RIDDE SAVAŞLARI
Rasûlüllah (s.a.s)'in vefatindan sonra dinden dönüp Islâm devletine savas
açanlarin isyanlarinin bastirilmasi için yapilan askerî harekâtlar.
Rasûlüllah (s.a.s)'in vefat haberini duyan Yemen ve Necid bölgelerindeki bazi
kabileler özellikle zekât ödemeyi reddederek isyan ettiler. Ayrica Rasûlüllah
(s.a.s)'in vefati ile ortaya çikan karisik ortamdan istifade etmek Isteyen bazi
kimseler de peygamberliklerini itan etmisler ve kendilerine inandirdiklari
kalabaliklari peslerine takarak Islâm hükümranligini tehdit etmeye
baslamislardi. Rasûlüllah (s.a.s)'in sagliginda onun hakimiyetine boyun egmek
zorunda kalarak müslüman olan, ancak imanin kalplerine nüfuz edip yerlesmedigi
bu bedevî topluluklar, onun vefatiyla cesaretlenmis ve kalplerinde
gizlediklerini açiga çikarmislardi. Aslinda onlarin bu durumu bilinmiyor
degildi. Zira Allah Teâlâ onlar için bir âyet-i kerimede söyle buyurmaktadir:
"Ey Muhammed! Bedevi ler "Iman ettik" derler. Sen onlara söyle de: "Hayir! Iman
etmediniz. Siz ancak, müslüman olduk deyin. Çünkü iman henüz kalbinize
girmemistir" (el-Hucurât, 49/ 14).
Irtidat hareketlerinin baslamasiyla baskent Medine her taraftan düsmanlarla
kusat Ilmis bir duruma geldi. Öte taraftan Yahudi ve Hristiyanlar, ortaya
çikacak firsatlari degerlendirmek için müslümanlarin durumunu izlemeye
basladilar. Tarihçiler müslümanlarin o zaman içinde bulunduklari dehset verici
durumu; "Müslümanlar, peygamberlerini kaybetmeleri ve azliklari ve düsmanlarinin
çoklugu yüzünden sanki siddetli soguk, yagmurlu karanlik bir gecede sahrada
kaybolmus koyun sürüsüsün durumunu andiriyordu" (Taberî, Tarih, Beyrut ty, III,
225; Ibnül-Esir, Tarih, Beyrut 1979, II, 333) seklinde ifade etmektedirler.
Medine'nin bu sekilde ciddi olarak tehdit altinda bulunmasini ileri süren bazi
kimseler, Rasûlüllah (s.a.s)'in vefatindan az önce yola çikan Usame'nin ordusunu
bu seferden alikoymasi için Ebu Bekir (r.a)'a müracaat ettiler. Islâm devletinin
basina henüz geçmis olan Hz. Ebu Bekir son derece net ve kararli bir ifade ile
bu tavsiyeyi yapanlara; Bilsem ki kurtlar burada beni parçalayacak; Usame'nin
ordusu için Rasulullah (s.a.s)'nin emretmis oldugu seyi uygulayacagim" (Taberi,
a.g.e., III, 225, 228; Ibnül-Esir, a.g.e., ayni ver) dedi ve bu orduya yoluna
devam etmesi için emir verdi.
Ilk dinden dönme hareketi Peygamber (s.a.s)'in sagliginda Yemen'de ortaya
çikmisti. Kendisinin peygamber oldugunu iddia eden Esved el-Ansî, topladigi
kuvvetlerle önce Necran bölgesini, pesinden de San'ayi, Vali Sehr ile yirmi bes
gün savasarak ele geçirdi. Hz. Peygamber'in Amil ve muallimi olarak bölgeye
gönderdigi Mu'az b. Cebel, Ma'rib'de bulunan Ebu Musa el-Esari'ye iltihak etmis
daha sonra Ikisi birlikte Hadramevt'e gitmislerdi (Taberi, III, 229-230).
