03 Eylül 2013

TAM İLMİHAL'DEN...82 — ADAK

82 — ADAK

Ibni Âbidîn “rahmetullahi aleyh”, (Dürr-ül-muhtâr) serhinde, üçüncü cild, yemîn
bahsinde ve ikinci cild, oruc bahsinin sonunda buyuruyor ki:
Nezr, ya’nî adak ibâdetdir. Nezr ancak Allah için yapılır. Kul için yapılmaz. Bir
seyi adamak iki dürlü olur: Mutlak nezr, sarta baglı nezr.

1 — Mutlak nezr (Allahü teâlâ için, bir sene oruc tutacagım) demek gibidir. Bir
sarta baglı degildir. Bunu söylerken, kasd etmese de, söz arasında dilinden çıkmıs
ise de, yapması vâcib olur. Çünki, talâkda ve adakda niyyetsiz, düsünmeden söylemek,
ciddî, istiyerek söylemek gibidir. Hattâ (Allahü teâlâ için, bir gün oruc tutmak
üzerime borc olsun) diyecegi yerde, (bir ay oruc tutmak) diye agzından çıksa,
bir ay tutması lâzım olur.
Nezr, bir ibâdetdir. Çünki, nemâz, oruc, hacca gitmek, köle âzâd etmek ve
baska ibâdetler nezr olunur. Nezrin yerine getirilmesini islâmiyyet emr etmekdedir.
Getirilmezse, günâh olur. Nezr, yemîne benzemekdedir. Bir kimse (Nezrim olsun)
dese, neyi adadıgını söylemese ve niyyet etmese, yemîn keffâreti vermesi lâzım
olur. Bir kimse, Allahü teâlânın rızâsı için oruc tutayım dese, kaç gün oldugunu
söylemese ve birsey niyyet etmese veyâ yalnız nezr niyyet etse, yemîn olmasını
veyâ olmamasını hâtırına hiç getirmese veyâ nezr olmasını ve yemîn olmamasını
niyyet etse, bu orucu nezr olur ve üç gün oruc tutar. Bunu söylerken, nezr olmayıp,
yemîn olmasını niyyet etse, yemîn olur. Orucu bozarsa, yemîn keffâreti lâzım
olur. Hem nezr, hem yemîn olmasını niyyet eder veyâ nezri nefy etmeksizin
yemîn olmasını niyyet ederse, bu oruc, hem yemîn, hem de adak olur. Bu orucu bozarsa,hem kazâ, hem de yemîn keffâreti lâzım olur.

Adak edilen seyin, farz veyâ vâcib olan bir ibâdete benzemesi ve baslı basına
bir ibâdet olması lâzımdır. Meselâ, abdest almak, ölü kefenlemek baslı basına ibâdet
olmadıklarından adak olamaz. Hasta ziyâret etmek, cenâze tasımak, gusl etmek,
câmi’ içine girmek, Kur’ân-ı kerîmi tutmak, ezân okumak, mekteb binâ etmek,
câmi’ binâ etmek de ibâdet ise de, baslı basına ibâdet degildir. Nezr olunmazlar.
Nezr edilen seyin benzemesi lâzım olan farzın, vâcibin baslı basına ibâdet olması
lâzım degildir. Meselâ, bir sey vakf etmegi adamak câizdir. Çünki vakf, müslimânlar
için câmi’ binâ etmege benzemekdedir. Câmi’ yapmak, baslı basına bir ibâdet
degil ise de, vakf baslı basına ibâdetdir. Meselâ, abdest almak, baslı basına ibâdet
olmayıp, baslı basına ibâdet olan nemâzın bir sartıdır. Ölüyü kefenlemek de,
cenâze nemâzının kabûl olması için sartdır. Ölünün setr-i avreti, cenâze nemâzının
sartıdır.
Sarta baglı olmıyan nezri, fakîr olsa da, hemen yapması lâzım olur. Yapmadan
ölüm hâli gelirse, keffâret için vasıyyet lâzım olur. Özrsüz gecikdirmek de câiz olur.
Yerine getirirken yapmasını ta’yîn etdigi seyleri yapması lâzım olmaz. Meselâ su
parayı, belli yerde ve belli zemânda ve belli fakîre sadaka vermegi veyâ belli bir
yerde nemâz kılmagı ta’yîn etmis ise, bunları gözetmesi lâzım gelmez. Fekat, nezr
ederken söylemis oldugu mikdârı degisdiremez. Fekat, su fakîre Allahü teâlâ
için altın vereyim diye nezr etse, o fakîre vermesi lâzım olur. Çünki, verecegi altın
veyâ malı ta’yîn etmemesi, fakîri ta’yîn etmek istedigini göstermekdedir.

