Adana Tren İstasyonu
|
Sana bu mektubu yazıyorum çünkü geldiğinde anlatacak gücüm olmayabilir.Yaşam yolculuğumun çok renkli geçtiğini söyleyebilirim. Renkli dediğimde aklına hemen kırmızı, sarı, mavi, yeşil gibi canlı renkler gelmesin.
Onlar da oldu elbette ancak siyah, gri, beyaz ve lila en büyük yeri işgal ediyorlar.Dışarıda bin bir çeşit hayat var.
Benimki de, sıradan olmayanların arasında sayılabilir. Aslında hepimiz seçimlermizin sonuçlarını yaşıyoruz, yani çoğu zaman! Seçtiklerim ve deneyimlerimden ortaya çıkan benle, halimden memnunum. Daha iyisini de yapabilirdim mutlaka, şimdiki aklım olsaydı ama bazı kadersel döngülere karşı çıkmak mümkün değil.Hızlı koşan çabuk yorulur. Ben de, neden bilmiyorum ama kısa vakitlere çok şey sığdırmışım. Bilgisayardaki “zip” dosyaları gibiyim.
Tıklayınca içimden yüzlerce klasör fırlıyor. Sonuç itibariyle yorgunum! Geldiğinde bir enkaz bulmayacaksın ancak biraz tadilat istediğim kesin.
Temelim sağlam fakat duvarlarımda çatlaklar var.
Güzel bir boya badana paklar beni. Kalbimin kapısını çıkarken kapatmayanlar yüzünden, fırtına ve yağmurda içeriye su girdi. Ne kadar dirensem de, parkelerin kabarmasına engel olamadım. O yüzden zarafetimi yitirmiş olacağım. Biraz zımpara ve cilayla çözülemeyecek gibi değil, merak etme! Gözlerimin kenarında inatçı çizgiler var. Onlar için yapılacak bir şey yok, duracaklar!
Zaten dursunlar, şu tatlı-ekşi yaşamımın tek şahidi onlar.
Ayrıca, çizgilerime baktıkça daha çok seviyorum geçmişimi, tecrübelerimi ve sevdiklerimi. Pişmanlık odamı uzun zaman önce boşalttım. Orası hep boş kalacak çünkü bütün yaşadıklarım, şimdi beni ben yapanlar. Onlar olmadan bu kadar farkında olamazdım. Hayatımdaki her olaydan dersler çıkarırım ve hepsinin bana başka bir olguyu öğretmek, beni büyütmek için geldiğini bilirim.
O yüzden pişman olacağım şeyleri yapmam, yaptıysam da boşuna vicdanımla savaşmam.İnançlarım, beni ayakta tutan temelimdir. Büyük bir deprem görmezlerse, kolay kolay yıkılmazlar. Aşka olan inancım yüksektir örneğin ama ilişkiler için aynı şeyi söyleyemem. İnsanların kalleş olabileceği, sırtımdan vurabileceği ihtimalini cebimde tutarım. İşin özü, bu mektubu sana şunun için yazıyorum; yorgunum! Üstümde yılların tozu, kiri var. Senden sihirli bir değnekle dokunup, beni baştan yaratmanı beklemiyorum. Zaten bunu istemem de, aynı yoları bir daha yürüyecek gücüm yok. Senden tek beklediğim, eline kovayla bezi alıp, şu tozu silecek kadar cesaretli olman.
Üstelik buna değeceğini göreceksin çünkü üstü kirlenmiş olsa da, bu bina zümrüt ve altınla yapıldı.
Güneşi gördüğünde parlayacaktır. Dilerim çabuk gelirsin, daha önemlisi umarım gelirsin...
|
|
|
|
|
|
|
|
|