15 Ekim 2014

HZ. İSA MUAMMASI VE MESİH-MEHDİ MESELESİ - 8



HZ. İSA MUAMMASI VE MESİH-MEHDİ MESELESİ - 8
BİR ÖNCEKİ BÖLÜMDE İSÂ ALEYHİSSELÂM'IN ECELİNE KAVUŞTURULMASI VE ALLAH KATINA YÜKSELTİLMESİ KUR'AN VE İNCİL VERSİYONLARI BÖLÜMLERİNİ NAKLETTİK. BU KONUDAKİ KENDİ DÜŞÜNCEMİZİ SÖYLEDİK... BİR KERE DAHA TEKRARLIYORUZ: YÜCE ALLAH İÇİN HER ŞEY MÜMKÜNDÜR. FAKAT İSÂ ALEYHİSSELÂM'IN DURUMU, HAK YOLUNDA ŞEHİT OLANLARDAN FARKLI DEĞİLDİR. YÂNİ BEDEN ÖLMÜŞ, RUH ÖLMEMİŞTİR. RUHUN ÖLMEMESİ, HERKES İÇİN DOĞRUDUR. AMA İSÂ ALEYHİSSELÂM'IN, VE ONUN GİBİ HAK YOLUNDA ÖLENLERİN ALLAH KATINDA "DİRİ" OLMALARI, HERKESTEN FARKLIDIR. İSLÂM ÂLİMLERİNİN ÇOĞU BU KONUYU BÖYLE DEĞERLENDİRİR. ANCAK PİYASADA YAYGIN KİTAPLARIN YORUMLARI İSÂ ALEYHİSSELÂM YERİNE BAŞKASININ ÖLDÜRÜLDÜĞÜ ŞEKLİNDEDİR, VE BİZCE DOĞRU DEĞİLDİR. NİYE BÖYLE DÜŞÜNDÜĞÜMÜZÜ DE UZUN UZUN ANLATTIK... YİNE DE EN DOĞRUYU ALLAH BİLİR.
HIRİSTİYAN İNANCI, İSÂ ALEYHİSSELÂM'IN ÇARMIHTA ÖLÜMÜNDEN ÜÇ GÜN SONRA BEDENEN DİRİLDİĞİ, ŞAKİRTLERİNE GÖRÜNDÜĞÜ, ONLAR ARASINDA BİR SÜRE DOLAŞTIKTAN SONRA GÖĞE ÇEKİLDİĞİ ŞEKLİNDEDİR.
ALLAH ÖLDÜRÜR, VE DİRİLTİR. ÖLÜDEN DİRİ, DİRİDEN ÖLÜ ÇIKARTIR. BU KUR'AN SÖZÜDÜR, EN UFAK BİR ŞÜPHEMİZ YOK!.. NİTEKİM HAZRET-İ İSÂ DA ALLAH'IN İZNİYLE MÜTEADDİT ÖLÜLERİ BEDENEN DİRİLTMİŞTİR, VE ONLAR TEKRAR İNSANLAR ARASINA KARIŞIP ECELLERİNE KAVUŞUNCAYA KADAR YAŞAMIŞLARDIR. ÖYLEYSE, ALLAH İSÂ ALEYHİSSELÂM'I DA BİR HÜCCET, BİR DELİL OLMAK ÜZERE ÜÇ GÜN SONRA DİRİLTMİŞ OLAMAZ MI?.. KUDRET OLARAK ELBET, YAPAR, "OL!" DEMESİ KÂFİDİR. NİTEKİM ASHÂB-I KEHF'İ, YÂNİ YEDİ UYUYANLAR'I, "UYKU ÖLÜMÜN YARISIDIR," ÂYETİ MUCİBİNCE, YARI ÖLDÜRÜP YILLAR SONRA UYANDIRMADI MI?.. İSTESE BUNU DA YAPAR!..
AMA YAPTI MI?.. BU KONUDAKİ GÖRÜŞÜMÜZÜ, DÖRT İNCİL VERSİYONUNDAN BÂZI BÖLÜMLERİ VERDİKTEN SONRA AÇIKLAYACAĞIZ.
HER ZAMANKİ GİBİ, ÖNCE MATTA İNCİLİ'NDEN İSÂ'NIN RUHUNU TESLİM EDİŞİNDEN SONRASINI VERELİM :
- " O anda tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya dek yırtılarak ikiye bölündü. Yer sarsıldı, kayalar yarıldı. Mezarlar açıldı, ölmüş olan birçok kutsal kişinin cesetleri dirildi. Bunlar mezarlarından çıkıp İsâ'nın dirilişinden sonra kutsal kente girdiler ve birçok kimseye göründüler. İsâ'yı bekleyen yüzbaşı ve beraberindeki askerler, depremi ve öbür olayları görünce dehşete kapıldılar ve, 'Bu gerçekten Tanrı'nın oğluydu!' dediler. Orada, olup bitenleri uzaktan izleyen birçok kadın vardı. Bunlar, Celile'den İsâ'nın peşinden gelip ona hizmet etmişlerdi. Aralarında Mecdelli Meryem, Yakup ile Yusuf'un annesi Meryem ve Zebedi oğullarının annesi de vardı."
- "Akşama doğru Yusuf adında zengin bir Aramatyalı geldi. O da İsâ'nın bir öğrencisiydi (şakirdiydi). Pilatus'a gidip İsâ'nın cesedini istedi. Pilatus da cesedin ona verilmesini buyurdu. Yusuf cesedi aldı, temiz keten beze sardı, kayaya oydurmuş olduğu kendi yeni mezarına yatırdı. Mezarın girişine büyük bir taş yuvarlayıp oradan ayrıldı. Mecdelli Meryem ile öteki Meryem ise orada, mezarın karşısında oturuyorlardı. Ertesi gün, yâni hazırlık gününden sonraki gün, başkâhinlerle Ferisiler Pilatus'un önünde toplanarak, 'Efendimiz,' dediler, 'kendisi daha yaşarken o aldatıcının, >Ben öldükten üç gün sonra dirileceğim,< dediğini hatırlıyoruz. Bunun için buyruk ver de üçüncü güne dek mezarı güvenlik altına alsınlar. Yoksa öğrencileri gelir, cesedini çalar ve halka, >Ölümden dirildi,< derler. Bu sonuncu aldatmaca ilkinden beter olur.' Pilatus onlara, 'Bir manga asker alın, gidip mezarı dilediğiniz gibi güvenlik altına alın,' dedi. Onlar da askerlerle birlikte gittiler, taşı mühürleyip mezarı güvenlik altına aldılar.
(MATTA , 27. BÂB, 51-66)
- "Sept gününü izleyen haftanın ilk günü, tan yeri ağarırken, Mecdelli Meryem ile öbür Meryem mezarı görmeye gittiler. Ansızın büyük bir deprem oldu. Rabb'in bir meleği gökten indi ve mezara gidip taşı bir yana yuvarlayarak üzerine oturdu. Görünüşü şimşek gibi, giysileri ise kar gibi bembeyazdı. Nöbetçiler korkudan titremeye başladılar, sonra ölü gibi yere yıkıldılar. Melek kadınlara şöyle seslendi: 'Korkmayın! Çarmıha gerilmiş olan İsâ'yı aradığınızı biliyorum. O burada yok; söylemiş olduğu gibi dirildi. Gelin, onun yattığı yeri görün. Hemen onun öğrencilerine gidip şöyle deyin: >İsâ ölümden dirildi. sizden önce Celile'ye gidiyor, kendisini orada göreceksiniz.< İşte ben size söylemiş bulunuyorum.' Kadınlar, hem korku hem büyük sevinç içinde, çabucak mezardan uzaklaşıp koşa koşa İsâ'nın öğrencilerine haber vermeye gittiler. Ansızın İsâ onların karşısına çıktı, 'Selâm size!' dedi. Onlar da yaklaşıp İsâ'nın ayaklarına sarıldılar, ona tapınmaya başladılar. O zaman İsâ onlara, 'Korkmayın!' dedi. 'Gidip kardeşlerime haber verin, Celile'ye gitsinler, beni orada görecekler.' Kadınlar daha yoldayken nöbetçi askerlerden bâzıları kente giderek olanların hepsini başkâhinlere bildirdiler. Başkâhinler ihtiyarlarla birlikte toplanıp birbirlerine danıştıktan sonra askerlere çok miktarda para vererek dediler ki, 'Siz şöyle diyeceksiniz: >Öğrencileri geceleyin geldi, biz uyurken onun cesedini çalıp götürdüler.< Eğer bu haber vâlinin kulağına gidecek olursa biz onu yatıştırır, size bir zarar gelmesini önleriz.' Böylece askerler parayı aldılar ve kendilerine söylendiği gibi yaptılar. Bu söylenti bugüne dek Yahudiler arasında tekrarlanagelmiştir."
- "Onbir öğrenci Celile'ye, İsâ'nın kendilerine bildirdiği dağa gittiler. İsâ'yı gördükleri zaman ona tapındılar. Ama bâzıları kuşku içindeydi. İsâ yanlarına gelip kendilerine şunları söyledi: 'Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin. Onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz edin. Size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim.' (dedi.)"
(MATTA , 28. BÂB, 1-20)
PEKİ, SONRA NE OLDU?.. MATTA İNCİLİ'NDE BUNUN CEVÂBI YOK. SANKİ YARIM KALMIŞ BİR ROMAN GİBİ... İSÂ'NIN DURUMU BELLİ DEĞİL!
BİR KERE DAHA TEKRARLIYALIM; İSÂ'NIN ÇARMIHA GERİLİŞİ SIRASINDA VE MEZARINI ZİYÂRET SIRASINDA GÖRÜYORUZ Kİ, ERKEK ŞAKİRTLER KORKUDAN TOZ OLMUŞ DURUMDA... BEKLEMEYİ HEP KADINLAR YAPIYOR. ŞAKİRTLER, O UĞRUNA ÖLECEKLERİNİ SÖYLEDİKLERİ YÜCE MUALLİMİN ANASINI BİLE YALNIZ BIRAKMIŞLAR! EN ÇOK ÇALIŞAN, GAYRET EDEN DE KARISI OLMA İHTİMÂLİ YÜKSEK MECDELLİ MERYEM... NE VAR Kİ, PAPALIK ONU HEP "FÂHİŞE" DİYE LANSE ETMİŞTİR.