2 — Sarta baglı olan adakdır. Murâd edilen sart hâsıl olunca, nezri yerine getirmesi
lâzım olur. [Yerine getirmeyip, yemîn keffâreti yapması da câiz oldugu (Fetâvâ-
yı Hayriyye)de yazılıdır. Tahtâvî “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Imdâd) hâsiyesi,
oruc sonunda diyor ki, (Nezr yapmanın câiz oldugu âyet-i kerîmeden ve hadîs-i
serîfden anlasılmakdadır. Nezr yapmak, istenilen birseyin hâsıl olmasına ta’lîk
edilirse [baglanırsa], sart etdigi sey hâsıl olunca, nezr etdigi seyi yapmak lâzım olur.
Hâsıl olmasını istemedigi birseyi sart ederse, istemedigi sey hâsıl olunca, hac,
oruc, sadaka, nâfile nemâz gibi nezrlerini, isterse yapar. Istemezse, yapmayıp, ye-
mîn keffâreti verir. Meselâ, Alî ile konusursam, Allah için yüz lira sadaka nezrim
olsun deyip, Alî ile konusursa, isterse, sadakayı verir, isterse vermeyip, yemîn keffâreti
verir. Fekat, zevcem bos olsun dedi ise, Alî ile konusunca, zevcesi bos olur.
Yemîn keffâreti vermesi câiz olmaz. Sarta baglı olan nezri, sart hâsıl olmadan önce
yapmak câiz degildir. Meselâ, hastam iyi olursa, Allah için su kadar sadaka vermek
ve sevâbını seyyid Ahmed Bedevî hazretlerine bagıslamak nezrim olsun deyip,
hasta iyi olmadan önce nezrini yapması câiz olmaz. Hasta iyi oldukdan sonra
yapması lâzım olur. Sarta baglı olan nezri yaparken de yeri, fakîrin sahsını ve
fakîrlerin adedlerini ve paranın cinsini de söyledigi gibi yapmak lâzım degildir. Sarta
mu’allak olan nezr, sart edilen seye karsılık olarak yapılmamalıdır. Allahü teâlâya
sükr olarak yapılmalıdır. Sükr secdesi yapmak gibidir.)]
Nezri yerine getirmek lâzım oldugu, Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i serîfde bildirilmis
ve icmâ-i ümmet hâsıl olmusdur. Hac sûresi, yirmidokuzuncu âyet-i kerîmesinde
meâlen, (Adaklarını yerine getirsinler!) buyurulmusdur. Bunun için, nezri
yerine getirmek vâcibdir. Ba’zıları, farzdır, dedi.

Oruc, nemâz, sadaka, vakf, i’tikâf, köle âzâd etmek, yürüyerek bile olsa, hacca
gitmek adak olunur. Çünki bunlar, baslı basına ibâdetdir ve herbiri bir farza veyâ
vâcibe benzemekdedir. Meselâ, oruc keffâreti için köle âzâd etmek farzdır. Mekke
ehâlîsinden, gücü yetenlerin yürüyerek hac etmesi farzdır. Burada ibâdet olan,
yürümek degil, hacdır. I’tikâf da, nemâzın son rek’atında oturmaga benzemekdedir.
Vakfa gelince, her sehrde, müslimânlar için, hükûmetin beyt-ül-mâldan câmi’
yapdırması farzdır. Hükûmet yapdırmazsa, müslimânların yapdırması farz olur.
I’tikâf, hac, nemâz, oruc ve sadaka gibi nezrleri, sarta baglı degil ise, zemânını,
mekânını, fakîri ve paranın cinsini gözetmeksizin yerine getirmek câizdir. Meselâ,
su gümüsleri, Cum’a günü, Mekkede, falanca fakîre sadaka vermegi nezr etse,
baska gümüsleri, baska gün, baska yerde, baska birine vermesi câiz olur. Haccı, nemâzı
ve i’tikâfı veyâ orucu, nezr etdigi zemândan dahâ önce yapması câizdir. Fekat
gün sayısı, bir gün bile noksan olması câiz degildir. Sarta baglı olan nezr, sart
hâsıl olmadan önce yapılamaz. Fakîri, yerini ve paranın cinsini yine degisdirebilir.
Receb ayında hergün oruc tutacagım diye nezr eden kimse, hasta olup tutamasa,
sonra bir ay, Ramezân gibi kazâ tutar.

