04 Nisan 2014

1 NCİ DÜNYA SAVAŞI NEDENLERİ VE BAŞLANGICI


1 NCİ DÜNYA SAVAŞI NEDENLERİ VE BAŞLANGICI
I. Dünya Savaşı, 1914 yılında Avrupa’da başlamış, ancak dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin katılması ve diğer kıtalardaki sömürgelere de yayılması nedeniyle "dünya savaşı" olarak adlandırılmıştır. 1914’te başlayan savaş 1918 yılında sona ermiştir.
Savaşın nedenleri ve başlangıcı

Almanya, ekonomisi için kendisine "hayat alanı" olarak Osmanlı İmparatorluğu’nu seçmişti. Bu nedenle Osmanlı Devleti ile yakın ilişkiler kurup, İngiltere’nin Hindistan yolu için büyük tehlike olan, "Bağdat Demiryolu" projesini kabul ettirmişti. Böylece Üçlü İttifakla, Üçlü İtilafın çatıştığı önemli bir alan da Osmanlı İmparatorluğu oluyordu. 1905 yılından itibaren Almanya’nın her olayda karşı tarafla arası açıldı. Fas Buhranları’nda bir şey elde edemeyen Almanya, Balkan Savaşları’nın çıkmasına da engel olamadı. Oysa, Balkan Savaşı Almanya’ya ekonomik açıdan büyük zarar vermişti. Ayrıca Bağdat-Berlin Demiryolu’nun gerçekleşmesi de, Almanya ile Bulgaristan’ın dost olup olmamalarına bağlı idi. 1914 yılına gelindiğinde blokların çatışmasının temel sorunları olan ekonomik çıkar, Alses-Loren sorunu, üstünlük kurma, deniz silahlanması, Fas Buhranları, Bağdat Demiryolu sorunu, Balkanlar’da Avusturya-Rusya çatışması, Balkan Savaşı gibi nedenlerden dolayı savaşın çıkması yalnızca bir bahaneye bakıyordu.

Savaşın yakın nedeni de hazırdı. Avusturya’nın Sırbistan üzerindeki üstünlüğünü sürdürmek ve kendi sınırları içindeki Sırpların yaşadığı şehirleri kaybetmemek için her fırsatta Sırbistan üzerine baskı yapıyordu. Bu sürtüşmeler, 28 Haziran 1914’de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahdı Franz Ferdinant ve eşinin bir Sırplı tarafından öldürülmesi nedeniyle dünyayı 4 yıl kana bulayacak bir savaşa dönüştü.

Sırp sorununu kökünden çözmek isteyen Avusturya, Almanya’nın da ayni görüşte olduğunu öğrenince Sırbistan’a 23 Temmuz’da sert bir nota verdi. İçişlerine karışma hükümleri taşıyan bu nota, Rusya’nın Sırbistan’ı yalnız bırakırsa, Balkanlar ve Boğazlar üzerinde Almanya-Avusturya egemenliği kurulacağı endişesiyle Sırbistan’ı desteklemesi üzerine reddedildi. Rus desteğini sağlayan Sırbistan seferberlik ilan edince de, Avusturya Sırbistan’a 28 Temmuz’da savaş ilan etti. Almanya’nın uyarılarına rağmen Rusya’nın 30 Temmuz’da seferberlik ilan etmesi üzerine, Almanya 1 Ağustos’ta Rusya’ya savan ilan etti. Ayni tarihlerde Fransa da seferberlik ilan etmişti. Fransa’ya Belçika üzerinden saldırmayı planlayan Almanya Belçika’ya bir nota vererek, bütün zararlarının ödeneceğini ve toprak bütünlüğüne dokunulmayacağı konusunda güvence vererek, topraklarından geçiş izni istedi. Belçika bunu reddedince de 3 Ağustos’ta Belçika’ya saldırdı. Bunun üzerine İngiltere 4 Ağustos’ta Almanya’ya bir nota vererek Belçika’yı boşaltmasını istedi. Almanya bu isteği reddedince, İngiltere ayni gece Almanya’ya savaş ilan etti. Böylece Avrupa Savaşı çıkmış oldu.

