21.05.2005 - 03:46 .
Evanjelizm kelimesinin kökü Grekçe “asıl gerçek” manasına gelen Evangelion’dan gelmektedir. Günümüzde kullanılan anlamı ise “Kutsal Kitap’a (İncil değil, Tevrat’a) yönelmek”tir. Tarihte dini olarak kullanımı ilk olarak Martin Luther’in kurduğu Protestan kilisesinin adında görülür.
EVANJELİZM´İN TARİHİ KÖKENLERİ
Hıristiyanlık tarihine bakıldığında daha ilk asırlarda bazı anlaşmazlıkların, tartışmaların, aforozların ve bütün bunların sonucunda da bazı bölünmelerin olduğu görülecektir. En büyük bölünme 1054 yılındaki Batı (Katolik) Kilisesi ve Doğu (Ortodoks) Kilisesi arasında olmuştur. Katolikler ve Ortodokslar arasında gerçekleşen bu bölünme ilerleyen yüzyıllarda herhangi bir mezhep kavgasına dönüşmemiş; her iki mezhebin müntesipleri kendi anlayışları doğrultusunda yaşamaya devam etmişlerdir. Ancak 31 Ekim 1517´de Martin Luther’in, Katolik Kilisesi´nin birçok uygulamasını protesto eden, bir nevi Protestanlığın manifestosunu oluşturan 95 maddelik tezini Wittenberg Şatosu Kilisesi´nin kapısına asmasıyla yeni bir mezhep doğmuş ve farklılıklar şiddetli çatışmalara sebep olmuştur.
A. MARTİN LUTHER VE PROTESTANLIK
Lutherci Protestanlık, Katolik Kilisesi’nin Hıristiyanlığa dair uyguladığı (rahiplere evlilik yasağı, kilise otoritesini eleştirmek yasağı, vb.) birçok akıl dışı uygulama ve inanca karşı çıkıyordu. Bunları dönüştürmek için dinde reform öneriyordu.
Görünürde akıl ve vicdandan yana bir tutum takınan Lutherciliğin asıl etkisi dinin tamamıyla dünyevileştirilmesiydi. Salt uhrevi olan Katolik düşünceye tepki olarak katıksız dünyevi bir Luthercilik.. Bu her iki akım teorik ve pratik düzlemde birbirine zıt özellikler taşıyorlardı.
Bu farklılıklar ise “Ekonomi”, “Eski Ahit” ve “Yahudiler” olmak üzere üç temel konuda görünür:
Ekonomi: Katolik akım faizi haram sayıyor ve men ediyordu. Protestan anlayış faizi caiz görüyor ve teşvik ediyordu. Katolikler ticaret ilişkilerini belirli bir ahlak kuralı çerçevesinde yaparken, Protestanlar ahlak ve dini kurallardan soyutlanmış, salt daha fazla kârı öngören bir anlayışı benimsiyorlardı. Bu anlayış, sanayi devrimi ile doruğa çıkan vahşi kapitalizmin de çıkış noktası olmuştur.
Başta Max Weber (Protestan Ahlakı ve Kapitalizm Ruhu adlı kitabında) olmak üzere birçok sosyal bilimci Protestanlığın, kapitalizmin doğması ve gelişmesine zemin hazırladığını dile getirirler.
Encyclopedia Britannica´da kapitalizmin doğuşunda ve faizin yaygınlaşmasında Protestanlığın etkisi şöyle anlatılıyor:
"Ortaçağ´daki Katolik Kilisesi, kapitalist ideolojiye ve bu ideolojinin gelişmesine engel teşkil ediyordu. Tefecilik sadece Hıristiyan olmayanlara mahsustu. Kilise ve o dönemin otoritelerine göre faiz kanunlara aykırıydı. XVI. ve XVII. yüzyıllarda Protestan reform hareketi Kuzey Avrupa´ya kapitalizmin yayılmasıyla sonuçlandı. Bu özellikle Hollanda ve İngiltere´de gerçekleşti. Bu yeni din ve ekonomik gelişme arasındaki kronolojik ve coğrafi bağlantı, Protestanlığın modern kapitalizmin yayılmasına neden olduğunu gösterir. Doktrinlerdeki değişikliklerle kapitalistlerin yaptıkları yanlış olmaktan çıkarılmış ve hatta bunların yaşam biçimlerine bir onay verilmiş oldu. Ticaret ve endüstri genişledikçe Protestanlar daha zengin olmak için malın biriktirilmesini kural olarak getirdiler." (1)
Faizin Hıristiyanlık tarafından yasaklanmadığını söyleyerek Yahudi kapitalistlere büyük bir hizmette bulunan diğer bir reform hareketi öncüsü Fransız Calvin´di.
"De Usuris" (Faiz) adlı kitabında Calvin, İncil´in Luka bölümünde 6/35´teki cümle üzerinde şu yorumda bulundu: “Faizi kötüleyen hiçbir yazılı dini kanıt bulunmamaktadır.” (2)
Eski Ahit: Katolikler ibadet ve yaşantılarında Hz. İsa ve İncil’i referans alıyorlardı. Protestanlık ise Eski Ahit’i kabul ediyordu. Bu da Hıristiyanlığın Yahudileşmesine zemin hazırladı.
