22 Kasım 2012

DİVANÜ LÜGATİ’T-TÜRK’TEKİ YİYECEK İÇECEK ADLARI VE BU ADLARIN TÜRKİYE TÜRKÇESİNDEKİ GÖRÜNÜMLERİ


DİVANÜ LÜGATİ’T-TÜRK’TEKİ YİYECEK İÇECEK ADLARI VE BU 
ADLARIN TÜRKİYE TÜRKÇESİNDEKİ GÖRÜNÜMLERİ
  
Engin ÇETİN 
Çukurova Üniversitesi 
Fen Edebiyat Fakültesi 
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü 
ecetin@cu.edu.tr
ÖZET 
Divanü Lügati’t-Türk, her alanda olduğu gibi, Türk topluluklarının on birinci yüzyıldaki 
yiyecek içecek kültürleri açısından da önemli bilgiler içermektedir. Yapıtta, yiyecek ve 
içeceklerin adlarının verilmesi yanında kimi zaman  yiyecek ve içeceklerin yapılışına 
dair bilgilere rastlamak da mümkündür. 
Bu çalışmada, kültür öğelerinin sürekliliğinin göstergesi olarak on birinci 
yüzyıl Türkçesinin sözvarlığını büyük ölçüde yansıtan  Divanü Lügati’t-Türk’teki 
yiyecek içecek adları ile bu adların Türkiye Türkçesi ölçünlü dili ve ağızlarındaki 
durumları sorgulanmaktadır. Geçen yaklaşık bin yıllık süre içinde yiyecek içecek 
adlarının günümüze ulaşıp ulaşmadıkları, ulaşma ya da ulaşmama nedenleri irdelenerek 
on birinci yüzyılın ve günümüz Türkiye Türkçesi ölçünlü dili ve ağızlarının sözvarlığı 
arasındaki ortaklıklar yiyecek içecek adları açısından değerlendirilecektir.  
Anahtar Sözcükler: Divanü Lügati’t-Türk, Türkiye Türkçesi, Anadolu Ağızları, 
Yiyecek İçecek Adları. 
ABSTRACT 
Divanu Lugati’t-Turk, as every subject, consists of valuable information on food and 
beverage culture of Turkic people in 11th century. It’s possible to find any information 
about making food and beverages beside revealing their names in the work. 
 In this article, we investigated the names of food and beverages in  Divanu 
Lugati’t-Turk and their status in Turkey Turkish standart language and dialects, which 
gives wide range of features of 11th century Turkish vocabulary as a constant indicator 
of cultural items. It has been investigated if survives the names of food and beverages 
or not, considiring the time passed about thousand years, as well. 
Keywords:  Divanu Lugati’t-Turk, Turkey Turkish, Anatolian dialects, the names of 
food and beverage. Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200 
186
I. 
 Divanü Lügati’t-Türk, içerdiği bilgiler nedeniyle on birinci yüzyılın olduğu 
kadar genel olarak Türk dünyasının da en önemli yapıtlarından biri olarak görülür. Bu 
yapıtta, bilindiği gibi, on birinci yüzyıl Türk dünyasına ilişkin, toplumsal, kültürel, 
ekonomik ve coğrafî bilgileri bulmak mümkündür. Bu çalışmada biz, kültürün en 
önemli öğelerinden biri olan yiyecek ve içecek alışkanlıklarını, bu yiyecek ve içeceklere 
verilen adları ve özellikle bu adların Türkiye Türkçesi ölçünlü dilindeki ve ağızlarındaki 
durumlarını değerlendireceğiz. 
 Göçebe ya da yarı göçebe topluluklar için en önemli besin maddesi et ve etten 
yapılan ürünler; yerleşik topluluklar içinse tarım ürünleridir. Göçebe ya da yarı göçebe 
topluluklar, tarım ürünlerini edinmek için uzun zaman ve çaba harcamak yerine yalnızca 
avlanmak ve pişirmek kadar zaman harcayacakları et ürünlerini yemeyi tercih 
etmişlerdir. Göçebe Türk toplulukları için de durum böyledir. Sekizinci yüzyıla ait 
Tunyukuk yazıtında bilge Tunyukuk’un  “kiyük yiyü tabışġan yiyü olurur ertimiz” 
(Güney 8) ifadesi de göçebe Türklerin daha çok etle beslendiklerinin göstergesidir.  
Yerleşik yaşama tamamen geçilmesiyle birlikte, yerleşik yaşamın simgesi olan 
tarımın da Türk toplulukları için önemli duruma geldiği bilinmektedir. Türkler, et 
yemekten vazgeçmemekle birlikte toprağın verdiklerinden de bütünüyle yararlanmayı 
seçmişlerdir.  
Yeme içme alışkanlıklarının kazanılmasındaki en önemli etkenlerden biri 
yaşanan coğrafyadır. Çünkü, insanoğlu, öncelikle doğanın kendisine sunduğu  besin 
maddelerini edinir. Çölde yaşayan bir topluluğun balık yeme alışkanlığının oluşması -
özellikle eski topluluklar için- güç bir durumdur.  Bunun yanında, bağlanılan inanç 
sistemleri, yerleşik olup olmama, etkileşimde bulunulan toplulukların alışkanlıkları da 
yeme içme alışkanlıklarını etkileyen önemli nedenlerdir.  
Yeme içme kültürünün zaman içerisinde, değişen yaşam koşulları, coğrafî 
şartlar vb. etkilerle değişmesi doğaldır, ancak, bu değişebilme özelliğinin yanında temel 
yeme içme alışkanlığı yüzyıllarca sürmektedir. Örneğin, Divanü Lügati’t-Türk’teki 
ekmek  türlerinin çokluğu ile günümüzde ekmeğe verilen önem Türk kültürünün tarihî 
sürecindeki ortaklığın göstergesidir: “Anadolu insanının başlıca yiyeceği  ekmektir. 
Öteki yiyecekler ekmeğin yanına ‘katılan’ ikincil önemde nesneler gibi düşünülür. 
Katık sözcüğünün, Türk ekininin bu özelliğini ortaya koyduğu açıktır. (…) Türklerde, 
günlük dilde ‘ekmek parası’, ‘ekmeğini taştan çıkarmak’, ‘ekmeğiyle oynamak’ gibi 
deyimler kullanılır” (Köksal, 2003: 106). 
   
II. 
Divanü Lügati’t-Türk’ten edindiğimiz bilgilere göre on birinci yüzyılda Türk 
toplulukları için tahıllar en önemli besin maddelerinden biridir:  arpa, buġday, tarıġ, 
tutur9an, ügür~yügür. Genel olarak tahıllar bu adlarla anılırken, bu ürünlerin 
kullanıldığı yiyecek içecek maddelerinin sayısı son derece fazladır:  aġartġu, 
awruzı~awzurı, böşgel~püşkel, buġday, bu2sı, bu2sum, bulgama, bün~mün, büskeç, 
esberi~usbarı,  ėtmek,  9aġut~9avut,  9agurmaç~9awurmaç,  9a9urġan, kömeç, kuyma, 
kürşek, lėtü~litü, sarmaçu9, sinçü, soma, tal9an, to, to9ıç~to9uç top, tutma aç~tutmaç, 
türmek, uġut, ügre, ügür~yügür, yarmış un, yuġa ~yup9a. Divanü Lügati’t-Türk’te yer Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200 
187
alan çok sayıda farklı ekmek türünün varlığı da tarıma dayalı bir beslenme 
alışkanlığının göstergesidir. On birinci yüzyıl Türk toplulukları için et de, günümüzdeki 
gibi önemlidir. Bu topluluklar,  koyun, at, balık, tavuk eti (Genç, 2002: 7 vd.) yemenin 
yanında bu etlerden üretilen çok sayıda yiyeceğe de sahiptir:  sım sımrak, soġut 
(II),so9tu, toġrıl, topık süŋük, yazuk et, yörgemeç. On birinci yüzyılda hayvanların 
yalnızca etini besin maddesi olarak kullanmayan Türkler, yumurta yemenin yanında, süt 
ve süt ürünlerine de önem vermişlerdir:  aġuj~aġuz, ayran, ikdük,  9aya9,  9ımız,  9or, 
9urut, saġ yaġ, soġut (I), süzme, u5ıtma, yoġurt. Sebze ve meyveler de Türk 
topluluklarının yiyecek olarak kullandıkları ürünlerdir:  alma~almıla, aluç, aluçın, 
amşuy, armut, awya, bitrik, büken, büsteli, ça2şa9, çobulma9, erük, geşür, ingliç, 
9aba9,  9aġun,  9at, 9osı9~9osu9,  9uçġundı, küç, sarıġ turma, senkeç, soġan~soġun, 
şekirtük, tarmaz~turmuz, uġlı, ulyan, üskenteç, üzüm, yaġa9, yigde. Taze meyveler 
yanında kurutulmuş meyve de Divanü Lügati’t-Türk’te saptanan yiyecek adlarındandır: 
9a9, 9a9u9, 9atut, küli. 