MEZARLARDAN ÖLÜLERİN FIŞKIRDIĞI, KALKIP DİRİLDİKLERİ İDDİASINI TAMÂMEN GERÇEK DIŞI BULUYORUZ... EVET, BÂZI MUHTEREM KİŞİLER ÖLDÜKTEN SONRA İNSANLARA GÖRÜNEBİLİRLER. AMA BU, RUHÂNÎ BİR VARLIK ŞEKLİNDE OLABİLİR... EĞER MATTA'NIN YAZDIĞI GİBİ ÖLÜLER KALKIP İNSANLARIN ARASINA KARIŞTILARSA, SONRA NE OLDULAR?.. ÂİLELERİNE Mİ DÖNDÜLER?.. YOK, BÖYLE BİR ŞEY!
ANCAK, DİKKAT EDİN, BU ANLAYIŞ HIRİSTİYANLAR ARASINDA BİR KÜLTÜRE DÖNÜŞMÜŞ, VE MEZARDAN KALKAN ÖLÜLER, ZOMBİLER İLE İLGİLİ PEK ÇOK KİTAP YAZILMIŞ, FİLİMLER ÇEVRİLMİŞTİR. BÖYLE BİR ANLAYIŞ MÜSLÜMANLARDA YOKTUR. TÜRKİYE'DE ZOMBİ, ÖLMEYEN İNSANLAR, VAMPİR FİLMİ YAPILMAZ. ÇÜNKÜ BUNLARIN DAYANDIĞI BİR KÜLTÜR YOKTUR.
BU KISMI YİNE İNTERNETTEKİ MATTA İNCİLİ'NDEN ALDIK... MATTA'DAN İLERDE YARARLANACAĞIMIZ BİR BÖLÜM VAR AMA, ŞİMDİ MARKOS'UN İSÂ'NIN RUHUNU TESLİM EDİŞİNDEN SONRASI HAKKINDA YAZDIKLARINI GÖRELİM:
-"O anda tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya dek yırtılarak ikiye bölündü. İsâ'nın karşısında duran yüzbaşı, onun böyle ruhunu verdiğini görünce, 'Bu adam gerçekten Tanrı'nın oğluydu,' dedi. Olup bitenleri uzaktan izleyen bâzı kadınlar da vardı. Aralarında Mecdelli Meryem, küçük Yakup ile Yose'nin annesi Meryem ve Şalome bulunuyordu. İsa daha Celile'deyken bu kadınlar onun peşinden gitmiş ve ona hizmet etmişlerdi. Onunla birlikte Kudüs'e gelmiş olan daha birçok kadın da olup bitenleri izliyordu. O gün hazırlık günü, yani Sept gününden önceki gündü. Artık akşam oluyordu. Bu nedenle, yüksek kurulun saygın bir üyesi olup Tanrı'nın egemenliğini ümitle bekleyen Aramatyalı Yusuf geldi, cesâretini toplayarak Pilatus'un huzuruna çıktı ve İsâ'nın cesedini istedi. Pilatus, İsâ'nın bu kadar çabuk ölmüş olmasına şaştı. Yüzbaşıyı çağırıp, 'Öleli çok oldu mu?' diye sordu. Yüzbaşından durumu öğrenince Yusuf'a, cesedi alması için izin verdi. Yusuf da keten bez satın aldı, cesedi çarmıhtan indirip beze sardı ve kayadan oyulmuş bir mezara yatırarak mezarın girişine bir taş yuvarladı. Mecdelli Meryem ile Yose'nin annesi Meryem, İsâ'nın nereye konulduğunu gördüler."
(MARKOS , 15. BÂB, 38-47)
- "Sept günü geçince, Mecdelli Meryem, Yakub'un annesi Meryem ve Şalome gidip İsâ'nın cesedine sürmek üzere baharat satın aldılar. Haftanın ilk günü sabah çok erkenden, güneşin doğuşuyla birlikte mezara gittiler. Aralarında, 'Mezarın girişindeki taşı bizim için kim yana yuvarlayacak?' diye konuşuyorlardı. Başlarını kaldırıp bakınca, o kocaman taşın yana yuvarlanmış olduğunu gördüler. Mezara girip sağ tarafta beyaz bir kaftan giyinmiş genç bir adamın oturduğunu görünce çok şaşırdılar. Adam onlara, 'Şaşırmayın!' dedi. 'Siz çarmıha gerilmiş olan Nâsırâlı İsâ'yı arıyorsunuz. O dirildi, burada yok. İşte onu yatırdıkları yer. Şimdi onun öğrencilerine ve Petrus'a gidip şöyle deyin: >İsâ sizden önce Celile'ye gidiyor. Size bildirdiği gibi, kendisini orada göreceksiniz.< ' Kadınlar mezardan çıkıp kaçtılar. Onları bir titreme, bir şaşkınlık almıştı. Korkularından kimseye bir şey söylemediler."
- "İsâ, haftanın ilk günü sabah erkenden dirildiği zaman önce Mecdelli Meryem'e göründü. Bu kadından yedi cin kovmuştu. Meryem gitti, İsâ'yla bulunmuş olan, şimdiyse yas tutup gözyaşı döken öğrencilerine haberi verdi. Ne var ki onlar, İsâ'nın diri olduğunu ve Meryem'e göründüğünü duyunca inanmadılar. Bundan sonra İsâ kırlara doğru yürümekte olan öğrencilerinden ikisine değişik bir biçimde göründü. Bunlar geri dönüp diğerlerine haber verdiler, ama diğerleri bunlara da inanmadılar. İsâ daha sonra, sofrada otururlarken onbirlere göründü. Kendisini dirilmiş olarak görenlere inanmadıkları için imânsızlıklarından ve yüreklerinin duygusuzluğundan ötürü onları azarladı."
- "İsâ onlara şöyle buyurdu: 'Bütün dünyaya gidin, müjdeyi (İncil'i) bütün yaradılışa duyurun. İmân edip vaftiz olan kurtulacak, imân etmeyen ise hüküm giyecek. İmân edenlerle birlikte görülecek belirtiler şunlardır: Benim adımla cinleri kovacaklar, yeni dillerle konuşacaklar, yılanları elleriyle tutacaklar. öldürücü bir zehir içseler bile, bundan zarar görmeyecekler. Ellerini hastaların üzerine koyacaklar, hastalar da iyileşecek.' Rab İsâ onlara bu sözleri söyledikten sonra göğe alındı ve Tanrı'nın sağında oturdu."
(MARKOS , 16. BÂB, 1-20)
BU KISMI YİNE İNTERNETTEKİ MARKOS İNCİLİ SAYFASINDAN ALDIK...
DAHA ÖNCE DE DEDİĞİMİZ GİBİ, MARKOS OLAYI MUALLÂKTA BIRAKMAMIŞ, İSÂ'NIN ŞAKİRTLERİYLE GÖRÜŞTÜKTEN SONRA GÖĞE ÇEKİLDİĞİNİ YAZMIŞ, AMA ONDAN KOPYA ÇEKEN MATTA, BU SONUCU KİTABINA EKLEMEYİ GEREKLİ GÖRMEMİŞ.
MARKOS İNCİLİ'NDE ENTERESAN OLAN HUSUS, İSÂ ALEYHİSSELÂM'IN BEKLENENDEN ÖNCE ÖLMÜŞ OLMASIDIR. BUNA ROMALI VÂLİ PİLATUS DE ŞAŞMIŞ... İŞTE BU HUSUS, İSÂ ALEYHİSSELÂM'IN ASLINDA ÇARMIH ÜZERİNDE SON NEFESİNİ VERMEDİĞİNİ, BİR ŞEKİLDE YARALI OLARAK KURTULDUĞUNU ÖNE SÜRENLERİN İDDİALARINA TEMEL TEŞKİL EDİYOR.
HAZRET-İ İSÂ ÖLÜMÜNDEN SONRA, BİR ŞEKİLDE ŞAKİRTLERİNE GÖRÜNÜP ONLARA TÂLİMÂT VERMİŞ OLABİLİR. AMA ONA VE ALLAH'A İYMAN EDENLERİN SÜREKLİ KERÂMET GÖSTERECEĞİ GİBİ BİR VAADDE BULUNDUĞUNU SANMIYORUZ. BU İFÂDELER, HIRİSTİYAN RÂHİPLER, PASTÖRLER, VÂİZLER ARASINDAN PEK ÇOK ŞARLATANIN ÇIKMASINA, VE ZAVALLI SAF HIRİSTİYANLARI KANDIRMASINA SEBEP OLMUŞTUR.
BİZİM SONRADAN OLMA, İSLÂM'DAN DÖNME, MİSYONER KURBANI YENİ HIRİSTİYAN VATANDAŞLARIMIZ ARASINDA DAHİ, BU İŞE SOYUNANLAR DA AZ DEĞİL... ALLAH AKIL FİKİR VERSİN, HİDÂYETE ERDİRSİN!..
BÖLÜMÜN BAŞINDA ROMALI YÜZBAŞININ, "BU ADAM GERÇEKTEN TANRI'NIN OĞLU," DEYİŞİ VAR... ROMALILAR İÇİN İNSAN TANRI SON DERECE ALIŞILMIŞ BİR OLAY. ÇÜNKÜ BÜTÜN İMPARATORLAR ÖLÜNCE TANRI OLUYOR... E, ONLARIN DA OĞULLARI, KIZLARI VAR... BU BAKIMDAN YUZBAŞININ BİRAZ OLAĞANÜSTÜ GÖRÜNEN KİŞİYİ, HERKÜL GİBİ YARI TANRI, TANRI'NIN OĞLU OLARAK GÖRMESİNDE BİR TUHAFLIK YOK. TUHAFLIK, ONUN SÖZÜNÜ HIRİSTİYANLAR'IN "DELİL" SAYMASINDA!..