Ibnül-Esir'in ifadesiyle, "Esved'in çikarmis oldugu fitne bir alev gibi,
Hadramevt'ten Taif, Bahreyn ve Ahsa'dan Aden'e kadar her yeri kaplamisti"
(Ibnül-Esir, II, 338). Hadramevt'te toplanan müslümanlar endiseli bir sekilde
beklerken, durumu haber alan Rasûlüllah (s.a.s)'in, Yemen bölgesinde bulunan
müslümanlarin tamamina yönelik, Esved'e karsi savasIlmasi emri bölgeye ulasti.
Veber b. Yuhannis vasitasiyla gönderilen mektubta; dinin korunmasi, mürtedlere
karsi savasIlmasi, Esved el-Ansî'nin açikça savasilarak veya gizli bir tertiple
ortadan kaldirIlmasi ve bu emrin Islâm'da sebat eden bölgedeki bütün
müslümanlara ulastirIlmasi gibi talimatlar yer almaktaydi (Taberi, III, 231;
Ibnül-Esîr, II, 338).
Rasûlüllah (s.a.s)'in emri San'a'daki müslümanlara ulastigi zaman, planlanan
bir suikast ile Esved el-Ansî, Firûz adindaki biri tarafindan öldürülmüs ve
Kenan bölgesi tekrar Islâm'in hâkimiyetine girmisti. Onun öldürüldügü haberi
Medine'ye Rasûlüllah (s.a.s)'in vefat ettigi günün sabahinda ulasmisti (genis
bilgi için bk. Taberî, III, 227 vd.).
Peygamber (s.a.s)'in ölüm haberi üzerine, Müseyleme ve Tuleyha, peygamberlik
iddiasiyla ortaya çiktilar, Tay ve Esed kabileleri Tuleyha'ya tabi olarak dinden
döndüler. Gatafan ise, Uyeyne b. Hisn'in baskanligi altinda isyan etti. Uyeyne:
"Esed ve Gatafandan bir peygamber, bize Kureysten olan bir peygamberden daha
sevimlidir. Muhammed öldü. Tuleyha ise hayattadir" diyerek, Tuleyha'ya tabi oldu
(Ibnül-Esîr, II, 342). Havazinliler ise zekâtlarini ödemeyeceklerini
bildirdiler. Her taraftan irtidat haberleri Medine'ye ulastigi zaman Ebu Bekir
(r.a), elçiler göndermek suretiyle Islâm'a dönmelerini saglamaya çalisti ve
Usame'nin ordusunun dönüsünü bekledi. Ancak, Abslar'la, Zubyanlar'in Medine'ye
saldirmalari üzerine bu tehlikeyi yok etmek için faaliyete geçmek zorunda kaldi.
Bu arada diger bir takim kabilelerin elçileri Medine'ye gelerek, namazi
kilacaklarini, ancak zekât'i ödemeyeceklerini bildirdiler. Ve bu durumun kabul
edIlmesini Istediler.