Başlangıçta hemen herkes bu savaşın 19. yy.daki gibi cephe savaşları olacağını, en çok 1-1,5 yıl süreceğini sanıyorlardı. 1871’den beri Avrupa uzun bir barış dönemi geçirmişti. Bu arada ekonomik ilişkiler, teknik buluşlar savaş sanayiinin gelişmesi ile yeni savaş silahlarının tahrip gücü artmış, savaş yöntemleri değişmişti. Bu savaş yalnız Avrupa topraklarında kalsaydı belki bu tahminler doğru çıkabilirdi. Fakat savaşın gerek yer, gerekse zaman bakımından sınırlarını büyüten bir olay oldu. Osmanlı İmparatorluğu kısa bir süre sonra savaşa katildi. Bu yüzden savaş bir Dünya Savaşı niteliği kazandı

Osmanlı’nın savaşa girişi
Osmanlı hükümeti Almanya ile ittifak anlaşmasının imzalandığı gün genel seferberlik ilan edilmişti.(2 Ağustos 1914) Bu karardan iki gün sonrada Osmanlı Devleti tarafsızlığını ilan etmişti. Almanya Osmanlıyı bu tarafsızlıktan ayırmak ve Almanya safında savaşa katılmaya zorlamıştır. Çünkü Osmanlı savaşa girerse yeni cepheler açılacaktı ve Almanya kendi yükünü hafifletmiş olacaktı. Ayrıca Osmanlı Devleti Süveyş Kanalı’nın denetimini ele geçirirse, İngiltere sömürgelerine giden yol kapatılmış olacaktı. Diğer taraftan Almanya, Osmanlı padişahı’nın halifelik nüfusundan yararlanarak İngiliz sömürgelerindeki Müslümanlar’ı da etkilemeyi düşünüyordu. Boğazların denetiminin Osmanlının denetimi altında olmasıyla da Rusya’ya gidebilecek yardım engellenecek ve Rusya saf dışı bırakılacaktı.
Bu sırada Akdeniz de İngilizlerden kaçan iki Alman savaş gemisi (Goeben-Breslav), Çanakkale’yi geçerek Osmanlılara sığındı. (10 Ağustos 1914) İngiltere bu gemilerin teslim edilmesini istedi. Aslında Osmanlı Devleti tarafsızlığını koruması için, bu iki gemiyi elinde tutarak mürettebatını göz altına alması gerekirdi. Daha önceki yıllarda İngilizlere ısmarlanan “Sultan Osman ve Reşadiye” harp gemilerinin taksitinin ödendiği halde, Osmanlıya verilmemesi üzerine donanmamızın yükünü hafifletmek için, bu iki Alman gemisinin “Yavuz ve Midilli” adi verilerek satın alındığı söylendi.
Bunu tanımayan İngilizlerin Çanakkale Boğazı’na Abluka koyması, karakol görevi yapmak için dışarı çıkan savaş gemimize ateş açması yüzünden boğaz kapatıldı.(27 Eylül 1914) Kabine üyelerinin büyük bir bölümünün harp taraftarı olmadığı halde, Alman Amirali Souchon, Harbiye Bakanı ve Başkomutan Enver Paşanın uygun görmesiyle, Türk Donanması Karadeniz’e çıkarıldı. Donanma Rus gemilerini batırma ve Rus limanlarını (Odesa, Sivastopol) topa tutmaya başlayınca ,Rusya Osmanlıya karşı 2 Kasım 1914 de savaş ilan etti. 5 Kasım 1914‘te İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti’ne harp ilan ettiler. Osmanlı devletinin buna 14 Kasım 1914 de “cihad” (din uğruna savaş) ilan etmekle cevap verdi.
Boğazların Rusya’ya Verilmesi
Savaş çıktıktan sonra Çar’ın yaptığı açıklama ile, Rusya’nın bu savaşta en büyük kazancının Boğazlar olacağı anlaşılmıştı. Yaklaşık 120 yıldan beri Boğazları koruyan İngiltere ve Napolyon’un "Boğazlar tek başına bir ülke eder" sözü ve Akdeniz sınırlarının ve güvenliğinin Boğazlarda başladığını belirten Fransa, Rusya’nın Boğazları ele geçirmesini engellemek için 120 yıldır Osmanlı Devleti’ni Rusya’ya karşı korumuşlardı. Hatta Kırım Savaşı’na fiilen katılmışlardı. Fakat simdi Alman tehlikesi karşısında, her ikisi de Rusya’yı kendi yanlarına almak için her şeye razı oluyorlardı. Çar, İngiltere ve Fransa’nın bu durumundan yararlanarak, Boğazların mutlaka Rusya’ya ait olacağını kabul ettirdi.
