02 Mart 2015

TARİHU’L İSLAM..İmam Zehebi (İSLAM TARİHİ 49. BÖLÜM)



TARİHU’L İSLAM..İmam Zehebi

 (İSLAM TARİHİ 49. BÖLÜM)

Muhammed B. Ebi Huzeyfe958[135]
Nesebi: Muhammed b. Ebi Huzeyfe b. Utbe b. Rabîa b. Abıhı Şems Kureşî el-Abşemî. Künyesi Ebu'l-
Kasım. Babası Ebu Huzeyfe İslam'a ilk giren ashabdandır. Habeşistan'a hicret etmiş ve bu oğlu
Mııhamcmd orada doğmuştur.959[136] Ebu Huzeyfe Yemame savaşında şehit oklu. Küçük kalan
Muhammed Hz. Osman'ın bakımında büyüdü. Daha sonra kendisine valilik vermediğinden mi yoksa
başka bir sebepten mi Hz. Osman'a öfkelendi ve Osman (r.a.)'a karşı düşmanlık edenlerin safına
geçti. Mısır emiri Abdullah b. Sa'd b. Ebi Sarh, Hz. Osman'a elçi olaruk geldiğinde bu Muahmmed
Mısır'da bulunuyordu. Abdullah'ın yokluğunu fırsat bilip haksız yere Mısır'ı istila edip İbni Ebi
Şerh'in yerine koyduğu vekil Ukbe b. Malik'i Mısır'dan çıkarttı. Hz. Osman'a olan biatini bozup Mısır
idaresini ele geçirdi.
Kendisine sevmeyenleri "Kuryeş'in uğursuzu" derlerdi.960[137]
Denildiğine göre: Muhammed b. Ebi Huzeyfe Hz. Ali ile beraberdi. Hz. Ali onu Mısır'a yollamış idi.
Orada onu Hz. Osman'ın taraftarları Filistin'de öldürdü.961[138] Bir rivayette de onun otuz altıncı
yılda öldürüldüğü962[139] söylenirken bir başka rivayette, daha sonra öldürüldü, deniyor. (Taberi
3/133, 134 ve Belazurî, Ensab 3/171 ve devamında Ebu Huzeyfe'nin ölümünü şöyle anlatırlar:
955[132] Kindi, El-Vulat ve'1-Kudât s. 28, 29
956[133] Kindi, el-Vulât s. 2930
957[134] İbni Sa'd 5/194'te Vakidi'den naklen onun yetmiş iki yaşında olduğunu söyler. Ölüm yılı ihtilaflara rağmen hicri 100 ile 109 arasıdır. Babası hicri 38'de
öldüğüne goıe o zaman Kasım en fazla beş altı yaşında olabilir ve babasından rivayeti zorİMfir. Muhammed b. Ebi Bekir ölünce Hz Aişe (r.a.) çok üzüldü. Her
namazın arkacındı Muaviye ve Amr b. El-Âs'a kunut okuyarak beddua ederdi. Onun çocuklarının bnkımını üstlendi, ölünceye kadar kızartılmış et yemedi. Taberi
3/132; Belazurt, Bnsabu'l-Eşraf 3/172
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 352-354
958[135] Taberi (fihresetu'l-A'lam); Muhabber 104, 274; Halife, Tarih 201, 250; Buhari, Sağir 1/81; A. Tıval 157; İbni İshak 176, 223; Futuhu'l-Buldan 269
959[136] Tarihi Dımışk 52/268-269; İ. İshak 205; 1. Sa'd 3/84
960[137] T. Dımışk52/276
961[138] T. Dımışk 52/271
962[139] Buhari, T. Sağir 1/81
-Sıffeyn harbinden önce Cemel hadisesinden sonra Amr ile Muaviye anlaşınca Amr bu orduyla
Mısır'a gitti. Oraya yaklaşınca kendisini Muhammed b. Ebi Huzeyfe ordu ile karşıladı. Amr onun
yanındaki gücün azametini görünce "ayrıca bir görüşelim" diye haber saldı. Bir araya gelince Amr
"Sen de biliyorsun ben bu Muaviye'ye biat ettim ve ona uydum. Oysa yaptığı bir sürü şeye razı
değilim. Biliyorum ki Ali, Muaviye'den hem kıdem hem de insan olarak çok daha faziletli, halifeliğe
daha layık. Sen bana bir randevu ver de ikimiz bir araya gelelim, ama ordu olmasın. Sen yanına
harp aleti olmayan, sadece kılıcı olan yüz kişi ile yakınıma gel, ben de o kadar sayıyla geleyim."
dedi. İkisi anlaştı ve El-Arîş'te buluşmak üzere bir vakit belirlediler. Muaviye b. Hudeyc'in yanına
varınca durumu anlattı. Buluşma vakti gelince her biri yüz süvari ile hareket ettiler. Oysa Amr
arkasına orduyu almış idi. El-Arîş'e gelince peşlerinden Amr'ın ordusu da çıka geldi. O zaman
Muhammed aldatıldığını anlayıp derhal oradaki bir saraya girip siper aldı. Amr bu kere mancınık
kurdurup oraları yıkarak Muhammed'i yakaladı ve onu Muaviye b. Ebi Süfyan'a yolladı. O da onu
Şam'da hapsetti. Muaviye'nin hanımı Muhammed'in halası olduğu için ona hapiste baktı. Muaviye
Sıffeyn'e gidince ona çelikten bir eğe yolladı. O da hapishane demirlerini keserek kaçtı. Sonra
Filistin'deki Zîb dağındaki bir mağarada saklandı. Yerini gören bir Nafî haber verdi, ve onu
yakaladılar. Muhammed ona "Allah aşkına yolumdan çekil de gideyim." diye yalvardı ise de Amr
"Yolunda çekileyim de Ali'ye git, sonra da gelip Ali'yle beraber halayın ve amcayın oğlu Muaviye'yle
savaşasın, öyle mi!" deyip öldürdü. Bir rivayette Muaviye'nin onu öldürmeyeceği korkusuyla
öldürdü, der.)963[140]
Ebu Katâde El-Ensarî (R.A.)964[141]
Rasulullah (s.a.v.)'in meşhur süvarisi.965[142] Çok kahraman bir süvari idi. Onun ölümüne dair hicri
elli dört yılında da haber vardır. (T. Dımışk 67/153) Küfe alimleri ise "Ebu Katade Kûfe'de bu yıl
öldüğünü ve Hz. Ali'nin cenazesini kıldığını." Söylerler.966[143]
Gassan b. Er-Rabî "O hicri otuz sekizde öldü." der.967[144]
Hicri Otuz Dokuzuncu Yıl Olayları
Bu yıl en-Nuheylâ denilen kampta toplanan Hz. Ali ordusu ile Harûra'da toplanan hariciler arsında
savaş cereyan etti. Hz. Ali onlarla çarpışarak onların belini kırdı ve başlarını öldürdü. Eksik yaratılışlı
963[140] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 355-356
964[141] Ebu Katade için bkz. İ. Sa'd 6/14; Halife, Tarih 99, 105, 201, 223; Fesevî 1/214; Halife, Tabakat 13; Futuhul-Buldan 117
965[142] Müslim 1808; Müsned 4/52, 53; Taberani 7/22 no 3770; T. Sağir 2/151, 152, Buhari, T. Kebir 2/258
966[143] İbni Ebi Şeybe 3/304; Hakim 3/480
967[144] Ebu Katae (r.a.)'ın çok menkibesi vardır. Sanırım bunların çoğu Efendimizin Meğazisi ile ilgili kısımlarda geçtiği için Zehebi merhum buraya çok kısa alsa
gerek
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 356
Zu's-Sediyye ölü olarak kendisine getirilince Allah'a şükür secdesine kapandı. Haricilerin başları
Zeyd b. Hısn et-Tâî ile Şüreyh b. Evfa el-Absî idi. Bunlar ordularının sağ ve sol kanat komutanları idi.
Başkanları da Abdullah b. Vehb b. Es-Sebeî idi. Piyadelerinin komutanlığını da Hurkus b. Züheyr
yapıyordu.968[145]
Muaviye'nin Hücumları
1- Yezid B. Şecera'nın Seferi:
Bu yıl Muaviye, Yezid b. Şecera er-Rahavî'yi insanlara hac görevini ifa ettirmek için Mekke'ye
yolladı. Kuşem varıp Hz. Ali'nin Mekke emiri olan Kuşem b. Abbas'tan vazifeyi istedi. Kuşem onunla
çekişerek ona engel oldu. İki tarafın arasına Ebu Said el-Hudrî ve diğer ileri gelenler girip "O yıl hac
yaptırma ve namaz kıldırma işini Ka'be hacibliğini yapan Şeybe b. Osman'ın ifa etmesi şartıyla sulh
oldular.969[146]
(Muaviye Yezid b. Şecera'ya "Seni Mekke'ye hac emiri olarak gönderiyorum. Orada insanlardan
bana "Dinlemek itaat etmek ve Ali'den ayrılmak üzere" biat al. Senin huyun ve görüşlerin hoşuma
gitti. Seni oraya harbe göndermiyorum. Ali'nin valisi harp etmeden çıkarabil irsen ne âla" dedi. O da
Allah'ın "Oraya giren güvencededir." buyurduğu bir haram beldeye saldıracak değilim." dedi.
Sonra yanına üç bin kişilik Şam'ın ileri gelenlerinden bir kuvvet vererek "Yâ Yezid, sen Mekke'ye
varacaksın. Orası Allah'ın haremi ve emin beldesidir. Mekkeliler benim kavmim ve soyumdur.
Onlara
Allah'tan korkarak muamele et. Ben onların ıslahını ve sağ kalmalarını istiyorum, harp istemiyorum,
lafımı unutma, Allah'ın bereketiyle yürü!" dedi.
Yezid Mekke'ye geldi. Mekke emiri olan Kuşem b. Abbas b. Abdulmuttalib, bir hutbe irad edip
"Şam zalimlerinin ordusu geldi. Allah'ın evinde ifsadcıhk yapacaklar. Siz onlarla harp mi yoksa sulh
mu yapacaksınız?" dedi. Halk hiç sesini çıkarmadı. O da "Siz, benim sizin hakkınızdaki kanaatimi
biliyorsunuz. Ben şu Mekke'deki koyaklardan birine gidip Allah dilediğini yapana kadar orada
kalacağım. Durumu: Müminlerin emiri Hz. Ali'ye yazacağım. Bir imdad gönderirse Şam* ordusuyla
çarpışırım, gelmezse Allah'ın hükmünü sabırla, bekleyeceğim." dedi. Ebu Said el-Hudrî (r.a.):
-Yâ emir! Mekke'nin büyük bir hürmeti vardır. Şamlılar gelip acele! silaha sarılmazlarsa sen
Mekke'den ayrılma, yanına konuşmaya geldiklerinde onları def edecek bir güç görüyorsan, o zaman
onların arasından çekilip dediğin koyağa git. O zaman mazeretini ortaya koymuş ve sana düşen
görevi yapmış olursun." dedi.
968[145] Zehebi neyi kast ediyor anlamadım. Zira bu söylediği hadise hicri otuz sekizinci yılda oldu ve orada anlatıldı. Belki de sonucu otuz dokuzuncu yılda olmuş
olabilir.
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 357
969[146] Halife, Tarih s. 198
Kuşem böylece Mekke'de kaldı. Hz. Ali'ye vaziyet bildirilince, bir hutbe okuyup "Muaviye bu hac mevsimine kalpleri mühürlü, kulakları tıkalı, yüzleri kör, hakkı batıl ile karıştıran, yaratığa isyanda itaat eden, şeytan dostları olan bir ordu göndermiş. Haydi onlarla cihada koşun, hayra ancak onu işleyen ulaşır. Kötülüğe de onu yapan bulaşır." dedi. O gün bin yedi yüz kişi evet dedi.
Bunlar Zilhicce ayının başında Kûfe'den hareket etti. Vakit geçmiş bulunuyordu. Muaviye'nin ordusu ise Arafat'a gitme günü (olan Terviye gününden) iki gün önce Mekke'ye gelmiş ve "Hepiniz güvencedesiniz. Biz hacca geldik. Bizimle savaşmaya kalkanlar dışında hepiniz güvencedesiniz!" dediler. Yezid, ashabından biriyle görüşmek istedi. Ebu Said el-Hudrî'yi getirdiler. Yezid ona "Ya Eba Said! Ben bölücülüğe değil birleştiriciliğe geldim. İsteseydim darma dağın ederdim. Çünkü ne emirinizin ne Mekke halkının koruyacak ordusu var. Dilersem emirinizi esir alıp Şam'a götürebilirim. Fakat Harem'de bundan hoşlanmam. Emire söylesin, imamlıktan çekilsin, ben de çekileyim. İnsanlar imamını kendi seçsin. Bunları ben sırf afiyet ve selamet olsun diye teklif ediyorum!" dedi. Sonra Ebu Said gelip Kuşem ile bu imamlık meselesini konuştu. Kuşem de teklifi kabul etti. İnsanlar da o yılki hac emirliğini Şeybe b. Osman'a verdiler.
Şam ordusu Mekke'den ayrılıp Şam'a doğru yol alırken, Hz. Ali'nin ordusu çarpışmaya gelirken bedevilerden onların gittikleri haberini aldılar. Şamlıların Vadi'l-Kura'da olduklarını duyup oraya geldilerse de onlar da orada sadece on kişi kalmıştı. Bunları esir edip Hz. Ali'ye götürdüler. Yezid bunu haber alınca "Geri dönmeyelim ne olur ne olmaz bilemeyiz, deyip gizlenerek Şam'a gittiler.
Hz. Ali "Esirleri hapsedin, zira Muaviye'nin yanında da bizim adamlarımız esir. Onları bırakırlarsa biz de bunları bırakırız." dedi.
Bu esir edilenlerin akrabaları Muaviye'ye gelip "Eğer akrabalarımız öldürülmüş ya da ölmüş olsalar "Allah yolunda oldu" deyip geçecek idik. Ama onlar Ali'nin elinde çare ne? dediler. Muaviye de "Sesinizi kesin! Onları kurtarmaya siz benim kadar hırslı değilsiniz bekleyin!" dedi.
Muaviye hemen bin kişilik bir alayı Hamalı Haris b. Nümeyr komutasında Cezire'deki Hz. Ali'ye biatlı köylere hücuma yolladı. Onlar da Tohum ve Dara denen şehirlere saldırıp sekiz kişiyi esir alıp Şam'a doğru yola çıktılar. Utbe b. Vaal denilen Cezire halkından biri kabilesini toplayıp Fırat nehrini geçti ve bu Şam alayının öncülerine saldırıp ellerindeki ganimetleri aldı.
Hz. Ali de Muaviye'ye bir mektup yazarak esirlerini istedi. O da esirleri salınca Hz. Ali de esirlerini salıverdi.)970[147]
Bu yıl, Müminlerin annesi Meymune (r.a.) ile Hassan b. Sabit vefat elliler ki vefeyat kısmında anlatacağız.
Hz. Ali, Muaviye ile yeniden harp etmek için hazırlığını yapıp yola çıktı ise de Cezire'deki Rikka ile Hiyt şehirleri arasındaki Ânât'tan geri dönmeye mecbur kaldı. Zira Haruriyye havarilerinin isyanıyla uğraşmak lorunda kaldı. Bu Hariciler, o dönemin en âbit en zahitleri ve Hz. Ali'ye biat edenlerin adı
970[147] Taberi (kısa) 3/151; Belazurî, Ensabu'l-Eşraf 3/219-221-227, 228; İbnu'l-A'sem, Kllııbu'l-Futuh 4/39-45; Burası Zehebi'de yok. Zehebi bu yıl olaylarına değinmediği İçin kaynaklardan veriyoruz.
(devamlı Kuran'la meşgul olup yegane delil onu kabul ittikleri için) Kurrâ'ya çıkan kimselerdi ki, hadiste geçtiği gibi, illamdan, okun fırladığı gibi çıkmışlar idi. Dinde çok aşırı gitmeleri sonunda kendilerini günah işleyerek Allah'a asi gelenleri kafir saymaya kadar götürdü. Kadın erkek bu Hakem olayına katılanları öldürmeyi helal saydılar. Ancak "biz böyle yapınca kafir olmuştuk. Sonradan imanımızı tazeledik." diyenleri bırakıyorlardı.
İbni Sa'd, Muhammed b. Ömer Vakidi- Abdurrahman b. Ebi'l-Mevâlî -Abdullah b. Muhammed b. Akîyl isnadıyla Muhammed b. El-Hanefiyye'yi şöyle derken işittiğini nakleder:
-Babam Ali Muaviye ve Şamlılarla savaşmak istiyordu. Bunun için sancağı göndere bağlattırıyor ve "Şam üzerini yürümeden sancağı çözdürmeyeceğine yemin ediyordu. Fakat askerin çoğu ona karşı gelip görüşleri dağılıyor ve korkuya kapılıyorlardı. Babam da sancağı çözmeye mecbur kalıp yemininin keffaretini ödüyordu. Bu yeminini dört kere tekrarladı. Ben babamın vaziyetini anlıyor ve beni sevindirmeyecek şeyler olduğunu seziyordum. Bir gün Misver b. Mahreme ile konuştum ve ona: "Babamla konuşmayacak mısın, vallahi yanında kendine hiçbir faydası olmayan (gayesiz) bir toplulukla nereye gidiyor?" dedim. Misver de ona: "Ya Ebe'l-Kasım! Baban iyice ısınmış bir iş için gidiyor. Ben onunla konuştum. Anladım ki mutlaka gitmeye direniyor." dedi. Muhammed b. Hanefiyye devamla der ki:
-Babam o adamlarda gördüğü b muameleyi görünce "Allah'ım ben bunlardan bıktım, beni usandırdılar. Ben onlara onlar da bana buğz ettiler. Ya Rab! Bana onları alıp yerlerine onlardan daha hayırlı yanlar ver. Onlara da benden daha şerli birini benim yerime onlara reis et!" diye beddua etti.971[148]
Muaviye'nin Hücumları Arttırması
Süfyan b. Avf'ın seferi: Ebu Mihnef b. Yahya anlatıyor: Hz. Ali (r.a.) bundan sonra Muaviye'nin bir daha saldırmayacağını sanıyordu. Aradan bir ay geçince Muaviye Süfyan b. Avf komutasındaki birliği Irak üzerine baskına gönderip orada Ali taraftarlarından gücüyün ye-tebildiğini öldür!" emrini verdi. O da Hiyt şehrine gelip Hz. Ali'nin valisi Kümeyl'in orada olmaması üzerine etrafa baskınlar düzenledi. Sonra Enbar'a gelip oradaki Hz. Ali'nin adamı Eşras'ı ve adamlarını öldürdü. Sonra Enbar'a saldırıp aldığı ganimetlerle Şam'a döndü.
Hz. Ali olayı duyunca Said b. Kays'ı Süfyan'ı yakalamaya gönderdi. Bunlar Şamlılara yetişemeden geri döndü. Hz. Ali de adamı Kümeyi'e yazıp tedbirsizliğinden dolayı onu azarladı.972[149]
971[148] İbni Sa'd 5/93
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 357-360
972[149] Taberi 3/149, 150; K. Futuh 4/47-49; Belazuri, Ensab 3/201.
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 360-361
Abdurrahman B. Eşyem'in Seferi
Bir kaç gün sonra Muaviye Abdurrahman b. Eşyem komutasındaki bir birliği Cezire'ye yolladı. O vakit oranın valisi Şebib b. Âmir idi. Şebib Nusaybin'de oturuyordu. Şebib, Kümeyi b. Ziyad'a bir mektupla Şam ordusunun geldiğini hazırlıklı olması gerektiğini yazdı. O da yerine Abdullah b. Vehb el-Rasibî'yi vekil bırakıp birliğiyle Nusaybin'e vardı. Şebib'le birleşip Kefertuşa denen şehirde bulunan Şam ordusuna saldırdılar. Müthiş bir çarpışma oldu. Sonunda Şam ordusu yenilip bir çok ölü bırakarak kaçtı.973[150]
Nu'man B. Beşir'in Seferi
Muaviye bu yıl Nu'man'ı bin adamları Aynu't-Temr'e yolladı. Aynu't-Temr valisi Malik b. Ka'b Hz. Ali'ye durumu yazdı. Hz. Ali derhal bir hutbe ile oraya cihada çağırdıysa da aldıran olmadı. Çaresiz Malik yanında yüz kişi ile bin kişilik Nu'man birliğiyle karşılaştı. Kendine yakın bir yerde bulunan Mihnef b. Süleym'den imdad istedi. Adamlarına "Köyün dış duvarlarınızı arkanıza alın ki arkadan geleme-sinler." dedi. Sonra tam bir kahraman olarak çarpıştı. Bu sırada Mihnefin oğlu ona yardıma geldi. Malik ve arkadaşlarının çarpışmaktan kılıçları parçalanmıştı. Vakit yatsı idi. Şam birlikleri imdatçıları görünce bozulup kaçtılar.974[151]
Abdullah B. Mes'ade'nin Seferi
Muaviye Abdullah b. Mes'ade el-Fezârî'yi Teyma'ya yollayıp: "Rastladığın her bedeviye sadaka ver, uğradığın diğerlerinden malının rekatını sana vermeyen herkesi öldür." diye tenbih etti. O da böyle yaparak Mekke'ye, Medine'ye kadar geldi. Etrafında çok kişi toplandı. Hz. Ali Müseyyeb b. Neceb el-Fezârî'yi ona yolladı. Müseyyeb'in birliği ile Teyma'da karşılaşıp akşama kadar çarpıştılar. Müseyyeb hemşehrisi olan Abdullah b. Mes'ade'ye kılıçla üç kere darbe attı. Her darbede ona "kaç kurtul" diyordu. O da yanındakilerle oradaki kaleye sığındı, diğerleri Şam'a doğru kaçtı. Bedeviler de Abdullah b. Mes'ade'nin yanındaki Zekat develerini yağma ettiler. Müseyyeb onları üç gün kuşattı. Sonra kapı önüne odun yığıp yaktı. Yok olacaklarını i anlayınca dama çıkıp: "Ya Müseyyeb! Bunlar kendi kavmin insaf et." \ diye yalvarınca o da onlara acıdı ve ateşi söndürttü. Yandakilere "Bana \ Şam'daki casuslarım Şam'dan bir ordunun bize doğru geldiğini haber \ verdiler. Hepiniz bir mekanda toplanın." diyerek askeri çekti. Abdullah b. Mes'ade ve arkadaşları geceleyin kaçtılar.975[152]
973[150] Kilabu'l-Futuh 4/50-52; Belazurî, Ensab 3/231-233 .
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 361
974[151] Taberi 3/149; Belazuri, Ensab 3/205
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 361
975[152] Taberi 3/150; Belazurî, Ensab 3/209
Dahhak B. Kays' İn Seferi
Bu yıl Muaviye Dahhak'a üç bin asker verip "Vakis' in aşağısına kadar gidip bedevilerden Hz. Ali yanlılarına saldırmasını" emretti. O da bedevileri öldürerek Sa'lebiyye'deki Hz. Ali'ye ait bir silah deposunu ele geçirip yağmaladı. Sonra Kutkutâne'ye kadar varıp Hz. Ali . ordusunda savaşmış olan Amr b. Umeys b. Mes'ud'a rastladı. Ailesiyle beraber hacca gidiyordu. Ona saldırıp hacdan alakoydular. Olayı duyan Hz. Ali, Hucr b. Adiyye dört bin asker verip yola çıkardı. Hucr Dahhak'a Tedmur şehri civarında yetişti. Gün boyu çarpışma devam edip gece olunca bıraktılar. Şamlılardan on dokuz kişi öldürüldü. Dahhak geceleyin adamlarını alıp kaçtı.976[153]
Muaviye'nin Seferi
Bu yıl Muaviye bizzat birliğinin başına geçip Dicle'ye doğru yola çıkıp oraya yaklaşınca geri döndü.977[154]
Hz. Ali'nin Ziyad'ı Farslılara Gönderişi
İbnu'l-Hadramî öldürülüp insanlar Hz. Ali'ye baş kaldırmaya başlayınca Farislilerle Kirman halkı, haraç vermeyi reddedip valilerini kovup çevrelerindeki yerleri ele geçirdiler. Hz. Ali de konuyu istişare etti. Cariye b. Kudame: "Ya Emira'1-Mu'minin sana sert görüşlü, siyasetçi, velisi olduğuna kafi gelen birini göstereyim mi, işte Ziyad.'*^ dedi. O da dört bin kişiyle Faris ve Kirman'a gitti.
Şa'bi'nin demesine göre, Farslılar haraçtan vaz geçip valileri Sehl bir Huneyf'i kovunca Abdullah b. Abbas bu işi bastırmak için Basra'ya gelip Ziyad'ı oraya yollamış.
Eyyub b. Musa Istahar şehrinden yaşlı birinin babasından şunları anlattığını söyler:
-Farislilerin fitne ateşini yaktıklarında oraya emir olan Ziyad'a yetiştim. Öyle idare etti ki az bir süre sonra insanlar itaata gelip düzeldi. Ziyad hiç harp yapacak bir durumda olmadı. Farisliler onun hakkında "Kisra Enuşirvan'ın siyasetine bu arap kadar benzeyen birini görmedik, yumuşaklığı, insanları idare edişi ve olacakları önceden fark etmesi tıpkı o idi.
Ziyad gelir gelmez insanların idareci olanlarını toplayıp, kendine yardım edeceklere yardım ve minnettar olacağını bildirdi. Bir kısmını tehdid etti. Kimini birbiriyle çarpıştırdı. Kimilerine düşmanlarının kusurlarını gösterdi. Kimi ondan kaçtı. Bir kısmı yerinde kaldı. Kimi birbirini öldürdü.
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 361-362
976[153] Taberi 3/150; Belazurî, Ensabu'l-Eşraf 3/197-199
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 362
977[154] Taberi 3/150
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 362
Böylece Faris arındı. Orada ne harbe ne de isyancılara rastladı. Aynısını Kirman'da da uyguladı.
Etrafa gitti, böylece insanlar sükunete kavuştu ülke gidişatını düzeltti. Sonra Istahar şehrine gidip
oradaki bir kaleye yerleşti.978[155]
Hicri Kırkıncı Yıl Olayları
Bu yıl Muaviye, Büsr b. Ertâ el-Kuraşî el-Âmirî'yi Yemen'e bir orduyla gönderdi. Hz. Ali'nin Yemen
valisi Hz. Abbas'ın oğlu Ubeydullah onların gelişi üzerine oradan uzaklaşıp bir kenara çekildi.
Durumdan haberdan olan Hz. Ali, oraya Cariye b. Kudame es-Sa'di'yi emrine birlikler vererek
yolladı. Büsr b. Erta derhal Ubeydullah b. Abbas'ın iki küçük bebeğini kapıp onları bıçakla kesip
öldürdü. Sonra Yemen'den kaçtı. Ubeydullah da daha sonra Yemen'e (San'a) geldi.979[156]
(Büsr B. Erta'nın Yemen Çıkarması)980[157]
Bu yıl Hz. Osman'ın Yemen'deki taraftarları harekete geçip Hz. Ali'ye karşı isyana başladılar ve Hz.
Ali'den Matlarını geri aldılar.
(Bunun sebebi şu idi.) O gün Hz. Ali'nin Yemen Emiri Ubeydullah b. Abbas idi ve merkezi San'a
şehriydi. San'a halkına görevleri hususunda çok sert davranıyordu. Hz. Osman taraftarlarını çağırıp,
"Bana bakın! Sizin bu fitne fesatta koşuşturmanız neye siz kim oluyorsunuz da Hz. Osman'ın kanını
talep ediyorsunuz? Sizler idareci olarak güden değil halk olarak güdülenlersiniz. Bundan önce
evinizde usluca oturu-yorken Muaviye'nin saldırılarını duyunca başlarınızı kaldırıp bize karşı
gelmeye başladınız". Onlar da "Ya Emir! Biz halâ Hz. Osman aleyhine çalışanlarla mücahede etmek
gerektiği kanaatindeyiz!" dediler. Ubeydullah da onlardan bir kısmını hapsedip bir kısmını da
oradan kovdu. Bunu duyan bazı Hz. Ali muhalifi Yemenliler, Ubeydullah'a "Ya hapisteki
kardeşlerimizi bırakır ya da ne sana ne de liderin Ali'ye itaat ederiz." diye yazdılar. O da
hapistekileri saldı. Yemen halkı valiye isyan edip zekatlarını valiye vermediler. Ubeydullah vaziyeti
Hz. Ali'ye yazdı. Hz. Ali de Yezid b. Kays el-Erhabi'yi çağırıp "Bak senin vatandaşlar bana ne yaptı!"
diye isyanı anlattı. O da "Ya Emira'l-Müminin. Benim kanaatime göre onlar sana itaatkardır.
