagandası için medyayı kullanacaktır. 
3.Parayı veren: NED I Bağış alıcı: WLUML (İslam Hukuku Altında Yaşayan Kadınlar) / Alt bağış alıcı: Kadınların insan Hakları için Kadınlar (KIHP) I Konu: Kadınlar, insan hakları I 38.000 $ I WLUML, NED'den yeniden destek sağlamıştır. Türkiye'deki "non governmental" örgüt temsilcilerine yasal eğitim altında kadın gruplarına lider yetiştirilmesinde yardımcı olunacaktır. Eğitim, insan ve kadın haklarını, anayasal hakları, Kadın ailedeki hakları ve kadının yurttaşlık haklarını içerecektir. Ayrıca grupların katılım yöntemleri, liderlik becerileri ve haberleşme teknikleri de öğretilecektir. Eğitimin tamamlanmasından sonra, temsilciler, el kitaplarını kullanarak kendi yörelerinde yasal eğitim grupları oluşturacaklardır.
 4. Parayı veren: NED / Bağış alıcı: IRI I Alt bağış aha: TESEV ve TBB I Konu: Millet Meclisi, Siyasi Partiler I 450.000 $ I IRI, bir dizi "workshop" çalışması yaparak, siyasi partiler ve demokratik reformlarını teknik konularını tartacaktır. IRI, TESEV ve TBB'nin yasama çalışmalarına katılımını destekleyecek çalışmalarını sürdürecektir. TESEV, toplantılar düzenleyecek, TBB, lobicilik etkinliklerinin eşgüdümünü sağlamayı sürdürecektir. 
5. Parayı veren: NED I Bağış alıcı: Helsinki Yurttaşlık Derneği I Konu: (Örgütlenme) Eğitim I 31.000$ I Cemiyet, örgütsel yapısını güçlendirecektir. Yeni üyeler kazanacak, çalışmalarını halka yayacak, öteki NGO'ları örgütlenme konusunda eğitecektir. 
6. Parayı veren: NED aracılığıyla WESTMİNSTER (İngiltere) I Bağış alıcı: TOSAV I Konu: Medya ve Yayın, Eğitim I 6.250 £ I Sivil gelişmeyi, demokratik değerleri ve süreçleri konu alan radyo programlar yayınlanacaktır. 
7. Finansal Anlaşma No: DG IA-DIMEDTQI01-98 I Operasyonel Ortak: TOBB I Proje: Avrupa Türkiye İş Merkezleri inşası I Toplam tutarı: 18.635.000 Euro I A.B katkısı: 17.300.000 Euro. 
8. Finansal Anlaşma No: DG IA-D/MEDTQ/02-98 I Operasyonel Ortak: Fatih Belediyesi I Proje: Balat ve Fener mahallerinin iyileştirilmesi I Toplam tutarı: 17.293.000 Euro I A.B katkısı: 7.000.000 Euro. 
9. Finansal Anlaşma No: DG IA-DIMEDTQI05-98 I Operasyonel Ortak: Boğaziçi Üniversitesi I Proje: Teknoloji Temelli Eğitim ve Yetenekli İnsan Kaynakları Geliştirme Merkezi/ Toplam tutarı: 2.182.000 Euro I A.B katkısı: 1.800.000 Euro. 
10.Finansal Anlaşma No: DG IA-D/MEDTQI06-98I Operasyonel Ortak: Marmara Üniversitesi A.B Enstitüsü I Proje: Türkiye'de insan haklarını iyileştirme seminerleri / Toplam tutarı: 300.000 Euro I A.B katkısı: 250.000 Euro. 
11.Finansal Anlaşma No: DG IA-D/MEDTQ/07-98/ Operasyonel Ortak: Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSFReporter Şans Frontiers)/ Proje: Türkiye'de basın özgürlüğü hakkında enformasyon alışverişi ve veri toplanması merkezi I Toplam tutarı: 43.140 Euro i A.B katkısı: 35.000 Euro. 
12.Finansal Anlaşma No: DG lA-D/MEDTQ/08-98/ Operasyonel Ortak: KEDV I Proje: Türkiye'de çevre geliştirmek üzere kadınların desteklenmesi I Toplam tutarı: 358.400 Euro I A.B katkısı: 200.000 Euro. 1999 - Amerikan işadamları örgütü liberallerle işin içinde. NDI, adı verilmeyen meclis üyeleriyle TBMM'nde ahlak ilkelerini belirliyor. Helsinki Cemiyeti, yıllık ödentisiyle etkinliklerini sürdürürken, IRI, adını vermediği yerli sivil ile gençlik örgütlenmesine başlıyor. A.B ise belediyelerle proje ilişkisine giriyor. 
1. Parayı veren: NED I Bağış alıcı: CIPE I Alt bağış alıcı: Liberal Düşünce Topluluğu (LDT Derneği) I Konu: İş ve iktisat, politika I 49.779 $ / LDT, yeni iktisadi reform yasalarının "cost-benefit" analizini yapacak ve milletvekillerini ve Pazar ekonomisine yönelik reformun savunucularını yan yana getirmek üzere akşam yemekleri ve toplantılar düzenleyecektir. 
2. Parayı veren: NED I Bağış alıcı: Avrupa Ortak Zemin Merkezi / Alt bağış alıcı: TOSAV I Konu: Eğitim, medya ve yayın I 42.000 $ / Demokrasi üstüne 24 radyo programı yapacak. Türkiye'de toplumsal-siyasi yaşamın yeniden tanımlanması çalışmalarını sürdürecek. 
3. Parayı veren: NED I Bağı alıcı: Helsinki Yurttaşlık Derneği I 31.000 $ I Cemiyetin kurumsal yapısı güçlendirilecek, yeni üyeler örgütlenecek vs.. , 
4. Parayı veren: NED / Bağış alıcı: IRI I Alt bağış alıcı: Belirtilmemiş I 278.669 $ I Konu: Eğitim, siyasi partiler ve gençlik I Türkiye'de yaygın bir araştırma sonucunda Sivil ve siyasal parti gençlik örgütlenmesi sağlanacak. Ankara, İstanbul ve İzmir'de gençlik toplantıları yapılacak. Gençler, politik haklarının bilincine varacaklar ve siyasete katılacaklar. 
5. Parayı veren: NED l Bağış alıcı: NDI I Alt bağış alıcı: Belirtilmemiş I Konu: Meclis I 211.766 $ I Ahlaklı bir rejim çalışmaları sürdürülecek. NDI, ahlak ilkelerinin belirlenmesini gerçekleştirecek. 
6. Parayı veren: NED I Bağış alıcı: WLUML I Alt bağış alıcı: Belirtilmemiş I Konu: İnsan Hakları, Kadınlar ! 38.000 $ / Türkiye'deki toplum merkezlerinde çalışan toplum işçilerini, ruhbilimcileri öğretmenlerin önderliğini yapacak kişileri yetiştirmek. İnsan e kadın hakları, kadınların ailedeki hakları, anayasal haklar, grup olanakları vs. 
7. Finansal Anlaşma No: DG lA-D/MEDTQ/02~99 I Operasyonel Ortak: (T.C) Adalet Bakanlığı I Proje: Telif haklarının etkin olarak güçlendirilmesi I Toplam tutarı: 2.303.350 Euro I A.B katkısı: 1.700.000 Euro. 
8. Finansal Anlaşma No: DG lA-D/MEDTQ/04-99 I Operasyonel Ortak: (T.C) Milli Eğitim Bakanlığı / Proje: Temel eğitimin desteklenmesi I Toplam tutarı: 100.000.000 Euro I A.B katkısı: 100.000.000 Euro. 
11.Finansal Anlaşma No: DG IA-D/MEDTQ/05-99/ Operasyonel Ortak: (T.C) Dışişleri Bakanlığı I Proje: İdari işbirliği i Toplam tutarı: 12.000.000 Euro I A.B katkısı: 12.000.000 Euro.
12.Finansal Anlaşma No: DG \A-DIMEDTQI06-99I Operasyonel Ortak: NGO'lar ve T. Belediyeler Birliği, Ticaret Odası I Proje: Sivil toplum geliştirme programları / Toplam tutarı: 11.000.000 Euro I A.B katkısı: 8.000.000 Euro. 2000 - Sıra Türklerin yolsuzluklarını kanıtlamaya gelmiştir. Yolsuzluk işleri için Amerikan işadamlarının örgütü CIPE para kanalı oluyor. TOSAV, TOSAM olarak yıllık işini, yerel örgüt liderleri yetiştirmeye yöneltirken, Helsinki Yurttaşlık Derneği, Mersin, İstanbul ve Van'da "network" yani şebeke kurmayı üstleniyor. NDI adını vermediği yerli sivillerle birlikte milletvekillerini, "saygın" olarak niteledikleri akademisyenleri dar toplantılara alıp, "ahlak" ilkelerini öğretiyor! Avrupa Birliği, Türkiye'de özgürlüklere parasal yatırım yapıyor. 
1.Parayı veren: NED i Bağış alıcı: CIPE / Alt bağış alıcı: TESEV / 63.000 $ I Türkiye'de yolsuzluk araştırılacak. TESEV yolsuzluğa karşı bir koalisyon örgütleyecek. 
2.Parayı veren: NED I Bağış alıcı: Avrupa Ortak Zemin Merkezi I Alt bağış alıcı: Toplumsal Sorunları Araştırma Merkezi (TOSAM) / 42.000 $ I TOSAV'ın sürdürdüğü KürtTürk uzlaşması temelinde, Türkiye siyasi yaşamını yeniden belirlemesi programını sürdürecektir. 
3.Parayı veren: NED / Bağış alıcı: Avrupa Ortak Zemin Merkezi I Alt bağış alıcı: TOSAM / 25.000 $/ Çok etnikli, çok dinli, gençlik gruplarına ve yerel toplum liderlerine ve seçilmişlere yönelik lider yetiştirme programı yürütülecek. Bu iş için bir el kitabı hazırlanacak. 
4.Parayı veren: NED I Bağış alıcı: Helsinki Yurttaşlık Derneği / 45.000 $ / İstanbul, Mersin ve Van'da NGO'lar ve eylemciler şebekesi oluşturulacak. Bu şebeke, ifade özgürlüğünü engelleyen yasal engellerin kaldırılması , özgürce toplanma ve örgütlenme hakları savunacaktır. 
5. Parayı veren: NED I Bağış alıcı: IRI I Alt bağış alıcı: Belirtilmemiş I 235.747 $ I "Gençler(in), Türk sivil ve siyasi yaşamına katılmaları desteklenecek ve bütünleşme teknikleri ile ilgili olarak yetiştirilecekler. IRI'ye, Türk gençliğinin NGO'larını birleştirmek üzere, WEB sitesi kurulmasında, Türk ünlüleri de yardımcı olacaklar. IRI, aynı zamanda yolsuzluğun toplumsal bedelini ortaya çıkarmak üzere bir yolsuzluk konferansı düzenleyecek" 
6. Parayı veren: NED l Bağış alıcı: NDII Alt bağış alıcı: Belirtilmemiş I 236.175 $ l Devlet memurları için idari ilkeler yasası çıkarılmasına çalışan Türk girişimciler desteklenecek. Önce milletvekilleriyle, medyacılarla ve saygın akademisyenlerle ahlak yasasını, dokunulmazlığı ve anayasa reformunu tartışmak üzere dar toplantılar yapılacak ve daha sonra 2 günlük seminer düzenlenecek. NDI, Türkiye'deki NGO'larla ortak program uygulamayı sürdürecek. 
7. Parayı veren: A.B I Parayı alan: LDT Liberal Düşünce Topluluğu / Proje: "Türkiye'de ifade özgürlüğü ile ilgili yasal ve sosyal durumu saptamak (..) öneriler ve politikalar üretmeye yönelik aktiviteler (etkinlikler) gerçekleştirecektir. (..) uluslararası sempozyum, iki ulusal konferans, onaltı bölgesel panel, ifade özgürlüğüyle ilgili kitap yayınları, Türk hukuk sistemini diğer hukuk sistemleriyle ve AİHM'nin ifade özgürlüğüyle ilgili kararları ile karşılaştıran 4 ciltlik başvuru kaynağı hazırlanması, insan hakları ve ifade özgürlüğü konusuna ilgiyi artırmak ve yaygınlaştırmak için yapılacak ulusal bir ödüllü yazı yarışması, bütün Türk hukuk sisteminin ifade özgürlüğü açısından gözden geçirilmesi ve reformlarla ilgili bilimsel bir rehber ortaya çıkarılması ve kapsamlı bir kamuoyu araştırması yapılması/ Proje süresi: 2,5 yıl./ Toplam tutarı: 509.172 Euro, A.B'nin katkısı: 458.225 Euro." 2001 - Kürt-Türk uzlaşma işine ABD'nin işadamları örgütü karışıyor. Helsinki Cemiyeti "fiks" payını alıyor. ARI Hareketi (Derneği)'nin adı ilk kez raporlara geçiyor. 
IRI-ARI-TESEV yeni atölye işlerine soyunurken, IRI'nin dolar desteğiyle Ağlar arasında (internet) Genç.net işe başlıyor. NDI siyasal partileri, milletvekillerini, "sivil grupları" yan yana getirerek, ahlak ve devlet reformu işlerinde katkıda bulunmayı sürdürüyor. NED bütçesinden ayrılan toplam tutar, 686.634 dolar. 
1.Parayı veren: NED I Bağış alıcı: CIPE I Alt bağış alıcı: TOSAM I 47.482 dolar I Toplumsal Sorunları Araştırma Merkezi'nin Güneydoğu Anadolu iş önderlerini, önderlik, sivil sorumluluk ve toplu sorun çözme konularında eğitmesini desteklemek. 
2. Parayı veren: NED I Bağış alıcı: HCA (Helsinki Vatandaşlık Cemiyeti) I 35.000 dolar I Barışçı toplantı ve örgütlenme özgürlüğü hakları konusunda savunma, lobici ve kampanyacı sivil eylemcilerin çekirdek grubunu eğitmek; bir basın toplantısı düzenlemek ve 40 siyasetçiyi, devlet görevlisini ve gazeteci için kabul düzenlemek ve 6 kentte 50 NGO'nun ihtiyaçlarını belirlemek. 
3. Parayı veren: NED I Bağış alıcı: IRl I Alt bağış alıcı: - / 309.934 dolar I ARI Hareketi (Derneği) ve TESEV dahil, gençlik sivil örgütleriyle işbirliği yaparak, gençliğin kendi çevrelerinde sivil ve siyasal yaşama katılmalarını desteklemek. IRI, birlikte yöresel atölyeler kuracak ve geçmiş yılın başarısını ortaya koymak üzere ikinci bir ulusal gençlik konferansı düzenleyecek ve katılımı sağlayacak. IRI, gençlik haberlerini ileten ve Türkiye'deki NGO'ların sürdürdüğü projeleri sergileyecek sanal şebeke yaratan GençNet'e daha çok kaynak aktaracak ve yolsuzluk karşıtı eylemleri destekleyecek. 
4.Parayı veren: NED I Bağış alıcı: NDI I Alt bağış alıcı: Belirtilmemiş I 284.218 dolar I Türk siyasal partilerinin, milletvekillerinin ve sivil grupların içerde ahlak ve devlet reformu çalışmalarını, üç grubu yan yana getirerek, sağlamak. 
5.Parayı veren :Soros-OSl I Bağış alan:OSIAF-Türkiye / 1.073.000 r dolar[66]. 2002 - Helsinkiciler yıllık ödentiyi alıyor, IRI, kadınlara büyük yatırım yapıyor, NDI 'reform' adı altında yapılan yasa değişikliklerini sivil(!) örgütler aracılığıyla destekliyor. Toplam tutar: 621.317 dolar. 
1- Parayı veren: NED I Bağış alıcı: Helsinki Yurttaşlık Cemiyeti I 35.000 dolar I Beş adet el kitabı yayınlamak ve 20 kişiyi savunmanlık, lobicilik ve kampanyacılık konularında eğitmek üzere İstanbul'da bir haftalık atölye çalışması yapmak. Bu 20 kişi daha sonra 10 ayrı kentte 100 NGO'nun elemanlarını eğitecektir. Cemiyet aynı zamanda Ankara'da bir günlük lobi uygulaması yapacak, basın toplantısı gerçekleştirecek ve 40 siyasetçi, bürokrat ve gazeteciye bir kabul düzenleyecektir. Haftalık haber bültenlerinden 1000 adet çoğaltılacak ve postalayacaktır. 
2- Parayı veren: NED I Bağış alıcı: IRI 1299.999 dolar I Gençlerin siyasette etkin olmaları için bölgesel atölye çalışmaları ve ulusal düzeyde konferans düzenlemek. Enstitü (IRI) TESEV ile yolsuzluğun önlenmesi konusunda ortak çalışmalarını sürdürürken, KADER ile ortaklığını yenileyecektir. 
3- Parayı veren: NED I Bağış alıcı: NDI / 286.318 dolar/ Yönetim reformlarını destekleyecek ve meclisin şeffaflığı için çalışan sivil örgütlere yardım edilecek. 2003 - Sendikalara sızıyorlar, KADER adlı kadın derneğini destekliyorlar, Ankara 600 sivil lideri eğitiyorlar, IRI, ARI'nın kurduğu GençNet'e parasal destek veriyor ve Helsinkiciler her yılkı ödentiye kavuşuyorlar. Folklorcular aracılığıyla düşünce özgürlüğü işine girişiliyor. 
1. Parayı veren: NED I Bağış alıcı: ACILS I Alt bağış alıcı: Belirtilmemiş / 64.064 dolar /Türk sendikacılar desteklenecek. ACILS eğitim düzenleyecek ve Tekstil işçilerinin çalışma koşullarının iyileştirilmesi için çalışacak. 
2. Parayı veren: NED I Bağış alıcı: KADER I 25.000 dolar /100 öder kadına eğiştim ve seçimlerde adaylıklarını desteklemek. 66 OSI (Open Society Institute)'nin Türkiye Şubesi İstanbul - Bebek'tedir ve kendisini “ATE/ Açık Toptum Enstitüsü" olarak adlandırmaktadır. 
3. Parayı veren: NED I Bağış aha: CIPE I Alt bağış alıcı: Belirtilmemiş I 82.233 dolar I Özel sektördeki yöneticilere ulaşılabilecek bir platform oluşturulacak, üniversitelerde çalışılacak. 
4. Parayı veren: NED I Bağış alıcı: TOSAM / 30.000 dolar / Beş ayrı bölgeden gelen İl Meclisi üyelerine liderlik eğitimi verilecek. Vakıf 600 sivil toplum liderini eğitecek. 
5. Parayı veren: NED / Bağış alıcı: Anadolu Folklor ve Kültür Vakfı 133.000 dolar / Türkiye'de anlayım özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması için 1000 adet kitapçık basılacak, 12 ayrı toplantı düzenlenecek. Vakıf aynı zamanda anlatım özgürlüğünü vurgulayan 500 adet CD-video hazırlayıp dağıtacak. 
6. Parayı veren: NED / Bağış alıcı: Helsinki Yurttaşlık Cemiyeti I 35.000 dolar/ Anayasa reformu için milletvekillerine lobi yapmak. Bölgesel eğitim atölyeleri çalışmaları sürdürülecek, NGO eğitim malzemeleri dağıtılacak. 
7. Parayı veren: NED I Bağış alıcı: IRI / 100.000 dolar / IRl'nin gençlik arasındaki etkinlikleri için bir şemsiye oluşturan GençNet ile ortak çalışma sürdürülecek; 4. ulusal gençlik konferansı düzenlenecek. 
8. Parayı veren: NED I Bağış alıcı: IRII 230.000 dolar / GençNet şebekesinin genişletilmesine destek olunacak. Kadınların siyasi eğitim okulunun kurulması için KADER desteklenecek. 
9. Parayı veren: NED I Bağış alıcı: NDI/ 300.000 dolar / Meclis komisyonlarının etik çalışmaları doğrudan desteklenecek, siyasi parti reformlarına katkı konulacak, üç ayrı sivil kuruluşa destek olunacak. 
"TÜRKİYE İHBARCILAR CENNETİ"