Bir farz veyâ vâcibe benzemiyen birsey adak edilirse, bunun yapılması lâzım gelmez.
Farz-ı ayn olması lâzımdır. Farz-ı kifâyeye benzeyen adagı yerine getirmek
lâzım gelmez. Hasta ziyâreti böyledir. Tavâf için Mescid-i harâma girmek ve
imâm girdikden sonra, Cum’a nemâzı için câmi’e girmek farz oldugu hâlde, câmi’e
girmek adak edilmez. Çünki, câmi’e girmek baslı basına bir ibâdet olmayıp, bir ibâdetin
parçasıdır. Muhtâc olan anaya babaya yardım farz oldugu hâlde, anayı, babayı
ziyâret, baslı basına ibâdet olmadıgından, adak edilmez.

Demek ki, birsey adak edilince, bunun yapılması lâzım olmak için, 
bu seyin bes sarta uygun olması lâzımdır:

I — Bir farz-ı ayn veyâ vâcib cinsinden olması lâzımdır.
II — Baslı basına bir ibâdet olması lâzımdır.
III — Kendisi günâh olmamalıdır. Kurban bayramı günü oruc adamak câiz
olur. Çünki, orucun kendi harâm degildir. Baska gün tutması lâzım olur. Harâm
birseyi adamak, yemîn olur. Bunu yapması günâh olur. Meselâ, filân kimseyi öldürmek,
Allah için nezrim olsun deyince, öldürmeyip, yemîn keffâreti verir.
IV — Yapması kendine zâten farz olan birseyi adamak sahîh olmaz. Meselâ, hâcı
olmagı adayan zengin bir kimsenin bir kerre hacca gitmesi zâten farzdır. Hâcı
olmagı adamak, farz olan hacca gidecegini haber vermek demekdir. Çünki, nâfile
hac yapan hâcı olmaz. Farz olan haccı adamak sahîh olmadıgı için, bu kimsenin
bir kerre hacca gitmesi farzdır. Adak için de gitmesi lâzım gelmez.
Zengin kimse, kurban kesme günlerinden birinde, bir koyun kurban etmegi nezr
ederse, iki kesmesi lâzım olur. Biri adak için, birisi bayram için olur. Bu kimse, nezr
ederken, bayram kurbanını kasd ederse, bir kurban keser. Bayram günlerinden önce
nezr ederse, niyyeti ne olursa olsun, iki kurban keser. Çünki, üzerine henüz vâcib
olmıyan bir seyi yapmagı kasd etmek, haber vermek olamaz. Bayram günlerinde
zengin olan da, bayram günü fakîr iken nezr edince, yine bu sebebden dolayı
iki kurban keser. Hâcı olmıyan zengin kimsenin hac adaması da, zengin kimsenin,
kurban kesme günlerinde kurban adaması gibidir. Çünki, hacca gitmek de, kurban
kesmek gibi, iki dürlü olur: Farz olan hac yapmak, nâfile hac yapmak. Hacca gitmegi
nezr edince, hâcı olmagı, ya’nî farz olan hacca gitmegi kasd etmezse, iki kerre
hacca gitmesi lâzımdır. Çünki, kurban kesmesi vâcib olan kimse, adak yaparken,
vâcibi kasd etmezse, nâfile kurban anlasılır ve adak sahîh olur. Hacca gitmek
adak edince de, farz olan hac kasd edilmezse, nâfile hac anlasılır. Adak sahîh olur.
Birisi farz, birisi adak olmak üzere iki kerre hacca gider. Ramezân-ı serîf orucunu
ve meselâ ögle nemâzını ve hâcı olmagı, ya’nî haccetül-islâm adamak ise böyle
degildirler. Bunları söyleyince yalnız farz anlasılır. Bunların nâfilesi yokdur. 