Çanakkale Savaşı’nın başlamasından sonra Rusya endişeye düştü. Eğer İngiltere ve Fransa Boğazları ve İstanbul’u ele geçirirse, onları oradan bir daha çıkarmak mümkün olamazdı. Hele İngiltere’nin ve Fransa’nın Yunanistan’ı da Çanakkale Savaşı’na katmak için baskı yapmaları, İngiltere Ege ve Boğazları Yunanistan’a vereceği endişesini doğurdu ve Rusya’nın tepkisine yol açtı. 4 Mart 1915’de İngiltere ve Fransa’ya verdiği notalarla, İstanbul ve Marmara Denizi Rusya’ya katılacak, İmroz ve Bozcaada için ise Rusya’nın oyuolmadan karar alınmayacaktı. İngiltere ve Fransa bu Rus notasından hoşlanmamakla beraber, Alman tehlikesi karşısında, 12 Mart 1915’de İngiltere ve 10 Nisan’da da Fransa Rus isteklerini kabul ettiklerini bildirdiler. Buna karşılık da Rusya, İngiltere ve Fransa’nın Orta Doğudaki çıkarlarını kabul ediyordu.
İtalya’nın savaşa katılması
Avusturya, 28 Temmuz 1914’te Sırbistan’a nota verirken İtalya’ya haber vermemişti. Almanya, İtalya ile iyi geçinmesi için Avusturya’yı uyarmasına ve İtalya’ya ödün vererek desteğini sağlamasını istemesine rağmen Avusturya bu uyarıyı dikkate almamış ve İtalya’ya danışmadan Sırbistan’a savaş ilan etmişti. Almanya ve Avusturya, İtilaf Devletleri’ne savaş ilan edince, İtalya 3 Ağustos’ta tarafsızlığını ilan etti. Avusturya’nın İtalya’ya hiç ödün vermemesi İtalya’nın tarafsız kalması için yeterli değildi. İtalya’nın içte huzuru yoktu. Ülkü yanlısı olanlar, savaşın nimetlerinden yararlanmak için mutlaka savaşa girilmesini savunuyorlardı. İtalya 3 Ağustos tarihli tarafsızlık kararını açıklarken, İtilaf Devletleri’ne, iyi bir öneri yapılırsa İtalya’nın, onların yanında savaşa katılabileceğini de hissettirmişti. 4 Ağustos’tan itibaren de Petersburg ile ilişki kurdu. İtalya’nın amacı, kim daha çok çıkar sağlarsa onun yanında savaşa katılmaktı. Kaldı ki Alman-Avusturya tarafının savaşı kazanması durumunda İtalya’nın çıkarı bulunmuyordu. Çünkü İtalyan çıkarları ile Avusturya çıkarları çakışıyordu. İngiltere, Fransa ve Rusya İtalya’ya 12 Ağustos’ta Trentino, Trieste ve Vallona’yi önerdiler, fakat bunu yazılı sekle dönüştürmek istemiyorlardı. Ayrıca Fransa’nınve İtalya’nın askeri yardim istemesi üzerine görüşmeler kesildi. Bu sefer Avusturya ile görüşmelere başlayan İtalya, İtilaf Devletleri’nin endişeye düşürüp daha fazla pay almak istiyordu. Rusya’nın Adriyatik’teki İtalyan çıkarlarına karşı çıkması da İtilaf Devletleri ile İtalya’nın anlaşmasını geciktiriyordu. İtilaf Devletleri’nin Çanakkale’ye saldırması ve Boğazların Rusya’ya verildiğinin anlaşılmasından sonra İtalya, İngiltere, Fransa ve Rusya ile yeniden görüşmelere başladı ve 26 Nisan 1915’te Londra’da yapılan antlaşma ile Adriyatik’te istediği çıkarları İtalya elde etti. Ege’deki 12 ada veriliyor ve Anadolu’nun paylaşılmasında ise Antalya bölgesi İtalya’ya kalıyordu. Yine bu antlaşmaya göre İtalya, sömürgesi olan Trablusgarp ve Eritre’de topraklarını genişletebilecekti. İtalya buna karşılık bir ay içinde savaşa katılacaktı. İtalya bu antlaşmadan bir ay sonra, 20 Mayıs’ta Avusturya’ya savaş ilan etti. Ağustos ayında bile Almanya ve Osmanlı Devleti ile savaş durumuna girdi. Görülüyor ki; İtalya’nın savaşa katılması için Anadolu topraklarından çok önemli bir bölüm savaş nimeti olarak kendisine verilecekti. İtalya’nın Anadolu üzerindeki isteklerini ise Almanya kabul edemezdi. Nasıl ki, Rusya’yı kendi yanına çekmek isteyen İngiltere ve Fransa, Rusya’ya Boğazları ve Doğu Anadolu’yu veriyorsalar, İtalya’yı da kendi yanlarına çekmek için yine Türk topraklarını vaat ediyorlardı.
