05 Ağustos 2014

HAYATI TEMELLENDİRMEK PDF E-KİTAP






HAYATI TEMELLENDİRMEK PDF E-KİTAP
  • Hayatı Temellendirmek
  • Bugün insanların en büyük sorunlarından biri, belki de bütün sorunların temelinde olan bir sorun; amaçsızlık ya da bir başka deyişle gayesizliktir.
  • Hepimiz okuyoruz ve görüyoruz. Çevremizdeki insanların çoğu nereye gittiklerini ve niçin dünyada bulunduklarını düşünmeden yaşıyor.
  • Bir akıntıya kapılmışlar ve bu akıntı onları nereye götürüyorsa, oraya doğru gidiyorlar.
  • Hatta Susanna Tamaro adlı bir İtalyan yazar, bir kitabında diyor ki, “Bu nesil insan olamaz. Sanki mutasyona uğramış başka bir canlı!” Ama maalesef durum böyle.
  • Bir komşumuz var, dostumuz. Dedi ki; “Oğlum Yusuf balkona çıktı bir gün. Elinde lazerli bir kalem.
  • Aşağıda gördüğü bir kediye tuttu. Hatta kediyle oynamaya başladı.
  • Lazeri duvara tuttu. Kedi duvara bakıyor, sonra ışığı yakalamaya çalışıyordu…
  • Işığı kaçırıyor, kedi de onun üzerine peşinden atlıyordu…
  • Velhasıl oğlum neredeyse kediyi deli etti. Kedi şaşkına döndü. Yani ordan oraya, ordan oraya. Işık ne tarafa gidiyorsa onu yakalamaya çalışıyordu…
  • Halbuki oradan bir insan geçse ne yapar?
  • Hemen ışığın üzerine yakalayacağım diye atlamaz. Şöyle başını kaldırır ve “Bu ışığı kim tutuyor böyle? Niçin tutuyor? Maksadı nedir?” diye düşünür…
  • İşte insanın farkı budur. Ama şimdi insanlar o kedi misali gökte Allah’ın Lazeri altında -Güneşi Allah’ın Lazeri gibi düşünelim- koşturup duruyoruz…
  • Bulunduğumuz şartlarda çoğunlukla işte, “şu yaşa geldiğinde şu okula gidilecek, şu yaşa geldiğinde şu sınava girilecek, şu yaşa gelinince bu yapılacak” gibi bir takım şartların mahkumu olmuşuz.
  • İnsanların oluşturduğu sanal dünyada suni bir takım şeyler yapıyoruz.
  • Ama “Bu dünya niçin kurulmuş? Bu gök kubbenin altında biz ne arıyoruz? Yıldız dolu gökler bize ne anlatıyor? Nereden gelip nereye gidiyoruz?” diye düşünen çok az...
  • Şimdi de bazı insanlar bir şeyler yuvarlıyorlar. Diğer insanlar da, o yuvarlanan şeylerin peşinde koşuyorlar.
  • Niçin yaşadıklarını düşünmeden… Niçin var olduklarını düşünmeden… İşte temel problem budur: Amaçsızlık!
  • İnsan varlık gayesini, yaratılış amacını çözmelidir. Bu çerçevede her şeyi yerli yerine koymaya çalışmalıdır. Yoksa diğer yaptıklarının bir anlamı olmaz.
  • Bir düşünür der ki, “Bir gömleğin düğmesini yanlış ilikleyen hiç birisini doğru ilikleyemez.”
  • Gerçekten öyle. Bazen oluyor… Aceleyle yanlış iliğe takıyoruz düğmeyi… Bir bakıyoruz gömleğin uçları denk çıkmamış!
  • Ne yapacağız şimdi? Hepsini tek tek açacağız, yeniden doğru ilikleyeceğiz.
  • Şimdi “İki yakamız bir araya gelmiyor” diye şikayet ediyor çoğu insan… Niye iki yakamız bir araya gelmiyor? Çünkü ilk düğmeyi yanlış iliklemişiz.
  • Hayat gömleğinin ilk düğmesi nedir? İşte, çevremizdeki insanlara, gençlere yardımcı olurken başlayacağımız nokta da burasıdır.
  • Hayat gömleğinin ilk düğmesi, hayatın gayesini anlamaktır.
  • İnsan için hayatta iki önemli gün vardır: Biri doğduğu gün. İkincisi; niçin doğduğunu anladığı gün. Niçin doğduğunu anladığı gün asıl insanca hayat o zaman başlıyor.
  • Hz. İsa (a.s.), “İkinci kez doğmayan gerçekten yaşamış sayılmaz ve melekutî semaya yükselemez.” der.
  • Eğer insan niçin doğduğunu öğrenmezse insan olamaz. Suzanna Tamaro haklıdır. Nereye gittiğini bilmeden, ne olacağını bilmeden, 3 n’li sorular ki, “nereden, nereye, niçin”lere çözüm bulmadan insan, insan olamaz.
  • Yaşar ama insanca bir hayat denemez buna. Sonunda bir sanatçının şarkısında dediği gibi “Sormayın yaşımı, yaşamadım ki!” der…