    Divanü Lügati’t-Türk’te yer alan yiyecek içecek adlarını toplu olarak  şu 
biçimde sıralayabiliriz:
1
aġartġu, aġuj~aġuz, alma~almıla, aluç, aluçın, amşuy, arı 
yaġı, armut, arpa, awruzı~awzurı, awya, ayran, bal, bekmes~pekmes, begni~bekni, 
bitrik, bor, böşgel~püşkel, buġday, bu2sı, bu2sum, buldunı, bulgama, büken, bün~mün, 
büskeç, büsteli, çaġır, ça2şa9, çobulma9, çörek, çu9mın, erük, esberi~usbarı, etmek, 
geşür, ikdük, ingliç,  9aba9,  9aġun,  9aġurmaç~9awurmaç,  9aġut~9avut,  9a9,  9a9u9, 
9a9urġan, 9at, 9atut, 9aya9, 9ımız, 9or, 9osı9~9osu9, kömeç, közmen, 9uçġundı, 9urut, 
9uyma, küç, küli, kürşek, lėtü~litü, mandu, saġ yaġ, sarıġ turma, sarmaçu9, senkeç, sım 
sımra9, sinçü, sirke, soġan~soġun, soġut (I), soġut (II), so9tu, soma, söklünçü, suwsuş, 
süçig~süçüg, süzme,  şamuşa,  şekirtük, tal9an, tarıġ, tarmaz~turmuz, to, toġrıl, 
to9ıç~to9uç, top, topı9 süŋük, turma, tutma aç~tutmaç, tutur9an, tuz, türmek, u5ıtma, 
uġlı, uġut, u2a9, ulyan, ügre, ügür~yügür, üskenteç, üzüm, yaġ, yaġa9, yarmış un, yazu9
et, yigde, yoġurt, yörgemeç, yuġa ~yup9a, yumurtġa.  
 Divanü Lügati’t-Türk’te saptadığımız, günümüze ulaşan yiyecek içecek adları 
ve bu adların günümüzdeki durumları aşağıda Divanü Lügati’t-Türk’teki biçimleri 
temel alınarak sıralanmıştır. Sözcüğün altında yer alan birinci paragrafta, sözcüğün on 
birinci yüzyıldaki durumu; ikinci paragrafta ise Türkiye Türkçesindeki (ölçünlü dil ya 
da ağızlar) durumu gösterilmiştir. 
  
aġartġu [1]
2
  
                                                          
1
 Divanü Lügati’t-Türk’teki yiyecek içecek adları burada Türkiye Türkçesindeki 
anlamları verilmeksizin alfabetik olarak sıralanacaktır. Türkiye Türkçesine ulaşan 
sözcüklerin anlamları, ilgili sözcüğe ait paragrafta verilecektir. Divanü Lügati’tTürk’teki tüm yiyecek içecek nesnelerinin Türkiye Türkçesindeki anlamları ise 
çalışmanın sonundaki dizin bölümünde yer alacaktır. 
2
 Çalışmamızda köşeli parantez “[]” içinde verdiğimiz rakamlar, sözcüklerin Divanü 
Lügati’t-Türk’teki kullanım sıklıklarıdır. Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200 
188
ağartgu “şerbet gibi buğdaydan yapılan içki, bir çeşit buğday birası” (BA IV, 
1999: 9); aγartγu ? “a type of beer (= bir bira türü)” (D-K III, 1985: 6); DTS (-); EDPT 
(-). 
ağartı “Süt, yoğurt ve ayran gibi lebenî maddeler” (SDD I, 1939: 73); ağartı “l. 
Süt, yoğurt, ayran v.b. ürünler, 2. Sarımsaklı yoğurt,  ağartma  1. Turşulara konulan 
sarımsak, tuz, zeytinyağı ve ekşi karışımı, 2. Çörek fırına verilmeden önce üzerine 
sürülen zeytinyağı, süt veya yoğurt karışımı”  (DS I, 1993: 82  vd., 84); ağartı 2. hlk. 
Süt, yoğurt, peynir, ayran gibi yiyecek ve içecekler (TS 1, 1998: 33) 
 Bu yiyecek içecek maddesi adını, rengi dolayısıyla almış olmalıdır. Yukarıda 
da görüldüğü gibi, günümüzde de Anadolu’da rengi nedeniyle bu  adın verildiği çok 
sayıda besin maddesi bulunmaktadır.
aġuj~aġuz [1]  
aguj “ağız, memeli hayvanların doğurduğu zaman verdiği ilk süt”, aguz “ağız, 
memeli hayvanların doğurduğu zaman verdiği ilk süt” (BA IV; 1999: 13);  aγuž~aγuz
“beestings (= İneğin doğumdan sonraki ilk sütü)” (D-K-III, 1985: 6); aγuz  “molozivo 
(=ağız)”, aγuž  “molozivo (=ağız)” (DTS, 1969: 24);  ağuj/ağuz  “biestings, colostrum, 
the first milk produced after parturition (=doğumdan sonra alınan ilk süt) (EDPT, 1972: 
98). 
ağız (II) “Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü” (TS 1, 1998: 42). 
almıla ~ alma [6] 
alma  “elma (Oğuzca),  almıla  “elma” (BA-IV, 1999: 21);  almila “apple 
(=elma)” (D-K III, 1985: 7); alma “yabloko (=elma)”, almïla→alïmla “yabloko (=elma) 
(DTS, 1969: 36, 35);  alma:  “apple (=elma)”,  almıla:  “apple (=elma) (EDPT, 1972: 
146). 
elma “1. Gülgillerden, çiçekleri pembe veya beyaz bir ağaç (Pirus malus), 
2. Bu ağacın kabuğu parlak, sert, kırmızı, sarı ve yeşil renkte, kokusu hoş, tadı ekşi veya 
tatlı, dokusu gevrek, ufak çekirdekli meyvesi” (TS 1, 1998: 703). Sözcük Anadolu’da 
günümüzde de alma biçiminde yaşamaktadır (SDD I, 1939: 97; DS I, 1993: 226).  
aluç [1] 
aluç “şeftali
3
” (BA-IV, 1999: 22); aluč “yellow plum (=sarı erik)” (D-K, 1985: 
7);  aluč “alıça (=alıç)” (DTS, 1969: 40);  alu:ç  “the fruit of the Crataegus azarolus, 
Neapolitan medlar (=Crataegus azarolus adlı bitkinin meyvesi, Napolitan muşmulası)” 
(EDPT, 1972: 128). 
alıç “1. Akdiken, 2. Bu ağacın mayhoş yemişi (TS 1, 1998: 81). Anadolu’da 
aluç biçimi günümüzde de kullanılmaktadır” (DS I, 1993: 233).
armut [2] 
armut “armut” (BA IV, 1999: 36); armut “pear (= armut)” (D-K III, 1985: 12); 
armut “gruşa (= armut)” (DTS, 1969: 53); EDPT (-). 
