İncîl’e Göre (Yeni Ahit) Kutsal Kitap’ın Değişmezliği
“Gök ve yer ortadan kalkacak, ama benim sözlerim asla
ortadan kalkmayacaktır.” (Matta 24:35)
Hem Tevrât’a göre, hem İncîl’e göre hem de Kur’ân’a göre Tanrı’nın vaaatleri özellikle İbrahim’in soyu olan Yahudilere emanet edildi.
Tevrât
“Ve sana, ve senden sonra zürrüyetine, Allah olmak için
seninle ve senden sonra zürriyetinle benim aramda ahdimi,
nesillerince ebedî ahit olarak sabit kılacağım...
Ve Allah dedi: Gerçek senin karın Sara sana bir oğul
doğuracak; ve onun adını İshak koyacaksın; ve onunla ve
ondan sonra zürriyetile ahdimi ebedî ahit olarak sabit
kılacağım. Ve İsmaile gelince, seni işittim. İşte, onu
mubarek kıldım, ve onu ziyadesile çoğaltacağım; on iki beyin
babası olacak, ve onu büyük millet edeceğim. Fakat gelecek
yıl bu muayyen vakitte Saranın sana doğuracağı İshakla
ahdimi sabit kılacağım.” (Tekvin 17:7 & 19-21)
İncîl
“Birincisi, Tanrı’nın sözleri Yahudilere emanet edildi.”
(Romalılar 3:2)
Kur’ân
“Andolsun biz Mûsâ’ya hidâyet verdik ve İsrâil oğullarına o
Kitâbı mîras kıldık.” (Mü’min 40:53)
İshak’ın torunları kimdir? Yahudiler! Eski Ahit Yahudiler tarafından yazıldı. İsmail ise, Arapların babasıdır ve Hz. Muhammed Arapların peygamberidir. Tanrı’nın ahdi İshak’ın torunları olan Yahudilere verilmiştir. Tanrı’nın sözleri Yahudiler emanet edildi. Tanrı’nın Yaşayan Sözü, yani “Hz. İsa Mesih”, bedence bir Yahudidir ve Hz. İsa’nın kendi sözlerine göre, “Kurtuluş Yahudilerdendir.” (Yuhanna 4:22) Eski vaatlerine göre, Tanrı’nın Yeni Ahdi ebedî ahitlerdir, ve Yüce Tanrı’nın da kendisi bunları sabit kılmaktadır. Yüce Tanrı bir kez vaat verdiği takdirde, O’nun verdiği söz sonsuza dek geçerli sayılmalıdır. Demek ki, Tanrı’nın Kitab-ı Mukaddes’i, son derece güvenilirdir.
“Bu olaylar, başkalarına ders olsun diye onların başına geldi
ve çağların sonuna ulaşmış olan bizleri uyarmak için yazıya
geçirildi.” (1 Korintliler 10:11)
Eski Ahit’te, gelecekte Yeni Ahid’in gelmesi hakkında önceden haber verilmişti.
“İşte, RAB diyor, İsrâil evi ile, ve Yahuda evi ile yeni bir
ahit keseceğim günler geliyor... Rab diyor, İsrâil evile
keseceğim ahit şudur: Şeriatimi onların içlerine koyup,
yürekleri üzerine onu yazacağım; ve ben onlara Allah
olacağım, ve onlar bana kavm olacaklar.”
(Yeremya 31:31 & 33)
“Ve ondan sonra vaki olacak ki, bütün beşer üzerine Ruhumu
dökeceğim; oğullarınız da, kızlarınız da peygamberlik
edecekler, ihtiyarlarınız ruyalar görecekler, gençleriniz
rüyetler görecekler... Ve vaki olacak ki, her kim RABBİN
ismini çağırırsa kurtulacak.” (Yoel 2:28-31)
İncîl’de bu vaat edilen Yeni Ahid’in gerçekleşmesini takip edebiliriz. “Yahya’ya dek tüm peygamberlerle Kutsal Yasa, olacakları önceden bildirdiler.” (Matta 11:13) Şunu vurgulamak istiyorum: Tanrı’nın bize verdiği Yeni Ahit de ebedî bir antlaşmadır!