 Listelerde adı verilmeyen 'işbirlik' boyutunun bir bölümünü yerli "sivil" hareketin önde gelenlerinin etkinliklerine değinilen sayfalarda göreceğiz. Bazı para alıcıların açıklanmamasının gerekçesini de NED'i denetlemekle yükümlü General Account Office (GAO)'in raporlarında bulacağız. Ne ki, NDI'nin bölge sorumlusu, CIA elemanı, Kıbrıs eski arabulucusu Nelson Charles Ledsky'nin açıklaması şimdilik yeterli bilgi içermektedir: "Farklı zamanlarda farklı projelerle ilgili çeşitli kuruluşlarla çalışıyoruz. İstanbul'da TESEV, TÜSES, TÜSİAD, Ankara'da Ka-Der, Türk Parlamenterler Birliği, TESAV, Türk Demokrasi Vakfı (..) Bazı meclis komisyonlarıyla faaliyetlerimiz oldu, özellikle Anayasa Komisyonu'yla ciddi temaslarımız oldu. İlki Muğla'da MUMİKOM adıyla başlayan Parlamento İzleme Komiteleri'yle çalıştık." Ledsky' nin açıklaması olağanüstü saydamdır. Ne ki "ahlâk" ilkeleri toplantılarını yabancılarla yaptıklarını halka bildirmeyenlerin ve bu tür girişimlere -özellikle yabancılar eliyle gençlik örgütlenmesi yapılmasına- ses etmeyen görevlilerin, herhalde bir gerekçeleri vardır. Bu tutumu sorgulamaya gerek yok. 
Çünkü devletin en üst makamlarında bulunanların etkinliklere katılımıyla yapılanlar meşrulaşmıştır. Dolarlı "workshop" listesine, şirket vakıflarının, "think tank'' olarak nitelendiriliveren kuruluşların ve Avrupalıların, psikolojik propaganda eylemleri, Kürt sorunuyla ilgili kitap yazımı, belgesel film hazırlanması gibi etkinliklere destek vermelerinin yanı sıra, medya ünlülerinin uzak ülkelerde ağırlanarak seminerlerde toplanmalarını, Alman 'stiftung' örgütlerinin çevre ve yerel medya seminerleri, 'Alevilik araştırmaları' gibi fasılları almadık. Kıbrıs'ta, "Biz ne Türküz ne de Rumuz" diye gösteri yapan ya do Çeşme'de bir toplantıda yan yana getirilip "Bize 'Kuzey Kıbrıslı' ya da 'Güney Kıbrıslı' demeyin" diye açıklama yaptırılan gençlere |eşan yöneticiler bu gençlerin, AMIDEAST tarafından eğitildiğini görmezden gelmektedirler.
 AMIDEAST 51 yıl önce, ABD'nin Ortadoğu ve Afrika'daki çıkarlarını korumak üzere kurulmuştur. Ayrıca, USIP toplumlararası sözde barış için verdiği dolarları, Fullbright ve Carnegie Endowment ve benzerlerinin yatırımlarıyla gençler üzerine yaptığı yatırımları da görememişlerdir. Hazır konunun içindeyken, Tarih Genel Sekreteri'nin ".. 'STK aslında yabancıların kullandığı bir alettir' diye birkaç örnek ortaya konur, bu kötü örnekler dar kafalılığın, yabancı düşmanlığının aracı haline getirilebilir" dedikten sonra yabancılarla işbirliğini açıklayacak olanlara yakıştırdığı şu "dar kafalılığın" da üstüne çıkan yepyeni bir yaklaşımı aktarmalıyız. 
TDV (Türk Demokrasi Vakfı) Genel Başkanı, "Türkiye'de uluslararası alanda Mal toplum temaslarına nasıl bakılıyor?" sorusunu yanıtlarken ilginç, ama çok eski bir yönteme başvurarak, bu tür bilgileri iletenlere "ihbarcı" diyordu. Gazeteden okuyalım: "Bu arada,Türkiye ihbarcı cenneti olduğu için bazı ihbarcılar da bu mekanizmayı körüklüyorlar. İşleri güçleri Türkiye'nin uluslararası ilişkilerini sabote etmek, baltalamak, yarım yamalak bilgiyle ortaya çıkmak. Basının da bu bilgisi olmayan çığırtkan cahillere yer vermesi bir süre için bunların öne çıkmasına imkân veriyor." Şimdi durup dururken, sormak gerekiyor: 
Tarih Vakfı yöneticisinin belirttiği gibi "dar kafalılık" etmenin de ötesinde, "ihbarcı" olmak, hatta "cahiller" arasına katılarak, bu tür projelerin listesini vermek, Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası ilişkilerine mi, yoksa bazı 'sivil' ve NGO'lar arası ilişkilere mi zarar verir? Bu soru yetersiz kalıyor. Çünkü Genel Başkan'ın açıklamasında sınır genişletiliyor: "İşte bu, kim ne derse desin, bir devlet faşizmidir. Halkına güvenmeyip kapalı kapılar arkasında halkını küçümseyerek, insanını küçümseyerek kendi kendine koyduğu ne idüğü belirsiz kurallarla ülkeyi yönettiğini sanma yanlışlığıdır." Siviller arası alışverişler, dolarlı "işbirlikler" halkı küçümsemek olmuyor. Burası anlaşılabilir.
 Ama ".. Ne idüğü belirsiz kurallar"ın hangi kurallar olduğu ileriki bölümlerde parasal destek alınan NED'in ilkelerinden okunacak ve "siyasal etik" ya da "açık toplum" ve "şeffaflık" diyenlerin kendi yurttaşlarını neden "ihbarcı" katına düşürdükleri de o zaman anlaşılacaktır. Bilgiyi iletmek, ilgili taraf toplum ise "ihbar" değil, olsa olsa bilgilendirme olamaz mı? El parasıyla raporlar düzmek ve bu raporları yabancı devletin kuruluşuna iletme işleri de gerçektir. TDV Genel Başkanı kuşkusuz yalın bir gerçeği yansıtmakta ve haklı olarak 
"Türkiye ihbarcılar cennetidir" demektedir:
BODRUM'DAN ORTA ASYA'YA ATILAN "AĞ"
 "Amerika'nın huzur ve güvenliğine karşı çalışanlara karşı çalışmak bizim işimizdir. Ulusların, örgütlerin, hatta bireylerin en çok saklamak istedikleri sırlarını ele geçirmek. Onların plânlarını ve niyetlerini deşerek ortaya çıkarmak." CIA Direktörü George J. Tenet, Los Angeles, 7 Kasım 2000. 1980'li yıllarda başarıyla yürütülen "project democracy" operasyonu, Nikaragua'dan sonra ilk sonuçlarını Doğu Avrupa ülkelerinde vermeye başladı. Moskova'da da işler alttan alta yürütülmüştür. Daha sonraları Mihail Gorbaçov'a ABD'de ödül kazandıracak olan büyük atılımla ilerleyen "project" Sovyetler Birliği'ni de dağıttı. NED'in operasyonunda NIS (Newly Independent States /Yeni Bağımsızlaşmış Ülkeler) başlığı altında, Doğu Avrupa projeleri uygulanırken, Orta Asya ülkelerinde de operasyon başlatıldı. Avrasya başlığı altında toplanan bu ülkeler iştah kabartıcıdır. Çünkü petrol ve gaz kaynakları zengindir. Üstelik Batı'nın, Ortadoğu ve Afrika petrol kaynaklarını denetlemek için çektiği sıkıntı düşünülürse, yepyeni bir seçenektir bu ülkeler. 
Bu ülkeler yalnızca petrol, gaz, değerli maden kaynaklarıyla değil, aynı zamanda uçsuz bucaksız alanlarda yetiştirilen sınai tarım ürünleriyle de iştah kabartmaktadırlar. Yüzyılların tüketim özlemlerinin körüklenmesiyle kışkırtılabilecek pazarlar Batı'nın iktisadi geleceğini belirleyecek denli büyüktür. 
Bağımsızlıklarını pekiştirme yolunda ilerleyen bu ülkelerin enerji kaynaklarını daha işin başında denetim altına almak ve yönetimlerine egemen olabilmek gerekirdi. Bu nedenle, bu ülkelerin başına buyruk hareket etmelerine, birbirleriyle dayanışma içine girerek, yeni bir dünya gücü olmalarına izin verilemezdi. Orta Asya ülkelerinin birbirleriyle dayanışma içine girme olasılıkları oldukça yüksektir. Çünkü ülkelerde Türkler çoğunluktadır ve devlet yönetimini ele almaya başlamışlardır. Asya'nın Türkleri, yarım yüzyıldan daha uzun bir süre Batı dünyası içinde bulunmuş olan Türkiye Türkleriyle bir araya gelebilirler, güçlerini ve deneylerini birleştirebilirlerdi. Türkiye-Kafkasya-Hazar-Asya ilişkileri, ne denli zayıf da olsa, bu tür gelişmelere açık bırakmak akıllı bir tutum olamazdı. Türkiye Türkleriyle, Asya Türkleri arasında bir ilişki kurulması elbette kaçınılmazdı. Çünkü bu ilişki salt kültürel ortaklılardan değil, binlerce yıllık tarihsel geçmiş ve akrabalık ilişkilerinden güç alacaktı. Bu kaçınılmaz ilişkileri, ABD ve Batı Avrupa'nın kendi çıkarlarına ve ulusal güvenliklerine göre yönlendirme olanağını elde bulundurmak istemeleri de olağandır. 
Amerikalılarla Asya Türkleri arasında tarihsel herhangi bir ilişki bulunmadığından ABD'nin Orta Asya ülkelerine dalması ve yönlendirmesi oldukça güç görünmekteydi. Bu nedenle özenli bir ilişki kurulmalıydı. Kapılar açılıp, ilk giriş sağlandıktan sonra, gerisi nasıl olsa getirilir ve eğitim için, din hürriyeti için, ifade özgürlüğü için, demokrasi kurmak için gidilebilirdi. Önemli olan ilk giriş için, bir anahtar bulunması ve bir köprü kurulmasıydı. Bu köprüyü ABD'nin "sadık" bir müttefiki kurabilirdi. Soğuk savaş döneminde hayli iş yapmış olan Aydınlar Ocağı'nın etkin kurucularından Prof. Aydın Yalçın "Yeni Forum Dergisi"nin başyazarı idi ve 16-19 Eylül 1991'de Bodrum Yalıkavak'ta "Club Monakus" adlı tatil sitesinde, Amerikan İstihbaratçılarının ve uzmanlarının, Türk Dünyası temsilcilerinin, Türkiye entelektüellerinin, Türkiye medyacılarının, CIA destekli Hürriyet Radyosu (Radio Liberty)'ndan Amerikalı ve Türk yöneticilerin, daha sonradan liberal dernekler kuracak olanların katıldığı geniş, bazılarına göre "bilimsel" olan dört günlük bir toplantı düzenledi. 
ABD'liler, NED'in katkılarıyla gerçekleştirilen toplantıya, büyük önem verdiklerini hem kurumsal anlamda, hem de deneyim birikimi anlamında özgün delegasyonuyla gösterdiler. Tanınmış kişilerin başında, 1980 öncesinde CIA İstanbul İstasyon Şefi olarak görev yapan Paul Bernard Henze ve CIA Ortadoğu-Uzakdoğu uzmanı Graham Edmund Fuller geliyordu.
 Henze ve Fuller, toplantıya RAND şirketi adına katılıyorlardı. Henze'nin danışmanlığını yapmakta olduğu SOTA (Türkistan ve Azerbaycan Araştırma Merkezi- Haarlem-Hollanda) tarafından Konya'da yayınlanmış olan "Türkiye ve Atatürk'ün Mirası" kitabında yer alan kendi satırlarından onun Türkiye sevgisini okuyalım: "Türkiye'nin Atatürk ve Özal kalitesinde yeni bir lidere ihtiyacı var. 
Böyle birinin ortaya çıkmasının çok uzun sürmeyeceğini umuyorum.(..) Türkiye'ye, Türklerin izlediği yolu takip ederek geldim. Türkçe öğrenmeye başlamadan önce Moğol dilini çalıştım. Ama Orta Asya’yı ziyaret mümkün değildi. 1950'lerin renkli Türkiye'si dünyaya açılıyordu. Bu ülkeyi 40 yıldır hem sık sık ziyaret ediyor, hem de zaman zaman orada yaşıyorum. Gitmediğim köşesi kalmadı. İki çok kritik dönemde Anakara'daki A.B.D. Büyükelçiliğinde görev yaptım: Menderes döneminin sonunda ve 70'li yılların ortalarındaki o sorunlu dönemde. Hükümetteki son görevim 1977 - 1980 yıllarında Türkiye'den sorumlu Milli Güvenlik Konseyi kıdemli üyesiydim.O zamandan beri, bir Wilson Fellow'u ve RAND'ın Washington ofisinde çalışan daimi danışman olarak,Türkiye'yi yılda üç dört kez ziyaret ederim. Tanıdığım binlerce sade Türk vatandaşı şöyle dursun, son yirmi yılda Türkiye'nin politik, askeri, entelektüel ve iş çevreleri ile de tanışma şansını elde ettim." [67] CIA'dan ayrıldıktan sonra RAND kadrosunda danışman olarak görünen Henze, NED için demokrasi projeleri geliştiriyordu. 
NED raporlarına göre Henze'nin uzmanlık alanında "Afrika, Asya, Orta ve Doğu Avrupa, Yeni Bağımsız Devletler, Ortadoğu" bulunmaktaydı. P.B. Henze'nin çok özel uzmanlık alanına giren ülkeler arasındaysa, Habeşistan, Eritre, Sudan, Somali, Kenya, Özbekistan, Kırgızistan, Çin, Rusya, Gürcistan, Azerbaycan, Mısır, İsrail ve Türkiye bulunmaktaydı. Henze, bu çalışmaların amacını "Özellikle yakın dostum Zbignievo Brezinski'ye 1980 sonbaharında (12 Eylül darbe dönemi öncesi ve sonrası olmalı) doruğa çıkan, kritik yıllar boyunca, bana Türkiye konusunda deneyim ve bilgimi ABD. Milli güvenlik sürecine aktarabilme fırsatını tanıdığı için teşekkür ederim" diyerek dışa vuruyor.[68] 
ESKİ USTALAR İŞBAŞINDA 
CIA’nin en ünlü yöneticilerinden George Tanham toplantıya, RAND'ın İkinci Başkanı olarak sıfatıyla katıldı. Tanham, 1965'de Vietnam'da, daha sonra Bankog'da CIA İstasyon Şefi olarak bulunmuştu. 1978’de İngiltere’de CIA şirketlerinden Kern House Enterprises adlı holdinge bağlı ISC (London Institute for the Study of Conflict / Londra Çatışma İnceleme Enst.)'deki görevinin ardından aynı kuruluşun Amerika'daki merkezi U.S Institute for the Study of Conflict başkanlığına atanmıştı. Sonraları RAND'ın başkan yardımcılığına getirildi ve Washington merkezine yerleşerek, yanlış bilgilendirme ve yönlendirme aygıtı "Terrorism and Conflict Journal" dergisini yayınlamaya başladı. Bodrum toplantısını düzenleyen Yeni Forum, aslında Tanham ekibine pek de yabancı değildi. 
Yeni Forum dergisinin sayfalarında, "komplo teorisi" uzmanları olan gazeteciler, yazarlar sık sık yer almıştır. ISC hesabına iş gören, en ünlü yanlış bilgilendirme ve yönlendirme ustası Robert Moss'un teorileri de Yeni Forum'da yerini bulmuştu. 67 Paul B. Henze, Türkiye ve Atatürk'ün Mirası, s.6. Bu kitabın SOTA tarafından İngilizce olarak yayınlanan özgün baskısının adı "Turkey and Atatürk's Legacy / Türkiye ve Atatürk'ün yaşadığı"dır. 68 Henze son 15 yıl boyunca birçok birey ve kuruluştan destek" aldığını belirttikten sonra "birkaçını(n)" adını da veriyor: 
"Woodrow Wilson Center, California ve Washington'daki RAND ofislerinde çalışan sayısız mesai arkadaşı, Albert ve Roberta Wohlstetter ve araştırma kuruluşları, Smith-Richardson Vakfı, ABD Barış Enstitüsü (USIP), Milli Demokrasi Vakfı (NED), Camegie Vakfı, (..) Washington Türk Etüdleri Enstitüsü (Turkish Studies lnst.)'nün eski direktörü Heath Lowry ve Türkiye'den sayılamayacak kadar çok mesai arkadaşı, dost ve kuruluş." Paul B. Henze, Türkiye ve Atatürk'ün Mirası, s.8. "Project Democracy" merkez kuruluşu NED'in elemanlarından Nadia M. Diuk da toplantıya katılanlar arasındaydı [69]. 
Ayrıca NDI'den Mathew Chanoff, yanı sıra Radio Liberty Münih elemanlarından Yasin Aslan ve Timur Kocaoğlu ile Liberty'nin İstanbul şubesinden, şimdilerde UNPO (Unrepresented Nations and Peoples Organisation/ BM'de Temsil Edilmeyen Milletler Cemiyeti) Genel Sekreteri ve ETIE (East Türkistan Union in Europe / Avrupa'da Doğu Türkistan Birliği) Başkanı Erkin Alptekin, Türkistan Araştırma Enstitüsü (Köln)'nden Baymirza Hayıt da toplantıya katılıyordu.[70] Katılımcılar arasında, sonraki yıllarda kendilerini "Liberal Enternasyonalin bir parçası" olarak tanımlayacak ve Liberal Düşünce Topluluğu Derneği'ni kuracak' olan Prof. Dr. Attila Yayla, Prof. Dr. Mustafa Erdoğan ve Osman Okyar gibi bilim insanları da bulunuyordu.[71] Toplantının masraflarını karşılayanlar ise Aydın Yalçın'ın satırlarına şöyle yansıyordu: 
"Bu vesileyle Bodrum - Yalıkavak'ta yaptığımız sempozyumu, mali yardımlarıyla destekleyen, Amerika 'Milli Demokrasi Vakfı' ile, Türkiye Vakıflar Bankası ve Türkiye iş Bankası'na özellikle teşekkürlerimizi sunarız.[72 / 73] Katılımcı ABD'li uzmanlar, Türklere, Asya'daki çıkarların Amerikan çıkarlarıyla örtüştüğünü benimseterek, daha sonradan Türkiye Cumhurbaşkanının "Adriyatik'ten Çin'e" sözüyle tarihteki yerini alan eski bir oyunun Amerikan versiyonunu hediye etmişlerdir. 
I. ve II. Dünya savaşlarında Almanya da bunu yapmıştı. Sonuç biliniyor... Amerikalılar oyunu hep iki yönlü oynamayı severler. 'Club Monakus’ toplantısında da, öyle oldu. Büyük yönlendirme ustası eski CIA şefi Fuller, "Amerika'nın Avrasya kıtasında meydana gelen bu değişmeler karşısında belirli bir politikası bulunmadığını" ve hatta "bağımsızlığını ilan eden Baltık Cumhuriyetleri gibi, öteki cumhuriyetler arasında bağımsızlıklarını ilan edenleri tanımaya hazır olmadığını" ileri sürmüştü.[74] Bu büyük yalanı yutmak kolaydı. Çünkü o yıllarda ABD'nin yalnızca Moskova'da değil, 92 ülkede eşanlı yürüttüğü "project democracy" operasyonunu bilenler biliyordu. Amerikan oyununun 69 Diuk, daha sonraları Sung Myung Moon tarafından satın alınan The Washington Times gazetesinde çalışmaya başladı. 70 