                                                          
3
 Besim Atalay sözcükle ilgili olarak verdiği dipnotta, sözcüğün Arapça karşılığının 
böyle olmamasına karşın sözcüğün günümüzdeki “alıç” sözünü karşılaması gerektiğini 
belirtmiştir (BA-IV, 1999: 22).  Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200 
189
armut  “1. Gülgillerden, çiçekleri beyaz, yurdumuzun her yerinde yetişen bir 
ağaç (Pirus communis), 2. Bu ağacın tatlı ve sulu, yumuşak, ufak çekirdekli meyvesi” 
(TS 1, 1998: 135). 
arpa [5] 
arpa  “arpa” (BA IV, 1999: 36);  arpa  “barley (=arpa)” (D-K III, 1985: 12); 
arpa “yaçmen’ (=arpa) (DTS, 1969: 53); arpa: “barley (=arpa)” (EDPT, 1972: 198). 
arpa “1. Buğdaygillerden bir bitki (Hordeum vulgare), 2.Bu bitkinin ekmek ve 
bira yapımında kullanılan, hayvanlara yem olarak verilen taneleri” (TS 1, 1998: 136). 
awya [2] 
awya “ayva” (BA IV, 1999: 52); awya “quince (= ayva)” (D-K III, 1985: 16); 
avja I  “ayva (= ayva)” (DTS, 1969: 70);  avya: → ayva:  “quince (= ayva)” (EDPT, 
1972: 268).  
ayva 1.Gülgillerden, çiçekleri iri ve pembe, yapraklarının altı tüylü, orta 
yükseklikte bir ağaç (Cydonia vulgaris), 2.Bu ağacın büyük, sarı renkte, tüylü, mayhoş, 
dokusu sertçe, ufak çekirdekli meyvesi” (TS 1, 1998: 181). 
ayran [1] 
ayran “ayran” (BA IV, 1999: 55); ayrān “churned milk (=yayılmış süt)” (D-K 
III, 1985: 18); ajran “napitok iz kislogo snyatogo korov’ego moloka (=mayalanmış inek 
sütünden elde edilen bir içecek)” (DTS, 1969: 30); ayra:n “butter milk (=tereyağlı süt)” 
(EDPT, 1972: 276). 
ayran “1. Süt veya yoğurt yayıkta çalkalanarak yağı alındıktan sonra kalan sulu 
bölüm, 2. Yoğurdu sulandırarak yapılan içecek” (TS 1, 1998: 178). 
bal [6] 
bal “bal” (BA IV; 1999: 64); bāl “honey (= bal)” (D-K, 1985: 64); bal “med 
(=bal)” (DTS, 1969: 79); ba:l “honey (=bal)” (EDPT, 1972: 330). 
bal “1. Bal arılarının bitki ve çiçeklerden topladıkları bal özünden yapıp 
kovanlarındaki petek gözlerine doldurdukları, rengi beyazdan esmere kadar değişen 
tatlı, koyu, sıvı madde, 2. Olgunlaşmış incirin, dışına sızan tatlısı, 3.  Ağaçların 
kabuğundan sızarak pıhtılaşan besi suyu” (TS 1, 1998: 206 vd.). 
bekmes~pekmes [2] 
bekmez  “pekmez (Oğuzca)”, pekmes “pekmez (Oğuzca)” (BA IV, 1999: 80, 
473);  bäkmäs “syrup (= şıra, tatlı)” (D-K III, 1985: 70);  bekmäs “vinogradnıy sirop 
(üzüm şırası)” (DTS, 1969: 92); bekmes (p-) “syrup of fruit juice (=meyve suyu şırası)” 
(EDPT, 1972: 327). 
pekmez “Genellikle üzüm, dut vb. meyvelerin kaynatılarak  koyulaştırılmış
biçimi” (TS 1, 1998:1785). Sözcük Anadolu ağızlarında bekmez, behmez, bepez, betmez
biçimlerinde görülmektedir (DS II, 1993: 604). 
bugday [9]
budgay “buğday”, bugday “buğday” (BA IV, 1998: 110, 111); buγdāy “wheat 
(=buğday)~  budγāy(Barsγān)” (D-K III, 1985: 80);  budγāy “pşenitsa (=buğday)”,
buγday I “pşenitsa (=buğday)” (DTS, 1968: 120); buğda:y “wheat (=buğday)” (EDPT, 
1972: 312).
buğday  “1. Buğdaygillerin örnek bitkisi (Triticum), 2. Bu bitkinin başaktan 
ayrılmış tanesi” (TS 1, 1998: 350). Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200 
190
bulġama [1] 
bulgama “yağsız ve tatsız bulamaç” (BA IV, 1999: 114); bulγama (bulγa-) “a 
type of gruel (= bir bulamaç türü)” (D-K, 1969: 80); bulγama “postnaya boltuşka bez 
pripravı (=yağsız acısız baharatsız (yemek))” (DTS, 1969: 122);  bulğama “gruel 
(=bulamaç)” (EDPT, 1972: 338).  
bulama “2.İnek ve koyunun avuzdan sonra alınan sütünü ateşte çokça pişirmek 
suretiyle yapılan bir türlü yemek” (SDD 1, 1939: 230);  bulama   “1.Koyunun, ineğin 
ilk koyu sütü, ağız, 2. Ağızı kaynatarak yapılan yemek, 3.Ağızın bitip sütün başladığı 
sırada inekten alınan koyu süt, 4.Ayran, 5.Kaynamış ve çökmüş süte yumurta koyarak 
yapılan yemek, 6.Ayranla döğme buğdaydan yapılan çorba, 7.Çorba yapılmak üzere 
hazırlanan yarma, nohut, fasulye taneleriyle karıştırılmış ve torbada süzülmüş ayran,” 
(DS II, 1993: 786); bulama “2.Genellikle üzüm şırasının kaynatılması ile yapılan koyu 
pekmez” (TS 1, 1998: 353). Görüldüğü gibi bu yiyecek içecek maddesi, adını pişirme 
sırasında yapılan işlemden almıştır. Bugün de Türkiye Türkçesi ölçünlü dili ve 
ağızlarında  bulama  işleminin yapıldığı pek çok yiyecek içecek maddesine bu ad 
verilmektedir. 
çaġır [4] 
çagır “şarap; şıra” (BA IV, 1999: 130); čaγir “juice; wine(meyve suyu; şarap)” 
(D-K, 1985: 85);  čaγϊr II  “vinogradnıy sok, molodoe vino (=üzüm suyu, taze şarap)” 
(DTS, 1969: 136);  çağır “unfermented grape juice, wine (=mayalanmamış üzüm suyu, 
şarap)” EDPT, 1972: 409). 
 SDD(-); ça*ır (I) “Rakı, şarap” (DS III, 1993: 1040), çakır(VII) “karışık içki, 
şarap” (DS III, 1993: 1044);  çakır(II) sözcüğüne  “esk.  şarap.” (TS 1, 1998: 425); 
Günümüzde ölçünlü dilde “yarı sarhoş” anlamında kullanılan “çakırkeyf, çakırkeyif”
sözleri de bu sözcükle ilgili olmalıdır (TS 1, 1998: 425). 
çörek [1] 
çörek “çörek” (BA IV, 1999: 159); čöräk “flat bread (=düz ekmek)” (D-K III, 
1985: 95);  čöräk  “çurek, lepeşka (hleb) (=çörek, pide (ekmek))” (DTS, 1969: 155);
çörek “a round loaf of bread (=yuvarlak somun ekmek)” (EDPT, 1972: 429). 
çörek  1. Az yağlı, bazen şekerli ve yumurtalı, gevrekçe bir hamur işi (TS 1, 
1998: 503).  
erük [5] 
erük “şeftali, kaysı, erik gibi meyvalara verilen genel ad” (BA IV, 1999: 193); 
ärük “tülüg ärük, sariγ ärük, qara ärük “peach, apricot, plum (=şeftali, kaysı, erik)” (DK III, 1985: 26); DTS (-); 1 erük “stone fruit (=sert meyve)” (EDPT, 1972: 222).  
erik “1. Gülgillerden, beyaz çiçekli bir ağaç (Grunus domestica), 2. Bu ağacın 
kabuğu ince, çeşitli renklerde, mayhoş veya tatlı, eti sulu, tek ve sert çekirdekli yemişi” 
(TS 1, 1998: 719 vd.). Sözcük Anadolu ağızlarında erük biçiminde yaşamaktadır(DS V, 
1993: 1778). 
