DİVANÜ LÜGATİ’T-TÜRK’TEKİ YİYECEK İÇECEK ADLARI VE BU
ADLARIN TÜRKİYE TÜRKÇESİNDEKİ GÖRÜNÜMLERİ
Engin ÇETİN
Çukurova Üniversitesi
Fen Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
ecetin@cu.edu.tr
ÖZET
Divanü Lügati’t-Türk, her alanda olduğu gibi, Türk topluluklarının on birinci yüzyıldaki
yiyecek içecek kültürleri açısından da önemli bilgiler içermektedir. Yapıtta, yiyecek ve
içeceklerin adlarının verilmesi yanında kimi zaman yiyecek ve içeceklerin yapılışına
dair bilgilere rastlamak da mümkündür.
Bu çalışmada, kültür öğelerinin sürekliliğinin göstergesi olarak on birinci
yüzyıl Türkçesinin sözvarlığını büyük ölçüde yansıtan Divanü Lügati’t-Türk’teki
yiyecek içecek adları ile bu adların Türkiye Türkçesi ölçünlü dili ve ağızlarındaki
durumları sorgulanmaktadır. Geçen yaklaşık bin yıllık süre içinde yiyecek içecek
adlarının günümüze ulaşıp ulaşmadıkları, ulaşma ya da ulaşmama nedenleri irdelenerek
on birinci yüzyılın ve günümüz Türkiye Türkçesi ölçünlü dili ve ağızlarının sözvarlığı
arasındaki ortaklıklar yiyecek içecek adları açısından değerlendirilecektir.
Anahtar Sözcükler: Divanü Lügati’t-Türk, Türkiye Türkçesi, Anadolu Ağızları,
Yiyecek İçecek Adları.
ABSTRACT
Divanu Lugati’t-Turk, as every subject, consists of valuable information on food and
beverage culture of Turkic people in 11th century. It’s possible to find any information
about making food and beverages beside revealing their names in the work.
In this article, we investigated the names of food and beverages in Divanu
Lugati’t-Turk and their status in Turkey Turkish standart language and dialects, which
gives wide range of features of 11th century Turkish vocabulary as a constant indicator
of cultural items. It has been investigated if survives the names of food and beverages
or not, considiring the time passed about thousand years, as well.
Keywords: Divanu Lugati’t-Turk, Turkey Turkish, Anatolian dialects, the names of
food and beverage. Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200
186
I.
Divanü Lügati’t-Türk, içerdiği bilgiler nedeniyle on birinci yüzyılın olduğu
kadar genel olarak Türk dünyasının da en önemli yapıtlarından biri olarak görülür. Bu
yapıtta, bilindiği gibi, on birinci yüzyıl Türk dünyasına ilişkin, toplumsal, kültürel,
ekonomik ve coğrafî bilgileri bulmak mümkündür. Bu çalışmada biz, kültürün en
önemli öğelerinden biri olan yiyecek ve içecek alışkanlıklarını, bu yiyecek ve içeceklere
verilen adları ve özellikle bu adların Türkiye Türkçesi ölçünlü dilindeki ve ağızlarındaki
durumlarını değerlendireceğiz.
Göçebe ya da yarı göçebe topluluklar için en önemli besin maddesi et ve etten
yapılan ürünler; yerleşik topluluklar içinse tarım ürünleridir. Göçebe ya da yarı göçebe
topluluklar, tarım ürünlerini edinmek için uzun zaman ve çaba harcamak yerine yalnızca
avlanmak ve pişirmek kadar zaman harcayacakları et ürünlerini yemeyi tercih
etmişlerdir. Göçebe Türk toplulukları için de durum böyledir. Sekizinci yüzyıla ait
Tunyukuk yazıtında bilge Tunyukuk’un “kiyük yiyü tabışġan yiyü olurur ertimiz”
(Güney 8) ifadesi de göçebe Türklerin daha çok etle beslendiklerinin göstergesidir.
Yerleşik yaşama tamamen geçilmesiyle birlikte, yerleşik yaşamın simgesi olan
tarımın da Türk toplulukları için önemli duruma geldiği bilinmektedir. Türkler, et
yemekten vazgeçmemekle birlikte toprağın verdiklerinden de bütünüyle yararlanmayı
seçmişlerdir.
Yeme içme alışkanlıklarının kazanılmasındaki en önemli etkenlerden biri
yaşanan coğrafyadır. Çünkü, insanoğlu, öncelikle doğanın kendisine sunduğu besin
maddelerini edinir. Çölde yaşayan bir topluluğun balık yeme alışkanlığının oluşması -
özellikle eski topluluklar için- güç bir durumdur. Bunun yanında, bağlanılan inanç
sistemleri, yerleşik olup olmama, etkileşimde bulunulan toplulukların alışkanlıkları da
yeme içme alışkanlıklarını etkileyen önemli nedenlerdir.
Yeme içme kültürünün zaman içerisinde, değişen yaşam koşulları, coğrafî
şartlar vb. etkilerle değişmesi doğaldır, ancak, bu değişebilme özelliğinin yanında temel
yeme içme alışkanlığı yüzyıllarca sürmektedir. Örneğin, Divanü Lügati’t-Türk’teki
ekmek türlerinin çokluğu ile günümüzde ekmeğe verilen önem Türk kültürünün tarihî
sürecindeki ortaklığın göstergesidir: “Anadolu insanının başlıca yiyeceği ekmektir.
Öteki yiyecekler ekmeğin yanına ‘katılan’ ikincil önemde nesneler gibi düşünülür.
Katık sözcüğünün, Türk ekininin bu özelliğini ortaya koyduğu açıktır. (…) Türklerde,
günlük dilde ‘ekmek parası’, ‘ekmeğini taştan çıkarmak’, ‘ekmeğiyle oynamak’ gibi
deyimler kullanılır” (Köksal, 2003: 106).
II.
Divanü Lügati’t-Türk’ten edindiğimiz bilgilere göre on birinci yüzyılda Türk
toplulukları için tahıllar en önemli besin maddelerinden biridir: arpa, buġday, tarıġ,
tutur9an, ügür~yügür. Genel olarak tahıllar bu adlarla anılırken, bu ürünlerin
kullanıldığı yiyecek içecek maddelerinin sayısı son derece fazladır: aġartġu,
awruzı~awzurı, böşgel~püşkel, buġday, bu2sı, bu2sum, bulgama, bün~mün, büskeç,
esberi~usbarı, ėtmek, 9aġut~9avut, 9agurmaç~9awurmaç, 9a9urġan, kömeç, kuyma,
kürşek, lėtü~litü, sarmaçu9, sinçü, soma, tal9an, to, to9ıç~to9uç top, tutma aç~tutmaç,
türmek, uġut, ügre, ügür~yügür, yarmış un, yuġa ~yup9a. Divanü Lügati’t-Türk’te yer Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200
187
alan çok sayıda farklı ekmek türünün varlığı da tarıma dayalı bir beslenme
alışkanlığının göstergesidir. On birinci yüzyıl Türk toplulukları için et de, günümüzdeki
gibi önemlidir. Bu topluluklar, koyun, at, balık, tavuk eti (Genç, 2002: 7 vd.) yemenin
yanında bu etlerden üretilen çok sayıda yiyeceğe de sahiptir: sım sımrak, soġut
(II),so9tu, toġrıl, topık süŋük, yazuk et, yörgemeç. On birinci yüzyılda hayvanların
yalnızca etini besin maddesi olarak kullanmayan Türkler, yumurta yemenin yanında, süt
ve süt ürünlerine de önem vermişlerdir: aġuj~aġuz, ayran, ikdük, 9aya9, 9ımız, 9or,
9urut, saġ yaġ, soġut (I), süzme, u5ıtma, yoġurt. Sebze ve meyveler de Türk
topluluklarının yiyecek olarak kullandıkları ürünlerdir: alma~almıla, aluç, aluçın,
amşuy, armut, awya, bitrik, büken, büsteli, ça2şa9, çobulma9, erük, geşür, ingliç,
9aba9, 9aġun, 9at, 9osı9~9osu9, 9uçġundı, küç, sarıġ turma, senkeç, soġan~soġun,
şekirtük, tarmaz~turmuz, uġlı, ulyan, üskenteç, üzüm, yaġa9, yigde. Taze meyveler
yanında kurutulmuş meyve de Divanü Lügati’t-Türk’te saptanan yiyecek adlarındandır:
9a9, 9a9u9, 9atut, küli.