Bulgaristan ve Romanya
Bulgaristan bu savaşa, Balkan Savaşı’nda Yunanistan, Sırbistan ve Romanya’ya kaptırdığı toprakları geri almak ve Ege Denizi’ne inmek için katılmak istiyordu. Onun bu isteklerini ise ancak İttifak Devletleri gerçekleştirebilirdi. İtalya’nın çıkarları nasıl İtilaf Devletleri yanında ise, Bulgaristan’ınki de İttifak Devletleri’nin yanındaydı. Savaşın başında duraksayan Bulgaristan, İtilaf Devletleri’nin Çanakkale’de hem de Almanya’dan yeterli silah ve malzeme almamış olan Osmanlı Devleti’ne yenilmeleri üzerine kararını verdi. İsteklerinin İttifak Devletleri tarafından kabul edilmesi üzerine Bulgaristan, Ayastefanos Antlaşması ile gerçekleştiğini gördüğü "Büyük Bulgaristan" ni yaratmak amacıyla 6 Eylül 1915’te İttifak Devletleri’yle antlaşma imzaladı ve 12 Ekim’de Sırbistan’a savaş ilan etti. Böylece Berlin’den Bağdat’a uzanan zincirin halkaları birbirine bağlanmış oldu.
1915’den itibaren Rus baskısı altında bulunan Romanya ise kim kendisine daha çok ödün verirse onun yanında savaşa katılmak isteğinde idi. Fakat bir yandan Alman-Avusturya, diğer yandan Rus tehdidi altında bulunuyordu. Avusturya’nın ödün vermek yerine Sırbistan işgalini örnek gösterip Romanya’yı tehdit etmesi Romanya’nın İtilaf Devletleri’ne kaymasına yol açtı. 17 Ağustos 1916’da Romanya İtilaf Devletleri’yle anlaştı. Ağustos sonunda da savaşa katildi. Rusya’da ihtilal çıkmasından sonra yalnız kalan Romanya’yı İtilaf Devletleri’nin galibiyeti kurtardı.
Rusya’da Devrim
1917 yılının en önemli olaylarından birisi Rusya’da devrim çıkması oldu. Birinci Dünya Savaşı Rusya’da büyük bir yokluk ve sefalete yol açtı. Boğazların kapalı olusu yüzünden dış yardim alamıyordu. 1916-1917 kışı ise çok sert geçmiş, açlık ve yakacak, giyecek bulunamaması bütün Rusya’yı etkilemişti. 8 Mart 1917’de Petersburg’da gösteriler başladı. Grevler yaygınlaştı. 12 Mart’ta "İsçilerin ve Askerlerin Sovyet’i" kuruldu. Komutanlar da Çar’a tahttan ayrılmasını öneriyorlardı. 15-16 Mart’ta Çar tahttan ayrıldı. Devrimci Hükümet kuruldu. Nisan’da Petersburg’a gelen Lenin "Ekmek, barış, özgürlük" sloganıyla geniş kitlelerin desteğini sağladı.
