Ketebei Fakir Kadızade Mehmet Tahir
OSMANLI’DA AYAKLANMALAR VE ALEVİLİK
Anadolu’da Osmanlı yönetiminin haksız uygulamalarına karşı çeşitli zamanlarda ve değişik
boyutlarda toplumsal ayaklanmalar olmuştur.
Çoğu Alevi kaynaklı olan bu ayaklanmalar ilk bakışta tümüyle dinsel nitelikliydi. Fakat
aslında bunların hiçbiri salt dinsel başkaldırılar değildi.Hatta hemen hemen tümü sosoyo-ekonomik sebeplerden kaynaklanıyordu. . F. Engels’in, Alman köylü savaşları için yaptığı şu
tespitler, Osmanlı’daki köylü ayaklanmaları için de geçerlidir.
“On altıncı yüzyılın dini sayılan savaşları bile öncelikle maddi sınıf çıkarlarıyla ilgiliydi;
İngiltere ve Fransa’nın sonraki iç çatışmaları gibi onlar da sınıf savaşıydılar. Gerçi o günlerin
sınıf çatışmaları dini parolalarla sürdürülüyordu. Çeşitli sınıfların çıkarları, istekleri, dini bir
perdenin ardında gizliydi, ama bütün bunlar sorunun özünü değiştirmez ve o zamanın
koşullarıyla kolayca açıklanır.(54)
İşte, Anadolu’da XVI. yüzyıl başlarında görünürde dinsel nitelikli olan ve Alevi dedelerinin
önderliğinde gerçekleşen ayaklanmalar da Osmanlı’nın toplumsal haksızlıklarına karşı birer
köylü başkaldırısıdır.
Bunlardan bazıları şunlardır:Babailer isyanı; Şah Kulu, Bozoklu Celal, Sülünoğlu, Begçe Bey,
Veli Halife, Kalender Çelebi İsyanları, Pir Sultan Olayı ve Şeyh Bedrettin İsyanı v.b. Bu
ayaklanmaların çoğunun XIII. yüzyılda Babai hareketi ile aynı bölgede meydana geldiği
düşünülürse, Anadolu Alevilerinin bu toplumsal haksızlığa karşı aynı zamanda bir siyasal
egemenlik kavgası verdikleri kolayca anlaşılabilir. Osmanlı’da görülen bu ayaklanmalarla
ilgili tarihçi Prof. Dr. Faruk Sümer şöyle yazıyor: “Bu ayaklanmalar, mezhebi mahiyette gibi
görünüyorlarsa da, yukarıdaki hadiselerden de anlaşılacağı gibi gerçekte iktisadi sebeplerle
ilgilidir.(55)
Faruk Sümer, daha sonra şöyle diyor: “...Sünni olsun, Şii olsun Türke artık yalnız çiftçilik
yapmak düşüyordu.” Çünkü, ayaklanmalar birer köylü ayaklanması idi ve yalnızca Alevi
köylüler değil, Sünni köylüler de eziliyordu. Adı geçen isyanlar için bir başka tarihçimiz de
şöyle yazıyor: “Dini şekillerde ortaya çıkan Anadolu isyanları her şeyden evvel işte bu milli
felaketlerin pek tabii bir takım Aksül’amelleri demektir.(56)
Osmanlı, adaletsiz uygulamaların üstüne gidip düzelteceği yerde, adalet isteyenleri ezmeyi
tercih etmiş, bu amaçla Alevilerin karşısına mezhepçilik yaparak Sünniliği örgütlemiştir.
Yavuz Sultan selim, Şiiliğin ehli sünnet mezhebi olmadığını ulema aracılığıyla halka telkin
etmeye çalışmış. Bu konuda; Saru Görez namı ile bilinen ünlü müftü Hamza Nurettin’e şu
fetvayı verdirtmiştir.
Fetva özetle şöyledir: “Kızılbaş taifesi kafirdir, öldürülmesi vacip ve farz’dır. Hatta
öldürülenlerin ileri gelenlerinin, malları, kadınları, çocukları öldürenlerin kısmetidir.”
Mustafa Akdağ da, kitabında Anadolu’daki Celali İsyanı diye nitelenen ayaklanmalarını
toplumsal içerikli başkaldırılar olduğunu yazar.(57)
Aynı konuda, İktisat tarihçisi Ord. Prof. Dr. Ömer Lütfi Barkan işe şöyle diyor: “Osmanlı
İmparatorluğu’nda çeşitli tarihlerde iskan amacı ile v.s. sürgün edilen kitlenin çoğunu adi
suçlular teşkil ediyordu. Kızılbaşlık da bu adi suçlar arasında sayılıp sürgün nedeni oluyordu”.
(58)