4.7.2 Nötron Yıldızları
Nötron yıldızlarının çoğunlukla
süpernova patlamasıyla oluştuğuna inanılmaktadır. Süpernova patlamasından arta
kalan merkezdeki yıldızın geleceği onun kütlesine bağlıdır. Özek kütlesi 3 güneş
kütlesinden küçükse nötron yıldızı olur. Ölüm evresine yaklaşan bir yıldızın
özek kütlesi 1.4 güneş kütlesinden büyük ise yoz elektron basıncı kütle çekimini
dengeleyemez ve yıldız çöker; hacimce sıkışan elektronlar ve protonlar
birleşerek nötronları oluşturur (bkz Kesim 4.6). Bu nötron gazı kütle çekimini
dengeler; yıldız artık birkaç on kilimetre çapında, yoğunluğu 1014
g/cm3 kadar olan bir “nötron yıldızı”dır! Yani bir küp şeker büyüklüğündeki
nötron yıldızı maddesi, Dünyamıza getirilirse 100 milyon ton çeker! Nötron
yıldızının saldığı ışınımı karşılayacak artık yeni enerji kaynağı yoktur, yavaş
yavaş soğuyarak ölür.
4.7.2.1 Gözlenen Nötron Yıldızları:
Atarcalar
1967 de İngiltere'de iki gök
bilimci, Bell ve Hewish, 1.33730113 saniye aralıklarla radyo sinyali gönderen
bir cisim keşfettiler (Hiçbir mekanik saat bu kadar hassas zaman tutamaz. Ne
olduğu bilinmeyen nesneye "küçük yeşil adam" adı konulmuştu!). Hemen arkasından
yenileri keşfedildi ve bir de ad kondu: pulsar (atarca). Bugün bilinen sayıları
500'ü aşan atarcaların birkaç tanesi optik dalga boylarında ışınım salmaktadır.
Peryotları yani iki sinyal arasındaki zaman farkı 1 milisaniye (0.001 saniye)
ile 4 saniye arasındadır. Peryodu milisaniye mertebesinde olanlara, "milisaniye"
atarcaları denir.
Atarcaların süpernova patlamalarının kalıntıları, bir
başka deyişle çöken yıldız özeği olduklarına inanılmaktadır. Nitekim süpernova
kalıntıları içinde atarcalar bulunmuştur. 1054 yılında Çinlilerin görüp
kaydettiği süpernovanın kalıntısı, bugün Yengeç bulutsusu olarak bilinmektedir
(Şekil 4.28 ve 4.31). Bu bulutsunun içinde, her dalga boyunda 0.033 saniye ara
ile ışınım pulsları salan, bir başka deyişle saniyede 30 kere dönen bir atarca
vardır. Çok daha hızlı dönen atarcalar da bilinmektedir.
Şekil 4.31. Yengeç Bulutsusu ve
ortasındaki atarca.
Bugün, atarcaların çok yüksek
manyetik alanlı (1012 gauss), çok hızlı dönen nötron yıldızları
oldukları kabul edilmektedir. Dönme ekseni ile manyetik eksen arasında belli bir
açı vardır. Işınım, manyetik kutuplardan ve manyetik eksen doğrultusunda
yayıldığı için gözlemci, atarcayı ancak manyetik eksen kendisine doğru yöneldiği
zaman görebilir; aynı deniz fenerinde olduğu gibi. Bu yüzden atarca modeline,
deniz feneri modeli denir (Şekil 4.32). Atarca manyetik eksen doğrultusunda
enerji kaybettiği için, dönmesi zamanla yavaşlamaktadır.
Şekil 4.32: Bir nötron yıldızının
deniz feneri modeli. Hızla dönen nötron yıldızı manyetik eksen boyunca ışıma
yapar; manyetik eksen dönme eksenine eğiktir. Manyetik eksen doğrultusunda bakan
bir gözlemci bir dönemsel ışınım pulsu görür.
4.7.3 Kara Delikler
Bütün nükleer enerjisini tüketmiş
ve çökmekte olan bir yıldız özeğinde, nötron gazının basıncı kütle çekimini
dengelemeye yetmez ise ne olur? Fizik gösteriyor ki süpernova patlamasından
geriye kalan özek kütlesi eğer yaklaşık 3 M; den büyükse, onun çökmesini
durduracak fizikte bilinen hiçbir kuvvet yoktur. Hacım gittikçe küçülür,
yoğunluk artar, öyle bir yarıçapa ulaşır ki ışık dahil hiçbir madde artık bu
cismin kütle çekimini yenip onu terkedemez. Bildiğimiz Fizik yasaları bu
yarıçapın içerisinde geçersizdir. .