Devrimci Sosyalistlerden Harbiye Bakanı Kerensky’nin Temmuz’da Alman cephesinde taarruzu başarısızlıkla sonuçlanınca yeni ayaklanmalar patlak verdi. Bolşeviklerin lideri Lenin kaçtı ve Trotsky tutuklandı. Hükümet düştü, Kerensky Başbakan oldu ve 14 Eylül 1917’de de Cumhuriyet ilan edildi. Artık ülkenin iç durumu iyice karışmıştı. Hükümet hala savaştan vazgeçmemekle en büyük hatasını yaptı. Köylülerin ayaklanması ile tüm Rusya karıştı. Bundan yararlanan Bolşevikler (aşırıcılar) ordunun da devrime karışmasından yararlanarak, "Askeri Devrim Komiteleri" kurdular. 7 Kasım 1917’de Hükümet darbesi ile Bolşevikler iktidarı ele geçirdiler ve 8 Kasım’da Lenin Petersburg’a geldi
ABD’nin savaşa girmesi
1917 Devrimi dolayısıyla Rusya’nın savaşın dışında kalması Almanya ve Osmanlı Devleti’ne umut verdi. Fakat bu uzun sürmedi. Almanya’nın başlattığı denizaltı savaşı dolayısıyla birçok A.B.D. gemisinin batırılması Almanya ile A.B.D.’nin arasını iyice açtı. Diğer yandan 1917 yılında Almanya, Meksika’yı A.B.D. ye karşı savaşa kışkırttı ve Almanya Japonya arasında ittifak önerisinde bulundu. Ancak bu yazışmaları ele geçiren İngiltere, durumu A.B.D. ye bildirince, denizaltı savaşı yüzünden zarar gören A.B.D. 2 Nisan 1917’de Almanya’ya savaş ilan etti
Yunanistan’ın savaşa girişi
1917’nin Türkiye’yi ilgilendiren yeni bir gelişmesi, Yunanistan’ın savaşa katılması oldu. Savaşın başından beri dışta kalmayı başaran Yunanistan’da Venizelos savaş yanlışı idi. Fakat Kral Konstantin Alman İmparatoru’nun eniştesi idi. Almanya’ya sempatisi vardı. Akdeniz’de İtilaf Devletleri güçlü olduğu için Kral yansız bir politika izledi. Venizelos ise savaşa katılmak istiyordu. İngiltere ve Fransa Yunanistan’a Anadolu’da toprak vaat ediyorlardı. Çanakkale Savaşları’na katılması için daha 1915 yılında Yunanistan’a İzmir vaat edilmişti. Bulgaristan’ın savaşa katılması üzerine, İngiltere ve Fransa Selanik’e asker çıkarınca Başbakan Venizelos itiraz etmedi. Fakat Kral kendisini görevden aldı. O da Selanik’e giderek ayaklanma çıkardı ve ayrı bir hükümet kurdu. 1917 Haziran’ın da İngiliz-Fransız askerleri Atina’ya girince Kral Konstantin oğlu Aleksandr adına tahttan çekildi. Venizelos yeni hükümeti kurdu ve 26 Ekim 1917’de Yunanistan savaşa katildi.
Savaşın Bitişi ve Yapılan Antlaşmalar
Rus İhtilali’nden sonra Bolşevikler Almanya ile barışa hazır olduklarını daha 21 Kasım 1917’de bildirmişlerdi. Diğer yandan, Çarlık Rusya’nın yaptığı tüm gizli anlaşmaları açıklayarak onun emperyalist isteklerini taşımadıklarını göstermek istediler. Rusya’da kurdukları yeni düzeni yerleştirmek için barışa gereksinim duyan Bolşevikler, özellikle Lenin’in baskısı ile 3 Mart 1918’de Almanya, Avusturya ve Devleti ile Brest-Litowsk Antlaşması’nı imzaladı. Avrupa’da Polonya, Kurtlan, Litvanya, Estonya üzerindeki tüm egemenlik haklarından vazgeçen Rusya, Almanya’nın bütün iktisadi isteklerini kabul ediyor ve 1878 yılında ele geçirdiği Kars, Ardahan ve Batum’u Osmanlı İmparatorluğu’na geri veriyordu. Bu barışla büyük bir bozguna uğradıklarını kabul eden Lenin "Uluslararası proletaryanın ayaklanmasını bekleyeceklerini" belirterek yandaşlarını umutlandırıyordu.
Romanya 1916 Ağustosun da savaşa katıldıktan kısa bir süre sonra, birkaç ay içinde peş peşe yenilgilere uğramış ve memleketin büyük bir kısmı İttifak Devletleri’nin işgali altına girmişti. Ancak arkasını Rusya’ya vererek Sereth hattında bir savunma kurabilmişti. Lakin, Rusya da ihtilalin çıkması, Alman kuvvetlerinin Ukrayna’ya girmesi ve Bolşeviklerin Aralık 1917 de İttifak Devletleriyle mütareke yapmaları Romanya’yı çok güç duruma soktu. Müttefiklerle de bağlantısı kesildiğinden, onlardan herhangi bir yardim almasına da imkan kalmamıştı. Bu sebeplerle İttifak Devletleriyle 1918 Martında mütarekeyi kabul etti. 7 Mayıs 1918’de Bükreş’te barış anlaşması yapıldı.