Türkiye Modeli ve Türk Kökenli Cumhuriyetlerle Eski Sovyet Halkları, s.355-6 71 Liberal Düşünce, Cilt I, Say.1, Kış 1996 72 Türkiye Modeli ve Türk Kökenli Cumhuriyetlerle Eski Sovyet Halkları, s.7 73 Türkiye İş Bankası, Atatürk tarafından kurulmuştur. Bankanın yönetiminde CHP temsilcileri de bulunur. 74 Yeni Forum, Ekim 1991, s. 14 gerçek yüzünü Henze tek tümceyle açıklıyordu: "Rusya'nın demokrasi, Liberalizm, hürriyet ve bağımsızlık yolundaki yeni adımlarına hem Türkiye, hem de Amerika yardımcı olmalıdır."[75] İzleyen yıllarda, Türkiye, bu toplantının amacına uygun olarak gereken yardımı göstermiştir. Bu yardım öylesine yoğun olmuştur ki, özellikle Türk ülkelerinde NED kaynaklarından dolar desteği alan birçok örgüt kurulu vermiş ve örümcek ağı yeni ilmiklerle genişletilmiştir. 


Bu ağ, Club Monakus toplantısından, çok değil, yalnızca 10 yıl sonra Afgan işgali döneminde Orta Asya ülkelerinde Amerikalıların askeri üsler elde etmesiyle somutlaştı. Irak işgali derken Azerbaycan, Gürcistan, Türkmenistan, Kırgızistan, Özbekistan, Kazakistan da içten içe yapılandırıldı. Paul Henze'nin Türkiye'ye düşkünlüğü gibi yönlendirici konuları ve gelişmeleri ABD yönetiminden bağımsızlaştırıp kişiselleştirici yayın yapan aygıtların göstermekten ölesiye çekindikleri bir ilişkiyi not etmek gerekiyor. Paul Henze, kısa adı SOTA olan Türkistan ve Azerbaycan Araştırma Merkezi (Hollanda)'nin danışmanıdır. 


