12 Nisan 2013

DEVLET ADAMLARINA ÖĞÜTLER


   



18.yüzyıl devlet adamlarımızdan Defterdâr Sarı Mehmed Paşa (1655- 1717) tarafından yazılan "Nesâyıhü'l-Vüzerâ ve'l-Ümerâ" (Kitâb-ı Güldeste) isimli eser, 1935'te W. L. Wright tarafından "Ottoman Statecraft" başlığı altında İngilizce'ye tercüme edilerek Amerika'da yayımlanmıştır. Sonra H. Rağıb Uğural tarafından sadeleştirilerek 1969 yılında Kültür Bakanlığı tarafından neşredilmiştir. Çağımızda başta ekonomi ve eğitimde ortaya çıkan problemleri halletmek için, geçmiş toplumların durumlarını incelemek akıllıca bir iş olacaktır. Nitekim bu gerçeği fark eden Wright; Sarı Mehmed Paşa'nın bu eserini, eski ve modern milletlerin tarihlerinin tetkikiyle, bunların gerileme, bozulma ve yok olma sebeplerinin meydana çıkarılması amacıyla tercüme ettiğini ifade etmiştir.

Defterdar Mehmed Paşa'nın, "Nesâyıhü'l-Vüzerâ ve'l-Ümerâ" isimli eserinden bazı örnekler:

I-) Hayat programı 

Yazar, "Her biri bir hidâyet yıldızı ve insanların en iyi ve hayırlıları olan eshâb-ı güzîn..." ifâdeleri ile eserine başlar. Hz. Peygamber (sas)'in ashâbının, kendilerinden sonra gelenler için model insanlar olduğuna işaret ettikten sonra, "Her yaşlı ve genç tarafından anlaşılmıştır ki bu aldatıcı dünya kalıcı olmayıp, devamına ve yerinde durmasına itibar edilmemelidir." sözleriyle de, hayatın gâyesinin âhireti kazanmak olduğuna dikkat çekmiştir.

II-) Maddî-Manevî sorumluluk 

Mehmed Paşa, yüksek rütbeli devlet adamlarına önce büyük bir sorumluk altında olduklarını, "Hepiniz yöneticisiniz ve yönettiğiniz kimselerden sorumlusunuz." hadîs-i şerîfi ile uyarıda bulunur. "Allah emanetleri ehil olanlara vermenizi emrediyor..." (Nisa, 4/54) ilâhî emri ile kendilerine görev verilenlerin bu konuda ihtisas sahibi olmaları gerektiğini hatırlatır. Mehmed Paşa, "Allah'ın emâneti" olarak tanımladığı halka karşı, idârecilerin başlıca görevlerinin, "dar gelirliler ve Allah'ın bütün kullarının güven ve rahatını, dirlik ve düzenini koruma, halkın durumunu iyileştirerek, doğruluk ve adaleti su gibi akıtıp, haksızlıkları ortadan kaldırmaya, bozukluk ve zulümleri gidermeye çalışmak" olduğunu belirtir. İdarecilerin sahip oldukları makamları; servet toplamak ve hazinelere sahip olma vasıtası kılmayıp, memleketin gidişatında kendini gösteren düşkünlük ve bezginliğe çare bulmak için, akıl kullanma ve yapılan hizmetlerin karşılığında da, dünya ve ahiret saadetinin kendilerine yeteceğini düşünerek, sonradan gelenlerin kendilerinden "rahmetle anılacak insanlar" olarak bahsetmelerinin kâfi olacağını ifade etmiştir.