Divanü Lügati’t-Türk’te yer alan yiyecek içecek adlarını toplu olarak şu
biçimde sıralayabiliriz:
1
aġartġu, aġuj~aġuz, alma~almıla, aluç, aluçın, amşuy, arı
yaġı, armut, arpa, awruzı~awzurı, awya, ayran, bal, bekmes~pekmes, begni~bekni,
bitrik, bor, böşgel~püşkel, buġday, bu2sı, bu2sum, buldunı, bulgama, büken, bün~mün,
büskeç, büsteli, çaġır, ça2şa9, çobulma9, çörek, çu9mın, erük, esberi~usbarı, etmek,
geşür, ikdük, ingliç, 9aba9, 9aġun, 9aġurmaç~9awurmaç, 9aġut~9avut, 9a9, 9a9u9,
9a9urġan, 9at, 9atut, 9aya9, 9ımız, 9or, 9osı9~9osu9, kömeç, közmen, 9uçġundı, 9urut,
9uyma, küç, küli, kürşek, lėtü~litü, mandu, saġ yaġ, sarıġ turma, sarmaçu9, senkeç, sım
sımra9, sinçü, sirke, soġan~soġun, soġut (I), soġut (II), so9tu, soma, söklünçü, suwsuş,
süçig~süçüg, süzme, şamuşa, şekirtük, tal9an, tarıġ, tarmaz~turmuz, to, toġrıl,
to9ıç~to9uç, top, topı9 süŋük, turma, tutma aç~tutmaç, tutur9an, tuz, türmek, u5ıtma,
uġlı, uġut, u2a9, ulyan, ügre, ügür~yügür, üskenteç, üzüm, yaġ, yaġa9, yarmış un, yazu9
et, yigde, yoġurt, yörgemeç, yuġa ~yup9a, yumurtġa.
Divanü Lügati’t-Türk’te saptadığımız, günümüze ulaşan yiyecek içecek adları
ve bu adların günümüzdeki durumları aşağıda Divanü Lügati’t-Türk’teki biçimleri
temel alınarak sıralanmıştır. Sözcüğün altında yer alan birinci paragrafta, sözcüğün on
birinci yüzyıldaki durumu; ikinci paragrafta ise Türkiye Türkçesindeki (ölçünlü dil ya
da ağızlar) durumu gösterilmiştir.
aġartġu [1]
2
1
Divanü Lügati’t-Türk’teki yiyecek içecek adları burada Türkiye Türkçesindeki
anlamları verilmeksizin alfabetik olarak sıralanacaktır. Türkiye Türkçesine ulaşan
sözcüklerin anlamları, ilgili sözcüğe ait paragrafta verilecektir. Divanü Lügati’tTürk’teki tüm yiyecek içecek nesnelerinin Türkiye Türkçesindeki anlamları ise
çalışmanın sonundaki dizin bölümünde yer alacaktır.
2
Çalışmamızda köşeli parantez “[]” içinde verdiğimiz rakamlar, sözcüklerin Divanü
Lügati’t-Türk’teki kullanım sıklıklarıdır. Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200
188
ağartgu “şerbet gibi buğdaydan yapılan içki, bir çeşit buğday birası” (BA IV,
1999: 9); aγartγu ? “a type of beer (= bir bira türü)” (D-K III, 1985: 6); DTS (-); EDPT
(-).
ağartı “Süt, yoğurt ve ayran gibi lebenî maddeler” (SDD I, 1939: 73); ağartı “l.
Süt, yoğurt, ayran v.b. ürünler, 2. Sarımsaklı yoğurt, ağartma 1. Turşulara konulan
sarımsak, tuz, zeytinyağı ve ekşi karışımı, 2. Çörek fırına verilmeden önce üzerine
sürülen zeytinyağı, süt veya yoğurt karışımı” (DS I, 1993: 82 vd., 84); ağartı 2. hlk.
Süt, yoğurt, peynir, ayran gibi yiyecek ve içecekler (TS 1, 1998: 33)
Bu yiyecek içecek maddesi adını, rengi dolayısıyla almış olmalıdır. Yukarıda
da görüldüğü gibi, günümüzde de Anadolu’da rengi nedeniyle bu adın verildiği çok
sayıda besin maddesi bulunmaktadır.
aġuj~aġuz [1]
aguj “ağız, memeli hayvanların doğurduğu zaman verdiği ilk süt”, aguz “ağız,
memeli hayvanların doğurduğu zaman verdiği ilk süt” (BA IV; 1999: 13); aγuž~aγuz
“beestings (= İneğin doğumdan sonraki ilk sütü)” (D-K-III, 1985: 6); aγuz “molozivo
(=ağız)”, aγuž “molozivo (=ağız)” (DTS, 1969: 24); ağuj/ağuz “biestings, colostrum,
the first milk produced after parturition (=doğumdan sonra alınan ilk süt) (EDPT, 1972:
98).
ağız (II) “Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü” (TS 1, 1998: 42).
almıla ~ alma [6]
alma “elma (Oğuzca), almıla “elma” (BA-IV, 1999: 21); almila “apple
(=elma)” (D-K III, 1985: 7); alma “yabloko (=elma)”, almïla→alïmla “yabloko (=elma)
(DTS, 1969: 36, 35); alma: “apple (=elma)”, almıla: “apple (=elma) (EDPT, 1972:
146).
elma “1. Gülgillerden, çiçekleri pembe veya beyaz bir ağaç (Pirus malus),
2. Bu ağacın kabuğu parlak, sert, kırmızı, sarı ve yeşil renkte, kokusu hoş, tadı ekşi veya
tatlı, dokusu gevrek, ufak çekirdekli meyvesi” (TS 1, 1998: 703). Sözcük Anadolu’da
günümüzde de alma biçiminde yaşamaktadır (SDD I, 1939: 97; DS I, 1993: 226).
aluç [1]
aluç “şeftali
3
” (BA-IV, 1999: 22); aluč “yellow plum (=sarı erik)” (D-K, 1985:
7); aluč “alıça (=alıç)” (DTS, 1969: 40); alu:ç “the fruit of the Crataegus azarolus,
Neapolitan medlar (=Crataegus azarolus adlı bitkinin meyvesi, Napolitan muşmulası)”
(EDPT, 1972: 128).
alıç “1. Akdiken, 2. Bu ağacın mayhoş yemişi (TS 1, 1998: 81). Anadolu’da
aluç biçimi günümüzde de kullanılmaktadır” (DS I, 1993: 233).
armut [2]
armut “armut” (BA IV, 1999: 36); armut “pear (= armut)” (D-K III, 1985: 12);
armut “gruşa (= armut)” (DTS, 1969: 53); EDPT (-).
