01 Kasım 2012

SORDUM NEY'E SANA KİMDİR CEFA EDEN


sordum ney’e-sana kimdir cefa eden 
inlersin çığlık çığlığa tek söz etmeden 
dedi ayırdılar beni şeker dudaklı dilberden 
gayri ağlamadan yaşamayı bilmem ben 

der ki gece - dostuyum ben sarhoşların -meyin tiryakisiyim 
cümle bağrı yanıkların caniyim ben 
aşki bilmeyenlerin de beklerim eşiğinde 
ki her gece onlar için ölüm habercisiyim 

kadehtir aşk 
onun dudaklarından içmekle mutluyum 
aşk güveydir 
düğününün davulcusuyum 
ne zaman ki çalmazsam ben bu davulu 
ki işler bozan aşka yeminler olsun 
anlarim ki işe yaramazın biri olmuşum 

uyaninca içilen sabah şarabıdır aşk 
içinde gül bahçesi olduğum bahardır aşk 
en işsiz olmadığım günde bile işsizim ben 
and içerim işe güce düşmandır aşk 

kaçmadı o ay yüzlü seviyesizlerden kişiliksizlerden 
ahlaksızlıklardan-bayağılıklardan-terbiyesizliklerden 
vermek cömertliktir deme bana 
deme –deniz de kaçmaz iyilerden- kötülerden 
şeytan bile kaçardı-ama o kaçmadı ,iyiliğimizden 


sarhoş bülbülden şarki dinlerim seni 
gönlüme ezgini söyler rüzgarın uğultusu 
hangi suya baksam yarin hayali 
aah toprakta o tanıdık kokusu 

sana yakin oldukça senden uzak 
anlarım yanındayken bile senden ne kadar ayri 
sen olmak isterim oysa - ben seninle olmak değil 
bu yüzden hep dertliyim yanındayken 
baştan aşağı sayrı 

ben zaten sarhoşum ezelden 
sanma ki bu sarhoşluk neyin sesinden 
zaten yangınlar içindeyim 
bu yangınım ne sudan ne ateşten 
aşkın terazisinde öyle hafifim ki öyle 
iki batman daha yeğniyim bir hiçten 

bu gece aşkın kederinden sarhoşum delice 
yakuttan şarabin kadehine değmedik bile 
dert- hüzün-dalıp gitmek derinlere helal bu gece 
yalnızca yalnızca uyku haramdır bize 

aşkın ayı tam yuvarlak bu gece 
dolunaydır sevgili bakmakta damların kıyısından 
anılar gecesi bu 
secdeye kapanmalar 
ibadetler demidir 
aşk ki helal şarabımız olmuş 
uyumak haram bize 

gidişim de gelişim de senin köyüne 
gözümü alamam senden 
gönlüm hep sana -sana akmakta 
senin için tüm günahlarını işledim say yeryüzünün 
dünyaya geliş sebebim sensin zira 

sesini duyunca sesim güzelleşir benim 
tanrının verdiği her şey gibi sayısız ölçüsüz olurum 
beni yüz kez sattın ama yine senin kölenim 
yine sat-sen sat beni-sen sattıkça tazelenenim 

sen ki canısın cihanın 
seninçin canı da cihanı da kaybettim 
sen ki dünyanın mehtabı 
ki ben yerimi göğümü şaşırdım 
bana şarap sunma ey yar 
ağzıma uzat kadehi 
bana içir 
sarhoşum ki senden öyle 
ağzımı yüzümü şaşırdım 

dün gece incelik gösterip o yar geldi bana 
dedim ey gece sakın sırlarımı aydınlatma 
arkana-önüne iyi bak dedi gece-iyi bak 
sabahı nasıl getireyim işte bak güneş yanıbaşında 

her eksikten uzak bilirim kusursuz güzelliğini 
yaratan nakşetmiş her zerresini 
neyleyim bilmek için iç evrenini 
ben beni bileli beri bilirim seni 

hayli zaman aşka dair bir şeyler bilmişim 
canimi-yüreğimi-gözümü yar yoluna sürmüşüm 
şimdi bildim ki ayrı olsa da bir imiş sevgililer 
meğer ben şaşıymışım önceden-biri iki görmüşüm 

saki bana kızıl şarap sunarsa neyleyim 
dolunayım benden buse umarsa neyleyim 
şimdi kavuşma vaktidir-bırakmak olmaz yarına 
deli miyim ki şu anda yarından söz edeyim 

gece gitti ve hala sarhoşuz biz 
yarin devletindeyiz-işimiz kendimiziz 
hem aşık-hem gönülsüz-hem sevgiliyiz 
kalabalık da biziz-hem bülbül-hem gül bahçesiyiz 