Kütlesi M olan bir kara deliğin
yarıçapı R=2GM/c2 dir. Burada G, evrensel çekim sabiti, c ışık
hızıdır. Buna Schwarzschild (şvarzçild) yarıçapı denir. Güneş için Schwarzschild
yarıçapı 3 km dir. Bu, yoğunluğun 1016 g/cm3 olması, yani
1 cm3 karadelik maddesinin (Yer yüzeyinde) 10 milyar ton gelmesi
demektir! Yarıçapı Schwarzschild yarıçapına eşit küre yüzeyine, olay ufku denir.
Olay ufku yakınlarında uzay-zaman ikilisi karmaşık bir yapı sergiler. Bunu
anlamak için şu düş yolculuğunu yapalım: Güneş'in yerinde 10 Güneş kütlesinde
bir karadelik olsun, bunun olay ufku yarıçapı 30 km dir. Yer'i de bir uzay
gemisi kabul edelim. Diyelim elinizde bir saat ve bir de lâzer lâmbası ile
gemiden karadeliğe doğru atladınız; amacınız, karadeliğe yaklaştıkça gemi
kaptanına sinyal göndermektir. Karadeliğe doğru düşerken uzun süre birşey olmaz.
Gökteki takım yıldızlarını tanırsınız. Karadeliğe yaklaştıkça takım
yıldızlarının yerinin değiştiğini, şeklinin bozulduğunu farkedersiniz. Kendinizi
batıyor hissedersiniz. Daha yaklaştıkça karadeliğin ayağınıza uyguladığı kütle
çekimi, başınıza uyguladığından farklı olacağından sizi ip gibi uzatacaktır.
Olay ufkuna yaklaşık 3000 km kala da sizi parçalara ayıracaktır! Eğer
parçalanmadan olay ufkunun 15 km yakınına kadar gidebilseydiniz, tam ileri
baktığınızda ensenizi görürdünüz, çünkü ensenizden çıkan fotonlar karadelik
çevresini dolanıp gözünüze ulaşırdı. Eğer aşağıya karadeliğe bakarsanız hiç bir
şey göremezsiniz, çünkü karadeliği ışık bile terkedemez.
Şekil 4.33: Çevresinden madde
toplayan bir karadelik modeli.
Olay ufkunu geçince yeni bir şey
olmaz, sınır işaretli değildir! Fakat bir milisaniye sonra hacminiz sıfıra
düşer, yok oldunuz demektir. Fakat sizin yok olduğunuzu uzay gemisi kaptanı
göremez. Ona göre, siz olay ufkuna yaklaştıkça düşmeniz gittikçe yavaşlar; olay
ufkunu geçerken gönderdiğiniz lâzer sinyalinin uzay gemisine ulaşması sonsuz
zaman alır, kırmızıya kayma da sonsuz olur.
Karadeliklerin Gözlenmesi
Bütün bunlar Einstein'in genel
görelilik kuramından çıkarılmıştır. Peki bir karadelik gerçekten varsa ve biz
onu doğrudan göremiyeceğimize göre, onun varlığını gözlemlerle nasıl anlarız?
Bunun tek yolu bir karadeliği olay ufku yakınındaki maddeyi yutarken
yakalamaktır! Buna en iyi aday da X- ışını salan çift yıldızlardır. Karadeliğin
çevresinde dolanan bir kırmızı dev olsun. Bunun uzaya attığı madde, karadeliğin
kuvvetli çekimi ile sarmal hareket yaparak karadelik etrafında bir disk
oluşturur (Şekil 4.33). Dökülen madde, çok yüksek hızlı olduğu için, disk
maddesi ile etkileşmesi sonucu ortam sıcaklığı milyonlarca derece olabilir. Kuğu
takım yıldızında X-ışını kaynağındaki (Cygnus X-1) mavi üstdev görülmeyen bir
nesne etrafında 5,6 günde bir dolanmaktadır. Karadelik olması gereken bu
görülmeyen nesnenin hesaplanan kütlesi ~10 güneş kütlesi kadardır.
Hubble uzay teleskopuyla yapılan çok duyarlı gözlemler, Samanyolu
gökadamızın ve Andromeda gibi diğer gökadaların çoğunun merkezinde milyonlarca
güneş kütlesine denk kütleli karadelik olabileceğini göstermektedir.