LUKA İSÂ'NIN RUHUNU TESLİM ETMESİNDEN SONRASINI ŞÖYLE ANLATIYOR:
- "Olanları gören yüzbaşı, 'Gerçekten bu adam doğru bir kişiydi,' diyerek Tanrı'yı yüceltmeye başladı. Olayı seyretmek için birikmiş olan halkın tümü olup bitenleri görünce göğüslerini döve döve geri döndüler. Ama İsâ'nın bütün tanıdıkları ve Celile'den onun peşinden gelmiş olan kadınlar uzakta durmuş, olanları seyrediyorlardı."
- "Yüksek kurul üyelerinden Yusuf adında iyi ve doğru bir adam vardı. Bir yahudi kenti olan Aramatya'dan olup Tanrı'nın egemenliğini ümitle bekleyen Yusuf, kurulun kararını ve eylemini onaylamamıştı. Yusuf, Pilatus'a gidip İsâ'nın cesedini istedi. Cesedi çarmıhtan indirip keten beze sardı ve daha hiç kimsenin konulmadığı, kayaya oyulmuş bir mezara yatırdı. Hazırlık günüydü ve Sept günü başlamak üzereydi. İsâ'yla birlikte Celile'den gelmiş olan kadınlar da Yusuf'un ardından giderek mezarı ve İsâ'nın ölüsünün oraya nasıl konulduğunu gördüler. Evlerine dönerek baharat ve hoş kokulu yağlar hazırladılar. Ama Sept günü, Tanrı'nın buyruğu uyarınca dinlendiler."
(LUKA , 23. BÂB, 47-56)
- "Kadınlar haftanın ilk günü, sabah çok erkenden, hazırlamış oldukları baharatları alıp mezara gittiler. Taşı mezarın girişinden yuvarlanmış buldular. Ama içeri girince rab İsâ'nın ölüsünü görmediler. Onlar bu durum karşısında şaşırıp kalmışken, şimşek gibi parıldayan giysilere bürünmüş iki kişi yanlarında beliriverdi. Korkuya kapılan kadınlar başlarını yere eğdiler. Adamlar ise onlara, 'Diri olanı neden ölüler arasında arıyorsunuz?' dediler. 'O burada yok, dirildi. Daha Celile'deyken size ne söylediğini anımsayın. İnsanoğlu'nun günahlı insanların eline verilmesi, çarmıha gerilmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini bildirmişti.' O zaman isa'nın sözlerini anımsadılar."
- "Mezardan dönen kadınlar bütün bunları onbirlere ve diğerlerinin hepsine bildirdiler. Bunları elçilere anlatanlar, Mecdelli Meryem, Yohana, Yakub'un annesi Meryem ve bunlarla birlikte bulunan diğer kadınlardı. Ne var ki, bu sözler elçilere saçma geldi ve kadınlara inanmadılar. Yine de, Petrus kalkıp mezara koştu. Eğilip içeri baktığında keten bezlerden başka bir şey görmedi. Olay karşısında şaşkına dönmüş bir halde oradan uzaklaştı."
- "Aynı gün öğrencilerden ikisi, Kudüs'ten altmış ok atımı uzaklıkta bulunan ve Emayus denilen bir köye gitmekteydiler. Bütün bu olup bitenleri kendi aralarında konuşuyorlardı. Bunları konuşup tartışırlarken İsâ'nın kendisi yanlarına geldi ve onlarla birlikte yürümeye başladı. Ama onların gözleri onu tanıma gücünden yoksun bırakılmıştı. İsâ onlara, 'Yolda birbirinizle ne tartışıp duruyorsunuz?' dedi. Üzgün bir halde, oldukları yerde durdular. Bunlardan adı Kleyopas olan ona, 'Kudüs'te bulunup da bu günlerde orada olup bitenleri bilmeyen tek yabancı sen misin?' diye karşılık verdi. İsâ onlara, 'Hangi olup bitenleri?' dedi. Ona, 'Nâsırâlı İsâ'yla ilgili olayları,' dediler. 'O adam, Tanrı'nın ve bütün halkın önünde gerek sözlerinde, gerek eylemlerinde güçlü bir peygamberdi. Başkâhinlerle yöneticilerimiz onu, ölüm cezâsına çarptırmak için vâliye teslim ederek çarmıha gerdirdiler; oysa biz onun, İsrâil'i kurtaracak kişi olduğunu ummuştuk. Bu yetmiyormuş gibi, bu olaylar olalı üç gün oldu ve aramızdan bazı kadınlar bizi şaşkına çevirdiler. Bu sabah erkenden mezara gittiklerinde, onun ölüsünü bulamamışlar. Sonra geldiler, bir görümde, İsâ'nın yaşamakta olduğunu bildiren melekler gördüklerini söylediler. Bizimle birlikte olanlardan bâzıları mezara gitmiş ve durumu, tam da kadınların anlatmış olduğu gibi bulmuşlar. Ama onu görmemişler.' İsâ onlara, 'Sizi akılsızlar! Peygamberlerin tüm söylediklerine inanmakta ağır davranan kişiler! Mesih'in bu acıları çekmesi ve yüceliğine kavuşması gerekli değil miydi?' dedi. Sonra Musa'nın ve tüm peygamberlerin yazılarından başlayarak, kutsal yazıların hepsinde kendisiyle ilgili olanları onlara açıkladı."
- "Gitmekte oldukları köye yaklaştıkları sırada İsâ, yoluna devâm edecekmiş gibi davrandı. Ama onlar, 'Bizimle kal. Neredeyse akşam olacak, gün batmak üzere,' diyerek onu zorladılar. Böylece İsâ onlarla birlikte kalmak üzere içeri girdi. Onlarla sofrada otururken İsâ ekmek aldı, Şükran duasını yaptı ve ekmeği bölüp onlara verdi. O zaman onların gözleri açıldı ve kendisini tanıdılar. İsâ ise gözlerinin önünden kayboldu. Onlar birbirine, 'Yolda kendisi bizimle konuşurken ve kutsal yazıları bize açıklarken yüreklerimiz nasıl da sevinçle çarpıyordu, değil mi?' dediler. Kalkıp hemen Kudüs'e döndüler. Onbirleri ve onlarla beraber olanları toplanmış buldular."
- "Bunlar, 'Rab gerçekten dirilmiştir, Simun'a görünmüş!' diyorlardı. Kendileri de yolda olup bitenleri ve ekmeği böldüğü zaman İsâ'yı nasıl tanıdıklarını anlattılar. Bunları anlatırlarken İsâ'nın kendisi gelip aralarında dikildi. Onlara, 'Size esenlik olsun!' dedi. Ürktüler, bir hayâlet gördüklerini sanarak korkuya kapıldılar. İsâ onlara, 'Neden telâşlanıyorsunuz? İçinizde neden böyle kuşkular doğuyor?' dedi. 'Ellerime, ayaklarıma bakın; işte benim! Bana dokunun da görün. Bir hayâlette et ve kemik olmaz, ama görüyorsunuz, bende var.' O bunu söyledikten sonra onlara ellerini ve ayaklarını gösterdi. Sevinçten hâlâ inanamayan, şaşkınlık içinde olan öğrencilerine İsâ, 'Sizde yiyecek bir şey var mı?' diye sordu. Kendisine bir parça kızarmış balık verdiler. İsâ onu aldı ve onların gözleri önünde yedi. Sonra onlara, 'Ben daha sizlerle birlikteyken size şu sözleri söylemiştim: >Musa'nın yasasında, peygamberlerin yazılarında ve mezmurlarda benimle ilgili yazılmış olanların tümünün gerçekleşmesi gerektir,< ' dedi. Bundan sonra İsâ, kutsal yazıları anlayabilmeleri için zihinlerini açtı. Onlara dedi ki, ' >Şöyle yazılmıştır: Mesih acı çekecek ve üçüncü gün ölümden dirilecek. Günahların bağışlanması için tövbe çağrısı da Kudüs'ten başlayarak tüm uluslara onun adıyla duyurulacak.< Sizler bu olayların tanıklarısınız. Ben de Babamın vaadettiğini size göndereceğim. Ama siz, gökten gelecek güçle kuşanıncaya dek kentte kalın.' İsâ onları kentin dışına, Beytanya'nın yakınlarına kadar götürdü. Ellerini kaldırarak onları kutsadı. Ve onları kutsarken yanlarından ayrıldı, göğe alındı."
(LUKA , 24. BÂB, 1-52)
BU KISMI YİNE İNTERNETTEKİ LUKA İNCİLİ SAYFASINDAN ALDIK... LUKA DAHİ YÜZBAŞININ İSÂ'YI "TANRI'NIN OĞLU" GÖRMEDİĞİNİ, "GERÇEKTEN DOĞRU BİR KİŞİ" DİYE TANIMLADIĞINI YAZMIŞ!.. O BİLE İNANMAMIŞ BÖYLE BİR "DELİL"E!..
YUHANNA'NIN RİVÂYETİYLE BU BÖLÜMÜ TAMAMLIYALIM. BAKIN, İSÂ'NIN RUHUNU TESLİMİNDEN SONRASINI NASIL ANLATIYOR:
- "Yahudiler Pilatus'tan çarmıha gerilmiş adamların bacaklarının kırılmasını ve cesetlerin kaldırılmasını istediler. Hazırlık günü olduğundan, cesetlerin Sept günü çarmıhta kalmasını istemiyorlardı. Çünkü o Sept günü büyük bayramdı. Bunun üzerine askerler gidip birinci adamın, sonra da İsâ'yla birlikte çarmıha gerilmiş olan öteki adamın bacaklarını kırdılar. Ama İsâ'ya gelince onun ölmüş olduğunu gördüler. Onun için bacaklarını kırmadılar. Bununla birlikte, askerlerden biri onun böğrünü mızrakla deldi. Böğründen hemen kan ve su aktı. Bunu gören adam tanıklık etmiştir ve tanıklığı doğrudur. Doğruyu söylediğini bilir. Siz de iman edesiniz diye tanıklık etmiştir. Bunlar, 'Onun bir tek kemiği kırılmayacaktır,' diyen kutsal yazının yerine gelmesi için olmuştur. Yine başka bir yazıda, 'Bedenini deştikleri adama bakacaklar,' deniyor."