Ebu Bekir (r.a) elçilere; "Zekat olarak vereceginiz hayvanlarin,
baglanacaklari ipleri vermediginiz taktirde bile sizinle savasacagim" seklinde
sert bir cevap verdi (Taberi, III, 244). Hz. Ebu Bekir (r.a) tarafindan
Istekleri reddedilen bu elçi heyeti dönüslerinde, Medine'de bulunan
müslümanlarin azligini kabilelerine bildirerek Medine'ye yürümek için onlari
heveslendirdiler. Ebu Bekir (r.a) sayilarinin azligini ögrenen mürtedlerin
Medine'ye saldirabileceklerini anladigi için bir takim tedbirler aldi. Yakinda
olan düsman birliklerinin sehre girisini önlemek için Ali (r.a), Talha (r.a),
Zübeyr (r.a) ve Ibn Mes'ud (r.a)'i sehre giren yollara yerlestirdi ve herkesin
mescidde toplanmasini Istedi. Nitekim o, düsüncesinde yanIlmamis ve üç gün sonra
mürtedler gece vakti harekete geçmislerdi. Ancak yollari bekleyen birlikler
onlarla savasarak sehre girmelerini engellediler ve durumu Hz. Ebu Bekir'e
bildirdiler. Ebu Bekir (r.a) mesciddekilerle birlikte hemen harekete geçerek
onlari geri püskürttü ve Zahusa'ya kadar onlari takip etti. Burada mürted
askerlerin uyguladiklari bir yöntemle müslümanlarin develeri ürkmüs ve geri
dönmüslerdi. Mürtedler, müslümanlarin korkarak geri döndükleri zannina
kapildilar ve Zül-Kassa'da toplananlara haber göndererek kendilerine
katIlmalarini bildirdiler. Öte taraftan Ebu Bekir (r.a), geceyi savas hazirligi
ile geçirdi ve sabaha yakin, sag kanatta Numan b. Mukarrin, sol kanatta Abdullah
b. Mukarrin, ortada Suveyd b. Mukarrin seklinde bir tabya düzeni ile yola çikti.
Merkezinde Ebu Bekir (r.a)'in bulundugu ordu yaya olarak (sadece araci birlikte
süvariler vardi) hizli bir yürüyüs yapti ve fecirde düsmanin bulundugu yere
geldi. Onlar hiçbir seyden habersiz olarak dururken, müslümanlarin ani saldirisi
karsisinda çok sayida ölü birakarak kaçmak zorunda kaldilar. Hz. Ebu Bekir,
kaçanlari Zül-Kassa'ya kadar takip etti. Numan b. Mukarrin'i bir miktar askerle
orada birakarak Medine'ye döndü. Irtidat eden Absogullari ile Zubyanogullari,
aldiklari bu yenilginin acisiyla kabileleri içerisindeki müslümanlari öldürmeye
ve çevrede bulunan diger müslümanlara saldirmaya basladilar. Bu haber Ebu Bekir
(r.a)'a ulastigi zaman o, müthis bir sekilde hiddetlendi ve müslümanlari çesitli
sekillerde öldüren mürted kâfirlerin, öldürdükleri müslümanlara karsilik olarak
korkunç bir sekilde öldürüleceklerine dair yemin etti (Taberî, III, 246;
Ibnül-Esîr, II, 345). Bu olaydan sonra, müslümanlarin moralleri düzeldi ve
kabileler içerisinde irtidat eden kimselerin bir bölümü tekrar Islâma dönmeye ve
yeniden zekat mallarini Medine'ye göndermeye basladilar. Ibnül-Esir'in kaydina
göre de kirk gün sonra Usame b. Zeyd seferden dönerek Medine'ye geldi. Hz. Ebu
Bekir onlari sefer yorgunlugunu üzerlerinden atmalari için Medine'de birakti ve
tertip ettigi kuvvetlerin basina geçerek, Necd yönünde bulunan Zül-Kassa'ya
dogru hareket etti. Bu nazik ortamda Hz. Ebu Bekir (r.a)'in bizzat savasa
çikmasini dogru bulmayan bazi kimseler ona müracaat ederek Medine'de kalmasini
Istediler. Bu kimseler, eger Halife Ebu Bekir (r.a)'a bir sey olursa, içinde
bulunulan kritik durumun müslümanlar için bir felakete dönüsmesinden endise
ediyorlardi. Ebu Bekir (r.a); müslümanlari bizzat koruyacagini söyleyerek bu
teklifi reddetti (Taberî, III, 247).
