16 Ağustos 2013

TÜRK MİLLETİNİ UYANDIRAN ADAM

Sözün 
Dişleri... 
Türk Milletini Uyandıran Adam: 
Attila İlhan 
Prof. Dr. İsmail GÖRKEM 

 Büyük Türk şairi, romancısı, deneme ve senaryo yazarı -düşünürü- Attila İlhan, 10 Ekim 2005 

Pazartesi gecesi saat 22.15’te kalp krizine yenik düşerek vefat etti. Cenazesi 13 Ekim Çarşamba günü 
büyük kalabalıkların katılımıyla defnedildi (Cem Karaca gibi A. İlhan’ın da, cenazesinin ‘alkış’larla 
uğurlanmasını istememesi dikkat çekicidir). 1925 yılında doğan A. İlhan 80 yıl devam eden dolu dolu bir 
ömür sürdü. O, 1950 yılında bu yana tam 55 yıldır, sanattan politikaya kadar geniş bir yelpazede ilgi 
çekici ve yankı uyandıran tartışmaları başlatan kişidir. 
Lise son sınıf öğrencisi iken amcası, kendisinin haberi olmadan, 1946 yılında açılan “CHP Şiir 
Yarışması”na “Cebbaroğlu Mehemmed (Gâvur Dağları’ndan Rivayet)” isimli destan denemesinin bir 
bölümünü göndererek katıldı. Sonuçlar ilân edilince ödül kazandığını öğrendi. Cahit Sıtkı Tarancı (1910-
1956) “Otuzbeş Yaş” isimli şiiriyle birinci, Attila İlhan (1925-2005) “Cebbaroğlu Mehemmed (Gâvur 
Dağları’ndan Rivayet)” şiiriyle ikinci ve Fazıl Hüsnü Dağlarca (1914- ) “Çakır’ın Destanı” (İst. 1949) 
adlı kitabında daha sonra neşredilecek olan (s. 70) bir şiiriyle üçüncülüğü kazanmıştı. Tarancı’nın 
edebiyat âleminde “Otuzbeş Yaş” şiiriyle tanındığı bilinmektedir. Şairimiz de bu şiiriyle ülke çapında 
tanınmaya başlamıştır. A. İlhan’ın “Gâvur Dağları’ndan Rivayet” üst başlıklı destan denemesinin tamamı
basılmadı. Sadece ödül kazanan şiir bilinmektedir. (A. İlhan’ın bu şiiri yan sütunda yer almaktadır). 
* * * 
 Son dönem Türk fikir hayatına damgasını vurmuş önemli şahsiyetlerden Cemil Meriç 1978 yılında 
A. İlhan’ı şöyle anlatır: “Attila İlhan çizgiye gelmeyen bir adam, deli dolu. Hiç birimiz söyleyemedik 
onun söylediklerini. Sağ da, sol da rahatsız oluyor. Sol kendinden kabul etmiyor.// Attila da bir realitedir 
Türkiye için, Kerim Sadi de, Kemal Tahir de. Bunlar solun kabul ettiği insan değil ki, Kerim Sadi de, 
Kemal Tahir de öldü. Kimsenin malı değil bunlar. (…) Sağda da solda da bu çocuk kadar serbest bir 
çocuk yoktur. Tezada düşmek, herkesi gücendirmek bahasına söylüyor. Deli dolu, çılgın. Kanun tanımaz. 
Mümkün olduğu kadar dürüst.” (Halil Açıkgöz, Cemil Meriç İle Sohbetler, Seyran Yay. İst. 1993, s. 301- 
302). “Attila (İlhan) da benim için sağ mı sol mu, belli değil. Fakat benim için bunlar düşünüyorlar. 
Evlâd-ı nurdandırlar. Sağ-sol budalalar için.” (Açıkgöz, age, s. 338). 2
 Vefatından sonra Attila İlhan bazı şair-yazar ve eleştirmen tarafından şöyle değerlendirilecektir: 
Hilmi Yavuz “Attilâ İlhan ilk gençlik yıllarımızın hem şair hem de entelektüel olarak tek idolü idi”; Selim 
İleri ” Attilâ İlhan, çağdaş Türk edebiyatında bütünüyle bir devir, bir dönem, bir fırtınaydı” ve eleştirmen 
Doğan Hızlan ise “şair, enteresan romancı, sivri dilli polemikçi...” demektedir. Bir anlamda yıllar önce 
Cemil Meriç’in A. İlhan ile ilgili tespitleri, alıntılayarak verdiğimiz bu sözlerle de doğrulanmış
olmaktadır. 