Türkçülüğü ve milliyetçiliği elden bırakmayan bu merkez, Paul Bernard Henze'nin Turkey and Atatürk's Legacy (Türkiye ve Atatürk'ün Kalıtı) adını taşıyan kitabını 1998'de yayınlamıştır. Kitap 2003'de Konya'da, Türkçe olarak da basılmıştır. Türkçe baskıdan yapacağımız şu alıntı Azerbaycan, Türkistan ve Türkiye kampanyasının amacını hiçbir yoruma gerek kalmadan ortaya koyacaktır.[76] "Ülkenin toparlanması devresi olan Cumhuriyet'in ilk yıllarında tam bir merkeziyetçi idare biçimi günümüz gereksinimlerini karşılayamaz durumdadır." Elbette Türkiye, ABD denli büyük bir kıtadır ve merkezden yönetilemez. Bu durumda hemen bölümlere ayırmak gerekir. Bölünmenin hangi esasa göre olacağını Henze'den okuyalım: "Bölgelerin kendilerini yönetimde daha çok sorumluluk almaları yönünde çok az şey yapılmıştır. Türklerin, çağdaş dünyada siyasal yönden en başarılı ve gelişmiş ülkelerin federasyon düzeniyle yönetilenler olduğunu düşünmeye başlamaları gerekir." Öyle örnekler veriyor ki, Paul Bernard Henze, bu model Türkiye'deki etnik kışkırtmalara uysa da uymasa da Avrupa'ya benzemeye can atan sivillere satılacaktır. 


Henze diyor ki: "Son yıllarda, İngiltere ve Fransa gibi yoğun merkeziyetçi ülkelerde bile, bölgesel (yönetim) yetki sorumluluk düşüncesi güçlenmektedir. Ancak Federal düzen, siyasal görüş 75 Yeni Forum, Ekim 1991, s. 16 76 Henze, Paul B., Turkey And Atatürk's Legacy. alışverişin ve rekabetin merkezde toplanmasını önleyebilir. Her şeyin merkezi hükümetin otoritesi altında toplanmasını engelleyecek olan federal düzen yöresel (bölgesel) önderliği destekler ve siyasal, toplumsal, iktisadi sorunların çözümünde deneyim kazanılmasını sağlar. Yine bu düzen içinde etnik ve ayrılıkçı öbeklerin uzlaştırılmaları olanağı da yaratılır. Türkiye Cumhuriyeti'nde bu türlü değişimleri oluşturabilecek düzenlemeler, Türk aydınlarının ve siyasetçilerinin gündemlerinin başında yer almalıdır. Belki bu tür temel bir düzenlemenin yapılabilmesi için 20. yüzyılın sonunda Türkiye'nin içine sürüklendiği bunalımın biraz daha kötüleşmesi gerekecektir." 


TÜRKİYE ÜSTÜNDEN DEMOKRASİ İHRACI 

Uğur Mumcu, ilmiğin bir ucunu 1989'da yakalamıştı. Yeni Forum'da, CIA Türkiye istasyon Şefi Paul Henze'nin de yazı yazdığını belirten Uğur Mumcu, derginin aldığı paranın ilk taksidini açıklayıvermişti: "National Endoıvment For Democracy-Ulusal Demokrasi Vakfı adlı kuruluşun 1988 yılı raporunun 18. sayfasında "American Friends of Turkey Foundation I Türkiye'nin Amerikalı Dostları Vakfı" nın Ankara'da "Yeni Forum" adlı dergiye 50 bin dolar para yardımı yaptığı yazılıyor. Aynı raporun 19. sayfasında da yine "Yeni Forum Dergisi’ne, aynı vakfın 11.766 dolar gönderdiği açıklanıyor." Uğur Mumcu'nun yazdığı bu satırları okuyunca, Türk Demokrasi Vakfı Başkanı'nın "ihbarcı", Tarih vakıfçısının "dar kafalı" nitelemeleri, Liberallerin Uğur Mumcu'ya "zehir hafiye" demeleri akla gelmekle birlikte, "Onun öldürülmesinden sonra bu ilmikleri çekiştirmeyi akıl eden bir-iki yurtsever çıksaydı başımıza bunca iş gelir miydi?" diye sorulsa yeridir. 
Böyle yapılsaydı, 1993 yılında, Uğur Mumcu'nun öldürülmesinden tam bir ay sonra, William Jefferson Clinton tarafından Kongre'ye sunulan NED 1991-1992 Mali Yıl Raporu'nun 81. sayfasında şu satırlar görülebilirdi. Yazılı gerçekleri ve belgeleri bile 'uydurma' olarak niteleyenler bulunduğundan onların anlayacağı dilden ve özgün satırlarından alıyoruz: "TURKEY American Turkish Foundation - to enable the FORUM Corporation of Ankara, Turkey to ,continue its efforts to strengthen the understanding and practice of democracy in Turkey, and to expose other parts of the islamic world to the Turkish Democratic experience through publication and distribution of the journal Yeni Forum,a series of lectures and seminars, and a paperback book publishing program - - $ 50,000" ABD başkanının onayından geçmiş olan rapordaki özgün açıklamaya göre; NED, Amerikan Türk Vakfı (American Turkish Foundation) aracılığıyla, Ankara'daki FORUM şirketine, Türkiye'de demokrasi anlayışını geliştirmek, öteki İslam dünyası ülkelerine Türkiye'deki deneyimi yayın yoluyla iletmek için, Yeni Forum dergisinin dağıtımını yapmak; bir dizi kurs ve seminer düzenlemek; bir kitap yayınlamak üzere 50.000 Dolar tahsis etmiş. [77]
 Aydın Yalçın'ın alınan parayla ilgili olarak Yeni Forum'da yaptığı açıklama, liberal kökün derinliklerine, bir parçacık da olsa, ışık tutar türdendi: "Yeni Forum'un Türkiye'de totaliter rejimlere karşı ve demokrasinin yerleşmesiyle ilgili mücadeleye 35 yıldır sürdürdüğü katkıları desteklemek amacı güden bu yardımın gizli kapaklı hiçbir yanı yoktur." Aydın Yalçın doğru söylüyordu; Amerika'dan alınca gizli kapaklı olması gerekmiyordu. Hem darbelerden sonra kurulan yönetimlerin de totaliterlikle hiçbir ilgisi yoktur. Maksat demokrasi olsun! Demokratik ve küresel yardımcının Türk cumhuriyetlerine uzatılan eli, "Forum" ile sınırlı kalmadı Küresel eğitim etkinliklerinin yanı sıra, Türkiye siyasetinin deneyimlilerince kurulan ve yönetilen Türk Demokrasi Vakfı'na da gereken destek verildi.' "Turkish Democracy Foundation -to hold an international sypmosium in Turkey on 'Constitution-Making as an instrument of Democratic Transition' for representative from the republic of the former Soviet Union -$40,000" TDV nin görevi, eski Sovyet cumhuriyetlerinin temsilcileri için, demokrasiye geçiş aracı olarak anayasa hazırlanması üstüne bir 'sempozyum' düzenlemek olarak belirlenmiş.
 NED, bu iş için 40.000 dolar tahsis etmiş. Vakfın son Genel Başkanı'nın deyişiyle "ihbarcılık" yapmamak ve "Türkiye'nin demokratları, kardeş ülkelere anayasa yapmayı öğretme yetkisini nereden almışlar ya da işi büyütüp, kardeş ülkelere anayasa öğretmek üzere yabancı bir devletin parasal desteğine ne gerek vardı, diye önyargılı tavır almamalı mı?" diye sormamak gerekiyor. Ne ki, yıl 1988 olduğuna göre, liderleri 8 yıldır, partileriyse 5 yıldır, 12 Eylül rejiminin iktidar ortaklığını yürütmüş olanlar, herhalde demokratik anayasa yapım eğitimi verme hakları vardır diye de düşünenler olabilir. 77 
American Turkish Foundation'ın mütevellisi 1980 öncesi CIA İstanbul istasyon Şefi Paul B. Henze'dir. Henze, Türkçe konuşur ve RAND'ın danışmanlarından dır. Graham E. Fuller and lan O. Lesser with Paul B. Henze and J.F.Brovvn, Turkey's New Geopolitics From the Balkans to VVestern China, s. 187.Asya'ya uzanan ellerin bağlı olduğu kola hükmeden beynin, Türkiyeli dostlarıyla Asya'ya birlikte ilerleyişini kavramak için, NED yönetim kurulu başkanlarından Winston Lord'un sözlerine başvurmak gerekiyor: Hibe programımız, dünyanın tüm bölgelerine ulaşarak, demokrasinin değerlerinin ve kurumlarının hızla büyümesi, kök salması ve yasallık ve bağlılık kazanması gerektiği ilkesine dayanmaktadır." 
Anlaşılıyor ki, 'Yeni Forum, soğuk savaş döneminin sonuna doğru "project democracy" operasyonunun Türkiye'den Orta Asya'ya uzanan ipekli yolda iyi bir başlangıç yapılmasına olanak sağlamıştır. Bu tür büyük toplantıları, önemli katılımcılarla kotarmak kolay olmadığı gibi, pahalıdır da. Bu işin için yapılan yardım, NED'in veri tabanında yıllık 50.000 dolar olarak görülüyor, ama bu miktar ancak yayın yapmaya yeterdi. 22 Şubat 1987 tarihli Yeni Gündem'de Yeni Forum'a Türkiye'nin Amerikalı Dostları aracılığıyla 100.000 Dolar verildiği belirtiliyor. Bu girişimler çok kısa sürede meyvesini verdi ve "project democracy" kapsamında etkinlikler Türk cumhuriyetlerine uzandı, insan hakları örgütleri kuruldu, yeni siyasal partiler ve yeni yayınlar NED'in parasıyla beslendi. Böylece yüzyıllar sonra bağımsızlığına kavuşmak üzere olan devletlere uzaktan ayarlı demokrasi ihraç edildi. Bu gelişmeleri yönlendirmek üzere, ABD yönetiminden bağımsız görünmek esas olduğundan, merkezi bir "sivil" örgüt olarak "Eurasia Foundation," (Avrasya Vakfı) kuruldu. NED'in örümcek ağı (WEB) etkinliklerini sürdüren İngiliz ve Batı Avrupalı örgütler de boş kalmadılar. Bu örgütlerin en etkilisi olan İngiliz "Westminster Foundation" adlı vakfın Azerbaycan'da sürdürdüğü işlere kısaca bakmak aydınlatıcı olacaktır. 

İNGİLİZ VE AMERİKAN PARMAĞI AZERBAYCAN'DA 

"Project Democracy" operasyonunun kapsamı, ülkeden ülkeye değişmiyor. Çünkü kurulmak istenen güdümlü düzen kıtadan kıtaya, ülkeden ülkeye değişmemelidir ki, tek merkezden yönetilebilsin ve Batı'nın çıkarlarına zarar vermeyecek bir yapı kurulabilsin. Demokrasinin nimetlerinden yararlanmakla mutlu olacak olan Doğu insanları, ulusal kaynaklarının Batı tüccarlarının eline geçmesinden ya da iktisadi düzenlerinin yeni düzenin hazinecisi IMF taralından denetlenmesinden gocunmadıkça, ifade özgürlüğüne dayalı, insan - siz etnik azınlık diye anlayabilirsiniz - haklarına saygılı, Batı kültürüne ve ahlakına hayranlıkla bezenmiş bir yaşam düşünde gezinirken, Batı'nın hizmetkarlığından, petro-gaz şirketlerinin memurluğundan öteye bir işlevleri olmayacaklar.Zaten böyle olmayacaksa, Batının siyasal partilerine bağlı örgütlerin bu ülkelerde onca zahmete katlanmalarına gerek kalmazdı. 

İngilizler, Azerbaycan'da WFD (Westminster Foundation for Democracy)' nin 1996-2000 dönemi projeleriyle 28 ayrı eyleme para dökmüşler. WFD raporlarında belirtilen paralar küçük ama işlevi büyük. Tarihsel gelişim içinde izleyelim: 1995 Nisan : İngiliz Muhafazakâr Partisi, Azerbaycan Milli İstiklal Partisi (MİP)'nin çalışmalarını değerlendirmek için ve Mayıs ayında yapılacak eğitim seminerlerini ve MBP'nin yerel yöneticilerinin yolculuğunu örgütlemek üzere iki görevlisini gönderdi. 2.848,40 sterlin Mayıs: MBP'nin 12 yöneticisi, İngiliz Muhafazakâr Partisi'nin düzenlemesiyle, İngiltere'de seçim kampanyası, örgütlenme eğitimi görüyor, İngiliz kurumlarını geziyor. 22.021,00 sterlin Temmuz: British Petrolium (BP) desteğinde, ikisi merkez bakanlığından ve biri Azeri Milli Bankası'ndan üç kişinin İngiltere'ye gezileri. Para belirtilmiyor. 