Bunları adayan kimse, yalnız farzı kasd etmis oldugu için, adak sahîh olmaz. Demek
ki, hem farz, hem nâfile olan sey nezr edilir. Nezr ederken farz olanı kasd etmemek
lâzımdır. Nemâz, oruc, hac ve kurban adamak böyledir. Ramezânda oruc nezr
edene birsey lâzım gelmez. Yalnız farz olan Ramezân orucunu tutar.
Fakîrin ve zenginin kurban adaması câizdir. Kurban demek, bayramın ilk üç gününde
zengin için vâcib, fakîr için ise nâfile olarak kesilen koyun, keçi, sıgır veyâ
deve demekdir. On koyun kurban adayan kimse, bayramın üç günü içinde on koyun
keser. Bundan sonraya kalırsa, mevcûd iseler, diri olarak sadaka verir. Çünki,
bir koyun kesmek emr olundu. Adak sayısının on olması, vâcib olan kurbanı kesecegini
haber vermedigini göstermekdedir. Adak kurbanının, belli üç günde kesilmesi
lâzımdır. Bu günler gelmeden önce kesilirse, kurban olmaz ve adak yerine
getirilmis olmaz. Adak kurbanı belli üç günde kesilemedi ise, altın, gümüs
olarak degeri veyâ diri olarak kendisi fakîrlere verilir. Belli üç günden sonra kesip
de, eti fakîrlere dagıtılırsa, etin degeri, diri kurban degerinden az olmamalıdır.
Az olursa, aradaki fark kadar para da dagıtılır. Hâlbuki, kurban demeyip bir koyun
kesmek nezr edilince, gün ve yer belli etse bile, kurban bayramı günleri dâhil,
istedigi zemân ve istedigi yerde kesebilir.
V — Nezr edilen sadakanın, mal olması, mülkündekinden çok olmaması ve baskasının
malı olmaması lâzımdır. Meselâ yüz lirası olan, bin lira sadaka vermek adarsa,
yüz lira vermesi lâzım olur. Belli mikdârda altını vermegi nezr etse, altınlar helâk
olsa, nezr sâkıt olur.
Kur’ân-ı kerîm okumagı ve tavâf etmegi adamak câizdir. Peygamberimize “sallallahü
aleyhi ve sellem” hergün, belli sayıda salevât okumagı [meselâ, (Delâil-i
hayrât) veyâ (Câliyet-ül ekdâr) okumagı] adamak câizdir.
[Allah rızâsı için horoz kurban edecegim veyâ kesecegim diyerek horoz adamak
câiz olmaz. Çünki, horoz kurbanlık hayvan degildir. Horoz adamak istiyen, (Allah
rızâsı için horoz kesip, etini fakîrlere verecegim) demeli ve horozu diri olarak
veyâ kesip, etini fakîre vermelidir. Böylece, kurban degil, sadaka nezr edilmis olur].
Sadaka adayan kimse, mikdârını söylerse, o mikdârı verir. Söylemezse, yemîn keffâreti,
ya’nî on fakîre yarımsar sâ’ bugday veyâ degerini verir.
Yolcusu veyâ sevdigi, saydıgı kimse gelince, sevinç veyâ o insan için saygı hayvanı
veyâ sükr hayvanı kesmek câiz degildir. Yolcu gelmeden veyâ gelince adak
edilir ve adak olarak, ya’nî Allahü teâlâ için kesilir ve etleri fakîrlere yidirilir. Zenginler
yiyemez. [Hayvan kesmegi adarken, kurban derse, kurban bayramında
kesmesi lâzım olur.] Gelene ziyâfet için kesmek de câizdir.
Sarta baglı olmıyan nezri, ta’yîn etdigi zemândan önce yapmak câizdir. Fekat,
sarta baglı olan nezri, istenilen sart hâsıl olmadan önce yapmak sahîh olmaz. Sadaka
vermek için birsey adayan kimse, aynı degerde baska seyi veyâ kıymetini verebilir.
Adı belli bir ayın orucunu adak eden, o ay hergün tutar. Bozdugu günleri,
kazâ eder. Ayın adını söylemedi ise, muhtelif aylarda, bir ay [otuz gün] tutar.
Hasta, Allah için bir ay oruc tutayım dese, iyi olmadan ölse, birsey lâzım gelmez.
Bir gün bile iyi olup tutmaz ise, hepsi için iskât yapılmasını vasıyyet eder.
Fakîr olsun, zengin olsun, adak eden, adak edilerek kesilen hayvanın etinden