III-) Âdil bir vergi toplamak 

Geçmişlerin sözlerine ve tecrübelerine dayanarak halka ait malların sebepsiz yere hazineye aktarılmasının, devletin yok olmasına yol açacağını ifade eden Sarı Mehmed Paşa: "Kanaatkâr olup aç gözlülükten ve ceza gününü düşünüp Allah'ın kahredici gazabından çekinmek gerektir. Zira mal toplama ve saklama, sahibini dünyada huzursuz ve hesap gününde de sorulacak soruları cevaplandırmada güçsüz kılar, sahibine azap çektirir ve onu pişman eder. Ama ne fayda!..." der. Zulmün maddî-mânevî kötü sonuçlarını da hatırlatan Mehmed Paşa, giderlerin karşılanması için, fakirlerden imkânlarından fazla mal istemeyi, bir evin temelinden toprak alınıp üzerine atmaya benzetmiştir. "Zira temelden alınan toprakla, temele zayıflık gelir; yüzeyin ise, o ağır yükü çekmeye kudreti kalmadığından, evin büsbütün harap olmasına sebep olur. Vergide halkın kalkınmasını esas alıp, durumlarının denge ve düzeniyle ilgilenmek ve ülkenin şen ve esen olmasına dikkat etmek, her yönden ve hey şeyden elzemdir." diyerek vergilerin âdil bir şekilde toplanmasına dikkat çekmiştir. Vergi mükelleflerinin azalmaması için gerekli tedbirlerin alınmasına dikkat çeken Mehmed Paşa, bu konuda: "Hazine; vergi veren halkın çokluğu ile oluşur. Hazine toplamak ülkenin bayındırlığı ve iyi hal iledir. Ülkenin bayındırlığı da adalet, iyilik ve zalimlere karşı koyma siyasetiyle mümkündür. Başka türlü olmaz." nasihatlerinde bulunur. Mehmed Paşa'nın, halktan alınacak ağır vergilerin devletin gelirlerini azaltacağı şeklindeki iktisat teorisi, İbn Haldun ve onun takipçileri tarafından da ifade edilmiştir. Mehmed Paşa'nın, idarecilerin göz önünde bulundurmalarını istediği hususları şu şekilde misallendirebiliriz: -Kıyamet gününde insanların en sevimlisi âdil idarecilerdir. -Bütün âmirler adâletli olmalıdır. Zira adâlet, hazinenin artması ve halkın çoğalmasını sağlar. Hazine ise, halkın çokluğundan ve ülkenin bayındırlığından kaynak alır. Memleketin ümrânı ise adâlet iledir. -Zalimlerin zulmünden ve valilerin de önem vermemeleri yüzünden halk vatanını terk ederek başka diyarlara dağılıp perişan olacağı gibi, birçok yer halksız ve değerlendirilmekten uzak kalacağından hazine gelirlerinde önemli azalmalar olacaktır.

IV-) Merhametle davranma ve zulmü önleme 

Devlet idarecilerinin, toplumun önemli bir bölümünü oluşturan dar gelirli kısmıyla özel ilgilenmeleri gerektiğine işaret eden Mehmed Paşa, bu konuda şöyle der: "Zayıf ve miskinlerin hallerinden de gâfil olmamak gerektir. Onların halini sormayı borç bilmek gerektir. Zira halkın gönlünü kazanma, Hâkk'ın rızasını kazanma gereğidir. Kendisine vazife verilmiş kimse, kapısını kapar da, mazlumlar ve muhtaçlar ona ulaşamazsa; o kimsenin de çok ihtiyacı olduğu bir yerde rahmet kapısı kapanır ve o kimse Allah'ın rahmetinden mahrum kalır." Mehmed Paşa, eserinde; iftira ile insanları suçlayarak onları cezalandırmaya kalkan devlet memurlarına: "Aslı olmayan bir suçu yükleyip yalan yere kimseye cürüm işledi demiyeler. Zira çok vakit geçmeden bunun cezasını görmeleri mukadderdir. Nitekim bir kimse kardeşi için kuyu kazsa, o kuyuyu kendisi için kazmış olur." sözleriyle uyarıda bulunur.