- "Bundan sonra Aramatyalı Yusuf, İsâ'nın cesedini kaldırmak için Pilatus'a başvurdu. Yusuf, İsâ'nın öğrencisiydi, ama Yahudiler'den korktuğundan bunu gizli tutuyordu. Pilatus izin verince, Yusuf gelip İsâ'nın cesedini kaldırdı. Daha önce geceleyin İsâ'nın yanına gelmiş olan Nikodim de otuz litre kadar karışık mür ve sarısabır özü alarak geldi. İkisi, İsâ'nın cesedini alıp Yahudiler'in gömme geleneğine uygun olarak onu baharatla keten bezlere sardılar. İsâ'nın çarmıha gerildiği yerde bir bahçe, bu bahçenin içinde de henüz hiç kimsenin konulmadığı yeni bir mezar vardı. O gün Yahudiler'in hazırlık günüydü. Mezar da yakın olduğundan İsâ'yı oraya koydular.
(YUHANNA , 19. BÂB, 31-42)
- "Haftanın ilk günü erkenden, ortalık daha karanlıkken Mecdelli Meryem mezara gitti. Taşın mezarın girişinden kaldırılmış olduğunu gördü. Koşarak Simun Petrus'a ve İsâ'nın sevdiği öbür öğrenciye (şakirde) geldi. Onlara, 'Rabbi mezardan almışlar, nereye koyduklarını da bilmiyoruz,' dedi. Bunun üzerine Petrus'la öteki öğrenci dışarı çıkıp mezara doğru gittiler. İkisi birlikte koşuyordu. Ama öteki öğrenci Petrus'tan daha hızlı koşarak mezara önce vardı. Eğilip içeri baktı, keten bezleri yerde serili gördü, ama içeri girmedi. Ardından Simun Petrus geldi ve mezara girdi. Yerde duran bezleri ve İsâ'nın başına sarılmış olan mendili gördü. Mendil, keten bezlerle birlikte değildi, ayrı bir yerde dürülmüş duruyordu. O zaman mezara ilk varan öteki öğrenci de içeri girdi. Olanları gördü ve imân etti. İsâ'nın ölümden dirilmesi gerektiğini belirten kutsal yazıyı henüz anlamamışlardı. Bundan sonra öğrenciler yine evlerine döndüler."
- "(Mecdelli) Meryem ise mezarın dışında durmuş ağlıyordu. Ağlarken eğilip mezarın içine baktı. Beyazlara bürünmüş iki melek gördü; biri İsâ'nın cesedinin yattığı yerin başucunda, öteki ayakucunda oturuyordu. Meryem'e, 'Kadın, niçin ağlıyorsun?' diye sordular. Meryem, 'Rabbimi almışlar,' dedi. 'Onu nereye koyduklarını bilmiyorum.' Bunları söyledikten sonra arkasına döndü, İsâ'nın orada, ayakta durduğunu gördü. Ama onun İsâ olduğunu anlamadı. İsâ, 'Kadın, niçin ağlıyorsun?' dedi. 'Kimi arıyorsun?' Meryem onu bahçıvan sanarak, 'Efendim,' dedi, 'Eğer onu sen götürdünse, nereye koyduğunu bana söyle de gidip onu alayım.' İsâ ona, 'Meryem!' dedi. o da döndü, İsâ'ya Aramca, 'Rabbuni!' dedi. Rabbuni, 'öğretmenim' demektir. İsâ, 'Bana dokunma!' dedi. 'Çünkü daha Baba'nın yanına çıkmadım. Kardeşlerime git ve onlara söyle: Benim Babamın ve sizin Babanızın, benim Tanrımın ve sizin Tanrınızın yanına çıkıyorum.' Mecdelli Meryem öğrencilerin yanına gitti. onlara, 'Rabbi gördüm!' dedi. Sonra rabbin kendisine söylediklerini onlara anlattı."
- "Haftanın o ilk günü akşam olunca, öğrencilerin Yahudiler'den korkusu nedeniyle bulundukları yerin kapıları kapalıyken İsâ geldi, Ortalarında durup onlara, 'Size esenlik olsun!' dedi. Bunu söyledikten sonra onlara ellerini ve böğrünü gösterdi. Öğrenciler rabbi (muallimi) görünce sevindiler. İsâ yine onlara, 'Size esenlik olsun!' dedi. 'Baba beni gönderdiği gibi, ben de sizi gönderiyorum.' Bunu söyledikten sonra onların üzerine üfleyerek, 'Kutsal Ruh'u alın!' dedi. 'Kimin günahlarını bağışlarsanız, bağışlanmış olur; kimin günahlarını bağışlamazsanız, bağışlanmamış kalır.' (dedi.)
- " Onikilerden biri, ikiz diye anılan Tomas, İsâ geldiğinde onlarla birlikte değildi. öbür öğrenciler ona, 'Biz rabbi gördük!' dediler. Tomas ise, 'Onun ellerinde çivilerin izini görmedikçe, çivilerin izine parmağımla dokunmadıkça ve elimi böğrüne sokmadıkça inanmam,' dedi. Sekiz gün sonra İsâ'nın öğrencileri yine evdeydiler. Tomas da onlarla birlikteydi. Kapılar kapalıyken İsâ gelip ortalarında durdu, 'Size esenlik olsun!' dedi. Sonra Tomas'a, 'Parmağını uzat,' dedi, 'Ellerime bak, elini uzat, böğrüme koy. İmânsız olma, imânlı ol!' Tomas ona, 'Rabbim ve tanrım!' diye cevap verdi. İsâ ona, 'Beni gördüğün için mi imân ettin?' dedi. 'Görmeden imân edenlere ne mutlu!' İsâ, öğrencilerinin önünde, bu kitapta yazılı olmayan başka birçok mucizeler yaptı. Ne var ki bunlar, İsâ'nın, Tanrı'nın Oğlu Mesih olduğuna imân edesiniz ve imân ederek onun adıyla yaşama kavuşasınız diye yazılmıştır."
(YUHANNA , 20. BÂB, 1-31)
- "Bundan sonra Taberiye gölünün kenarında İsâ öğrencilerine yine göründü. Bu da şöyle oldu: Simun Petrus, ikiz diye anılan Tomas, Celile'nın Kana köyünden Natanyel, Zebedi'nin oğulları ve İsâ'nın öğrencilerinden iki kişi daha birlikte bulunuyorlardı. Simun Petrus ötekilere, 'Ben balık tutmaya gidiyorum,' dedi. Onlar, 'Biz de seninle geliyoruz,' dediler. Dışarı çıkıp kayığa bindiler. Ama o gece bir şey tutamadılar. Sabah olurken İsâ kıyıda duruyordu. Ne var ki öğrenciler, onun İsâ olduğunu anlamadılar. İsâ, 'Çocuklar, balığınız yok mu?' diye sordu. 'Yok,' cevabını verdiler. İsâ, "Ağı kayığın sağ yanına atın, tutarsınız,' dedi. Bunun üzerine ağı attılar. O kadar çok balık tuttular ki, artık ağı çekemez olmuşlardı. İsâ'nın sevdiği öğrenci, Petrus'a, 'Bu rabdir!' dedi. Simun Petrus onun rab (öğretmen) olduğunu işitince üzerinden çıkarmış olduğu üstlüğü giyip göle atladı. Öbür öğrenciler balık dolu ağı çekerek kayıkla geldiler. Çünkü karadan ancak iki yüz arşın kadar uzaktaydılar. Karaya çıkınca orada yanan bir kömür ateşi, ateşin üzerinde balık ve ekmek gördüler. İsâ onlara, 'Şimdi tuttuğunuz balıklardan getirin,' dedi. Simun Petrus kayığa atladı ve tam yüz elli üç iri balıkla yüklü ağı karaya çekti. Bu kadar çok balık olduğu halde ağ yırtılmamıştı. İsâ onlara, 'Gelin, yemek yiyin,' dedi. Öğrencilerden hiçbiri ona, 'Sen kimsin?' diye sormaya cesaret edemedi. Çünkü onun rab olduğunu biliyorlardı. İsâ gidip ekmeği aldı, onlara verdi. Aynı şekilde balıkları da verdi. İşte bu, İsâ'nın ölümden dirildikten sonra öğrencilere üçüncü görünüşüydü."
- "Yemekten sonra İsâ, Simun Petrus'a, 'Yuhanna oğlu Simun, beni bunlardan daha çok seviyor musun?' diye sordu. Petrus, 'Evet, rab,' dedi, 'Seni sevdiğimi bilirsin.' İsâ ona, 'Kuzularımı otlat,' dedi. İkinci kez yine ona, 'Yuhanna oğlu Simun, beni seviyor musun?' diye sordu. O da, 'Evet, rab, seni sevdiğimi bilirsin,' dedi. İsâ ona, 'Koyunlarımı güt,' dedi. Üçüncü kez ona, 'Yuhanna oğlu Simun, beni seviyor musun?' diye sordu. Petrus kendisine üçüncü kez, 'Beni seviyor musun?' diye sormasına üzüldü. 'Rab, sen her şeyi bilirsin, seni sevdiğimi de bilirsin,' dedi. İsâ ona, 'Koyunlarımı otlat,' dedi. 'Sana doğrusunu söyleyeyim, gençliğinde kendi kuşağını kendin bağlar, istediğin yere giderdin. Ama yaşlanınca ellerini uzatacaksın, başkası seni bağlayacak ve istemediğin yere götürecek.' Bunu, Tanrı'yı ne tür bir ölümle yücelteceğini belirtmek için söyledi."
