14 Eylül 2013

İSLAM TARİHİNDE DİNİN POLİTİKAYA ALET EDİLMESİNİN İLK ÖRNEKLERI

İSLAM TARİHİNDE DİNİN POLİTİKAYA ALET EDİLMESİNİN İLK ÖRNEKLERI 
 Doç.Dr. Mehmet ÇELİK ÖZET 

 İnsanlık tarihi boyunca hep yönetenler ve yönetilenler olagelmiştir. Yönetenler “Hakimiyet” unsuru olarak değerli ve kutsal olan her olguyu, bu gaye uğruna kullanmışlardır. Tarih boyunca bu değerli ve kutsal olan olguların başında da “din” gelir Hz. Peygamberin vefatından hemen sonra, 

Müslümanlar arasında ortaya çıkan “yönetme” sorunu, dinî öğeleri toplumsal ve siyasal hayata taşımıştır. Kur’an sayfalarının mızrakların ucuna takılarak savaş meydanlarına taşınması, peygamberin vefatından çok kısa bir süre sonra (yaklaşık 30 yıl) gerçekleşmiştir. İlk Müslümanlarla başlayan bu anlayış, 

1400 yıllık İslam tarihinde, İslam bilginleri tarafından hep “üstü örtülerek” ele alınmıştır. Bunun da nedeni, Sahabe de olsa ilk Müslümanlara bir “kutsiyet” atfetme anlayışıdır. Bu çalışmanın en önemli yönü bu örtünün kaldırılmasıdır.  
Hilafet, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Aişe, Muaviye, Cemel, Sıffın.

 SUMMARY THE FIRST EXAMPLES OF RELIGION MINGLED WHIT POLITICS IN ISLAM HISTORY The rulers and common citizens have all existed in the human history. The governing bodies have used every precious and holy concept to achieve their goals to “dominate”, the society, “Religion” takes the firs place among this precious and holy concepts. Immediately after the death of Hz. Peygamber (Mohammed) the problem to find a “ruler” to the society, carried the riligious issues to social and political life. It occured only after a short time (approximately 30 years) after the death of Hz. Peygamber that people carried the pages of Kor’an stuck on their spearheads in the battlefields. Such an understanding, which began whit the early Muslems, has always been concealed from notice Islamic scholars in the 1400 years of Islam History. The reason for this approach was to ascribe a holiness to the early believers (sahabes) the most striking part of this study is to unveil the so-called hiddin truth. Key Words: 

Hilafet, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Aişe, Muaviye, Cemel, Sıffın

Sosyal Bilimler Dergisi 2000 10 (1) 

 Hz. Peygamberin Mekke’den Medine’ye hicreti (M.622), yeni bir dönemin başlangıcıdır. Mekke döneminde organize olamamış bir cemaat görüntüsünde olan Müslümanlar, Medine’de devletleşmeye ilk adımı hicretle birlikte atmış; 

Medine’nin Gayr-ı Müslim sakinleriyle (Müşrik ve Yahudiler)

1 yapılan antlaşmalar hukuki bir devletin temel taşını oluşturmuştur

2 . Tabiatiyle Hz. Peygamberin bu 10 yıllık Medine hayatı, kendine özgü şartları olan müstesna bir devirdir. 

Hz. Muhammed hem din önderi, hem de devlet başkanı sıfatını taşıyordu. Mescidini hem devlet merkezi, hem başkomutanlık, hem eğitim merkezi ve hem de ibadethane olarak kullanıyordu.  Müslümanların gerek dini ve gerekse dünyevî işlerinde son söz O’nundu

3 . Böylece herhangi bir dini veya siyasi gruplaşmadan söz edilemezdi. 

Her tür ihtilaf, neticede Hz. Peygamberin huzurunda çözüme kavuşturulurdu. Özet olarak ifade edilecek olunursa; din ile politika Hz. Peygamber döneminde hiç karşı karşıya gelmedi. Hep birbirini tamamlayıcı unsurlar oldular. Tabii olarak bunun başlıca sebebi; bu iki görevin de Hz. Peygamberin şahsında toplanmış olmasıydı. 

Daha açık bir ifade ile O’nun birinci görevi; Allah’tan gelen ilahi emirleri insanlara tebliğ etmek, ikincisi ise, bu vahiy hükümlerine göre, başkanı bulunduğu toplumu (devleti) yönetmekti. 

O’nun vefatıyla (M.632) birinci görevi sona erdi ise de, ikinci görevi Müslümanlar arasında devam etti. İşte bu ikinci görevin devamında zaman zaman ihtilaflar çıktı; kan döküldü ve Allah’ın kutsal kitabı, kısacası din politikaya alet edildi. Esas araştırma konumuz olan 

“İslam Tarihinde Dinin Politikaya Alet Edilmesinin İlk Örnekleri”ne geçmeden din öğesinin o günkü toplumda fonksiyonunu daha iyi anlamak için, Hz. Peygamberden sonra ilk üç halife dönemine kısaca göz atmakta fayda mülahaza ediyoruz. 