* * * 
Yazımızın başlığına “bir milleti uyandıran adam” ibaresi bilerek ve istenerek konmuştur. O 
hakikaten Türk milletinin, özellikle de Türk aydınlarının gözlerinin önündeki sis perdesini kaldıran 
adamdır. Belki de gençlerimiz ve aydınlarımız tarafından ileride böyle hatırlanacaktır. 
A. İlhan son zamanlarda Türkiye’de hep bir dip dalgasının yükseleceğini söyleyip durdu. Gazeteci 
Arslan Bulut 1997 yılında A. İlhan ile “Türkçü-Devrimci Diyaloğu”nu başlatmıştı (Bu söyleşiler önce 
Ortadoğu gazetesinde yayımlandı, daha sonra da Kaynak Yayınları tarafından kitaplaştırıldı). Aslında o, 
TRT 2’deki söyleşileri ile Türkiye’de son zamanlarda bariz bir şekilde ortaya çıkan “toplumsal 
muhalefet”i, “dip dalgası”nı başlattı. Devlet kurumu olan TRT’de onun söyleşileri daha sonra sebepsiz 
yere yayından kaldırıldı. Ölümü ile bu dip dalgası daha da bir hızlanmıştır. Bir televizyon söyleşisinde 
kendisinden dinlemiştim: Çeşme Belediyesi bir yaz gecesi saat 10’da Cumhuriyet Meydanında A. İlhan’ı
kitaplarını imzalamak üzere davet eder. Meydana mahşerî bir kalabalık toplanır. Kılık kıyafetinden, 
köylü, olduğu anlaşılan oldukça yaşlı bir karı-koca uzaktan kalabalığı görüp, orada bulunan gençlere 
toplanmalarının sebebini sorar. Onlar da Attila İlhan’ın kitaplarını imzaladığını söylerler. Daha sonra bu 
ikili, şairin yanına kadar gelip “Allah bizim kalan ömrümüzü sana versin!” diye A. İlhan’a dua ederler. Şu 
anda Attila İlhan’ın eserlerinin yok satıyor olması da, bu dip dalgasının yaygınlaştığın göstermektedir. 
A. İlhan 2005 yılı içerisinde Bilgi Yayınevi bünyesinde “Bir Millet Uyanıyor” isimli büyük bir 
yayın projesini başlatmış idi. O, farklı siyasal görüşlere sahip vatansever Türk aydınlarını bu projede 
buluşturmuştur. Bugüne kadar bu diziden beş kitap basıldı: 1- Bir Millet Uyanıyor (Derleme), 2-Suat 
İlhan, Türkiye’nin Jeopolitiği ve Avrasyacılık, 3- Yıldırım Koç, Batılı İşçi Sömürüye Ortak, 4- Sadi 
Somuncuoğlu, Göz Göre Göre… Kapana Düştü Türkiye’m, 5- Arslan Bulut, Küresel Haçlı Seferi. 
Temennimiz, yayınevinin bu projeyi mutlaka devam ettirmesi doğrultusunda olacaktır. 
A. İlhan hakkında sıcağı sıcağına elbette çok şey yazılıp söylenebilir. Ama onun aşağıdaki 
sözlerini Türkiye’de ‘aydın’ım diyen herkesin tekrar tekrar ve dikkatli bir şekilde okuması lâzımdır: 
 "Biliyorsunuz bu dip dalgası gelişiyor, fakat Türkiye açısından, yönetim açısından durumu hiç iyi 
görmüyorum. Çünkü Türkiye'deki yönetimler, siyasî partiler, bütünüyle Batı'nın kontrolü altındadır ve bu 
kontrolün dışına çıkamıyorlar. Başından beri ben Avrupa Ortak Pazarı'na veya Avrupa Birliği'ne karşı
oldum ve NATO'ya karşı oldum...// Türkiye'de Müdafaa-i Hukuk tarzında bir cepheleşme, gerek Avrupa 3
Birliği'nin gerek ABD'nin en çok dehşete düştüğü şey... Hele o birlik aynı ideolojik muhtevayla geliyorsa, 
yani 'hakimiyet milletindir, tam bağımsızlık ve özgürlük...' için geliyorsa hiç hoşlanmıyorlar... 
Çünkü onların istediği şey, Türkiye'nin tam manasıyla kendisini teslim etmesidir. O yüzden gençliğin, 
sendikaların harekete geçmesiyle birlikte genellikle aksi amaçlar için teşvik edilen sivil toplum 
kuruluşlarının da bu tarafa geçmesinden endişeleniyorlar... Bunu nasıl dağıtalım diye çareler arıyorlar... 