Dilersen oraya gideyim dilersen bir mektup yazayım. Cevabını görelim!" dedi. Hz. Ali de onlara
Hemedanlı biriyle itaata dönmelerini içeren bir mektup yazdı. Bu Hemedanlı Yemen'in Cened
şehrine gelip onlara Hz. Ali'nin mektubunu okudu. Sonra da "Hz. Ali aslında size Yezid b. Kays'ı bir
orduyla göndermek istiyordu. Ama size karşı acele etmek istemedi. Allah'tan korkun, ülkenizde
fesat ve bozgunculuk çıkarmayın, devlet başkanınıza karşı savaşa kalkmayın!" dedi. Cenedliler Hz.
978[155] Taberi Tarih 3/151, 152
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 362-363
979[156] Tarihi Halife s. 198; Taberi, 3/153; Belazurî 3/211
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 363
980[157] Bu bölüm Tarihu'l-İslam'da bu kadar. Önemine binaen kaynaklardan veriyoruz.
Osman taraftarı olup bir süre önce Muaviye'den kendilerine yardım etmesini ve kendilerine bir vali yollamasın istemişlerdi.
Cenedli biri bu Hemedanlıya "Bana bak adam ne dediğini duyduk, sen Hz. Ali'ye git de bize kimi diliyorsa onu göndersin, hiç korkumuz yok. Bilsin ki biz Emira'l-Mü'minin Hz. Osman'ın biati üzerindeyiz." dedi.
Sonra Cened halkı Muaviye'ye "Ya bize çabuk birini yolla onun eliyle sana biat edelim, yoksa Ali'ye mektup yollayıp yaptıklarımızdan özür dileyeceğiz, dediler.
Muaviye de hemen Büsr b. Ebi Ertâ'y çağırıp yanına Şam'dan seçkin dört bin savaşçı kattı ve "Derhal süratle Yemen'e var ve bana biat al. Zira şu anda Ali'ye karşı çıkmış durumdalar. Medine ve Mekke
üzerinden git. Ali'ye bağlı olan yerlerdeki halka önce çok sert dil kullan. Öyle ki, senin onları kuşattığını ve senden yakalarını kurtaramayacaklarını sansınlar. Sonra da onları af etmiş gibi davran, onları bana biata çağır. Kabul etmeyenlere kılıcını kullan, sana karşı gelmeye kalkanları öldür. Yemen'e varana kadar bu uygulamayı yap." dedi.
Büsr ordusuyla Medine'ye geldi. O zaman oradaki Hz. Ali'nin valisi Hz. Ebu Eyyub el-Ensârî idi. Büsr'ün ordusunun Medine'ye yaklaştığını duyunca can korkusuyla kaçıp Hz. Ali'nin yanına gitti. Büsr Medine'ye girdi. Medine halkı korkudan çıkıp onu karşıladılar. Büsr onlara baktı. Sonra kürsüye çıkıp bağırarak azarlayarak:
-"Yüzler çirkinleşti. Allah cc. (Nahl suresi ayet 112) size şu ayetteki
"Allah gayet güven ve huzurlu olan rızkı her yerden kendine bolca ulaşırken Allah'ın nimetlerine nankörlük edip de yaptıklarından dolayı Allah'ın kendilerine açlık ve korkaklık elbisesi tattırdığı bir köyü size örnek olarak verdi." Ayeti ne kadar güzel bir örnek. İşte siz de aynı bu köy halkı gibi yaptınız, ve bu aşağılık fecaatini tattınız. Zira şu şehriniz Hz. Muhammed'in hicret yurdu, ondan sonraki halifelerinin diyarı idi. Siz Allah'ın bu nimetine teşekkür etmediniz. Başkanınızın hakkına riayet etmediniz üstelik aranızda halifeniz öldürüldü. Siz katilin, onu sövüp sayanların fırsat gözetenlerin arasında idiniz. Vallahi size öyle şeyler yapacağım ki bizden evvelki milletler gibi yok olup sadece lafı edilenler gibi yapacağım. Bre Ensar'n şerlileri, ulan Yahudi dostları, ey köle adlı herifler. Siz Neccaroğulları, Aclanoğullarısınız. Vallahi size öyle şeyler yaparım ki müminlerin ciğeri sevinçten soğur. Vallahi Muaviye bana tavsiye etmeseydi erkeklik çağına gelen hiçbirinizi bırakmaz öldürürdüm." dedi. Medineliler öyle korktular ki bu dediklerini yapacak sandılar. Huveytib b. Abdül Uzza, "Ya Emir bunlar senin soyun sopun, Peygamberiyin Ensar'ı, bunlar Hz. Osman'ın katilleri değil. Allah için onlara iyi muamele et." dedi.
Büsr hiçbir şey söylemedi. Sonra Ensar'dan Hz. Ali taraftarı olanların evlerini yıktırdı, yaktırdı. Sonra halkı Muaviye'ye biata çağırdı. Onlar da zorla biat ettiler.
Sonra Seleme oğullarına "Cabir b. Abdullah (r.a.)'ı getirmedikçe size ne can güvenliği var ne de biatinizi alırım!" dedi. Cabir (r.a.) çok yaşlı idi. Ona gelmedi. Efendimizin eşi Ümmü Seleme'ye vardı "Ne tavsiye edersin? Öldüreceğimden korkuyorum ama bu istediği dalalete (sapıklığa) biat etme
sayılır!" dedi. Ümmü Seleme de "Sen biat et. Ben oğlum Amr'a, damadım Abdullah b. Zem'a'ya da biat etmelerini söyledim." dedi. Ümmü Seleme Büsr'a haber salıp Cabir'e can güvenliği istedi. Büsr kabul etmedi. Cabir de gelip kerhen Muaviye'ye biat etti. Büsr günlerce Medine'de kalıp biat aldı. Sonra halkı toplayıp:
-Ey Medineliler, siz buna layık değilsiniz ama ben sizi bağışladım. Zira halifeleri önlerinde öldürülürken onu savunmayanlar, af edilmeyi hak etmezler. Dünyada bu yüzden bir cezaya çarptırılmış iseniz de, ahirette de Allah'ın rahmetine ulaşacağınızı sanmam. Size ben Ebu Hüreyre'yi vali yapıyorum ona itaat edeceksiniz, aykırılıktan da sakının. Vallahi siz sözünüzden dönüp isyan ederseniz ben de size, helak etmek, sülalenizi yok etmek üzere geri gelirim, dedi.
Büsr oradan Mekke'ye geçti. Hz. Ali'nin valisi Kuşem onun gelişini duyunca şehirden kaçtı. Halk Büsr'ü karşılamaya geldi. O da onlara sövüp sayıp azarladı ve "Emiri'l-Mü'min Muaviye men etmeseydi sizden yeryüzünde yürüyen canlı koymazdım." deyip lafı kesti.
Sonra Büsr hareket edip Bi'r-i Meymun denen yere kadar geldi. İnsanlar can korkusuyla kaçışıyordu. Büsr orada kaçanlara arasında iki küçük çocuk gördü. İkisi de gerek yüz gerekse vücuk dünya güzeli. Bunları tutup getirin, dedi. Onları getirip önüne koydular. Büsr "Siz kimsiniz" dedi. Büyüğü "Ben Kusem'im bu da kardeşim. Biz Abbas b. Abdul-Muttalib'in olu Ubeydullah'ın çocuklarıyız!" dedi. Büsr sevinçle "Allahu ekber, demek sizler de kanını akıtmakla Allah'a yakla-şabileceklerimdensiniz." dedi. (Belazurî der ki, Ubeydullah b. Abbas oğlu Kusem'le Abdurraman'ı anneleri Cüveyriye ile beraber Yemen'den kaçan bir gruba katıp annelerinin yurduna göndermiş idi. Büsr b. Ertâ da bunu duymuş çocukları arıyordu.) Sonra onları öldürmelerini söyledi. Kinâne oğullarından oradaki kadınlar feryad koparıp "Haydi adamları öldürüyorsunuz bebeklerin suçu ne! Vallah islamdan önceki Cahiliye döneminde bile bebekler öldürülmezdi. Bebekleri öldürerek gerçekleştirilen bir idare saltanatı kesinlikle en vahşi idaredir." dediler. Büsr onlara da bir şeyler yapmak isteyip sonra sustu.
Babaları belki çocukları aramaya gelir diye bir kaç gün onları sakladı sonra onların kesilmesini emredip -koyun gibi kestirdi.
Anneleri Cüveyriyye duyunca feryatlar koparıp çocuklarına şu ağıtı yaptı:
Ey sedefini (kabuğu) yeni parçalayı çıkan inci gibi iki yavrucuklarımı öldüren (yahut onlardan haberi olan)
Ey kalbim, kulağım olan iki oğulcuğumu yok eden, bu gün artık kalbim sökülmüş.
Ey, kemiklerimin iliği olan çocuklarımı katleden, bu gün artık iliklerim alınmış.
Büsr'ün yaptıkları haber verildi. Onların iftiracılıkları ve günah kazandıkları laflardan dolayı onların bu iddialarına inanamadım.
Bebeciklerimin şah damarları bileğilenmiş keskin bıçakla vurdular. İşte günah böyle
kazanılırmış.981[158]
Büsr sonra dönüp tekrar Mekke'ye gelip Ka'be'yi tavaf etti. Sonra hutbe okuyup: Allah'a hamd
olsun, hilafet işini bize topladı, davetimizi kuvvetlendirdi. Düşmanlarımızı ölümle sürgünle perişan
etti. İşte Ali Irak'ta bir kaç kişiyle zillet içinde kaldı. Bir de Muaviye'ye bakın. İdarenin yuları elinde,
ona biat edeceksiniz. Kendinize sakın yol bulmaya kalkmayın, dedi. Halk istemeyerek Muaviye'ye
biat etti. Ama Büsr'ün Hz. Ali'ye sövüp saymasını çok yadırgadılar. Büsr bir müddet orada kalıp
sonra Şeybe b. Osman el-Abderî'yi Mekke emiri yapıp "Ey Mekkeliler, bana kalsa kökünüzü
kazıyacaktım. Sakın aykırılık yapmaya kalkmayın. Vallahi o zaman erkeklerinizi öldürür, malınızı alır
evlerinizi yıkar ve çocuklarınızı yok ederim." diye tehdit etti.
Sonra Taife yürüdü. Muğira b. Şu'be orada idi. Hemen Taifin dışında Büsr'ü karşıladı ve onu ikaz
ederek: "Ey komutan! Senin Şam'dan çıkışından beri düşmanlarına karşı sertliğin (dostlara iyiliğin)
hakkında bana haberlerin ulaştı. Sen bizim katımızda bu sebeple iyi bir mevkii edinmiştin. Ama ne
zaman dostunla düşmanını bir tutmaya başlarsan Rabbine karşı günah işlersin insanları kendinden
uzaklaştırırsın." dedi. Büsr bu nasihati tutup kimseye ilişmedi.
Sonra Kubale'ye bir müfreze gönderip Hz. Ali'nin oradaki bağlılarını baştan sona öldürttü.
Sonra Büsr Necran'a gitti. Orada adı önceleri Abdul-Medân iken Peygamberimizin adını Abdullah'a
çevirdiği ashabından biri yaşıyordu. O da Hz. Ali'ye bağlı idi. Büsr onu ve oğlu Malik'i öldürdü. Sonra
halkı tehdit edip: "Sizi yahudi kardeşleri sizi, vallahi sizden bana Ali'ye bağlılık gibi bir haber gelirse
geri gelip adam nasıl öldürülür size göstereceğim." dedi. Korkanlar gelip özür diledi.
Sonra Büsr, Hemedan tarafındaki Hz. Ali'ye bağlı Erhab oğullan aşiretine varıp baştan sona herkesi
öldürdü.
Sonra San'a üzerine yürüdü. O vakit orada Hz. Ali adına valiliği Ubeydullah b. Abbas yürütüyordu.
Ubeydullah onun bu kanlı gelişini görünce yerine Amr b. Eraka'yı vekil yapıp kendisi San'â'dan kaçıp
Hz. Ali'ye gitti. Büsr gelip Amr b. Eraka'yı astı. Tek tek Hz. Ali taraftarlarının peşine adam salıp
ulaştığı herkesi öldürttü.
Oradan Hadramut'a geçip Hz. Ali bağlılarını araştırıp yakalayabildiğim öldürttü. Sonra Hadramut
idarecilerinden Abdullah b. Sevâbe'nin saklandığı kaleye geldi. Onu af edeceği yeminlerini ederek
kandırıp yakaladı ve öldürülmesini emretti. O da "Benim öldürülmemi gerektiren hiçbir suç
işlemedim, sen beni hangi suçla itham edip öldüreceksin?" deyince Büsr "Ali'yi üstün sayıp,
Muaviye'ye biat etmekten kaçınman suç olarak yetmiyor mu?" dedi. O da: "Bırak da iki rekat
namaz kılayım!" dedi. Büsr de "Dilediğin kadar kıl nasılsa seni öldüreceğim!" dedi. Namazını
bitirince lime lime doğrayıp öldürdüler.982[159]
981[158] Kıssa ve şiir için bkz: El-Futuh 4/60; Tarihi Dımışk 10/153; İstiab 1/56; İ. Esir, El-Kamil 3/384; Müberred, el-Kamil 3/1386; El-Eğanî 15/45 Et-Teâzî, El-Mürasî
75; Belazuri, Ensab 3/214
982[159] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 363-368
Hz. Ali'nin Müdahelesi
Vaziyet Hz. Ali'ye ulaşınca çok tasalandı. Sonra Kûfelileri topladı ve onlara: "Ey insanlar! Bilin ki kulların gece gündüz yaptığı bütün ameller ! Allah tarafında biliniyor. Allah'ın kulları, öyleyese onun emrinde ve
yasaklarında Allah'tan korkun. Şimdi size haber veriyorum ki, Allah iüşmanı Büsr b. Ertâ, Muaviye adına Yemen'e gelmiş. Büyük bir zulüm ordusuyla Hicaz yolunda yaka yıka, öldüre öldüre gitmiş. Allah ona gazab etsin, dünyalıkla ahiretini sattı. İçinizden sırf cennet isteyen cihad ehli, sevab ehli insanlar ona karşı harbe hazırlansın. Zira cihadın gerekli olduğu yerde cihad etmemek, dini hayatta noksanlık yaptığının yanında
insanları alçak ve maskara eder." dedi.
Hiç kimse sesini çıkarmamıştı. Hz. Ali onlara: "Sizlere ne oluyor cihadı unuttunuz. Ben sizi gizli açık cihada çağırırım, sizin cevabınız firar olur." diye nasihat etse de yine ses çıkaran olmadı. O zaman Hz. Ali "Şaşacak şey! Muaviye emredince derhal itaat ediyorlar, çağırınca geliyorlar, ben emrediyorum aksini yapıyorsunuz, çağırıyorum cevap vermiyorsunuz. Vallahi görüyorum ki içinizde "söylediğini icra eden, davete icabet edip düşmanla karşılaşınca sabreden akıl ve fazilet sahipleri hep ölmüş de yerine şu nasihattan faydalanmayı bilmez, akibetini düşünmez bir çer çöp takımı kalmış. Vallahi size ne yakıştığını biliyorum. Öyle sanıyorum ki, ben öldükten sonra başınıza öyle birini seçeceksiniz ki, sizi bağışlarınızdan mahrum ettiği gibi sizlere en kötü işkence edecek." Cevap vermediklerini görünce evine gitti.
Ertesi gün aynı minval bir hutbe daha okudu ise de yine ona uyan olmadı. Hz. Ali de: "Allah'ım bana bunların yerine daha hayırlı olan bir leba ver, bunlara da daha şerli birini emir yap. Ya Rab, suyun karı erittiği gibi bunların katı kalplerini erit!" dedi.
Sonra Cariye b. Kudame es-Sa'dî gelip "Ey müminlerin emiri ben emrindeyim." dedi. Hz. Ali de ona dua ederek iki bin kişilik bir süvari birliğini emrine verip: "Ya Cariye! Önce Allah'tan kork. Yemen'e varınca sakın hiçbir müslümana hakaret etme. Anlaşmalı olan Zımmi yurttaşlara kötü davranma, kimsenin malını yağmalama. Namazları kıl ve Allah'ı çok an." deyip yola çıkardı.
Büsr onun gelişini duyunca Yemen'den kaçtı ve Yemame'ye geldi. Orada da Muaviye'ye biat aldı. Yemen ve diğer yerlerde Hz. Ali taraftarlarından otuz küsur bin kişi öldürdü. Onun Yemen'den ayrılıp Şam'a doğru gittiğini haber alan Ubeydullah b. Abbas bin kişilik seçme bir askerle peşine düştü. Şam'a varmadan onlara yetişti. Muazzam bir çarpışmayla Büsr'ün adamlarından çoğunu öldürüp bir kısmını yaktı. Hezimete uğrayan Büsr kaçarak Muaviye'ye vardı.
Cariye b. Kudame Yemen'e doğru öyle hızlı gitti ki pek çok at çatlayıp öldü. Yemen'e varmadan yolda Ubeydullah'ın Büsr'e yaptığını duyup Allah'a hamd etti. Oradan Mekke'ye varıp halka darılıp tekrar Hz. Ali'ye biat aldı. Sonra Taife varıp onları yatıştırıp biatlarını yeniledi. Sonra Medine'ye geldi. Orada da biati alıp sonra Kûfe'ye Hz. Ali'nin yanma döndü.)983[160]
983[160] Kitabu'l-Futuh 4/53-72; Belazurî, Ensab 3/211-218; Taberi 3/153; Tarihi Dımışk 10/152; İ. Esir, El-Kamil 3/383
Vefat Olayları El-Eş'as B. Kays984[161]
Nesebi: Eş'as b. Kays b. Ma'dikerib b. Muaviye b. Cebele b. Adiy b. Rabia b. Muaviye b. Sevr b. Murta' b. Sevr. Annesi: Kebşe binti Yezid. Künyesi Ebu Muhammed. Kindeli olup Küfe'de (ki Kinde mahallesinde) yerleşti.985[162]
Kendisi Peygamberimizle görüşüp sahabe olmuştur. Ondan az miktarda hadis rivayeti de vardır.
(İbni Sa'd isnadıyla Zühri'den naklediyor: "Eş'as b. Kays on kişi ile Kinde'den Peygamberimize geldi. Saçları taranmış altın ibrişimlerle süslenmiş elbiseler giyip huzuruna çıktılar. Efendimiz onların kıyafetlerini beğenmedi. Onla da bunları çıkardılar. Haris kızı Remle'nin evinde ağırlandılar. Geri dönerken Rasulullah onlara bir çok hediye verdi."
İbni Sa'd, Züra b. Abdullah'tan naklediyor: Rasulullah (s.a.v.) (elçiler senesinde) Ziyad b. Lebid'i Hadramut valisi yapmış ve ona: "Haydi şu Kinde delegesiyle sen de yola çık!" zira seni onlara vali yaptım." buyurup eline bir de belge yazıp zekat gelirlerini nasıl alacağını belirtti. Efendimiz vefat edince Hz. Ebu Bekir Ziyad'ı görevde bıraktı.
Ziyad Efendimizin ölümünü duyurup Hz. Ebu Bekr'e biat isteyince bir kısmı vermekten kaçındı. Bu Eş'as da: "Madem ki insanlar zekat vermemekte fikir birliğinde, ben de onlardan biriyim." deyip biata yanaşmadı. (Meşhur şair) İmru'l-Kays'ın torunu olan İmru'1-Kays ona "Yâ Eş'as sen bizzat Peygambere gitmiş onun yanında kalmış birisi iken bu sözünü bugün bozma! Yerine gelen halife bu işin peşini bırakmaz!" diye nasihat etse de, o "Ne yani, biz Ebu Bekr'e evi en uzak olan araplarız, bize Ebu Bekir ordu mu gönderecek? Madem araplar babalarının taptığına geri döndü, ben de dönerim!" deyince İmru'1-Kays "Sakın bunu yapma, Peygamberin buradaki adamı senin yakanı bırakmaz." deyince o "Kim, Ziyad mı...?" deyince güldü.
Sonra Eş'as da dinden döndü ve zekatı reddetti. Diğerleri de reddedince Ziyad adamlarını alıp akşama kadar onlarla çarpıştı. Halkın çoğu Ziyad'ın etrafında toplandı. O da onlarla beraber Hadramut yakınında Necîr'deki kaleye kapandılar. Ziyad da onları kuşattı. Sonra korktular. Eş'as güvenlik verilirse kabilesinden yetmiş kişiyle teslim olacağını söyledi. O da kabul edince inip teslim oldu. Eş'as Ziyad'a "Hz. Ebu Bekir "Bizim gibi halkın idareci sayılanlarının öldürülmesini istemezdi." Sen şimdi beni Muhacir b. Ümeyye'ye verirsen beni öldürür." dedi. Ziyad onu elleri bağlı olarak Hz. Ebu Bekr es-Sıddik'a yolladı.
Bir rivayette onun kendi için can güvencesi almadığı almadığı söylenir: (İbni Sa'd, Mus'ab b. Abdillah'tan nakleder ki: Kale'den inince Ziyad onlara ölüm emri vermiş. Onlar "Allah Eş'as'a lanet
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 369-370
984[161] Bkz. 1. Sa'd, Tabakat 6/22 (kısaca) Geniş olarak yeni baskı Dördüncü Tabaka 2/669 tere. No 200; İbni Hişam 3/585; Müsned 5/211; Halife, Tabakat 71, 133, Tarih 166, 99; El-Muhabber 291, 302; İbnu Şebbe, Tarihi Medine 2/547
985[162] Halife b. Hayyat, Tabakat 1/162; Buğyetu't-Taleb 4/1892; Tarihi Dımışk 9/118; İbni Sa'd 4'üncü Tabaka 2/669; İbni Hazm, Cemhere 425; el-İstiab 1/247; Ona Eş'as (dağınık saçlı) denmiş, çünkü saçları darma dağnık imiş. Adı, El-Eşec olarak da geçerse de bu da (alnı yarık) anlamından alınsa gerek. Asıl adı Ma'dî Kerib'dir.
etsin sen doğru söylüyorsun. Eş'as güvenceyi kendi can ve malı için aldı, ama bizim için almadı." dediler.)
Eş'as Hz. Ebu Bekr'e getirilince ona "Ya halife ben dinimden dönmedim, sadece malda cimrilik ettim!" diye yalvarsa da Hz. Ebu Bekir "Sen öleceksin sana güvenli yok!" Sen İmru'l-Kays'a şöyle şöyle demedin mi?" dedi. O da yalvarıp yapacağın harpler için beni bırak hem müslüman olayım." dedi. Hz. Ebu Bekir onu bağışladı. Sonra Hz. Ebu Bekr'in bacısı Ferve binti Ebu Kuhafe'ye düğür oldu. Hz. Ebu Bekir de muvafakat edip onları evlendirdi.986[163]
Eş'as Kinde halkının lideri idi. Daha sonra gözü Yermuk savaşında kör olmuştu.987[164]
Kendisinden Kays b. Ebi Hazim, Ebu Vail ve bir çok alim rivayette bulundu. Sıffeyn savaşında Hz. Ali'nin ağ kanat komutanı idi. Muaviye onu Azerbaycan'a vali yaptı.988[165] Çok cömert, lider biri idi. Müslümanlar arasında hizmetçileri yaya kendisi binekli ilk yürüyen o idi.989[166] Hz. Ali'den kırk gün sonra öldü. Cenazesini Hz. Hasan kıldırdı.990[167]
8.BÖLÜM
Temim-İ Dârî991[599]
986[163] İbni Sa'd, Dördüncü Tabaka 2/679, 680; T. Dımışk 9/127, 128; İbni Hubeyş, Ğazevât 1/131
987[164] Üsdu'1-Ğabe 1/118; Tarihi Dımışk 9/116
988[165] İ. Sa'd, dördüncü Tabaka 2/83 no 321'de İbni Asakir de ondan naklen Tarih'in de 9/140. Bunu Hz Osman'ın vali yaptığını söyler. Sanırım buradaki bir kalem hatasıdır. Zaten o Muaviye daha halife olmadan ölmüştü. Hem Zehebi S. A. Nübela'sında 2/41 'de "Osman'ın valisi" der.
989[166] Tarihi Dımışk 9/142; İbni Sa'd, dördüncü abaka 2/684 no 322
990[167] Hz Hasan onun damadı idi. İmam Ebu Yusuf "İşte alimler Hz Hasan'ı zehirleyenin bu kadın olduğunu söylüyorlar." der. Tarihi Dımışk 9/145
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 370-372
991[599] Buhari, Kebir 2/150 no 2016; Taberi, Tarih (fihrist); İ. Sa'd 1/344, 7/408, dördüncü Tabaka 2/717 no 243; Müsned 4/102; Müsned-i Ebu Ya'la 13/10; Taberani Kebir 2/49 no 129; Hakim, Müstedrek 1/262, 2/219, 4/430
Nesebi: Temim b. Evs b. Harice b. Sûd b. Cüzeyme b. Dirâ b. Adiy b. Ed-Dâr b. Hânî b. Habîb b. Nümârâ b. Lahm. Lakabı Ebu Rukayye ed-Dârî. Lahmoğullarından.
Rasulullah (s.a.v.)'in mümtaz sahabelerinden neseb alimleri onun soyunu sayarken Lahm oğullarından biri olan ed-Dâr b. Hânî'ye varıncaya kadar rivayeterinde çelişki içindedirler. Lahm Ya'rub b. Kahtan soyundandır.992[600]
Temim-i Dârî hicri dokuzuncu yıldaki gelen delegelerle beraber Rasulullah'a geldi ve müslüman oldu.993[601]
Temim (r.a.)'ın Efendimizden naklettiği çok hadis vardır. Kendisinden: Enes b. Malik, Abdullah b. Abbas, Ebu Hüreyre, Kesir b. Mürra, Ata b. Yezid el-Leysî, Abdullah b. Mevheb, Zürara b. Evfa, Şehr b. Havşeb, Kabîsa b. Züeyb (Bunda şüphe var), Süleym b. Âmir, Şurahbil b. Müslim, Abdurrahman b. Ğanm, Ravh b. Zinbâ, Vebra b. Abdurrhaman ve Ezher b. Abdullah hadis rivayet ederler.
İbni Sa'd der ki: Temim (r.a.) Hz. Osman'ın öldürülmesinden sonra Şam'a göçünceye kadar Medine'de kalmıştı.994[602]
Buhari "Temim (r.a.), Ebu Hind ed-Dârî'nin kardeşidir." der.995[603]
İbni Sa'd iki ayrı senedle nakleder ki: Peygamberimiz Tebuk seferinden dönüşünde Dâr oğullarından delegeler geldi. On kişiydiler.
1- Hânî b. Habîb
2- Fakihe b. Nu'man
3- Cebele b. Malik
4- Ebu Hind b. Bir
5- Kardeşi Et-Tayyib b. Bir
6- Temim b. Evs
7- Kardeşi Nuaym b. Evs
8- Yezid b. Kays
992[600] İ. Sa'd, dördüncü Tabaka 2/717; Halife, Tabakat 305; Taberanî, Kebir 2/49; Tarihi Dımışk 11/59
993[601] Bu haberi özetleyerek veriyorum: Rasulullah (s.a.v.) ashabını topladı ve: "Bana Temim-i Dârî bir şey anlattı: Lahm ve Cüzam oğullarından otuz kişiyle bir gemiye binmiş. Rüzgar onları uzakta bir adaya sevk etmiş. Orada karayaçıkınca bir de karşılarına iri uzun saçlı çok kıllı bir hayvan çıkmış. Kılın sıklığından önü arkası erkekliği dişiliği) belli olmamış. Sen kimsin deyince, o "Ben Cessâse'yim."demi. Bize "Bunlar ne demek anlat sana" deyince "Ben size haber veremem. Ama şu Manastıra varın orada sizin haberinize hasret bir adam var."dedi. Biz de manastıra vardık. Orada gördüğümüz yaratıkların en büyüğü bir adam, sıkıca bağlanmış. Bize "Siz kimsiniz?" dedi. "Arabız" dedik. "Aranızda Peygamber çıktım mı?" dedi. "Mekke'de çıktı, sonra Medine'ye gitti."dedik. "Siz ne yaptınız?" dedi. "Araplar ona uydular."dediler. "Bu onlara iyi oldu, ya İran ve Rumlar!" dedi. "Araplar onlara sefer yapıp Nuldırıyor."dediler. Taberiye gölü ne halde?" dedi. "Dolu" dediler. "Ürdünlü Filistin nrusındaki (Beysan) Harmanlığı meyve veriyor mu?" dedi. "Evet" dediler. "Zuğar pınarı ne halde?" deyince "Hem işiyorlar hem suluyorlar."dediler. O da "Ben Decalim Tııybe (Medine) dışnda yeryüzünde her yanına geleceğim."dedi. Bkz. Müslim 2942; Müsned 6/373, 374; Taberani, Kebir 2/54; T. Dımışk 11/53; Ebu Davud 4326; Tirmizi 2253; İ. Ebi Şeybe 15/189, 154
994[602] Sa'd, Tabakat 7/409; İ. Sa'd, dördüncü Tabaka 2/722 h. No 330; T. Dımışk 11/59
995[603] Tarihi Kebir 2/151; Fesevî el-Ma'rife 2/162; T. Dımışk 11/61
9- İzzet b. Malik
10- Kardeşi Mürra b. Malik996[604]
İbnu Cüreyc, İkrime'den naklediyor: Tamîmî Darî müslüman olunca "Ya Rasulullah! Allah seni yer yüzü topraklarının hepsinde gelip kılacak. Bana Beytu'l-Lahm'daki köyümü hibe et!" dedim. Pey-gamberimiz "O senin oldu." buyurdu ve ona bunun vesikasını verdi.