-"Sonra ona, 'Ardımdan gel,' dedi. Petrus arkasına döndü, İsâ'nın sevdiği öğrencinin kendilerini izlediğini gördü. Bu öğrenci, akşam yemeğinde İsâ'nın göğsüne yaslanan ve, 'Rab, seni ele verecek olan kimdir?' diye soran öğrencidir. Petrus onu görünce İsâ'ya, 'Rab, ya bu ne olacak?' diye sordu. İsâ ona, 'Ben gelinceye dek onun yaşamasını istiyorsam, bundan sana ne?' dedi. 'Sen ardımdan gel!' Böylece kardeşler arasında o öğrencinin ölmeyeceğine dâir bir söylenti çıktı. Ama İsâ Petrus'a, 'O ölmeyecek,' dememişti. Sâdece, 'Ben gelinceye dek onun yaşamasını istiyorsam, bundan sana ne?' demişti."
YUHANNA KENDİ DERLEDİĞİ İNCİL'İ:
- "Bütün bunlara tanıklık eden ve bunları yazan öğrenci budur. Onun tanıklığının doğru olduğunu biliyoruz. İsâ'nın yaptığı daha başka birçok şey vardır. Eğer bunlar tek tek yazılsaydı, yazılan kitaplar dünyaya bile sığmazdı sanırım."
(YUHANNA , 21. BÂB, 1-25)
DİYEREK BİTİRİYOR. "ŞEHÂDET EDEN" VE "YAZAN" İFÂDELERİNDEN BU İNCİLİ KALEME ALANIN İSÂ ALEYHİSSELÂM'IN ŞAKİRDİ YUHANNA OLDUĞU DÜŞÜNÜLÜRSE DE; " ONUN TANIKLIĞININ DOĞRU OLDUĞUNU BİLİYORUZ," DİYE YAZAN KİM, KİMLER BİLİYOR, DİYE ŞAŞIRMADAN EDEMİYORUZ. ACABA BU BİR EKİP ÇALIŞMASI MIYDI?
BU KISMI DA İNTERNETTEKİ YUHANNA İNCİLİ SAYFASINDAN ALDIK...
DİKKAT EDİLİRSE, DİRİLMİŞ İSÂ'YI GÖRME RİVÂYETLERİ BİRBİRİNDEN ÇOK FARKLI... LUKA'NIN YAZDIKLARINA GÖRE, KADINLAR MEZARDA İSÂ'YI DEĞİL, İKİ MELEK GÖRÜYOR... İSÂ İLK OLARAK, İKİ KİŞİYE GÖRÜNÜYOR AMA, BUNLAR ONBİR ŞAKİRTLERDEN DEĞİL, GELİP ONBİRLER'E HABER VERİYORLAR... DAHA SONRA İSA ONLARA DA GÖRÜNÜYOR, BİRLİKTE YİYİP İÇİYOR, SONRA ONLARLA ŞEHRİN DIŞINA ÇIKIYOR, BİRLİKTE YÜRÜYOR... MARKOS'TA KADINLAR İÇERDE DEĞİL, DIŞARDA VE İKİ DEĞİL, BİR MELEK GÖRÜYORLAR. İSA DAHA SONRA YALNIZ MECDELLİ MERYEM'E GÖRÜNÜYOR... SONRA İKİ KİŞİYE GÖRÜNÜYOR, AMA BU İKİ KİŞİNİN ONBİRLER'DEN OLUP OLMADIĞI BELİRTİLMEMİŞ, ANCAK LÂFIN GELİŞİNDEN SANKİ ONBİRLER'DENMİŞ GİBİ ANLAŞILIYOR... DAHA SONRA SOFRAYA OTURDUKLARINDA ONLARA GÖRÜNÜYOR... MARKOS'TAN KOPYA ÇEKEN MATTA'DA BİLE ANLATIM DEĞİŞİK... İKİ KADIN DIŞARDA ÖNCE BİR MELEK GÖRÜYOR, SONRA İSÂ YOLDA ONLARIN KARŞISINA ÇIKIYOR, DAĞDA RANDEVU VERİYOR, ONBİRLER'E DAĞDA GÖRÜNÜYOR... YUHANNA'DA SÂDECE MECDELLİ MERYEM MEZARA GİDİYOR, ÖNCE NE MELEK, NE DE İSÂ'YI GÖRÜYOR. MEZARIN BOŞ OLDUĞUNU GÖSTERMEK İÇİN GİDİP PETRUS'A HABER VERİYOR. İKİ ŞAKİRT KOŞUP GELİYORLAR, ONLAR MEZARDA İKEN MERYEM DIŞARDA İKİ MELEK VE İSÂ'YI GÖRÜYOR AMA TANIMIYOR. ÖTEKİLER GÖREMİYOR... SONRA İSÂ ONLARIN OTURDUĞU EVE GELİYOR, ONBİRLER'DEN ONUNA GÖRÜNÜYOR, SONRA TOMAS GÖRMEDİ DİYE BİR KERE DAHA GELİYOR. SONRA BİR DE PETRUS VE ARKADAŞLARI BALIK TUTARKEN GÖRÜNÜYOR, AMA TANIMIYORLAR. ONLARLA OTURUYOR, YİYİP İÇİYOR. PETRUS'LA VE SEVDİĞİ ŞAKİRTLE BİRLİKTE YÜRÜYÜP GİDİYOR!..
BİZİ HAYRETE DÜŞÜREN HUSUS, BUGÜNE KADAR BİRİSİ ÇIKIP TA BU RİVÂYETLERİ ALT ALTA YAZIP ARALARINDAKİ FARKLARI, HATTÂ ÇELİŞKİLERİ GÖRMEDİ Mİ?.. BU NASIL OLABİLİR?.. BU ANLATILANLAR NASIL OLUR DA, "KISÂS-I İSÂ" SAYILMAZ DA, ALLAH KELÂMI KABUL EDİLEBİLİR, ANLIYAMIYORUZ. ANLIYAMIYORUZ, ÇÜNKÜ LUKA İNCİLİNİN BAŞINDA "BUNLARI BEN DERLEDİM," DİYOR. YUHANNA BİTİRİRKEN, "YAZANIN BUNLARA SÂDECE TANIKLIK ETTİĞİNİ, GÖRDÜĞÜNÜ YAZDIĞINI," BELİRTİYOR. YÂNİ BİR İLHAMDAN BİLE SÖZ ETMİYOR... ASLINDA DİYENLER VAR, AMA BUNLAR BİLİM ADAMLARI... "ELDE 24.000 CİVÂRINDA ESKİ AHİT VE YENİ AHİT PARÇALARI BULUNDUĞUNU, BUNLAR İÇİNDE 150.000 ÇELİŞKİOLDUĞUNU" SÖYLÜYORLAR!.. DİN ADAMLARI, PAPAZLAR HİÇ BUNLARA KULAK ASMIYOR, HIRİSTİYANLARI KANDIRMAYA DEVAM EDİYORLAR!..İŞTE MERAKLILARINA DESTEK OLMAK ÜZERE KADİM EL YAZMALARI SAYFASINI DÜZELEDİK, VE BU 24.000 YAZMADAN ÖNEMLİLERİNİ SIRALADIK... BAKABİLİRSİNİZ.
YUHANNA'NIN YAZDIKLARINDAN HAREKET EDERSEK, İSÂ PETRUS VE SEVDİĞİ ŞAKİRDİ İLE BİRLİKTE YÜRÜYÜP GİDİYOR... GİDİYOR DA, NEREYE GİDİYOR? BELLİ DEĞİL... SONRA NE OLUYOR?.. O DA BELLİ DEĞİL!
İSÂ NE ZAMAN ONLARDAN AYRILIP GÖĞE ÇEKİLDİ?.. YUHANNA'DA BU SORUNUN CEVÂBI YOK!
LUKA'DA İSÂ ONBİRLER'İ ŞEHRİN DIŞINA ÇIKARIYOR, BEYTANYA'YA KADAR GÖTÜRÜYOR, SONRA GÖĞE ÇEKİLİYOR. KAÇ SAAT, KAÇ GÜN SONRA?.. LUKA'DA BU SORUNUN CEVÂBI YOK. ÜSTELİK BU YÜRÜYÜŞ, PETRUS'LA OLAN YÜRÜYÜŞTEN FARKLI... MARKOS'TA YÜRÜYÜŞ YOK, GÖĞE ÇEKİLİŞ VAR!.. MATTA'DA HİÇ BİRİ YOK!..
HEMEN BELİRTELİM Kİ, BU ANLATILANLARDA GERÇEK OLDUĞUNDAN EMİN BULUNDUĞUMUZ BİR TEK HUSUS VAR: O DA KUR'AN-I KERİM'DE DE YER ALAN GÖĞE ÇEKİLME, DAHA DOĞRUSU ALLAH KATINA YÜKSELTİLME! ONA İYMANIMIZ TAM!.. BİZİM BURADA ARAŞTIRDIĞIMIZ HUSUS, HAZRET-İ İSÂ'NIN SEVENLERİNE GÖRÜNMESİ... OLDU MU? OLDUYSA, NASIL OLDU?
O YÜZDEN SONDAN BAŞLAYIP BAŞA GİDELİM. EĞER İSÂ ALEYHİSSELÂM ÇARMIHTA ÖLDÜ İSE, CESEDİ KAYBOLDU VE BAŞKA YERDE GÖRÜNDÜ İSE, BU "DİRİLME" DEMEKTİR. TEKRAR ESKİ BEDENİNE SÂHİP OLMASI DEMEKTİR... HATTÂ BU KONUDA YAPILAN FİLMLERDE İSÂ ELLERİNDE KANLI MIH DELİKLERİNİ GÖSTERİR.