Ağustos: WFD' nin verdiği 2.886 sterlin ile İngiliz Muhafazakâr Parti'nin iki elemanı, Azerbaycan MBP'nin seçim çalışmalarına yardımcı olmak için gerekli araştırmayı yaptı. MBP'nin önde gelen yöneticilerinden birinin International Democratic Union "Leader" konferansına katılması sağlandı. 1.124,00 sterlin. Eylül: Muhafazakâr Parti, MBP'nin genel seçim çalışmalarına yardım için iki uzman gönderdi. 3.967,00 sterlin. Kasım: İngiliz Muhafazakâr Parti, MBP' ye seçim kampanyası belgelerini basması için araç-gereç verdi. 20.392,00 sterlin. Mayıs: İngiltere Muhafazakâr Partisi (Tory), iki parlamento üyesini Azerbaycan'a gönderdi. Üyelerin görevi: Azerbaycan parlamentosuna giren iki muhalif partiden biri olan MBP üyelerinin etkinliklerini yükseltmelerine yardım etmek üzere görüşmeler yapmak. 3.968,00 sterlin 1996 Öncelikle muhalefet partisi ile ilişki kapsamında yürütülen işlerin yeni aşaması, ilişkileri yaygınlaştırmak olacaktır. Proje özetlerinden iz sürüyoruz: Bahar: Muhafazakâr Parti, MBP sözcüsü 6 kişiyi İngiltere'ye getirerek onlara medya ve halkla ilişkiler eğitimi verdi. 


12.465,00 sterlin Temmuz: Muhalefete mensup Azerbaycanlı 40 genç siyasi lidere, gazetecilere ve akademisyenlere bir yıl süresince 10 ayrı "demokrasi ve sivil eğitim" semineri düzenlemek, gerekli belgeleri hazırlamak ve Azerbaycan'da yaygın örgütlenmeyi başlatma... 8.553,00 sterlin ... :Muhafazakâr Parti (İngiltere), Avrupa Genç Muhafazakârlar Örgütü'nden 4 eğitimcinin Bakü'ye giderek MBP Gençlik Örgütü üyelerinden 25 temsilciye, parti örgütlenmesi ve seçim kampanyaları konusunda, 7 günlük seminer vermelerini sağladı. 2650 sterlin ...: Yeni kurulan Azerbaycan Haber Ajansı ile bir TV ve Radyo Şirketi'nin yayın yeteneğini yükseltmek ve Azerbaycan'da daha büyük sayıda televizyon izleyicisine ulaşmalarını sağlamak üzere, TV vericisi almalar; sağlandı. 10.000 sterlin ... : WFD araya başka bir parti ya da örgüt sokmadan, Haftalık Azerbaycan 525 Gazetesi teknik gereçleri satın almasını ve altı aylık ver kirasını ödedi. 3.889 sterlin 1997 Sıra, kitleselleşmenin yollarını açmaya ve atölyeciliğe delmiştir. 


Devreye yeni örgütler sokulur: Bahar: ... : MBP'ne kamuoyu araştırması ve yoklaması çalışmalarında yardımcı olmak üzere bir Muhafazakâr parti uzmanı 5 günlüğüne yollandı. 3.515 sterlin "Institute of Peace and Democracy" adlı örgüt 10 atölye kurdu. Atölye çalışmalarına 8 yerel insan hakları örgütünden 16 temsilci Katıldı. Ayrıca Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) insan hakları yasaları ve uygulamalarıyla ilgili 5 günlük seminer düzenle-ılı 3.458,00 sterlin Yaz: Muhafazakâr Parti, Azerbaycan MBP'ne "yerel yönetimler ve başkanlık seçimlerinde" kullanmak üzere bilgisayar donanımı salın aldı. 6.400,00 sterlin Sonbahar: "İNAM Centre for Pluralism" Azerbaycan'daki siyasi ve kurumların Azeri dilinde siyaset bilimi boşluğunu doldurmaları için 10 tane kitap bastırdı. 5.200,00 sterlin. 1998 Bundan böyle operasyonun kapsamı siyasal boyutta çeşitlenecek ve öteki muhalif partiler de İngiliz denetimli ağa çekilecektir. Hemen arkasında devreye İngiliz İşçi Partisi de girecektir: : İngiliz Muhafazakâr Partisi, bir görevlisini Azerbaycan'a gönderdi. Görevlinin 5 günlük gezisinin amacı, MBP ile birlikte "Azerbaycan Halk Cephesi ile ilişki kurmanın yollarını" aramaktır.


 2.340,00 sterlin ... 1998: İngiliz İşçi Partisi, Azerbaycan Sosyal Demokrat Partisi yayın organı "İstiklal" için yardımda bulundu. 16.481 sterlin. Ekim 1998: İngiliz İşçi Partisi, Azerbaycan Sosyal Demokrat Partisi'ne başkanlık seçimlerinde seçim örgütlenmesi semineri yardımı yaptı. 5.485 sterlin. Kasım 1998: İNAM, Azeri dilinde yayın boşluğunu doldurmak üzere 10 adet siyasi kitap yayınını finanse etti. 7.812,00 sterlin. ... 1998: "Yeni Musavvat" adlı gazeteye ek gereç alması için yardım yapıldı. 5.000 sterlin. 1998/ 1999 Partiler bunca yardımdan sonra elbette kardeş olacaklardı. İngilizler de kardeşlerini boş bırakmadılar. Parti ve sivil örgütlerle ilişkilerden sonra sıra kadınların ve sendikaların örgütlenmesine gelmiştir: ...: İngiliz İşçi Partisi, "Kardeş partilerle demokrasi kuruluşuna yardımları değerlendirmek ve siyasi durumu gözden geçirmek" üzere Azerbaycan'a gitti. 1.122,00 sterlin. Sonbahar: IPD (Institute for Peace and Democracy/ Barış ve Demokrasi Enstitüsü) Azeri kadın örgütlerinden temsilcilerin katıldığı 10 "atölye" çalışması başlattı. Her "atölyeye" 25 kadın katıldı. 3.125,00 sterlin. Şubat: CPOIVVR (the Committee for Protection of Oil Industry Workers' Rights / Petrol İşçileri Haklarının Korunması Komitesi) sendika ve insan hakları eylemcilerini 9 ay süreyle eğitti. 5.445 sterlini.


 AMERİKAN ELİYLE SENDİKACILIK 

Türkleri aracı yaparak işe başlayan Amerikalılar da boş durmayarak Azerbaycan'a NED kaynaklarından para akıtmışlar ve işadamlarını, sendikaları örgütlemişler. Bunu olağan karşılamak gerekir. Petrol üreticisi Azerbaycan'da sendikal hareketi demokratikleştirmek ABD petrol şirketlerinin en büyük idealidir. Tıpkı sonraki sayfalardaki yer verilecek olan Venezuela operasyonunda göreceğimiz gibi. Şimdi NED kasasından Azerbaycan'a demokrasi ve örgütlenme ihracatını özetleyelim: 1995 : Azerbaycan Demokrasi Geliştirme Vakfı aracılığıyla 12 Kasım seçimlerine yönelik yayın kampanyası yürütecek olan Azadlık ve Ayna/Zerkalo gazetelerine 50.000 dolar veriliyor. Vakıf ayrıca demokrasi tartışmaları düzenlemek üzere 45.000 dolar alıyor. 1996: Vakıf demokrasi adı altında muhalefet örgütlemek için 45.000 dolar daha alırken, NED'den Amerikan işadamları örgütü CIPE aracılığıyla siyasal ve iktisadi reform kampanyası ve bülten yayınları için 63.815 dolar. 1997: ACILS /FTUI sendikal örgütlenmeye girişiyor ve Azerbaycan'a üçlü bir komite gönderiyor.

 Azerbaycan petrol ve gaz işçileri sendikal ve sivil haklar konusunda seminerlerle eğitilecektir. 10.885 dolar NED'den veriliyor. Ayrıca FTUI, sendika liderlerini pazar iktisadı, toplu sözleşme konusunda eğitmek ve yeni liderler yetiştirmek üzere NED'den 219.038 dolar destek sağlıyor. Azerbaycan Vakfı da boş durmuyor, her yıl olduğu gibi 45.000 dolarını alıyor ve yasama işleriyle ilgili çalışmalara başlıyor ve akademisyenleri işin içine sokuyor. 1998: Vakıf, NED'den 51.000 dolarlık destek alıyor ve Azadlık ile Ayna/Zerkalo yayınlarının seçim propagandasına omuz verirken, yıllık 45.000 dolarlık tahsisatını alıyor ve devreye NDI'yi sokuyor. Amaç başkanlık seçimleriyle ilgili "workshop /Atölye" kurmak. Ayrıca (Girişimciliği Geliştirme Vakfı'na 90.750 dolar veriliyor. Pazar iktisadına yönelik reformlar adı altında çalışılacak ve 20 yayında yolsuzluk konuları ele alınacaktır. Bu arada ACILS boş durmuyor, NED'den 250.000 dolar alarak, Azerbaycan', Gürcistan ve Ermenistan sendikacılarını eğitmeyi sürdürüyor. 1999: ACILS, NED'den 89.854 dolarlık destekle üç ülkeden 24 sendikacıyı örgütlenme konusunda eğitiyor. İşin içinde Gürcistan'da primlere yönelik sendikal gözlemci örgütlemek de var. 2000: ACILS, her üç ülkede "sivil toplum" örgütlenmesi için 845,692 dolar kullanıyor. Azerbaycan avukatlarının örgütüne o dolarlık destek veriliyor. Hibeyi alan Azerbaycan Hukukçular cemiyeti yoksulların hukukunu bu dolarla savunmak üzere çalışmalara başlıyor.


 AZERBAYCAN BAŞKANI NEREDE SEÇİLİYOR? 

Türkiye'dekilere koşut olarak, Azerbaycan Ulusal Demokrasi Vakfı gibi kuruluşlar oluşturulmasını, NDI'nin bürolarını ve petrol şirketlerini, bu şirketlerin NED operatörü haline gelen ortaklarını da içine alan örümcek ağı ile Azerbaycan operasyonunun ayrıntılarını ve sonuçlarını, Avrasya yollarında ABD egemenliği kurulmasına yardımcı olan Türkiye çalışmasına bırakarak belirtelim ki; yukarda listelenen harcamalar boşuna gitmeyecek ve Azerbaycan'a mutlaka 1 Amerikan demokrasisi gelecektir. ABD'de NED'in kurslarından geçenler bu işe öncülük edecektir. Pazar iktisadını öğretmekti, sendikacı eğitmekti, yayındı derken, Azerbaycan muhalefeti sonunda birleştirildi. Azerbaycan Demokratik Partisi, Halk Birlik Partisi, Milli İstiklal Partisi, Azerbaycan Halk Cephesi Partisi ve İngilizlerin desteğini yeterince kullanmış olanı Müsavat Partisi meydanlara çıkmış ve genel seçimlerin erkene alınmasını istediler.[78] 2003 yılında Azerbaycan'da yapılan başkanlık seçimleri öncesinde hızlanan muhalefet bir yandan Türkiye'de destek ararken, 78 Ina Inakulova, eurosianet.org, 14-04-2003. öte yandan da Washington'da gezinmeyi iş ediniyordu. 

Türkiye gezilerine çıkan muhalefet başkan adayları bir yandan kendilerini "Türk milliyetçisi" olarak adlandıran siyasal oluşumların desteğini ararken, bir yandan da öz ülkelerini yönetenleri soygunculukla karalamaktan kaçınmıyorlardı. Bu muhaliflerden sık sık Türkiye'ye gelen Müsavat partisi Başkanı İsa Gamber (Kamber)[79] bir yılını ABD'de NED ile birlikte geçirmişti. Başkanlık seçimine bir ay kala Washington'a ABD Dışişleri ve NDI'nin çağrılısı olarak gitti, ABD Savunma Bakanlı'ğı, ABD Ulusal Güvenlik Konseyi'nde (NSC) toplantılara katıldı. Daha sonra Avrasya işleriyle yakından ilgilenen Nixon Center'da bir konuşma da yaptı. Sonunda Azerbaycan seçimleri yapıldı. İsa Gamber kazanamayınca Bakü'de gösteriler başladı. Sayıları sınırlı göstericiler polisle çatıştı. Tek tip görüntü tüm dünyâ televizyonlarına dağıtıldı. Türkiye'deki televizyonlar ayni görüntüyü tekrar tekrar göstererek Azerbaycan'da demokrasi güçlerine saldırıldığını yaymaya başladılar. 


ABD'nin Türkiye'de gerçekleştirdiği "demokrasi" operasyonuna tepki duyan yayın organları bile İsa Gamber'e yapılanları kınamaya başladılar. Bu oyun Peru'da, Venezuela'da, Malezya'da da aynı biçimde oynanmıştı. 15 yıl önce Bodrum-Yalıkavak toplantısında atılan ağ, ilmik ilmik örülmüştür. Bağımsız bir devlet olmakla övünen Azerbaycan'ın içişlerini demokratik(!) ve "sivil" bir çalışma sonucunda, Türkiye'deki ustalardan da yardım alarak yeniden düzenlemeyi başardılar. İşte tam da bu noktada, iki sözü anımsatmakta yarar var. Birinci söz zamanın Cumhurbaşkanı Demirel'e ait: "Adriyatik'ten Çin denizine kadar..." İkincisiyse, bağımsızlığına yeni kavuşmuş Azerbaycan'ın devlet başkanı Ebulfez Elçibey'in, ilk kez konuk olduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin Başkenti Ankara'da, Atatürk'ün kabri başında "Senin eserin" demesidir. Anımsanacaktır; Ebulfez Elçibey, bir darbe sonucunda görevinden uzaklaştırıldıktan sonra Nahcıvan'da oturmaya yükümlü kılınmış, bağımsızlığa ve Türkiye'ye bağlılığa duyarlılığının karşılığını da böylece almış oldu. Şimdi, Azerbaycan'ın demokratikleşmesine bunca yardımı esirgemeyen İngiliz örgütünü kısaca tanımak gerekiyor. 