ėtmek [32] 
etmek (étmek) “yenecek ekmek” (BA IV, 1999: 203); ätmäk “bread(=ekmek)” 
(D-K, 1985: 29);’de etmäk I  “hleb(=ekmek)” (DTS, 1969: 188); etmek/ ötmek “bread (= 
ekmek) EDPT, 1972: 60). Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200 
191
ekmek(II) “1.Çeşitli tahıl unundan yapılmış hamurun fırında, saçta veya 
tandırda pişirilmesiyle yapılan yiyecek. 2.İnsanı geçindirecek iş, kazanç. 3.hlk. Yemek, 
aş” (TS 1, 1998: 682).
geşür  [1] 
geşür  “havuç (Oğuzca)” (BA IV, 1999: 211);  gäšür, gēzri → turma “radish 
(=turp)”,  sariγ turma~gēzri (Arγu)~gäšür (Oγuz) “carrot (=havuç)” (D-K III, 1985: 
201);  gäšür→ kešür “rediska (=turp)” (DTS, 1969: 303); geşür “carrot (=havuç) 
(EDPT, 1972: 754). 
keşir “havuç” (SDD 2, 1941: 889); “keşür → keşir (I) [keşirotu, keşşir, keşür, 
kişir] “Havuç” (DS VIII, 1993: 2771). 
999aba9  999  [1] 
kabak (g)  “kabak, yaş iken yemeği yapılan bir sebze” (BA IV, 1999: 242); 
qabaq  “gourd (=kabak)” (D-K III, 1985: 122); qabak I  “tıkva (=kabak)” (DTS, 1969: 
399);  kabak  “gourd, pumpkin, marrow (=kabak, balkabağı, sakız kabağı)” (EDPT, 
1972: 582).
kabak “1. Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, sarı çiçekli, birçok türü olan bir 
bitki (Cucurbita), 2. Bu bitkinin türlerine göre yemeği ve tatlısı yapılan ürünü” (TS 1, 
1998: 1138).  
999aġun [14]  
kagun “kavun” (BA IV, 1999: 250); qāγūn “melon (=kavun)” (D-K III, 1985: 
124);  qaγun  “dınya (=kavun)” (DTS, 1969: 406);  ka:ğu:n  “melon (=kavun)” (EDPT, 
1972: 611). 
kavun “1. Kabakgillerden, sürüngen gövdeli, iri meyveli bir bitki (Cucum),
2.Bu bitkinin genellikle güzel kokulu, sulu ve etli meyvesi” (TS 2, 1998: 1244). 
999aġut [3] 
kagut  “kavut, darıdan yapılan bir yemek” (BA IV, 1999: 251); qāγut (*qaγ-~ 
*qaw-) “a dish made from millet (=mısırdan yapılan bir yemek türü)” (D-K III, 1985: 
124);  qaγut “eda, prigotovlyaemaya iz prosyanoy muki s maslom  i saharom (=mısır 
unu, yağ ve şekerle hazırlanan bir yemek türü)”(DTS, 1969: 406); ka:ğut  “a kind of 
food made of millet; the millet is boiled, dried, and crushed, and the flour from it is 
mixed with melted butter and sugar; it is a foodfor parturient women (= mısırdan 
yapılan bir yemek türü; kaynatılıp kurutulduktan sonra ezilen, daha sonra erimiş yağ, un 
ve şeker karıştırılan mısır ile doğum yapan kadınlar için yapılan yemek türü” (EDPT, 
1972: 610). 
SDD (-);  kavut (I) “1. Kavrulmuş ve dövülmüş tahıl ununun şeker ya da tatlı 
yemişle karışımı, helva, 2. Kavrulduktan sonra öğütülen tahıl unu, 3. Kurutulmuş
armuttan çekilerek elde edilen un, 4.  İnce bulgur, 5. Kavrulmuş buğday, 6. Bulgur 
kepeği” (DS VIII, 1993: 2694 vd.); kavut “Kavrulmuş ve dövülmüş tahıl ununa şeker 
veya tatlı yemiş katılarak yapılan yiyecek” (TS 2, 1998: 1245).  
999a9  999  [3] 
kak  “erik, kaysı gibi meyvaların kurusu” (BA IV, 1999:  251);  qāq “dried 
(fruit)(=kurutulmuş (meyve))” (D-K III: 128);   qaq II “dol’ka, lomtik (=parça, dilim) 
erük qaqï (= erik parçası)” (DTS, 1969: 421);  1 kak/ka:k  “something dried; a dried Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200 
192
segment of something (=kurumuş herhangi bir şey; herhangi bir şeyin kurumuş dilimi) ” 
(EDPT, 1972: 608). 
kak “6. Elma, armut ve kayısı kurusu” (SDD 2, 1941: 812);  kak (I) [kağ (I), 
kah (I), kakı (I) -2] “meyve kurusu” (DS VIII, 1993: 2598); kak (I) “1.hlk.elma, armut 
gibi meyvelerin kurutulmuşu” (TS 2, 1999: 1160). 
  999aġurmaç~999awurmaç [1] 
kawurmaç “kavrulmuş buğday”, kogurmaç “kavrulmuş buğday” (BA IV, 1999: 
283, 339); qaγurmāč~qawurmāc (*qāγ-~ qāw-) (D-K III, 1985: 124);   qawurmač
“blyudo iz podjarennoy na masle pşenitsı (=buğday yağda kavrularak hazırlanan 
yiyecek)” (DTS, 1969: 438); kağurma:ç “parched wheat (=kavrulmuş buğday)” (EDPT, 
1972: 613). 
 SDD (-); DS (-); kavurmaç “hlk. Kavrulmuş buğday” (TS 2, 1998: 1245). SDD 
(2, 1941: 851)’de ve DS (VIII, 1993: 2663  vd.)’de bulunan kavurga,  kavurmaç
sözcüğüyle yakın anlamlarda kullanılmaktadır.  
999ımız [3]  
 kımız  “kımız” (BA IV, 1999: 314); qimiz “koumiss (=kımız)” D-K III, 1985: 
136);  qïmïz “kumıs (=kımız)” (DTS, 1969: 444); “fermented mare’s milk, koumiss 
(=mayalanmış kısrak sütü, kımız)” (EDPT, 1972: 629). 
kımız “Kısrak sütünün mayalanmasıyla yapılan az alkollü, ekşi, eski bir Türk 
içkisi” (TS 2, 1998: 1292)  kımız sözcüğü Anadolu’da farklı anlamlarda da 
kullanılmaktadır: bk. (SDD 2, 1941: 904, DS VIII, 1993: 2803)  
999osı999~999osu9  999  [1] 
kosık “fındık”,  kosuk  “fındık” (BA IV, 1999: 348);  qusiq  “hazel (=fındık)”; 
qosïk→ qusïk I   “oreh (=fındık)” (DTS, 1969: 470);  kusık  “pine-kernel (=çam ağacı 
çekirdeği).  
kavsuk “fındık içinin üzerindeki zar” (SDD 2, 1941: 852); kavsuk → kapçık (I) 
“2. Meyve kabuğu, 3. Ceviz, fındık, bademin sert kabuğu” (DS VIII, 1993:2631 vd.).
kömeç [2] 
 kömeç  “küle gömülerek pişirilen çörek” (BA IV, 1999: 359);  kömäč (köm-)
“flat bread buried in embers for baking (=pişirmek için kora gömülen ekmek)” D-K III, 
1985: 109);   kömäč “peleşka, vıpekaemaya v goryaçey zole (=sıcak külde pişirilen 
çörek)” (DTS, 1969: 314);  kömeç(gömmeç) “(food) buried (in the ashes to cook it), a 
round loaf which is buried in the hot ashes (=pişirilmek amacıyla küle gömülen yiyecek, 
sıcak küle gömülerek pişirilen bir tür yuvarlak somun)” EDPT, 1972: 722). 
kömeç “1. Mayasız, külde pişirilen çörek, ekmek” (SDD 2, 1941: 973);  kömeç 
(II) → kömbe (I)-1. “1. İki saç arasında ya da külde pişirilen mayasız ekmek” (DS VIII, 
1998: 2955) 
kurut [3]
 kurut  “keş, çökelek; yağı alınmış yoğurttan yapılan lor peyniri; kurut, kuru 
yoğurt” (BA IV, 1999: 386); qurut (quri-) “dried curds(=kurutulmuş ekşi süt)” D-K III, 
1985: 148);  qurut I “kurut, vısuşennıy tvorog (=kurut, kurutulmuş lor peyniri)” DTS, 
1969: 470); kurut “dried curds used as a kind of hard cheese (=katı peynir gibi yenen 
kurutulmuş ekşi süt)” EDPT, 1972: 648). Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200 
193
kurut → çeçil “yağı alınmış sütten yapılmış peynir” (SDD 1,1939: 314); kurut 
(I) “kurutulmuş süzme yoğurt” (DS VIII, 1993: 3012),  kurut “hlk. kurutulmuş süt 
ürünü” (TS 2, 1998: 1419). 