Yolda kendisine katilan komutanlarindan Mukarrinoglu Numan, Abdullah ve
Suveyd kardeslerle birlikte Rebezelilerin toplandigi Ebrak denilen yere kadar
ilerledi ve burada yapilan savasta maglup olan ve komutanlarini kaybeden Abslar
ve Benu Bekr'ler dagilarak suratli bir sekilde bölgeden uzaklastilar. Günlerce
Ebrak'da kalan Ebu Bekir (r.a), Benu Zübyan'lari maglup etti ve topraklarini
ganimet olarak degerlendirerek bu arazileri Benu Zübyan'lar için yasak bölge
ilan etti. Onun bu galibiyeti üzerine mürtedlerin çogunlugu tekrar Islâm'a
döndü. Ebu Bekir (r.a), itaat altina aldigi bu kimselere karsi Rasûlüllah
(s.a.s)'in sünnetine uyarak oldukça yumusak davranmistir. Öte taraftan, dagilan
Abs ve Zübyan kuvvetleri peygamberlik iddiasinda bulunan Tuleyha'nin yanina
gittiler. Tuleyha, Sumeyra'dan hareket ederek Buzaha'ya yöneldi ve burada
karargâh kurdu. Medine'ye dönen Ebu Bekir (r.a) savas hazirliklarina giristi ve
orduyu on bir kisma ayirarak her birine bir bayrak verip görev sahalarini
belirledi. Buna göre, Halid b. Velid, Buzaha'da bulunan yalanci peygamber
Tuleyha ile savasacak, pesinden Butah'da bulunan Malik b. Nuveyre üzerine
yürüyecek, Ikrime b. Ebi Cehl Müseyleme ile mücadele edecek, Muhâcir b. Ebî
Ümeyye, Esved el-Ansî'nin baglilarina karsi harekete geçecek, pesinden de Kays
b. Maksuh ve onu destekleyen diger Yemenliler'e karsi, Ebnalar'a yardim edecek
ve sonra Kindelileri te'dip için Hadramut'a yönelecek. Halid b. Said, Suriye
taraflarina; Amr b. el-As, Kuzâ'aya karsi yürüyecek; Huzeyfe b. Mihsan, Deba
halkiyla savasacak; Arfece b. Herseme, Mehre kabilesiyle; Tureyfe b. Haciz, Benî
Süleym'i ve onlarla birlikte hareket eden Havazinliler'i itaat altina alacak;
Süveyd b. Mukarrin, Yemen'in Tihame bölgesine; Alâ b. el-Hadramî, Bahreyn'e
gidecekti. Halife, Surahbil b. Hasane'yi de, Ikrime b. Ebî Cehl'in arkasindan
göndererek, Ikrime'nin Yemen'den ayrilip Kuzâ'alilar üzerine yöneldigi zaman ona
iltihak etmekle görevlendirdi (Taberî, III, 248-249).
Ebu Bekir (r.a), orduyu Zül-Kassa'da taksim etti ve görevlendirdigi
komutanlar birliklerini alarak görev bölgelerine dogru harekete geçtiler. Hz.
Ebu Bekir irtidat eden kabilelere elçilerle, ordularin önünden mektuplar
göndererek onlari Islâm'a dönmeye davet ediyor ve tavirlarinin doguracagi
sonuçlar hakkinda onlari uyariyordu (Bu belgenin tam metni için bk. Taberi,
Tarih, III, 249-251). Öte tarafta, mürtedlere karsi gönderdigi komutanlara da,
düsmanla karsilasildigi zaman nasil hareket etmeleri gerektigi konusunda
talimatlar verdi. Bu talimatlar; Allah'dan korkmalari, Allah'in emri disina
çikanlarla savasmada gayretli olmalari; savastan önce düsmanin Islâm'a davet
edIlmesi; karsi tarafa fayda ve zararlarina olan herseyin açikça izah edIlmesi;
emirlere uyanlarin açikladiklari sözlerinin kabul edilerek iyi muamelede
bulunulmasi; ganimetin ser'i kurallara göre taksimi ve müslümanlara her hal ve
durumda iyi davranIlmasi gibi maddeleri içeriyordu.