1918 yılına gelindiğinde, bütün memleketlerde olduğu gibi Bulgaristan’da da savaşa karşı bıkkınlık başlamıştı. Bulgaristan savaşa katıldıktan sonra, Almanya’dan hem mali hem de askeri yardim alıyordu. Fakat Almanya 1918 Ocak ayında mali yardımı, ve Martta da cephane yardımını kesmek zorunda kaldı. Bu güçlüklerin üstüne 1917 Haziranın da Yunanistan’ın savaşa katılması, durumun kötülüğünü daha da arttırdı. 1918 yazı sonralarına doğru müttefiklerin bütün cephelerde taarruza geçmesi, Bulgaristan’la beraber İttifak Devletleri’nin de sonunu getirdi. İngiliz, Fransız ve Sırp kuvvetleri de 14 Eylül 1918 de Vardar Bölgesinde Bulgarlara karşı genel bir taarruza geçince, Bulgaristan çözülüverdi. 29 Eylül 1918 tarihli mütarekesiyle savaştan çekilmek zorunda kaldı.
Osmanlı Devleti Brest- Litovsk antlaşması ile doğuda ki topraklarını istiladan kurtardığı gibi, Kafkasya’da Ermenilerin, Gürcülerin ve Azerbaycan Türkleri’nin Bolşevik Rejimi tanımayarak bağımsızlıklarını ilan etmeleri üzerine bu durumdan faydalanarak Bakû Petrollerini ele geçirmek üzere hareket etti. Ayni amaçla İngiltere de Kafkasya ya asker göndermişti. Osmanlı Devleti Kafkas cephesinde ilerlerken, Filistin ve Irak Cephelerinde durumu kötüleşmekteydi. Filistin Cephesinde İngilizler 1918 Nişanın da Amman’ı ele geçirmek için harekete geçtilerse de bir şey yapamadılar. Bunun üzerine iyice hazırlandıktan sonra Eylül de tekrar taarruza başladılar. İngilizlerin 40 bin kişilik Türk kuvvetine karşı, 200 kistlik bir kuvvetle yaptıkları taarruzlar sonunda Eylül ve Ekim aylarında Amman, Beyrut ve Sam düştü. Yıldırım Orduları Komutanlığına getirilmiş bulunan Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’yu savunmak için kuvvetlerini Toroslara çekmeye başladı. Filistin Cephesindeki başarılar üzerine Irak Cephesinde bulunan 447 bin kişilik İngiliz kuvvetleri de Musul’u almak üzere harekete geçti ve İngilizler Mondros Mütarekesi’nden 6 gün sonra 5 Kasım 1918 de Musul a girdiler.Osmanlı Devleti’nin Mütarekeyi kabul etmesinde Bulgaristan’ın savaştan çekilmesi büyük rol oynadı. Bulgaristan’ın savaştan çekilmesi ve Filistin ve Irak cephelerindeki yenilgiler üzerine, 1918 Şubatın da sadarete gelmiş bulunan Talat Pasa Kabinesi Ekim ayında istifa etti. İttihat ve Terakkinin on yıllık iktidarı böylece sona erdi. Yeni kabineyi İzzet Paşa kurdu.
Bulgaristan’ın savaştan çekilmesi üzerine İngiliz ve Fransızlar Trakya’da 7 tümenlik bir kuvvet kurup, İstanbul ve boğazlar üzerine harekete hazırlanıyorlardı. Bu sebeple İzzet Pasa hemen mütareke aradı. Ve mütareke 30 Ekim 1918 de Limni Adası’nın Mondros Limanı’da imzalandı.