3
Besim Atalay sözcükle ilgili olarak verdiği dipnotta, sözcüğün Arapça karşılığının
böyle olmamasına karşın sözcüğün günümüzdeki “alıç” sözünü karşılaması gerektiğini
belirtmiştir (BA-IV, 1999: 22). Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200
189
armut “1. Gülgillerden, çiçekleri beyaz, yurdumuzun her yerinde yetişen bir
ağaç (Pirus communis), 2. Bu ağacın tatlı ve sulu, yumuşak, ufak çekirdekli meyvesi”
(TS 1, 1998: 135).
arpa [5]
arpa “arpa” (BA IV, 1999: 36); arpa “barley (=arpa)” (D-K III, 1985: 12);
arpa “yaçmen’ (=arpa) (DTS, 1969: 53); arpa: “barley (=arpa)” (EDPT, 1972: 198).
arpa “1. Buğdaygillerden bir bitki (Hordeum vulgare), 2.Bu bitkinin ekmek ve
bira yapımında kullanılan, hayvanlara yem olarak verilen taneleri” (TS 1, 1998: 136).
awya [2]
awya “ayva” (BA IV, 1999: 52); awya “quince (= ayva)” (D-K III, 1985: 16);
avja I “ayva (= ayva)” (DTS, 1969: 70); avya: → ayva: “quince (= ayva)” (EDPT,
1972: 268).
ayva 1.Gülgillerden, çiçekleri iri ve pembe, yapraklarının altı tüylü, orta
yükseklikte bir ağaç (Cydonia vulgaris), 2.Bu ağacın büyük, sarı renkte, tüylü, mayhoş,
dokusu sertçe, ufak çekirdekli meyvesi” (TS 1, 1998: 181).
ayran [1]
ayran “ayran” (BA IV, 1999: 55); ayrān “churned milk (=yayılmış süt)” (D-K
III, 1985: 18); ajran “napitok iz kislogo snyatogo korov’ego moloka (=mayalanmış inek
sütünden elde edilen bir içecek)” (DTS, 1969: 30); ayra:n “butter milk (=tereyağlı süt)”
(EDPT, 1972: 276).
ayran “1. Süt veya yoğurt yayıkta çalkalanarak yağı alındıktan sonra kalan sulu
bölüm, 2. Yoğurdu sulandırarak yapılan içecek” (TS 1, 1998: 178).
bal [6]
bal “bal” (BA IV; 1999: 64); bāl “honey (= bal)” (D-K, 1985: 64); bal “med
(=bal)” (DTS, 1969: 79); ba:l “honey (=bal)” (EDPT, 1972: 330).
bal “1. Bal arılarının bitki ve çiçeklerden topladıkları bal özünden yapıp
kovanlarındaki petek gözlerine doldurdukları, rengi beyazdan esmere kadar değişen
tatlı, koyu, sıvı madde, 2. Olgunlaşmış incirin, dışına sızan tatlısı, 3. Ağaçların
kabuğundan sızarak pıhtılaşan besi suyu” (TS 1, 1998: 206 vd.).
bekmes~pekmes [2]
bekmez “pekmez (Oğuzca)”, pekmes “pekmez (Oğuzca)” (BA IV, 1999: 80,
473); bäkmäs “syrup (= şıra, tatlı)” (D-K III, 1985: 70); bekmäs “vinogradnıy sirop
(üzüm şırası)” (DTS, 1969: 92); bekmes (p-) “syrup of fruit juice (=meyve suyu şırası)”
(EDPT, 1972: 327).
pekmez “Genellikle üzüm, dut vb. meyvelerin kaynatılarak koyulaştırılmış
biçimi” (TS 1, 1998:1785). Sözcük Anadolu ağızlarında bekmez, behmez, bepez, betmez
biçimlerinde görülmektedir (DS II, 1993: 604).
bugday [9]
budgay “buğday”, bugday “buğday” (BA IV, 1998: 110, 111); buγdāy “wheat
(=buğday)~ budγāy(Barsγān)” (D-K III, 1985: 80); budγāy “pşenitsa (=buğday)”,
buγday I “pşenitsa (=buğday)” (DTS, 1968: 120); buğda:y “wheat (=buğday)” (EDPT,
1972: 312).
buğday “1. Buğdaygillerin örnek bitkisi (Triticum), 2. Bu bitkinin başaktan
ayrılmış tanesi” (TS 1, 1998: 350). Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200
190
bulġama [1]
bulgama “yağsız ve tatsız bulamaç” (BA IV, 1999: 114); bulγama (bulγa-) “a
type of gruel (= bir bulamaç türü)” (D-K, 1969: 80); bulγama “postnaya boltuşka bez
pripravı (=yağsız acısız baharatsız (yemek))” (DTS, 1969: 122); bulğama “gruel
(=bulamaç)” (EDPT, 1972: 338).
bulama “2.İnek ve koyunun avuzdan sonra alınan sütünü ateşte çokça pişirmek
suretiyle yapılan bir türlü yemek” (SDD 1, 1939: 230); bulama “1.Koyunun, ineğin
ilk koyu sütü, ağız, 2. Ağızı kaynatarak yapılan yemek, 3.Ağızın bitip sütün başladığı
sırada inekten alınan koyu süt, 4.Ayran, 5.Kaynamış ve çökmüş süte yumurta koyarak
yapılan yemek, 6.Ayranla döğme buğdaydan yapılan çorba, 7.Çorba yapılmak üzere
hazırlanan yarma, nohut, fasulye taneleriyle karıştırılmış ve torbada süzülmüş ayran,”
(DS II, 1993: 786); bulama “2.Genellikle üzüm şırasının kaynatılması ile yapılan koyu
pekmez” (TS 1, 1998: 353). Görüldüğü gibi bu yiyecek içecek maddesi, adını pişirme
sırasında yapılan işlemden almıştır. Bugün de Türkiye Türkçesi ölçünlü dili ve
ağızlarında bulama işleminin yapıldığı pek çok yiyecek içecek maddesine bu ad
verilmektedir.
çaġır [4]
çagır “şarap; şıra” (BA IV, 1999: 130); čaγir “juice; wine(meyve suyu; şarap)”
(D-K, 1985: 85); čaγϊr II “vinogradnıy sok, molodoe vino (=üzüm suyu, taze şarap)”
(DTS, 1969: 136); çağır “unfermented grape juice, wine (=mayalanmamış üzüm suyu,
şarap)” EDPT, 1972: 409).
SDD(-); ça*ır (I) “Rakı, şarap” (DS III, 1993: 1040), çakır(VII) “karışık içki,
şarap” (DS III, 1993: 1044); çakır(II) sözcüğüne “esk. şarap.” (TS 1, 1998: 425);
Günümüzde ölçünlü dilde “yarı sarhoş” anlamında kullanılan “çakırkeyf, çakırkeyif”
sözleri de bu sözcükle ilgili olmalıdır (TS 1, 1998: 425).
çörek [1]
çörek “çörek” (BA IV, 1999: 159); čöräk “flat bread (=düz ekmek)” (D-K III,
1985: 95); čöräk “çurek, lepeşka (hleb) (=çörek, pide (ekmek))” (DTS, 1969: 155);
çörek “a round loaf of bread (=yuvarlak somun ekmek)” (EDPT, 1972: 429).
çörek 1. Az yağlı, bazen şekerli ve yumurtalı, gevrekçe bir hamur işi (TS 1,
1998: 503).
erük [5]
erük “şeftali, kaysı, erik gibi meyvalara verilen genel ad” (BA IV, 1999: 193);
ärük “tülüg ärük, sariγ ärük, qara ärük “peach, apricot, plum (=şeftali, kaysı, erik)” (DK III, 1985: 26); DTS (-); 1 erük “stone fruit (=sert meyve)” (EDPT, 1972: 222).
erik “1. Gülgillerden, beyaz çiçekli bir ağaç (Grunus domestica), 2. Bu ağacın
kabuğu ince, çeşitli renklerde, mayhoş veya tatlı, eti sulu, tek ve sert çekirdekli yemişi”
(TS 1, 1998: 719 vd.). Sözcük Anadolu ağızlarında erük biçiminde yaşamaktadır(DS V,
1993: 1778).