Halid b. Velid'in Tuleyha meselesini Çözümlemesi
Tuleyha, Beni Esed b. Huzeyme'ye mensup olup, Rasûlüllah (s.a.s)'in son
zamanlarinda peygamberlik iddiasinda bulunmustu. O, bagli bulundugu
Esedogullarina kendisine Cebrail'in geldigini söyleyerek bazi tuhaf seyler
uyduruyor ve onlardan kendisine tabi olmalarini istiyordu. Kendisine tabi
olanlara namaz kilarken secde etmeyi yasakliyor ve Allah'in buna ihtiyaci
olmadigini ve, O'nu ayakta zikretmelerini emrediyordu. Ibnül-Esir; "Kabilecilik
taassubundan dolayi çok sayida Arap ona tabi oldu" demektedir (Ibnül-Esir,
a.g.e., II, 344). Bu yüzden ona bagli olanlarin çogu Esed, Gatafan ve Tay
kabilelerine mensuptular. Fezare ve Gatafanlilar Taybe'nin güneyinde
toplanmis,
Tay kabilesi ise kendi topraklarinin sinirda beklemekte idiler. Tuleyha'nin
mensup bulundugu Esed ogullari ise Sumeyra'da toplanmisti. Abs, Sa'lebe ve
Mürreliler ise Rebeze dolaylarinda, Ebrek'de beklemekteydiler. Onlarin bir kismi
burada kalmis, diger bir kismi da Zül-Kassa'ya giderek Medine'yi tehdit
etmislerdi. Bizzat halifenin basinda bulundugu kuvvetler tarafindan, önce
Zül-Kassa'da sonra da Abrek'de yenilgiye ugrayan grup Sumeyra'dan ayrilip,
Gatafan ve diger kabilelerle birleserek Tay kabilesi arasinda bir su kenari olan
Buzaha'da karargah kuran Tuleyha'ya iltihak etti. Bu olay üzerine Tuleyha Tay
kabilesinin Cedile ve Gavs boylarina adam göndererek kendisine iltihak
etmelerini emretti. Onlarin bir bölümü acele olarak onun yanina hareket ettiler;
arkada kalanlara da gelmelerini söylediler.
Ebu Bekir (r.a), Halid b. Velid'e Ilk önce Eknaf'da bulunan Taylilarin
üzerine yürümesi, pesinden Buzaha'da toplananlarla savasmasi, sonra da Butah'a
yönelmesi talimatini verdi. Halid'den önce, Adiy b. Hatem et-Taî Medine'den
kabilesinin yanina giderek onlari üzerlerine gelen orduyla korkuttu ve Halife'ye
itaate çagirdi. Onlar, bu çagriya uyarak, Adiy'den kendileri için Halid'den eman
almasini ve kendilerine mühlet vermesini Istediler. Onlar, Buzaha'da bulunan
kabilenin diger mensuplarini, Tuleyha'nin öldürmesinden korkuyorlardi. Adiy,
durumu Halid'e bildirdi. O da onlara zaman tanidi. Taylilar, Tuleyha'nin yaninda
bulunan akrabalarina haber gönderdiler. Onlar da oradan ayrilarak Halid'le
birlestiler. Daha sonra Adiy'in tesebbüsü ile Cedileliler de Islâm'a dönüp
Halid'e iltihak ettiler. Tay ve Cedilelilerden bin besyüz kisinin iltihakiyla
daha da güslenen Halid, Buzaha'ya Tuleyha'nin üzerine yürüdü. Benu Amirliler
etraftan, hangi tarafin galip gelecegini gözetlemekte idiler. Halid b. Velid
Tuleyha ile savasa tutustu. Tuleyha'nin yaninda Uyeyne b. Hisn komutasinda yedi
yüz kisilik Fezareli asker bulunmaktaydi. Savasin siddetlendigi bir sirada
Uyeyne bir kaç defa Tuleyha'nin yanina gidip kendisine Cebrail'in savasin sonucu
hakkinda haber verip vermedigini sordu. Tuleyha sonunda ona; "Evet geldi ve
bana; "bir gün düsmanlarinla karsilasacaksin. Baslangiçta aleyhinde de olsa
sonunda savasi kazanacaksin. Degirmen gibi Insan ögüten kanli bir savas... Ve
Iste unutamayacagin bir söz" diye haber getirdi" dedi. Uyeyne ona;
"unutamayacagin bir sözmüs..." dedi ve askerlerine; "Ey Fezareliler! Bu adam bir
yalancidir. Savasi birakip geri dönün" emrini verdiginde adamlari ona uydu.