“Esenlik veren Tanrı, koyunların büyük Çobanını, Rabbimiz
İsa’yı sonsuz antlaşmanın kanıyla ölümden diriltti.”
(İbraniler 13:20)
“Size ilettiğimi ben Rab’den öğrendim. Ele verildiği gece
Rab İsa eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve şöyle
dedi: “Bu sizin uğrunuza feda edilen benim bedenimdir.
Beni anmak için böyle yapın.” Aynı şekilde yemekten sonra
kâseyi alıp şöyle dedi: “Bu kâse benim kanımla gerçekleşen
yeni antlaşmadır. Bunu her içtiğinizde beni anmak için
böyle yapın. Bu ekmeği her yediğinizde ve bu kâseden her
içtiğinizde, Rab’bin gelişine dek Rab’bin ölümünü ilan etmiş
olursunuz.” (1 Korintliler 11:23-26)
Yeni Ahid’in bu kutsal töreni ne zamana kadar devamlı yapılacaktı? “Rab’bin gelişine dek”, yani dünyanın sonuna kadar, Rab İsa’nın dünya için feda edilen beden ve kanını anmak için, dünyanın sonuna kadar geçerli bir tören sayılacaktır. İsa Mesih’in İncîl’de bulunan sözlerinin devamlı geçerli olabilmesi için, ne gerekiyor? İsa Mesih’in kitaptaki sözlerinin asla değişmemesi. İncîl’e göre Tanrı’nın ta kendisi bunu sağlıyor.
“Kutsal Yasa ve peygamberlerin devri Yahya’nın zamanına
dek sürdü. O zamandan bu yana Tanrı’nın Egemenliği müjde-
leniyor ve herkes ona zorla girmeye çalışıyor. Gök ve yerin
ortadan kalkması, Kutsal Yasa’nın ufacık bir noktasının yok
olmasından daha kolaydır.” (Luka 16:16-17)
“Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum. Hüküm,
yalnız Allâh’ındır. O, yalnız kendisine tapmanızı
emretmiştir işte doğru din budur. (Yusuf 12:38 & 40)
Kitab-ı Mukaddes, Tanrı’nın kendisini bize bildirmesidir. Burada birçok konuda Tanrı’nın ne düşündüğü ortaya konulmuştur. Kutsal Kitab’ı iyice bilirsek Tanrı’nın kim olduğu ve neye değer verdiği konularında ikinci el bilgilere ve tahminlere bağımlı olmamız gerekmez. Tanrı Kitab-ı Mukaddes’te kendisi açıklar.1
Halbuki Tanrı, vahiy aracılığıyla her şeyden çok kendisini tanımamızı istiyor. Sonradan gelen Kutsal Kitabın bölümleri öncekilerini iptal etmiyor. Tanrı’nın bütün sözlerinde yansıyan Kendi planı ve karakteri her zaman günceldir. Bir tanık doğruyu söylediği takdirde ifadeler birbirini tutmalı. Öyleyse, Tanrı’dan gelen her söz, diğerleriyle uymalı ve birbirini tamamlamalıdır! Birbirine uyan ve birbirini tamamlayan kitaplar değil, ona uymayan kitap geçersizdir. Yani aynı Tanrı’dan kaynaklanmışsa eğer, sonra gelen kitap önceden gelen kitaplarla uyum içinde olmalıdır. Kitab-ı Mukaddes’e göre eğer uyum içinde değilse önce gelenler iptal edilmez, bilakîs sonra gelen iptal edilmelidir çünkü uyum içinde değildir.2
“Peygamberlerin ruhları peygamberlerin denetimi altındadır.