sirke [11] 
sirke  “sirke” (BA IV, 1999: 524);  sirkä  “vinegar (=sirke)” (D-K III, 1985: 
163);  sirkä I  “uksus (=sirke)” (DTS, 1969: 501); 1 sirke:  “vinegar (=sirke)” (EDPT, 
1972: 850).  
sirke (II) “1. Salatalara, yemeklere ekşilik vermek için kullanılan ekşimiş
üzüm, elma, limon vb. suyu” (TS 2, 1998: 1992). 
soġan~soġun [1] 
sogan “soğan”, sogun “soğan” (BA IV, 1999: 526, 527); sōγun~sōγan “onion 
(=soğan) (D-K III, 1985: 165); soγan I→ soγun I “luk (= soğan)” (DTS, 1969: 507); 
so:ğun (so:ğon) “onion (=soğan)” (EDPT, 1972: 812). 
soğan  “1. Zambakgillerden, yemeklere tat vermek için yumrusu ve yeşil 
yaprakları kullanılan ıtırlı bitki” (TS 2, 1998: 2000).
süçig~süçüg [12] 
 süçik “tatlı; içilecek şey, şarap”, süçük “şarap” (BA IV, 1999: 547, 548);  süčig 
(süči-) “wine(=şarap)” D-K III, 1985: 170); süčig “1.sladkiy; 2.vino (=1. tatlı; 2. şarap)” 
(DTS, 1969: 516);  sü:çig (? sü:cig) “sweet, a sweet substance; wine(=tatlı, tatlı bir 
madde; şarap)”  (EDPT, 1972: 796 vd.).  
 SDD (-); süci “şarap” (DS IX, 1993: 3704 vd.), 
süzme [1] 
 süzme “‘keş’ denilen yağsız kuru peynir, ayran süzmesi” (BA IV; 1999: 555);
süzmä (süz-)  “curds(=ekşimiş süt, beyaz peynir)” (D-K III, 1985: 172); “vid tvoroga 
(=bir tür lor peyniri)” (DTS, 1969: 519); süzme: “curds, cheese(=ekşimşi süt, peynir)” 
(EDPT, 1972: 864). 
 SDD (-);  süzme(I) “torbada süzülmüş katı yoğurt” (DS IX, 1993: 3730); 
Sözcük ölçünlü dilde süzme yoğurt tamlamasında karşımıza çıkmaktadır: “Bir torbaya 
konularak suyu süzülen yoğurt” (TS 2, 1998: 2063).
şekirtük [1] 
şekirtük  “fıstık” (BA IV, 1999: 557); šäkirtük  “pistachio (=fıstık)” (D-K III, 
1985: 173);  šekirtük  “fistaşka (=fıstık)” (DTS, 1969: 522);  şekirtük  “pistachio nut 
(fısıtk)” (EDPT, 1972: 867, 868). 
çekirdek “1. Etli meyvelerin içinde bir veya birden çok bulunan, çoğu sert bir 
kabukla kaplı tohum, 2. Yenmek için satılan kabak veya ayçiçeği tohumu” (TS 2, 1998: 
452 vd.). 
tarıġ [65] 
tarıg  “ekin, bitki; arpa, buğday; tane, tohum; zahire (Bü. Türklerce); darı 
(Oğuzca),  tarığ “ekin, bitki; arpa, buğday; tane, tohum; zahire (Bü. Türklerce); darı 
(Oğuzca)” (BA, IV, 1999: 577); tariγ “cereal crops; wheat (most of the Turk); millet 
(Oγuz) (=tahıl, buğday (Türklerin çoğu); mısır (Oğuzlar)” (D-K III, 1985: 179); tarïγ  
“1. zerno, zlaki, hleb; 2. proso; 3. zemledelie, zemlepaşetsvo (=1. tohum, tahıl, ekmek; 
2. mısır; 3. tarım, ziraat)” (DTS 1969: 537); tarığ “grain; wheat; millet (tahıl, buğday; 
mısır)” (EDPT, 1972: 537 vd.). Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200 
194
darı “1. Buğdaygillerden, kuraklığa dayanıklı bir bitki, akdarı (Panicum 
miliaceum), 2. Bu bitkinin buğday yerine besin olarak kullanılan tohumu, 3.  hlk. Mısır” 
(TS 2, 1998: 530). 
turma [2]
4
  
tutma aç~tutmaç [6]  
 tutma aç (tut-) “tutmaç”, tutmaç “herkesçe bilinen bir Türk yemeği” (BA IV, 
1999: 661, 662); tutmāč <tutma āč (tut-) “a food(=bir yemek türü)”  (D-K III, 1985: 
202);’de sözcük, “tutmaç, nazvanie muçnogo blyuda,  vid lapşi (=tutmaç adı verilen 
hamurlu, bir tür erişte yemeği)” (DTS, 1969: 592); “noodles, macaroni, 
vermicelli(=erişte, makarna, şehriye)” (EDPT, 1972: 457). 
tutmaç “gayet küçük ve dört köşe hamurdan yapılan yoğurtlu, mercimekli 
yemek, çorba” (SDD 3, 1947: 1401), dutmaç “ince ince kesilen hamurdan yapılmış bir 
çeşit çorba”  (SDD 1, 1939, 477), dutmeç “müselles veya murabba şekillerinde kesilip 
yapılan bir tür hamur yemeği” (SDD 1, 1939: 477);  tutmaç  “1. Küçük, dört köşe 
kesilerek kurutuşmuş hamur ve mercimekle pişirilen bir çeşit yoğurtlu çorba, 2.kurumuş
yufka, 3.kesilmiş hamur içine kavurma konularak yapılan bir çeşit çorba” (DS X, 1993: 
4000),  dutmaç “1.ince ince kesilen hamurdan yapılmış çorba, 2.ufak ufak kesilmiş
haşlandıktan sonra pişmiş mercimek ve sarımsakla yoğurtla karıştırılarak yapılan 
yemek” (DS IV, 1993: 1613);  tutmaç  “hlk. dört köşe kesilmiş küçük hamur 
parçalarından yapılan  yoğurtlu çorba” (TS 2, 1998: 1497).  
tuz [8] 
tuz “tuz” (BA IV, 1999: 665); tūz “salt (=tuz)” (D-K III, 1985: 203); tuz I “sol’ 
(=tuz)” (DTS, 1969: 594); tu:z “salt (=tuz)” (EDPT, 1972: 571). 
tuz “1. Kokusuz, suda eriyen yiyecekleri korumada ve tatlandırmada kullanılan 
billûrsu madde (NaCl)” (TS 2, 1998: 2261). 
türmek [3]  
türmek “kadın budu denilen yemek; dürüm” (BA IV, 1999: 675); türmäk (tür-) 
“rolled bread (=dürülmüş ekmek)” (D-K III, 1985: 205); “tyurmek, hlebtsı s naçinkoy iz 
sıra, masla ili myasa (=içine peynir, tereyağı ya da et konulan dürülmüş ekmek” (DTS, 
1969: 599); “a stuffed meat ball; something wrapped up(=et doldurulmuş yemek; 
sarılmış herhangi bir nesne)” (EDPT, 1972: 550). 
SDD (-); dürmeyh→dürmeç “içine katık konularak sarılmış yufka ekmeği” (DS 
IV, 1993: 1634). 
u555ıtma [1] 
udhıtma (udhıt-)  “yaş peynir, taze peynir” (BA IV, 1999: 684);  u5ıtma (ū-) 
“moist cheese (= nemli, yaş peynir)” (D-K III, 1985: 51); uδïtma “tvorog (=lor peyniri)” 
(DTS, 1969: 606); u5ıtma “moist curd cheese (=taze, ekşi peynir)” (EDPT, 1972: 45). 
