sordum ney’e-sana kimdir cefa eden
inlersin çığlık çığlığa tek söz etmeden
dedi ayırdılar beni şeker dudaklı dilberden
gayri ağlamadan yaşamayı
bilmem ben
der ki gece - dostuyum ben sarhoşların -meyin tiryakisiyim
cümle bağrı yanıkların caniyim ben
aşki bilmeyenlerin de beklerim
eşiğinde
ki her gece onlar için ölüm habercisiyim
kadehtir aşk
onun dudaklarından içmekle mutluyum
aşk güveydir
düğününün
davulcusuyum
ne zaman ki çalmazsam ben bu davulu
ki işler bozan aşka
yeminler olsun
anlarim ki işe yaramazın biri olmuşum
uyaninca içilen
sabah şarabıdır aşk
içinde gül bahçesi olduğum bahardır aşk
en işsiz
olmadığım günde bile işsizim ben
and içerim işe güce düşmandır aşk
kaçmadı o ay yüzlü seviyesizlerden kişiliksizlerden
ahlaksızlıklardan-bayağılıklardan-terbiyesizliklerden
vermek
cömertliktir deme bana
deme –deniz de kaçmaz iyilerden- kötülerden
şeytan bile kaçardı-ama o kaçmadı ,iyiliğimizden
sarhoş
bülbülden şarki dinlerim seni
gönlüme ezgini söyler rüzgarın uğultusu
hangi suya baksam yarin hayali
aah toprakta o tanıdık kokusu
sana yakin oldukça senden uzak
anlarım yanındayken bile senden ne
kadar ayri
sen olmak isterim oysa - ben seninle olmak değil
bu yüzden
hep dertliyim yanındayken
baştan aşağı sayrı
ben zaten sarhoşum
ezelden
sanma ki bu sarhoşluk neyin sesinden
zaten yangınlar içindeyim
bu yangınım ne sudan ne ateşten
aşkın terazisinde öyle hafifim ki öyle
iki batman daha yeğniyim bir hiçten
bu gece aşkın kederinden
sarhoşum delice
yakuttan şarabin kadehine değmedik bile
dert-
hüzün-dalıp gitmek derinlere helal bu gece
yalnızca yalnızca uyku haramdır
bize
aşkın ayı tam yuvarlak bu gece
dolunaydır sevgili bakmakta
damların kıyısından
anılar gecesi bu
secdeye kapanmalar
ibadetler
demidir
aşk ki helal şarabımız olmuş
uyumak haram bize
gidişim
de gelişim de senin köyüne
gözümü alamam senden
gönlüm hep sana -sana
akmakta
senin için tüm günahlarını işledim say yeryüzünün
dünyaya geliş
sebebim sensin zira
sesini duyunca sesim güzelleşir benim
tanrının
verdiği her şey gibi sayısız ölçüsüz olurum
beni yüz kez sattın ama yine
senin kölenim
yine sat-sen sat beni-sen sattıkça tazelenenim
sen ki
canısın cihanın
seninçin canı da cihanı da kaybettim
sen ki dünyanın
mehtabı
ki ben yerimi göğümü şaşırdım
bana şarap sunma ey yar
ağzıma
uzat kadehi
bana içir
sarhoşum ki senden öyle
ağzımı yüzümü şaşırdım
dün gece incelik gösterip o yar geldi bana
dedim ey gece sakın
sırlarımı aydınlatma
arkana-önüne iyi bak dedi gece-iyi bak
sabahı nasıl
getireyim işte bak güneş yanıbaşında
her eksikten uzak bilirim kusursuz
güzelliğini
yaratan nakşetmiş her zerresini
neyleyim bilmek için iç
evrenini
ben beni bileli beri bilirim seni
hayli zaman aşka dair bir
şeyler bilmişim
canimi-yüreğimi-gözümü yar yoluna sürmüşüm
şimdi bildim
ki ayrı olsa da bir imiş sevgililer
meğer ben şaşıymışım önceden-biri iki
görmüşüm
saki bana kızıl şarap sunarsa neyleyim
dolunayım benden
buse umarsa neyleyim
şimdi kavuşma vaktidir-bırakmak olmaz yarına
deli
miyim ki şu anda yarından söz edeyim
gece gitti ve hala sarhoşuz biz
yarin devletindeyiz-işimiz kendimiziz
hem aşık-hem gönülsüz-hem
sevgiliyiz
kalabalık da biziz-hem bülbül-hem gül bahçesiyiz
üzüm
gibi ayaklar altında çiğnenmekteyim