Avusturya daha 1919-1917 yıllarında barış aramaya başlamıştı. Almanya’nın yardımı ve barış teşebbüsünün basarisiz olması yüzünden savaşa devam etmek zorunda kalmıştı. Fakat, 1918 yılında Avusturya’nın durumu daha da kötüleşmişti. İçerideki ekonomik sıkıntıların üstüne, 1918 yazında Çeklerin, Sırp-Hırvat-Slovenlerin bağımsızlık hareketleri başladı. İmparator Karl 18 Ekim de milli azınlıkların muhtariyetini kabul ile federal bir sistem kuracağını ilan ettiyse de durumu kurtaramadı. 19 Ekim’ de Paris’teki geçici Çek Hükümeti Çekoslovakya’nın bağımsızlığını ilan etti. Arkasından 24 Ekim’de Macarlarda ayrı bir devlet kurduklarını ilan ettiler. İmparatorluk dağılıyordu. Bu şartlar altında İtalyanların Ekim sonun da taarruza geçmeleri üzerine Avusturya cephesi yarıldı. Asker silahını bırakıp kaçıyordu. Mütarekeden başka çare göremeyen İmparator Karl, 3 Kasım 1918’ de İtalyanlarla Padua civarında Villa Gusti’ de mütareke imzaladılar.
Mütareke İmparatorluğun parçalanmasını hızlandırdı. 29 Ekim’de Prag’da Çekoslovakya Devletinin, yine 29 Ekim Zagreb’de Sırp-Hırvat-Sloven (Yugoslavya) Devletinin kurulduğu ilan edildi. Bunun üzerine Avusturya Almanları da 30 Ekim’de Avusturya Cumhuriyetini kurdular. Kasım ayı ortalarında da Macarlar Cumhuriyet ilan edince İmparator Karl, tahtsız kaldığından, 18 Kasım’da devlet işlerinden çekildiğini bildirdi.
Almanya’nın batı cephesindeki durumu Eylül ayına kadar iyi gitti. 1918 Mart’ından itibaren Alman kuvvetleri bu cephede taarruza geçti ve bu taarruzlar Temmuz ortalarına kadar devam ederek bazı başarılar elde ettiler. Fakat bu başarılar sonucu etkileyecek nitelikte değildi. Buna karşılık Eylül ayından itibaren Müttefiklerin ağır taarruzları karşısında Almanya 3 Ekim’den itibaren, yani Osmanlı devletinden çok önce, İsviçre vasıtasıyla müttefikler nezdinde barış teşebbüslerinde bulundu. Bu teşebbüsler hemen sonuç vermedi ve bu arada Almanya’nın iç durumu karıştı. Sosyalistler memleketin bir çok yerinde ayaklanmalar çıkardılar.3 Kasım’da Kiel’de donanma askerleri sosyalistlerin kışkırtması ile ayaklanarak “Bahriyeliler Konseyi”’ni kurdular. 7-8 Kasım gecesi de Münih’de İşçi ve Askerler Konseyi kuruldu. 9 Kasım sabahı Berlin’de bir sosyalist ayaklanması çıktı. Yine 9 Kasım günü, Başbakan Max de Bade, İmparatora danışmadan, II. Wilhelm’in tahttan çekildiğini ilan etti ve başbakanlığı sosyalistlerden Ebert’e bıraktı. Ayni gün akşamı Ebert, Reichstag’da Alman Cumhuriyetini ilan etti. Böylelikle II. Richard’in da tarihi bu şekilde kapanıyordu.
11 Kasım 1918’de Almanya Rethondes’da mütarekeyi kabul ve imza etti. Böylelikle Birinci Dünya Savaşı sona erdi.
Kronoloji1914
28 Temmuz: Avusturya-Macaristan’ın Sırbistan’a savaş ilanı.
1 Ağustos: Almanya’nın Rusya’ya savaş ilanı.
2 Ağustos: Lüksemburg’un Almanya tarafından istilası
3 Ağustos: Almanya’nın Fransa’ya savaş ilanı
4 Ağustos: Tarafsız Belçika’nın Almanya tarafından istilası; Karşılığında Birleşik Krallık’ın Almanya’ya savaş ilanı.
10 Ağustos: Avusturya-Macaristan’ın Rusya’ya savaş ilanı.
12 Ağustos: Birleşik Krallık ve Fransa’nın Avusturya-Macaristan’a savaş ilanı
23 Ağustos: Japonya’nın Almanya’ya savaş ilanı
Eylül: Fransa, Britanya ve Rusya’nın Birlik Antlaşması
9 Ekim: Almanyanin Belcikayi fethetmesi. Meydan muharebesinde Belcikanin Antwerp ilinde.
29 Ekim: Osmanlı İmparatorluğu’nun Almanya ve Avusturya-Macaristan’ın yanında savaşa katılışı.
2 Kasım: Rusya’nın Osmanlı’ya savaş ilanı.
5 Kasım: Fransa ve Birleşik Krallık’ın Osmanlı’ya savaş ilanı. 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...