PETROL ŞİRKETLERİNİN "SİVİL" DEMOKRASİSİ 

İngiliz devletinden yılda 4 Milyon Pound alan Westminster Foundation for Democracy (WFD) İngiltere'de Mart 1992'de kuruldu. İngiliz parlamentosunun Foreign & Commonvvealth Office'ne hesap 79 Gamberov: Kamberoğlu veriyor. Yüksek bütçeli projeleri için devlet dışından, şirketlerden de para alıyor. BP ve Shell tarafından besleniyor. İngiltere'nin üç ana partisi yönetim kurulunda temsil ediliyor. Bu üyeler Bakanlıkça belirleniyor. Küçük partiler de bir üyeyle yönetimde yer alıyor. Yönetiminde iş dünyasından, sendikalardan, akademik kuruluşlardan temsilciler de bulunuyor. WFD, Doğu Avrupa, Orta Asya, Afrika ülkelerinde 1998-1999 arasında 497, 1999-2000'de 656 olmak üzere, toplam 1153 proje uygulamış. Bu "project" işleri için resmi olarak 11.061.827 sterlinlik m yapılmış. WFD üst yönetiminde Avam Kamarası sözcüsü Micheal Martin, İngiltere Başbakanı Tony Blair, parlamentodan William Hauge, Charles Kennedy, David Trimble, leuan Wyn Jones, John Hume, John Swinney ve lan Paisley bulunuyor.[80]

 WFD raporlarına göre, demokrasi kurulsun diye emek ve para harcanan ülkeler, 

eski koloni bölgelerinde bulunmaktadır:
 "İngilizce Konuşulan Afrika, Ermenistan, Azerbaycan, Bosna, Bulgaristan,Orta ve Doğu Avrupa, Çin, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Mısır, Eski Sovyetler Birliği, Gana, Macaristan, İsrail, Kazakistan, Kenya, Liberya, Litvanya, Malavi, Moldovya, Moğolistan, Nijerya, Filistin, Çeşitli Afrika ülkeleri, Romanya, Rusya, Sierra Leone, Slovakya, Güney Afrika, Sudan, Tacikistan, Tanzanya, Uganda, Ukrayna, Venezuela, Zimbabve." 
Bu listede Türkiye'nin yer almaması ilginç! 
Ne ki, başka ülkelere demokrasi ihraç etmek için elinden geleni yapan Westminster yönetimi, İngiltere'de yerleşmelerine izin verilen bazı ilginç örgütleri de, yine demokrasi ve uygarlık elçisi olarak barındırıp, destekliyor olmalılar. ABD ve İngiltere Kafkasya'ya egemen olma yolunda hızla ilerlediler ve Karadeniz kıyılarından Ermenistan'a uzanan topraklarda egemenliklerini pekiştirdiler. Bu arada İngiliz Westminster ile NED'e bağlı örgütler, Soros'un parayla desteklediği Açık Toplum elemanları, Gürcistan'ı ele geçirmeyi başardılar.[81] 1980'li yıllarda Eurasia Foundation (USA/Avrasya Vakfı) ile beslenen operasyonlar, Bodrum'da pişirilen ilişkiler öylesine hızlı 80 Paisley, Kuzey İrlanda’da, Katolik kilisesine karşı muhalefet örgütlemesiyle bilinen »»biteryan Kilisesi'nin mensubuyken daha sonra kendi kilisesi Ulster (Kuzey Irak Presbiteryan Kilisesi'ni kurdu. Kuzey İrlanda’da Katoliklere karşı yürütülen örtülü operasyonlarda (TARA) yer aldı. 1971'de Democratic Unionist Party' yi kurdu,] Tüm İrlanda'nın İngiltere egemenliğine katılması için savaşıyor. 81 
Darbe günü parlamentoyu basan deri ceketli Açık Toplum elemanlarından birisi daha sonra TV'lerde Yugoslavya'nın dağıtılmasında önemli payı bulunan ve hem NED, hem de Soros vakfından destek görmüş olan OTPOR gençlik örgütünün daha sonra Ukrayna'yı örgütlediğini ve en sonunda da Gürcistan'da gençlik örgütleme yöntemlerinde yardımcı olduğunu açıkladı. gelişti ki, hakkında "Din Hürriyeti" raporları hazırlanan ve iç muhalefeti açıktan desteklenen Özbekistan'da bile, ClA'nın propaganda aygıtı olarak bilinen Freedom House, işlerini Taşkent'te bağımsız, büyük bir binadan yönetmeye başladı. [82] Türkiye'den bazı "cemaatler" in açtığı okullarla bu işlerin arasında ne tür bir koşutluk olduğu ise ayrı bir araştırmanın konusu olmalıdır. 
Georges Soros'un örgütü OSI öteki Asya ülkelerinde olduğu gibi kadın ve gençlik örgütleri kurdu, muhalif yayınları destekledi. OSI devlet aygıtıyla ilişkileri sıkı tutmak ve geleceği güvence altına almak amacıyla eğitim alanına daldı, öğretmen ve öğrencilerle parasal bağlar oluşturdu. Adalet Bakanlığı'nın reform çalışmalarına 123 000 dolar bağışlayan Soros'un Özbekistan'ın açık bir toplum alması için yaptığı katkı 2003 yılı sonunda 22 milyon dolara ulaştı. [83] Bu arada Özbekistan'da bir yandan İslamcı örgütlerin yarattığı bombalı kargaşa sürmekte, öte yandan NED tarafından ve ABD örgütlerince desteklenen muhalefet partileri ABD'de toplantılar düzenlemektedir. Aynı zamanda ABD örgütleri "Büyük Ortadoğu ve Asya Projesi" adı verilen yayılma ve açık-gizli işgal planlarını kabul ettirebilmek için işbirlikçileriyle birlikte yoğun bir çalışmaya girişmişlerdir. Sivil örümcek ağında yer alan işbirlikçi örgütler hem yurtla, hem de Washington'da konferanslar düzenlemekten geri kalmamaktadırlar. 82 Testımony By Assıstant Secretary Lome W. Craner Bureau Of Democracy, Human Rıghts And Labor Department Of State At A Hearıng Of The Commıttee OM International Relatıons, July 9, 2003. 83 ……..link Devleti Mart 2004'te Soros'un OSI örgütünün çalışma iznini kaldırdı. Bunun m Soros Özbek yönetimini demokrasi düşmanı olarak ilan etti.
 NED VE WESTMINSTER' DEN MOZAİK ANAYASASINA DERİN KATKI 
"Ulusal programla birlikte, Cumhuriyetin lafzıyla ayakta duran nice saltanat yerle yeksan olacaktır." Mesut Yılmaz, Başbakan Yardımcısı. [84] PSYO (Phsyco-war operation / Psikolojik savaş) saldırısı altında belleklerini saydam, bilinçlerini duru tutabilmeyi başaranlar anımsayacaklardır ki, zamanın Cumhurbaşkanı Özal, Bakü'den Türkiye'ye uçarken, eski muhalif yeni dostlarıyla tavla oymayı bırakıp, Uğur Mumcu'nun öldürülmesi ile ilgili soruya "Siz de bunu şey yaptınız," deyivermişti. Aynı günlerde Özal, "Kürt realitesinin tanınması"na ilişkin bir söz daha etmişti: "Federasyon tartışılabilir..." Ve daha sonra göreceğimiz gibi, aynı yıl federasyon tartışılmaya başlanmıştı. Hem de İstanbul'da ve dinci-Nurcu-savaşçı-demokrat Kürtlerin, İnsan Hakları yöneticisinin, liberal kuramcıların ve Cumhurbaşkanlığı danışmanının katılımıyla. Kim ne derse desin, Özalizm, "project democracy"yi kavramıştı ve gerçekten çağ atlatıcı bir yol tutturmuştu. 
Özal ABD bilgisinin de derinliğinden kaynaklandığından olacak, her işte olduğu gibi, uzağı yakın etmiş ve demokrasinin Türkiye'de vakıflar aracılığıyla örgütlenebileceğim görmüş ve vakıflar yasasında yapılan küçük değişiklikler 'sivil' örgütlenmenin önünü açmıştır. Ülkenin gözü, dinsel yönetim idealistlerinin, tarikatların kurdukları vakıflar üstündeyken, "project demoeracy" operasyonunun belkemiğini oluşturan ve Özalizmin öngördüğü tezleri yaşama geçiren vakıflar da gecikmeksizin kurulmuştur. Kurulmakla kalmamış, bir tür federasyon anayasası bile hazırlamıştır. Bu tür girişimlerin NED'den bağımsız olması elbette düşünülemezdi. 

NED raporundan okuyalım: "NED’den ve Westminster Foundation for Demoeracy (WFD)'den Toplumsal sorunlar araştırma vakfı TOSAV'a : 1997 ve 1998'de Türk-Kürt sorunlarını çözüm çalışmaları ve yeni anayasa, demokrasi eğitimi, radyo yayınları için ANAP Grup Toplantısı, 20 Mart 2001 92.000 ABD Doları ve 6250 İngiliz Sterlini. "[85] Bu belgede parasal destekçi olarak adı geçen WFD'nin Azerbaycan demokrasisine ne denli büyük katkıda bulunduğunu bir önceki bölümde yeterince görmüştük. İngilizler'in Kürt sorununa(!) ilgi göstermelerinin nedenine girmeye gerek yok. Önemli olan bu desteğin Türkiye'ye sağlayacağı yarardır! TOSAV (Toplumsal Sorunlar Araştırma Vakfı) kurucuları "tek kökene indirgenen ulus kavramının ve merkezi devlet yapısının sorunların temel kaynağı" olduğunu saptıyorlar ve kendilerini Türk ve Kürt Kökenli yurttaşlar olarak tanımlıyorlar. Örgüt, tarafsız mekân olarak adlandırdıkları Fransa'da, İsviçre'de ve Belçika'da toplanıldığını özenle belirtiyor. Görüşmeleri "uluslararası uzmanların gözetimi altında profesyonelce yürütüyorlar." Bu uzmanlar, "Oslo barış Araştırmaları Enstitüsü (Norveç) ve Avrupa Ortak Zemin Merkezi (Belçika) yardımlarıyla devreye" sokuluyorlar. Kuruluş toplantılarının masraflarının bir bölümü de aynı örgütler tarafından karşılanıyor. Vakıf, radyolarla yayın çalışmaları yapıyor. 

HER DURUMDA "KİMLİK
 "Projeler" olarak adlandırılan ve 'Demokrasi Kültürü' başlığı altında toplanan radyo yayınları arasında "Demokrasi-kimlik-ahlaklı yönetim" gibi NED projelerinin yanı sıra, "Gönüllü Örgütler (resmi olmayan örgütler) ve Demokrasinin Sivil Toplum Düzeyinde İnşası" ile "Demokrasi ve azınlıkların korunması" yer alıyor. TOSAV, Radyo İmaj ve Radyo Ekin'de "demokrasi diye diye" programlarını yayınladı. TOSAV'ın Kurucular Kurulu Başkanlığı'nı NED'in konuğu olarak ABD'de görev yapmış olan Doğu Ergil yürütüyordu. 

Kurucular arasında, M. Behlül Yavuz (Bşk. Yrd.), S. Haşim Haşimi (Sayman, ANAP MV, eski FP MV), Feride Çilalioğlu, Koray Düzgören, Eyüp Çilalioğlu, Şeyhmus Diken, Yahya Munis, Ömer Çetin yer alıyor. Danışma Kurulu çok daha zengin görünüyor: Çetin Altan, Mehmet Altan, Tarık Ziya Ekinci, Ayşe Önal, Etyen Mahcupyan, Halil Sarıaslan, Hüsamettin Kavi, Osman Kavala, İshak Alaton, Celal Göle, Mehmet Ali Kılıçbay, Baskın Oran, Cüneyt Karagülle, Niyazi Öktem[86], Mustafa Tınaz Titiz, Rengim Gökmen, Elif Dağlı, 


WFD, 6250 Pound ödemenin gerekçesinde şöyle diyor: "TOSAVın sivil gelişme ve demokratik değerler ve süreçler üstüne onbeş günde bir radyo programlan hazırlayıp yayınlamasını kısmen desteklemek için..." www.wfd.org 86 Niyazi Öktem'in Diyanet İşleri Başkanlığı adına katıldığı, 19-20 Aralık 2001 Brüksel-"Allah'ın Uluslararası Barışı" toplantısında Fener Rum Patriği "Ekümenik" ilan edilmiştir. Bu toplantıyı İsmail Cem İpekçi de desteklemiştir. Niyazi Öktem,"Herkes patriğin ekümenliğini (dünya ortodokslarının ruhani liderliğini) kabul etti. Siz niye karşı çıkıyorsunuz?" dedi. 


"Diyanet işleri Başkanı Burhan Şenatalar, Müjde Ar, Bülent Tanör, Ali Bayramoğlu. [87 / 88] Yabancı danışmanlar: Dan Smith (Oslo Barış Enst. Mdr.), David Phillips (Avrupa Ortak Zemin), Jak Shalom (Paris Üniversitesi), Jean F. Freymond, John J. Maresca, John Marks, Joseph Montville, John Roper, Adam Daniel Rotfeld, Barnett R. Rubin, William L. Ury, Muhammed Yunus, Mario Zucconi. TOSAV'ın yabancı uzman danışmanları ise oldukça önemli kişiler. 


Bunların arasında en değerlisi, ABD'de "CS1S Corporation" adlı şirkette direktörlük yapan J. Montville'dir.[89] Montville, Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da 23 yıl diplomat olarak bulunmuş; ABD Dışişleri Bakanlığı'nda Yakın Doğu Şefi ve "Küresel Sorunlar Konuları Direktörlüğü" yapmıştır. 