 Medine’de iki kabile meskun idi. 
Bunların ikisi de İslâmiyeti kabul etmelerine rağmen, bir kısmı hala müşrikti. 
Ayrıca Medine’de üç Yahudi kabilesi vardı. 
Bunlar Ben-i Kureyza, 
Ben-i Kaynuka ve Beni Nadir idi. 
 2 
 Bu antlaşma metinleri için bkz. Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi (Çev. M.Said Mutlu), 3. baskı, İstanbul-1967, C-l, s. 131-134. 3 
 Gerçi dünyevi işlerde esas olan şur’a idi. 
Kur‘an-ı Kerimin birçok ayetinde buna işaret edilmiştir. Hz. Peygamber de dünyevi işlerde bu şura esasına riayet ederdi. Zaman zaman O’nun görüşlerinin aksine de karar çıkabilirdi (Uhud örneğinde olduğu gibi). 

Ancak temel ilke; Resulullah gerekli müşavereyi yaptıktan sonra, şartlar neyi gerektiriyorsa, o yönde karar verirdi. 
Şura ile ilgili 
bkz. Mahmud Babilli, İslâm’da Şura (Çev. N.Armağan-K. Çobanbeyli) Fikir Yayınları. İstanbul-1973, s. 36-38. Halife 

Seçiminde Din Öğesinin Fonksiyonu 
 Hz. Peygamberin vefatı, Müslümanları devlet yönetimi hususunda hazırlıksız yakalamıştı. Peygamber hayattayken hiç kimse böyle bir konuyu düşünmediği gibi, hastalığı sırasında da bu konu hiç tartışılmadı. 

Büyük bir ihtimalle, Hz. Peygamberin öleceğini hiç kimse aklına getirmemiş olmalıdır 

4 . Ayrıca bu konuda Kur‘an-ı Kerim’de bir hüküm bulunmadığı gibi, Hz. Peygamberden de bu konuda bir söz veya işaret de sadır olmamıştı 

5 . Konu, Hz. Peygamberin naşı henüz defnedilmemişken, Ben-i Saide gölgeliğinde Ensar tarafından tartışılmaya başlandı. Evs ve Hazrec kabileleri İslâma yaptıkları hizmeti ve Medine’nin de yerlileri olmayı göz önüne alarak, hilafetin kendi hakları olduğunu kabul ederek, Sad b. Ubade üzerinde anlaştılar

6 . Bu haber duyulunca, Hz. Ömer, Ebu Ubade ve Hz. Ebu Bekir, Hz. Peygamberin evinden hızla toplantı yerine geldiler. Burada yapılan konuşmalar neticesinde önce tansiyon düşürüldü

7 . Daha sonra bu işe kimin layık olduğu tartışılmaya başlandı. Bu iş için ortaya atılan vasıflar arasında en önemlileri şu ikisi idi: a) İlk Müslümanlardan olması, b) Hz. Peygambere yakınlığı 

8 . Bu iki vasıf da en çok Hz. Ebu Bekir’de vardı. Dini öğe ağır basınca, Hz. Ebu Bekir’in üstünlüğü tartışılmazdı. Böylece ilk halife seçilmiş oldu
9 . 
Hatta Hz. Peygamberin vefatı, Müslümanlar üzerinde şok etkisi yapmıştı. Kimse buna inanamıyordu. Hz.Ömer kendisini öylesine kaybetmişti ki “Hz. Peygamberin öldüğünü söyleyeni kılıcıyla parçalayacağını haykırıyordu... 

Bu konuda geniş bilgi için tüm İslâm Tarihi, Siyer ve Megazi kitaplarının ilgili bölümlerine bakılabilir.

 5 Ancak bu konuda Şia ve Şii kaynaklar EhI-i Sünnet’e muhaliftirler. 
Hz.Peygamberin hayatta iken birçok defa kendisinden sonra yönetimin Hz. Ali ve evlatlarının hakkı olduğuna işaret ettiğini; hasta iken de vasiyetini yazdırmak istediğini ve bunu yazılı olarak belgelemeyi arzuladığını, ancak 
 Hz.Ömer tarafından engellendiğini iddia etmektedirler. 

Bu konuda geniş bilgi için bkz. Hasan Onat, Emevi Devri Şii Hareketleri 
(Basılmamış Doktora Tezi), 
1., Ankara-1986, s.21, v.d.; Abdulbaki Gölpınarlı, Tarih Boyunca İslâm Mezhepleri ve Şiilik, İstanbul-1979, s. 40 v.d.; Cemal Sofuoğlu. Gadir-i Hum” Ankara Üniv., İlahiyat Fak. Der., Ankara-1983, C.XXVI, s.462 v.d. 6 Taberi. Tarih-i Taberi (Çev. Mehmet Eminoğlu). İstanbul-1983. C.III, s. 5 v.d.; lbnü’l Esir; el-Kamil fit-Tarih, İstanbul-1985, C.II., s. 300 v.d 7 İbnü’l-Esir, C.II. s. 302. 8 İbnü’l-Esir, C.II, s. 302-303, 522; Ziyaüddin Rayyis, İslâmda Siyasi Düşünce Tarihi (Çev.Ahmet Sarıkaya) İstanbul-1990, s. 233 v.d. 9 Taberi, C.III, s. 8 ve 67; İbnü’l-Esir, C.II, s. 303 v.d.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...