                                                          
4
 Divanü Lügati’t-Türk’te yer alan  turma  “turp” ve sarı turma  “havuç” sözcüklerinin 
izlerine SDD (3, 1947: 1399)’de ve DS (X, 1993: 3995)’de rastlanmaktadır. Ancak, 
SDD’de ve DS’deki   turma  “turp” sözcüğünün Yalova Kadıçiftliği’ndeki Rumeli 
Göçmenlerinden ve  Konya Kadınhanı Başhöyük beldesindeki Karaçay aşireti 
üyelerinden derlenmiş olması, bu sözlerin Anadolu’nun sözvarlığına ait olmadığını 
düşündürmektedir.  Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200 
195
uyutma  “Süt ve incirle yapılan bir yemek”,  uyutmak  “Yoğurt veya peynir için 
sütü mayalamak” (SDD 3, 1947: 1425); uyutma “Süt ve incirle yapılan bir yemek”, 
uyutmak (I) [uyuşturmak] Yoğurt yapmak için sütü mayalamak (DS XI, 1993: 4051).
uġlı [1] 
uglı “Kaşgar’da yetişen ve yenen beyaz ve tatlı bir havuç” (BA IV, 1999: 687); 
oγlı  “parsnip (=yabanî havuç) ” (D-K III, 1985: 39);  uγlı “belaya morkov’ (=beyaz 
havuç)” (DTS, 1969: 607); uğlı: “parsnip; it is a white sweet-flavoured root-vegetable 
grown in the city of Kashgar and eaten (=yabanî havuç; Kaşgar’da yetişen ve yenen 
beyaz ve tatlı, lezzetli köklü bir sebzedir)”  (EDPT, 1972: 84). 
avlu “havuç” (SDD 1, 1939: 130);  DS (-). 
üzüm [21]
üzüm  “üzüm” (BA IV, 1999: 721);  üzüm  “grapes (=üzüm)” (D-K III, 1985: 
62);  üzüm  “vinograd (=üzüm)” (DTS, 1969: 631); üzüm  “a bunch of grapes, a single 
grape, grapes (=bir salkım üzüm, üzüm tanesi, üzüm)” (EDPT, 1972: 288).  
üzüm “Asmanın taze veya kuru olarak yenilen ve salkım durumunda bulunan 
meyvesi (TS 2, 1998: 2324). 
yaġ [41]
yag “yağ; (Oğuzca) iç yağı”, yağ “yağ; (Oğuzca) iç yağı” (BA IV, 1999: 725 
vd.);  yāγ “oil, butter; fat (Oγuz) (=yağ, tereyağı; iç yağı)” (D-K III, 1985: 209);  jaγ
“1.jir, maslo (=1. yağ, tereyağı)” (DTS 1969: 223); ya:ğ “grease, fat, oil (=yağ, iç yağı, 
sıvı yağ) (EDPT, 1972: 895).
yağ 1. Birleşiminde stearik, oleik, palmitik asitlerle gliserin  bulunan ve 
bunların oranlarına göre kıvamları değişen bitkisel veya hayvansal madde (TS 2, 1998: 
2361 vd.). 
yaġak [5] 
yagak  “ceviz” (BA IV, 1999: 726);  yaγāq  “walnut (=ceviz)” (D-K III, 1985: 
209);  jaγaq  “oreh (=fındık)” (DTS, 1969: 224); yağa:k “nut; (usually 
specifically)walnut (=fındık, (genelde özellikle) ceviz)” (EDPT, 1972: 900). 
yangak  “ceviz” (SDD 3, 1947: 1474); yangak “Ceviz” (DS XI, 1993: 4164). 
yigde [3] 
yigde  “iğde”,  yikte  “iğde (Oğuzca) (BA IV, 1999: 788, 790);  yigdä  “service 
tree (=Pyrus domestica adı verilen ağaç)” (D-K III, 1985: 225);  jigdä   “djida, loh 
(=iğde)”; (DTS, 1969: 260); yigde: “The word is used both for the tree and its fruit, the 
jujube tree (=hünnap ağacı ve onun meyvesi için kullanılan sözcük)” (EDPT, 1972: 
911). 
iğde 1.  İğdegillerden, kokulu, sarı çiçekleri olan, çalı biçiminde bir ağaç 
(Elaeagnus), 2. Bu ağacın zeytin biçiminde, kabuğu kırmızıya çalan sarı renkte, beyaz 
unlu, tadı mayhoş yemişi (TS 1, 1998: 1050). 
yoġurt [7] 
yogurt “yoğurt” (BA IV; 1999: 797); yoγurt (yoγur-) “yoghurt (=yoğurt)” (D-K 
III, 229);   joγrut  “kisloe moloka (=mayalanmış süt),  joγurt  “kisloe moloka 
(=mayalanmış süt), (DTS, 1969: 270);  yuğrut  “coagulated curdled milk, yoğurt 
(=mayalanarak pıhtılaştırılmış süt, yoğurt)” (EDPT, 1972: 905). Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200 
196
yoğurt Maya katılarak koyulaştırılmış beyaz, kıvamlı bir süt ürünü (TS 2, 
1998: 2456).
yuġa~ yupka [5] 
yuga “katmer, yuka, yufka”, yuvga “katmerli yuka” (BA IV, 1999: 808, 818); 
yuγa→yuvγa  “folded bread (=katlanmış, katmerli ekmek)” (D-K III, 1985: 235); 
juγa→juvγa “3. sloenaya lepeşka (=3. katmerli pide)” (DTS, 1969: 282) ;  yuka→yuvka: 
“slender, insubstantial; bakes thin loaves (=ince,  zayıf; ince katlar biçiminde fırında 
pişirilmiş ” (EDPT, 1972: 874). 
yufka 1. Oklava ile açılan ince, yuvarlak hamur yaprağı, 2. Sacda pişen bir 
ekmek türü (TS 2, 1998: 2468). Günümüzde Anadolu’da sözcük  yuga  biçiminde de 
yaşamaktadır (DS XI, 1993: 4310 vd.). 
yumurtġa [3]
yumurtga  “yumurta, bütün kuşların yumurtaları, insanların ve hayvanların 
taşakları” (BA IV, 1999: 813);  yumurtγa (*yum-)  “egg; testicle (=yumurta; er bezi, 
haya)” (D-K III, 1985: 233);  jumurtγa  “yaytso (=yumurta)” (DTS, 1969: 280); 
yumurtğa: “egg, the egg of a hen or other bird; and the testicle of a man or other animal 
(=yumurta, tavuk ya da kuş yumurtası; erkek insanlarda ya da hayvanlardaki er bezi)” 
(EDPT, 972: 938). 
yumurta 1. Bir dişinin vücudunda oluşan, yumurtlama ve döllenmeden sonra 
aynı türden bir canlı oluşturan hücre, 2.  Kanatlı hayvanların çoğalmasını sağlayan 
kabuklu bir besin  maddesi, 3. Tavuk yumurtası,  4. Er bezi (TS 2, 1998: 2471).  
  
III.  
 1.a) Divanü Lügati’t-Türk’teki yiyecek ve içecekler dönemin sosyal ve kültürel 
yaşamına ilişkin önemli bilgiler vermektedir. Bu dönemde Türk toplulukları doğanın 
kendilerine sunduğu hemen her yiyecek maddesini değerlendirmiş, hayvansal ve 
tarımsal ürünlerden yararlanmıştır. Yemenin ve içmenin bir gereksinim olmasının 
yanında bu dönemde zevke de hitap eden bir yeme içme anlayışını görmek mümkündür. 
Yapıtta saptanan pek çok içki adı, tatlılar, baharatlar bu zevk anlayışının birer 
göstergesidir. 
 1. b) Divanü Lügati’t-Türk’te yer alan yiyecek ve içeceklerde dikkat çeken bir 
diğer nokta da, ayrıntılardır. Bu durum aynı zamanda on birinci yüzyıl Türk yeme içme 
kültürünün zenginliğinin de göstergesidir. Günümüzde aynı sözcükle karşıladığımız ya 
da yapımında aynı maddelerin kullanıldığı pek çok yiyecek içecek vardır ve bunlar, 
Divanü Lügati’t-Türk’te farklı adlarla anılmaktadır. Örneğin çok sayıda  şehriye
(lėtu~litü, sarmaçu9, ügre,  9uyma) adına bir o kadar da  bumbar dolması  ya da sucuk 
(soġut (II), so9tu, toġrıl, yörgemeç) olarak karşıladığımız yiyecek adına rastlamak 
mümkündür. Bu durum, yapılıştaki -küçük de olsa- farklılığın göstergesidir.  
