11 Ağustos 2013

İSLAM DİNİNİN KAYNAĞl VE GAYESİ


İSLAM DİNİNİN KAYNAĞl VE GAYESİ
Prof. Dr. Cavit SUNAR
Hak ve hakikatı bilip bulmak için, esasta, iki ana yol vardır: hunlardan biri Akıl, diğeri de Nakil'dir, yani Din'dir. Bu iki ana yol da, sonda,
bir tek yola vanr ki o da İlim ve İrfan yoludur. İlim ve İrfan yolu da,
müşahedelerden, inceleme ve araştırmalardan, deneylerden ve en nihayet
akli ve nakli delillerden geçip hükümlere varan yoldur . Ve eğer, hükümlerde akıl ile nakil çatışırsa o takdirde de akıl esas tutulur ve nakil, aKla
uygun olarak, te'vil edilir. Zira, özellikle, İ'tikada ait hükümlerde hakim olan akıldır ve çünkü İ'tikada ait meseleler, aneak ve ancak, akıl
ile bilinebilecek meselelerdir. Bu hususta Al-Diyba', (Temyiz al-Tayyib
min'el-Habis) adlı kitabında Hz.Ali'den şöyle bir hadis rivayet eder:
"Hak nerede bulunursa seu de ouunla beraber orada bulun, ondan aynlma. Sende şüphe uyandıran, yani hak olmadığı halde hakmış gibi gö-
rünen şeyin hakikatını da sen, kendi aklınla bul çıkar. Zira, Allah'ın
senin üzerindeki en büyük delili olan akıl, O'nun sana ilahi bir bağışıdır
ve onun bereket ve feyizleri de sende bulunmaktadır". Ve yine Hz.Ali'ye
göre, ancak hakkı bilenler hak ehlinin de kimler olduğunu bilirler.
İşte, İslam Dini de Aklı ve İlmi! her şeyden üstün tutmuş, cahilliği
ve körükörüne taklitçiliği de her şeyden aşağı saymış ve bu hususa, Kur'-
an'da ve Hadis'te, durmadan önemle işaret etmiştir. Mesela:
"Bilenlerle bilmeyenler bir olurmu? Ancak, tam akıllı insanlardır ki
düşünür ve ibret alırlar" (Zümer: 9).
"Ey Muhammed! Sen yalnı7., Rabbim! İlmimi arttır, de" (Taha:
114).
"Biz seni okutacağız ve sen unutmayacaksın!" (A'la: 6).
"Allah, .Adem'e her şeyin ismini öğretti" (Bakara: 31).
"Allah'ın lutfu boldur. Hikmeti dilediğine verir . Ve kime hikmet
verilmişse, şüphesiz, ona çok hayır verilmiştir. Fakat, bunu, ancak, akıl
sahipleri düşünebilir" (Bakara: 68-69).İSLAM DİNİNİN KAYNAGI VE GAYESİ 63
Fakihleri idiler de. Ancak, bunlann sayısı otuzu geçmiyordu. Bunlann
en ileri gelenleri de Hulefay-ı Raşidin denen Ebu Bekir, Ömer, Osman ve
Ali idi. Bunların da en alimi, fakihi ve müetehidi Hz.Ali idi. Hatta, Hz.
Ömer: "Müşkil bir mesele hakkında Hz.Ali'nin bulunmadığı bir müşavere meclisinde Allah'a sığınırım" demiştir.
Hz.Ali'den sonra Sababenin en büyük fakihi Abdullah b. Mes'ud'-
tur ve o fıkıhta Irak mesleğinin ilk muallimidir. Ondan sonra da Abdullah
b.Abbas, Hz.Ayşe, Zeyd b.Sabit, Abdullah b.Ömer gelir. İbn al-Kayyim
al-Cevziyye, (t'lam al-Muvakkiin) adlı eserinde Din'in, Fıkh'ın ve İlm'-
in, İslam ümmetinde, Sahabeden olan bu büyüklerden ve onların öğrencilerinden yayıldığını bildirmektedir.
Tabiin devrinde de İslam Şeriat'ının asılları Kitab, Sünnet ve Kıyas
olmakla beraber o devrin alimleri (tema') denen Şer'i bir delil daha meydana koydular ve bu delili, hatadan korunmuş olduğundan, Kıyas'ın
üstünde bir delilolarak kabul ettiler. Bu suretle de Tabiin devrinde Şer'i
deliller dörde çıktı.