Daha sonra Hz. Ömer halife olup da Şam topraklarını fethedince Temim bu mektubu (vesikayı) Hz. Ömer'e getirip gösterdi. Hz. Ömer de "Ben bu mektubun zaten yazılırken şahidi idim!" deyip o köyü Temim'e verdi. ("Beytu Lahm" Hz. İsa (as)'m doğduğu yerdir.)997[605] (Bu tapu mektubuna Peygamberimiz şunları yazdı:
Bismillahirrahmanirrahim
Bu, Alah Rasulü Muhammed'in Temim-i Dâriye mektubudur: (Filistindeki) Habra ve Beyt-i Aynûn köyleri ona aittir. Ovası dağları, suları, verimli toprakları, ziraat alanları ve hayvanları Temine ve on-dan sonra da varislerine aittir. Orada kimse ondan hak istemeyecektir. Kimse onlara zulümle girmeye kalkmayacak. Kim onlara zulmeder ve onlardan bir şeyler alırsa Allah'ın, Meleklerin ve büütn insanların laneti onların olsun.
Bunu Ali yazdı.998[606]
Leys b. Sa'd anlatıyor: Hz. Ömer bu köyleri Temim ve kardeşine verdikten sonra "Senin bunu satma hakkın yok!" dedi. Bu gün (o vakit) orası halâ onun sülalesinin elindedir.999[607]
Vakidî de: Temim ve kardeşi Nuaym'e verilen Habrâ ve Beyt-i Aynıın arazileri dışında Peygamberimizin Şam'da (İktâ usulüyle) bağışladığı bir arazi yoktur." der.1000[608]
Buhari de geçtiğine göre Abdullah b. Abbas (r.a.) şöyle anlatır:
-Sehm oğullarından bir adam (daha müslüman olmadan önce Temim-i Dârî ve Adiy b. Beddâ ile yola çıkmıştı. Bu sehm oğlu giderken hiç müslüman yaşamadığı bir arazide öldü. Bu ikisi onun malların alıp ailesine getirdiler ki, süslemeleri altınla yapılmış gümüş bir bardağı kaybetmişlerdi.
Sonra bu bardağı Mekke'de buldular. Onlara "Biz bunu Temîm ile Adiy'den aldık." dediler. Bunun üzerine durum Efendimizin hu/urundu mahkeme edildi de bu ölen Sehm oğullarından adamın iki velisi kalkıp bu bardak bizim akrabamızındır." diye "İkimizin şahitliği onun ikisinin şahitliğinden daha haklıdır." (ayetine göre) yemin ettiler. Bunun üzerine Allah cc. Maide 106 ayetini indirdi.
996[604] İbni Sa'd bu iki rivayeti birleştirerek 1/343'te ayrı ayrı da dördüncü Tabaka 2/718 h. No 328'de verir. İbni Asakir de bunu ondan nakleder 11/63. bunlardan birisi Vakidi Muhammed b. Abdullah -Ziihri senedidir. Diğeri Hişam b. Muhammed el-Kelbî -Abdullah b. Yezid b. Ravh -Yezid b. Ravh isnadıdır.
997[605] Tarihi Dımışk 11/66; Ebu Ubeyd el-Emval 349; Ebu Yusuf, K. Haraç 414; Belazurî, Futuhu'l-Buldan 153; 1. Zenceveyh, El-Emval 2/617
998[606] Bu vesika için bkz: T. Dımışk 11/64, 65, 66, 67
999[607] El-Emval 350; Tarihi Dımışk 11/67
1000[608] İbni Sa'd 1/367, 7/408, dördüncü Tabaka 2/722; Tarihi Dımışk 11/68
"Ey iman edenler! Birinize ölüm gelip de vasiyyet etme esnasında sizden adalet sahibi iki kişi
aranızda şahittir. Veyu, oftor *l/ yeryüzünde dolaşırken ölüm belası gelip çetmış ise sizden olmayan
iki kişi şahit olsun. Eğer şüpheleniyorsanız namazdan sonra onları gitmekten alakoyarsımz.
Akrabalık bağı olsa bile bunu asla paruyln stamayacağız, Allah'ın şahitliğini gizlemeyeceğiz, yoksa bil
kesinlikle günahkarlardan oluruz." diye yemin ederler."1001[609]
Katade Ve yanında Kitab bilgisi olan" (Ra'd suresi ayeti 43) ayetindekl kimselerin "Selman, Abdullah
b. Selam ve Temîm Dârî olduğunu söylüyor.1002[610]
Kurra b. Halid, Muhammed b. Sirin'den nakleder: Rasulullah hayuttft iken Kuran'ı ezberleyen
hafızlar "Osman b. Affan, Zeyd ve Temim-İ Dârî idiler."1003[611]
Eyyub-u Sahtiyânî, Ebu Kilabeyolu ile Ebu'l-Mühelleb'den nnkle* der:
-Temîm-i Darî Kur'an'ı yedi günde hatmederdi.1004[612]
Âsim b. Süleyman da İbni Sirin'in "Temim-i Dârî Kuran'ın tümünü bir rekatta okurdu." dediğini
söyler.1005[613]
Amr b. Mürra, Ebu'd-Duha yoluyla Mesruk'tan nakleder:
-Mekke halkından biri bana "İşte kardeşiniz Temîm ed-D&rî'nlll makamı burası idi. Geceleyin
başlayıp sabaha kadar veya sabaha yakın bir vakte kadar namaz kılar "Yoksa kötülükleri yapanlar,
onları iman edip salih amel edenleri koyduğunuz yere koyacağımızı mı sanıyorlar, hayatları ve
ölümleri aynen eşit olarak, öyle mi. Ne kötü hüküm veriyorlar." (Casiye ayet 21) ayetini tekrar
tekrar okuyarak ağlardı.1006[614]
Ebu Nübâte Yunus b. Yahya, Münkedir b. Muhammed yoluyla babası Muhammed b. Münkedir'den
rivayet ediyor: Temîm-i Dârî bir gece uyuya kalıp teheccüd namazına kalkamadı. Ondan sonra bu
yaptığına ceza olsun diye bir yıl geceleyin hiç uyumadı.1007[615]
Cürayrî Ebu'1-Alâ yoluyla adamın birinden şöyle anlattığını söyler:
-Temime geldim. Bize hadiseyi anlattırdı. Ona iyice alıştım. Bir keresinde ona "bir gecede kaç cüz
Kur'an okuyorsun?" dedim. Bana öfkelendi, "Her halde sen şu "Bir gece Kuran okuyup sabah olunca
da insanlar, "Ben bu gece Kuran'ı hatmetim" diye öğünenlerdensin. Temim'in canı elinde olan zata
1001[609] Buhari, Vesayâ h. No 2780; Taberi, Tefsir (Maide 107)'de bunun bütün tariklerini anlatır. Tirmizi 3062; Ebu Davud 3606; T. Dımışk 11/69
1002[610] Taberi, Tefsir 13/177 (Ra'd suresi); T. Dımışk 11/73, 74
1003[611] İ. Sa'd 2/355; 1. Sa'd dördüncü tabaka 2/724; Sıfatu's-Safve 1/737; T. Dımışk 11/74
1004[612] İ. Sa'd 3/500, dördüncü Tabaka 2/725; Tarihi Dımışk 11/74
1005[613] İ. Sa'd dördüncü Tabaka 2/724; T. Dımışk 11/75; Sıfatu's-Safve 1/737 =
1006[614] lbni Ebi Şeybe, Musannef 2/477; İ. Sa'd dördüncü Tabaka 2/725; Taberani, Kebir 1250; İ. Mübarek, Zühd 31 h. No 94; İ. Ahmed, Zühd 182; T. Dımışk 11/76;
Ahbaru Mekke 1/463; Sıfatu's-Safve 1/738
1007[615] Tarihi Dımşk 11/77; Sıfatu's-Safve 1/739; Bu hadis zayftır. Her ne kadar bunu Ha-dis İmamı Muhammed b. Münkedir'den oğul Münkedir naklediyorsa da
hadis oto-riteleri Münkedirin çok âbit çok zahit olduğunu kendin ibadete verdiği için babsının hadislerini bilmediğini ve hadis ehliyeti olmadığını söylüyor. Bkz M
zi, Tehzibu'l-Kemal (Münkedir b. Muhammed) 28/562 no 6208
yemin olsun ki, nafile olarak kıldığım üç rekat, bir gecede Kuran'ı okuyup sabahleyin de "Kuran'ı bir gecede hatim yaptım." diye oğünmekten daha hayırlıdır." dedi. Beni kızdırmıştı. Ben de "Vallahi şu peygamberimizin ashadından geriye hayatta kalmış olanlarınız var ya! Sizlerin susup (ya da evinde oturup) bir şey öğretmemeniz daha uygun. Size bir şey öğrenmek için soruldu mu hemen öfkelenip sorana damlıyorsunuz." dedim. Benim kızdığımı görünce yumuşadı ve: "Kardeş sana biraz bir şeyler konuşabilir miyim." dedim.
Ben de "Tabi ben zaten sen bana bir şeyler anlatasın diye geldim." deyince dedi ki: "Ne diyorsun! Ben kuvvetli bir müslüman, sen de zayıf bir müslüman olsak. Sen benim kuvvetimi (ağırlığımı) zayıf bedenine yüklesen senin gücün yetmeyecek ben dikili kalacağım. Veya sen kuvvetli bir müslüman ben de zayıf bir müslüman olsak da, ben sana olanca gücüm ve enerjimle gelip seni zayıf vücuduma koymaya kalksam yine gücüm yetmeyecek. Senin yapacağın nefsinden dinin için dininden de nefsin içn biraz pay ayır ki güç yetirebileceğin bir ibadete doğru yaklaşımın olsun." Bu haberi Abdullah b. Mübarek "Zühd" adlı eserinde rivayet ediyor.1008[616]
Hammad b. Seleme, Cürayrî -Ebu'1-Alâ isnadıyla Muaviye b. Harmel'den şökyle naklediyor:
-Medine'ye geldim ve Peygamberin mescidine yerleştim. Orada üç gün bir şey yemeden vakit geçirdim. Sonra Hz. Ömer'e geldim, ve "Ey müminlerin Emiri! Bir daha bana bir şey belirlenmeden bir daha böyle misafir gelmeye tevbeler olsun!" dedim. Bana, "Sen kimsin?" dedi. "Muaviye b. Harmel'im" dedim. "Haydi git de müminlerin en hayırlısının evine misafir ol!" dedi.
Harmele devamla der ki: Temîm-i Darı mescitte namazını kıldığında sağına soluna selam verdi mi eliyle sağındaki ve solundaki namaz kılmış olan adamların omuzlarına dokunur ve bu iki kişiyi alır evine götürürdü. Ben de onun yanıbaşında namaz kıldım. Bana da eliyle dokunup elimden tuttu evine götürdü. Bize bir yemek getirildi. Müthiş yedim ama açlığın fazlalığında doymadım. Bir gece Harra mahallinde bir yangın oldu. Hz. Ömer Temim'e geldi ve "Haydi şu ateşi söndürmeye!" dedi. O da "Ben kimim, ben neyim!" dediyse de Ömer ısrar edince beraber kalktılar. Peşlerine gittim. Ateşe vardılar. Temim ateşi eliyle süpürerek oradaki koyağa sokup kendi de girdi. Hz. Ömer üç kere "Hiç gören görmeyen gibi olur mu!" dedi.
Bu haber Affan, Hammad'dan nakleder. Buradaki Muaviye de bilinmeyen biridir.1009[617]
Katade, İbni Sirin'den nakleder: Temim-i Dârî bin dirheme bir elbise almış onu giyerek sadece namaza gelirdi.1010[618]
Bu isnadın en sahihi (İbni Sirin'den değil) Katade'nin Enes b. Malik
yoluyla olan rivayetidir.1011[619]
1008[616] İ. Mübarek, Zühd 471 no 1339; T. Dımışk 11/77, 78
1009[617] Tarihi Dımışk 11/78; İbni Sa'd dördüncü tabaka 2/727 no 338
1010[618] Sa'd dördüncü Tabaka 2/723; T. Dımışk 11/79; Taberani Kebir 2/49
1011[619] T. Dımışk 11/79
Hammad b. Seleme, Sabit'ten nakleder: Temim-i Dârî bindinara bir elbise alıp leyle-i Kadir'in rast
geleceği kanaatinde olan gecede giyerdi.1012[620]
Zübeydî -Zühri isnadıyla Es-Sâib b. Yezid'den nakleder:
-İslam'da ilk vaaz veren Temim-i Dârî'dir. Hz. Ömer'den bu konuda izin istedi. O da (Cuma'dan
öncesine) izin verdi. Ayakta konuşurdu.1013[621]
Süheyl b. Malik babasından nakleder: Temim (r.a.) Hz. Ömer'den vaaz için izin istedi. Sonraları
yanına gelip kamçısıyla Temim'e vurdu ve "Sabah akşam!" dedi.983
Abdullah b. Nafi, Üsame, Zühri isnadıyla Humeyd b. Abdurrahman'dan rivayet eder: Temim yıllarca
Hz. Ömer'den vaaz için izin istedi. O da vermedi. Israrı artınca Hz. Ömer "Vaazda ne diyeceksin!"
dedi. O da "Onlara Kuran'dan okuyup hayırları emredecek, serleri men edeceğim!" dedi. Hz. Ömer
işte bu boğazlama demektir, deyip sonra da ben Cuma hutbesine çıkmadan öcne vaaz et dedi. O da
bunu devam ettirdi. Hz. Osman halife olunca bunu artırmasını istedi. O da bir gün daha ilave
etti.1014[622]
Abdulaziz b. Ebi Ravad, Nafi'den: "Temim (r.a.) vaaz için Hz. Ömer'den izin istedi. O da "tıpkı
boğazlanmaya izin ister gibi." dedi. Temim de "Ben afiyet ümit ederim." dedi. O da izin verdi. (Bir
gün onu dinlemeye Hz. Ömer de geldi. Temim "Alimin zellesinden sakının!" dedi. Hz. Ömer bunu
orada sormayı uygun bulmadı. Daha sonra sorunca o, "Alim insanlara bir şeyi yanlış yapar, insanlar
da onunla amel eder. Bakarsın alim yanlışını anlar tevbe eder ama insanlar ötekine devam eder."
dedi.)1015[623]
Halid b. Abdullah, Beyan aracılığıyla Vebra'dan nakleder:
-Hz. Ömer (r.a.) bir keresinde ikindiden sonra Temîm-i Dari'yi nafile namaz kılarken görmüş ve
başına değneğiyle vurmuştu. Temim "Sen bana Peygamberle beraber kıldığım bir namazı kılıyorsun
diye mi vuruyorsun. Onları senin hatırına bırakamam." dedi. Hz. Ömer de: "Ya Temim! Her insan
senin bildiğini bilmiyor ki." dedi.1016[624]
Hadiste çok zayıf biri olan Halid b. İyas, Yahya b. Abdurrahman aracılığıyla Ebu Said el-Hudri (r.a.)'in
"Mescitte ilk kandil yakma adetini Temim-i Dar'i koydu." dediğini anlatır.1017[625] İbni Mace
nakleder.
Denildiğine göre Temim-i Darî'nin kabir taşının üzerinde "Temim kırkıncı yılda öldü." diye yazı
bulmuşlar.1018[626]
1012[620] Tarihi Dımşık 11/79; İbni Sa'd dördüncü Tabaka 2/723 no 334 m2 Tarihi Dımışk 11/80; Orada (Peygamber ve Ebu Bekir döneminde vaaz yoktu) ilavesi var.
1013[621] Tarihi Dımışk U/81
1014[622] Taberani, Kebir 2/49 no 1249; Ebu Zür'a, Tarih 1915; T. Dımışk 11/81
1015[623] Tarihi Dımışk 11/81
1016[624] Taberani, Kebir 2/58, 59 no 1281; Tarihi Dımışık 11/82
1017[625] İbni Mace no 76; Taberani, Kebir 2/49; Tarihi Dımışk 11/82
1018[626] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 372-379
Haris B. Hazeme1019[627]
Nesebi: Haris b. Adiy b. Übey b. öanm b. Salim b. Avn b. Amr b. Avf b. El-Hazrec. Hazrecî, Abdul-Eşhed oğullarının anlaşmalısı. Ensardan
Künyesi Ebu Beşir. Bedir ve sonraki bütün gazalara katıldı. Rasulullah onunla Iyas b. Ebu'l-Bükeyr'i kardeş ilan etti. Medine'de hicri kırkıncı yılını doldurduğunda Haris altmış yedi yaşında bulunuyordu.1020[628]
İbni Mâkula babasının adını Hazerae olarak belirtiyor.1021[629]
Harice B. Huzafe1022[630]
Nesebi: Harice b. Huzafe b. Ganim b. Amir b. Abdullah b. Ubeyd b. Uveyc b. Adiy b. Ka'b.
İbni Mâkula (ve İbn Sa'd) onun peygamberimizin ashabından olduğunu söyler. (İslam'a girişi epey eski)
Hz. Ömer'in Mısır fethi için Amr b. Âs komutasında yolladığı takviye güçlerinde dört birliğin birinin komutanı idi. Hz. Ömer döneminde Mısır polis güçleri genel amiri idi. Mısır Muaviye'nin eline geçtiğinde Amr b. Âs'ın kadısı olacak görev yaptı.
(Haricilerin Muaviye Amr ve Ali'yi öldürmek için ittifak ettikleri Ramazan'ın on yedinci gecesi) Harici Amr b. Bükeyr Amr b. El-Âs'ı
öldürmek için mescide geldi. O gün Amr namaza gelmemiş ve Harice'ye namazı kıldırmasını söylemişti. Harici Amr gelip kılıçla Ha-rice'ye Amr zannederek vurup öldürdü. Yakalanıp Amr'ın huzuruna götürüldü ve "Vallahi sen Amr'ı değil Harice'yi öldürdün." dediler. O da "Ben Amr'ı öldürmeyi Allah da Harice'yi öldürmeyi diledi!" dedi.)1023[631]
Kendisinden Abdullah b. Ebi Murra bir hadis nakletmiştir.1024[632]
1019[627] Haris için bkz: İbni Sa'd 3/447; Vakidi 24, 158, 405, 432, 534, 1010; Halife, Tabakat 99; El-Muhabber 74; Taberani, Kebir 3/312; El-İstiab 1/293;
1020[628] İbni Sa'd 3/447
1021[629] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 379
1022[630] Harice için bkz: Nesebi Kurayş, İbni Sa'd 7/496; Halife, Tabakat 23, 291; El-Muhabber 294; Futuhu'l-Buldan 114, 116; Taberi, Tarih (fihris); tstiab 1/420; Tub, Kebir, 4/237
1023[631] İbni Sa'd 7/496; İlaveler İbni Sa'd'dandır.
1024[632] Bu hadis vitir namazının meşruiyetine dair olan hadistir. Bkz: E. Davud 1418; Tirmizi 452; İbni Mace 1168
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 379-380
Havvat B. Cübeyr (R.A.)1025[633]
Nesebi: Havvat b. Cübeyr b. Nu'man b. Ümeyye b. El-Bürak (Îmru'1-Kays) b. Sa'lebe. (Annesi
Abdullah b. Gatafan oğullarından) Künyesi Vakidi'ye göre Ebu Salih. Diğerlerine göre Ebu Abdullah.
Bedir ve diğer harplerin hepsine katıldı.
(Faide): Aslında Havvat b. Cübeyr Bedir harbinde bulunmadı. Abdurrahman İbni Ebi Leyla ve diğer
raviler "Bedr'e giderken Safra denen yere varınca inciğine taş isabet edip sakatlandı ve oradan geri
döndü. Rasulullah (s.a.v.) de ona harbe katılmış gibi harp hissesi verdi." derler.1026[634]
Yunus b. Muhamemd, Füleyh b. Süleyman -Damra b. Said -Kays b. Ebi Huzeyfe isnadıyla Havvat b.
Cübeyr'den şöyle dediğini nakleder:
-Hz. Ömer'le beraber hac yoluna çıktık. İçlerinde Ebu Ubeyde b. Cerrah, Abdurrahman b. Avf in da
olduğu bir kafileye katılmıştık. Yol arkadaşları bana haydi şair Dırar'ın şiirlerinden biriyle şarkı
söyle." dediler. Hz. Ömer de "Ebu Abdullah'ı rahat bırakın da gönlünün meyvelerinden kendi
şiirlerinden şarkı okusun!" dedi. Ben seher vakti girene kadar onlara şarkı okudum. Hz. Ömer de
"Ya Havvat artık dilini tut zira seher vaktine girdik. (Ezan vaktine girdik) dedi.1027[635]
Havvat (r.a.) meşhur kahramanlardan biriydi. Kendisinden rivayet edilen hadisler vardır.
Kendisinden de oğlu Salih b. Havvat, Abdurrahman b. Ebi Leyla, Ata b. Yesar ve Büsr b. Said'in
rivayeti vardır.
Buhari onun hadisini Sahih'ine almamış ama "El-Edebu'1-Müfred" adlı eserinde nakletmiştir.
Rivayete göre arap darbı meselindeki Zatu'n-Nihyeyn denen kadın ile münasebet yapan
odur.1028[636]
Zeyd b. Eşlem, Havvat'tan nakleder: Peygamberimizle beraber Merri Zahrân denen yerde
konakladık. Çadırımdan çıkınca baktım kadınlar oturmuş konuşuyorlar. Çok hoşuma gittiler. Hemen
geri dönüp elbisemi değiştirip geldim ve kadınların yanına oturdum. Rasulullah da çadırından çıkıp
geldi ve bana "Ya Eba Abdillah hanımlarla niye oturdun?" dedi. Ben korkup "Ya Rasulullah devem
ürküp kaçtı da onu bağlayacak bir ayak bağı arıyorum." diye yalan söyledim. Abdest bozmaya gidip
geldi. Dönüşünde bana "Deveyin ürkmesi nasıl oldu?" buyurdu sonra yol boyunca beni her
görüşünde bana bu sözleri tekrarladı. Dönüşte mescitte namaz kılıyordu. Peygamberimiz geldi iki
hafif rekat kıldı. Ben de o gitsin diye namazı uzatıyordum. Bana: "Ya Eba Abdullah uzatabildiğin
1025[633] Havvat için bkz: Vakidi, Meğazi 101, 131, 160, 232, 284, 303, 459, 561, 554; İbni Sa'd, Tabakat 3/477; Buhari', Kebir 3/216, 217 no 736; Ensab 1/241, 289,
317, 331
1026[634] İbni Sa'd 3/477; Taberani, Kebir 4/203 tere. 392
1027[635] İbni Hacer, El-İsabe'de bu haberi es-Serrac'ın Tarih'inden aynı isnadla verir 1/457
1028[636] En-Nihyu: Yağ tulumudur. Cahiliye döneminde Ukaz panayırına gitmiş ve orada yağ satan adı Hidayet olan bir kadın görmüş yağ tuluğunun bir ucunu açıp
tadına bakmış sonra bu ucu kadının eline vermiş. Öbür ucunu da açıp güya yağın tadına bakmış ama yine bu ucu da kadının öbür eline verip tut demiş. Sonra da
kadının eteğini açmış. Kadın bıraksa yağ akar korkusu ile sıkıca yağı tutarken o da kadına ilişmiş. İşte bu olay araplar arasında darbı mesel olmuş. Böyle biri için
"Havvat'tan daha şehvetli, Zatı Nihyeyn'den daha cimri daha meşgul."derler.
kadar uzat ben ayakta değilim" buyurup ayrıldı. Ben de özür dileyeyim diye yanına vardım bana
yine aynı şeyi söyeyince ben doğruyu söyledim. Efendimiz de "Allah sana merhamet etsin."
buyurup bundan sonra bana bu konuda hiçbir şey söylemedi.1029[637]
Havvat b. Cübeyr hicri 470 yılında öldü. Bir rivayette de gözü kör olduktan sonra kırk iki yılında öldü
der.998
Buhari el-Edebu'1-Müfred adlı eserinde mevkuf olarak onun "Gündüzün başına uyunan uyku
cahillik. Gündüz ortasındaki uyku güzel huy, sonundaki ahmaklıktır." Hadisini rivayet eder. 1030[638]
Şurahbil B. Es-Sımt1031[639]
Nesebi: Şurahbil b. Es-Sımt el-Esved b. Cebele b. Adiy b. Rabîa b. Muaviye b. Haris b. Muaviye b.
Sevr b. Mürta' b. Kinde. El-Kindî. Künyesi Ebu Yezîd veya Ebu's-Sımt.1032[640]
Kendisinden Peygamberimizle (bir rivayete göre) sohbeti olduğundan sahabeden sayılmıştır.1033[641]
Hz. Ömer, Selman-ı Farisî, Ka'b b. Mürra ve Ubade b. Es-Samit'ten rivayeti vardır. Kendisinden de
Cübeyr b. Nüfeyr, Kesir b. Mürra, Halid b. Ma'dân, Yezid b. Mersed, Mekhul, Salim b. Ebi'1-Ca'd,
Bekr b. Sevâde el-Cüzâmî, Ebu Misbah, Mürra b. Ukbe ve Süleym b. Amir'in rivayetleri
vardır.1034[642]
Buhari der ki: Şurahbil Hımış valisi idi.1035[643] Zaten orayı fetheden de o idi. Şurahbil çok kahraman
yiğit bir süvari idi. Denildiğine göre o Kadisiye savaşına da katılmış idi.1036[644]
Şurahbil -Kindeli bir genç olarak Ridde harbinde gelip Ziyad'a katılmış ve Eş'as b. Kays'a galib
gelmişti.1037[645]
Muaviye onu Sıffeyn savaşından önce Hımıs'tan yanına müsteşar olarak çağırmış idi.1038[646]
1029[637] Taberani, Kebir 4/203, 204 h. No 4146 yg8 İbni Sa'd 7/477
1030[638] Buhari Edebu'l-Müfred h. No 1242; Hakim 3/294
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 380-381
1031[639] Şurahbil için bkz: İ. Sa'd 7/445; Buhari, Kebir 4/248 no 2691; Fesevî, El-Ma'rife 2/311, 312; İ. Ebi Hatem, el-Cerh 4/338 no 1484; Halife, Tabakat 307; Elİstiab
2/141-143; Dineverî, Et-Tıval 121, 12, 159, 160, 170, 171
1032[640] İ. Sa'd dördüncü tabaka 2/687; T. Dımışk 22/457
1033[641] Buhari T. Kebir 4/249'da Cübeyr b. Nüfeyr'den nakleder: Şurahbil'i Hz Ömer'le Zul-Huleyfe'de mekke'ye giderken gördüm. İk rekat kıldı. Bu ne namazı diye
sordum. O da "Ben Peygamberden nasıl gördümse öyle kılarım."dedi (İhram namazı) Bu onun sahabe olduğunu gösterir.
1034[642] Tarihi Dımışk 22/455
1035[643] Tarihi Kebir 4/248
1036[644] İ. Sa'd dördüncü tabaka 2/687; T. Dımışk 22/457, 458
1037[645] T. Dımışk 22/460
1038[646] Tarihi Dımışk 22/462; Üsdü'1-Ğabe 2/362
Şa'bi diyor ki: Hz. Ömer, Şurahbil b. Es-Sımt'ı Medayin'e görevlendirmişti. Babsı Sımt da Şam'da
görevdeydi. Babası Hz. Ömer'e bir mektup yazıp "Sen bize, esirleri çocuklarından ayırmayacaksın,
diye emrediyorsun. Kendin ise benimle oğlumu ayırıyorsun." dedi. Hz. Ömer de babasını oğlunun
yanına gönderdi.1039[647]
Yezid b. Adirrabih el-Hımsî "Şurahbil kırkıncı yılda öldü." diyor. 1040[648]
Hz. Ali B. Ebi Talib (R.A.):1041[649]
Nesebi: Ali b. Ebi Talib (Abdu-Menaf) b. Abdu'l-Muttalib b. Haşim b. Abdi Menaf b. Kusay Annesi
Fatıma binti Esed b. Haşim b. Abdi Menaf... Ebu Talib'in amca kızı. Muhacir kadınlardan olup
Peygamberimizin sağlığında Medine'de vefat etti.