2. a) Divanü Lügati’t-Türk’teki  şu yiyecek içecek adları Türkiye Türkçesi 
ölçünlü dilinde yaşamaktadır
5
: ağız, armut, ayva, elma, alıç, arpa, ayran, bal, buğday,  
                                                          
5
 Türkiye Türkçesi ölçünlü diline ulaşan yiyecek içecek adlarının bir bölümü, 
yaşadıkları ses değişimleri sonucu değişime uğramış olmalarına karşın burada Divanü 
Lügati’t-Türk’tekilerin birebir karşılığı olarak sıralanmıştır. Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200 
197
pekmez, çörek, ekmek, kabak, kavun, kavut, kımız, sirke, soğan, çekirdek, tuz, üzüm, yağ, 
iğde, yoğurt, yufka, yumurta. 
 Anadolu ağızlarına ulaşmış yiyecek içecek nesneleri de  şunlardır:  ağartı, 
bulama, çaġır, keşir, kak, kavurmaç, kavsuk, kömeç, kurut, süci, süzme, tutmaç, 
dürmeyh~dürmeç, uyutma~uyutmak, avlu, yangak. 
 2. b) Kullanım sıklıkları açısından Divanü Lügati’t-Türk’teki yiyecek içecek 
adları değerlendirildiğinde, en çok kullanılan sözcüğün genel anlamlı tarıġ (altmış beş
kez) olduğu görülecektir. Sözcüğü, sırasıyla,  yaġ (kırk bir kez),  ėtmek (otuz iki kez), 
üzüm (yirmi bir kez), 9aġun (on dört kez),  süçig~süçüg (on iki kez), sirke (on bir kez) 
sözcükleri izlemektedir. Bunun yanında, dokuz kullanımlı  (buġday), sekiz kullanımlı 
(tuz) ve yedi kullanımlı  (yoġurt)  birer sözcük bulunurken altı kullanımlı dört 
(alma~almıla, bal, tal9an, tutma aç~tutmaç); beş kullanımlı dört (arpa, erük, yaġa9, 
yuġa ~yup9a); dört kullanımlı üç (çaġır, 9at, ügür~yügür) sözcük vardır. Yapıtta üç kez 
kullanılan dokuz  (begni~bekni, bor,  9aġut~9avut, 9a9, 9ımız, 9urut, türmek, yigde, 
yumurtġa); iki kez kullanılan on beş (arı yaġı, armut, awya,  bekmes~pekmes, 9atut, 
9aya9,  kömeç, közmen, küç, saġ yaġ, söklünçü, toġrıl, top, turma, ügre) yiyecek içecek 
adı saptanmıştır. Bir kez kullanılan yiyecek içecek maddesi adı ise altmış beş adettir: 
aġartġu, aġuj~aġuz,  aluç, aluçın, amşuy, awruzı~awzurı, ayran,  bitrik, böşgel~püşkel, 
bu2sı, bu2sum, buldunı, bulgama, büken, bün~mün, büskeç, büsteli, ça2şa9, çobulma9, 
çörek, çu9mın, esberi~usbarı, geşür, ikdük, ingliç,  9aba9,  9aġurmaç~9awurmaç, 
9a9u9,  9a9urġan,  9or,  9osı9~9osu9,  9uçġundı,  9uyma, küli, kürşek, lėtü~litü, mandu, 
sarıġ turma, sarmaçu9, senkeç, sım sımra9, sinçü, soġan~soġun, soġut (I), soġut (II), 
so9tu, soma, suwsuş, süzme, şamuşa, şekirtük, tarmaz~turmuz, to, to9ıç~to9uç, topı9
süŋük, tutur9an,  u5ıtma, uġlı, uġut, u2a9, ulyan,  üskenteç,  yarmış un, yazu9 et, 
yörgemeç.  
 Yukarıdaki sayıların da gösterdiği gibi, Türkiye Türkçesine ulaşan yiyecek 
içecek adlarının çoğunluğu Divanü Lügati’t-Türk’te sıklıkla kullanılan sözcüklerdir. 
Bunun yanında birer kez kullanılan, aġartġu, aġuj~aġuz,  aluç, ayran, bulgama, çörek, 
geşür,  9aba9,  9aġurmaç~9awurmaç,  9osı9~9osu9,  süzme, soġan~soġun,  şekirtük, 
u5ıtma  sözcükleri de günümüze ulaşabilmiştir. On birinci yüzyıldan günümüze 
ulaşmayan yiyecek içecek adlarının büyük çoğunluğunu ise Divanü Lügati’t-Türk’te 
birer kez kullanılmış sözcükler oluşturmaktadır.
 2. c)  Divanü Lügati’t-Türk’teki yiyecek içecek adları, Türkiye Türkçesi 
ölçünlü dilindeki ve ağızlarındaki görünümleri açısından değerlendirildiğinde ortaya 
çıkan en önemli sonuç, Divanü Lügati’t-Türk’teki ete dayalı hiçbir yiyecek maddesinin 
Türkiye Türkçesine ulaşmamış olmasıdır. Günümüze ulaşan yiyecek içecek 
maddelerinin büyük bölümü tarıma dayalı ürünlerden oluşurken bir bölümü de süt ve 
süt ürünlerine dayanmaktadır. Divanü Lügati’t-Türk’te saptadığımız et ürünü adları ise 
günümüze ulaşmamıştır. Ancak bu, söz konusu et ürünlerinin unutulduğu anlamına 
gelmemelidir. Bu ürünlerin büyük çoğunluğunun kullanımının günümüzde farklı adlarla 
devam etmekte olduğunu söylemek mümkündür. Örneğin, on birinci yüzyılda Türklerin 
so9tu biçiminde adlandırdığı yiyecek maddesi günümüz Türkiye Türkçesindeki sucuk 
benzeri bir üründür. Bunun gibi, topı9 süŋük, günümüzde paça adı verilen et yemeğini 
andırmaktadır. Bu türden örnekleri arttırmak mümkündür. Bu durum, yalnızca et 
ürünleri için geçerli değildir. Diğer kimi yiyecek içecek adları da, nesnenin kendisinin Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200 
198
yaşamasına karşın yerlerini farklı sözcüklere bırakmıştır: bor “şarap”, büken “karpuz”, 
esberi~usbarı  “bir ekmek türü”, sarıġ turma  “havuç”, yörgemeç “bir tür bumbar 
dolması”… 
2. d) Günümüze ulaşan yiyecek içecek maddelerinin -adlarını renk, biçim, 
yapılan işlem ya da işlemin sonucu dolayısıyla alan, Divanü Lügati’t-Türk’teki aġartġu, 
türmek, süzme vb. sözcükler dışında- tamamı çok büyük anlam değişimi yaşamayarak 
bin yıllık süreci tamamlamıştır. Yukarıda saydığımız,  aġartġu, türmek, süzme  türden 
örneklerde ise anlam değişiminin yaşanması doğaldır, çünkü bu adlar, aynı rengi 
taşıyan, yapılışında aynı işlemlerin uygulandığı ya da yapılan işlemler sonucunda aynı 
durumu alan tüm nesneler için verilebilecek türden sözcüklerdir: süzme yoğurt, süzme 
bal vb. 
Yukarıda sıraladığımız veriler ve değerlendirmeler sonucunda on birinci yüzyıl 
Türk dünyasının yeme içme kültürü açısından son derece zengin olduğu görülmektedir. 
On birinci yüzyıl Türk kültürünü günümüze yansıtması açısından büyük önem taşıyan 
Divanü Lügati’t-Türk’ü, içerdiği yiyecek içecek adları açısından değerlendirdiğimizde, 
günümüz Türkiye Türkçesi ölçünlü diline ve ağızlarına ulaşan sözcüklerin geçen 
yaklaşık bin yıllık zaman içinde Türklerin yeme içme kültüründe çok büyük 
değişiklikler olmadığını, geçmişteki tarıma dayalı beslenme alışkanlığının günümüzde 
de büyük ölçüde devam ettiğini söyleyebiliriz.  