Hicri üçüncü ve dördüncü yüz yıllara rastlayan Müetehid'ler devrinde de İslllm ülkesinin sınırlarının genişlemesi, yeni yeni örf ve adetlerle karşılaşılması, hukuki olayların çoğalmasından ötürü yeni yeni meselelerin ortaya çıkması, ve bu arada Hılilfet kavgaları yüzünden Şeriat'a
siyasi maksatlar karıştırılmış olması ve bu yolda bir takım yalan Hadis'-
ler uydurulmuş bulunması ve bunlara ek olarak ta Kur'anın ayetlerinin
lisan kaideleri dışında te'viline kalkışılması ve daha birçok meseleler
yüzünden de yeni yeni tetihad'lara lüzum görüldü ve kıyas ta pek önem
kazandı. İşte, bu suretle (Fıkh), ietihadın en son kemaline varması dolayısiyle, büsbütün bağımsız bir ilim ve san'at oldu ve bu ilme, artık,
açıkça (Fıkh), ve bu ilirnde derinleşip gerçekten söz salıibi olanlara da
(Fakih) dendi.
Bu devrenin başlarında Fıkh, ibfıdetler, nikfıWar, muameleler ve
eezalara ait hükümlerden ibaret olan ameli hükümlerle asli ve vicdanİ
hükümleri içeren i'tikadi ve ahlaki hükümlerin ikisini de kendinde toplamakta idi. Hatta, İmam-ı A'zam Ebu Hanife, i'tikadi hüküm lere dair
takrirlerinden meydana gelen risalesine (Fıkh-ı Ekber) adını verdi ve bu
kitab, Ehl-i Sünnet akidelerini bildiren ilk kitab oldu. Sonraları, i'tikada
ve ahlaka ait konular bağımsız biret ilim haliue getirildi ve son FakiWerce Fıkh, yalnız ameli ve hakimliğe ait hükümlere tahsis edildi.64 CAvİT Sl.'!'öAR
Bu arada doğru ictihadı sağlayacak usul kaideleri ile Şer'i deliIlere
ve Fıkh'm dayandığı esaslara dair konular da yine bağımsız bir ilim olarak ortaya kondu ve adına da (Usul-ı Fıkh) dendi. Usul-ı Fıkh ilmi, Şer'i
hükümlerin asıllarını ve bunlar arasında çatışma vukuunda hangilerinin
diğerlerine üstün tutulacağını gösterit bir ilim oldu. Ba~ka bir deyişle,
Fıkh, İslam Hı:.kuku; Usul-ı Fıkh ta İslam Hukukuuuu dayandığı esasları, Teşrii hikmeti, Peygamberin maksatlarını gösterir bir ilim oldu 16
Müctehid'ler devrinde ictihad usuııeri ve fıkh meslekleri meydana
gelmiş olduğundan bu devir Mezheh'ler devri de oldu, ve bunun sonucu
olarak ta Fakih'ler Irak'lılar ve Hicaz'lılar diye ikiye bölündü. Irak'lılar
Re'y'e ve Kıyas'a kıymet verdiler ki bunların başında İmam-ı A'zam
Ebu Hanife (80-150 H.) bulunUyordu Hica7.'lılar da Hadis'e kıymet
verdiler ki uunlann başında da İmam Malik (97.-179 H.) vardı17
İmam-ı A'zam, Tabiin devrinde Kiab, Sünnet, İema've Kıyas'tan
ibaret olan dört Şer'i delile (İstihsan) adı ile bir beşinci delil daha ekledi
ve birçok küçük meselelerin fıkha ait hükümlerini bu dclili ile ortaya
attı, aklı ve nakli birleştirdi. İstihsan, hal ve durumlara göre falan veya
filan hareket tarzını falan veya filandan daha iyi görmek ve uygulamak
demektir ki bu suretle yeni devirlerin ihtiyacına göre yeni hükümlerin
verilmesi mümkün olur.
İmam Malik te Ebu Hanife'nin bu İstihsan delilini kabul etti fakat,
adına (Maslahat-ı Mürsele) dedi. Ancak o, bundan başka (Sedd-i Zerai')
adı ile Şer'i yasaklara vesile teşkil eden mübah fiillerin de yasaklanmasından ibaret olan diğer bir delil ortaya atmıştır ki Ebu Hanife bunu kısmen kabul etmiştir, mutlak bir esas olarak kabul etmemiştir. Ve yine,
İmam Miilik, Şer'i işlerde İcma'dan ayrı olmak üzre Medine'lilerin ittifakını da ayrı bir delil olarak kabul etmişti ki Ebu Hanife bunu da red
etmiş, şehirler halkları arasındaki ittifaklan birbirlerinden farklı görmemişti.