Amr b. Mürra'nın Ebu'l-Buhterî aracılığıyla Hz. Ali'den naklettiği
-Annem Fatıma'ya "Sen Rasulullah'ın kızı (gelinin) Fatıma'nın su taşıma ve dışarı işlerine gitmeye
yardım et, o da senin un öğütme ve hamur yoğurma işine yardım etsin."1042[650] sözü annesi
Fatıma'nın Medine'de öldüğünü göstermektedir.
Hz. Ali Peygamberimizden çok hadis rivayet etmiş, Kuran'ı ona arz edip ona Kuran'ı okutturmuştur.
Kendisine de Ebu Abdurrahman es-Sülemî, Ebu'l-Esved ed-Düelî ve Abdurrahman b. Ebi Leyla
Kuran'ı arz etmişler (o da dinlemiş)'tir.
Hz. Ali'den rivayette bulunanlar şunlardır:1043[651]
l- Ebu Bekir
2- Ömer
3- Oğulları Hasan
4- Hüseyin b. Ali
5- Muhammed b. Ali
1039[647] T. Dımışk 22/461
1040[648] T. Dımışk 22/463
1041[649] İbni Sa'd 2/337, 3/19, 6/12; İ. Ebi Şeybe 13/15724, 15731, 15781, 15788; Müsned-i İmamı Ahmed 1/75, İlel 79, 180, 187, 293, 337; Darami tere. 233,
568, 828; Buhari T. Kebir 6/no 2343, T. Sağir (fihris); Fesevî, el-Ma'rife (fihris)
Hz Ali hakkında kaynaklar buraya alınamayacak kadar çoktur. Ona dair bilgiler verilirken zaten kaynaklarına işaret edilecektir.
1042[650] Üsdü'1-Ğabe 5/517; Belazuri, Esnabul Eşraf. Bu haberin isnadında kopukluk vardır. Zira Ebu'l-Buhteri kesinlikle Hz Ali'ye yetişmemiştir.
1043[651] Zehebi pek azını aldığı için isim listesini İbni Asakir'den veriyorum.
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 382-383
6- Ömer b. Ali
7- Abdullah b. Mes'ut
8- Abdullah b. Ömer
9- İbni Abbs
10- Abdullah b. Ca'fer
11- Abdullah b. Zübeyr
12- Ebu Musa
13- Ebu Said el-Hudrî
14- Ebu Rafi'
15- Suheyb
16- Eyd b. Erkam
17- Cabir
18- Ebu Ümame
19- Cerir b. Abdullah
20- Ebu Süreyha
21- Huzeyfe b. Esed
22- Ebu Hüreyre
23- Sefine
24- Ebu Cuheyfe
25- Cabir b. Semura
26- Amr b. Hureys
27- Ebu Leyla
28- Berâe b. Âzib
29- Umara b. Rûbiye
30- Bişr b. Suhaym
31- Ebu't-Tufeyl
32- Abdullah b. Sa'lebe
33- Tarik b. Şihab
34- Tarık b. Eşyem
35- Abdurrahman b. Ebzâ
36- Mervan b. Hakem
37- Bişr b. Suheym el-Ğifarî
38- Şeddad b. El-Had
39- Abdullah b. Haris
40- Said b. Müseyyeb
41- Mes'ud ez-Zürakî
42- Kays b. Ebi Hazim
43- Ubeyde es-Selmanî
44- Alkame b. Kays
45- Esved b. Yezid
46- Mesruk b. El-Ecda'
47- İbni Ebi Leyla
48- Haris b. Süveyd
49- Ebu Abdurrahman es-Sülemî
50- Ahnef b. Kays
51- Kays b. İbâd
52- Ebu'l-Esved ed-Deylî
53- EbuRacâ el-Utaridî
54- Haris b. Abdullah el-A'ver
55- Abdullah b. Huneyn
56- Esbağ b. Nebate
57- Cüray b. Küleyb
58- Huceyye b. Adiy
59- Ebu Zebyan Husayn b. Cündüb
60- Husayn b. Kabisa
61- Husayn b. Münzir er-Rakkaşî
62- Rıbî b. Hıraş
63- Ebu Meryem Zir b. Hubeyş
64- Ebu Süleyman Zeyd b. Vehb
65- Ebu Ubeyd Sa'd
66- Said b. İlâka
67- Şüreyh b. Nu'man
68- Şüteyr b. Şekel
68- Şüreyh b. Hâni
69- Sakîk b. Seleme
70- Asım b. Damra
71- Amir b. Şürahîl
72- Abis b. Rabîa
73- Ebu Ma'mer Abdullah b. Sahbera
74- Abdullah b. Seleme
75- Ebu'l-Buhteri ve daha pek çok tabiin.
Hz. Ali ilk müslümanlardan Bedir başta olmak üzere bütün savaşlarda bulundu. Künyesi (Ebu'l-Hasen'den başka Peygamberin taktığı) Ebu Turab'dır.
Abdulaziz b. Ebi Hazim babası Ebi Hazim yoluyla Sehl b. Sa'd'dan naklediyor: Mervan ailesinden bir adam Medine'ye vali atanmıştı. Beni çağırıp Hz. Ali'ye sövmemi emretti, kabul etmedim. O da "Madem sövmeyi kabul etmiyorsun1044[652] o zaman Allah Ebu Turâb'a (tozluğa) la'net etsin." de!" dedi. Sehl der ki: Hz. Ali'nin bu "Ebu Turab"dan daha hoşuna giden bir isim yoktu. Bununla çağırılmaya sevinirdi. Bu vali Sehl'e: "O zaman bize onun hikayesini anlatı. Peygamber ona niye "Ebu Turab" demişti." dedi. Sehl de şöyle anlattı:
-Rasulullah (s.a.v.) Fatıma'nın evine gelmişti. Ali'yi göremeyince "Amcaoğlun nerede?" dedi. "O benim yanımda öyle uykusu uyumayıp çıktı gitti." dedi. Aralarında bir mesele olmuş ve birbirine öfkelenmişlerdi. Peygamber (s.a.v.) adamın birine "Git de onun nerede olduğuna bir bak!" dedi. Adam gidip geldi ve "Ya Rasulullah o mescitte ve Ali tozlanmıştı. Rasulullah (s.a.v.) bir yandan
1044[652] Matbu nüshada bu kelime (Eteyte) olarak dizilmiş. Biz kaynaklardakine göre terceme ettik.
ondaki toprağı siliyor, bir yandan da "Kalk! Ya Eba Turâb! Kalk yâ Ebâ Turab!" diyordu.1045[653] Bu
hadisi Müslim rivayet ediyor.
Ebu Raca el-Utaridî der ki: Ben Hz. Ali'yi yaşlılığında başının tüyler dökük, çok sık kıllı sanki keçi
derisi giymiş gibi, geniş karınlı orta boylu gür sakallaı biri olarak gördüm.1046[654]
Sevade b. Hanzala da "Ben Hz. Ali'yi sakalını kınayla sarıyla boyamış halde gördüm." der.1047[655]
Muhammed b. El-Hanefiyye der ki: Hz. Ali bir defa kına yaktı sonra onu terk etti.1048[656]
Şa'bî'den de "Hz. Ali'yi gördüm. Saçı ve sakalı bembeyaz sanki pamuk idi." dediği nakledilir.1049[657]
Yine Şa'bi "Hz. Ali'yi ak sakallı biri olarak gördüm. Ondan daha gür sakallı birini görmedim. Başının
saçları ise aklı karalı ve incelmiş haldeydi.1050[658]
Ebu İshak eş-Şirazi der ki: Hz. Ali'yi hutbe okurken gördüm. Üzerinde bir don bir gömlek vardı.
Şakakları ve alın üstü dazlak, iri karınlı, saç ve sakalı ağarmış biri idi.1051[659]
Ebu Ca'fer el-Bâkır anlatıyor: Hz. Ali Esmer ama koyu esmer koyu iri gözlü orta boylunun kısaya
yakın görüntüde olan biri idi. (İnce incikli, güreştiği herkesi yenmiş biri idi.)1052[660]
İslam Oluşu
Urve "Hz. Ali (r.a.) henüz sekiz yaşındayken müslüman oldu!" der.1053[661]
Hasen b. Zeyd b. El-Hasen ise "Hz. Ali dokuz yaşlarında müslüman oldu." diyor.1054[662]
El-Muğira der ki: "Hz. Ali müslüman olduğunda on dört yaşında idi."1055[663] Bu rivayeti Muğira'dan
Cerir nakleder.
1045[653] Buhari, Menakıb 3703, 441, 6204, 6280; Müslim Fazailu's-Sahabe 2409; Beyhaki, S. Kübra 2/446; Tarihi Dımışk 42/17; Hakim Ulumu'l-Hadis 261; El-İstiab
3/54; Belazuri 2/346
1046[654] İbni Sa'd 3/26; Tarihi Dımışk 42/17; Hakim, Ulumu'l-Hadis 261; El-îstiab 3/54; Belazurî 2/346
1047[655] İbni Sa'd 3/26; Belazuri, Ensab 2/361
1048[656] Belazuri, Ensab 2/361; İbni Sa'd 3/26; Sıfatu's-Safve 1/308
1049[657] İbni Sa'd 3/27; T. Dımışk 432/20
1050[658] İbni Sa'd 3/25; Tarihi Dımışk 42/20; Tab. Kebir 1/94 no 157
1051[659] T. Dımışk 42/21; Fesevi el-Ma'rife 2/261; Tab. Kebir 1/95; İbni Sa'd 3/25; Taberani Kebir 1/93; Belazurî, Ensab 2/360, 361
1052[660] İbni Sa'd 3/27; İstiab 357; T. Bağdad 1/135; T. Dımışk 42/24, 25; Sıfatu's-Safve 1/308; Taberi 3/161; Taberani Kebir 1/94; Belazuri Ensab 2/366
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 383-385
1053[661] Taberani,, Kebir 1/95 h. No 162; Buharı, Kebir 2/259; T. Dımışk 42/25
1054[662] İbni Sa'd 3/21; T. Dımışk 42/26
1055[663] Tarihi Dımışk 42/26
İbni Abbas (r.a.)'tan "İlk müslüman olan kişi Ali (r.a.)'tır." dediği kesindir.1056[664]
Muhammed el-Karazî'den şöyle dediği anlatılır: İlk İslama giren kişi Hatice (r.a.)'tır. Erkeklerden ilk
müslüman olan Ebu Bekir (r.a.) ile Hz. Ali'dir. Ebu Bekir müslüman olduğunu ilk ilan eden kişidir. Hz.
Ali ise babasından çekindiği için müslüman olduğunu saklıyordu. Nihayet Ebu Talib ona rastlamış ve
"Müslüman oldun mu?" diye sormuş. O da "Evet" deyince Ebu Talib ona "Amcayın oğlunu destekle
ona yardım et!" demiştir. Yoksa Hz. Ali Ebu Bekir'den önce iman etmiş idi.1057[665]
Sancaktar
Katâde der ki: Bedir savaşında diğer savaşlarda Peygamberin sancaktarı daima Ali idi.1058[666]
Ebu Hüreyre ve diğerleri anlatıyor: Hayber savaşında Peygamber (s.a.v.) ashabına "Sancağı Allah ve
Rasulünün kendisini sevdiği, kendi de Allah'ı ve Rasulünü seven birine vereceğim. Allah fethi onun
eliyle nasip edecek." buyurdu. Hz. Ömer der ki: O gün bu hadisi duyana kadar idareciliği
sevmemiştim. Sonra Peygamber (s.a.v.) Ali'yi çağırıp ona verdi. Hadisin gerisini Ebu Hüreyre anlattı.
Bu haber Hayber savaşı ile ilgili bölümde çeşitli rivayetleri ile bahsedilmiştir.1059[667]
Muhammed b. Abdurrahman b. Ebi Leyla -Minhal isnadıyla Abdurrahman1060[668] b. Ebi Leyla'dan
nakleder: Babam Abdurrahman b. Ebi leyla geceleri Hz. Ali ile sohbet ederdi. Hz. Ali yazlık elbiseyi
kışın, kışlık elbiseyi yazın giyebilen biriydi. Babama "Bunu Ali'den bir sor sana" demişler. O da
sormuş. Hz. Ali de: "Ben Hayber savaşında göz ağrısına tutulmuştum. Rasulullah beni çağırtmıştı. Ya
Rasulallah, ben göz ağrısına yakalandım, dedim. Rasulullah gözlerime "tuh" deyip ardından
Allah'ım ondan üşümeyi de sıcaklamayı da kaldır!" diye dua etti. O günden beri bir daha ne
soğuktan ne de sıcaktan etkileniyorum." dedi.1061[669]
Cürayr, Muğira isnadıyla Ümmü Musa'dan nakleder: Ben Hz. Ali'yi "Rasulullah (s.a.v.)'in başımı
mesh edip gözlerime tükürmesinden sonra bir daha göz ağrısı ve baş ağrısına uğramadım." derken
duydum.1062[670]
Muttalib b. Ziyad, Leys- Ebu Ca'fer isnadıyla Cabir b. Abdillah'tan naklediyor:
1056[664] Abdurrezzak Musannef 5/325, 11/227 h. No 20392; İstiab, Nesaik 8409, 3/31; T. Dımışk 42/36; Tirmizi, Zeyd b. Erkam'dan 3734; İ. Ebi Şeybe 14/314;
Nesai, Kübra 5/106 no 8392
1057[665] İstiab 3/29; Tarihi Dımışk 42/44
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 386
1058[666] İbni Sa'd 3/23; Belazuri Ensab 2/348
1059[667] Buhari, Meğazi 4210, 2942-3701; Müslim 2405 (33); Ensab 2/347; Müslim 2406; T. Dımışk 42/82; Nesai Sünen-i Kübra 5/111 no 8402; Nesai hadisi Sa'd, Hz
Ali, Bürayde el-Eslemî, Sehl b. Sa'd, İmran b. Husayn Hz Hasan b. Ali'den de nakleder. İbni Asakir ise bütün varyantlarını da rivayet eder.
1060[668] Metinde Abdullah yazılı ki yanlıştır. Doğrusu İmam Ahmed'in ve diğer kaynakların dediği gibi Abdurrahman'dır.
1061[669] Müsned-i Ahmed 1/99133; Tarihi Dımışk 42/105, 106; Nesai S. Kübra 8401
1062[670] Müsned 1/78, 99, 133; T. Dımışk 42/109
-Hayber savaşında Hz. Ali kale kapısını söküp sırtına aldı kenara bıraktı. Müslümanlar da kapının
üzerinden merdiven gibi üzerine çıkıp Hayber'in bu kalesini fethettiler. Daha sonra kapıyı yerine
koymak için uğraştılarsa da kaldıramadılar. Ancak kırk kişi gelip yerine koyabildi.1063[671] Bu rivayeti
Süddi'nin kızının oğlu olan İsmail (b. Musa) Muttalib'den rivayet eden tek kişidir.
İbni İshak "el-Meğazi" adlı eserinde Abdullah b. El-Hasen, ailesinden biri aracılığıyla Rasulullah
(s.a.v.)'in hizmetçisi Ebu Rafi'den bu konuda şunu nakleder: Rasulullah (sava), Hz. Ali'ye Hayber
günü bayrağı verip savaşa yolladığında ben de Ali ile gitmiştim. Kaleye yaklaştığımızda kale halkı
onunla savaşa çıktı. Yahudilerden biri kılıcıyla ona vurunca Hz. Ali'nin kalkanının bağı kopup elinden
fırlayıp çıktı. Hz. Ali kaledeki kapılardan birini söküp onu kalkan gibi kendine siper edip korundu.
Kalenin fethini rabbimiz bize nasib edinceye kadar kapı elinde kaldı. Fetih olunca elinden attı. Biz
gördüğüm kadarıyla sekiz kişiydik. Bu kapıyı yerinden çevirmek istedik ama çevirmeye gücümüz
yetmedi.1064[672]
Ğunder, Avf -Meymun (Ebu Abdillah) isnadıyla hem Berâe b. Âzib hem de Zeyd b. El-Erkam
(r.a.)'tan, Rasulullah (s.a.v.)'in Hz. Ali'ye "Sen bana göre, Harun (as)'in Musa (as)'a göre durumu
gibisin. Şu kadar ki sen Peygamber değilsin." buyurdu.1065[673] Ebu Abdullah Meymun "Sadûk"
dereceli biridir.
Bükeyr b. Mismâr, Amir b. Sa'd yoluyla babası Sa'd b. Ebi Vakkas'tan naklediyor: Muaviye b. Ebi
Süfyan Sa'd'a (Hz. Ali'ye sövmesin söylemiş o da reddetmişti)
-Ebu Turab'a seni sövmekten alakoyacak ne oldu? dedi. Sa'd da: "Rasulullah (s.a.v.)'in onun
hakkında söylediği üç şey var ki ben onları hatırladıkça asla ona sövmeyeceğim. O şeylerden bir
tanesinin benim olması deve sürülerim olmasından daha iyi olurdu.
1- Bir keresinde bir gazaya giderken Rasulullah onu kendi yerine vekil bırakmış idi. Ali de "Yâ
Rasulullah beni (cihaddan alakoyup) kadın ve bebeklerle beraber harpten geri mi koyuyorsun?"
dedi de Nebi (s.a.v.) de ona "Benim yanımda Musa'nın yanındaki Harun'un yerindeki bir
mevkide olmaya razı değil misin. Ne var ki benden sonra peygamber yoktur." buyurdu.
2- Ben Hayber günü Peygamberimizi "Bu sancağı Allah'ı ve Peygamberini seven, Allah ve
Peygamberi de onu seven birine vereceğim." buyururken duydum. Hepimiz onu alma yarışına
girdik. Nebi (s.a.v.) ise: "Ali'yi çağırın!" buyurdu. Ali gözleri ağrıyarak getirildi. Rasulullah (s.a.v.)
onun gözüne tükürdü ve sancağı ona verdi. Allah da fethi onun elinde nasib etti.
3- "Gelin çocuklarımızı ve çocuklarınızı çağıralım... Sonra Allah'a yalvararak Allah'ın lanetini
yalancılara dileyelim." (Nisa 61) ayeti nazil olduğu zaman, Ali'yi, Fatıma'yı, Hasen'i ve Hüseyin'i
çağırıp "Allah'ım işte bunlar ailemdir." buyurmuştu.1066[674]
1063[671] İ. E. Şeybe 12/85; Vakidi, Meğazi 2/655; Tarihi Dımışk 42/111; Rivayetin ifrad olduğunu Zehebi söylüyor. Zaten mübalağasından belli.
1064[672] Beyhaki Delail 4/212; İbni Hişam 3/290; Tarihi Dımışk 42/110; Vakidi, Meğazi 2/655
1065[673] İbni Sa'd 3/24, 25; Belazuri, Ensabu'l-Eşraf 2/349 (Esma bt. Umeys'ten); Nesai, Kübra 5/120; İ. Ebi Şeybe 12/61
1066[674] Müslim 2404 (32); Tirmizi 3808; Nesai, S. Kübra 5/107, 122 Tarihi Dımışk 42/111, 112, 113; Müsned 1/173, 175, 182, 184. Ebu Ya'la Müsned 2/698, 809,
718; İbni Ebi Şeybe 12/60
Hadis'in ravisi Bükeyr b. Mismâr'ı İmam Müslim "Hüccet" kabul ediyor. Tirmizi sahih garib der.
İbrahim b. Münzir el-Cizamî der ki: Bize İbrahim b. Muhacir b. Mismar, babası Mismar -Amir b. Sa'd isnadıyla babası Sa'd (r.a.)'tan şöyle nakleder: Sa'd der ki: Ama Vallahi ben -Mekke ile Medine ara-sındaki -Gadir Hum vadisinde Rasulullah (s.a.v.)'in pazu altlarından tutarak Hz. Ali'ye "Ey insanlar veliniz kim?" deyince onların "Allah ve Rasulu!" dediklerini, onun da "Ben kimin velisi isem Ali de onun velisidir. Allah'ım onu veli kabul edene sen veli ol, ona düşman olana da düşman ol!" dediğini duydum.1067[675] (Sa'd gerisini üstteki gibi anlattı.)
Ravi İbrahim'e Nesai (zuafasında) zayıf bir ravidir der.
Enes b. Malik (r.a.)'tan naklolunduğuna göre, Nebi (s.a.v.) kızı Fatıma (r.a.)'ya (Ali'ye verdiği zaman Hz. Fatıma biraz isteksiz görünüp "Beni geniş karınlı gözü suluya mı vereceksin!" deyince) Nebi (s.a.v.) "Ben seni ashabın huyu en yumuşağı, islam olmada en kıdemli, ilimce en ileri olan biriyle evlendiriyorum." buyurdu. Bu haberin benzerini Câbir'i Cu'fî'de İbnu Bürayde aracılığıyla Bürayde'den rivayet eder. Cabir-i Cufî "metruk" bir ravidir.1068[676]
El-Eclah el-Kindî Abdullah b. Bürayda aracılığıyla babası Bürayde'den naklediyor:1069[677] Rasulullah (s.a.v.) Hz. Ali ve Hz. Halit b. Velid'e birer müfreze vererek Yemen'e yollamıştı. Onlara "Bir araya gelirseniz komutan Ali'dir. Yoksa herkes birliğinin komutanıdır." buyurmuştu. Düşmanla karşılaşıp müşrikleri yendik. Onlardan esirler aldık. Ali bunlardan bir kadını kendine almıştı. Halid b. Velid de bir mektup yazıp benimle Peygambere gönderdi. İçinde Ali'ye hakaret yapıp şikayette bulunuyor ve bana da Nebi (s.a.v.)'e Ali hakkınnda fırsat eline geçmişken yapacağını yap, demişti. Ben Nebi (s.a.v.)'e gelince mektubu okudum ve Ali'ye verip veriştirdim. Baktım ki Peygamberin yüzü değişmiş. "Burası sığınılıp af istenecek bir makam. Beni bir adamın (Halid'in) emrine verip gönderdin. Ona itaat etmemi de emrettim. Bu yüzden onun bana verdiği görevi itaat olsun diye size tebliğ ettim." dedim. Bunun üzerine Nebi (s.a.v.) de: "Ya Bürayde "Ali'yi kötüleyip durma! Zira o benden, ben de ondanım. O benden sonra sizin velinizdir." buyurdu.1070[678]
A'meş, Sa'd b. Ubeyde -Abdullah b. Bürayde isnadıyla Bürayde'den Nebi (s.a.v.) Efendimizin "Ben kimin velisi isem Ali de onun velisidir." buyurduğunu nakleder.1071[679]
Ğunder der ki: Bize Şu'be -Meymun Ebu Abdullah'tan Zeyd b. Erkam (r.a.)'ın şöyle dediğini haber verdi: Nebi (s.a.v.): "Ben kimin velisi isem Ali de onun velisidir." buyurdu.1072[680]
1067[675] Belazuri, Ensab 2/356; Tarihi D42/114. Çeşitli isnadlarla Tirmizi 3718; Müsned 1/84, 118, 119, 152; İbni Hibban (Mevarid) 2262; Taberani, Kebir 3/199, 4/207, 208, 5/185, 191, 192, 217, 221, 231, 12/99, 19291; Hakim 3/110, 134, 371; İ. Mace 121; İ. Ebi Asım 2/604, 605, 606, 607; İ. Ebi Şeybe 12/57, 59, 60, 61, 68; Tahavi, Müşkil h.no 1768; Ebu Nuaym Hilye 4/23, 5/27; Hasais 44, 48, 51; Nesai Kübra 5/107 h. No: 8397'de bunu Muhammed b. Halid -Musa b. Ya'kub -Muhacir b. Mismar -Aişe bt. Sa'd b. Ebi Vakkas yolu ile nakleder. Zehebi'nin bahsettiği ravi burada yoktur. Buradaki Musa b. Ya'kub zayıftır. Ama bu za'fın metne etkisi yoktur.
1068[676] Müsned 5/26; Adurrezzak 5/490 h. No 9783; Taberani, Kebir 1/94 h. No 156; Belazuri, Ensab 2/354, 362; T. Dımık 42/131, 132; Cabir-i Cu'fî'nin rivayeti de buradadır. İ. Ebi Şeybe 12/83
1069[677] Parantez arası mananın iyi anlaşılması için kaynaklardandır.
1070[678] Müsned 5/356, 359; Tarihi Dımışk 42/490; Tirmizi (kısaca) 3796
1071[679] Müsned 5/561; Tarihi Dımışk 42/182; İbni Ebi Şeybe 12/57; Taberani 5/185, 2127; İ. Ebi Asım 2/603, 644; Hasais 44; Belazuri Ensab 2/357
1072[680] Nesai, Kübra 5/130 no 8464; İ. Ebi Şeybe 12/78; Müsned 1/84, 118, 152, 331, 4/281, 268, 270, 272, 5/347, 366, 419; Hakim 3/110; Tahavi, Müşkil 1765;
Bu sahih bir hadistir.1073[681]
Ebu'l-Cevvâb, Yunus b. Ebi İshak babası aracılığıyla Berâe b.
PrAzib'ten naklediyor: Rasulullah biri sağ yoldan diğeri sol yoldan giden iki müfrezeyi gazaya gönderdi. Birinde Ali (r.a.) diğerinde Halit b. Velid (r.a.) komutandı. Nebi (s.a.v.) onlara, "Savaş olacak olursa komuta Ali'dedir." buyurdu. Hz. Ali harp olunca oradaki bir kaleyi fethedip esirlerden cariyenin birini kendisine aldı. Halid b. Velid bu olayı bir mektupla Rasulullah (s.a.v.)'e bildirdi. Rasulullah (s.a.v.) mektubu okuyunca "Sen, Allah ve Rasulünü seven Allah ve Rasulünün kendisini sevdiği bir zata ne diyorsun?" dedi. Berae der ki: Ben de "Allah'ın gazabından Allah'a sığınırım." dedim. Ravi Ebu'l-Cevvab pika bir ravidir. Hadisi Tirmizi rivayet edip: "Bu hadis hasen derecelidir." diyor.1074[682]
Ben Ebu'l-Meâlî Ahmed b. İshak'tan kıraeten size Feth b. Abdullah b. Muhammed haber verdi ki (ravi tahvili), ve bize Yahya b. Ebi Mansur ve bir grup alim icazeten haber verdiler ki, bize Ebu'l-Futuh Muhammed b. Ali b. El-Celacilî (öbür senetteki ile beraber) haber verdiler ki: Bize Ebu'l-Kasım Hibetullah b. Hüseyn el-Hasib -Ebu'l-Hüseyin Ahmed b. Muhammed b. En-Nakûr -İsa b. Ali b. El-Cerrah imla yoluyla üç yüz seksen yılında Ebu'l-Kasım Abdullah b. Mu-hammed'den, o da Süveyd b. Said -Şerik -Ebu İshak yoluyla Hubsîy b. Cenâde'den Rasulullah (s.a.v.)'i şöyle duydum dediğini naklederler: "Ali benden ben Ali'denim. Benim yerime ben yahut Ali öder." Bu hadisi İbni Mace'de Süveyd'den nakleder. Tirmizi ise onu, İsmail b. Musa -Şerik silsilesiyle nakledip "Sahih, ğarib" bir hadistir, der. Yine
bu hadisi Yahya b. Adem İsrail yolu ile İsrail'in dedesinden rivayet eder. Nesai de bu hadisi "Hasais"inde nakleder.1075[683]
Ca'fer b. Süleyman ed-Dubaîy, Yezid er-Raşek -Mutarrif b. Abdullah yoluyla İmrân b. Husayn (r.a.)'tan şöyle rivayet eder: Rasulullah (s.a.v.) bir müfrezeyi cihada yolladı ve başlarına Hz. Ali'yi tayin etti. Müslümanlar bir seferden veya bir gazadan gelirlerse evlerine gitmeden önce doğruca Rasulullah'a gelip ziyaret ederler ve yolculukta geçen olayılar anlatırlardı. Hz. Ali bu seferde bir cariyeyi kendine almıştı. Arkadaşlarından dört kişi bu cariye olayını Peygambere haber vereceğiz diye kesin sözleştiler. Müfreze cihaddan gelip Nebi (s.a.v.)'in huzuruna gidip yolculuklarını anlattılar. Bu dörtten biri kalkıp "Ya Rasulullah! Ali bir cariye ile cinsi temasta bulundu." dedi. Rasulullah yüzünü öte çevirdi. Sonra üçüncüde aynı şeyi tekrarladı. Ardından dördüncü şikayetini
Tarihi Dımışk 42/218
1073[681] Bunların hepsi tek rivayettir. Bu hadise hadis ehli arasında öadir-i Hum hadisi denir. Rasulu Ekram (s.a.v.) Veda haccı dönüşü Cuhfe'ye yakın bir vadi olan Gadir Hum'a gelip orada ikamet etmiş, sonra ashabına orada bir hitabede bul jp: "Sanki! ben da'vet edildim de daveti kabul ettim. Ben size önemli iki şey bırakıyorum. Biri diğerinden daha büyük: Allah'ın kitabı ve neslim ailem. Benden sonra, bana nasıl halef olacağınıza iyi dikkat edin. Zira bu ikisi (kıyamette) havuzun başına gelene kadar bir birinden ayrılmayacak. Allah benim velim ben de bütün müminlerin velisiyim." buyurup Ali (r.a.)'ın elini tuttu ve "ben kimin velisi ..." hadisini söyledi. Bu hadis pek çok sahabe tarafından nakledilir. Ve Şia'nın siyasi liderlik için en çok kullandığı hadislerdendir. Bu yüzden kimileri "Bu hadis uydurmadı. Zira Ali veda haccına giderken Yemen'de idi, oradan geldi" derlerse bu işe yaramaz bir laftır. Zira olay hac dönüşündedir. Ancak velilik tam anlamıyla bildiğimiz "veli" olmadır. Her mümin müminin velisidir.