Çünkü Tanrı, karışıklık değil, esenlik Tanrısı’dır. Bir
kimse kendini peygamber ya da ruhça olgun biri sanıyorsa,
bilsin ki, size yazdıklarım Rab’bin buyruğudur.
Bunları önemsemeyenin kendisi de önemsenmesin.”
(1 Korintliler 14:32-34 & 37-38)
“Eğer aranızda bir peygamber, yahut ruya gören çıkarsa, ve
sana bir alâmet verirse, ve: Bilmediğiniz başka ilâhların
ardınca yürüyelim ve onlara kulluk edelim, diye hakkında
____________________
1. Sproul, Kutsal Kitap’ı Anlamak: Yorum Bilimi, s. 27.
2. Mir, Gelişen Vahiy Yolları Üzerine Bir Çalışma, s. 26.
söylediği alâmet yahut harika vaki olursa; o peygamberin
yahut ruya görenin sözlerini dinlemiyeceksiniz... ve o
peygamber, yahut o ruya gören oldürülecek; çünkü Allahın
RABBİN size yürümeği emrettiği yoldan sizi çekmek için...
Allahımız RABBE karşı sapıklık söylemiştir. Böylece
aranızdan kötülüğü atacaksınız.” (Tesniye 13:1-8)
Bu ayetler, gerçeği arayan tüm insanlar için çok anlamlıdır, çünkü önemli bir prensipten bahsediyor. Tanrı tarafından önce gönderilen peygamberlerle sonra gelen peygamberlerin sözleri uyum içinde olmalıdır. Öyle ki, eğer peygamberler mesajlarını aynı Tanrı’dan alıyorlarsa, Tanrı’nın gerçek peygamberleri birbirleri ile çelişmemelidir. Çünkü Tanrı karışıklık değil, esenlik Tanrısıdır. Eğer sonra gelmiş bir peygamberin sözleri, daha önceki peygamberlerin sözleriyle çelişiyorsa, bu daha sonra gelenin sözlerinin kaynağının farklı ve geçersiz olduğunu gösterir. Kur’ân’da da bu önemli prensip göz önünde tutulmakta ve bu prensip ayetlerle desteklenmektedir.
“(Ey Muhammed), sana söylenen, senden önceki peygamberlere
söylenmiş olandan başka bir şey değildir (onlara da böyle
şeyler söyleniyordu).” (Fussilet 41:43)
“‘Allâh’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a,
Ya’kub’a ve torunlar(ın)a indirilene, Mûsâ ve İsâ’ya
verilene ve (diğer) peygamberlere Rabb’leri tarafından
verilene inanırız; onlar arasında bir ayırım yapmayız, biz
Allâh’a teslim olanlarız.’ deyin.” (Bakara 2:136)
Eğer Tevrât, Zebûr ve İncîl değiştirilmişse, neden aralarında fark gözükmüyor? Değiştirilmeyen ile değiştirilmiş ve bozulmuş kitaplar bir olur mu hiç? Ve onlara niçin güvenmeye devam edilecek? Bu ayetler, Tevrât ve İncîl’in değiştirildiği iddiasının Kur’ân tarafından kabul edilmediğini göstermektedir.
“sana şunu itiraf edeyim ki, kendilerinin tarikat dedikleri
Yol’un bir izleyicisi olarak atalarımızın Tanrısına kulluk
ediyorum. Kutsal Yasa’da ve peygamberlerin kitaplarında
yazılı her şeye inanıyorum.”(Elçilerin İşleri 24:14)
“Benim söylediklerim, peygamberlerin ve Musa’nın önceden
haber verdiği olaylardan başka bir şey değildir. Onlar,
Mesih’in acı çekeceğini ve ölümden dirilenlerin ilki olarak
gerek kendi halkına, gerek diğer uluslara ışığın doğuşunu
ilan edeceğini bildirmişlerdi.” (Elçilerin İşleri 26:22-23)