Hatta şöyle söyleyebilirim; holding basınındaki yazar çizer takımında bir kaygı başladı, bu açıkça 
görünüyor... Yazılarından anlaşılıyor... 'İki üç kişi millî çizgide yazarsa hiçbir şey olmaz, malı götürürüz' 
diye düşünenler kaybediyor... Hayır götüremiyorlar... Herkes gerçeği görmeye başladı...” (Arslan Bulut, 
12.10.2005, Yeniçağ). 
* * * 
A. İlhan’ın cenazesi kaldırılırken, cenazeye katılan 65 yaşlarındaki bir adam yanındaki eşine 
şunları söyler: "Dinlisi de burada, dinsizi de burada. Onları birleştiren Attila İlhan oldu. Vatanın ve 
milletin tehlikede olduğunu, kurtuluşun milletin bütün güçlerini birleştirmesinde bulunabileceğini anlattı. 
Başardı ki herkes burada!". Ömrünü Türk Milliyetçiliği’ne vakfetmiş Necdet Sevinç ise, AKM’de A. 
İlhan’ın tabutu başında şunları söyleyecektir: "Basında birkaç gündür anlatılan Attila İlhan'ı tanımak 
mümkün değil. Onların anlattığı kişi Attila İlhan değil. Aşk şairlerini küçümsemiyorum ama Attila İlhan 
bir aşk şairi değildi, Attila İlhan, Kuvayı Milliyeci idi, solcusunu, sağcısını da Müdafaa-i Hukuk 
anlayışında birleştirebilen bir Türk Milliyetçisi idi, son yayın hamlesinde yaptığı gibi bir milleti 
uyandıran adamdı" (Arslan Bulut, 14.10.2005, Yeniçağ). 
Ya onu 1954 yılından beri tanıyan ve zaman zaman birlikte olan, “eski kültürümüzün sosyalist 
dünya görüşüne göre yeniden üretilebileceğini savun[an]” ve bunun için “millî kültür kaynaklarımıza 
inmeye çalış[an]” (TDEA, c. VIII, s. 567) şair ve yazar Hilmi Yavuz, son 20-25 yıldır yollarının ayrıldığı
senelerin A. İlhan’ını, ölümü münasebetiyle kaleme aldığı köşe yazısında bakın nasıl değerlendiriyor: 
“Müstehzi ve narsisist! Ama hiç şüphesiz, onun bu narsisizmini tamamlayan belagatinden de söz 
etmem gerekiyor. Attila İlhan, çok iyi konuşan, ağzının içine baktıran, ama sözünün etkisini biraz da 
tumturaklı üslubundan alan biriydi. Dahası, onu TRT 2’deki programında izleyenler herhalde fark 
etmişlerdir, İlhan, konuşurken ellerini de, sözünün gücünü yoğunlaştıracak jestlerle kullanırdı. Gençlik 
yıllarında, uzun kaşkolunu boynundan omuzuna atarken, ortayaşlılık yıllarında da, her zaman kullandığı
tel çerçeveli gözlüklerini düzeltirken, karizmatik bir imaj inşa etmenin bütün inceliklerini parmaklarına 
yüklemesini bilirdi… (…) İlhan’ın narsisizminin yıllar geçtikçe, aşırı bir ego şişkinliğine neden olduğunu 
gözlemledik. Her şeyin en doğrusunu onun bildiğine, her şeyin en iyisini onun yazdığına, her konuda ve 
her zaman onun haklı çıktığına ve her problemin ‘çok basit’ çözümünün sadece ona sorulması gerektiğine 
inandırma konusundaki çabaları, o yaşlandıkça ciddiyetini yitirerek, insanı hüzünlendiren bir hal aldı. 
Dahası, zihnindeki bütün ara renkler silinmiş, zihin sadece siyahlarla beyazlar, ‘İyiler’le ‘Kötüler’den 4
ibaret bir şemaya indirgenmişti: ‘Gazi’ iyi, İsmet Paşa kötü; Galiyef iyi, Stalin kötüydü. (Bu şema 
romanlarında da görülür: Kahramanları, insan kimlikleriyle değil, ideolojik aidiyetlerine göre, olumlu 
veya olumsuz tiplerdir.)” (Hilmi Yavuz, 16.10.2005, Zaman). 