İmam-ı A'zam Ebu Hanife'den sonra onun mezhebi ü7.re en evvel
kitab yazan, Ebu Hanife'nin ictihatlarını bütün aleme tanıttıran ve öğ-
rencilerine takrir yolu ile Fıkh usul ve kaidelerinin ilk defa temelini atan
da Ebu Hanife'nin eu nanılı öğrencisi ve fikirdaşı İmam Ebu Yusuf Ya'-
kub b.İbrahim AI-Ansari (H.1l3-183)dir. Ebu Yusuf'un (EI-Emali) ve
(El-Cami) adlı kitapları pek namlıdır. Harun AI-Reşid için ya7.dığl (Kitab AI.Harac)1 da onun ictihaddaki pek yüksek kudretine ayrı bir delil.
dir.94 CAvİT STji'lAR
"Kendini bütiin varlı~ı ile Allah'a teslim ederek iyi işler işleyen insan Rahhinin yanın.l:ı
mükMata erer. Bunlar, hiç bir korkuya ıığraınayaeaklar ve üzülmeyecekler de". (Bakam: 112).
"Onlar, Rablarının rizasım dileyerek sabr ederler, namazı kılarlar, kendilerine verdiğimiz
rızktan gizliden ve açıktan sarf ederler, iyilik yaparak kötülüğü ortadan kaldınrlar; işte onlara
bu dünvanın karşılığı olarak girecekleri Adn Cennetleri vardır; babalanıım, eşlerinin, çocuklan.
nın iyi ~lanları da oraya gireder. Melekler her kapıdan yanlarına gelip: "Sabr etmenize karşılık
size selaın olsun. Burası dünyanın ne güzel bir karşılığıdır" derler". (Raad: 22-U).
"İyi insanlar onlardır ki yoklukta ve varlıkta sarf ederler, öfkelerini yenerler, insanların
kmurlarım afv ederler. AHah, i);lik yapanları sever. Onların bu hareketlerine karşılık RabIanndan bağışlanma ve içlerinde ırmaklar akan içinde temelli kalaeakları eennetler vnı.dır. İyi dana.
nanlara AHah'ın ne güzel eeri \'ardır". (Al.i İmran: 134, 136).
"Bir kötüliiğün karşllıi,;'1,ayni şekilde bir kötülüktür. Ama, kim afv eder ve barışırsa onun
eeri Aııah'a aittir. Doi,;'1'UsnAllah zulın edenleri sevmez. Zulm gördükten sonra öe alan kimselere,
işte onlara karşı dunılmaz. İnsanlara zulm edenlere, yeryüzünde haksız yere taşkmlık edenlere
karşı durulmalıdır. İşte, can yakıcı azab bnnlaradır. Ama, sahr edip bağışlayanm işi, işte bu, azm
edilmeğe değer işlerdendir. Allalı kimi saptınrsa artık onun bundan sonra bir dostn olmaz". (Şura: 40-44).
"Allah'ın kuHarı arn'ında O'ndan korkan, ancak, alimlerdir. Şüphesiz AHah azizdir, bağış.
layandır. Allah'm kitabına uyanlar, namazı kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızktan gizli ve açık
sarf edenler, tiikenmeyeeek bir kazanç umabilirler. Çünkü, Allah bu kimselerin ecirlerini tam verir ve lutfu ile arttırır. Şiiphesiz Allah hağışlayandır, şükriin karşılığını bol bol verendir". (Fatır:
28-30).
"Allalı'a kulluk edin; O'na bir şeyi ortak koşmayın! Ana ve baba)'a, yakınlara, yetinılere,
düşkiinlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcnya ve elinizin altında bıı.
lıınan kimselere iyilik edin! AHah, kendini beğenip öğünenleri eIlıette sevmez. Onlar, cimrilik
ederler, insanlara cimrilik tavsiyesinde bulunurlar, Allah'ın, lıol ni'metlerinden kendilerine verdii,;'İnigizlerler. Kiifirlere aşah'1lık bir azalı hazırlallUşızdır. MaHarını insanlara gösteriş için sarf
edip Allah'a ve Ahiret gününe inanmayanları da Allah sevmez. Şeytanın arkadaş oldu~u kimse.
nin ne fena arkadaşı vardır. Bunlar AHah'a, Ahiret giinüne inanmış, AHalı'm verdiği rızkIarrlan
sarf etmiş olsalardı ne olurdu? Oysa, Allah onları bilir". (Nisa: 36-39).
"Körle gören, iyman edip iyi işler işleyenlerle kiitülük yapan bir değildir. 1\e kadar az <lii-
şiinüyorsunuz!". (Mii'ınin: 58).