Yahudiler: Katolikler Hz. İsa’nın katili olarak gördükleri Yahudileri lanetlenmiş bir halk olarak görürken Protestanlar onları (Eski Ahit’ten hareketle) Allah tarafından seçilmiş halk olarak görüyorlardı.
Luther bu düşünceyi şu çarpıcı sözler ile dile getirir: “Yahudiler, dünyadaki en üstün kanı taşımaktadırlar. Kutsal Ruh, onların eliyle Kutsal Kitabı dünyaya yaymıştır. Onlar, Tanrı’nın çocuklarıdır, bizse yabancılarız. Aslında, Kenanlı kadının hikâyesinde anlatıldığı gibi, bizler sahiplerinin masasında düşen ekmek kırıntıları ile yetinen köpekler gibi olmalıyız.”
Martin Luther, reform hareketleri başlamadan önce Yahudilikle, Tevrat ve İbranice´yle ilgileniyordu. Bu ilgisini ilk olarak "Jesus Christ Was Born A Jew" (İsa Mesih bir Yahudi Olarak Doğdu) adlı kitabında gösterdi. Luther´in Yahudilerle ilgili olarak söyledikleri onun bu ilgisini açıkça gösteriyor:
"Yahudiler bizim Tanrımızın akrabaları, kuzenleri ve kardeşleridir. Katoliklere sesleniyorum; bana kâfir demekten yorulduklarında Yahudi desinler." (3)
Protestanlık Yahudilere tarihi boyunca beklediği fırsatların oluşmasına zemin hazırladığı için "Luther´in Roma Katolikliğine getirdiği yıkıcı darbe ilk olarak Yahudiler tarafından benimsendi." (4)
Yahudiler de Martin Luther´in Yahudi hedeflerine hizmet eden bir "Gizli-Yahudi" olduğunu belirtmekte hiçbir sakınca görmüyorlardı.
"Kabalist (5) Abraham B. Eliezer ha-Levi, Luther´in Hıristiyanları yavaş yavaş eğitmeye çalışan bir ´Gizli Yahudi´ olduğunu söyledi." (6)
Kilisenin etkisini zayıflatarak hareket kabiliyetlerini artırmak isteyen Yahudiler, Protestanlığı bu hedeflerinde kullandılar. Öyle ki Protestanlık uygulama yönünden Hıristiyanlıktan çok, Yahudiliğe yakın bir din haline geldi.
Bu aykırı düşünceler Hıristiyan Birliği olarak bilinen kıta Avrupası’nda “30 Yıl Savaşları”na (7) sebep olacak ve Hıristiyanlığın bölünerek “Hıristiyan Siyonizmi” akımının Hıristiyan teolojisine girmesi ile sonuçlanacaktı. Böylece Yahudilerin varoluşlarından bu yana dile getirdikleri ‘seçilmiş halk’ idealleri hiçbir çaba sarfetmeden Hıristiyanlar tarafından kabul edilecekti. Hatta kimi zaman bu ‘Hıristiyan Yahudiler’ Siyonistlerden daha da kralcı kesilebiliyorlardı.
Protestan Hıristiyanlar, Siyonistlerin “arz-ı mev’ud” düşüncesini benimsiyor ve Yahudilerin Filistin’e göçleri için destek veriyorlardı. Siyonistler ise Protestanlığın bu yeni yorumunu arkalarına alarak Hıristiyanlık üzerinde stratejik bir üstünlük sağladılar.
DİPNOTLAR...
1- Encyclopedia Britannica, cilt 4, sf. 840
2- Encyclopedia Judaica, cilt 5, sf.66
3- Leon Poliakov ,The History Of Anti-Semitism: Suicidal Europe, 1870-1933, Vol. 4, s. 221, September 2003, University of Pennsylvania Pres, USA
4- Encyclopedia Judaica, cilt 11, s.584, Coronet Books Inc, Reprint Edition, December 1, 1994
5- Kabala, İbranice´de "Gelenek" anlamına gelir. Yahudi ruhbanlarının, asırlardır birbirlerine aktardıkları ve Kutsal Kitap´ın "gizli anlamları" ile ilgilenen bir tür okültizm ve mistisizm yöntemidir. Kabalacıların amacı "Mesih´i dünyaya döndürmek"ti. Bunun için çeşitli "gizli bilim"lerden yararlanılmalıydı. Kabala, bu gizli bilimlerin yöntemini açıklayan ama yalnızca "anlayanlara" açıklayan bir Gelenek´ti.
6- Encyclopedia Judaica, cilt 14, sf. 21
7- Mack P. Holt “Fransa’da Din Savaşları, 1562-1629” adlı eserinde 30 Yıl Savaşları hakkında korkunç rakamlar vermektedir. Katolik ve Protestanlar arasında çıkan savaşlar sonucunda; “Katolik ve Protestanlardan 765 bin 200 kişi öldü. 12 bin 300 kadın ve kızın ırzına tecavüz edildi. 9 şehir ve 252 köy yakıldı veya haritadan silindi. 4 bin 256 ev yakıldı, 180 bin ev tahrip edildi.” The French Wars of Religion, 1562-1629 Camridge Universty Press 1997...