AŞKTAN HASAR ALMIŞ YÜREK YARALARI ZOR KAPANIR
Aşktan Hasar Almış Yürekler!
Aşktan hasar almış yüreklerin yaraları zor kapanır. Kendine kanar rengi solmuş kalpler. Bir çare arar sessizce, kimseye anlatamaz derdini.
Ayrılığın en zoru üçüncü gecedir. İlk akşam farkına varmaz kalp olanların. Gözyaşı aksa da, gerçekliğinin farkında değildir yürek; kabullenmez yalnızlığını.
İkinci geceye de umudun kokusu yayılır. Ya ararsa, ya gelirse diye dikilir göz telefona, döner belki köşeden diye yolun kenarına.
Üçüncü gece, duvara çarpmış gibi kendine gelir yürek. Anlar ki sevdiği gitmiştir. Karanlığın arkadaşlığına sığınır. Ancak o zaman başlar panik olmaya!
Aşktan hasar almış yürekler yargılayamaz önce. Ölüm gibi, kederi sonradan çöreklenir kalbin orta yerine. Vakit geçtikçe anlaşılır boşluk, yaralı kalpler o zaman sürünerek savrulur.
Aşktan hasar almış yürekler isyan eder bir gün. Hayata karşı mağlup ve alacaklıdır. Hesabını kesmek ister yaşamla, sıkı bir pazarlık başlar.
Dualara karışır isyan; küfürle temenni arasına sıkışıp kalır acılı kalpler. Kaderin ağına, yazgısının bahtsızlığına, sevdiğinin vicdansızlığına bir “ah” çekerek; yapayalnız kalır sokağın ortasında kırgın bir yürek!
Aşktan hasar almış yürekler sorgulamayı öğrenir. Kendi mahkemesini kurar salonun ortasına. Suçluyu, suçsuzu arar, aradıkça daha çok boğulur, kendi içinde batar.
Güneş doğar, akşam olur, gün batar, gece döner ama zamanı bir türlü geçmez aşktan hasar almış yüreklerin. Her sabah aynı tatsız güne uyanır. Bir filmin orta yerinde, bir dostun acı kahvesinde ağlar. Ağladıkça silinecek gibi duran acısını atmaya çalışır.
Aşktan hasar almış yüreklere doktor da çare olamaz, falcı da! Vakit geçtikçe kendi yarasını sarar kalp. Takvim yaprakları düşer durur, gönlün içi zamanı süpürge eder. Sonra bir sabah uyanıp bakar ki; güneş yine parlamakta gökyüzünde. Tebessüm eder onca günün ardında ilk defa. Yaşamın mucizesi kendi içinde saklı durur. Bir adım atar dışarıya, gözlerine vurur gerçekler. Aşktan hasar alan yürekler, bir gün bir yerlerde yeniden sevmeyi becerirler, ceplerinde duran inançsızlıklarıyla…