"İyilik yaparak kendini AHah'a veren kimse şüplıesiz en sa~ıam knlpa sarılmı~ olnr. t~Ierin sonucu Allah'a aittir". (Lokman: 22).
"Namaz kılıp ta kıldıklan namazın değerine aldınş etmeyip gösteriş yapanlaruı ve en sakı-
mlmayaeak yardımIıkları esirgeyenlerin vay haline!" (Maun: 4-7).
"İyman edip iyi işlerişleyen kimseleriçin hoş bir hayat ve güzel bir gelecek vardır". (Raad:
29).
"ln:uup yararlı işler yapanları, Allah'ın gerçek bir sözü olarak, içinde temelli ve ehedi ola.
rak kalaeak!arı, içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Allah'tan daha doğru süzlii kim
olabilir?". (Nislı: 122).
"İyman edenlere ve hayırlı işler işleyenlere -sakınırlar, inanırlar, hayırlı işler işlerler, sOnra
Allalı'tan sakınıp inanırlar ve sonra Allah'tan sakınıp iyilik yaparlarsa- daha önel'leri tatmış oldukları şeylerden ötürü onlara bir sorumluluk yoktur. Allah, i);Iik edenleri sever". (Milide: 93).
"Ey iyman edenler! Riiku', sflcııd ve Rabbııııza kulluk etmekle beral,er iyilik yapınız ki
kurtulasınız!". (Hacc: 77).İsı,AM nİi"İNİN KAYNAGI VE GAYESİ 95
"İyilikler, fenalıkları giderir". (Hud: 114).
"Ey Muhammed! İyman edenleri vc iyilik yapanları sen müjdele!". (Bakara: 25).
36 İslam Dininin zuhurundan hin yıl önce yaşamış olan meşhur Yunan'lı Filosof Eflatiln-i
İlahi de şüyle diyordu:
"Kütiilük ortadan kalkamaz. Zira, daima, iyiyc karşılık bir şey bulunmalıdır, Fakat, ayni
zamanda, kötülüğün Tanrılar arasında yer bulınasına da imkan yoktur; kötülük, ölümlü tabiatlar ve şu topraklar üstünde hükmünü yapar. Bu da gösteriyor ki buradan mümkün olduğu kadar
çabuk yukarılara kaçıııağa uğraşmalulır. Fakat, bu kaçış Tanrıya elden geldiği kadar benzemek
olabilir; Tanrıya benzemek isc gerçek zek" kcskinliği ilc birlikte Adôlet ve Dinliliğe sahib olmak
demektir ".
Tanrı, hiç bir zaman adaletsiz olamaz; "ksine o, son derece ad81etlidir ve aramızdan hiç
hir kimse bu SOn derece adlilctli olmakta ona benzeyemez. İşte, insanın da yetisi, lıiçliği bu nok.
tada belli olur. Zira, insalUn bilgisi bilgelik ve gcrçeklik erdemdir; cahillik ise budalalık ve kötü-
ıUktUr."
(Theaitetos)
"tnsan, toprağlll.Din vc Adalet talUyan biricik yaratığıdır".
(MenokHenos).
"Dinlilik, Tanrı saygısı, Tanrıya bakmak demektir. Tanrıy" bakmak demek te Tanrılar
için gürUlcn bi~ takım işlerdir ki Imnlar da sadece saygı belgeleri, kulluğumuzun talUklarıdır".
(Euthyphron).
"İyi olan adamın ayni zamanda bilge olacağından şüphe edilemez ..... Kimse benim karşı-
ma çıkıp ta ölütnlüler için erdenıde iyiliktcn daha önetnli bir şeyin bulunabileceğini söylemesin.
Dinlilik en iyi yaradılışlı insanlarda giiriiumüyorsa, bunun sebebi, ynlıuz bilgisizlik, hem de en
kaba bilgisizliktir .
Hem Tanrılık hem de ölçülü olan kimseler, başka erdemlerden de tabii pay alnuş oldukları
için mutlu bir bilgiyi eleöğrenmiş bulııııduklarınelan, Tanrı vergisi olan şeyleri elde edebilirler".
(Epinoınis).
37 İslam Dinin bellibaşlt tamnlarından biri de onun bir (AdI vc İhsan) olduğu yolundadır. (AdI)den maksat Yaratılmışı, sevip merhamet eylemektir ki bu bütün Ahlak'm
temelidir. (İhsan)dan maksad ta Yaratan, bilip birlemektir ki bu da bütün Bilgi'nin temeldir.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...