1074[682] Tirmizi, Menakıb 3809. Bu üstteki haberin değişik ravilisidir. Tarihi Dımışk 42/196; İbni Ebi Şeybe 12/79
1075[683] Rivayet Zehebi'nindir. Tirmizi 3719; Nesai, Hasais 61 no 23; S. Kübra 5/128; Miisned 4/164, 165; İ. Mace 119; Taberani, Kebir 4/19, 20; İbni Ebi Şeybe 12/59; İbni Ebi Asım 2/564, 598
yaptı. Peygamber (s.a.v.) onlara öfkeyle dönüp "Siz Ali'den ne istiyorsunuz. Ali benden, ben ondanım. O benden sonraki müminlerin hepsinin velisidir." buyurdu.
Bu hadisi İmam Ahmed Müsned'inde, Tirmizi Cami'inde, Nesaî de Sünen'inde rivayet ediyorlar. Tirmizi "Bu hadis hasen dereceli bir hadistir." diyor.1076[684]
Ka'b b. Ücra (r.a.)'ı kızı Zeyneb (kocası) Ebu Said el-Hudrî'den naklediyor: Bir sefer dönüşü insanlar Hz. Ali'nin sertliğinden şikayetlenmişlerdi. Rasulullah (s.a.v.) aramızda ayağa hitabet için kalkıp "Ali'yi şikayet etmeyin. O Allah'ın zatı veya Allah yolunda sertçedir." buyurdu. Hadisi Sa'd. İshak ile amcasının oğlu Ebu Ka'b künyeli Süleyman b. Muhammed halaları olan Zeyneb'ten rivayet edi-yorlar.1077[685]
Amr b. Şâs el-Eslemî'den şöyle anlatılır: Hz. Ali'yle Yemen'e gitmistim bana bazı cefa çektirdi. Gelişimde bunu sağda solda anlattım…
Efendimize ulaşmış. Mescide girince bana keskince baktı ve "Bana eza ettin." buyurdu. Ben "Sana ezadan Allah'a sığınırım." deyince "Ali'ye eziyet eden bana eziyet eder." buyurdu.1078[686]
Fıtr b. Halife, Ebu't-Tufeyl'den rivayet eder: Hz. Ali insanları geniş meydanda topladı. Sonra nlara "Allah adına, Peygamber (s.a.v.)'i Gadir Hum'da kalkıp irad ettiği hutbeyi duyup belleyenlere yemin veriyorum şahitlik yapsınlar!" dedi. Pek çok sahabe ayağa kalkıp Peygamberimizin Ali'nin elinden tutarak söylediği şu hutbeyi duyduğuna şahitlik etti: Nebi (s.a.v.) ashabına "Benim müminlere canlarından daha önemli olduğumu biliyor musunuz?" dedi. "Evet ya Rasulallah!" dediler, (s.a.v.) de: "Ben kimin velisi isem işte şu da onun velisidir. Allah'ım onu veli edinene veli ol, düşman olana düşman ol." buyurdu. Sonra Zeyd b. Erkam (r.a.) bana "Ben Peygamberi ona böyle söylerken duydum." dedi.1079[687]
Şu'be Seleme b. Küyeyl'den nakleder: Ebu't-Tufeyl'den nakleder: Ebu't-Tufeyl'i Sürayha ya da Zeyd b. Erkam'dan (şüphe ravi Şu'be'nindir.) Nebi (s.a.v.)'in "Ben kimin velisi isem Ali de onun velisidir." buyurduğunu duyduğunu nakleder. Tirmizi buna "hasen" deyip "sahih" demez. Zira Şu'be bu hadis Meymûn Ebâ Abdullah isnadıyla Zeyd b. Erkam'dan aynen bu tarz bir hadis nakleder. Anlaşılan o ki bu hadisin Şu'be'de iki ayrı tariki var. Öbür birincisi Bündar onu Gunder aracılığıyla Zeyd b. Erkam'dan nakleder.1080[688]
Kamil Ebu'1-Ulâ, Habib b. Ebi Sabit -Yahya b. Ca'de isnadıyla Zeyd b. Erkam'dan: "Rasulullah (s.a.v.)'in hac dönüşü Gadir Hum'a geldiklerinde Hz. Ali'ye "Ben kimin velisi isem Ali de onun velisidir." buyurduğunu anlatır.1050
1076[684] Müsned 1/331, 4/438, 5/356; Tirmizi 3796; Hakim 3/110, 111; Nesai, S. Kübra 5/132 no 8474; Tarihi Dımışk 42/197, 198; İbni Ebi Şeybe 12/79, 80; İbni Hibban, Mevarid 2203; Tarihi Dımışk 42/197; İbni Mace no 119
1077[685] Müsned 3/86; Hakim 3/134; Ebu Nuaym Hilye 1/68; Tarihi Dımışk 42/199, 200; Beyhaki, Delail 5/398
1078[686] Müsned 3/483; Beyhaki, Delail 5/394, 395; T. Dımışk 42/201, 202, 203
1079[687] Neai, S. Kübra 5/134 no 8478. Bu 11 dipnot öncesinde geçen hadis olduğu için tekrara lüzum görmedim.
1080[688] Tirmizi 3797; Nesai, S. Kübra 5/131 no 8469; Tarihi Dımışk 42/215, 218 1050 Tarihi Dımışk 42/211
Buna benzer bir rivayeti de Yezid b. Ebi Ziyad, Abdurrahman b. Ebi Leyla isnadıyla onun meydanda Hz. Ali'nin insanlara ant vererek bu hadisi sorduğunu nakleder. Yine buna benzer bir haberi Abdullah b. Ahmed babası Ahmet b. Hanbel'in Müsned'inde Simâk b. Ubeyd, İbni
Ebi Leyla isandıyla rivayet eder. Bu haberin bir başka yolları daha var ki onu da Hafız İbni Asakir "Tarih-i Dımışk" adlı eserinde Hz. Ali'nin terceme-i Hâlinde uzun uzun verir. Bunlar bir birini doğrultacak cinsten rivayetlerdir.1081[689]
Hammad b. Seleme, Ali b. Zeyd b. Ced'ân ve Ebu Harun ikilisi Adiyy b. Sabit yoluyla Berâe b. Azib (r.a.)'tan nakleder: (Veda haccı dönüşü) Rasulullah (s.a.v.)'le beraber Gadir Hum'da iki ağacın altına yayılıp oturmuş idik. İnsanlara "Toplanın!" diye dellal çağırtıldı. Rasulullah (s.a.v.)'i Hz. Ali'nin elinden tutarak onu sağ tarafında durdurup "Ben her mümine canından daha aziz değil miyim?" buyurdu. "Tabi!" dediler. O da "İşte şu Ali de benim velisi olduğum insanların velisidir. Allah'ım onu veli edinene sen veli ol, ona düşman olana sen düşman ol." buyurdu. Hz. Ali'ye rast gelen Hz. Ömer "Mübarek olsun yâ Ali sen her vakit erkek olsun kadın olsun her insanın velisi oldun." dedi. Bu hadisi Abdurrezzak, Ma'mer yoluyla Ali b. Zeyd'den nakleder.1082[690]
Ubeydullah b. Musa ve diğer bir ravi, İsa b. Ömer el-Kârî -Es-Süddî isnadıyla Enes b. Malik (r.a.)'tan şöyle rivayet ediyor: Rasulullah (s.a.v.)'e (avlanılmış kuşlar hediye edilmişti. Onları ashabına bölüştürüp bir tanesini ayırdı ve "Allah'ım şu anda yanıma en sevdiğin kulunu getir de benimle beraber yesin." diye dua etti. Ali de çıka geldi ve kuşu yediler.1083[691]
Bu kuş hadisinin Enes (r.a.)'tan rivayet edilen pek çok kolları var ama çoğunun isnadında hadis otoriteleri isnadı tenkit ettiler. Bunlardan kimileri de Sünen kitaplarına girecek seviyededir. Bunlar arasında senetçe en tatmin edici olanı Müslim'in üstadı olan Katun b. Nüseyr'in^ şu rivayetidir:
-Bize Ca'fer b. Süleyman, Abdullah b. El-Müsennâ -Abdullah bi Enes b. Malik isnadıyla Hz. Enes'in: "Rasulullah (s.a.v.)'e şişte kebap!
yapılmış bir keklik getirilmişti. Nebi (s.a.v.): "Allah'ım Yanıma senin en sevdiğin kulu gönder de benimle beraber yesin." buyurdu." dediğini anlattı. (Hadisin gerisi şudur: Hz. Aişe bunu duyunca keşke babam olsa dedi. Hafsa da "babam olsa bari" dedi. Enes de "Sa'd olsa bari" dedi. Kapı çalındı çıktım Ali "Peygamberin işi var." dedim döndü. Sonra yine geldi tekrar gelip selam verdi. Peygamber sesini duyup Ali olduğunu öğrenince "gelsin" dedi. Girince "Allah'ım ona veli ol." diye dua etti.1084[692]
Ca'fer el-Ahmer, Abdullah b. Atâ -İbnu Burayde isnadıyla Babası Bürayde'nin: "Rasulullah'a (ailesi içinde) en sevgili kadın kızı Fatıma, erkeklerden de Hz. Ali idi." dediğini anlatır. Haberi Tirmizi
1081[689] Tarihi Dımışk 42/206; İbni Ebi Şeybe 12/57
1082[690] T. Dımışk 42/221, 222; İbni Mace 116; Müsned 4/281; İ. Ebi Asım, Sünne 2/206 h. No 1363; Belazuri, Ensab 2/356; î. Ebi Şeybe 12/59
1083[691] Tirmizi, Menakıb 3805; Tarihi Dımışk 42/254; Taberani, Kebir 1/226, 7/97, 10/343; Hatib, Tarihi Bağdad 9/269; Hakim 3/130; Buhari, Tarih-i Kebir 1/358, 2/3; Tarihi Cürcan 176; Tarihi İsfehan 1/205, 232; Belazuri, Ensab 2/378 '
1084[692] Hakim 3/130, 131; Tarihi Dımışk 42/247
nakledip: "Hasen garib" bir hadistir der.1085[693]
Ebu İshak es-Süleyî, Ebu Abdullah el-Cedelî'den nakleder: Bir keresinde Ümmü Seleme annemizin
yanına ziyarete gitmiştim. Bana "Sizde Rasulullah'a küfredilir mi?" dedi. Ben de "Allah korusun!"
dedim. Ümmü Seleme de "Ben Rasulullah (s.a.v.)'i "Ali'ye söven bana sövmüştür." buyurduğunu
duydum." dedi. Hadisi İmam Ahmed Müsned'inde rivayet eder.1086[694]
A'meş, Adiy b. Saibt -Zir b. Hubeyş yoluyla Hz. Ali'nin "Nebi (s.a.v.) bana "Seni ancak mümin sever,
sana ancak münafık buğz eder." diye bildirdi." dediğini anlatır.1087[695] Tirmizi "sahih" der.
Ebu Salih es-Semmân ve başka biri, Ebu Said el-Hudri'nin: "Biz münafıkları Hz. Ali olan öfkelerinden
tanırdık" dediğini haber veriyor.1088[696]
Zayıf ravilerden biri olan Muhtar b. Nafi der ki: Bize Ebu Hayyan et-Teymî, babası aracılığıyla Hz.
Ali'den Peygamber (s.a.v.)'in "Allah Ebu Bekr'e rahmetle muamele etsin. Beni kızıyla evlendirdi.
Beni hicret yurduna götürdü. Bilal'i azat etti. Allah Ömer'e rahmet eylesin. Hakkı söyler hak acı olsa
da aldırmaz. Hak onu arkadaşsız bıraktı. Allah Osman'a rahmet etsin, melekler bile ondan utanırlar.
Allah Ali'ye de rahmet eylesin. Allah'ım hakkı Ali ile beraber onun gittiği yere götür." buyurduğunu
anlattı.1089[697]
Bu hadisi İmam Tirmizi naklediyor ve "Garib, biz bunu sadece bu rivayetle biliyoruz." der.
A'meş, Amr b. Mürra -Haris isnadıyla Hz. Ali'nin "Benim hakkımda iki sınıf insan helak olacaktır.
Birisi bana buğz eden iftiracı, öteki de sevgide aşırı." dediğini söyler.1090[698]
Yahya el-Hummanî, Ebu Avâne -Ebu Bişr -Said b. Cübeyr isnadı ile Hz. Aişe'nin şöyle dediğini anlatır:
Ben Peygamber (s.a.v.)'le birlikte oturuyordum. O sırada Ali çıka geldi. Peygamber (s.a.v.): "Yâ Aişe
işte Arab'ın seyyidi budur." buyurdu. Ben: "Ya Rasulullah! "Arab'ın seyyidi sen değil misin?" dedim
de: Ben Adem oğullarının seyyidiyim bu da Arapların seyyidi." buyurdu. Bu hadisin bu tariktan ayrı
iki isnadla rivayeti daha var ki ikisi de Hz. Aişe'dendir.1091[699] Bu ğarib bir haberdir.
Ebu'l-Hicâf, Cumeyyi' b. Umeyr et-Teymî'den nakleder: Halamla beraber Hz. Aişe'yi ziyarete gittik.
"Rasulullah katında en sevgili insan kimdir?" diye soruldu. O da "Fatıma" dedi. "Ya erkeklerden
kim" denilince "kocası, ben onu gündüzleri oruçlu geceleri kıyamı leyle kalkan biri olarak bilmesem
de!" dedi. Bu hadisi Tirmizi rivayet edip "Bu hasen ğarib" dereceli bir hadistir, diyor.1092[700] Derim ki
1085[693] Menakıb 3960; Tarihi Dımışk 42/260; Nesai, Kübra 5/140 no 8498
1086[694] Müsned 6/323; Tirmizi 3801; Hakim 3/121; Nesai, Kübra 5/133 no 8476; Tarihi Dımışk 42/266
1087[695] Belazurî, Ensab 2/350; İ. Ebi Şeybe 12/57; Müslim, İman 76; Tirmizi 3737; Nesai, Mücteba 8/117; İbni Mace 114; Nesai, Kübra
1088[696] T. Dımışk 42/286, 287; İstiab 3/46, 47; Belazurî, Ensab 2/350
1089[697] Tirmizi 3798; İ. Ebi Asım 2/577; Hakim 3/124, 125; T. Dımışk 42/446
1090[698] İstiab 3/37; Tarihi Dımışk 42/297; Belazuri, Ensab 2/362; İ. Ebi Şeybe 12/84, 85; Abdurrezzak 11/318
1091[699] Hakim 3/124; Ebu Nuaym, Hilye 1/65; Tarihi Dımşık 42/304, 305; Buharî, Tarihi Kebir 7/400; T. İsfehan 1/308
1092[700] Tirmizi 3965
seneddeki Ravî Cümeyyi'i pek çok otorite yalancılıkla suçlamıştır.
Abdullah b. Muhammed b. Ukayl, Cabir (r.a.)'tan naklediyor: Rasulullah (s.a.v.)'le beraber Ensar'dan bir hanımın bahçesine gitmiştik. Rasulullah (s.a.v.) "Cennetlik bir adam şimdi yanınıza gelecek." buyurdu. Bir de baktık ki Hz. Ebu Bekir geldi. Biz kendisine bu müjdeyi verip tebrik ettik. Sonra "Yanınıza cennetlik bir kişi gelecek." buyurdu. Hz. Ömer göründü. Biz ona da aynı müjdeyi verdik. Sonra
Nebi (s.a.v.) "Yanınıza cennetlik bir kimse gelecek." buyurup Hurmaların arasına bakmaya başlayıp "Allah'ım sen dilersen geleni Ali yaparsın." buyurdu. Baktık Hz. Ali göründü. Bu, hasen dereceli bir hadistir.1093[701]
Said b. Zeyd de Rasulullah (s.a.v.)'in " Hıra dağı yerinde dur. Zira üzerinde bir Peygamber, ya Sıddık ya da şehit var." buyurduğunu, dağın üzerinde Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali ile diğer cennetle müjdelenenler olduğunu söyler.1094[702]
Muhammed b. Ka'b el-Kurazî Hz. Ali'nin şöyle dediğini bildirir: -Ben Rasulullah (s.a.v.)'le beraber olduğumuz o günleri gözümün önüne getiriyorum: Açlıktan midemin üstüne taş bağladığım günleri hatırlıyorum. Bu gün ise mallarımın zekatı kırk bin dinarı buluyor. Bu haberi Şerik, Asım b. Küleyb aracılığıyla Muhammed b. Ka'b'dan rivayet ediyor. Haberi İmam Ahmed "Müsned" adlı eserinde rivayet etmiştir.1095[703]
Şa'bî, Hz. Ali'nin ilk önceki hayatları hakkında şöyle dediğini anlatır: Bizim evde sergi olarak sadece bir koç derisinden postumuz vardı. Biz onun bir tarafında (yüzünde) yatardık. Fatıma da öbür tarafında hamur yoğururdu. Şa'bi der ki: Yani bir yüzünde (tüylü yüzünde) uyur, arka yüzünde hamur yoğururdu, demektir.1096[704]
Amr b. Mürra, Ebu'l-Buhterî aracılığıyla Hz. Ali'den rivayet ediyor: -Peygamber (s.a.v.) beni Yemen'e yollamıştı. Yaşım daha küçüktü. Yargı ilmine dair bir bilgim yoktu. Rasulullah eliyle göksüme vurdu ve "Haydi git, Allah kalbine doğruyu gösterecek diline isabet verecektir." buyurdu. Bundan sonra iki ikisi arasında hüküm verirken asla tereddüt etmedim.1097[705]
A'meş, İbrahim et-Teymî -babası isnadıyla nakleder: Hz. Ali bir gün bize evinin sofasında bir hitabede bulunup, "Her kim bizde Allah'ın kitabı ve şu içinde diyet verilmesi için develerin yaşını ve diyet için yara hadisesini bahseden (fıkha dair) sahife haricinde Peygamberden kalan bir vasiyyet kitabı olup onu okuduğumuzu iddia ediyorsa kesin yalan söylüyor. (Bir de bu kitapta şu hadis vardı.
1093[701] Hakim 3/136; Tarihi Dımışk 42/320, 321, 322; Tirmizi 3694; Müsned 3/166, 356, 380; Abdurrezzak, Musannef 20559; Taberani, Kebir 10/206; Ebu Nuaym, Hilye 10/393
1094[702] Tirmizi 3758; İbni Mace 134; Müsned 1/189, 5/346; İbni Ebi Şeybe 12/14; İbni Ebi Asım 2/621; Ebu Davud 4648; Beyhaki, Kübra 2/268; Hakim 3/451; İbni Hibban 2918, 2198; Hatib, T. Bağdad 5/365; Beyhaki, Delail 6/350
1095[703] Müsned 1/159; İ. Ahmed, Zühd 166; T. Dımışk 42/375
1096[704] Tarihi Dımışk 42/376
1097[705] Tarihi Dımışk 42/389; İ. E. Şeybe 12/58; Müsned 1/88, 136; Hakim 3/135; İbni Sa'd 2/337; Nesai, S. Kübra 5/116 no 8417. Bazıları Ebui-Buhterî'nin Hz Ali'yi görmemesine bakarak bu haberi munkatı sayar. Bu bir za'f sebebi değildir. Zira bu haberi Neai ve diğerleri 1-Şerik -Simak -Haneş -Ali 2-Ebu İshak -Harise b. Mudarrib -Ali 3-Ebu İshak Amr b. Hubşî -Hz Ali şeklindeki isnadlarla da verirler.
Rasulullah (s.a.v.): "Medine'nin Iyr ile Sevr (dağları) arası Harem kılınmıştır. Kim orada bir bid'at
ortaya atar, yahut bidatçıyı barındırırsa Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların laneti ona olsun.
Allah böyle bir bidatçının kıyamet günü ne tevbesini ne de suçuna karşılık vereceği fidyesini kabul
eder. Müslümanların bir kafire zimmet (güvenlik) vermesi hepsi arasında birdir. Onların en alt
rütbedeki olanı bile bu emanı verebilir." buyurdu.)1098[706]
Süleyman el-Ahmeşî babası yoluyla Hz. Ali'nin "Vallahi bir ayet indi mi onun nerede, ne için indiğini,
kim hakkında indiğini öğrendim. Zira Rabbim bana öğrendiğini koruyan bir kalp, öğrendiğini iyi
ifade eden bir dil verdi." dediğini söyler.1099[707]
Muhammed b. Sirîn der ki: Rasulullah (s.a.v.) vefat ettiği zaman Hz. Ali, Hz. Ebu Bekr'e biat
hususunda biraz gecikmiş idi. Ebu Bekir ona rastladığında "Yâ Ali benim başkan olmamdan
hoşlanmadın mı?" diye sordu. O da "Hayır mesele öyle değil. Ancak ben, namaz haricinde Kuran'ı
cem etmedikçe (ezberleyip hafız olmadıkça) dışarıya çıkmayacağım diye yemin etmiştim." diye
cevap verdi.
İnsanlar o zaman Hz. Ali'nin Kuran'ı geliş sırasına göre tertiplediğini sandılar. Ravi Muhammed ibni
Sirîn "Keşke böyle bir kitap olsa da elime geçseydi ne muazzam bir ilim olurdu?" dedi.1100[708]
Said b. Müseyyeb "sahabe içinde "bana sorularınızı sorun" diyen Hz. Ali haricinde hiç bir kimse
yoktu." diyor.1101[709]
Abdullah b. Abbas (r.a.) Hz. Ömer'in "En iyi yargıcımız (hukukçumuz) Ali, en iyi kıraat bilenimiz
Übey'dir." dediğini anlatır.1102[710]
Abdullah b. Mesud (r.a.) da der ki: "Biz ashabla aramızda "Medine'nin en iyi yargıcı Ali'dir, diye
konuşurduk.1103[711]
Said b. Müseyyeb Hz. Ömer'in "Ebu'l-Hasen Ali'nin bulamadığı zor fetvalardan Allah'a sığınırım."
dediğini rivayet eder.1104[712]
İbni Abbas (r.a.) "Güvenilen bu kişi bize Hz. Ali'den fetva naklederse o fetvayı bırakıp başkasını
aramazdık." der.1105[713]
1098[706] Buhari Feraiz 85/21 no 6755, İlim 3/39 no 11. ayrıca hadis nol870, 3047,3172, 3176, 6755, 6903, 6915, 7300; Müslim 1370 (467); Ebu Davud 2034; Tirmizi
2127; Bcyhaki S. Kübra 5/196; Tahavî, Ş. M. Asar 4/318; Müsned 2/526, 1/126, 81; Beyhaki, Delail 7/227; T. Dımışk 42/396; Buradaki "Sevr" dağı konusunda İbni
Esir ve diğer alimler acele ile "yanlış" demişlerse de yanlış olan kendileridir. Zira Sevr Uhud'un kuzeyindeki ufak bir dağdır. Iyr da tam güneydeki dağdır.
1099[707] İbni Sa'd 2/338; Ebu Nuaym 1/67, 68; Tarihi Dımışk 42/398; Belazurî, Ensab 2/351
1100[708] İbni Sa'd 2/338; Ebu Nuaym 1/67; İstiab 3/36; Tarihi Dımışk 42/399
1101[709] İstiab 3/40,41; Tarihi Dımışk 42/399
1102[710] Belazuri, Ensab 2/350; İbni Sa'd 2/339; Ebu Nuaym, Hilye 1/65; İstiab 3/39, 41; Tarihi Dımışk 42/402, 403
1103[711] İbni Sa'd 2/338; Hakim 3/135; Tarihi Dımışk 42/404; Belazuri, Ensab 2/350
1104[712] Belazuri, Ensab 2/251; T. Dımışk 42/403, İbni Sa'd 2/339; İstiab 3/39
1105[713] Matbu nüshada bu isim Küleyb olarak dizilmiş. Doğrusu bizim yazdığımızdır.
Süfyan-ı Sevrî, Füleyt ez-Zühlî1106[714] aracılığıyla Decâce el-Amirî'nin kızı Cesra'nın şöyle anlattığını
bahseder: Hz. Aişe'nin huzurunda Âşura orucundan bahsedilmişti. Hz. Aişe "Size bu orucun
tutulabileceği emrini kim verdi?" dedi. Onlar "Ali" dediler. Hz. Aişe de "O şu anda hayatta kalan
ashab içinde Peygamberin sünnetini en iyi bilen kimsedir." dedi.1107[715]
Mesruk der ki: Rasulullah'in ashabındaki bilgi kaynak olarak üç kişiye dayanır.
1- Hz. Ömer'e
2- Hz. Ali'ye
3- Hz. Abdullah b. Mes'ud'a1108[716]
Muhammed b. Mansur et-Tusî der ki: Ben İmam Ahmed b. Hanbel'i: "Fazilet meselesinde Hz. Ali
hakkında bize ulaşan rivayetlerin çokluğu kadar Peygamber (s.a.v.)'in diğer ashabları hakkında bize
bilgi ulaşmamıştır." der.1109[717]
Hilafet Dini Bir Ta'yin Mi Seçim Mi
Ebu İshak eş-Şirazî Amr b. Meymun'dan naklediyor: Hançerle vurulduğu gün Hz. Ömer (r.a.)'ı
gördüm. "Bana Ali, Osman, Talha, Zübeyr, Abdurrahman b. Avf ve Sa'd b. Ebi Vakkas'ı çağırın!"
dedi. Onlar geldiklerinde içlerinden sadece Ali ve Osman ile konuştu. "Ya Ali! Şu Şûra üyeleri senin
hukukunu gayet iyi bilirler, senin Peygamberin akrabası ve damadı olduğuyun farkındalar. Allah'ın
sana verdiği fıkıh bilgisini ve ilmini takdir ederler. Eğer bu idareciliğe getirilecek olursan bu hususta
Allah'tan kork!" dedi. Sonra Osman'ı çağırıp ona "Ya Osman her halde şura üyeleri senin
peygamber damadı olduğunu yaşını ve şerefini bilip tanıyorlar. Halife seçilecek olursan bu konuda
Allah'tan kork!" dedi. Sonra "Bana Suheyb'i çağırın." dedi. Suheyb çağrılıp gelince "Üç gün cemaate
namazı sen kıldır, şura üyeleri bu sırada bir evde kalıp bu konuyu görüşsün. Biri hakkında ittifak
olur da biri ona muhalefet edecek olursa onun boynunu vurun!" dedi. Şura heyeti yanından çıkınca
"Eğer heyet dazlağı (Hz. Ali) seçerlerse halkı doğru yola götürür!" dedi. Oğlu Abdullah da "Senin
onu aday göstermene ne mani vardı da işi onlara havale ettin!" deyince Hz. Ömer: "İdareciliğin
sorumluluğunu hem sağlığımda hem de öldükten sonra yüklenmek istemiyorum." dedi.1110[718]
Süfyan-ı Sevrî, Esved b. Kays yolu ile Said b. Amr'dan nakleder: Hz. Ali bize hitap ederek dedi ki:
-Rasulullah (s.a.v.) halife tayini hususunda tutacağımız bir tavsiye yapmadı. Fakat bu seçim tarzı
bizim kendi görüşümüz idi. Ebu Bekir halife seçildi, idareyi çok güzel yaptı. İdarede yerine oturdu.