aşk ne yana çekerse o yana dönmekteyim
sen bana –çevremde ne dolanmaktasın?-dedin
tozun sanma ki ben kendi
çevremde dönmekteyim
gezegenler gibi dönmeyi ben benden öğrendim
dünyaya gelmeden önce de sonsuzlukta böyle dönerdim
ey bana –sabırlı ve
sessiz ol –diyenler ey
sabrı ve sükuneti alın ben size verdim
bana
söv-ne dersen de-mestim sana
o kirik dökük sözlerin ki bilsen ne hoş gelir
bana
zehir sun hadi kadeh kadeh-bil ki şerbettir bana
sana kesilmişim
ben-al teslimim-boyun eğdim-köleyim sana
dün gece kaç defa batırdık
adimizi
vardık o vefasızın eteğine el uzattık
onun tam kalbinin üstüne
koyduk kalbimizi
dün gece aynayı taşa çarptık
sevgilim dün yüzümü
tırmaladı sarhoşlukla
sanki yanağım yanağından laleler toplamakta
dedim
tırmalama yüzümü benim
yüzüm ki doğalı beri yüzünün kıblesine tapınmakta
gönlüm gamının tiryakisi olsun ey
öylesine alışsın ki keder ona hoş
gelsin
ey gönülsüz gönlüm kucakla yarin gamını hadi
sevgili kederini
kendisi yüklenmesin
göğsünde bi parça gönül olanlar
aşkına
tutulmadan yaşıyor değildir
zülfünün zincirden buklesini görenler
zincire vurulmak için gönlüyle delirir
gönlünün ayağını zincirine
vuranlar
yok oldukça yeniden varlık bulurlar
ey bana şarap iç de sarhoş
olma diyenler
içenler elbette sarhoş olur
gayri senin ilacını
neyleyim
gözlerim yollarında kör oldu kaldı
gayri neye yarar vefan
gönül aşkınla farıdı
artik ne işe yarar güzel sözlerin
kederinden
can da kül oldu-ciğer de yandı
yaratan gönlümü dünya meylinden esirgesin
gönlüm ki aşktan gayrisine eğilmesin
ecel gelip de kapıma dayandığında
aşkı bırakıp can derdine düşen gözden şikayetçiyim
denizler
kandırmaz ki beni-ırmak neye yarar
gül bahçeleri isterim bana yetmez hoş
kokular
yari yanında olana kaygı mı var tasa mı var
bir ben bir de benim
sabrım neyleriz-nereye kadar
ne alçaklık ne yükseklik olamaz sevdada
hatta ayrılık da olmaz sarhoşluk da
ne demek hafiflik-şeyhlik-müritlik
kalleşlik-düşkünlük-rintlik hatta
aşk ki padişahtır ama dikili
bayrağı yok
hak dinidir aşk ama yazılı ayeti yok
her aşık bir avcıdan ok
yemiş yaralı av
kendi kanını içer ama ortada yarası yok
hala kabukla
öğrenmeye kalkan
sen özden uzak gafiller gafili
iyi bak can içindedir
sevgili
bedenin özü duygu-duygunun özüyse can
tenden-duygudan –candan
geçersen bulunur sevgili
git ey akıl
hiç akıllı yok burada
sana
kil kadar yer yok
aşk güneşi var burada
ki her ışık mahkumdur karşısında
yok olmaya
kapın ki yurdumuz-otağımızdır
zülfün gönül bağımızdır
her köşede bir kaç mum-üç beş pervane dünya
pervanemiz olan o mum bizim
çerağımızdır
aşıklığın sırrından bi haber olanlar
güya aşkın
sırlarını açıklayıp şöhret buldular
namus diye aşklarını gizli tutanlar
bir ömür ayrılık derdiyle paralandılar
aşıkların bu çığlıkları
sevinçtendir
mum gelince susar mı hiç pervaneler
geceden de gündüzden de
aydınlık sevgili gel
gel ey can-can ışığı seni beklemektedir
şu
gördüğümüz evren-şu dönüp duran gökyüzü
tanrının kudretinde bir tek andan da
önemsiz tekmili
her zerre bir timsah kadar büyüse
o sonsuz deryada birer
balık gibi kalır her biri
daracık gönüllerde bitmeyen bu kötülük neden
aşk ki nedendir insanın belini büken
ten kafesinde gece gündüz her yere
benimle giden
onun için çırpınan bu gönlün savaşı neden
Hz Mevlana