ėtmek [32]
etmek (étmek) “yenecek ekmek” (BA IV, 1999: 203); ätmäk “bread(=ekmek)”
(D-K, 1985: 29);’de etmäk I “hleb(=ekmek)” (DTS, 1969: 188); etmek/ ötmek “bread (=
ekmek) EDPT, 1972: 60). Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200
191
ekmek(II) “1.Çeşitli tahıl unundan yapılmış hamurun fırında, saçta veya
tandırda pişirilmesiyle yapılan yiyecek. 2.İnsanı geçindirecek iş, kazanç. 3.hlk. Yemek,
aş” (TS 1, 1998: 682).
geşür [1]
geşür “havuç (Oğuzca)” (BA IV, 1999: 211); gäšür, gēzri → turma “radish
(=turp)”, sariγ turma~gēzri (Arγu)~gäšür (Oγuz) “carrot (=havuç)” (D-K III, 1985:
201); gäšür→ kešür “rediska (=turp)” (DTS, 1969: 303); geşür “carrot (=havuç)
(EDPT, 1972: 754).
keşir “havuç” (SDD 2, 1941: 889); “keşür → keşir (I) [keşirotu, keşşir, keşür,
kişir] “Havuç” (DS VIII, 1993: 2771).
999aba9 999 [1]
kabak (g) “kabak, yaş iken yemeği yapılan bir sebze” (BA IV, 1999: 242);
qabaq “gourd (=kabak)” (D-K III, 1985: 122); qabak I “tıkva (=kabak)” (DTS, 1969:
399); kabak “gourd, pumpkin, marrow (=kabak, balkabağı, sakız kabağı)” (EDPT,
1972: 582).
kabak “1. Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, sarı çiçekli, birçok türü olan bir
bitki (Cucurbita), 2. Bu bitkinin türlerine göre yemeği ve tatlısı yapılan ürünü” (TS 1,
1998: 1138).
999aġun [14]
kagun “kavun” (BA IV, 1999: 250); qāγūn “melon (=kavun)” (D-K III, 1985:
124); qaγun “dınya (=kavun)” (DTS, 1969: 406); ka:ğu:n “melon (=kavun)” (EDPT,
1972: 611).
kavun “1. Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, iri meyveli bir bitki (Cucum),
2.Bu bitkinin genellikle güzel kokulu, sulu ve etli meyvesi” (TS 2, 1998: 1244).
999aġut [3]
kagut “kavut, darıdan yapılan bir yemek” (BA IV, 1999: 251); qāγut (*qaγ-~
*qaw-) “a dish made from millet (=mısırdan yapılan bir yemek türü)” (D-K III, 1985:
124); qaγut “eda, prigotovlyaemaya iz prosyanoy muki s maslom i saharom (=mısır
unu, yağ ve şekerle hazırlanan bir yemek türü)”(DTS, 1969: 406); ka:ğut “a kind of
food made of millet; the millet is boiled, dried, and crushed, and the flour from it is
mixed with melted butter and sugar; it is a foodfor parturient women (= mısırdan
yapılan bir yemek türü; kaynatılıp kurutulduktan sonra ezilen, daha sonra erimiş yağ, un
ve şeker karıştırılan mısır ile doğum yapan kadınlar için yapılan yemek türü” (EDPT,
1972: 610).
SDD (-); kavut (I) “1. Kavrulmuş ve dövülmüş tahıl ununun şeker ya da tatlı
yemişle karışımı, helva, 2. Kavrulduktan sonra öğütülen tahıl unu, 3. Kurutulmuş
armuttan çekilerek elde edilen un, 4. İnce bulgur, 5. Kavrulmuş buğday, 6. Bulgur
kepeği” (DS VIII, 1993: 2694 vd.); kavut “Kavrulmuş ve dövülmüş tahıl ununa şeker
veya tatlı yemiş katılarak yapılan yiyecek” (TS 2, 1998: 1245).
999a9 999 [3]
kak “erik, kaysı gibi meyvaların kurusu” (BA IV, 1999: 251); qāq “dried
(fruit)(=kurutulmuş (meyve))” (D-K III: 128); qaq II “dol’ka, lomtik (=parça, dilim)
erük qaqï (= erik parçası)” (DTS, 1969: 421); 1 kak/ka:k “something dried; a dried Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200
192
segment of something (=kurumuş herhangi bir şey; herhangi bir şeyin kurumuş dilimi) ”
(EDPT, 1972: 608).
kak “6. Elma, armut ve kayısı kurusu” (SDD 2, 1941: 812); kak (I) [kağ (I),
kah (I), kakı (I) -2] “meyve kurusu” (DS VIII, 1993: 2598); kak (I) “1.hlk.elma, armut
gibi meyvelerin kurutulmuşu” (TS 2, 1999: 1160).
999aġurmaç~999awurmaç [1]
kawurmaç “kavrulmuş buğday”, kogurmaç “kavrulmuş buğday” (BA IV, 1999:
283, 339); qaγurmāč~qawurmāc (*qāγ-~ qāw-) (D-K III, 1985: 124); qawurmač
“blyudo iz podjarennoy na masle pşenitsı (=buğday yağda kavrularak hazırlanan
yiyecek)” (DTS, 1969: 438); kağurma:ç “parched wheat (=kavrulmuş buğday)” (EDPT,
1972: 613).
SDD (-); DS (-); kavurmaç “hlk. Kavrulmuş buğday” (TS 2, 1998: 1245). SDD
(2, 1941: 851)’de ve DS (VIII, 1993: 2663 vd.)’de bulunan kavurga, kavurmaç
sözcüğüyle yakın anlamlarda kullanılmaktadır.
999ımız [3]
kımız “kımız” (BA IV, 1999: 314); qimiz “koumiss (=kımız)” D-K III, 1985:
136); qïmïz “kumıs (=kımız)” (DTS, 1969: 444); “fermented mare’s milk, koumiss
(=mayalanmış kısrak sütü, kımız)” (EDPT, 1972: 629).
kımız “Kısrak sütünün mayalanmasıyla yapılan az alkollü, ekşi, eski bir Türk
içkisi” (TS 2, 1998: 1292) kımız sözcüğü Anadolu’da farklı anlamlarda da
kullanılmaktadır: bk. (SDD 2, 1941: 904, DS VIII, 1993: 2803)
999osı999~999osu9 999 [1]
kosık “fındık”, kosuk “fındık” (BA IV, 1999: 348); qusiq “hazel (=fındık)”;
qosïk→ qusïk I “oreh (=fındık)” (DTS, 1969: 470); kusık “pine-kernel (=çam ağacı
çekirdeği).
kavsuk “fındık içinin üzerindeki zar” (SDD 2, 1941: 852); kavsuk → kapçık (I)
“2. Meyve kabuğu, 3. Ceviz, fındık, bademin sert kabuğu” (DS VIII, 1993:2631 vd.).
kömeç [2]
kömeç “küle gömülerek pişirilen çörek” (BA IV, 1999: 359); kömäč (köm-)
“flat bread buried in embers for baking (=pişirmek için kora gömülen ekmek)” D-K III,
1985: 109); kömäč “peleşka, vıpekaemaya v goryaçey zole (=sıcak külde pişirilen
çörek)” (DTS, 1969: 314); kömeç(gömmeç) “(food) buried (in the ashes to cook it), a
round loaf which is buried in the hot ashes (=pişirilmek amacıyla küle gömülen yiyecek,
sıcak küle gömülerek pişirilen bir tür yuvarlak somun)” EDPT, 1972: 722).
kömeç “1. Mayasız, külde pişirilen çörek, ekmek” (SDD 2, 1941: 973); kömeç
(II) → kömbe (I)-1. “1. İki saç arasında ya da külde pişirilen mayasız ekmek” (DS VIII,
1998: 2955)
kurut [3]
kurut “keş, çökelek; yağı alınmış yoğurttan yapılan lor peyniri; kurut, kuru
yoğurt” (BA IV, 1999: 386); qurut (quri-) “dried curds(=kurutulmuş ekşi süt)” D-K III,
1985: 148); qurut I “kurut, vısuşennıy tvorog (=kurut, kurutulmuş lor peyniri)” DTS,
1969: 470); kurut “dried curds used as a kind of hard cheese (=katı peynir gibi yenen
kurutulmuş ekşi süt)” EDPT, 1972: 648). Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200
193
kurut → çeçil “yağı alınmış sütten yapılmış peynir” (SDD 1,1939: 314); kurut
(I) “kurutulmuş süzme yoğurt” (DS VIII, 1993: 3012), kurut “hlk. kurutulmuş süt
ürünü” (TS 2, 1998: 1419).