1106[714] İ. Sa'd 2/338; İstiab 3/40; T. Dımışk 42/407; Belazurî 2/352
1107[715] Belazuri, Ensab 2/365; İstiab 3/40; Tarihi Dımışk 42/407, 408
1108[716] Tarihi Dımışk 42/410; Yine Mesruk'tan "altı kişiye..." diye de geçe*.
1109[717] Hakim 3/107; Tarihi Dımışk 42/418
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 386-389
1110[718] İbni Sa'd 3/342; Tarihi Dımışk 42/429; Taberi, Tarih 2/560'(üçüncü yıl)
Sonra Ömer seçildi. O da iyi idarecilik yaptı, idare düzeldi. Böylece din boynunu yere yasladı. (Yani
deve (vs)'nin dinleneceğinde boynunu yere koyunca tam dinlendiği gibi din de halk arasında ayağı
yere tam basıp tatbik edildi emniyet geldi). Derken bir kısım insanlar din işinde dünya menfaati
aramaya başladı. Allah onlara dilerse azap eder. Dilerse acır merhamet eder.1111[719]
Ali b. Zeyd b. Cüd'ân Hasen-i Basrî aracılığıyla Kays b. Abbad'dan nakleder: Hz. Ali'yi şöyle derken
işittim:
-Vallahi Rasulullah insanlara yaptığı genel tavsiye dışında hilafet konusunda kimseye özel bir
tavsiyede bulunmadı. Fakat insanlar Hz. Osman hakkında haksızlık edip onu öldürdüler. Hilafet
hakkında benden başkası hem halce hem de icraatça benden daha kötü idi. Hem sonra ben
halifeliğe ashab içinde en layık kişi olduğumu anladım ve bu işe onun için atıldım. Doğru mu yaptık
yanlış mı orasını Allah bilir.1112[720]
(Zehebi) Ben Ebu'1-Fehm Ahmed es-Sülemî'den kıraat yolu ile Ebu Muhammed Abdullah b.
Ahmed'in ona al ti yüz on yedi yılında şöyle diyerek naklettiğini haber aldım: Bize Ebu'1-Feth
Muhammed b. Abdu'1-Bakî -Malik b. Ahmed (480'inci yılda) ali b. Muhammed b. Abdullah el-
Muaddel (imlaen 406'da) Ebu Ali Ahmed b. Fazl b. Huzeyme -Abdullah b. Ravh -Şubâbe -Ebu Bekr
el-Huzelî -Hasen-i Basrî isnadıyla şöyle haber verdi. Hasen der ki:
-Hz. Ali Basra'ya geldiğinde İbnu'l-Kevvâ ile Kays b. Abbad kendisine gelip: "Ya Ali! Sen şu
Sıffeyn'dekiler üzerine ümmeti Muhammed'in idareciliğini üstlenerek yürüyüşüm hakkında bize
haber verebilir misin? Bu hilafeti üstlenmek sana Peygamber (s.a.v.)'in yüklediği bir vazife mi idi. Bu
konuyu bize anlat, zira sen duyduğun şeyi hıfz edip öğrenme hususunda çok güvenli çok emin
birisin!" dediler. Hz. Ali de:
-Bu konuda ben de Peygamberin yüklediği bir vazife olması meselesine gelelim, kesinlikle böyle bir
şey yok. Vallahi onu ilk tasdik eden ben isem kesinlikle onun ağzından yalan uyduran ilk kimse de
olamam. Bu konuda ben de Peygamberin bir tavsiyesi olsaydı, Teym b. Mürra oğullarının kardeşi
(Ebu Bekir) ile Ömer'i Peygamberin minberi yanında kalkıp da hilafet konusunu görüşmelerine
müsaade etmezdim. Onlarla elimle mücadele ederdim. Elimde şu aba kumaştan başka dövüşecek
bir şey bulamasam bile bunu yapardım. Fakat, Peygamber katledilerek öldürülmedi, ansızın
ölüvermedi. Ölümünden önce günler geceler boyu hasta kaldı. Müezzin gelip ona namaz vakti
oldu." diyor. O da Ebu Bekr'e emrederdi de cemaate namaz kıldırırdı. Halbuki o benim yanında
duruşumu gördüğü halde Ebu Bekr'e emrediyor, cemaate namazı o kıldırıyordu. Hanımlarından biri
bu görevin Ebu Bekir'den alınıp başka birine verilmesini arzu edince Nebi (sav) öfkelenip: "Siz Hz.
Yusuf la uğraşan kadınlar değil misiniz. Ebu Bekr'e söyleyin namazı o kıldıracak." buyurdu.
Allah Peygamberinin ruhunu alınca biz bu idare meselesini nasıl yapacağımızı düşündük. Namaz
islamın temel esası idi. Din emrinin en büyüğü, dinin direği idi. Böylece biz de onu peygamberin
kendi yerine İmam yapmasını temel alarak Hz. Ebu Bekr'e halife olarak biat ettik. O buna gerçekten
1111[719] Müsed 1/114; İsnadda Said yerine "bir adam" ifadesi var. T. Dımışk 42/438; Said'den sonra "babası" ifadesi ile.
1112[720] Tarihi Dımışk 42/439; îmam Ahmed, Müsned 1/142 h. No 1220
layıktı. Bizden onu reddeden iki kişi bile olmadı. Birbirimizin aleyhine şahitlik etmedik. Onu ikaz etmeden vazgeçmedik. Ben Ebu Bekr'in hakkını ödedim. Ona itaati ma'rufta yaptım. Onun ordusunda savaştım. Bana ihsan edince kabul ettim. Gazaya gönderince gittim. Onun idaresinde kadı olarak had cezasını sopamlar bizzat uyguladım. Ebu Bekir ölünce idareyi Ömer devraldı. Arkadaşım sünnetini esas aldı. Onun ma'ruf işlerine sarıldı. Biz de hiç birimiz aykırılık yapmadan Ömer'e biat ettik. Birbirimiz aleyhine şahit olmadık. Ona hakkı tavsiyeden vazgeçmedik. Ömer'e de hakkını ödedim. Ona ma'ruf olan konuda itaat ettim. Onun ordusunda savaştım. Bana bir bağışta bulunursa onu aldım. Gazaya gönderince gaza ettim.
Hz. Ömer ölünce ben Peygambere yakınlığımı ilk müslüman olan kişi olduğumu, bir çok işte diğerlerinden önde olduğumu ve peygamberin ifadeleriyle kesinleşmemiş olan -faziletli taraflarımı hatırladım ki, bu konuda bana denk bir kişi olmadığı kanaatine vardım. Fakat Ömer kendisinden sonra gelecek olan halifenin yapacağı bir günahın kabirde kendisini bulacağı endişesine kapılıp bu korkudan kendisini ve oğlu Abdullah'ı mesul olmaktan kurtarmak için ne Ebu Bekir gibi tavsiye etti ne oğlunu şuraya koydu. Eğer bu konuda haktan saparak bir karar verecek olsaydı kesinlikle emarete oğlunu tercih ederdi. O bundan kendini soyutlayarak bu danışma ve seçme işini içlerinde ben de olduğum Kureyşli altı delegeye verdi.
Delege toplandığı zaman yine ben Peygambere olan yakınlığımı, ilk müslümanhğımı faziletimi göz önüne getirerek onların benden başka kimseyi seçmeyeceğini sanıyordum. Abdurrahman b. Avf bizden "Allah'ın ne getirerek onların benden başka kimseyi seçmeyeceğini sanıyordum. Abdurrahman b. Avf bizden "Allah'ın içimizden halifeliği nasip edeceği kimseye itaat edip sözünü dinleyeceğimize dair." Söz aldık.
onra da Osman b. Affan'ın elinden tuttu, eliyle onun eline yapışıp biat tti. Ben o zaman düşündüm ki, benim itaat etmek için verdiğim söz, iatımdan önce olmuştu. Sözümde başkası için alınmıştı. Ben de Osman'a biat ettim. Onun üzerimdeki halifelik hakkını ödedim. Marufta ona itaat ettim. Ordusunda savaştım. Verdi ise aldım. Gazaya gönderince gittim. Onun huzurunda da kadı olarak Allah'ın had cezalarını uyguladım. Hz. Osman vurulunca kendi halimi düşündüm. Bu işi namaz kıldırma emriyle Rasulullah'ta işaret yoluyla alarak halife olan ikisi geçip gitmiş, kendisine itaat sözü verilerek halife yapılan bu zat da şehit edilmişti. Mekke ve Medine halkı ile şu iki şehrin Küfe ve Basra'nın halkı bana biat etti.1113[721] İshak b. Rahaveyh de Abde b. Süleyman -Ebu'l-Ulâ b. Salim el-Muradî isnadıyla Hasen-i Basrî'den bu haberi bu tarzda nakledip şu ilaveyi yapar: Böyle olunca ne benim ayarım, ne akrabalığı Peygambere benim gibi yakın ne ilmi benim ilmime denk, ne de İslam'a benim gibi giriş öncülüğü olan bir kimse halife olmaya kalktı. Ben halifeliğe her bakımdan ondan daha layıktım, dedi. İbnu'l-Kevva ile Kays "Peki Talha ve Zübeyr senin hicret arkadaşın, biatu Rıdvan'da beraber olduğun dostların Şura heyetinde de beraber olduğumuz halde onlarla nasıl savaştım." deyince Hz. Ali: Medine'de bana biat edip Basra'ya varınca bozdular. Ebu Bekir ve Ömer'e biat eden biri biatim atsaydı kesinlikle onunla da savaşırdık." dedi.1114[722] Bu haberin
1113[721] Tarihi Bağdad 42/442, 443
1114[722] Tarih-i Dımışk 42/443
aynısını el-Cürayrî de Ebu Nadra'dan nakleder.1115[723] Ebu Attâb ed-Dellal, Muhtar b. Nafi' et-Teymî
-Ebu Hayyan et-Teymî babası isnadıyla Hz. Ali'den Rasulullah (s.a.v.)'in: "Allah Ebu Bekr'e rahmet
etsin, beni kızıyla evlendirdi. Hicret yurduna göçerken beni bineğiyle taşıdı. Bilal'i azat etti. Allah
Ömer'e rahmetle muamele etsin. Acı da olsa hakkı söyler. Hak onu arkadaşsız yapayalnız bıraktı.
Allah Osman'a rahmet eylesin. Melekler ondan utanır. Allah Ali'ye rahmet etsin. Allah'ım hakkı Ali
ile nereye giderse beraber sevk et." buyurduğunu anlatır.1116[724]
Haricilerle Mücadelesi
İsmail b. Raca, babası Raca aracılığıyla Ebu Said el-Hudrî'nin, Rasulullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken
işittiğini anlatır: " Benim Kuran'in gelişi üzerine müşriklerle verdiğim çarpışma gibi içinizden kimi de
Kuran'ın tevile kalkışılması üzerine savaşacaktır."
Bunu duyan Ebu Bekir (r.a.) "Onlardan biri ben miyim?" diye sorunca "Hayır" buyurdu. Ömer (r.a.)
"Ben miyim!" dedi. Efendimiz "Hayır! Ama o şu ayakkabı dikicisidir." buyurdu. Peygamberimiz Hz.
Ali'ye ayakkabısını diksin diye vermişti.1117[725]
Derim ki: Hz. Ali (r.a.), Kuran'ı kendi görüşlerine uydurmak için cahilce tevil yapan haricilerle
çarpıştı.
Harice b. Mus'ab, Sellam b. Ebi'l-Kasım yoluyla Osman b. Ebi Osman'dan naklediyor:
-Bir kısım adamlar Hz. Ali'ye gelip "Sen osun" dediler. Ali (r.a.) "Ben kimim yani" dedi. Yine "sen
osun" dediler. Hz. Ali "Vay size, ben kimim açık söyleyin" dedi. Onlar "Sen bizim Rabbimizsin"
dediler. Hz. Ali "Yanımdan def olup gidin." dediler. Onlar kabul etmeyip sen Allah'sın diye
direndiler. Hz. Ali onların boynunu vurdurdu. Sonra onlar için bir hendek kazdırıp "Yâ Kunbur bana
bir çeki odun getir." dedi. Odun gelince onların cesetlerini ateşte yaktırdı sonra da:
"Ben bu işi çık Münker bir iş görünce ateşimi yaktım ve Kunbur 'u çağırdım. " diye bir beyit
okudu.1118[726]
Ebu Hayyan et-Teymî anlatıyor: Bana Mücemmi' anlattı ki, Hz. Ali (r.a.) Hazineyi bizzat eliyle
süpürüp temizler ve orada namaz kılardı. Böyle yapmakla oradaki müslümanlara dağıtılacak
olan malları hapsetmediğini görmelerini ümit ederdi.1119[727]
1115[723] T. Dımışk 42/440
1116[724] Tirmizi, Menakıb 3798; Hakim 3/124, 125; İbni Ebi Asım 2/577; T. Dımışk 42/448. Bu hadis orijinal 634'üncü sayfada da geçmiş ve müellif ravi Muhtar'ın zayıflığını
belirtmiş idi. Zaten burası el yazmasının her nüshasında yok.
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 400-403
1117[725] Tirmizi 3799; Müsned 3/33, 82, 6/6, 121, 167, 242, 260; Hakim 3/122, 123; Ebu" Nuaym, Hilye 1/68; T. Bağdad 1/134; Nesaî, Sünen-i Kübra 5/154 h. No
8541; İ.r Dımışk 42/451; Beyhaki, Delail 6/435
1118[726] Tarihi Dımışk 42/470 [
1119[727] Ebu Nuaym, Hilye 1/81; İmam Ahmed, Zühd 163; El-İstiab 3/49; T. Dımışk 42/478
Amr b. El-Alâ babasından nakleder: Hz. Ali bir hutbe irad edip: "Ey insanlar! Kendisinden başka ilah
olmayan Allah'a yemin ederim ki size ait Hazine malınızdan ne az ne çok, hiç bir şey almadım.
Sadece şu "deyip gömleğinin yeninin içinden içinde esans bulunan bir şişecik çıkardı ve "Bunu da
bana bu bölgenin İran valisi (Dikkan) hediye etmiş idi." dedi.1120[728]
İbnu Lehîa, Abdullah b. Hübeyra aracılığıyla, Abdullah b. Zürayr el-Ğafikî'den nakleder:
-Bir kurban bayram günü Hz. Ali'nin yanına girdim. Bize kıymalı bulamaç çorbası ikram etti. Ben
"Bize şu kazdan ikram etseydin ya (Allah nasıl olsa hayrı arttırıyor." dedim. Hz. Ali de: "Ben
Rasulullah (s.a.v.)'in Allah'ın malından halifeye helal olanı sadece iki çanak yemektir. Birisini kendi
ailesiyle yiyecek, diğerini de gelen misafirlerine koyacaktır." buyururken duydum." dedi.1121[729]
Süfyan-ı Sevrî der ki: Sana Hz. Ali'den bir şey gelirse al! Hz. Ali ne. kerpici kerpiç üzerine koyup ev
yaptı ne de kamışı kamış üstüne koyup kulübe yapabildi. Onun hububatı deri bir tulum içinde
Medine'den getirilirdi.1122[730]
Abbad b. Avvam, Harun b. Antera aracılığıyla babası Antera'dan naklediyor:
-Havernak'ta Hz. Ali'nin yanına girmiştim. Üzerinde eski bir kadife vardı. "Ya Emiral-mü'minin! Allah
şu devlet malından sana ve ailene bir nasib vermiş iken sen kendine bu eskiyi layık görüyorsun."
dedim. Hz. Ali de: "Vallahi ben size ait bu maldan bir şey alamam. Bu kadife benim evimden alıp
giymiş yenlerinin parmaklarından uzun gelen kısmını kesmiş idi.1123[731]
Curmuz anlatıyor: Hz. Ali'yi (Küfe) kasrından çıkarken gördüm1124[732]
üzerinde inciğinin yarısına kadar gelen bir don bir de kollan sıvanmış bir gömleği vardı. Elinde de
çarşıda gezerken taşıdığı bastonu vardı. İnsanlara Allah'tan korkmayı, satışta güzel muamele etmeyi
emredip "ölçüyü ve tartıyı tam doğru yapın sakın eti şişirmeyin!" diyordu.1125[733]
Zühd Ve Takvası
Hasen b. Salih b. Hay der ki: Zahitlerden bir grup Ömer b. Abdulaziz'in huzurunda züht konusunu
müzakere ettiler. Ömer b. Abdulaziz: "Dünyada en zahit insan Hz. Ali b. Ebi Talib'dir." dedi.1126[734]
Adamın birisinden rivayet edilir ki o, Hz. Ali'yi bir eşeğe yan binmiş her iki ayağını da aynı tarafa
1120[728] Hilye 1/81; T. Dımışk 42/480; El-İstiab 3/49
1121[729] Müsned 1/78; T. Dımışk 42/481
1122[730] T. Dımışk 42/482
1123[731] İbni Sa'd 3/28; Hilye 1/83; S. Safve 1/318; T. Dımışk 42/483
1124[732] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 404-406
1125[733] İbni Sa'd 3/28; Istiab 3/48, 49; Tarihi Dımışk 42/484
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/
1126[734] Tarihi Dımışk 42/489
sarkıtmış olarak görmüş. Sonra Hz. Ali (r.a.) "Ben dünyayı önemsenmez hale getirdim."
demiş.1127[735]
Hüşeym, İsmail b. Salim -Ammar el-Hadramî isnadıyla Ebu Ömer Zazân'dan şöyle anlatır:
-Adamın birisi Hz. Ali'ye bir şey anlattı. Hz. Ali ona "Görüyorum ki bana yalan söylüyorsun" dedi.
Adam "Hayır söylemedim." dedi. Hz. Ali de: "Eğer yalan söyledinse sana beddua edeceğim." dedi.
Adam "Beddua et öyleyse!" deyince Hz. Ali de beddua etti. Adam çok geçmeden kör oldu.1128[736]
Ata b. Es-Saib, Ebu'l-Buhterî aracılığıyla Hz. Ali'nin "İnsanın ciğerini en iyi soğutup rahatlatan şey,
bilmediğim bir şey hakkında sorulduğunda "Allah daha iyi bilir" diyebilmemdir." dediğini
söyler.1129[737]
Hayseme b. Abdirrahman Hz. Ali'den nakleder: "Kim insanların kendine insaf etmesini isterse
kendisi için neyi seviyorsa onlar için de aynısını sevsin."1130[738]
Amr b. Murra Ebu'l-Buhterî'den naklediyor: Adamın biri Hz. Ali'yi övdü. Zira Hz. Ali'den kendi
hakkında yaptığı bir şey kendine ulaşmış idi. Adama "Ben senin dediğin gibi değilim. Ben senin
içinde beni
anladığından daha yukardayım." dedi.1131[739]
"Saduk" dereceli bir ravi olan Muhammed b. Bişr el-Esedî, zayıf bir ravi olan Musa b. Mutayr
aracılığıyla Sa'sa'a b. Sûhân'ın şöyle anlattığını söyler: Hz. Ali vurulduğu zaman biz yanına geldik ve:
"Yerine birini halife bıraksan!" dedik. Hz. Ali de: "Allah size hayır istiyorsa içinizde en hayırlınızı
başınıza reis yapar. Nitekim bizim hayrımızı arzulayıp Hz. Ebu Bekir'i halife yapmıştı." dedi.1132[740]
Şa'bî -Ebu Vail -Abdulmelik b. Sela' -Abdihayr olarak başka bir isnad ile Hz. Ali'nin: "Hz. Ebu Bekir
halife seçildi. Rasulullah (s.a.v.)'in ameliyle ve onun sünnetiyle amel etti." diyerek yukarıdaki gibi
hadisi nakletmiştir.1133[741]
Hasen b. Umara, Hakem yoluyla Eba Vâil'den Hz. Ali'ye "Bize yerine birini tavsiye etsene" denilince
"Rasulullah yerine birini seçmedi ki ben de seçeyim. Ama Allah insanların hayrını arzu ediyorsa
Peygamberden sonra onları içlerinde en hayırlı olanın etrafında topladığı gibi yakında bunları da en
hayırlılarının etrafında toplayacaktır." dediğini anlatır.1134[742]
1127[735] Tarihi Dımışk 42/489
1128[736] İ. Ahmed, Zühd 164; Tarihi Dımışk 42/491, 492; Ebu Nuaym, Ahbaru Isfehan 1/210
1129[737] Tarihi Dımışk 42/310
1130[738] T. Dımışk 42/517
1131[739] T. Dımışk 42/518
1132[740] Hakim 3/145; Tarihi Dımışk 42/561'de Şakîk b. Selem'den. Ayrıca 42/539, 538-540 arasında rivayetin diğer şekillerini verir.
1133[741] Müsned 1/128
1134[742] T. Dımışk 42/537
A'meş, Salim b. Ebi'1-Ca'd isnadıyla Abdullah b. Seba'dan "Hz. Ali'yi şöyle derken duydum." dediğini
anlatır. "Şuradan (Kafadan) akan kanla şurası (sakalı) kızıla boyanacak. Beni gözetleyen ancak
eşkıya biridir." Arkadaşları "Yâ Müminlerin emiri, bize onu bildirsen de sülalesinin kökünü kazısak."
dedik. Hz. Ali ise "Beni öldürenden başkaların öldürmeyeceğinize Allah'a ant veririm." dedi. Onlar:
"Bize bir halife seçsen!" deyince "Hayır, ancak bende sizi Peygamberin sizi kendi kanaatinize
bıraktığı gibi bırakıyorum." dedi. Onlar da "Peki o vakit Allah'ın huzuruna vardığında ona ne
diyeceksin?" dediler. Hz. Ali de: "Allah'ım sen beni onların arasına dilediğin bir süre bıraktın. Sonra
beni kendine aldın. Şimdi sen de onlarlasın. Dilersen onları ıslah, dilersen onları ifsad edersin."
dedi.1135[743]
Ölümü
A'meş, Habib b. Ebi Sabit yoluyla Sa'lebe b. Yezid el-Hummâni'den nakleder: Hz. Ali'yi şöyle derken
duydum: Ben bunu Peygambere isnad ettiğime şahitlik ederim: "Şurası şuradan akan kana
boyanacak yani kafan akan sakalı boyayacak bunu onların en eşkiyası yapacak."1136[744]
Şerik, Osman b. Ebi Zur'a aracılığıyla Zeyd b. Vehb'den aktarıyor: Basra haricî mezhebinden bir grup
insan Hz. Ali'nin yanına geldi. Onlardan el-Ca'd b. Na'ce denen adam: "Allah'tan kork ya Ali sen
zaten ölmüşsün." dedi. Hz. Ali ona: "Aksine, öldürülmüş olmam gerek! Şuraya indirilecek bir darbe
şurayı kana boyayacak. Bu böyle bildirilmiş bir sır, gerçekleşen bir ilahi kaza "iftira eden perişan
olmuştur." (Taha 61) dedi.
Bu kere Haricî, Hz. Ali'ye giydiği elbiseyi başına kaktı. Hz. Ali de ona: "Benim elbisemden sana ne.
Ne var bunda. O kibirden uzak, müslüman kişinin beni örnek almasını en uygun elbise!"
dedi.1137[745]
Fıtr, Ebu't-Tufeyl'den Hz. Ali (r.a.)'ın şu beyitle misal getirdiğini söyler:
- Nefsini ölüme hazırla zira ölüm kesin sana gelecek. 2- Öldürülme korkusuna kapılma bir gün
vahana konuk olunca.1138[746] Süfyan b. Uyeyne, Abdülmelki b. A'yen -Ebu Harb b. Ebu'l-Esved ed-
Düelî isnadıyla babası Ebu'l-Esved'den Hz. Ali'nin şöyle anlattığını bildiriyor: Irak'a gitmek üzere
ayağımı atımın üzengisine koymuştum ki yanıma Abdullah b. Selam geldi ve bana "Irak'a gitme! Zira
orada sana kılıcın ucunun değeceğinden korkuyorum." dedi. Ben de "Allah'a yemin ederim ki zaten
bunu bana Rasulullah (s.a.v.) bildirmişti." dedim. Ravî Ebu'l-Esved der ki: O günkü gibi bir
muharibin öldürüleceği
1135[743] İbni Sa'd 3/38; Tarihi Dımışk 42/538
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 406-407
1136[744] Bunun çeşitli Tarikları için bkz Tarihi Dımışk 4/442
1137[745] T. Dımışk 42/544; 1. Ahmed, Zühd 165; E. Nuaym, Hilye 82, 83; Hakim 3/147; Sıfatu's-Safve 1/331; Müsned 1/91 no 706
1138[746] İbni Sa'd 3/33; Taberani, Kebir 1/105; Ensabu'l-Eşraf 2/259; Müberred, el-Kamil 3/932; Sıfatu's-Safve 1/333; Tarihi Dımışk 42/545, 555
haberini' bizzat kendi verdiği (yine de sütüne gidiyordu)1139[747] bir gün görmedim.
Süfyan b. Uyeyne "Ravi Abdulmelik b. A'yen rafizî'dir." der.
Yunus b. Bükeyr, Ali b. Ebi Fatıma vasıtasıyla el-Esbağ el-Hanzalî'den nakleder: Hz. Ali'nin vurulduğu
yere müezzini Âmir b. Nebbah şafak sökünce namaza kalkmak için yanma geldi. Hz. Ali de kalkıp
yürüdü. "Babu's-Sağir'e -küçük kapıya gelince. Abdurrahman b. Mülcim ona saldırıp kılıçla vurdu.
Ümmü Gülsüm bt. Ali de çıkıp "Benim bu sabah namazı vakti başıma gelenler nedir. Kocam Ömer
sabah namazında öldürüldü. Babam Ali de sabah namazında öldürüldü." diye sızlandı.1140[748]
Ebu Cinab el-Kelbî der ki: Bana Ebu Avn es-Sakafî, Hz. Ali'nin öldürüldüğü geceyi şöyle anlattı:
-Hz. Hasan b. Ali anlattı: Ben dün gece evimden çıktım. Emiri'l-Mü'minin namaz kılıyordu. Bana
"Oğlum, ben ailemi gece ibadetine kaldırayım diye biraz erkenden uyudum. Çünkü bu gece
Ramazan ayının on yedinci gecesi dolun ayın tamlandığının ertesi gecesiydi. Ama gözlerim bana
galip geldi. Sanki o sırada Rasulullah'ı yanıma gelmiş gibi hayal ettim ve "Ya Rasulallah! Bu
ümmetinden gördüğüm bu yamukluk bu düşmanlık neyin nesi!" dedim. Bana "Onlara beddua et!"
buyurdu. Ben de "Allah'ım bana onlardan daha hayırlı cemaat ver. Onlara da yerime şerli bir emir
ver!" dedim. İbnu Nebbah geldi ve namaz vaktinin girdiğini bildirdi. Babam da namaza gitmek için
evinden çıktı, ben de arkasından çıktım. İki adam yolunu kesti. Birisinin kılıcı kapının kemerine
çarpıp isabet etmedi. Diğerininki ise başına isabet etti.1141[749]
Ca'fer b. Muhammed de babasından nakleder: Hz. Ali namaza giderdi. Elinde insanları ikaz edip
namaza kaldırdığı bir değneği vardı. İbnu Mülcim ona kılıçla vurdu. Yakalanıp getirilince Hz. Ali
hizmetçişine "Siz ona yedirin ve içirin, yaşayacak olursam onun kanının velisi (koruyucusu) ben
olacağım!" dedi.1142[750]
Aynı haberi bir başkası rivayet edip "...yaşarsam onu öldürürüm veya af ederim. Ama ölecek
olursam bana kısas olarak onu öldürün. Fakat aşırı gitmeyin. Zira Allah aşırı gidenleri sevmez."
İlavesini yapar.1143[751]
Muhammed b. Sa'd (olayı) şöyle anlatır: Abdurrahman b. Mülcem Kûfe'de Şebib b. Becra el-
Eşcaî'ye rastladı. Onu Hz. Ali'yi öldürme planını anlattı. O da uygun buldu. Hz. Ali'nin namaza geldiği
küçük kapının karşısına oturdular. Hz. Hasan der ki: Ben seher vakti babama geldim yanına
oturdum. Bana "Ben oturuyorken gözlerim bana galip geldi. Sanki hayalime Peygamber (s.a.v.)
geldi de...