YÜCE ALLAH İÇİN HER ŞEY MÜMKÜN!.. İSÂ ALEYHİSSELÂM'A ÖLÜLERİ DİRİLTME KUDRETİNİ BAHŞEDEN ALLAH, KENDİSİ İSÂ'YI DİRİLTEMEZ Mİ? ELBETTE DİRİLTİR!.. EĞER DİRİLTMİŞ İSE, ŞAKİRTLERİNE GÖRÜNMÜŞ, DAHA SONRA ÂİLESİYLE BİRLİKTE BİR KÖŞEYE ÇEKİLMİŞ, ÇOLUK ÇOCUĞA KARIŞMIŞ OLABİLİR... ANCAK DAHA SONRA YAŞLANMIŞ, ECELİNE KAVUŞMUŞ VE GÖĞE ÇEKİLMİŞ OLMASI GEREKİR, KUR'AN BÖYLE DİYOR!.. BUNLAR MÜMKÜN!.. AMA MUHTEMEL Mİ? YÂNİ OLMA İHTİMÂLİ VAR MI? OLDU MU?
ANCAK SORULAR BİTMİYOR. İSÂ ALEYHİSSELÂM DİRİLDİYSE, NEDEN ONLARLA BERÂBER KALMADI?.. DAHA OTUZ YAŞLARINDA İDİ... KALMAYACAKSA, NİYE BEDENLENİP DİRİLDİ?..
KUR'AN'DA DEFÂATLE "EY İSÂ, BEN SENİ MUHAKKAK ÖLDÜRÜRÜM," İFÂDESİ VAR, AMA "BEN SENİ HEMEN TEKRAR DİRİLTİP ARALARINA GÖNDERİRİM," DİYE BİR ÂYET YOK!.. "BA'S EDİLECEĞİ GÜN" VAR, AMA "BA'S-Ü BADEL MEVT" HERKES İÇİN GEÇERLİ!..BU KADAR ÖNEMLİ BİR KONUYU YÜCE ALLAH'IN, HÂŞÂ, UNUTMASI MÜMKÜN MÜ?.. ELBETTE DEĞİL! O YÜZDEN BİZ EĞER HAZRETİ İSÂ, "BEN ÖLDÜKTEN SONRA DİRİLECEĞİM," DEDİYSE, BUNUNLA "BA'S-Ü BÂDEL MEVT"İ KASTETTİĞİNİ, ASLINDA HERKES İÇİN GEÇERLİ OLAN ÖLÜMDEN SONRA DİRİLMEYİ ANLATMAYA ÇALIŞTIĞINI SANIYORUZ.
BİZ, BU "ÇARMIHTA ÖLDÜ, ÜÇ GÜN SONRA DİRİLDİ," İDDİASINI KABUL ETMİYORUZ...
YANLIŞ ANLAŞILMASIN, ALLAH İÇİN HER ŞEY MÜMKÜN, İSTESEYDİ YAPARDI!.. AMA YAPMIŞ OLSA, BİZ MÜSLÜMAN KULLARINA DA ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ'NDE, MERYEM SÛRESİ'NDE, VEYÂ BAŞKA BİR SÛREDE BİLDİRİRDİ. ÇÜNKÜ İSÂ'YI ÖLDÜRECEĞİNİ BİLDİRMİŞ!.. (ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ, 55 ÂYET) AMA BU ŞEKİLDE DİRİLECEĞİNİ BİLDİRMEMİŞ OLDUĞU İÇİN, İNANMIYORUZ... ZÂTEN PEK ÇOK AKLI BAŞINDA HIRİSTİYAN DA İNANMIYOR.
YALNIZ BURADA EKLEMEK İSTEDİĞİMİZ BİR HUSUS VAR... İSÂ ÇARMIHTA ÖLDÜYSE, ÜÇ GÜN SONRA DİRİLMEDİ. MEZARDAN HİÇ BİR CESET ÇIKIP HALKIN ARASINA KARIŞMADI. BURASI KESİN!.. ANCAK MATTA'NIN SÖZÜNÜ ETTİĞİ MUHTEREM KİŞİLERİN RUHLARI, VE İSÂ'NIN RUHU HALKA GÖRÜNMÜŞ OLABİLİR... HERKES BİLİR Kİ, HATTÂ DUYMUŞ, GÖRMÜŞTÜR Kİ, VELİLER, YATIRLAR, AKRABALAR BÂZEN İNSANLARA GÖRÜNÜR, ONLARA YOL GÖSTERİRLER.
HİÇ UNUTMAM, 1990'LARDAKİ ERZİNCAN DEPREMİNDE, (KIŞIN OLMUŞTU) TAM 9 GÜN SONRA HEMŞİRE BİR KIZI ENKAZ ALTINDAN CANLI ÇIKARDILAR!.. KIZIN BİR AYAĞI BİLEĞİNDEN DONMUŞTU. KESTİLER, AMA KENDİSİ YAŞADI... TELEVİZYONLAR GÜNLERCE KIZDAN BAHSETTİ... DOKUZ GÜN NASIL YAŞADIĞINI SORDULAR, "HİÇ ACIKMADIN MI, SUSAMADIN MI?" DEDİLER. KIZIN CEVÂBI SON DERECE ENTERESANDI. GÖZLERİ DALGIN, UZAKLARDA BİR NOKTAYA BAKARKEN, "BİLMEM, HİÇ HİSSETMEDİM," DEDİ... VE KENDİSİNE AK SAKALLI, BEYAZ ELBİSELİ BİR İHTİYÂRIN GÖRÜNÜP, "KORKMA, KURTULACAKSIN," DEDİĞİNİ, BUNUN ÜZERİNE HİÇ KORKMADIĞINI, AÇLIK VE SUSUZLUĞUN AKLINA BİLE GELMEDİĞİNİ SÖYLEDİ... GERÇEK BİR MUCİZE İDİ.
İŞTE HAZRET-İ İSÂ DA ŞAKİRTLERİNE BÖYLE GÖRÜNMÜŞ OLABİLİR. MATTA'NIN KABİRLERİNDEN KIYAM ETTİĞİNİ SÖYLENDİĞİ MUHTEREMLER DE AYNI ŞEKİLDE GÖRÜNÜP, SONRA YOK OLMUŞ OLABİLİRLER.
HATTÂ SPİRİTUALİZM'DE RUHLAR, MEDYUMLARIN, YÂNİ YAŞAYANLARIN VÜCUTLARINDAN ÇIKAN VE EKTOPLAZMA DENİLEN BİR MADDE ARACILIĞI İLE GEÇİCİ BİR SÜRE İÇİN KISMÎ BEDENLENEBİLİRLER... BUNU DA KABUL EDERİZ. AMA MEZARDAN BEDENLE KALKIP SONRA YOK OLMAK, BU DOĞRU DEĞİL!.. YERİ DE DEĞİL!.. KALDI Kİ, HAZRET-İ MUHAMMED'İN VEFÂTINDAN YILLARCA BİLE SONRA ONU BÖYLE RUH OLARAK BİLE GÖRDÜĞÜNÜ SÖYLEYEN SAHÂBESİ ÇIKMAMIŞTIR. HAZRET-İ İSÂ'YI GÖREN ŞAKİRTİ VARSA, O DAHİ MUCİZE SAYILIR.
O ZAMAN MEZARIN AÇILMASINI, İSÂ'NIN NÂŞININ YOK OLMASINI NASIL AÇIKLAYACAĞIZ?..
İNCİL YAZARLARI BUNU BİZİM İÇİN YAPMIŞ... AMA BİR KULP BULMUŞLAR. BİZ O KULPU KIRIP GERÇEĞİ ORTAYA KOYACAĞIZ.
MATTA NE DİYORDU:
- "Yusuf cesedi aldı, temiz keten beze sardı, kayaya oydurmuş olduğu kendi yeni mezarına yatırdı. Mezarın girişine büyük bir taş yuvarlayıp oradan ayrıldı."
(MATTA , 27. BÂB, 59-60)
YÂNİ MEZAR GİRİŞİNİ ÖRTEN, VE FİLİMLERDE KOCAMAN BİR DEĞİRMEN TAŞI GİBİ GÖSTERİLEN TAŞ, YUSUF'UN TEK BAŞINA KAPAYIP AÇABİLECEĞİ BÜYÜKLÜKTE VE AĞIRLIKTAYDI. MATTA YUSUF'UN MEZAR GİRİŞİNİ KAPATIRKEN HERHANGİ BİR YARDIM ALDIĞINI YAZMIYOR!.. YUHANNA, YUSUF'UN YANINDA NİKODİM DİYE BİRİNİN BULUNDUĞUNU BELİRTİYOR, AMA YİNE DE MEZARI ÖRTMEK VEYÂ AÇMAK İÇİN İKİ KİŞİNİN YETERLİ OLDUĞU ANLAŞILIYOR. DEMEK Kİ, GİRİŞİ TEKRAR AÇMAK İÇİN ÖYLE BÜYÜK BİR EKİBE İHTYAÇ YOKTU... YÂNİ, "TAŞI ANCAK BİR MELEK OYNATABİLİRDİ," ANLAMINA GELEBİLECEK İFÂDELERİ, VE FİLM GÖRÜNTÜLERİNİ BÖYLECE İNCİL RİVÂYETLERİ İLE ÇÜRÜTMÜŞ OLUYORUZ.
DEVAM EDELİM:
- "Ertesi gün, yâni hazırlık gününden sonraki gün, başkâhinlerle Ferisiler Pilatus'un önünde toplanarak, 'Efendimiz,' dediler, 'kendisi daha yaşarken o aldatıcının, >Ben öldükten üç gün sonra dirileceğim,< dediğini hatırlıyoruz. Bunun için buyruk ver de, üçüncü güne dek mezarı güvenlik altına alsınlar. Yoksa öğrencileri gelir, cesedini çalar ve halka, >Ölümden dirildi,< derler. Bu sonuncu aldatmaca ilkinden beter olur.' Pilatus onlara, 'Bir manga asker alın, gidip mezarı dilediğiniz gibi güvenlik altına alın,' dedi. Onlar da askerlerle birlikte gittiler, taşı mühürleyip mezarı güvenlik altına aldılar.