Harvard çıkışlı J. V. Montville'nin uzmanlık alanı, Doğu Avrupa, Baltıklar, Ortadoğu, Güney Afrika, Kuzey İrlanda, Kanada ve Güney Amerika'da 'çatışma çözümü' dür. Bu konularda yine CSIS görevlisi Vamık Volkan ile birlikte bir de kitap yayınlamıştır.[90] Ury, Roper, Rubin, Maresca, Dış İlişkiler Konseyi (CFR) üyesidirler. Eski istihbaratçılardan Marks ve Roper aynı zamanda dış ülkelerde görev deneyimine sahiptirler. Ancak Lord John Roper'un özel bir yeri vardır. Roper İngiltere'nin dünya egemenliğini pekiştirmek ve kalıcı kılmak üzere kurulmuş olan RIIA (Royal Institute of International Affairs) başkanlığını yapmıştır.


 İşçi Partisi milletvekiliyken daha sonra Lordlar Kamarasında Sosyal Demokratların başına geçmiştir. Trilateral üyesi de olan Roper daha sonra Birgminham Üniversitesi'ndeki CSSD (Center for Studies in Security and Diplomacy / Güvenlik ve Diplomasi İncelemeleri Merkezi)'de danışma kurulu üyesi olmuştur.[91] Danışmanlardan David Phillips ise Türkiye ilişkilerinde en M.N.Yılmaz sorularımızı yanıtladı" Aydınlık, 6 Ocak 2002, Sayı:755-5 ve "İP Genel Başkanı Doğu Perinçek'in Cumhurbaşkanına dilekçesi" Aydınlık, 2 Şubat 2002, Sayı: 759. 87 Bülent Tanör ve Burhan Şenatalar, TESEV "workshop" çalışmalarında da yer alıyorlar. Şenatalar, ayrıca TÜSES Başkanıdır. Şenatalar, Mart 2001'de Cumhurbaşkanı tarafından Yüksek Öğrenim Kurulu (YÖK) üyeliğine atandı 88 Prof. Dr. Elif Dağlı kitabın 3. Basım çıktıktan sonra noter aracılığıyla bir ileti göndermiş ve TOSAV'a katılmadığını, 25 Ekim 1999'da Doğu Ergil'e noter aracılığıyla bir ileti gönderdiğini ve bu vakfın çalışmalarından affını istediğini ve aynı iletinin bir kopyasını da Vakıflar Genel Müdüriüğü'ne ilettiğini içeren bilgiyi bir mektupta yayınevine bildirmiştir. 

Bu açıklaması için kendisine teşekkür ederiz. 

Prof. Dr. Elif Dağlı'nın 21.9.2004 tarihli yazısı. TOSAV'a gönderdiği yazı için Bkz. Ekler. 89 CSIS: Center for Strategic International Studies. 

Kuruluş ve kuruluşta görevli Türkiye ilişkililer için Bk. Ek 2 90 Vamık Volkan: CSIS'de görev yapıyor. Bk. Ek CSIS 91 Sklar, Holly, Trilateralism, s. 119. etkin kişidir. David Phillips, Columbia Üniversitesi'nde ICRP (International Conflict Resolution Program / Uluslararası Anlaşmazlıklara Çözüm Programı) direktörü ve Oslo'da yerleşik IPRI (International Peace Research Institute/ Uluslararası Barış Araştırma Enst.) üyesi ve proje yönetmenidir. CFR adına Güney Balkanlar CPA direktörlüğü de yapan Phillips, aynı zamanda CSIS'de bölüm yöneticisidir. Phillips, önde gelen İsrail destekçisi örgütlerden WINEP (Washington Institute for Near East Policy), ACHR (Action Center for Human Rights / İnsan Hakları için Eylem Merkezi), Al (Amnesty International / uluslararası Af Örgütü) ve OHRI (Organization for Human Rights in Iraq / Irak İnsan Hakları Örgütü) yönetim kurullarında çalıştı. Phillips'in "Prospects for Peace and Democracy in Iraqi Kurdistan," Türkçesiyle "Irak Kürdistanı'nda Barış ve Demokrasi Umutlan" adını taşıyan bir makalesi, CHRF Reporter Titled (1993)'da yayınlanmıştır. Phillips, ABD eski Dışişleri istihbarat görevlisi (İst. Doğumlu Musevi) ve sonraları eşi CIA'ya transfer olmuş olan H. J. Barkey ve yine CIA eski istasyon şeflerinden Graham Fuller ve Kendal Nezan[92] ile birlikte Washington Kurdish Institute'ün Nisan 2000 panellerine de katılmıştır. David Phillips, 2001 yılı başlarında TESEV ve Ermenilerden oluşan bir uzlaşma komisyonu örgütledi. 

Türkiye Dışişleri'nin "bilgisi içinde" yapıldığı belirtilen komisyon çalışmalarına Doç. Hovhannissian da katıldı. Hovhanissian daha önce de OlA (Organization Istanbulian Armenians/ Amerika'daki İstanbullu Ermeniler Örgütü) tarafından İstanbul'a getirilmişti. Hovhanissian, halen dünyayı dolaşarak, Ermenistan devleti adına "soykırım" tezini yayan ve Türkiye karşıtı propagandayı yöneten en etkin kişidir. "Bu denli çok ünlüyü kim yan yana getirmiş olabilir, ya da çok sayıda yerli ve yabancı ünlü, "Türk-Kürt" sorunu çevresinde nasıl olup da buluşabilmişler?" diye soranlar olabilir. Herhalde ABD ile bilimsel ilişkileri yüksek olanlar başarmıştır bunu. Bu işin, öteki "sivil " yerlilerin dışarıdan destek alarak geliştirdikleri projelerden ayrılan özelliği, yerli "sivil" aydınlarla Amerikalı ve Avrupalı üstatları aynı anda buluşturmasıdır. TOSAV kurucu başkanı Doğu Ergil, 22 Kasım 1996 tarihinde, New York'ta, CFR'nin yuvarlak masalarından birinde ve Richard W. Murphy ve Hasib J. Sabbah'ın yönettiği toplantıda, "State of Affairs and Affairs of State in Turkey" tebliğini sunmuştur.[93 / 94 ] 92 Kürt parlamentosu başkanı, Paris Kürt Enstitüsü Direktörü. 93 Richard W. Murphy: Chatham House Fdn (Başkan), Middle East Institute (Yön.K.Bşk), American University Beirut (mütevelli), İngiltere John Adams Memorial (Fullbrigth Komisyonunun finansmanıyla eğitmen-1989), ABD Yakındoğu ve Güney Afrika işleri'nden sorumlu Bakan Yardımcısı, Reagan dönemi 1983-1989), Suudi Arabistan (büyükelçi, 1981-1983), Suriye (B.elçi, 1974-1978), Moritanya (B.elçi, 1971-1974) Ne yazık ki, bu tür yuvarlak masalarda, basına kapalı olarak yapılan konuşmaların metinleri, ABD'nin bilgilenme özgürlüğü yasasına karşın yayınlanmamaktadır. Bu nedenle, "Türkiye'de devlet işleri" üstüne, New York seçkinlerince ve "sivil" toplum akademisyenlerince yapılan değerli yorumlarla ilgili, 'derin' masa bilgisine ulaşılamıyor. TOSAV dan sonra kurulan TOSAM ise Amerikan şirketleri ve işadamlarının dış ülkelerde etkinlik örgütü CIPE'nin "Global Partners" listesinde "Turkey: Center for Research on Societal Problems" satırıyla yerini aldı. [95]


 OLMAYAN ULUSUN OLMAMASI GEREKEN ULUS DEVLETİ

 TOSAV'ın barışçı bir girişim kimliği var. Türkiye'nin bölünmesinden yana değiller. Tek istedikleri etnik kimliklere haklar verilmesi. Onlara göre ayrılık hareketlerinin nedeni, devletin kuruluş ilkelerindeki yanlışlıkta yatıyor. "Osmanlı, bir ulus-devlet değildi. Kozmopolit bir siyasal örgütlenmeydi "diyen TOSAV, "Türkiye'nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorunu'nun Çözümü için Yeni Bir Anayasal Düzen teklifi" başlıklı bildirisinde Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundaki temel bir yanlışlık olduğunu ileri sürüyor: "Türkiye Cumhuriyeti ise bir ulus-devlet olarak kuruldu ama, olmayan ulusu (siyasal birliği) yaratmak işlevini, Cumhuriyet öncesinde de var olan devlet üstlendi. Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyeti, devletin şekillendirdiği ve şekillendirmeyi sürdürdüğü bir ulus olgusu üzerine inşa edildi." Burada utangaç bir tavırla "bir ulus" denmesini anlamak olanaksız. Ama mevcut Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığının 'es' geçildiğini anlamak çok kolay. 

Bu geçişleri, 'Barış' ve 'kültürel haklar' gibi kavramlarla olabildiğince örtmek en kestirme yol olsa gerek. NED'den destek alan vakfın, T.C üstüne ileri sürdüklerinin, NED'in öteki projelerinden ve Graham Fuller'in RAND teorilerinden pek de farkı yok. Daha da ilginci, 'tepeden oluşturulan ulus' tanımlamasını, Alman CDU (Hıristiyan Demokrat Partisi)'nun uzantısı olan Alman vakfında görevli Türkiye masası şefinin "Atatürk'ün emriyle kurulmuş yapay ulus" tanımlamasından da farkı olmamasıdır. TOSAV'ın Yeni Anayasa belgelerinde bunu görmek olanaklı. Başlangıçta çekinceli olarak belirtilenler, yeni sözleşmenin alt maddelerinde şöyle açıklanıyor: "1.b. resmi uygulamalar, bugüne değin Kürtlük ve diğer kültürel özellikleri yok sayan bir duyarsızlığı yansıtmıştır." 94 Council on Foreign Relations, cfr.ora /public/resource.cai?meet!684 95 CIPE Global Partners: Results & Accomplishments, CIPE.or 30.03.04 Burada "duyarsızlık" olarak kibarlaştırılan nitelemenin aslının "ırkçılık" olduğunu anlamak için derinleşmeye gerek yok. 


Bu durum, hemen bir sonraki maddede görülüyor: "1.c. resmi ideoloji, yani uluslaşma sürecinin ana değer sistemi olan milliyetçilik, çoğulcu değil, indirgemeci olmuştur. Sadece Türklük eksenine oturtulmuştur." TOSAV ayrılıkçı olmadığını ilan ediyor, ama "sistemsel tıkanıklığın" nedenini, "Cumhuriyetle başlayan uluslaşma ve kendi kaderini tayin sürecinin, devletin vesayetinden çıkarılarak halka mal edilememesi" olarak saptamaktan da geri kalmıyor. "Şimdi ne demek 'kendi kaderini tayin süreci'nin halka verilmesi? Geleceğini tayin hakkı, aslında ayrılma hakkının tanınması değil mi?" gibi soruların yanıtı, daha alt maddelerde somutlaşıyor: "Türkiye'de Kürtlerin varlığı, yâni 'Kürt realitesi' ne yazık ki, kan döküldükten sonra fark edilmiştir. Bu da bir aşamadır." Böylece kan dökülmesinin yararlılığı da ortaya dökülmüş oluyor. "Kürt realitesf'nin tanınması ile kan dökülmesi arasındaki ilişki, toplumsal bir öbek yaratmak ya da "kimlik" oluşturmak için uygulanan en önemli taktiklerden biridir. Bu yaklaşım, karşı tarafı sertliğe yöneltmek amacıyla terörün dozunun artırılması yönteminin bir türü olarak da anlaşılabilir. 


HER İLDEN İKİ TEMSİLCİLİ MECLİS 

NED'den beslenen örgütlerin dilinden, ülke bütünlüğünü koruma sözü eksik olmuyor. Ama ayrılığın ilk aşaması olacak "federatif" yapının yollarını açmaktan da çekinmiyorlar. Bu yollar, yoğun olarak kullanılan "temsil hakkı"na ve "kendini ifade" hakkına dayandırılıyor. İlk toplantılarını ABD ve Avrupalıların desteğiyle gerçekleştiren TOSAV'ın öngördüğü, yeni devlet düzeni anayasasının "5.a" maddesinde "Kürtlerin, ülkenin resmi dili olan Türkçe'nin yanında, kendi dillerini ve geleneksel değerlerini genç kuşaklara aktaracak girişimlerini tanımak, bu girişimleri desteklemek," denirken, girişimlerin insancıl bir temele dayandırıldığı görülüyor. Son yıllarda yaygın olarak kullanılan "girişim" sözcüğü son derece yararlı bir sözcüktür. Her türlü yoruma açık olan bu 'girişim' okul açmayı, o okullarda o dilde eğitim ve öğrenim yapılmasını da kapsayabilir. Kapsamıyorsa, daha somut bir tanım yapılması gerekirken, böylesine yoruma açık bir sözcük kullanılmasının nedenini anlamak kolay değil. İnsanların kalbine seslenen bu tür sözlerin hedefini gösteren, bir başka somut kurguya 9. maddede ulaşıyoruz.TOSAV, siyasal yapılanma kurgusunu, "TBMM çatısı altında, partili milletvekillerinden oluşan Temsilciler Meclisi yanında, bir iller Meclisi oluşturmak" olarak belirliyor. Denilebilir ki, zaten TBMM'de iller temsil ediliyor, ikinci bir danışma meclisine gerek yoktur. TOSAV'ın isteğine göre var.

