Ülûhiyyete mahsus sıfatlar, bütünlük ve üstünlük ifâde eden bütün kemâllerdir. Allahu teâlâ kemâl sıfatlarının hepsi ile muttasıf, noksan sıfatlarının (eksiklik ma'nâsı sezilen bütün sıfatlar) hepsinden münezzeh ve mukaddesdir (uzak ve yüksektir). Bunda tekmil ilim ve hikmet erbabının ittifakı vardır. Allah'ın muttasıf bulunduğu kemâlâta bir son yoktur. Her kemâlin zıddı bir nakîsa olduğu için, münezzeh bulunduğu nakîsalara da bir nihayet yoktur. Bunları güzelce seçmek ve kolayca zaptetmek için tenzihler beş asla, kemâller sekiz asla irca edilmiştir.
Allahu teâlâ'nın her hangi bir suretle mahlûkâta benzerliğini nefyeden ve bu nakîsadan Allahu teâlâ'nın nezâhat ve kudsiyyetini bildiren tenzihler şunlardır:
Kıdem, Beka, Vahdâniyyet, Muhalefettin li'l-havâdis, Kıyam bi-nefsihî.
Kemâllerin râci' olup Allahu teâlâ'da bulunması vâcib olan sıfatlar da şunlardır:
Hayat, İlim, Semi', Basar, İrâde, Kudret, Tekvin, Kelâm.
Allahu teâlâ'nın varlığının önü olmamaktır. Yâni yokken var olmuş değildir. Eğer öyle olsa idi, kendisini var eden bir mucide muhtaç olur ve bu takdirde vücûdu vâcib, hak mâbud olamazdı.
Allahu teâlâ'nın varlığının sonu olmamaktır. Eğer sonu olsa idi, varlığı zâtının muktezâsı olmaz ve binâenaleyh vâcibü'l-vücud olmamak lâzım gelirdi, bu takdirde yine ülûhiyyetle muttasıf olamazdı.
Allahu teâlâ'nın ülühiyyetinde ve sıfatlarında her hangi bir ortak veya bir benzeri olmamaktır. Benzeri veya ortağı bulunmak, kemâle ve ülûhiyyete münâfîdir. Allah misilsizdir, her şey O'na muhtaçtır. O'nun emri ile doğar, O'nun emriyle ölür. Muhtaç olan bir şey nasıl O'na misil olabilir?
Allahu teâlâ havadis ve mümkinattan ibaret olan kâinattan hiçbir şeye benzemez. Hiç, Hâlık, mahlûk gibi olur mu? Olsa idi, O da bir halika muhtaç olurdu, vâcib ve ganî olamazdı.
Varlığı kendinden başka hiçbir şeye istinat etmeyen ihtiyaçsiz bir varlıktır. Herhangi bir şeye zerre kadar ihtiyaç, ülûhiyyete münâfîdir.
Allahu teâlâ diridir. Ölü olan, birşey yapabilir mi? Allahu teâlâ her lâhzada ne bedîalar, ne hârikalar yaratıyor ki, bunların seyrine doyulmaz, hakikatine erilmez.
Allahu teâlâ olmuşu, olacağı, her şeyi bilir. Çünkü her şeyi yaradan ve her an yenileyip duran O'dur. Yaradan bilmez mi?
Allahu teâlâ'nın işitmesi.
Allahu teâlâ'nın görmesidir. Kâinatın hiç bir noktasında Allahu teâlâ'nın göremiyeceği veya işitemiyeceği hiç bir şey yoktur.
Allahu teâlâ her istediğini, istediği gibi yapar. İstemezse yapmaz. Hiçbir şeye mecbur değildir, istemediği bir şeyi O'na cebren yaptıracak bir kuvvet yoktur.
Allahu teâlâ'nın her şeye gücü yeter. O'nun yapamayacağı bir şey yoktur. O, bir şeyi yapmak istediğinde onu düşünüp tasarlamağa veya yardımcıya veya zamana, mekâna muhtaç değildir. Onu istemesiyle o şeyin meydana gelmesi bir olur.
Allahu teâlâ'nın yaratılmışlar üzerindeki icraat ve tasarrufâtını bildiren fiilî sıfatlar, hep buna râci'dir.
Allahu teâlâ'nın söylemesidir. Kur'ân'a bak: Allah kullarına nasıl emirlerini ve nehiylerini bildiriyor, onlara nasihat ediyor; isimlerini, sıfatlarını öğreterek kendini tanıtıyor. Ni'metlerini, lûtuflarını sayarak kendini sevdiriyor. Kurtulma ve mes'ut olma yollarını gösteriyor. Onları bu yolları tutmağa teşvik, zarar ve ziyan görecekleri hallerden tahzîr ediyor.
Allah ism-i şerifi, ülûhiyyete mahsus sıfatların hepsini cami' bulunan O ekmel zâta delâlet ettiği için kendisine îsm-i Cami' denir.
Vâcib, zarurî ma'nâsınadır. Vücud, varlık demektir. Şu halde Vâcibü'l-Vücud demek, varlığı zarurî olan yâni bir an için yokluğunu farzetmek imkânsız bulunan zât demektir. Allahu teâlâ varlığı zarurî olmak sıfatiyle muttasıf bir mevcûd-i hakîkîdir. O'nun varlığı, zâtının muktezâsıdır. Yâni varlığı da zâtından başka bir şeye muhtaç değildir. Böyle bir varlığın -velev ki bir an olsun- yokluğunu farzetmek, ilmî bir ifâde ile; lâzım-i mahiyyetin, mâhiyyetten infikâkini kabul etmek demektir ki, muhaldir, çünkü bir tenakuzdur.
Mümkinü'l-vücûd demek, varlığı kendisinden değil demektir. Çünkü varlığı kendinden olsaydı, asla yok olmaması icap ederdi. Görüyoruz ki, bugün var olan yarın yok olup gidiyor. Mümkinü'l-vücûd, varlığında yaradana muhtaçtır. Mademki varlığı kendinden değildir. O halde kendi kendine kalınca yok demektir. Onun için her mümkinin varlığı, Allah'ı bildiren bir nişane olmuştur. Çünkü varlığa çıkması ve varlığının devamı, ancak Allah'ın yaratması ve irâdesiyledir.
|