üzüm gibi ayaklar altında çiğnenmekteyim 
aşk ne yana çekerse o yana dönmekteyim 
sen bana –çevremde ne dolanmaktasın?-dedin 
tozun sanma ki ben kendi çevremde dönmekteyim 

gezegenler gibi dönmeyi ben benden öğrendim 
dünyaya gelmeden önce de sonsuzlukta böyle dönerdim 
ey bana –sabırlı ve sessiz ol –diyenler ey 
sabrı ve sükuneti alın ben size verdim 

bana söv-ne dersen de-mestim sana 
o kirik dökük sözlerin ki bilsen ne hoş gelir bana 
zehir sun hadi kadeh kadeh-bil ki şerbettir bana 
sana kesilmişim ben-al teslimim-boyun eğdim-köleyim sana 

dün gece kaç defa batırdık adimizi 
vardık o vefasızın eteğine el uzattık 
onun tam kalbinin üstüne koyduk kalbimizi 
dün gece aynayı taşa çarptık 

sevgilim dün yüzümü tırmaladı sarhoşlukla 
sanki yanağım yanağından laleler toplamakta 
dedim tırmalama yüzümü benim 
yüzüm ki doğalı beri yüzünün kıblesine tapınmakta 

gönlüm gamının tiryakisi olsun ey 
öylesine alışsın ki keder ona hoş gelsin 
ey gönülsüz gönlüm kucakla yarin gamını hadi 
sevgili kederini kendisi yüklenmesin 

göğsünde bi parça gönül olanlar 
aşkına tutulmadan yaşıyor değildir 
zülfünün zincirden buklesini görenler 
zincire vurulmak için gönlüyle delirir 

gönlünün ayağını zincirine vuranlar 
yok oldukça yeniden varlık bulurlar 
ey bana şarap iç de sarhoş olma diyenler 
içenler elbette sarhoş olur 

gayri senin ilacını neyleyim 
gözlerim yollarında kör oldu kaldı 
gayri neye yarar vefan 
gönül aşkınla farıdı 
artik ne işe yarar güzel sözlerin 
kederinden can da kül oldu-ciğer de yandı 

yaratan gönlümü dünya meylinden esirgesin 
gönlüm ki aşktan gayrisine eğilmesin 
ecel gelip de kapıma dayandığında 
aşkı bırakıp can derdine düşen gözden şikayetçiyim 

denizler kandırmaz ki beni-ırmak neye yarar 
gül bahçeleri isterim bana yetmez hoş kokular 
yari yanında olana kaygı mı var tasa mı var 
bir ben bir de benim sabrım neyleriz-nereye kadar 

ne alçaklık ne yükseklik olamaz sevdada 
hatta ayrılık da olmaz sarhoşluk da 
ne demek hafiflik-şeyhlik-müritlik 
kalleşlik-düşkünlük-rintlik hatta 

aşk ki padişahtır ama dikili bayrağı yok 
hak dinidir aşk ama yazılı ayeti yok 
her aşık bir avcıdan ok yemiş yaralı av 
kendi kanını içer ama ortada yarası yok 

hala kabukla öğrenmeye kalkan 
sen özden uzak gafiller gafili 
iyi bak can içindedir sevgili 
bedenin özü duygu-duygunun özüyse can 
tenden-duygudan –candan geçersen bulunur sevgili 

git ey akıl 
hiç akıllı yok burada 
sana kil kadar yer yok 
aşk güneşi var burada 
ki her ışık mahkumdur karşısında yok olmaya 

kapın ki yurdumuz-otağımızdır 
zülfün gönül bağımızdır 
her köşede bir kaç mum-üç beş pervane dünya 
pervanemiz olan o mum bizim çerağımızdır 

aşıklığın sırrından bi haber olanlar 
güya aşkın sırlarını açıklayıp şöhret buldular 
namus diye aşklarını gizli tutanlar 
bir ömür ayrılık derdiyle paralandılar 

aşıkların bu çığlıkları sevinçtendir 
mum gelince susar mı hiç pervaneler 
geceden de gündüzden de aydınlık sevgili gel 
gel ey can-can ışığı seni beklemektedir 

şu gördüğümüz evren-şu dönüp duran gökyüzü 
tanrının kudretinde bir tek andan da önemsiz tekmili 
her zerre bir timsah kadar büyüse 
o sonsuz deryada birer balık gibi kalır her biri 

daracık gönüllerde bitmeyen bu kötülük neden 
aşk ki nedendir insanın belini büken 
ten kafesinde gece gündüz her yere benimle giden 
onun için çırpınan bu gönlün savaşı neden 
Hz Mevlana

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...