yiyemez ve zekât vermek câiz olmıyanlara yidiremez. Anasına, babasına, evlâdlarına,
zevcine veyâ zevcesine, fakîr olsalar da yidiremez. Yirse veyâ bunlara yidirirse,
yinilen etin kıymetini, fakîrlere sadaka verir. Akrabâsından ve evinde
bulunanlardan, zekâtını vermesi câiz olan büyük, küçük herkes yiyebilir. Bunlar
içinde, zengin olanlar yiyemez. Yirlerse, adak sâhibi, bunların kıymetini fakîrlere
verir.
Ibni Âbidîn “rahmetullahi teâlâ aleyh” koyunların zekâtı sonunda buyuruyor
ki; zekâtda, usrda, harâcda, fıtrada, nezrde ve köle âzâdından baska keffâretlerde,
mislî olmıyan malın kendi bulunsa bile, kıymetini vermek de câizdir. [Zekât malının
kıymeti olarak yine zekât malı verilir. Baska mal verilemez. Digerlerinde herhangi
bir mal verilebilir.] Dört za’îf koyun yerine, üç besili koyun vermek câizdir.
Misli bulunan, ya’nî agırlıkla veyâ hacmla ölçülen malların yerine, aynı cinsden kıymetleri
verilemez. Meselâ, ayârı düsük bes altın yerine, ayârı yüksek olan dört altın
vermek veyâ düsük bes kile bugday yerine, iyisinden dört kile vermek câiz degildir.
Iyilerinden de bes vermek câiz olur. Fekat, baska cinsden verince, bunlarda
da kıymeti kadar vermek câiz olur. Çünki, karsılasdırılmalarında fâiz bulunan
mallar, baska cinsden olunca, iyilerinden az, düsüklerinden çok pesin vermek
câiz olur. Kurbanda ve köle âzâd etmekde kıymeti verilemez. Çünki, bunlarda kan
akıtmak ve kölelikden kurtarmak lâzımdır. Mal vermek lâzım degildir. Ancak bayram
günleri çıkdıkdan sonra, kurbanın kıymeti fakîrlere verilebilir. Iki orta koyun
kurban etmegi adayan kimse, ikisinin degerinde olan bir büyük koç kurban edemez.
Iki kurban etmesi lâzımdır. [Koyun yerine aynı sayıda keçi ve deve yerine aynı
sayıda sıgır kurban edilir. Semizlikleri, kıymetleri aynı olması lâzım degildir.]
Fekat iki orta koyun sadaka vermegi adayan, ikisinin degerinde olan bir iri koç sadaka
verebilir. Bir teneke düsük hurma adayan, aynı degerde yarım teneke iyi hurma
veremez. Çünki, aynı cinsden olunca, birbirleri ile degisdirilirken, hacmleri müsâvî
olmazsa, fâiz olur. Aynı degerde yarım teneke iyi arpa verseydi, câiz olurdu.
Hayvan kesmegi, Allahü teâlâ için, sartsız olarak adamalıdır. Etleri fakîrlere dagıtıp,
bunların sevâbını bir Velîye, büyük zâta hediyye etmek câiz olur. Sonra, bu
nezrin ve sadakanın ve bu Velînin hurmetine murâdın hâsıl olması için düâ edilmelidir.
Yâhud, filânca isim olursa, Allah için, meselâ Eyyûbde bir koyun kesip,
etlerini hazret-i Hâlidin “radıyallahü anh” komsusu fakîrlere dagıtıp, sevâbını onun
rûhuna hediyye edecegim, diye adamalıdır. Böyle sartlı adak hayvanı, murâd hâsıl
olmadan önce kesilemez. Hayvanı mezârın yanında kesmemelidir. Türbelere
bez, iplik baglamak, mezârlara mum yakmak da, dînimizde yokdur. Bunları, hıristiyanlar
yapar. Mezâra mum yakılmaz. Türbeye hizmet eden, orada ibâdet eden
fakîrlere mum götürülürse, sadaka sevâbı olur. Bu sevâb ölüye bagıslanır. Ölüye,
mum lâzım degildir. Mü’minin kabri, Cennet bagçesidir. Nûr içindedir. Kâfirinki
ise, Cehennem çukurudur. Azâb doludur. Mum onu azâbdan kurtarmaz.
(Dürr-ül-muhtâr)da, oruc bahsi sonunda buyuruyor ki: (Câhil halk, ölüler için,
para, mum ve benzeri seyler adıyor. Bu sûretle, Evliyâ-ı kirâma yaklasmak, onlardan
fâidelenmek istiyorlar. Bu adaklar harâmdır ve fâidesizdir. Bunları Allahü teâlâ
için adamalı ve türbelerdeki fakîr müslimânlara vermelidir).