Hz Hasan'a yukarıdaki bahsi geçen düşünü anlattı. Hasan der ki: Babam namaz için çıktı, ben de
1139[747] Tarihi Dımışk 42/545; Fesevii, el-Ma'rife ve't-Tarih 2/260; Hakim 3/140; Ebu Ya'la, Müsned 1/381 no 491; Humeydî h. No 58; İbni Hibban, Mevarid 2210
1140[748] Tarihi Dımışk 42/555; Bu konudaki Rivayet bu 40'ıncı yıl olayları anlatılırken Hz Hasan rivayeti olarak uzunca nakledildi. Birazı bundan sonraki rivayette
tekrarlanmaktadır.
1141[749] İ. Sa'd 3/36; İstiab 3/61; Belazurî, Ensabu'l-Eşraf 2/255-256
1142[750] Hakim 3/144; Tarihi Dımışk 42/556; Belazurî 2/256 1 İbni Sa'd en-Nevvâ'dır.
1143[751] İbni Sa'd, Tabakat 3/35; Tarihi Dımışk 42/555; Zehebi'nin başkası dediği Kesir
arkasından çıktım. İbnu Nebbah önünde idi. Kapıdan çıkınca "Ey insanlar namaza, namazaaa" diye seslendi. Zaten her gün aynısını yapardı. Yanında yatan insanlara dürtüp uyandırdığı değneği vardı. İki kişi yolunu kesti. İbnu Mülcim tam beynine vurdu. Şebib'in kılıcı kapının kemerine çarptı. İnsanlar Hz. Ali'nin "Sakın adam elinizden kaçmasın!" diye bağırdığını duydular. Her taraftan bu ikisine saldırdılar. Şebib kaçıp kurtuldu. Abdurrahman b. Mülcim ise yakalandı. Kılıcını zehirlemişti.
Hz. Ali Cuma ve Cumartesi günleri yaşadı. Pazar gecesi Rama-! zan'dan geriye bir gün kalmış olduğu bir sırada öldü. Hz. Ali defnedil linçe İbnu Mülcim getirildi. İnsanlar toplanmışlar idi.
Petrol ve yontma aleti getirildi. Muhammed b. Hanefiyye, Hüseyn ve Abdullah b. Ca'fer b. Ebi Talib "bırakın da şunu biraz yontup inceltelim! dediler. Abdullah ellerini kesti. Ne of dedi ne tek kelime konuştu. Gözlerine kızartılmış mil çekildi. Yine of demedi. Sadece sen amcayın gözüne sürme çekiyorsun her halde deyip "İkra' bismi, rabbikellezî halak" suresini baştan sana okudu, gözleri kan boşaltmakta idi. Sonra dilini kesmek için ağzından çıkarmaya uğraştılar. O zaman acıyla inledi. İbnu Mücim'e "Diğer organların kesilirken hiç inleyip bağırmamış idin, şimdi bu feryad ne?" dediler. O da: "Bu bir sızlanma
değil, ancak Allah'ı anamadan dünyada az bir süre bile kalmak istemiyorum." dedi. Dilini de kestiler. Sonra ona bir hurma Küfesi içine koyup yaktılar.
Abdurrahman b. Mülcim esmer renkli, güzel yüzlü, seyrekçe dişli, saçları kulak yumuşaklarına varan biri olup, alnında çok namaz kıldığından secde yerinin izleri belli idi.1144[752]
Rivayet olunduğuna göre Hz. Ali onlara onu öldürdükten sonra yakmaları emrini vermiş.1145[753]
Hz. Ali'nin Cenaze Namazı Ve Defni
Cafer b. Muhammed, babası Muhammed'den nakleder: Cenaze namazını Hz. Hasan kıldırdı ve başkanlık köşkünün yakınına defnedildi. Kabrini gizlediler.1146[754]
Ebu Bekir b. Ayyaş "Hariciler kabri deşmesinler diye kabri belli edilmedi." der.1147[755]
Şerik ve diğer bir ravi de "Hz. Ali'nin cesedini oğlu Hasen b. Ali Kûfe'den alıp Medine'ye nakletti" diye iddia eder.1148[756]
Müberred de Muhammed b. Habib'in "Bir kabirden öbür kabir ilk taşınılan zat Hz. Ali'dir" dediğini
1144[752] Taberi, Tarih 3/156; İbni Sa'd, Tabakat 3/39; El-Ahbaru't-Tıval 215; Orijinal 6O8'de bu haberin kaynaklarını geçmiş idik. El-Futuh 4/133-142; Belazurî 2/255, 256; Tarihi Dımışk 42/556, 557, 558, 559; Taberi 3/158'de "Hz Ali oğlu Hasan'a "Sakın katilime müsle (organ kesme) yapmayın" dediği geçer.
1145[753] T. Dımışk 42/561; Müsned 1/93
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 408-411
1146[754] Tarihi Bağdad 1/135; Tarihi Dımışk 42/536, 565; Belazuri, Ensab 2/257
1147[755] Belazuri, Ensab 2/265; Tarihi Dımışk 42/566
1148[756] T. Bağdad 1/137; T. Dımışk 42/566; Belazurî, Ensab 2/258
rivayet ediyor.1149[757]
Salih b. Ahmed en-Nahvî, Salih b. Şuayb aracılığıyla Hasen b. Şuayb el-Ferevî'den anlatıyor:
-Hz. Ali'nin cesedi bir sandığa konulup üzerine çokça Kâfur serpilip bir deveye yüklendi. Medine'ye
götürmek istiyorlardı. Tay kabilesinin diyarına geldiklerinde bir gece deveyi kaybettiler. Deveyi Tay
kabilesinden bazıları görüp sandıkta mal var zannederek tutup götürdüler. Açıp da cesedi görünce
paniğe kapıldılar. Onu defnedip deveyi de kesip yediler.1150[758]
Mutayyıın der ki: Eğer Rafizîler şu Küfe dışında (bu gün içinde) Hz. Ali'dir diye ziyaret edilen
kabirdeki yatanın kim olduğunu bir bilseler kesinlikle kabri taşa tutarlardı. Zira o Muğira b.
Şu'be'nin kabridir. (Eğer orası Hz. Ali'nin kabri orada olsa ben de evimi yanı başına getirir
öldüğümde oraya defnedilmemi vasiyet ederdim.)1151[759]
Ebu Ca'fer el-Bakır "Hz. Ali öldüğü zaman elli sekiz yaşı içindeydi." der.1152[760]
Yine Ebu Ca'fer Muhammed'den Hz. Ali'nin altmış üç yıl yaşadığı da rivayet edilir. Hem bu rivayet
Muhammed b. Hanefiyyeden de altmış üç olarak nakledilir. Bunu Ebu İshak es-Sübeyî ve Ebu Bekr
b. Ayyaş (r.a.) altmış üç ya da altmış dört yaşında vefat etti." Sözü de bu görüşü
güçlendiriyor.1153[761]
Ca'fer-i Sadık babasının "Hz. Ali (r.a.) on yedi cariyesi var idi." dediğini söyler.1154[762] (İbni Asakir der
ki: Hz. Ali'nin cariyelerinin çok olması -şehveti için değil- neslinin çoğalması arzusundan idi.)
Ebu İshak es-Sübey'î, Hubeyş b. Yerim'den nakleder: Hz. Hasan b. Ali (r.a.) bize bir hitabede
bulunup, "Dün aranızdan öyle bir zat ayrıldı ki "ilimde ne kendinden öncekiler onu geçebildi ne
sonrakiler ona yetişebildi. Rasulullah (s.a.v.) sancağı ona verirdi de o fetih gerçekleşmeden geri
gelmezdi. (Cebrail sağında Mikail solunda onunla beraber çarpışıyorlardı. Öldüğünde) ne sarı
(dinar) ne beyaz (dirhem) bıraktı. Sadece onun ihsan için ayırdığı paradan yedi yüz dirhem vardı.
Onu ailesine bir hizmetçi edinmek için ayırmıştı.1155[763]
Yine Ebu İshak, Amr el-Esam'dan naklediyor:
-Hz. Hasan b. Ali'ye: "Şia (Hz. Ali taraftarları) Hz. Ali'nin kıyamet kopmadan önce kesin dünyaya geri
gönderileceğini iddia ediyorlar, ne dersin?" dedim. Hz. Hasan "Yalan söylüyorlar. Vallahi bunlar
1149[757] Tarihi Dımışk 42/566kesip yediler.1119
1150[758] Tarihi Dımışk 42/567. Bu haber kesin uydurma olsa gerek. Zira hiç bir kaynakta Hz Hasan, Hz Hüseyin "Babasının cenazesini kaybetmekle itham edilmiyor.
Emeviler için bu olay tam bir fırsatken onlar da bunu söylemiyor.
1151[759] T. Dımışk42/567; Tarihi Bağdad 1/138
1152[760] Hakim 3/144; Tabeani, Kebir 1/96; Tarihi Dımışk 42/568
1153[761] Hakim 3/145; İbni Sa'd 3/38; Taberani, Kebir 1/96; Hatib, Tarih 1/135; Belazuri, Ensab 3/258; Tarihi Dımışk 42/571, 572, 573; İbnu Asakir bu konudaki
bütün rivayetleri toplamıştır. El-İstiab 3/57; Taberi 3/160, 161
1154[762] Tarihi Dımışk 42/578 aynı isnadla 19 olarak
1155[763] el-Futuh 4/146; İbni Sa'd 3/38; Tarihi Dımışk 42/580; Müsned-i Ahmed 1/257 no 1724, 1725, Zühd 166; Ebu Nuaym, Hilye 1/65; Belazuri 3/209; Zehebi
metninde-fazladan bir "illa" kelimesi var.
Ali'nin Şiası (taraftarları) olamaz. Biz babamın geri geleceğini bilsek onun hanımlarını evlendirmez,
mirasını bölüştürmez idik." dedi. Bu haberi Şerik, Ebu İshak isnadıyla Amr el-Esam yerine Asım b.
Damr isnadıyla Hz. Hasan'dan rivayet eder.1156[764]
(Zehebi der ki) Biz Hz. Ali (r.a.)'a dair haberlerin hepsini yazmaya kalksak kitap çok uzardı.1157[765]
Hz. Ali'nin Katili Abdurrahman B. Mülcim El-Muradî1158[766]
Haricilerin ileri gelen iftiracılarından İbnu Yunus "Tarihi Mısır" adlı eserinde der ki: İbnu Mülcim
Mısır'ın fethinde asker olarak bulundu. Orayı ele geçirmek için eşraf kimselerle proje yaptı. Kendisi
o dönem meşhurlaşan Kuran okuyan (kurralar)'dan biri idi. Fıkıh tahsil etmişti. Tedul oğullarından
olup onların Mısır'daki meshuf süvarilerinden biridir.1159[767] Kuran'ı Muaz b. Cebel (r.a.)'tan
öğrenmiş idi. Kendisi o dönemin tam anlamıyla abid bir sofusu idi. Rivayete göre Kuran'da acemce
kelime var mı yok mu meselesini sorması için Sabiğ et-Temîmî'yi Hz. Ömer'e İbnu Mülcim yollamış
idi.1160[768]
Rivayet olunur ki Hz. Ömer, Amr b. El-Âs'a yazdığı mektubunda
"İnsanlara Kuran ve fıkıh öğretebilmesi için Abdurrahman b. Mülcim'in evini mescidi yakın bir yerde
ayarla." demişti. O da ona geniş bir ev yeri verdi. Bu ev Abdurrahman b. Udeys el-Belevî denen
herifin yani Hz. Osman'ın öldürülmesine katılan taraftarları arasında Küfe'de görüyoruz. Mısır'dan
Kûfe'ye Hz. Ali'nin yanına gitti. Hz. Ali'nin saflarında Sıffeyn savaşında bulundu.
Derim ki: Sonra ona o mektup ulaştı. O da yapacağını yaptı. O haricilerin en üstün imamlarından
olduğu gibi Nusayri mezhebi salikleri de onu bir hayli ulularlar.
Fakih Ebu Muhammed b. Hazm der ki: Hariciler "Abdurrahman b. Mülcim yer yüzü halkının en
faziletli insanıdır. Zira Hz. Ali'yi öldürüp de kendini öldürtmekle Lâhutî olan ruhunu vücudunun
karanlığından ve bulanıklığından kurtarmıştır." diyorlar.1161[769]
Ey müslümanlar! Şu deliliğe hayret edin.
Abdurrahman b. Mülcim hakkında İmran b. Hattan denen harici şu mersiyeyi yazdı:
1156[764] Hakim 3/145; Tarihi Dımışk 42/588; Müsned 1/148 no 1269; Taberi 3/164; İbni Sa'd 3/39
1157[765] İbni Asakir "Tarih-i Dımışk adlı eserinde 42'nci cildi sırf Hz Ali'ye tahsis etmiş. Onun hakkındaki rivayet farklılıklarını bile bahse konu etmişti. Zehebi
merhumun en güzel yanı onun hakkındaki uydurmalara yer vermediği gibi bir çok kolda gelen rivayetlerin içindenen güvenilirini almış. Allah mükafatını bol versin.
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 411-413
1158[766] Bkz. K. Futuh 4/133 ve devamı. Belazurî 3/249 ve devamı Taberi (Fihrist); El-Muhabber 17; Ahbaru't-Tıval 23, 24; İ. Kuteybe, Mearif 209; El-Vulat ve'1-
Kudat 31; Vefeyatu'l-A'yan 2/65, 7/218
1159[767] "Süvari şu andaki nesilimizce nalmaı kaybolan öncekilerce bile anlamı değişen bir kelime. O zaman ise ata binip at üstünde harp aletleriyle cambaz gibi
hareket eden idi.”
1160[768] El-İsabe 2/198 no 4123
1161[769] Şehrisani, el-Milel ve'n-Nihal(2/159)'in kenarına basılan"El-Fısal fîl-milel ve'L-Ehvâl ve'n-Nihal"
1- Ey haşyet dolu (darbeyi indiren) darbesi! Bu darbe ile Arş'in sahibinin rızasına ulaşmaktan başka bir arzusu olmadı.
2- Ben onun mazisini şimdi hatırlıyorum ve kesin inanıyorum ki Allah katında terazide halkın eni iyi görevini yerine getirenin o olduğu anlaşılacak.
Rafizilerin katında ise, ahirette insanların en eşkıyası İbni Müleim'dir. Biz ehli sünnete göre ise: "Kendisinin cehenneme gideceğini umarız, ama Allah onun günahlarından vaz geçerse biz de vaz geçeriz. Bu konuda ne Hariciler gibi ne de Rafiziler gibi söylemeyiz. Hz. Ali'nin katilinin hükmü aynen Hz. Osman'ın katilinin hükmü gibi, Zübeyr'in katilinin Talha'nın, Said b. Cübeyr'in, Ammar'ın Harice'nin ve Hz. Hüseyin'in katilinin hükmü gibidir. Biz bunları öldürenlerden uzak durur ve Allah için onlara buğz da ederiz. Ama onların yargılamasını Allah'a havale ederiz.
Muaykıb11162[770]
Nesebi: Muaykıb b. Ebi Fatıma Devs kabilesinden Ezdî. Abdi Şems oğullarının anlaşmalısı. (Mekke döneminin başlarında müslüman oldu.) İkinci Habeşistan hicretine gidenlerden. Kendi Nebi (s.a.v.)'le sohbeti olan ashabındandır. İbnu Mende onun Bedir harbine katıldığını söyler.
(Vakidi der ki: Muaykıb İslama girdikten sonra Mekke'den ayrıldı. Kimi Habeş'e gitti kimi de yurduna gitti der. Daha sonra Hayber fet-hedilirken Ebu Musa el-Eş'ari'nin kendi kavmini getirdiğinde onunla beraber Medine'ye geldi ve Hayber'in fethine katıldı.)1163[771]
Muaykıb (r.a.) Peygamberimizin yüzük işini deruhte etmişti.1164[772] Hz. Ebu Bekir'le Hz. Ömer onu Hazine'nin başına getirmişlerdi.
Onun Peygamberimizden nakledip bize ulaşan iki hadisi vardır. (Birisi "Rasulullah'ın yüzüğü üzeri gümüş kaplama demirden idi." diğeri de "Namaz kılarken secde edeceği yeri temizlemeye çalıştığını gören Peygamberimiz ona "Namaz kılarken yeri temizleme, illa mecbur isen bir kere taşlan al!" hadisidir.)1165[773]
Kendisinden torunu İyas b. El-Haris b. Muaykıb, oğlu Muhammed b. Muaykıb ve Ebu Seleme b. Abdurrahman b. Avf'ın rivayeti vardır.
(Burada İbni Sa'd'ın anlattığı Zehebi'nin atladığı önemli bir hadiseyi naklediyorum:
. -Mahmud b. Lebîd anlatıyor: Ürdün'deki Cüraş şehrine gelmiştim. Orada bana Abdullah b.
1162[770] Muaykıb için bkz: İ. Sa'd 47116-118; Vakidi s. 721; İbni İshak, es-Siyer 227; Halife, Tabakat 13, 123; El-Muhabber 127; Buhari, Kebir 8/52, 53; Tarihi İbni Maih 2/578
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 413-414
1163[771] İ. Sa'd 4/117
1164[772] Ebu Davud 4228, Nesai, Müctebâ 8/175
1165[773] Buhari, Salat 21/8 no 1207; Müslim, Mesacid no 546, 47, 49; Ebu Davud 946; îTirmizi 380; Nesai 3/7; İbni Mace 1026; Taberani, Kebir 20/351; Abdurrezzak, Musannef 2406; Beyhaki, Süneni Kübra 2/284; İbni Huzeyme 895, 915; İ. Ebi Şeye 2/411; Müsned 3/426, 5/425
Ca'fer'in Peygamber (s.a.v.)'den "Cüzzam hastalığından yırtıcı hayvandan kaçtığınız gibi kaçın." Hadisini Cüzzama tutulan Muaykıb hakkında söylediğini anlattılar. Medine'ye gelişimde bunu Abdullah'a sordum, o da "Vallahi yalan ben böyle bir hadis söylemedim. Ancak Muaykıb'in bu hastalıktan ağrısı çok artmıştı. Hz. Ömer ona su ikram eder ve içip de elinden bardağı alınca onun ağzını değdiği yere dikkat eder öyle içerdi. Anladım ki Ömer (r.a.) bunu bulaşıcı hastalıktan bir şey kapmamak için yapıyordu. Hz. Ömer ona her Inruftan ilaç ve doktor getirtirdi. Bir gün Yemen'den iki tedavici gelmişti. Hz. Ömer onlara da bunu söyleyince "Bu hastalığı tam iyileştirecek bir şey bilmiyoruz ama biz hastalığı durdurup iler-lelmeyecek birşey biliyoruz." dediler. Hz. Ömer de "Vallahi hastalığı dondurup ilerletmiyorsa bu bile muazzam bir sonuç" dedi. Adamlar da Han/ula (bizde Ebu Cehil karpuzu) denen elma büyüklüğünde kıpkırmızı dışı aynen karpuz kokusu ve tadı çok kötü) karpuzda toplatıp ortasından keserek Muaykıb'ın ayağının altını bunlarla ovaladılar. Biri bilince diğerini alıp ovmaya devam ettiler. Nihayet Muaykıb (in burnundan acı yeşil bir su gelmeye başladı. Adamlar da "Artık hastalığı ilerlemez!" dediler. Vallahi ölene kadar onun hastalığı ilerlemeden öyle knldı.) (Yine İbni Sa'd der ki:
-Ömer (r.a.) Harice b. Zeyd ve arkadaşlarını yemeğe çağırdı. Orada Muaykıb da vardı. Onlar Muaykıb'ı görünce hastalık bulaşır diye korktular. Ömer onu sen sadece önünden ye! Vallahi senden başka biri olsaydı aynı tabakta yemek yemezdik. Aramızda da en az bir mızrak boyu mesafe olurdu." dedi.)1166[774]
Ebu Üseyd Es-Saîdî1167[775]
Nesebi: Malik b. Rabia el-Bedin b. Âmir b. Avf b. Harise b. El-Hazrec b. Saide. Künyesi Ebu Üseyd. Ashabın büyüklerinden, başta Bedir olmak üzere bütün savaşlarda bulunmuştur. Ömrünün sonlarına doğru gözleri görmez oldu. (Fetih günü Saide oğullarının bayraktarı o idi.)
Kendisinden Efendimizden rivayet ettiği hadisler vardır. Kendisinden de oğullan Münzir, Zübeyr ve Hamza, Enes b. Malik, Abbas b. Sehl b. Sa'd es-Saidî, Ebu Seleme b. Abdurrahman, kölesi Ali b. Ubeyd es-Saidî, Abdulmelik b. Said b. Süveyd, Kurra b. Ebi Kurra, Yezid b. Zeyd el-Medenî'nin rivayetleri var.
Halife ve diğerleri Ebu Useyd'in hicri kırkıncı yılda öldüğünü söylerler ki doğru olan da budur.1168[776]
El-Medâinî ise "Altmışıncı yılda öldü." der. İbni Mende "altmış beş yılında" derken Ebu Hafs el-Fellas ise otuzuncu yılda öldü." demektedir.
İbni Sa'd der ki: Benî Saide'nin Fetih günü bayraktarı o idi. Bana Muhammed b. Ömer el-Vakidî
1166[774] I. Sa'd 4/117, 118
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 415-416
1167[775] Ebu Üseyd: Vakidi, Meğazi (fihrist); İbni Sa'd 3/557, 558; Tabakalı Halife 97; Muhabbar 95, 298; Müsned 3/496; Y. B. Main Tarih 2/347; Fesevî 1/344, 442, 2/467, 3/25; Ebu Zür'a, Tarih 1/491
1168[776] Halife b. Hayyat, Tabakat s. 97; İbni Sa'd 3/558
anlattı ki: Bana Übey b. Abbas b. Sehl, babası Abbas'tan "Ben Ebu Üseyd'i gözü kör olduktan sonra
görüm. Boyu kıp kısa, ak saçlı, ak sakallı biri idi." dediğini nakletti.1169[777]
İbni Aclan, Ubeydullah b. Ebi Rafi'in "Ben Ebu Useyd'i bıyığını kısaltırken gördüm. Ama tıpkı
kazımanın kardeşi gibi kısaltıyordu." dediğini anlatır.1170[778]
İbni Ebi Zi'b, Osman b. Ubeydullah'tan naklediyor: Ben Ebu Üseyd Ebu Katade, İbni Ömer ve Ebu
Hüreyre'yi gördüm. Biz askerî birlikte iken yanımıza gelmişlerdi. Onlardan Safran (parfüm) kokusu
geliyordu. Bununla onlar sakallarını boyarlardı.1171[779]
Abdurrahman b. Gasil, Hamza b. Ebi Üseyd ile Zübeyr b. El-Münzir b. Ebi Üseyd'den nakleder: Onlar
Üseyd öldüğü zaman parmağından altın bir yüzük çıkarmışlar. Üseyd Bedr'e katılanlardan idi.1172[780]
(Vakidi'den) Rivayet olunduğuna göre Useyd'in cemaat yılı denen hicri altmışıncı yılda yetmiş sekiz
yaşında Medine'de öldüğü, kendisinin Medine ve Bağdat'ta sülalesi olduğu söylenir.1173[781]
Ebu Mes'ud El-Bedrî1174[782]
El-Bedrî (Bedirli) denilmesi Bedir mıntıkasındaki bir su başında oturduğu içindir. Bedir savaşına
katılmamıştır. O Akabe biatına katılan (Yetmiş kişi)'lardan o vakit yaşları en küçük olanıdır.
Nesebi: (Asıl adı) Ukbe b. Amr b. Sa'lebe b. Üseyra b. Useyra b.
Atiyye b. Cidara b. Avf b. Haris b. El-Hazrec. Ensardan. Künyesi Ebu Mesud. Kûfe'ye yerleşenlerden
biri olup1175[783] ashabın fakihlerindendir.
Kendisinden oğlu Beşir b. Ebi Mesûd, Evs b. Dam'ac, Rıbî b. Hırâş, Alkame, Hemmam b. Haris, Kays
b. Ebi Hazini, Ebu Vail (Salim el-Berrad, Halid b. Sa'd, Sa'lebe b. Zehdem, Hakim b. Eflah, Said b.
Vehb, Süleyman b. Cehm, Amir b. Sa'd el-Becelî, Abdullah b. Yezid el-Ensarî el-Hatmî, Abdurrahman
b. Bişr, Abdurrahman b. Zeyd b. Hattab, Abdurrahman b. Yezid en-Nehaî, Amr b. Meymun el-Evdî,
Kurdus, Muhammed .b Abdullah b. Zeyd b. Abirabbih, Yezid b. Şerik, Ebu'l-Ahvas, Ebu Bekir b.
Abdurrahman b. Haris b. Hişam, Ebu Amr eş-Şeybanî, Ebu Ma'mer el-Ezdî ve Eba Mühelleb el-
1169[777] İbni Sa'd 3/558
1170[778] İbni Sa'd 3/558
1171[779] İbni Sa'd, Tabakat 4/558
1172[780] İbni Sa'd, Tabakat 4/558
1173[781] İbni Sa'd, Tabakat 4/552
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 416-417
1174[782] Ebu Mesud için bkz: Vakidi (fihrist); İbni Sa'd 6/16; Halife, Tabakat 96, 136, Tarih 202; Yahya b. Main, Tarih 2/410; Buhari, Kebir 6/429; Ebu Zür'a, Tarih
1/576; İ. Ebi Hatem Razi el-Cerh 6/313
1175[783] İbni Sa'd 4/16; Ebu Zür'a, Tarih 576
Cermî gibi isimler hadis nakleder.)1176[784]
Şu'be Hakem b. Uteybe'den "Ebu Mesud Bedr'e katılanlardandır." diye naklederken (yine Şu'be
Said b. İbrahim'den "Ebu Mesud Bedir ashabından değildir." diye nakleder.)1177[785]
İbnu Ebi Zi'b anlatıyor: Hz. Ömer, Ebu Mes'ud el-Ensari'ye: "Duyduğuma göre sen insanlar emir
olmadığın halde fetva veriyor-muşsun. Öyle olunca idareciliğin sıcağını (şerrini) soğuk olanı yüklenene
(hayrını yüklenene) havale et." dedi.1178[786]
Halife b. Hayyat der ki: Hz. Ali, Muaviye ile Sıffeyn'e savaşmaya giderken Ebu Mesud'u Küfe valisi
yapmıştı.1179[787]
Hammad b. Zeyd, Mücalit yolulya Şa'bi'nin şöyle dediğini nakleder: Hz. Ali Sıffeyn'e doğru yola
çıkarken Kûfe'ye Ebu Mesud el-Ensarî'yi bıraktı. Ona gelip: "Vallahi Allah onun düşmanlarını helak
edip Müminlerin emirini galip getirecek." diyorlar. O da: "Vallahi ben bu iki taraftan birinin diğerine
galip gelmesini zafer sayam" dedi. Halk "Peki ne olsun" dediler. O da "Sulh olsun" dedi. Hz. Ali
harpten geri gelince halk onun bu sözünü Hz. Ali'ye jurnallediler. Hz. Ali de: "Sen bizim valiliğimizi
bırak" dedi. Ebu Mesut "neden" diye sorunca Hz. Ali "Biz
senin aklını kullanamadığını görüyoruz." dedi. Ebu Mesut da "Ama benim aklım da diğeri şer diye
kaldı." dedi.
Ubeydullah b. Amr, Zeyd b. Ebi Üneyse -Amr b. Mürra isnadıyla Hayseme b. Abdurrahman'dan
naklediyor:
-Ebu Mesut Küfe Minberinde ayağa kalkıp "Kim Hz. Ali'yle gitmeyip de saklandı ise ortaya çıksın!
Eğer çokluğu ise bizim ashabımız pek çok, şu iki grubun çarpışması zafer değildir. Şu öbürünü,
öbürü berikini öldürecek. Sonra iki tarafın iyileri ölüp yerine süprüntüleri kalacak. İki gruptan biri
galip geldi. Lakin bu nasıl fetih olur Allah onların kanlarını korusun, aralarını sulh etsin." dedi.
Medâinî ve diğerleri "Ebu Mesut (r.a.) hicri kırkıncı yılda öldü derken Halife b. Hayyat da "kırkıncı
yıldan önce öldü" diyor.1180[788]
Şeyh Muhyiddin Nevevî de Buharî'ye yaptığı Şerh'inde şöyle der: Cumhur alimlerine göre Ebu
Mesud (r.a.), Bedir köyünde oturmuş ama Bedir harbine katılmamış. Dört tane büyük alim bunun
böyle olduğuna şahitlik ediyor:
1- Zühri
2- İbni İshak
1176[784] Tehzibu'l-Kemal 20/217. Parantez arası Mizzi'den ilavedir.
1177[785] İstiab 4/1757
1178[786] Bu meşhur arap atasöziidür. "Yani devletten menfaatlananlar yükünü de katlansın-sen neye fetva veriyorsun."demek istiyor.