(MATTA , 27. BÂB, 62-66)
BİR DE ŞU BÖLÜM VAR:
- "Kadınlar daha yoldayken nöbetçi askerlerden bâzıları kente giderek olanların hepsini başkâhinlere bildirdiler. Başkâhinler ihtiyarlarla birlikte toplanıp birbirlerine danıştıktan sonra askerlere çok miktarda para vererek dediler ki, 'Siz şöyle diyeceksiniz: >Öğrencileri geceleyin geldi, biz uyurken onun cesedini çalıp götürdüler.< Eğer bu haber vâlinin kulağına gidecek olursa biz onu yatıştırır, size bir zarar gelmesini önleriz.' Böylece askerler parayı aldılar ve kendilerine söylendiği gibi yaptılar."
- "Bu söylenti bugüne dek Yahudiler arasında tekrarlanagelmiştir."
(MATTA , 28. BÂB, 11-15)
BİRİLERİ İSÂ ALEYHİSSELÂM'IN NÂŞININ ÇALINMASINDAN ENDİŞE EDİYOR!.. YÂNİ ÇALINMA İHTİMÂLİ TÂ O TÂRİHTE AKLA VE DİLE GELMİŞ, SONRA DA TEKRARLANAGELMİŞ!.. YAHUDİ BAŞKÂHİNLER, "İSÂ'NIN MÜRİTLERİ ÇALABİLİR," DEMİŞ!.. BİZ DE DİYORUZ Kİ, KABRİ BİR TÜRBE GİBİ ZİYÂRETGÂH OLMASIN, DAHA ÇOK İNSAN TOPLANIP İŞ AJİTASYONA VARMASIN DİYE YAHUDİLER, HATTÂ PİLATUS'UN ASKERLERİ NÂŞI GİZLİCE ALIP BAŞKA YERE GÖMMÜŞ OLABİLİR!..
BU TÜRKİYE'DE 1960 YILINDA YAPILDI. NURSÎ DİYE BİLİNEN SÂİD-İ KÜRDÎ'NİN GÜNEYDOĞU'DAKİ MEZARI, ÖLÜMÜNDEN KISA BİR SÜRE SONRA AÇILIP CESEDİ BATI ANADOLU'DA BİLİNMEYEN BİR YERE GÖMÜLDÜ. MÜRİTLERİ ORAYI BİR NEV'İ KÂBEYE DÖNDÜRMESİN DİYE!..
BİR BAŞKA İHTİMAL DE, İSÂ'YI SEVENLERİN, DAHA SONRA ROMALILAR'IN VE AZGIN YAHUDİLER'İN İSÂ'NIN NÂŞINA BİLE RAHAT VERMEYECEKLERİNİ DÜŞÜNÜP, BAŞKÂHİNLERİN TAHMİN ETTİĞİ GİBİ NÂŞI ALIP BAŞKA BİLİNMEYEN BİR YERE GÖMMELERİDİR. SONRA DA O YERİ UNUTMALARI, VE BOŞ MEZAR HİKÂYESİNİN AĞIZDAN AĞIZA "İSÂ DİRİLDİ," RİVÂYETİNE DÖNÜŞMESİDİR... BU SON DERECE AKLA YATKIN GELİYOR. ÇÜNKÜ M.S. 70 YILINDA BÜTÜN YAHUDİLER ROMALILAR TARAFINDAN YURTLARINDAN SÜRÜLÜYOR. HERKES CAN DERDİNE DÜŞÜYOR!.. ÜSTELİK İNCİL VE7RSİYONLARININ HEPSİ BU M.S. 70 İSYANINDAN YILLAR SONRA, YÂNİ YAHUDİLER KUDÜS'TEN KOVULDUKTAN SONRA YAZILIYOR. BÖYLECE MEZAR YERİ DE UNUTULUYOR!.. AYRICA İSÂ'DAN BİR KAÇ YIL ÖNCE ÖLDÜRÜLEN HAZRET-İ YAHYA'NIN MEZARI DA KAYBOLUP GİTMİŞ, YERİ UNUTULMUŞTUR. HALBUKİ ONUN, SARAYIN KAPISINA DAYANIP SERBEST BIRAKILMASINI İSTEYECEK KADAR ÇOK MÜRİDİ VARDI. HAZRET-İ İSÂ'NIN ŞAKİRTLERİ İSE O YAKALANDIĞINDA KAÇIP GİTMİŞ, DAĞILMIŞLARDI! "RESÜLLERİN İŞLERİ" BÖLÜMÜNDE SÖZÜMONA BÜTÜN ŞAKİRTLER, ONİKİ HAVÂRİ KASTEDİLMESİNE RAĞMEN, HEMEN TÜMÜNDE SÂDECE HAVÂRİ BİLE OLMAYAN PAVLUS'UN MENKIBELERİ ANLATILIR... KALDI Kİ, İSÂ'NIN NÂŞININ KONDUĞU İLK MEZAR, O MAĞARA, BİR MUKADDES YER OLMASI GEREKİRKEN, UNUTULUP GİTMİŞ, YERİ KAYBOLMUŞTUR!
FAKAT BAŞKÂHİNLERİN DE TAHMİN ETTİĞİ ŞEKİLDE, MEZARIN BOŞ BULUNMASI, İSÂ'NIN ÖLÜMDEN DÖNDÜĞÜ ŞEKLİNDE YORUMLANMIŞ, ARKASINDAN DİRİLEN İSÂ'NIN GÖRÜNDÜĞÜ RİVÂYETLERİ ORTALIĞI SARMIŞTIR. BİZ YUKARIDA SAYILANLARIN TÜMÜNÜN DOĞRU OLDUĞUNA İNANMIYORUZ. BELKİ BİR KAÇ KİŞİYE, BELKİ HEPSİNE BİR DEFA RUH OLARAK GÖRÜNMÜŞTÜR AMA, ÖYLE BİR ORADA, BİR BURADA, YEMEK YİYEREK FALAN GÖRÜNDÜĞÜNÜ SANMIYORUZ... AYRICA BEDENLE MEZARDAN KALKIP, GÖĞE ÖYLE YÜKSELDİĞİNE DE İNANMIYORUZ! O DA HER İNSAN GİBİ YER, İÇER, BÂZI İHTİYAÇLARINI KARŞILARDI, KUR'AN'DA PEYGAMBERLERİN HEP BİZİM GİBİ İNSAN-BEŞER OLDUĞU HATIRLATILMIŞTIR. ÖYLEYSE, BİR İNSAN BEDENİYLE AYA DA GİTSE, MERİH'E DE GİTSE, GÖĞE SPUTNİKLE ÇIKAN KOZMONOTLAR GİBİ BEŞERÎ İHTİYAÇLARINI KARŞILAMA, YAŞLANMA DURUMUNDADIRLAR. İKİ BİN YILDIR İSÂ'NIN AYNI BEDENDE OLDUĞUNU DÜŞÜNMEK MÜMKÜN OLMADIĞI GİBİ, BU YÖNDE BİR ÂYET TE YOKTUR!.. "VE FİLHAKİYKA, HAKKINDA İHTİLÂF EDENLER DE, KATLİ HUSUSUNDA ŞÜPHE İÇİNDEDİRLER. ONLARIN UYDUKLARI ZANDAN GAYRI, ONA DÂİR HİÇ BİR BİLGİLERİ YOKTUR," ÂYETİ MUCİBİNCE ONLARIN VE BİZİM BİLGİMİZ DIŞINDA BİR ŞEKİLDE, ALLAH ONU ECELİNE KAVUŞTURUP ÖLDÜRMÜŞ, SONRA KENDİNE REF ETMİŞTİR.
BİR DE ŞU BÖLÜME BAKIN:
- "Petrus kalkıp mezara koştu. Eğilip içeri baktığında keten bezlerden başka bir şey görmedi. Olay karşısında şaşkına dönmüş bir halde oradan uzaklaştı."
(LUKA , 24. BÂB, 12)
NE DİKKATİNİZİ ÇEKTİ?.. YUSUF, İSÂ ALEYHİSSELÂM'IN BEDENİNİ KEFENLEYİP MAĞARADAKİ KAYANIN ÜZERİNE YATIRMIŞTI. PETRUS GELDİĞİNDE KEFEN BEZİNİ BULDU, İSÂ YOKTU!.. PEKİ, RUHU BİZİ BAĞIŞLASIN, İSÂ ÇIRILÇIPLAK MI DİRİLİP KALKTI, HALK ARASINA KARIŞTI, ONA BUNA GÖRÜNDÜ?.. UTANARAK SORUYORUZ: İSÂ ÖLÜMDEN DÖNDÜYSE, SONRA BEDENLİ HÂLİYLE GÖĞE ÇEKİLDİYSE, HİÇ Mİ HELÂYA GİTME İHTİYÂCI DUYMADI?..
BUNLAR HANGİ DİNDEN OLURSA OLSUN, MUCİZELERE GÖNÜLDEN İNANAN İNSANLAR İÇİN DAHİ KABULÜ MÜMKÜN OLMAYAN HUSUSLARDIR!.. ÂYETİ YANLIŞ YORUMLAYIP, İSÂ'NIN ÇARMIHTA ÖLMEDİĞİNE, VE ÖYLECE GÖĞE ÇEKİLDİĞİNE İNANAN MÜSLÜMANLAR DA, KUR'AN'IN DİĞER ÂYETLERİNE TERS DÜŞMEKTEDİRLER. ÇÜNKÜ O ÂYETLER İSÂ'NIN ÖNCE ÖLDÜRÜLECEĞİNİ, SONRA GÖĞE ÇEKİLECEĞİNİ BELİRTMEKTEDİR!
HAZRET-İ İSÂ'NIN MUCİZELERİ İLE BİRLİKTE ÂKIBETİ DE KUR'AN-I KERİM'DE AÇIK OLARAK BELİRTİLMİŞTİR:
- "YERYÜZÜNDE BULUNAN HER CANLI FÂNİDİR."
(RAHMAN SÛRESİ, 26. ÂYET)
- "HER NEFİS ÖLÜMÜ TADICIDIR. SONRA TARAFIMIZA
RÜCÛ EDECEKSİNİZ." (ANKEBÛT SÛRESİ, 57. ÂYET)
- "DOĞRUSU BEN SENİN HAYATINA SON VERECEĞİM."
(ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ , 55. ÂYET)
- "HANİ ALLAH: 'EY İSÂ!.. ŞÜPHESİZ Kİ BEN, SENİ ECELİNE
YETİŞTİRİR, ÖLDÜRÜRÜM. SENİ KENDİME REF EDERİM.
VE SENİ O KÂFİRLERDEN ARINDIRIR VE HALÂS EYLERİM.
VE SANA TÂBİ OLANLARI KIYÂMET GÜNÜNE KADAR
O KÜFREDENLERİN ÜSTÜNDE TUTARIM.
SONRA, HEPİNİZİN RÜCÛU BANADIR.
İŞTE O ZAMAN ARANIZDA İHTİLÂF ETTİĞİNİZ ŞEYLER HAKKINDA
HÜKMÜ BEN VERİRİM!' BUYURMUŞTU."
(ÂL-İ İMRÂN SÛRESİ , 55. ÂYET)
- "(İSÂ, ALLAH) DOĞDUĞUM GÜNDE, ÖLECEĞİM GÜNDE,
BA’S OLUNACAĞIM GÜNDE BENİM ÜZERİMDEDİR,’ DEDİ…"
(MERYEM SÛRESİ , 33. ÂYET)
- "BİZ ONLARI (İSÂ DÂHİL, BÜTÜN PEYGAMBERLERİ)
YEMEZ-İÇMEZ BİR CESET KILMADIK. VE DÜNYÂDA
BÂKİ DE KALMADILAR."
- "MERYEM OĞLU BİR MİSÂL (OLARAK ORTAYA) ATILINCA
KAVMİN BUNDAN SEVİNİP BAĞRIŞTILAR. DEDİLER Kİ,
'BİZİM İLÂHLARIMIZ MI HAYIRLIDIR, YOKSA O MU?'
ONLARIN BU MESELİ DARBETMELERİ ANCAK CİDAL VE
HUSUMET ETMEK İÇİNDİR. DOĞRUSU ONLAR ÇOK
DÜŞMAN BİR KAVİMDİR."
- "İSÂ BİZİM KENDİSİNE EN'AM ETTİKLERİMİZ VE
İSRÂİLOĞULLARI'NA BİR MİSÂL KILDIĞIMIZ BİR
KULDAN BAŞKASI DEĞİLDİR. ŞÂYET BİZ DİLESEYDİK,
SİZLERDEN DE MELEKLER YARATIRDIK. YERYÜZÜNDE
SİZE HALEF OLURLARDI."
(ZUHRUF SÛRESİ, 57-60. ÂYETLER)
İSÂ ALEYHİSSELÂM DOĞMUŞTUR, BEDENEN ÖLMÜŞTÜR, ANCAK ŞEHİTLER GİBİ, HAK ÂŞIKLARI GİBİ ALLAH İNDİNDE "DİRİ"DİR, VE ALLAH KATINA YÜKSELTİLMİŞTİR. YALNIZ UNUTMAYALIM, GÖĞE YÜKSELTİLEN BİR TEK O DEĞİLDİR, BİR BAŞKASI DAHA VAR... VE HER İNSAN İÇİN BA'S-Ü BÂDEL MEVT SÖZ KONUSU OLDUĞUNDAN, KASTEDİLEN AŞAĞIDAKİ MİDİR, BAŞKA BİR ŞEY MİDİR, ORASINI ALLAH BİLİR.
- "ALLAH PEYGAMBERLERİ TOPLADIĞI GÜN,
'(TEBLİĞ ETTİĞİNİZDE) NE CEVAP ALDINIZ?'
BUYURACAK. ONLAR DA, 'BİZİM HİÇ BİR
BİLGİMİZ YOK. ŞÜPHESİZ HER TÜRLÜ GAYBI
KEMÂLİYLE BİLEN ANCAK SENSİN,'
DİYECEKLERDİR."
- "ALLAH O ZAMAN, 'EY MERYEM'İN OĞLU İSÂ,' BUYURACAK,
'SENİN VE ANANIN ÜZERİNDEKİ NİMETİMİ AN!
HANİ SENİ RUHULKÜDS'LE KUVVETLENDİRMİŞTİM.
BEŞİKTEYKEN DE, YETİŞKİN İKEN DE İNSANLARLA
KONUŞUYORDUN.
HANİ SANA KİTÂBI, HİKMETİ, TEVRAT VE İNCİL'İ
ÖĞRETMİŞTİM.
HANİ İZNİMLE ÇAMURDAN KUŞ ŞEKLİNDE BİR ŞEY
YAPMIŞTIN. ONA ÜFLÜYORDUN DA, İZNİMLE BİR
KUŞ OLUVERİYORDU.
(HANİ) ANADAN DOĞMA KÖRÜ, ABRAŞI DA İZNİMLE İYİ
EDİYORDUN.
GENE İZNİMLE ÖLÜLERİ (DİRİ) ÇIKARIYORDUN.
VE HANİ SENDEN İSRÂİLOĞULLARI'NI DEFETMİŞTİM.
'BU APAÇIK BİR SİHİRDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR,'
DEMİŞLERDİ,' (DİYECEK.)"
- "VE HANİ HAVÂRİLERE, 'BANA VE RESULÜME
İMÂN EDİN,' DİYE İLHAM ETMİŞTİM. ONLAR DA,
'İMÂN ETTİK. SEN DE ŞÂHİT OL Kİ, BİZ
MÜSLÜMANLARIZ,' DEMİŞLERDİ."
- "O VAKİT HAVÂRİLER, 'EY MERYEM'İN OĞLU İSÂ!
RABBİN GÖKTEN BİZE BİR SOFRA İNDİREBİLİR Mİ?'
DEMİŞLERDİ. İSÂ DA, 'EĞER İYMAN EDENLERDENSENİZ,
ALLAH'TAN KORKUN,' DEMİŞTİ."
- "HAVÂRİLER, 'İSTİYORUZ Kİ, ONDAN YİYELİM.
KALPLERİMİZ MUTMAİN OLSUN. SENİN BİZE GERÇEK
SÖYLEDİĞİNİ BİLELİM. VE O'NA ŞEHÂDET EDENLERDEN
OLALIM,' DEDİLER."
- "MERYEM'İN OĞLU İSÂ, 'İLÂHİ!.. EY RABBİMİZ!.. BİZE
GÖKTEN BİR SOFRA İNDİR Kİ, EVVELİMİZ VE ÂHİRİMİZ
İÇİN BİR BAYRAM. VE TARAFINDAN BİR ÂYET OLSUN.
BİZİ RIZIKLANDIR. SEN RIZIK VERİCİLERİN EN
HAYIRLISISIN!' DEDİ."
- "ALLAH, 'BEN ONU SİZLERE ELBETTE İNDİRİRİM.
FAKAT İÇİNİZDEN KİM BUNDAN SONRA NANKÖRLÜK
EDERSE, ARTIK ONU, ÂLEMLERDEN HİÇ BİRİNE
YAPMAYACAĞIM BİR AZAPLA TÂZİP EDERİM!'
BUYURDU."
- "ALLAH, 'EY MERYEM'İN OĞLU İSÂ!.. İNSANLARA
ALLAH'I BIRAKIP TA, BENİ VE ANAMI İKİ İLÂH
EDİNİN,DİYE SÖYLEDİN MİYDİ?' BUYURDUĞU
ZAMAN, 'SENİ TENZİH EDERİM. HAK OLMAYAN SÖZÜ
SÖYLEMEK BANA YARAŞMAZ. ŞÂYET BEN ONU SÖYLEMİŞ
OLSAYDIM, ELBETTE SEN BİLİRDİN. SEN NEFSİMDEKİ
HER ŞEYİ BİLİRSİN, AMA BEN, ZÂTINDA OLANI BİLMEM.
ŞÜPHESİZ SEN HER TÜRLÜ GAYBI BİLENSİN,' DER."
- "(İSÂ,) 'BEN ONLARA ANCAK BANA EMRETTİĞİNİ
SÖYLEDİM. RABBİM VE RABBİNİZ OLAN OLAN ALLAH
İBÂDET EDİN, (DEDİM.) İÇLERİNDE BULUNDUĞUM
MÜDDETÇE GÖZETLEYEN VE HALLERİNİ DENETLEYEN
BENDİM. FAKAT VAKTÂ Kİ SEN BENİ ALDIN,
ONLARI MURAKABE EDECEK ANCAK SEN KALDIN.
VE SEN HER ŞEYİ HAKKIYLE ŞÂHİTSİN!' (DER.)"
- " (İSÂ,) 'ŞÂYET SEN ONLARA AZÂBEDERSEN, ŞÜPHE YOK
Kİ, ONLAR SENİN KULLARINDIR. VE EĞER MAĞFİRET
EDERSEN... GENE ŞÜPHE YOK Kİ, AZİZ VE HAKÎM
SENSİN,' (DER.)"
- " ALLAH BUYURUR: 'BUGÜN O GÜNDÜR Kİ, GERÇEK
SÖYLEYENLERİN SADÂKATLERİ KENDİLERİNE FAYDA
VERİR. ONLAR İÇİN ALTINDAN IRMAKTAN AKAN
CENNETLER VARDIR. VE ORADA EBEDİYYEN
KALICIDIRLAR.' ALLAH ONLARDAN RÂZI OLDU. ONLAR
DA ONDAN HOŞNUT OLDULAR. VE İŞTE EN BÜYÜK
FEVZ BUDUR."
(MÂİDE SÛRESİ, 109-119. ÂYETLER)
İŞTE YÜCE ALLAH'IN KIYAMET GÜNÜ İSÂ'YLA OLAN SÖYLEŞMESİ...
YİNE TEKRARLIYALIM, BU DEĞİNDİĞİMİZ HUSUSLARDA EN DOĞRUYU ALLAH BİLİR, YANLIŞ YAPTIYSAK BİZİ BAĞIŞLASIN!


12.6.2008

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...