IV. 
aġartġu[1] “bir tür buğday birası” 
aġuj~aġuz[1] “ağız, memeli 
hayvanların doğumdan sonraki 
ilk sütü”  
alma~almıla6[] “elma” 
aluç[1] “alıç”  
aluçın[1] “yenilen boğumlu bir bitki”  
amşuy[1] “sarı bir erik türü” 
arı yaġı[2] “bal” 
armut[2] “armut” 
arpa[5] “arpa” 
awruzı~awzurı[1]  “buğday ve arpa 
unu gibi  şeyler karıştırılarak 
yapılan ekmek” 
awya[2] “ayva” 
ayran[1]  “ayran” 
bal[6] “bal (Suvar, Kıpçak, Oğuz 
dillerinde)” 
bengi~bekni[3]  “bir tür bira” 
bekmes~pekmes[2] “pekmez” 
bitrik[1] “fıstık (Arguca)” 
bor[3] “şarap” 
böşgel~püşkel[1]  “ince ekmek 
(Hakanlı dilince)” 
buġday[9] “buğday” 
bu222sı[1]   “pişirilmiş buğday, badem, 
bal ve süt kullanılarak yapılan 
bir yemek  
bu222sum[1]   “mısırdan yapılan içki, 
mısır birası” 
buldunı[1]   “içerisine yaş ya da kuru 
üzüm konan sütlü bir yiyecek” 
bulġama[1]  “bulamaç” 
büken[1] “karpuz” 
bün~mün[1]  “çorba” 
büskeç[1]  “çörek” 
büsteli[1] “’kara pazı’ adı verilen 
sebze”  
ça222şaķ[1]  “şeftali ve üzüm kurusu” 
çaġır[4]  “şarap” 
çobulma999[1] “elma kakı (Itlık dilince)” 
çörek[1]  “çörek” 
çu999mın[1]  “buğuda pişirilen ekmek 
türü” Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200 
199
erük[5] “erik” 
esberi~usbarı[1] “külde pişirilen bir 
tür ekmek” 
etmek[32] “ekmek” 
geşür[1] “havuç” 
ikdük[1]    “süt ve yoğurttan yapılan 
peynir türü bir yiyecek” 
ingliç[1]  “sarımsağa benzeyen bir dağ
otu”
999aba999[1] “kabak” 
999aġun[14] “kavun” 
999aġurmaç~999awurmaç[1]   “darı ya da 
buğday kavrularak hazırlanan 
yiyecek” 
999aġut~999avut[3]   “mısır unu yağ ve 
şekerle karıştırılarak 
hazırlanan loğusa yiyeceği” 
999a999[3]  “kurutulmuş meyve” 
999a999u999[1] “kurutulmuş et ya da meyve”
krş. kak
999at [4] “meyve”  
999atut(I)[2]  “kurutulmuş meyve” 
999a999urġan[1]  “yağla yoğrulan, tandırda 
ya da fırında pişirilen bir tür 
ekmek hamuru” 
999aya999 [2] “kaymak”
999ımız[3]   “süt mayalanarak yapılan bir 
Türk içkisi” 
999or[1]  “yoğurt mayası” 
999osı999~999osu999[1] “fındık”
kömeç[2]   “küle gömülerek pişirilen 
çörek” 
közmen[2]  “közde pişirilen bir ekmek 
türü” 
999uçġundı[1] “soğan (Çiğilce)”
999urut[3]   “yağı alınmış yoğurttan 
yapılan peynir” 
999uyma[1]  “ince ince kesilen hamurun 
yağda kızartılıp  şekerle 
karıştırılmasıyla hazırlanan bir 
tür ekmek” 
küç[2] “susam, küncü (Çiğilce)” 
küli[1]   “çekirdeğiyle birlikte 
kurutulmuş meyve” 
kürşek[1]   “darı özü suda ya da 
kaynatılıp yağ dökülerek 
yanan bir yemek”  
lėtu~litü[1]  “bir tür şehriye çorbası” 
mandu[1]   “Türklere özgü bir tür 
sirke” 
saġ yaġ[2]  “yağ, tereyağı” 
sarıġ turma[1] “havuç” 
sarmaçu999[1]   “bir şehriye türü” 
senkeç[1] “fındık gibi küçük ve tatlı bir 
elma” 
sım sımra999[1]   “hayvan başıyla 
yapılan bir yemek türü” 
sinçü[1]  “ince bir tür ekmek, pide” 
sirke[11]   “ekşitilmiş üzüm suyu, 
sirke” 
soġan~soġun[1] “soğan”
soġut (I)[1]   “ekşi sütten yapılan bir 
peynir türü” 
soġut (II) [1]  “bumbar dolması” 
so999tu[1]   “sucuk benzeri bir tür 
yiyecek” 
soma[1]   “ıslatılıp kurutulan ve sonra 
öğütülen buğdayla yapılan bir 
tür ekmek” 
söklünçü [2] “kebap” 
suwsuş [1] “su katılmış ayran” 
süçig~süçüg[1]  “tatlı; şarap” 
süzme[1]   “yağsız bir tür peynir, lor 
peyniri” 
şamuşa[1] “yenilen bir ot, poy otu” 
şekirtük[1] “fıstık” 
tal999an[6]   “kavut, ezilerek kavrulmuş
tahıl” 
tarıġ [65] “ekin; arpa, buğday” 
tarmaz~turmuz[1] “şen hıyarı” 
to[1]  “kepek, süt ve bal ile yapılan bir 
un çorbası” 
toġrıl[2]  “bumbar dolması” 
to999ıç~to999uç[1]  “bir tür ekmek” 
top[2]   “buğday ve yulaf unuyla 
hazırlanan bir yemek” 
topı999   süŋük[1]   “topuk kemiğinden 
yapılan bir yemek, paça” Ç.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 14, Sayı 2, 2005, s. 185-200 
200
tutmaç~turma aç[6]  “tutmaç, erişte”
turma[2] “turp” 
tutur999an[1] “pirinç”
tuz[8] “tuz” 
türmek[3]  “içi doldurulmuş bir tür 
hamur yemeği türü”
udıtma[1] “yaş peynir, taze peynir” 
uġlı[1] “beyaz havuç” 
uġut[1] “içki yapılan bir tür hamur” 
u222a999[1] “meyve suyu” 
ulyan[1] “yenen kokulu bir bitki kökü”
ügre[2]  “bir hamur yemeği, erişte” 
ügür~yügür[4] “darı” 
üskenteç[1] “kuru üzüm” 
üzüm[21] “üzüm” 
yag[41] “yağ”
yaġa999[5] “ceviz” 
yarmış un[1]  “ince un” 
yazu999 et[1]   “baharatlarla hazırlanarak 
kurutulan et, pastırma” 
yigde[3] “iğde” 
yörgemeç[1] “bir tür bumbar dolması” 
yoġurt[7]  “yoğurt” 
yuġa~yupka[5] “katmerli ekmek” 
yumurtġa[3]“yumurta”
Kaynaklar ve Kısaltmalar 
[BA] ATALAY, Besim (1999), Divanü Lûgati’t-Türk Dizini “Endeks”, TDK Yayınları, 
4. baskı, Ankara. 
bk. bakınız 
[EDPT] CLAUSON, sir Gerhard (1972) An Etymological Dictionary of Pre-thirteenth 
Century Turkish, Oxford. 
[D-K] DANKOFF, Robert- James Kelly (1985),  Mahmūd el-Kāşgarī, Türk  Şiveleri 
Lügatı (Dīvānü Lugāti’t-Türk) III. Kısım,  Doğu Dilleri ve Edebiyatlarının 
Kaynakları7. 
[DS] Derleme Sözlüğü I-XII  (1993), TDK Yayınları, 2. baskı, Ankara. 
[DTS] NADALYAEV, V. M. vb. (1969).Drevnetyursky Slovaŕ Akademia Nauk SSSR, 
Leningrad.
GENÇ, Reşat (2002) “XI. Yüzyıl Türk mutfağı”,  Yemek Kitabı, Tarih-HalkbilimiEdebiyat-, Kitabevi Yayınları, İstanbul, 3-17. 
KÖKSAL, Aydın (2003), Dil ile Ekin, 2. baskı, Toroslu Kitaplığı, İstanbul. 
krş. karşılaştırınız 
[SDD] Söz Derleme Dergisi 1-3 (1939-1947) Türk Dil Kurumu Yayınları, İstanbul. 
vb. ve başkaları, ve benzeri, ve bunun gibi 
vd. ve devamı 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...