Savasi kaybeden Tuleyha, atina binerek Suriye'ye kaçti. Sonra da Kelb
kabilesinin yanina gitti. Esed ogullari ve Gatafanlilarin tekrar Islâm'a
döndügünü duydugu zaman o da iman etti. Hz. Ebu Bekir (r.a) vefat edinceye
kadar, Kelblilerin arasinda yasamaya devam eden Tuleyha ancak onun vefatindan
sonra Medine'ye gitmis ve Ömer (r.a)'a bey'at etmisti. Tuleyha Hz. Ömer
döneminde vukubulan Kadisiye ve daha sonraki savaslarda akil almaz
kahramanliklar göstermis ve bu sefer gerçekten iman ettigi Islâm için hayatini
sürekli tehlikelere atarak hizmet etmekten geri kalmamistir.
Benü Âmir, Havazin ve Suleymlilerin Irtidadi
Benü Âmirler, Tuleyha'nin komutasinda savasan Esed ve Gatafanlilarin durumunu
gözetliyorlar ve tereddüt içinde bulunuyorlardi. Tuleyha maglup oldugu zaman,
Kurre b. Hubeyre, Ka'b ogullarinin; Alkame b. Ulase ise, Kilabogullarinin basina
geçerek kendilerine katilan diger kimselerle Ka'bogullari arazisine gelerek kamp
kurmustu. Alkame, Rasûlüllah (s.a.s) zamaninda müslüman olmus, pesinden irtidat
ederek Suriye'ye kaçmisti. Onlarin irtidat haberi ve hazirliklari Ebu Bekir
(r.a)'a ulastigi zaman Ka'ka b. Amr'i bir birlikle üzerlerine gönderdi. Ka'ka',
Alkame'nin bulundugu yere geldigi zaman, o kaçmayi tercih etti ve pesinden takip
edenlerden kurtulmayi basardi. Ka'ka' ise, onun esini, çocuklarini ve orada
bulunan diger kimseleri yakalayarak Medine'ye döndü. Onlar, Alkame'ye yardim
etmediklerini, dolayisiyla irtidatla suçlanamayacaklarini ileri sürdüler. Ebu
Bekir onlari serbest birakti. Alkame de Medine'ye gelerek Islâm'a girdigini
açikladi (Taberî, III, 261-262).
Benü Âmirler ise Tuleyha'nin Buzaha bozgununu gördükleri vakit, birbirlerine;
"Döndügümüz dine girelim. Allah'a ve Rasûlüne iman edelim" dediler. Onlar Halid
b. Velid'e giderek ona zekat vermek de dahil Islâm'in her rüknüne uyacaklarina
dair bey'at ettiler. Ancak Halid, Esed, Gatafan, Tay, Suleym ve Âmirlerden,
irtidat durumunda iken müslümanlari yakarak öldüren, onlara müsle yapan ve
Islâm'a düsmanlikta bulunan kimselerin teslim edIlmesinden önce bu kabilelere
eman vermedi. Onlar Halid'in bu Istedigini yerine getirip bu suçlari isleyenleri
ona teslim ettiler. O da müslümanlara karsi isledikleri cinayetlerin
benzerlerini onlara tatbik ederek cezalandirdi (Ibnül-Esîr, II, 350).
Kaynak: Samil Islam ansiklopedisi