V-) Rüşvet ve zararları 

Rüşvet ve yolsuzluk ile mücadele etmek için devlet yöneticilerine büyük görevler düştüğünü ifade eden yazar, görevlerin, "kayırma, rica veyahut rüşvet.." karşılığında verilmemesi gerektiğini hatırlatarak, rüşvetin, bütün kötü âdetlerin, zulümlerin başı ve kaynağı olduğunu söyler ve devamında, "İslâm topluluğu için bundan ziyâde belâ ve yıkıcı başka kötülük yoktur. Bir devlet hizmeti birisine rüşvetle verilirse, Allah göstermesin, görevi rüşvetle alan kişi, devlet tarafından çeşitli zulümler yapmaya yetkilendirilmiş sayılacağından, ahaliye zulüm yaparak halkı perişan ve mamur mülkü de harap eder. Toprak ve köyler ziraatçilerden boşalınca; memlekete ve hazineye, günden güne zayıflık çöker. Allah korusun kıtlığa, kaza ve belâya sebep olmak ihtimali dahi kaçınılmaz olur." der. Devlet memurlarının vazifelerini kötüye kullanmamaları ve savurganlıktan kaçınmaları Hazine defterdarı ve divân memuriyetlerinin durumlarını ele alan Mehmed Paşa: "Hazine, Osmanlı Devleti'nin en önemli ve gerekli işlerindendir." dedikten sonra, defterdârın; maliyede çalışan memurların, "yolsuzluk çukurunun hıyânetine düşmüş; kendi çıkarları için devlet düzeninin yıkılmasına veya tehlikeye düşmesine sebep olan kişiler" olup olmadıklarını araştırması gerektiğine dikkat çekmiştir. Defterdarın tam bağımsız olarak çalışması ve "yakınlarının mahkûmu" olmaması gerektiğini kaydeden yazar, "Mâliye hazinesi kimsenin miras kalmış mülkü değildir. Bunun için gereksiz harcamalardan kaçınıp, dünya ve ahiretin azap ve eziyetinden çekinmek herkese lâzımdır." der. Kendi özel hizmetini gördüğü sırada Hz. Ömer'in, devlete ait mumu söndürdüğünü misal verir. Eserde, mâliye defterlerinin çok sıkı kontrol edilerek gelir-gider hesabının iyi kontrol edilmesi, gümrük vergilerinin toplanmasında adâletin göz önünde bulundurulması ve gereğinden fazla memurun istihdam edilmesinden kaçınılması gibi bazı ekonomik tedbirlere dikkat çekilmiştir. O, ayrıca, padişahın fermanlarında ve Kur'an âyetleriyle yasaklanan haram iş, rüşvet, zulüm ve nizamlara aykırı uydurma şeylerle toplanmış malların hazineye girmemesi konusunda, defterdarın dikkatli davranıp, "Helâl olan yoldan hasıl olan mallarla hazinelerin geliri baştan başa dola." sözleriyle hazinenin dolu bulundurulmasını tavsiye etmiştir.

VI-) Doğruyu hatırlatan dostların önemi 

Sadık dostun önemini ve arabozucuların zararlarını anlatan yazar: "Buyruk sahiplerine gereken odur ki, özel meclislerini koğucu ve dedikoduculardan arı tutup, vakti oldukça geçmişin hikâyeleri, evliyâ menkıbeleri, büyüklerin hayat hikâyeleriyle zihinlerini dinlendirmeli ve kaçınılması gereken kötülüklerden kendilerini uzak tutmalılar." demektedir. Halk ile idareciler arasında sevginin önemi Halk ile idareciler arasında saygı ve sevginin bulunması gerektiğine de dikkat çeken Mehmed Paşa, bu konu ile ilgili, "Sultana sövmeyin, çünkü onlar yer yüzünde Allah'ın gölgesidir." hadîs-i şerîfini kaydetmiştir. Mehmed Paşa, devlet büyüklerine dua edilmesinin gerekliliği üzerinde durarak eserini bitirmiştir.

Not: Hüseyin Rağıp Uğural, bu kitabın sadeleştirilerek basılması olayını şöyle anlatır: "1946-1950'de Ardahan Kaymakamı bulunduğum sıralarda, İstanbul Amerikan Koleji eski müdürü ve Princeton Üniversitesi Türk Dili Tarihi ve Profesörü Walter Livingston Wright, Princeton Türk Kütüphanesi için yazacağı bir eserle ilgili olarak incelemelerde bulunmak üzere Ardahan'a gelmişti. Profesör, Amerika'ya döndükten sonra Defterdar Mehmed Paşa'nın Nesâyıhü'l-Vüzerâ ve'l-Ümerâ (Kitâb-ı Güldeste) adlı eserini, Osmanlıca metni ve İngilizce tercümesiyle birlikte bastırdığı kitabını bana yollamak lütfunda bulundu. O tarihte Kars milletvekili Akif Eyidoğan bu kitabı görünce aldı, okudu ve yöneticilerimiz için son derece ilgi çekici ve faydalı bulduğunu ifade ederek, eserin bugünkü dile çevrilip basılmasını hararetle tavsiye etti. Bundan dolayı beni teşvik edenlerin ve görevlendirenlerin bu eserin meydana gelmesinde payları büyüktür." 
Kaynak:Sızıntı Dergisi






Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...