sirke [11]
sirke “sirke” (BA IV, 1999: 524); sirkä “vinegar (=sirke)” (D-K III, 1985:
163); sirkä I “uksus (=sirke)” (DTS, 1969: 501); 1 sirke: “vinegar (=sirke)” (EDPT,
1972: 850).
sirke (II) “1. Salatalara, yemeklere ekşilik vermek için kullanılan ekşimiş
üzüm, elma, limon vb. suyu” (TS 2, 1998: 1992).
soġan~soġun [1]
sogan “soğan”, sogun “soğan” (BA IV, 1999: 526, 527); sōγun~sōγan “onion
(=soğan) (D-K III, 1985: 165); soγan I→ soγun I “luk (= soğan)” (DTS, 1969: 507);
so:ğun (so:ğon) “onion (=soğan)” (EDPT, 1972: 812).
soğan “1. Zambakgillerden, yemeklere tat vermek için yumrusu ve yeşil
yaprakları kullanılan ıtırlı bitki” (TS 2, 1998: 2000).
süçig~süçüg [12]
süçik “tatlı; içilecek şey, şarap”, süçük “şarap” (BA IV, 1999: 547, 548); süčig
(süči-) “wine(=şarap)” D-K III, 1985: 170); süčig “1.sladkiy; 2.vino (=1. tatlı; 2. şarap)”
(DTS, 1969: 516); sü:çig (? sü:cig) “sweet, a sweet substance; wine(=tatlı, tatlı bir
madde; şarap)” (EDPT, 1972: 796 vd.).
SDD (-); süci “şarap” (DS IX, 1993: 3704 vd.),
süzme [1]
süzme “‘keş’ denilen yağsız kuru peynir, ayran süzmesi” (BA IV; 1999: 555);
süzmä (süz-) “curds(=ekşimiş süt, beyaz peynir)” (D-K III, 1985: 172); “vid tvoroga
(=bir tür lor peyniri)” (DTS, 1969: 519); süzme: “curds, cheese(=ekşimşi süt, peynir)”
(EDPT, 1972: 864).
SDD (-); süzme(I) “torbada süzülmüş katı yoğurt” (DS IX, 1993: 3730);
Sözcük ölçünlü dilde süzme yoğurt tamlamasında karşımıza çıkmaktadır: “Bir torbaya
konularak suyu süzülen yoğurt” (TS 2, 1998: 2063).
şekirtük [1]
şekirtük “fıstık” (BA IV, 1999: 557); šäkirtük “pistachio (=fıstık)” (D-K III,
1985: 173); šekirtük “fistaşka (=fıstık)” (DTS, 1969: 522); şekirtük “pistachio nut
(fısıtk)” (EDPT, 1972: 867, 868).
çekirdek “1. Etli meyvelerin içinde bir veya birden çok bulunan, çoğu sert bir
kabukla kaplı tohum, 2. Yenmek için satılan kabak veya ayçiçeği tohumu” (TS 2, 1998:
452 vd.).
tarıġ [65]
tarıg “ekin, bitki; arpa, buğday; tane, tohum; zahire (Bü. Türklerce); darı
(Oğuzca), tarığ “ekin, bitki; arpa, buğday; tane, tohum; zahire (Bü. Türklerce); darı
(Oğuzca)” (BA, IV, 1999: 577); tariγ “cereal crops; wheat (most of the Turk); millet
(Oγuz) (=tahıl, buğday (Türklerin çoğu); mısır (Oğuzlar)” (D-K III, 1985: 179); tarïγ
“1. zerno, zlaki, hleb; 2. proso; 3. zemledelie, zemlepaşetsvo (=1. tohum, tahıl, ekmek;
2. mısır; 3. tarım, ziraat)” (DTS 1969: 537); tarığ “grain; wheat; millet (tahıl, buğday;
mısır)” (EDPT, 1972: 537 vd.). Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200
194
darı “1. Buğdaygillerden, kuraklığa dayanıklı bir bitki, akdarı (Panicum
miliaceum), 2. Bu bitkinin buğday yerine besin olarak kullanılan tohumu, 3. hlk. Mısır”
(TS 2, 1998: 530).
turma [2]
4
tutma aç~tutmaç [6]
tutma aç (tut-) “tutmaç”, tutmaç “herkesçe bilinen bir Türk yemeği” (BA IV,
1999: 661, 662); tutmāč <tutma āč (tut-) “a food(=bir yemek türü)” (D-K III, 1985:
202);’de sözcük, “tutmaç, nazvanie muçnogo blyuda, vid lapşi (=tutmaç adı verilen
hamurlu, bir tür erişte yemeği)” (DTS, 1969: 592); “noodles, macaroni,
vermicelli(=erişte, makarna, şehriye)” (EDPT, 1972: 457).
tutmaç “gayet küçük ve dört köşe hamurdan yapılan yoğurtlu, mercimekli
yemek, çorba” (SDD 3, 1947: 1401), dutmaç “ince ince kesilen hamurdan yapılmış bir
çeşit çorba” (SDD 1, 1939, 477), dutmeç “müselles veya murabba şekillerinde kesilip
yapılan bir tür hamur yemeği” (SDD 1, 1939: 477); tutmaç “1. Küçük, dört köşe
kesilerek kurutuşmuş hamur ve mercimekle pişirilen bir çeşit yoğurtlu çorba, 2.kurumuş
yufka, 3.kesilmiş hamur içine kavurma konularak yapılan bir çeşit çorba” (DS X, 1993:
4000), dutmaç “1.ince ince kesilen hamurdan yapılmış çorba, 2.ufak ufak kesilmiş
haşlandıktan sonra pişmiş mercimek ve sarımsakla yoğurtla karıştırılarak yapılan
yemek” (DS IV, 1993: 1613); tutmaç “hlk. dört köşe kesilmiş küçük hamur
parçalarından yapılan yoğurtlu çorba” (TS 2, 1998: 1497).
tuz [8]
tuz “tuz” (BA IV, 1999: 665); tūz “salt (=tuz)” (D-K III, 1985: 203); tuz I “sol’
(=tuz)” (DTS, 1969: 594); tu:z “salt (=tuz)” (EDPT, 1972: 571).
tuz “1. Kokusuz, suda eriyen yiyecekleri korumada ve tatlandırmada kullanılan
billûrsu madde (NaCl)” (TS 2, 1998: 2261).
türmek [3]
türmek “kadın budu denilen yemek; dürüm” (BA IV, 1999: 675); türmäk (tür-)
“rolled bread (=dürülmüş ekmek)” (D-K III, 1985: 205); “tyurmek, hlebtsı s naçinkoy iz
sıra, masla ili myasa (=içine peynir, tereyağı ya da et konulan dürülmüş ekmek” (DTS,
1969: 599); “a stuffed meat ball; something wrapped up(=et doldurulmuş yemek;
sarılmış herhangi bir nesne)” (EDPT, 1972: 550).
SDD (-); dürmeyh→dürmeç “içine katık konularak sarılmış yufka ekmeği” (DS
IV, 1993: 1634).
u555ıtma [1]
udhıtma (udhıt-) “yaş peynir, taze peynir” (BA IV, 1999: 684); u5ıtma (ū-)
“moist cheese (= nemli, yaş peynir)” (D-K III, 1985: 51); uδïtma “tvorog (=lor peyniri)”
(DTS, 1969: 606); u5ıtma “moist curd cheese (=taze, ekşi peynir)” (EDPT, 1972: 45).