1179[787] Tarihi Halife s. 202; İbni Sa'd 4/16
1180[788] Halife b. Hayyat, Tabakat s. 96
3- Buhari
4- El-Hakem
Vakidi der ki: O Muaviye'nin hilafetinin son yıllarında Medine'de öldü.1181[789]
Ondan nakledilen yüz iki tane hadis vardır. Bunların dokuz tanesini Buhari ve Müslim ittifakla rivayet ediyor. Buhari bir yerde tek başına (infirad) kalırken Müslim yedi defa ondan tek başına rivayet ediyor.1182[790]
Hz. Ali Dönemindeki Diğer Vefat Olayları Takriben Harf Sırasına Göre Rifâa B. Malik B. Aclan1183[791]
Nesebi: Rifaa b. Malki b. Aclan b. Amr b. Âmir b. Zürayk el-Ensarî. Künyesi Ebu Muaz. Malik ve Hallad'ın kardeşi. (Annesi Ümmü Malik binti Übey b. Malik). Kardeşi Hallad ile beraber Bedir savaşına katıldı. Babası Rafi Ensar'dan Akabe gecesine Efendimize biata gelen on iki nakib (delege)'den biridir ve Bedr'e katılanlardandır.
Kifau'mn Peygamberimizden, Ebu Bekir'den ve Ubâde b. Es-Suınil'lcn rivayeti vardır.
Kendisinden de oğulları Ubeyd ve Muaz yeğeni Yahya b. Hallad, f Abdullah b. Şeddad b. El-Had'ın rivayeti vardır.
Kırkıncı yılın içinde vefat etti.
İbni Sa'd ise onun Muaviye'nin hilafet döneminin başlangıcında öldüğünü soyunun Medine ve Bağdat'ta hayli genişlemiş olduğunu anlatır.1184[792]
Sıjrâka b. Malık1185[793]
Suraka b. Cu'şam el-Kinanî el-Müdlicî. Künyesi Ebu Süfyan. Taif kuşatmasından sonra müslüman oldu. Kimilerince Huneyn savaşına katıldığı söylenir. Peygamberimizin hicret esnasında atının ayaklarının kuma saptanmasıyla adı geçen odur. Hacda Temettu'un yani Umre'nin de hac ile beraber mevsim içinde meşru kılındığında Peygamberimize "Bu sadece bu sene için mi yoksa ebediyyen mi?" diye soran odur.
Silraka -mal sahibi olduğu için- Mekke ile Medine arasında suyu hayli bol olan Kudey'den göçerdi.
1181[789] İbni Sa'd 4/18; Bu yanlış olsa gerek. Çok kere katipler "başı" diyecek yerde "sonu" diyor.
1182[790] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 417-419
1183[791] İbni Sa'd 3/596; Vakidi, Meğazi 54, 142, 151, 171; Halife, Tabakat 100, Tarih 205; Buhari, Kebir 3/319; Müsned 4/340; Fesevî 1/317-329; Taberi 2/671, 3/24; Taberani, Kebir 5/25, 41 Û2SL
1184[792] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 419-420
1185[793] Bkz Süraka'nın Tercemesi orijinal 308'inci sayfada 15'inci yılda vefat edenler kısmında geçti.
Hz. Osman'dan iki yıl sonra öldü. Bir rivayette de yirmi dördüncü yılda öldüğü söylenir ki biz ona
işaret etmiştik.1186[794]
Safvanb.Assal1187[795]
Riibad b. Zahir b. Amir b. Avbesân b. Zahir b. Murad. Mıııadoğullarından. Kendi ifadesine göre
Peygamberimizle beraber on iki harbe katılmıştır.
Safvan'ın Peygamber (s.a.v.)'den rivayeti vardır.
"M Safvan hakkında bilgi çok azdır. Sadece islam olduğundan bahsedilir. Nerede ne manian belli
değil Ama Zir b. Hubeyş'in isnadı hasen sayılan bir haberde "Safvan'a Rasulullah'ı gördün mü?"
dedim. "Evet onunla on iki gazaya katıldım."demesi onun bir hayli önce müslüman olduğunu
gösterir. Zira Mekke fethinden sonra sadece
Huneyn Taif ve Tebük gazveleri yapılmıştı.
Kendisinden: Zir b. Hubeyş, Abdullah b. Mesleme el-Muradi, Ebu'l-Gurayf Ubeydullah b. Halife, Ebu
Seleme b. Abdurrahman, Abdullah b. Mesud rivayette bulunmuşlardır.
(Tirmizi, Nesai ve İbni Mace'de hadisleri vardır.)1188[796]
Karazab. Ka'b1189[797]
Nesebi: Karaza b. Ka'b b. Sa'lebe b. Amr b. Ka'b b. El-Itnâbe. Künyesi Ebu Amr. Ensar'ın Hazrec
kabilesinden. Medineli Abdul-Eşhel oğullarının anlaşmalısı.
Sahabenin fakihlerinden birisi. Hz. Ömer tarafından insanlara din öğretmek üzere Kûfe'ye
gönderilen on sahabeden birisi idi. Peygam-, berimizle Uhut ve sonrası harplere katıldı. Hicri on
üçüncü yılda Hz. i Ömer'in hilafeti döneminde Allah Ray (bugün Tahran) şehrinin fethini | onun
eliyle nasip etti. Çok faziletli biri idi.
Hz. Ali onu Küfe valisi yaptı. Bu görevde iken öldü. Hz. Ali ile Cemel ve Sıffeyn savaşlarına gitti.
Kûfe'de öldüğü ve cenaze namazını Hz. Ali'nin kıldırdığı haberi sahihtir. (Müslim Sahih'inde) Kûfe'de
ölümüne ağıt yapılan iki kişi Karaza'dır. (Bunu duyan Muğira b. Şu'be "Ben Efendimiz (s.a.v.)'i "Ağıt
yakılan azap olunur." derken duydum!" dedi.)
1186[794] İbni Sa'd 3/597
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 420
1187[795] M Savlan- İbni Sa'd 6/27, dördüncü tabaka 2/742 tere. No 256; Halife, Tabakat 74, 134; Buhari, Kebir 4/304 no 2921; Müsned 47299; Fesevi, Tarih 3/400;
1. Ebi Hatem el-Cerh 4/420 no 1845; Taberani, Kebir 3/63 no 723
1188[796] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 420-421
1189[797] Kuraza: İbni Sa'd 6/17; Muhabber 242; Halife, Tarih 157, 202, Tabakat 94, 136; Buhari, Kebir 7/193 no 855; Yahya b. Main, Tarih 2/487
Bir rivayette de Hz. Ali'den sonra öldüğü anlatılır.
(Kendisinin rivayeti vardır. Ondan da, Amir b. Sa'd el-Becelî ve Amir b. Şurahbil eş-Şa'bi rivayette bulunuyor.1190[798]
Ka'ka'a B. Amr Et-Temimî1191[799]
Rivayetlere göre Nebi (s.a.v.)'in vefatını görmüştür. Kendisi islam tarihinde adı yiğitlikle geçmiş kahramanlardan biridir. Kadisiye ve diğer savaşlarda Farslılarla yapılan savaşlarda Ka'ka'a'nın muazzam bir katkısı olmuştur.
Rivayet edilir ki Hz. Ebu Bekir "Orduda Ka'ka'a'nın narası bin kişinin desteğinden daha hayırlı olmaktadır." demiştir.1192[800]
Hz. Ali ile Cemel savaşına katılmış ve harp öncesi orada iki taraf arasında sulh yapılması için elçilik görevini üstlenmiş idi.
Kûfe'ye yerleşip orada kalmıştır.1193[801]
Hişam B. Hakim1194[802]
Nesebi: Hişam b. Hakim b. Hizam b. Huveylid b. Esed b. Abdiluzza b. Kusay b. Kilab el-Kuraşî el-Esedî. Annesi Zeyneb bt. El-Avvam (Ziibeyr (r.a.)'ın bacısıdır). Babası ve kendisi Mekke fethiyle Müslüman olanlardan. Bu konuda rivayet vardır. Kendisi Nebi (s.a.v.)'den "İnsanlara dünyada işkence edenlere Allah azap eder" hadisini rivayet ediyor.1195[803] Kendisinden Cübeyr b. Nüfeyr, Urve b. Zübeyr (Katade es-Sülemî) ve diğerleri rivayet eder.
Peygamberimizin güreşip de yendiği budur.1196[804]
İbni Sa'd "Hişam heybetli sağlam yapılı biri idi." der.1197[805]
1190[798] Parantez araları Tehzibu'l-Kemal'den
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 421
1191[799] Taberani Kebir 19/40; İstiab 3/263; İ. Ebi Hatem, el-Cerh 7/136; Taberi (fihrist); el-Kamil (fihrist); Üsdü'1-Ğabe 4/207; el-İsabe 3/239 no 7127; Zehebi, Tecrid 2/16 no 169
1192[800] Üsdü'1-Ğabe 4/207
1193[801] Her nedense Ashab ve Tabiin içerisinde nice yiğitler var. Cihad zamanı cihad, sulh zamanı sulh için uğraşır, fitneden son derece sakınır,sonra da hayatına hiç önem verilmez. İşte Ka'ka'aa da bu talihsizlerden biri. Allah rahmet eylesin.
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 421-422
1194[802] Hişam: Buhari, Kebir 8/191 no 2664; Müsned 3/403, 44, 467; Halife, Tabakat 14; Fesevî 2/356; El-Cerh 9/53 no 226; İstiab 3/593; Üsdü'1-Ğabe 5/61, 62; Zehebi, Siyeri A'lamu'n-Nubelâ3/51
1195[803] Müslim 2017; eEbu Davud 3045; Münsed 3/468, 404; Beyhaki, Sünen 9/205; İbni Hibban 1567
1196[804] Bunu bulamadım.
Abdullah ez-Zührî anlatıyor: Hişam emri bil- ma'ruf ve nehyi ani'l-Münker görevi yapardı. Hz. Ömer'e kötü bir haber gelse veya görse, "Ben ve Hişam b. Hakim sağ oldukça bu kötülük yapılamaz." derdi.1198[806]
İbni Sa'd "Hişam Muaviye'nin yeni halife olduğu sırada öldü" diyor.1199[807]
Onun Ecnadeyn'de öldüğü de rivayet edilirse de bu doğru değildir.1200[808]
Velid B. Ukbe1201[809]
Nesebi: Valid b. Ukbe b. Ebi Muayt (adı Ebân) b. Ebu Amr b. Ümeyye b. Abdi Şems b. Abdi Menaf. Künyesi Ebu Vehb Kureyş'in Emevî oğullarından. Kendisinin sürece sahabiliği çok azdır. Velid Hz. Osman (r.a.)'ın anneden kardeşidir.
(Annesi Kurayz b. Rabia kızı Erva'dır. Babası Ukbe Bedir harbinde kafir olarak asılarak öldürüldü).1202[810]
Velid'in rivayeti vardır. Kendisinden Şa'bi ve Ebu Musa Abdullah el-Hemedâni'nin rivayeti vardır.1203[811]
Hz. Ebu Bekir zamanında Şam fethine gitti. Hz. Osman döneminde Küfe valiliğine getirildi. Hz. Osman öldürülünce Ceziratu'l-Arab'da yerleşip Hz. Ali ile Muaviye arasındaki harplere katılmadı. Son derece cömert şerefli ve şair biri idi.1204[812]
İbni Sa'd der ki: Velid fetih yılı müslüman oldu. Rasulullah onu Mustalık oğullarının zekatını toplamaya görevlendirdi. Hz. Ömer de, Tağleb oğullarının zekatını toplama görevini verdi. Hz. Osman da Sa'd b. Ebi Vakkas'ı Küfe valiliğinden azledip yerine Velid'i getirdi. Daha sonra Velid'i bu görevden aldı. Velid de Medine'ye geldi. Hz. Ali'ye biat edilinceye kadar Medine'de kaldı. Hz. Ali'ye biat yapıldığını görünce oradan ayrılıp Cezire'deki Rakka şehrine geldi. Ali'den de Muaviye'den de uzak durdu. Orada ölene kadar yaşadı. Kabri Rakka'dan on beş mil uzaktaki Rumiyye suyu başındadır. Orada bir çiftliği vardı.
1197[805] İbni Sa'd ne eski ne yeni kısımda Hişam'ı almıyor. Saddece dördüncü tabakada babası Hakim'i bahsederken "Çocuklarının hepsi de Peygambere gelip müslüman oldu" diyor. Dördüncü tabaka 1/216 no 89. Hafız Mizzi Tehzib'inde 3/195 bu sözü tbni Sa'd'a izafe ediyor ve Kebir'in dördüncü tabakasında" diyor. Ama dördüncü tabakada ben bu ismi bulamadım.
1198[806] Cemheretu Nesebi Kurayş 378; T. Kemal 3/195
1199[807] Bu da İbni Sa'd'da yok.
1200[808] Bu söz Ebu Nuaym'a aittir. Bkz. T. Kemal 3/196
İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 422
1201[809] İbni Sa'd 6/24, 25, 7/476, 477; Müsned 4/32; Vakidi (fihrist); el-Muhabber 126, 342, 379, 407; Nesebi Kureyş 105, 110, 138-140, 145, 156, 166; Halife, Tabakat 11, 126, 140, 189, 318;Et-Tıval 139
1202[810] İbni Sa'd dördüncü Takbaka 1/168
1203[811] T. Dımışk 63/218, 219; Nesebi Kurayş 138
1204[812] T. Dımışk 63/218
(İbni Sa'd der ki: Velid b. Ukbe Rıkka şehrine geriden bakıp ovasının suyunun güzelliğini görünce
"Vallahi ölümüm de sende olsun haşrim de sende olsun." demiş.)1205[813]
İbnu Ebi Necih, Mücahit'ten naklediyor:
-Rasulullah (s.a.v.) Velid b. Ukbe'yi Mustalık oğullarına zekatlarını toplayıp getirmeye
görevlendirmişti. Onlar Velid'in geldiğini duyunca
zekat mallarıyla onu karşılamaya çıktılar. Velid onları kalabalık görünce geriye dönüp Rasulullah
(s.a.v.)'e geldi ve "Onlar her halde seninle savaşmak için bir araya gelmişler." dedi. İşte: "Ey iman
edenler! Eğer size fasık (günahtan korkmayan) biri bir haber getirdi ise onu iyice araştırın..." ayeti
nazil oldu. (Hucurat suresi ayet 6)1206[814]
-Yine aynı haberi (Ma'mer) Katade'den, Muhammed b. İshak da Yezid b. Roman'dan
nakleder.1207[815]
Yezid rivayetinde şu ilaveyi yapar: "Velid korkak biri idi. Mustalıklılar onu karşılama için atlarına
binince onların kendisini öldürmeye geleceklerini sanıp kaçtı."1208[816]
Muhammed b. Abdurrahman b. Ebi Leyla, Hz. Ali'ye "Ben kılıcı senden daha iyi keskinletirim dilimi
senden iyi kullanırım ordudaki yerimi senden iyi doldururum." dedi. Hz. Ali de ona "Sen sus, zira
sen fasıksın!" dedi. Bunun üzerine Secde 18'inci ayeti olan "Hiç mümin olan, fasık olan gibi mi olur.
Onlar aynı seviyede olmazlar." Ayeti indi.1209[817]
Tarık b. Şihab anlatıyor: Velid b. Ukbe Küfe'ye Hz. Osman tarafından vali olarak görevlendirilip
geldiğinde valilikten alınan Sa'd b. Ebi Vakkas ona gelip "Ya Eba Vehb! Yani şimdi sen benden sonra
burada akıllı veya senden sonra ben ahmak mı olmuş oluyoruz!" dedi.1210[818]
A'meş, İbrahim Nehaî yolu ile Alkame'den naklediyor:
-Rum diyarında bir orduyla cihadda idik. Yanımızda Huzeyfe (r.a.) da vardı. Ordu komutanımız Velid
idi. Velid şarap içip sarhoş oldu. Biz de ona had cezası uygulayalım, dedik. O zaman Huzeyfe (r.a.):
"Siz tam düşmanınıza yaklaşmış iken mi komutanınıza had sopası atacaksınız!" dedi. Onun bu sözü
Velid'e ulaşınca:
Onu haram olsa da yine içeceğim, birilerinin burnu kıvırmasına rağmen yine içeceğim." diye bir şiir
okudu.
1205[813] İ. Sa'd dördüncü tabaka 1/171 h. No 76; T. Dımışk 63/250
1206[814] Tarihi Dımışk 63/232; Beyhaki S. Kübra 9/55; Beyh. Delail 6/398
1207[815] Tarihi Dımışk 63/232
1208[816] Velid'in bu olayı çok meşhur olup Zehebi buraya en kısasını almış . konuya Haris b. Dırar el-Huzaî anlatır. Haberi İmam Ahmed Müsned'inde 4/27;
Taberani, Kebir no 3395; Beyhaki, S. Kübra 9/54; İbni Asakir T. Dımışk'ta 63/227, 228 nakleder.
1209[817] T. Dımışk 63/235; Bu hadise bu haliye pek cılız. Hem aynı İbni Abbas bu ayeti onun babası Ukbe b. Ebi Muayt için nazil olduğunu da rivayet eder. T. Dımışk
63/235
1210[818] Tarihi Dımşk 63/236, 237; Üsdü'1-Ğabe 5/676; T. Kemal 19/438
Said b. Ebi Arabe, Abdullahed-Dânâc aracılığıya Ebu Sâsan denen Husayn b. El-Münzir'den naklediyor: Velid b. Ukbe Küfe valisiyken sabah namazında cemaate farzı dört rekat kıldırdı. Kendi sarhoştu. Selam verip cemaate döndü ve "daha fazla ilave yapayım mı?" dedi.
Bunun üzerine (cemaatten ona kızıp çakıl atanlar oldu sonra) Kûfe'den bir heyet Medine'ye Hz. Osman'a şikayete gidip konuyu onunla konuştular. (Hz. Osman Velid'i çağırttı. Gelince Hz. Osman) Hz. Ali ile konuştu. (Zira Hz. Ali Kadı idi. Had cezasını o uygulardı.) Sonra Ali'ye "İşte amca oğlun Velid al onu da cezasını ver." dedi. Hz. Ali de (bu cezayı kendi vermek istemeyip) "Kalk ya Hasan bunu sopala" dedi. Hasan da "Sen niye yapmıyorsun aranızda ne var. (Gülünü seven dikenine katlanır) dedi. Hz. Ali de "Ben artık zayıfladım gevşedim. Kalk ya Abdullah b. Ca'fer buna sopa at dedi. Abdullah sopa vuruyor Hz. Ali sayıyordu. Kırka varınca "Dur!" dedi. Bu hadisi Müslim rivayet ediyor.1211[819]
Bir rivayette Küfe halkının Velid hakkında yalan söylediği anlatılır.
Zayıf bir ravi olan Ebu Mihnef künyeli Nuh, dayısı es-Saık b. Züheyr aracılığıyla Muhammed b. Mihnef ten şöyle dediğini anlatıyor: Hz. Osman'ın valileri içerisinde ilk bidat ve kötülük icad eden Velid b. Ukbe olmuştur. Velid sihirbazlarla yakınlık kurardı. İçki içer, ve bir Hıristiyan olan Ebu Zeyd et-Tâi ile meclis arkadaşlığı yapardı.
Muhammed b. Mihnef devamla şöyle dedi: Derken Babil halkından bir sihirbaz gelip mescitte uzun bir ip oyunu göstermeye başladı. İpin üzerinde yürüyen bir fil vardı. Ayaklarını tek atan basan bir deve gösterdi. İnsanlar hayrette kalmıştı. Sonra başka bir ipi alıp zorla ağzından sokup dübüründen çıkardı. Sonra bir adamın kılıçla kellesini vurup yere yıkıyor ardından kalk diyor ölü de kalkıyordu. Bu oyunu seyreden Cündüp b. Ka'b kılıcını sıyırıp sihirbazın boğazına vurdu ve "haydi diriltebiliyorsan kendini dirilt." dedi. Velid de sihirbaza karşılık Cündüb'ün kısas yapılarak öldürülmesini emretti. Ezd kabilesinden bir adam yerlerinden fırlayıp onu korudular ve "kafir bir sihirbaza karşı mı Cündüb'ü öldüreceğiz." dediler. Bu kere Velid onu hapsetti.1212[820]
Muhammed kıssanın gerisini uzun uzun nakletti.1213[821]
Ebu Rafî' El-Kıbtî1214[822]
Rasul-ü Ekrem (s.a.v.) Efendimizin kölesi. Adı İbrahim. Bir rivayete göre Eşlem Hz. Abbas b. Abdulmuttalib'in kölesi idi. Onu Nebi (s.a.v.)'e hediye etti. Abbas'ın müslüman olduğunu Peygambere bildirince nebi (s.a.v.) onu azat etti.1215[823]
1211[819] Müslim 1707 T. Dımışk 63/241, 245; Bu ata sözünü gülünü seven dikenine katlanır diye terceme ettim. Bu "Serinliğinden nimetlenen sicağınn da katlanacak."demektir. Daha önce bu sözü Hz Ömer de kullanmıştı.
1212[820] El-Eğanî 5/143
1213[821] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 423-426
1214[822] Müsned 6/8-10; Vakidi Meğazi (fihrist); İbni Sa'd 4/73-75; El-Muhabber 92, 128, 406; El-Mearif 145, 146; İstiab 4/68; Üsdü'1-Ğabe 5/191; Hakim 3/597; Taban (fihrist); Taberani Kebir 1/286; Fesevî 1/511, 512; Yahya b. Main, Tarih 2/704
1215[823] ibni Sa'd 4/73
Kendisinden oğlu Ubeydullah, torunu Hasan b. Ali b. Eba Rafi', öteki torunu Fazl b. Ubeydullah b.
Ebi Rafi', Ali b. Hüseyin ona bizzat görmediği için ondan rivayeti mürseldir. Hz. Osman'ın katlinden
sonra öldü. Rivayet olunduğuna göre hicri kırkıncı senede Kûfe'de öldü.1216[824]
(İbni Sa'd Ebu Rafi'in ağzından şunları nakleder:
-Ben Hz. Abbas'ın kölesiydim. İslam bizim eve girmiş ben de müslüman olmuştum. Abbas
kavminden çekindiği için bunu gizledi. Çünkü tüccar olduğu için malı Mekkelilerde dağılmış
durumdaydı. Ebu Lcheb mel'unu Bedir harbine gitmeyip yerine Âs b. Hişam'ı yolladı. Zaten bu
onların adeti idi. Bedir'de yenildikleri haberi, Allah'ın onları perişan ettiği duyumu bize ulaşınca
müthiş bir moral kazandık. Ben /.ayıf biri idim. Zemzem kuyusundaki hücrede kadeh imalatı
yapardım. Bir gün yanımda Abbas'ın hanımı Ümmü Fazl vardı. Fasık Ebu Leheb ayaklarını sürüyerek
belalı şekilde geldi ve hücreyi kazığa bağlayan kendir ipinin üzerine oturdu. Sırtı sırtıma sanki
dayanmış gibi dal dala olduk. O sırada birisi Ebu Süfyan geldi diye bağırdı. Ebu Leheb ona "gel
kardeşim oğlu gel haberler sende!" dedi. O da gelip oturdu. İnsanlar gelip önünde dikildi. Ebu
Süfyan anlatmaya başladı:
-Vallahi onlarla karşılaşıp var gücümle çarpışmaya başladık. Fakat bizi istedikleri gibi öldürüp
kolayca esir aldılar. Ben bizimkileri buna rağmen kınamıyorum. Zira yerle gök arasında kır atlar
üzerinde bem
beyaz adamlar gördük. Vallahi onlara hiçbir kuvvet karşı koyamaz." Ben hücrenin perdesini kaldırıp
"Vallahi onlar meleklerdi" dedim. Ebu Leheb bana müthiş bir tokat patlattı. Ben de üzerine atıldım
ama beni kaptığı gibi yere çarptı ve dövmeye devam etti. Zaten cılız bir adamdım. Abbas'ın hanımı
Ümmü Fazl da kalktığı gibi çadırın direklerinden birini kapıp Ebu Leheb'in kafasına öyle bir vurdu ki
kafası çok fena parçalandı. Ebu Leheb'e "Demek onun efendisi yok diye onu zayıf buldun öyle mi."
dedi. Ebu Leheb çok bozularak çekti gitti ama vallahi yedi gün yaşadı. Allah onun vücudunda
mercimek şeklinde vebadan bir tür olan Adese hastalığı verdi. Bu hastalık onu öldürdü. Aralar bu
hastalığın veba gibi bulaştığını bildiklerinden çocukları onu iki üç gün bıraktılar. Cesedi koktu. Sonra
onu yıkayamadan gömdüler.)1217[825]
Ebu Lübâbe B. Abdülmünzir
Bu daha önce anlatıldı. Bir rivayette "Hz. Ali'nin hilafetine kadar yaşadı." dendiği için burada anıldı.
Bu dönem içinde ölen ileri gelenlerden bazıları:1218[826]
Suhaym (Abdı Benfl-Hashas)
1216[824] İbni Sa'd 4/75'te Vakidi'den naklen onun Medine'de Hz Osman'ın öldürülüşünden bir süre sonra öldüğünü söyler.
1217[825] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 426-427
1218[826] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 427
Harikulade iyi bir şair. Örneği olmayan güzel sözlerin sahibi. Kendisi sahabe değildir.
Ma'mer, Said b. Abdurrahman aracılığıyla Es-Saib'den naklediyor: Hz. Ömer'e "Şu Hashasoğullarının kölesi şiir yazan biridir." dediler. Hz. Ömer de onu çağırtıp "Sen şiirinde nasıl söylüyorsun?" dedi. Suhaym da Erkenden gitmeye hazırlandınsa Süleyma'ya veda et. Zira kişiye kötülüklerden men etmeye islam ve ak saçlar yeter." diye beyti okuyunca Hz. Ömer "Bu kadarı yeter.
1- Ona a^îA: olduğumuzdaki delicesine apaçık sırf aşk alakası idi. Yoksa onlara cariye sevgisi içinde değildik.
2- Erkekleri simsiyah saçlarıyla anladıkları gece... Sen o saçları up uzun alabildiğine gür taze bir nebat gibi görürsün.
3- Ceylan boynu gibi ama incisiz yakutsuz olmayan o güzel gerdan simdi bomboş
4- Sanki Süreyya yıldızı gelip göksünün üstüne kandil olup asılmış, tıpkı rüzgarın parıltısını arttırdığı koz ateş gibi.
5- Çarşaflar ve örtüler içinde, başının üstüne de Yemeni bağlayıp şöyle bir yürüdü mü.
6- Ayrılık sabahı sana salladığı el ve bileklerini zenginlerin altın dinarı gibi saf ve parlak yüzünü gösterir.
7- Ah ben de gül renkli olsaydım kesin bana aşık olurdun. Ne yapayım Rabbim beni kara renkle gösterir.
8- Sen senin aşkınla gönül hastası olan kimsenin selamını saklıyor musun. Sizleri uzaktan selamladım.
9- Ailesi görür diye konuşmaya korktuğumdan bağırtlak kuşu gibi sessiz ve ürkek yürüyen! Dur sana!
10- Bana "Sana değil başkasına yazık olsun, zira ben ailemin arasında kan akıtacak laflar konuşulduğunu duydum. " dedi.
Şu da Suhaym'ın kasidesinden bir parçadır:
Eğer Rastlarsan bir gün ölüme, bil ki yarın onunla karşılaşmak için rehin alındın.
Gördüm ki ölüm ne Muhammed i ne de birini bırakmıyor, herkesi beklediği bir yeri ver.
Rivayete göre Suhaym (Subay b. Yarbu') oğulları kabilesinin hanımlarına şiirleriyle yaklaşıp onların güzelliklerini tasvir edince kabile onu öldürmeye karar verdi. Aşkını ilan ettiği kadın onun öldürüleceğini görünce ağlamaya başladı. Bunun üzerine Suhaym şu şiiri söyledi:
1- Sümeyye'den göz yaşları mı boşanıyor. Keşke bu sevgin bu günden önce bilinmiş olsaydı.
2- Mal sizin köle sizin, acaba bu gün senin hicran azabını benden gidermek mümkün mü
3- Sanki konuşmamıza yasak konulduğu gün o tıpkı UŞiın'daki ceylan gibi nemli gözlerini açıp
kapıyordu.
Sonra onu öldürdüler.1219[827] Allah af etsin.1220[828]
PDF Hazırlayan Yunus YAZICI 24/02/2014 Bostancı
1219[827] El-Eğani 22/310-312'de onun öldürülmesini etraflıca anlatır.
1220[828] İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 6/ 427

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...