•
Rabb'lerinin huzuruna çıkarılıp yaptıklarının hesabını verecekleri günün uzak olmadığı söylenerek insanlar uyarılmaktadır:
"İnsanların hesap görme zamanı yaklaştı, fakat onlar hâlâ gaflet içindedirler." (Enbiyâ: 1)
Gaflet; hatırlanması gereken şeyin insanın aklından çıkması, onu hatırlamaması demektir. Yapması gereken şeyi ihmal ederek yapmayan kimseye gafil denir.
Nefsin arzularına, şeytanın adımlarına uymuş, zevk ve safaya, oyun ve eğlenceye dalmış, gerçek hayatın bu dünya hayatı olduğunu zannetmiş, böylece ömrünü tüketiyor, gerçek hayatın ölümden sonra başlayacağını bilmiyor, ahiret tedarikinin çaresine bakmıyor.
Allah-u Teâlâ o gün için hazırlık yapılmasını emreder ve şöyle buyurur:
"Allah katından geri çevrilmesi mümkün olmayan bir gün gelmezden önce, Rabb'inizin davetine icabet edin. O gün hiçbiriniz sığınacak yer bulamaz, inkâr da edemezsiniz."(Şûrâ: 47)
O günde Allah-u Teâlâ'nın himayesinden başka sığınacak bir yer yoktur. Müstehak olanlardan hiç kimsenin azabı kaldırmaya gücü yetmeyecektir.
•
Allah-u Teâlâ kullarına öğüt vererek dünya hayatının gün gelip sona ereceğini, daha sonra ahiret hayatının başlayacağını, kendisine dönüleceğini, insanların hesaptan geçirileceklerini hatırlatmakta ve azabından sakındırmaktadır:
"Öyle bir günden korkun ki, o günde hepiniz Allah'a döndürülürsünüz. Sonra herkese kazandıkları noksansız verilir ve hiç kimse haksızlığa uğratılmaz." (Bakara: 281)
"Öyle bir günden korkun ki, o günde kimse kimseden yana bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez." (Bakara: 123)
Allah-u Teâlâ'nın azabını onlardan hiç kimse uzaklaştıramaz ve ilâhi azaba karşı kimse onları kurtaramaz. Ne zorla kurtarılabilir ne de kolaylıkla.
"O gün kimseye şefaat fayda vermez, onlar hiç kimseden yardım da göremezler." (Bakara: 123)
Aracılar yok olmuş, kişi yaptıkları ile başbaşa kalmış. Herkes kendisini kurtarmaya çalışıyor. O gün toplulukların birbirleriyle yardımlaşmaları, birbirlerini desteklemeleri de kaldırılmıştır.
Âyet-i kerime'lerde şöyle buyuruluyor:
"Kimsenin kimseye bir şey ödeyemeyeceği, kimseden bir şefaat kabul edilmeyeceği, kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği günden korkun!" (Bakara: 48)
"Hiçbir günahkâr başkasının günah yükünü yüklenemez." (Fatır: 18) (Bakınız, Necm: 41)
O gün iman ve amel-i salih sahibi olmayana hiçbir şefaat kâr etmez.
"O gün ki ne mallar fayda verir ne de oğullar.. Meğer ki Allah'a tamamen salim ve temiz bir kalp ile gelenler ola." (Şuarâ: 88-89)
Demek oluyor ki o gün insanın başına gelecek felaketlerden korunmak mümkündür, fakat geldikten sonra ahirette değil, gelmeden önce dünyadayken korunmak mümkündür.
•
Allah-u Teâlâ'nın müminlerle kâfirlerin arasında hükmünü vereceği o çok zor günde herkes kendi nefsini düşünür, kendi derdiyle uğraşır, meşgalesi başından aşar, kendisine bir zarar dokunmasın diye, tanıdığı bir kimseyi görmekten sıkıldığı kadar hiçbir şeyden sıkılmaz. Çünkü yaptığı bir haksızlık sebebiyle kendi evlât ve ıyalinin bile peşine düşeceklerinden kaçınır.
Âyet-i kerime'lerde şöyle buyuruluyor:
"Kişi o gün kardeşinden, anasından, babasından, karısından ve oğullarından kaçar.
O gün, herkesin kendine yeter derdi vardır." (Abese: 34-35-36-37)
"Kıyamet gününde yakınlarınız ve çocuklarınız size fayda vermezler.
O gün Allah onlarla aranızı ayırır.
Allah yaptıklarınızı görmektedir." (Mümtehine: 3)
"Suçlu kişi o günün azabından kurtulmak için;
Oğullarını,
Karısını,
Kardeşini,
Kendisini barındırmış olan sülâlesini,
Yeryüzünde bulunan herkesi feda etmek ve böylece kendisini kurtarmak ister.
Fakat ne mümkün!" (Mearic: 11-12-13-14-15)
Zira her şey zamanında olacaktı. Zamanı geçtikten sonra kurtuluş çaresi aramanın hiç faydası yoktur.
•
İlâhi davete icabet edenlerle etmeyenlerin, inananlarla inanmayanların, aklını kullananlarla akıllı geçinenlerin âkıbetlerini beyan etmek üzere Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurur:
"Rabb'lerinin davetine uyanlara en güzel karşılık vardır.
O'nun davetine uymayanlara gelince, eğer yeryüzünde bulunan her şey ve bir o kadarı daha onların olsa, azaptan kurtulmak için hepsini feda ederlerdi." (Ra'd: 18)
Allah'ım iyiler zümresine ilhak ettiğin kullarından eyle. Sonumuzu ve âkıbetimizi hayırlı eyle. Bizi bize bırakma, lütuf ve rızândan ayırma, kötülerden koru. İmanla çektiğin, lütfun ile aldığın kullarından eyle. Sevdiklerinle haşr-u cem eyle.