Biz, Başıboş Değiliz
Abdülehad Serhendi (Rahmetullahi Aleyh)
Hindistan'da yetişen evliyânın büyüklerinden. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin üçüncü oğlu olan Muhammed Saîd Fârûkî'nin beşinci oğludur. "Hazret-i Vahdet" lakabıyla, kardeşleri arasında da "Hazret-i Meyân Gül" ismiyle meşhûr olmuştur. 1635 (H.1045) senesinde Serhend'de doğdu, 1710 (H.1122) senesinde vefât etti.
Âlim ve evliyâ bir âileden gelen Abdülehad Serhendî önce babasından ilim öğrendi. Onun terbiyesinde ve sohbetinde bulunup mânevî feyzlerine kavuştu. Sonra amcası Muhammed Ma'sûm Fârûkî'nin ilim meclisinde ve sohbetinde bulunarak zâhirî ilimlerde ve tasavvufta pek yüksek derecelere kavuştu. Tefsîr, hadîs, fıkıh gibi ilimlerde ve fen ilimlerinde büyük âlim oldu.
Kimdir günah işleyen?
Bu zat buyuruyor ki: Hakiki bir müslüman,
İşleyemez bir günah, Allah’tan korkusundan.
Bir gün Hazret-i Ömer, halife iken, yine,
Hücuma geçmiş idi bir düşman kalesine.
Lakin kale düşmedi, günler geçti aradan.
Topladı huzuruna askerini o zaman.
Buyurdu ki: (Bu küffar, dayanamaz bu kadar.
Öyleyse aramızda bir günah işleyen var.
Zira şimdiye kadar düşmeliydi bu kale.
Kim günah işliyorsa, son versin o bu hale.)
Sahabe çok üzülüp, ağladı cümlesi hep.
Dediler ki: (Acaba ne oldu buna sebep?)
O sırada, erlerden biri öne çıkarak,
Halini, halifeye arz etti ağlayarak.
Dedi ki: (Teheccüde kalktığımda bu gece,
Misvaksız abdest alıp, namaz kıldım öylece.
Ben, misvak sünnetine edemedim riayet.
Sebep bu olabilir, ne olur beni affet.)
Buyurdu ki: (Evladım, tövbe eyle Allah’a.
Terk etme bu sünneti bundan sonra bir daha.)
Bir gün de buyurdu ki: (Hakiki bir müslüman,
Asla Rabbine karşı edemez günah, isyan.
Çünkü o, ahireti düşünür gece gündüz.
Dinin sınırlarını edemez hiç tecavüz.
Siz de, haram önünde kapayın gözünüzü.
Yoksa kabul etmezler mahşerde özrünüzü.
Harama, bile bile bakan bir müslümanın,
Gözüne, kızgın kurşun dökülür sonra yarın.
Yalan ve gıybet dahi, haram ve çirkindir pek.
Bu iki günahtan da şiddetle kaçmak gerek.
Rabbimiz, iki kapak yarattı ki gözlerde,
Acele kapıyalım haram olan yerlerde.
İki dudak ile de yaptı ki ağza kapak,
Haramdan kaçınalım yerinde kapatarak.)
Bir gün de buyurdu ki: (İmanı olan kişi,
Nasıl işleyebilir günah olan bir işi?
Biri görecek olsa o fiili işlerken,
Utanır ve vazgeçer o işi işlemekten.
Halbuki Allah her an görüyor kendisini.
Ve biliyor kalbinden neler geçirdiğini.
O, Onu görmese de, görüyor onu Allah.
Bunu bilen bir kişi, nasıl işler bir günah?
Ve Allah, kendisine yakınken ondan daha,
O, nasıl bile bile isyan eder Allah’a?
Yaptığı her günahı, kaydediyor melekler.
Mahşerde, bunlar ona sorulur birer birer.
Günah işleyenleri görse idi o şayet,
Sonlarını düşünür, üzülürdü begayet.)