Bu sözler karşısında ne diyelim!.. Takdir siz saygıdeğer okurlarındır… 
(Aşağıdaki şiiriyle Attila İlhan, 1946 yılındaki CHP Şiir Yarışması’nda ikincilik kazanmıştır. Onu bilinen şiirleriyle 
değil de, meşhur olmasını temin eden ilk şiiriyle hatırlamak istediğimiz için bu eseri seçilmiştir. A. İlhan çocukluk 
döneminde kısa bir dönem Osmaniye ilinin Bahçe ilçesinde babasının kaymakamlık görevi dolayısıyla 
bulunmuştur. Şiirde, Millî Mücadele, Çukurova bölgesinin Fransızlar tarafından işgali, Ermeni asıllı Fransız 
askerlerinin zulümleri ve yöre halkının işgale direnişi destanî bir dille anlatılmaktadır.) 
cebbar oğlu mehemmed 
kaman civarına bahar gelince yıkılır ovadan abdal çadırları
yücesinde pâre pâre duman tutmuş
düdüldağ'ın yaylasında mekân kurulur 
hoş gelmişsin evvel bahar 
nisan ayı içinde donanır dağlar 
donanır yeşilinden alından 
istasyon deresi kabarmıştır 
hacıdağ'ın selinden 
dağlar sıra sıradır eylim eylim 
dağlar uzanır bir uçtan bir uca 
dağlar bir birinden yüce 
yamaçlarında kireç yakılır 
bir ömür boyunca kahrı çekilir 
kimse anlamamış sırrını hikmetini 
bu bereket nereden gelir 
başınızdan duman eksilmesin gâvurdağları
siz hikâyet eylediniz bana 
bahçe kazasının kaman köyünden 
cebbar oğlu mehemmed'in hikâyesini 
yılların yücesinden şöyle bir seyran edelim 
bir avuç toprağıma çöreklenmek için 
yürümüş selâmsız sabahsız 
destursuz girmiş memleketime 
yedi çeşit frenk askeri 
uğursuz bir hava çökmüş
üstüne memleketimin 
uğursuz ve karanlık 
çocuklar gülmemiş artık 
sessiz sessiz ağlamış analar 
oduna giderken vurulmuş
ve yahut harman yerinde 
avuçları buğday kokan delikanlılar 
ve nice gâvurdağı kızlarının 
birer birer ırzına geçilmiş
yalvarmış ihtiyarlar allah'a 5
- rivayet şöyledir kim - 
dumanlı bir güz akşamı
şu mor dağlar efendim 
destur demiş de yürümüş
silkinip kalkmış ayağa 
gel haberi öteden verelim 
çıkmış dağlara kendiliğinden 
cebbar oğlu mehemmed 
fransız'a silâh çekmiş
hür yaşamak uğruna 
ırz uğruna namus uğruna 
ana için baba ve kardeş için 
şu mübarek topraklar 
şu mübarek vatan için 
derken efendim 
bir gün kaman'dan öte 
uğrun uğrun haber ulaşmış
urfa'nın antep'in köylerine 
gözü kanlı maraş beylerine 
cebbar oğlu mehemmed 
burcu burcu çam kokan bir yaz akşamı
omuz vermiş bir ağaç gölgesine 
usul usul türkü söylüyor 
- hasret kuşun kanadında 
deli kuşlar uçun gayrı
yazımız böyle yazılmış
bu diyardan göçün gayrı - 
kirveleri durdu ve süleyman 
on sekiz adım gerisinde 
şahin gibi tünemişler kayaların üstüne 
avuçları sıcak bakışları ok gibi 
deliyor her dokunduğu yeri 
biri doğuya bakıyor diğeri batıya 
iptida durdu görüyor geleni 
yel midir toz mudur anlamıyor 
lâkin bıyıkları terlemeden 
çeteci olan garip ökkeş
çok geçmeden getiriyor haberi 
tabur tabur üstümüze varıyor 
düşman yola çıktı savranlı'dan 
hemen mevziye sokuldu mehemmed 
yanı başında durdu ve gerisinde süleyman 
çeteler yer tutup pusu kurdular 
kanlı geçit boyuna 
düşman yanaşırken kaman köyüne 
bekletmeden yaylım ateşi açıldı
mermi kurşun yağmur gibi saçıldı
ilk seferinde on beş kişi vurdular 
ve bir hayli düşman kırdılar 
yamaçlarda koptu kızılca kıyamet 
cesaretlerine söz yoktu ama 
neyleyip nitsinler düşman daha çoktu 
düştü birer birer bütün yiğitler 6
gürültüler boğazda sustu nihayet 
demek diz üstü düşmüş mehemmed 
kirvesi durdu'nun yanıbaşına 
kanlar akar yarasından 
al al olmuş çevresinden 
köpük köpük gözlerini doldurur 
bir başına mehemmed yedi düşman öldürür 
mavzerinin namlusu hala sıcak 
tutulmaz 
ölümün derdi büyük yiğenim 
çare bulunmaz 
aynı akşam doğurmuş karısı döne 
mavi gözlü bir çocuk sarışın 
bir avuç toprak sarmışlar altına 
ve kemal koymuşlar adını
Attila İlhan

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...