4
Divanü Lügati’t-Türk’te yer alan turma “turp” ve sarı turma “havuç” sözcüklerinin
izlerine SDD (3, 1947: 1399)’de ve DS (X, 1993: 3995)’de rastlanmaktadır. Ancak,
SDD’de ve DS’deki turma “turp” sözcüğünün Yalova Kadıçiftliği’ndeki Rumeli
Göçmenlerinden ve Konya Kadınhanı Başhöyük beldesindeki Karaçay aşireti
üyelerinden derlenmiş olması, bu sözlerin Anadolu’nun sözvarlığına ait olmadığını
düşündürmektedir. Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200
195
uyutma “Süt ve incirle yapılan bir yemek”, uyutmak “Yoğurt veya peynir için
sütü mayalamak” (SDD 3, 1947: 1425); uyutma “Süt ve incirle yapılan bir yemek”,
uyutmak (I) [uyuşturmak] Yoğurt yapmak için sütü mayalamak (DS XI, 1993: 4051).
uġlı [1]
uglı “Kaşgar’da yetişen ve yenen beyaz ve tatlı bir havuç” (BA IV, 1999: 687);
oγlı “parsnip (=yabanî havuç) ” (D-K III, 1985: 39); uγlı “belaya morkov’ (=beyaz
havuç)” (DTS, 1969: 607); uğlı: “parsnip; it is a white sweet-flavoured root-vegetable
grown in the city of Kashgar and eaten (=yabanî havuç; Kaşgar’da yetişen ve yenen
beyaz ve tatlı, lezzetli köklü bir sebzedir)” (EDPT, 1972: 84).
avlu “havuç” (SDD 1, 1939: 130); DS (-).
üzüm [21]
üzüm “üzüm” (BA IV, 1999: 721); üzüm “grapes (=üzüm)” (D-K III, 1985:
62); üzüm “vinograd (=üzüm)” (DTS, 1969: 631); üzüm “a bunch of grapes, a single
grape, grapes (=bir salkım üzüm, üzüm tanesi, üzüm)” (EDPT, 1972: 288).
üzüm “Asmanın taze veya kuru olarak yenilen ve salkım durumunda bulunan
meyvesi (TS 2, 1998: 2324).
yaġ [41]
yag “yağ; (Oğuzca) iç yağı”, yağ “yağ; (Oğuzca) iç yağı” (BA IV, 1999: 725
vd.); yāγ “oil, butter; fat (Oγuz) (=yağ, tereyağı; iç yağı)” (D-K III, 1985: 209); jaγ
“1.jir, maslo (=1. yağ, tereyağı)” (DTS 1969: 223); ya:ğ “grease, fat, oil (=yağ, iç yağı,
sıvı yağ) (EDPT, 1972: 895).
yağ 1. Birleşiminde stearik, oleik, palmitik asitlerle gliserin bulunan ve
bunların oranlarına göre kıvamları değişen bitkisel veya hayvansal madde (TS 2, 1998:
2361 vd.).
yaġak [5]
yagak “ceviz” (BA IV, 1999: 726); yaγāq “walnut (=ceviz)” (D-K III, 1985:
209); jaγaq “oreh (=fındık)” (DTS, 1969: 224); yağa:k “nut; (usually
specifically)walnut (=fındık, (genelde özellikle) ceviz)” (EDPT, 1972: 900).
yangak “ceviz” (SDD 3, 1947: 1474); yangak “Ceviz” (DS XI, 1993: 4164).
yigde [3]
yigde “iğde”, yikte “iğde (Oğuzca) (BA IV, 1999: 788, 790); yigdä “service
tree (=Pyrus domestica adı verilen ağaç)” (D-K III, 1985: 225); jigdä “djida, loh
(=iğde)”; (DTS, 1969: 260); yigde: “The word is used both for the tree and its fruit, the
jujube tree (=hünnap ağacı ve onun meyvesi için kullanılan sözcük)” (EDPT, 1972:
911).
iğde 1. İğdegillerden, kokulu, sarı çiçekleri olan, çalı biçiminde bir ağaç
(Elaeagnus), 2. Bu ağacın zeytin biçiminde, kabuğu kırmızıya çalan sarı renkte, beyaz
unlu, tadı mayhoş yemişi (TS 1, 1998: 1050).
yoġurt [7]
yogurt “yoğurt” (BA IV; 1999: 797); yoγurt (yoγur-) “yoghurt (=yoğurt)” (D-K
III, 229); joγrut “kisloe moloka (=mayalanmış süt), joγurt “kisloe moloka
(=mayalanmış süt), (DTS, 1969: 270); yuğrut “coagulated curdled milk, yoğurt
(=mayalanarak pıhtılaştırılmış süt, yoğurt)” (EDPT, 1972: 905). Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200
196
yoğurt Maya katılarak koyulaştırılmış beyaz, kıvamlı bir süt ürünü (TS 2,
1998: 2456).
yuġa~ yupka [5]
yuga “katmer, yuka, yufka”, yuvga “katmerli yuka” (BA IV, 1999: 808, 818);
yuγa→yuvγa “folded bread (=katlanmış, katmerli ekmek)” (D-K III, 1985: 235);
juγa→juvγa “3. sloenaya lepeşka (=3. katmerli pide)” (DTS, 1969: 282) ; yuka→yuvka:
“slender, insubstantial; bakes thin loaves (=ince, zayıf; ince katlar biçiminde fırında
pişirilmiş ” (EDPT, 1972: 874).
yufka 1. Oklava ile açılan ince, yuvarlak hamur yaprağı, 2. Sacda pişen bir
ekmek türü (TS 2, 1998: 2468). Günümüzde Anadolu’da sözcük yuga biçiminde de
yaşamaktadır (DS XI, 1993: 4310 vd.).
yumurtġa [3]
yumurtga “yumurta, bütün kuşların yumurtaları, insanların ve hayvanların
taşakları” (BA IV, 1999: 813); yumurtγa (*yum-) “egg; testicle (=yumurta; er bezi,
haya)” (D-K III, 1985: 233); jumurtγa “yaytso (=yumurta)” (DTS, 1969: 280);
yumurtğa: “egg, the egg of a hen or other bird; and the testicle of a man or other animal
(=yumurta, tavuk ya da kuş yumurtası; erkek insanlarda ya da hayvanlardaki er bezi)”
(EDPT, 972: 938).
yumurta 1. Bir dişinin vücudunda oluşan, yumurtlama ve döllenmeden sonra
aynı türden bir canlı oluşturan hücre, 2. Kanatlı hayvanların çoğalmasını sağlayan
kabuklu bir besin maddesi, 3. Tavuk yumurtası, 4. Er bezi (TS 2, 1998: 2471).
III.
1.a) Divanü Lügati’t-Türk’teki yiyecek ve içecekler dönemin sosyal ve kültürel
yaşamına ilişkin önemli bilgiler vermektedir. Bu dönemde Türk toplulukları doğanın
kendilerine sunduğu hemen her yiyecek maddesini değerlendirmiş, hayvansal ve
tarımsal ürünlerden yararlanmıştır. Yemenin ve içmenin bir gereksinim olmasının
yanında bu dönemde zevke de hitap eden bir yeme içme anlayışını görmek mümkündür.
Yapıtta saptanan pek çok içki adı, tatlılar, baharatlar bu zevk anlayışının birer
göstergesidir.
1. b) Divanü Lügati’t-Türk’te yer alan yiyecek ve içeceklerde dikkat çeken bir
diğer nokta da, ayrıntılardır. Bu durum aynı zamanda on birinci yüzyıl Türk yeme içme
kültürünün zenginliğinin de göstergesidir. Günümüzde aynı sözcükle karşıladığımız ya
da yapımında aynı maddelerin kullanıldığı pek çok yiyecek içecek vardır ve bunlar,
Divanü Lügati’t-Türk’te farklı adlarla anılmaktadır. Örneğin çok sayıda şehriye
(lėtu~litü, sarmaçu9, ügre, 9uyma) adına bir o kadar da bumbar dolması ya da sucuk
(soġut (II), so9tu, toġrıl, yörgemeç) olarak karşıladığımız yiyecek adına rastlamak
mümkündür. Bu durum, yapılıştaki -küçük de olsa- farklılığın göstergesidir.