  • Çünkü ikinci defa yeniden doğmazsa insan, birinci defa doğduğuna da kısa zamanda pişman olur. Pişman olanları görüyoruz: “Doğduğum güne lanet olsun!” diyen ne kadar insan var. Hem çoğu da genç yaşında…
  • İlk başta “İyi ki doğdun!” tezahüratlarıyla, doğum günlerini kutlayan insanlar, yaş ilerledikçe sesleri kısılıyor, kutlamalar bitiyor.
  • Çünkü çok kısa zamanda hayat onları bıktırıyor, bezdiriyor, silindirle ezer gibi eziyor. Çünkü dar bir çerçevede kalıyor.
  • “Sorgulanmayan hayat, yaşanmaya değmez” diyor Sokrat. Evet insan sorgulayıp hayat anlamını arayıp bulacak ve ondan sonra o çerçevede kendisine bir hayat kuracak. Buna hayatı temellendirme de deriz.
  • İnsan olmak bir binayı inşa etmek gibidir. Önce bunu temellendirmek gerekir.
  • Belirttiğimiz gibi o üç soru; “nereden, nereye, niçin” ile sorularımıza cevaplar bularak hayatımıza bir anlam çerçevesi çizip hayatımızı o çerçeve içinde inşa etmeye çalışacağız.
  • Şimdi iki katlı bir bina düşünüyorsanız, size iki metre temel yeter.
  • Ama siz 20 katlı bir bina düşünüyorsanız, iki metre temel kazmakla bu binayı inşa edemezsiniz. Binanızı ne kadar yüksek düşünüyorsanız, temeli de o kadar derin kazacaksınız.
  • İşte ilk yapılacak şey, hayatımızı temellendirmektir. Hayatımızın temelleri iman esaslarıdır. Duvarları, direkleri ibadet esaslarıdır. Çatısı ise ahlak esaslarıdır.
  • Bugün temeller zayıflamış, temeller çürümüş. Onun için binalar yıkılıyor. Hele bu amansız sel karşısında insanların insanlığını koruması zor oluyor.
  • “Seninle alakadar çok şeyler var, birisi de insaniyettir. Bu ise zeval ve beka arasında mütereddittir.. Daim-i Baki’nin zikriyle muhafazası lazımdır.”
  • Yani, insan olma potansiyelin var ama, bunu kaybedebilirsin. Zail de olabilir, bakileştirebilirsin de…
  • Peygamberimize Kur’an’da ilk gelen ayetler hep düşünmeyi teşvik eden ayetlerdir. Önce kazılar, düşünce kazıları yani. Bu düşünme konularından sonra sağlam inanç temelleri, sonra da ibadet direkleri..
  • Mesela ana direk ne? “Namaz dinin direğidir.” Yani ana direk namaz. Ondan sonra Ahlak çatısı. Tabi bunlar iç içedir. Beraber inşa edilir. Ama böyle bir sıralamanın takip edilmesi gerekiyor.
  • Kur’an-ı Kerimde Ankebut Suresinin 41. ayetinde şöyle buyuruyor Rabbimiz. “Allah’tan başka dost edinenlerin hali, kendisine ağ örerek ev yapan örümceğin hali gibidir. Muhakkak ki evlerin en çürüğü, örümceğin evidir.”
  • Çok güzel bir benzetme bu! İşte bu temellendirmeyi ifade ediyor.
  • Eğer insan hayatını temellendirmezse hayatına bir anlam çerçevesi çizemezse tüm ilişkileri, arkadaş ilişkileri, sevgi-saygı ilişkileri, dostluk ilişkileri, aile ilişkileri, örümceğin ağı kadar zayıftır ve her an kopmaya mahkûmdur.
  • Sağlam temel yok. Her an o sırça köşkü başına yıkılacak gibi hissediyor. Hayata güvenle bakamıyor. Hâlbuki hepimizin emin olmaya, güven duymaya ihtiyacı var.
  • İşte bu güven emin olmak, iman etmekten geçiyor. İman etmedikçe insan emin olamaz. “ yümn-i iman ile hareket edenler emn-ü eman içinde olurlar.”
  • Biz hepimiz kalıcı şeylere muhtacız. Dostluklarımızın, sevgilerimizin, ebedi olmasını isteriz. Tüm bunları ebedileştirmenin yolu ebedi olana ulaşmaktır. Ebedi olanla bağlantısını kurmaktır.
  • “Ey insanlar, fani, kısa, faidesiz ömrünüzü, baki, uzun, faideli, meyvedar yapmak ister misiniz? Madem istemek insaniyetin iktizasıdır. Baki-i Hakikinin yoluna sarf ediniz.
  • Allah için işleyiniz, Allah için görüşünüz. Allah için çalışınız. Rızası dairesinde hareket ediniz. O zaman sizin ömrünüzün dakikaları seneler hükmüne geçer.”
  • Metin: Seyfettin Bulut Sunum: Ahmet Yordam www.yolyordam.com

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...