 Çünkü TBMM'de iller nüfuslarına oranlı olarak temsil ediliyorlar. Oysa etnik temsil, eşitlik üstüne kurulmalı ki, bir güç oluştursun diye de düşünülmüş olabilir. TOSAV'ın yurtdışında gerçekleştirdiği toplantılarda uluslararası uzmanların deneyimleriyle oluşturulan "yeni anayasa"nın aynı maddesinin alt satırlarında bu durum iyice aydınlanıyor: "İller Meclisi'ne, illerin büyüklüğüne bakılmaksızın her ilden, o ilde saygı duyulan ve partili olma gereği bulunmayan, temsil yeteneği yüksek iki temsilcinin seçilmesini sağlamak." Seksen ili, etnik nüfus yoğunluğuna göre ayırarak şimdiden federatif temsilciler meclisi kurulmuş olacaktır. Ne ki, bu ince görüş pek de yeni değil. Ağustos 1920'de Sevr kentinde bağıtlanan ve Osmanlı Padişahının onayıyla yürürlüğe giren paylaşım anlaşmasının "ekalliyetlerin himayesi" maddesinde, "Türk Hükümeti, ekalliyetlerin parlamentoda temsili nisbisini (oranını) temin eden bir intihap (seçim) kanun projesinin iki sene zarfında (içinde) Düveli Müttefikaya arz edecektir" kararına uymaktadır. 


Bu durumda, Avrupa'ya taşınıp toplantılar düzenlemenin, ince ince çalışmalar yapılmasının ve üstelik Amerikalı danışmanlar tutmanın gereği anlaşılamamaktadır.[96] Sevr anlaşmasındaki ilgili maddenin, illerin nüfus oranına bakılmadan temsilciler seçilmesinin, etnik ayrım temelinde seçim önermekle bir ilgisi olamaz, denilebilir. Aynı istekler, hem Sevr anlaşmasıyla birlikte, hem de ABD Kongresi'nce hazırlatılan "Lozan Antlaşmasında Din Hürriyeti" raporunda açıkça belirtilen "Türkiye'de Müslüman azınlıkların tanınması" isteğiyle, ya da aynı konuda ABD delegelerinin Pekin ve Varşova konferanslarında, "Türkiye'de Müslüman azınlıkların hakları çiğneniyor" yollu açıklamalarıyla yana yana getirilince, başkaca bir yoruma gerek kalmayacaktır. 


Bu maddeye, A.B'nin 'Kopenhag kriterleri' içinde talep ettiği "ana dilde eğitim" isteklerini de eklersek durum iyice anlaşılacaktır. "Uzlaşma" ve "demokratik anayasa" adı altında ortaya konulan örtülü federasyon talebini, realitenin kan dökülünce tanınmasıyla Lozan Antlaşmasının 41. maddesini yan yana getirince isteklerin hedefinin Sevr anlaşmasına dayanmasının yanında, Lozan Antlaşmasının ilgi maddelerinin değiştirilmesine ne denli koşut yürütüldüğü açıklığa kavuşacaktır. Lozan'ın 41. maddesinde "ekalliyetin" eğitim haklarına ilişkin satırları okuyalım: 96 İsmet İnönü, Lozan Antlaşması II, s.99. "Genel eğitim konusunda Türkiye Hükümeti Müslüman olmayan uyruğun önemli yoğunlukta oturduğu kentlerde ve ilçelerde, bu Türk uyruğun çocuklarının ilköğretimde kendi dilleriyle öğrenim görmelerini sağlayacak tüm koşulları kolaylaştıracak ve yardımcı olacaktır. 


"[97] NED'e bağlı IRI'nin, NDI'nin siyasal temsil projeleri, Henze'nin tezleri böylece anayasal temelini bulmuş oluyor. Şimdi iş, demokratikleşmek için, merkezden uzaklaşmak İçin, yerel yönetimler oluşturmaya yönelik IRI-NDI atölye çalışmalarına kalmıştır. TOSAV bu atölyelerin hedefini, bir kez daha vurguluyor: "Yerel-yöresel düzeyde kararları alabilecek ve ulusal merkezle uyumlu çalışacak, seçilmiş konseyler oluşturmak." Dikkat edilirse salt 'yerel' denmiyor, bir de 'yöresel' ekleniyor. Nedir yöresel? Yörenin sınırları nereye dayanır? 'Konsey' denince eyalet meclisi mi oluyor? Temsilciler, kongreye seçilen senatörler midir? Bu tür sorular, aşırı kuşkuculuğun sonucu değildir. 


Graham Edmund Fuller'in "kimlik" panellerinde anlattıklarıyla İstanbul'da Kürt Sorunu Konferansı'nda söylenenlerle ve Kasım 2002 hükümetinin "eyalet sistemi" planlarıyla birlikte değerlendirildiğinde gerçeğin sorgulandığı görülecektir. Yabancıların ve özellikle ABD Dışişleri deneyimli danışmanların yardımıyla yapılan toplantılar sonucunda hazırlanan anayasa taslakları kâğıt üstünde kalmaz elbette. Kalmayacağını görebilmek için seçilmiş, kısa bir kronoloji yeterlidir: 1992: Yaşar Kemal, demokratikleşme için Washington'daki Turgut Özal'a bir mektup yazdı. 


Bu mektupta federasyondan söz edildiği ve Uğur Mumcu' nun bir engel oluşturduğunun belirtildiği ileri sürüldü. [98] Sonraları Kürt Parlamentosu kurucusu olan HADEP yöneticisi Yaşar Kaya, "Uğur Mumcu olayı Kürt dinamiği içinde çözülecektir" dedi. Ocak 1993: Uğur Mumcu öldürüldü. Turgut Özal, "Federasyon da tartışılabilir" dedi. İstanbul'da, Mayıs 1993'de Kürt Nurcularının desteklediği bir yayın tarafından konferans düzenlendi. Konferansa ERNK'nin Kürt İslam Hareketi yöneticisi Abdurrahman Dürre katıldı ve "Kürtler birleşmiştir. Hizbullahıyla, Aposuyla, Iraklısıyla.. Birleşmiştir" diyerek 'proje'yi somutlaştırdı. 


Sonraki yıllarda Hizbullah ile aralarında bazı Diyarbakırlı ileri gelenlerin arabuluculuk yaptığını belirten Yaşar Kaya, birleşmenin altyapısını özgün bir biçimde açıklayacaktı. Aynı konferansta, Recep Tayyip Erdoğan'ın ve Refah Partisi'nin siyasi danışmanları "Eyalet sistemi" önerdi. Bu eyaletlerin Halep'ten başlayıp Güneydoğu'yu 97 İnönü, İsmet, a.g k. 98 Yaşar Kemal, Uğur Mumcu ite ilgili savları yalanladı. Semra Özal, mektupta federasyondan söz edildiğini ileri sürdü. kapsayacağını ileri sürdüler. 


Yıllar geçti. "Osmanlı türü eyalet düşünüyoruz" diyen Recep Tayyip Erdoğan bir parti kurdu. 

Parti TBMM'de çoğunluğu elde etti. 
Kasım 2002'de hükümet kuruldu. PKK ile savaşılan dönemde Turgut Özal'ın İçişleri Bakanlığını yapan Abdülkadir Aksu yeniden İçişleri Bakanı oldu ve şu açıklamayı yaptı: 

"Olursa her ilde bir yönetici olacak, o da seçimle gelecek. 

Şu andaki gibi atanmış vali ve seçilmiş belediye başkanı birlikte olmayacak. 
Bu konuda partide Araştırma-Geliştirme Bölümü çalışıyor. (..) 
En iddialı projelerimizden biri de, her il ve ilçelerde bir nevi 'yerel parlamento' olarak adlandırılabilecek çalışma sistemi kurmak. "

Burada dikkati çeken nokta yalnızca federatif yapılanma isteğinde birleşme değil; Bakan Abdurrrahim Aksu'nun açıklamasında yer alan "(AKP) Araştırma-Geliştirme Bölümü" sözüdür. Her şey, "project democracy" programına uygun olarak hazırlanmış, hatta "A.B'ne uyum" adı altında gerekli yasal değişiklikler de yapılmaya başlanmışken, sanki yeni yeni düşünülüyormuş gibi bir izlenim verilmeye çalışılmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti bir devlet olarak doğduktan sonra, tarihsel kimliğine ve bütünlüğüne uygun olarak oluşturulan idari yapılanmanın değiştirilmesinin ilanından başka bir şey değildir bu açıklamalar. 


MASUM İSTEKLERİN VE PROJELERİN SINIRI YOK!

 'Yerinden yönetim' adı altında, devletin egemenliğine koşut yeni egemenlik odakları olarak "yerel meclisler" ve şimdi de merkezi ekonomik otorite ile yani gelirin merkezden ulusa dağıtımını öngören ulusal devletin ekonomik ilkesiyle oynamak gerekiyor. Öyle ya, yöresel konseyler böyle güçlenecektir. Yerli yabancı uzmanların ortak çalışmalarıyla yaratılan "Yeni Anayasa" taslağından okuyalım: "Bölgenin doğal kaynaklarını yerinde işleyebilecek sanayi oluşturmak. (..) Bölge ekonomisi için son derece önemli olan hayvancılık ve yan sanayilerini, ülke ve Ortadoğu bölgesi bağlamında planlamak ve örgütlemek." 

Kim istemez ki, ülkenin bir bölgesinde sanayi kurulmasını?! İstenen düzenin tüm özelliklerine, ısrarla "coğrafya" deyip geçtikleri Türkiye üstünde, yöresel konseyler, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin "Başbakan Tayip Erdoğan, kanal D'de yayınlanan Teke Tek programında başkanlık sistemini övüp, bunun bürokrasiyi ortadan kaldıracağını savundu. 


Fatih Altaylı "Bunun uygulanabilmesi için eyalet sisteminin olması gerekmiyor mu?" diye sordu. Recep Tayip Erdoğan cevabı hemen yapıştırdı: 'Eh, tabii o zaman ona uygun bir yapılanma da olmalı. Altı kaval üstü şişhane olmaz." Yeni Çağ, 11 Aralık, 2004yanında kurulacak olan bin tür "milletler meclisi" ile birlikte bakmak gerekiyor. 


Sonuç olarak, TOSAV ya da benzerlerinin değerlendirmelerinde ortak iki yaklaşım var: 


1. Türkiye'de toplumsal barış hiç mümkün değildir. 

Çünkü devletin kuruluşunda yanlışlık var. 
Ulus yoktur, ulus yoksa ulusal devlet de olmaz. 
Öyleyse çatışma vardır! 

2. Çatışmanın kaynağında emperyalizmin oyunu yoktur, 

çatışmanın kaynağında petrol-gaz çıkarları yoktur. 
Amerika'dan olgunlaştırılan "medeniyetler arasında sürekli çatışma"
 projesinden yola çıkılınca varılan sonuçlardır bunlar. 

Bu projelerde ulusal, ya da değil, toplumların ortak yanlarını öne çıkarmak yoktur. Kimlik yaratmak, ayrılıkları öne çıkarmak en temel ilkedir. İşte bu nedenledir ki, barış, kardeşlik ve insan haklan sözleriyle süslense de emperyalizmin açıktan ya da alttan alta desteğiyle, petro-gaz tekellerinin parasıyla kurulan örgütlerin kılavuzluğunda varılabilecek yer, olsa olsa örtülü işgale yardım, vurgunlara doğrudan ya da dolaylı olarak destek konumu olabilir. 


A.B'ne bağımlılaşma uğruna çıkartılan yasalarla umutlananları daha açık konuşmaya yöneltti. Destek konumunu belirlemek için TOSAV kurucusu, NED konuklarından Prof. Dr. Doğu Ergil'in yorum gerektirmeyecek denli açık görüşlerini okumak yeterli olacaktır: "Bırakın Kuzey Irak kendi kendini yönetsin. Orası kendini yönetirse PKK gibi bir örgütü içinde barındırmaz; çürük diş gibi çeker onu. Irak'taki parçaların birbirine eklenmesi gerekir. Dünyayı algılamakta zorluk çekiyoruz. Dünyaya çok dar bir pencereden bakıyoruz. 


O da güvenlik. Güvenlik, tehdit etmeyen ilişkiler kurmaktır. Bir ülkenin gücü kapladığı alanla değil, etkilediği alanla ölçülür. Türkiye'yi koruyacağız diye Kuzey Irak'ı baskı altına almaya çalışıyoruz. Bu insanları kazanıp ortağımız yapmalıyız. Ne ortağı derseniz? Türkiye'nin Ortadoğu'daki politikalarının ortağı, ekonomik ortağı derim. (..)


Bırakın Kuzey Irak kendi kendini yönetsin. 

Orası kendini yönetirse PKK gibi bir örgütü içinde barındırmaz; çürük diş gibi çeker onu. Irak'taki parçaların birbirine eklenmesi gerekir. Federasyondan başka bir çözüm söz konusu değil Etnik federasyon olmasın ama coğrafi bir federasyon veya etnik coğrafi karışımlı bir federasyon olabilir. 
Böylece her bölge içinde diğer azınlıklar da kendilerini güvence altında hissederler. Bir arada yaşamayı öğrenirler. Türkiye bundan da korkuyor, acaba Türkiye de öyle olur mu diye düşünüyor? Ve işte üniter devlet yapısı altında, Ankara'nın kendi ülkesine yabancı ve verimsiz bir yönetimi var şu ana kadar. Yerel yönetim yasasını bile çıkarmak sorun oldu. 

Eğer siz bu ülkeyi yönetemiyorsanız, bırakın insanlar kendi kendilerini yönetsinler. Bu kadar yoksul ve cahilsek bırakın başka bir sistemi deneyelim. Üniter devletçiliğin ve merkeziyetçiliğin neticesinde Türkiye çok geri bırakıldı. Güvenlik adına yapılan şeyler Kürtler'in ayrımcılığını doğurdu, radikal İslam'ı doğurdu. 


Hükümetle bürokrasinin, halkının bir bölümüyle diğerinin arası açılmışsa ve bunlar güvenlik adına yapılmışsa ne demeli? Türkiye bunlardan yararlanabilir. Kuzey Irak Kürtlerinden fevkalade yararlanabilir. Adamlar bir ara gelip Türk Lirası'nı kullanalım dediler. Ama biz korkudan hayır dedik."[100]

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...