2. a) Divanü Lügati’t-Türk’teki şu yiyecek içecek adları Türkiye Türkçesi
ölçünlü dilinde yaşamaktadır
5
: ağız, armut, ayva, elma, alıç, arpa, ayran, bal, buğday,
5
Türkiye Türkçesi ölçünlü diline ulaşan yiyecek içecek adlarının bir bölümü,
yaşadıkları ses değişimleri sonucu değişime uğramış olmalarına karşın burada Divanü
Lügati’t-Türk’tekilerin birebir karşılığı olarak sıralanmıştır. Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200
197
pekmez, çörek, ekmek, kabak, kavun, kavut, kımız, sirke, soğan, çekirdek, tuz, üzüm, yağ,
iğde, yoğurt, yufka, yumurta.
Anadolu ağızlarına ulaşmış yiyecek içecek nesneleri de şunlardır: ağartı,
bulama, çaġır, keşir, kak, kavurmaç, kavsuk, kömeç, kurut, süci, süzme, tutmaç,
dürmeyh~dürmeç, uyutma~uyutmak, avlu, yangak.
2. b) Kullanım sıklıkları açısından Divanü Lügati’t-Türk’teki yiyecek içecek
adları değerlendirildiğinde, en çok kullanılan sözcüğün genel anlamlı tarıġ (altmış beş
kez) olduğu görülecektir. Sözcüğü, sırasıyla, yaġ (kırk bir kez), ėtmek (otuz iki kez),
üzüm (yirmi bir kez), 9aġun (on dört kez), süçig~süçüg (on iki kez), sirke (on bir kez)
sözcükleri izlemektedir. Bunun yanında, dokuz kullanımlı (buġday), sekiz kullanımlı
(tuz) ve yedi kullanımlı (yoġurt) birer sözcük bulunurken altı kullanımlı dört
(alma~almıla, bal, tal9an, tutma aç~tutmaç); beş kullanımlı dört (arpa, erük, yaġa9,
yuġa ~yup9a); dört kullanımlı üç (çaġır, 9at, ügür~yügür) sözcük vardır. Yapıtta üç kez
kullanılan dokuz (begni~bekni, bor, 9aġut~9avut, 9a9, 9ımız, 9urut, türmek, yigde,
yumurtġa); iki kez kullanılan on beş (arı yaġı, armut, awya, bekmes~pekmes, 9atut,
9aya9, kömeç, közmen, küç, saġ yaġ, söklünçü, toġrıl, top, turma, ügre) yiyecek içecek
adı saptanmıştır. Bir kez kullanılan yiyecek içecek maddesi adı ise altmış beş adettir:
aġartġu, aġuj~aġuz, aluç, aluçın, amşuy, awruzı~awzurı, ayran, bitrik, böşgel~püşkel,
bu2sı, bu2sum, buldunı, bulgama, büken, bün~mün, büskeç, büsteli, ça2şa9, çobulma9,
çörek, çu9mın, esberi~usbarı, geşür, ikdük, ingliç, 9aba9, 9aġurmaç~9awurmaç,
9a9u9, 9a9urġan, 9or, 9osı9~9osu9, 9uçġundı, 9uyma, küli, kürşek, lėtü~litü, mandu,
sarıġ turma, sarmaçu9, senkeç, sım sımra9, sinçü, soġan~soġun, soġut (I), soġut (II),
so9tu, soma, suwsuş, süzme, şamuşa, şekirtük, tarmaz~turmuz, to, to9ıç~to9uç, topı9
süŋük, tutur9an, u5ıtma, uġlı, uġut, u2a9, ulyan, üskenteç, yarmış un, yazu9 et,
yörgemeç.
Yukarıdaki sayıların da gösterdiği gibi, Türkiye Türkçesine ulaşan yiyecek
içecek adlarının çoğunluğu Divanü Lügati’t-Türk’te sıklıkla kullanılan sözcüklerdir.
Bunun yanında birer kez kullanılan, aġartġu, aġuj~aġuz, aluç, ayran, bulgama, çörek,
geşür, 9aba9, 9aġurmaç~9awurmaç, 9osı9~9osu9, süzme, soġan~soġun, şekirtük,
u5ıtma sözcükleri de günümüze ulaşabilmiştir. On birinci yüzyıldan günümüze
ulaşmayan yiyecek içecek adlarının büyük çoğunluğunu ise Divanü Lügati’t-Türk’te
birer kez kullanılmış sözcükler oluşturmaktadır.
2. c) Divanü Lügati’t-Türk’teki yiyecek içecek adları, Türkiye Türkçesi
ölçünlü dilindeki ve ağızlarındaki görünümleri açısından değerlendirildiğinde ortaya
çıkan en önemli sonuç, Divanü Lügati’t-Türk’teki ete dayalı hiçbir yiyecek maddesinin
Türkiye Türkçesine ulaşmamış olmasıdır. Günümüze ulaşan yiyecek içecek
maddelerinin büyük bölümü tarıma dayalı ürünlerden oluşurken bir bölümü de süt ve
süt ürünlerine dayanmaktadır. Divanü Lügati’t-Türk’te saptadığımız et ürünü adları ise
günümüze ulaşmamıştır. Ancak bu, söz konusu et ürünlerinin unutulduğu anlamına
gelmemelidir. Bu ürünlerin büyük çoğunluğunun kullanımının günümüzde farklı adlarla
devam etmekte olduğunu söylemek mümkündür. Örneğin, on birinci yüzyılda Türklerin
so9tu biçiminde adlandırdığı yiyecek maddesi günümüz Türkiye Türkçesindeki sucuk
benzeri bir üründür. Bunun gibi, topı9 süŋük, günümüzde paça adı verilen et yemeğini
andırmaktadır. Bu türden örnekleri arttırmak mümkündür. Bu durum, yalnızca et
ürünleri için geçerli değildir. Diğer kimi yiyecek içecek adları da, nesnenin kendisinin Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200
198
yaşamasına karşın yerlerini farklı sözcüklere bırakmıştır: bor “şarap”, büken “karpuz”,
esberi~usbarı “bir ekmek türü”, sarıġ turma “havuç”, yörgemeç “bir tür bumbar
dolması”…
2. d) Günümüze ulaşan yiyecek içecek maddelerinin -adlarını renk, biçim,
yapılan işlem ya da işlemin sonucu dolayısıyla alan, Divanü Lügati’t-Türk’teki aġartġu,
türmek, süzme vb. sözcükler dışında- tamamı çok büyük anlam değişimi yaşamayarak
bin yıllık süreci tamamlamıştır. Yukarıda saydığımız, aġartġu, türmek, süzme türden
örneklerde ise anlam değişiminin yaşanması doğaldır, çünkü bu adlar, aynı rengi
taşıyan, yapılışında aynı işlemlerin uygulandığı ya da yapılan işlemler sonucunda aynı
durumu alan tüm nesneler için verilebilecek türden sözcüklerdir: süzme yoğurt, süzme
bal vb.
Yukarıda sıraladığımız veriler ve değerlendirmeler sonucunda on birinci yüzyıl
Türk dünyasının yeme içme kültürü açısından son derece zengin olduğu görülmektedir.
On birinci yüzyıl Türk kültürünü günümüze yansıtması açısından büyük önem taşıyan
Divanü Lügati’t-Türk’ü, içerdiği yiyecek içecek adları açısından değerlendirdiğimizde,
günümüz Türkiye Türkçesi ölçünlü diline ve ağızlarına ulaşan sözcüklerin geçen
yaklaşık bin yıllık zaman içinde Türklerin yeme içme kültüründe çok büyük
değişiklikler olmadığını, geçmişteki tarıma dayalı beslenme alışkanlığının günümüzde
de büyük ölçüde devam ettiğini söyleyebiliriz.