 Ibni Âbidîn, busatırları serh ederken, buyuruyor ki: (Evliyâ-ı kirâmdan birinin mezârına gidip, gaybolan malımı bulur veyâ hastamı iyi eder veyâ falan isimi görürsen, su parayı, su yemeklerisenin için verecegim, sana mum yakacagım demek harâmdır. Çünki adak,
yalnız Allah için olur. Allahü teâlâdan ayrı olarak bir ölüden birsey beklemek küfr
olur. Îmânı giderir. [Kiliseye, ayazmaya, mezâra, türbeye gidip, hazret-i Îsâdan,
Meryem anadan, Evliyâdan birsey istiyen, bunlara düâ eden kâfir olur. Bunların
hurmeti, hâtırı için Allahü teâlâdan istemelidir. Abdülhakîm efendi “kuddise sirruh”
(Tezveren dede) demenin çok çirkin ve küfre sebeb olacagını beyân buyururdu.]

Yâ Rabbî! Hastamı iyi edersen, falan Velînin türbesi yanındaki fakîrlere
su parayı senin için adak etdim. Sadaka sevâbını da bu Velînin rûhuna bagısladım,
demelidir. Böyle adakları zenginlerin alması harâm olur. Fakîrlere sadaka edilmiyen
mal, adak olarak kabûl olmaz. Meselâ, mezâr üzerine mum yakmak, minârede
kandil yakmak ve câmi’lerde sarkı ve oyun havaları seklinde mevlid okutmak
gibi adaklar kabûl olmaz. Bunlar için para vermek ve almak harâmdır ve fâidesizdir).
Mubârek gecelerde, câmi’lerde fazla ısık yakmanın bid’at oldugu (Ukûd-üddürriyye)
sonunda yazılıdır.
 (Esbâh)da mescid ahkâmında da yazılıdır. 1056. cı sahîfeye bakınız!

(Zekeriyâ sofrası) diyerek adak yapıyorlar. Sofraya kırk (40) çesid meyve koyuyorlar.
Komsu, ahbâb kadınları, buraya da’vet ediyorlar. Bunlardan yirken
niyyet edilen hâcetin hâsıl olacagına inanıyorlar. Böyle adak bid’atdir. Yehûdî âdetidir.
Nezr olan seyi fakîrden baskasının yimesi harâmdır. Bid’ate, harâma sebeb
olmak, büyük günâhdır.
Temel atılırken, hasta iyi olunca, Allah için hayvan kesmegi adayıp, etini fakîrlere
sadaka vermek câizdir. Sadaka sevâbı hâsıl olur.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...