IV.
aġartġu[1] “bir tür buğday birası”
aġuj~aġuz[1] “ağız, memeli
hayvanların doğumdan sonraki
ilk sütü”
alma~almıla6[] “elma”
aluç[1] “alıç”
aluçın[1] “yenilen boğumlu bir bitki”
amşuy[1] “sarı bir erik türü”
arı yaġı[2] “bal”
armut[2] “armut”
arpa[5] “arpa”
awruzı~awzurı[1] “buğday ve arpa
unu gibi şeyler karıştırılarak
yapılan ekmek”
awya[2] “ayva”
ayran[1] “ayran”
bal[6] “bal (Suvar, Kıpçak, Oğuz
dillerinde)”
bengi~bekni[3] “bir tür bira”
bekmes~pekmes[2] “pekmez”
bitrik[1] “fıstık (Arguca)”
bor[3] “şarap”
böşgel~püşkel[1] “ince ekmek
(Hakanlı dilince)”
buġday[9] “buğday”
bu222sı[1] “pişirilmiş buğday, badem,
bal ve süt kullanılarak yapılan
bir yemek
bu222sum[1] “mısırdan yapılan içki,
mısır birası”
buldunı[1] “içerisine yaş ya da kuru
üzüm konan sütlü bir yiyecek”
bulġama[1] “bulamaç”
büken[1] “karpuz”
bün~mün[1] “çorba”
büskeç[1] “çörek”
büsteli[1] “’kara pazı’ adı verilen
sebze”
ça222şaķ[1] “şeftali ve üzüm kurusu”
çaġır[4] “şarap”
çobulma999[1] “elma kakı (Itlık dilince)”
çörek[1] “çörek”
çu999mın[1] “buğuda pişirilen ekmek
türü” Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200
199
erük[5] “erik”
esberi~usbarı[1] “külde pişirilen bir
tür ekmek”
etmek[32] “ekmek”
geşür[1] “havuç”
ikdük[1] “süt ve yoğurttan yapılan
peynir türü bir yiyecek”
ingliç[1] “sarımsağa benzeyen bir dağ
otu”
999aba999[1] “kabak”
999aġun[14] “kavun”
999aġurmaç~999awurmaç[1] “darı ya da
buğday kavrularak hazırlanan
yiyecek”
999aġut~999avut[3] “mısır unu yağ ve
şekerle karıştırılarak
hazırlanan loğusa yiyeceği”
999a999[3] “kurutulmuş meyve”
999a999u999[1] “kurutulmuş et ya da meyve”
krş. kak
999at [4] “meyve”
999atut(I)[2] “kurutulmuş meyve”
999a999urġan[1] “yağla yoğrulan, tandırda
ya da fırında pişirilen bir tür
ekmek hamuru”
999aya999 [2] “kaymak”
999ımız[3] “süt mayalanarak yapılan bir
Türk içkisi”
999or[1] “yoğurt mayası”
999osı999~999osu999[1] “fındık”
kömeç[2] “küle gömülerek pişirilen
çörek”
közmen[2] “közde pişirilen bir ekmek
türü”
999uçġundı[1] “soğan (Çiğilce)”
999urut[3] “yağı alınmış yoğurttan
yapılan peynir”
999uyma[1] “ince ince kesilen hamurun
yağda kızartılıp şekerle
karıştırılmasıyla hazırlanan bir
tür ekmek”
küç[2] “susam, küncü (Çiğilce)”
küli[1] “çekirdeğiyle birlikte
kurutulmuş meyve”
kürşek[1] “darı özü suda ya da
kaynatılıp yağ dökülerek
yanan bir yemek”
lėtu~litü[1] “bir tür şehriye çorbası”
mandu[1] “Türklere özgü bir tür
sirke”
saġ yaġ[2] “yağ, tereyağı”
sarıġ turma[1] “havuç”
sarmaçu999[1] “bir şehriye türü”
senkeç[1] “fındık gibi küçük ve tatlı bir
elma”
sım sımra999[1] “hayvan başıyla
yapılan bir yemek türü”
sinçü[1] “ince bir tür ekmek, pide”
sirke[11] “ekşitilmiş üzüm suyu,
sirke”
soġan~soġun[1] “soğan”
soġut (I)[1] “ekşi sütten yapılan bir
peynir türü”
soġut (II) [1] “bumbar dolması”
so999tu[1] “sucuk benzeri bir tür
yiyecek”
soma[1] “ıslatılıp kurutulan ve sonra
öğütülen buğdayla yapılan bir
tür ekmek”
söklünçü [2] “kebap”
suwsuş [1] “su katılmış ayran”
süçig~süçüg[1] “tatlı; şarap”
süzme[1] “yağsız bir tür peynir, lor
peyniri”
şamuşa[1] “yenilen bir ot, poy otu”
şekirtük[1] “fıstık”
tal999an[6] “kavut, ezilerek kavrulmuş
tahıl”
tarıġ [65] “ekin; arpa, buğday”
tarmaz~turmuz[1] “şen hıyarı”
to[1] “kepek, süt ve bal ile yapılan bir
un çorbası”
toġrıl[2] “bumbar dolması”
to999ıç~to999uç[1] “bir tür ekmek”
top[2] “buğday ve yulaf unuyla
hazırlanan bir yemek”
topı999 süŋük[1] “topuk kemiğinden
yapılan bir yemek, paça” Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200
200
tutmaç~turma aç[6] “tutmaç, erişte”
turma[2] “turp”
tutur999an[1] “pirinç”
tuz[8] “tuz”
türmek[3] “içi doldurulmuş bir tür
hamur yemeği türü”
udıtma[1] “yaş peynir, taze peynir”
uġlı[1] “beyaz havuç”
uġut[1] “içki yapılan bir tür hamur”
u222a999[1] “meyve suyu”
ulyan[1] “yenen kokulu bir bitki kökü”
ügre[2] “bir hamur yemeği, erişte”
ügür~yügür[4] “darı”
üskenteç[1] “kuru üzüm”
üzüm[21] “üzüm”
yag[41] “yağ”
yaġa999[5] “ceviz”
yarmış un[1] “ince un”
yazu999 et[1] “baharatlarla hazırlanarak
kurutulan et, pastırma”
yigde[3] “iğde”
yörgemeç[1] “bir tür bumbar dolması”
yoġurt[7] “yoğurt”
yuġa~yupka[5] “katmerli ekmek”
yumurtġa[3]“yumurta”
Kaynaklar ve Kısaltmalar
[BA] ATALAY, Besim (1999), Divanü Lûgati’t-Türk Dizini “Endeks”, TDK Yayınları,
4. baskı, Ankara.
bk. bakınız
[EDPT] CLAUSON, sir Gerhard (1972) An Etymological Dictionary of Pre-thirteenth
Century Turkish, Oxford.
[D-K] DANKOFF, Robert- James Kelly (1985), Mahmūd el-Kāşgarī, Türk Şiveleri
Lügatı (Dīvānü Lugāti’t-Türk) III. Kısım, Doğu Dilleri ve Edebiyatlarının
Kaynakları7.
[DS] Derleme Sözlüğü I-XII (1993), TDK Yayınları, 2. baskı, Ankara.
[DTS] NADALYAEV, V. M. vb. (1969).Drevnetyursky Slovaŕ Akademia Nauk SSSR,
Leningrad.
GENÇ, Reşat (2002) “XI. Yüzyıl Türk mutfağı”, Yemek Kitabı, Tarih-HalkbilimiEdebiyat-, Kitabevi Yayınları, İstanbul, 3-17.
KÖKSAL, Aydın (2003), Dil ile Ekin, 2. baskı, Toroslu Kitaplığı, İstanbul.
krş. karşılaştırınız
[SDD] Söz Derleme Dergisi 1-3 (1939-1947) Türk Dil Kurumu Yayınları, İstanbul.
vb. ve başkaları, ve benzeri, ve bunun gibi
vd. ve devamı