10 Kasım 2012

ATATÜRK’ÜN İslami görüşleri hakkında kimler ne söyledi?




ATATÜRK’ÜN İslami görüşleri hakkında kimler ne söyledi?

Bir kısım güruh, Mustafa Kemal’i dinsiz, imansız, allahsız gösterme çabalarına girmişken, başka bir güruh ise tam aksi istikamette yıllardır bazı söylemler ürettiler.

Özellikle de son bir kaç yıldır Atatürk’ün Müslüman olduğunu söylemenin yeni bir taktiksel çalışmadan ibaret olduğunu, bunun Obama’nın da Müslüman olduğu söylemleriyle birleştirdiğimizde, yapılanların ne olduğunun ortaya çıkacağını defaten izah etmeye çalışmıştım.

Çünkü bölünmenin, parçalanmanın iki ana unsur üzerinde olduğunu Yüce Atatürk’ün sürekli yaptığı tekrarlardan anladığımıza göre, Türk varlığı etnik-dini ve askeri unsurlar üzerine var olmuş ve süregelmiştir.

Dış ve iç düşmanlar bunu bildiklerinden, Atatürk’ün ölümüyle birlikte başlatılan parçalanma çalışmaları artık son aşamasına bu iki ana unsur kurcalanarak getirilmiştir.

Türk tarihini bilmeden, Türk dilini konuşmadan bu süreç durdurulamayacaktır.

Mustafa Kemal’in en önemli devrimi olan dil devrimi yapılmamış olsaydı bu çalışmalar yaklaşık Atatürk’ün ölümünden 7 yıl sonra bitirilmiş olacaktı.

Bu nedenle karşıtlık içeren ilk çalışmaların görüntüsü, yabancı dilde eğitimle başladığı asla unutulmamalıdır.
Elbet ki öğreneceğiz, ancak birbirimizle dahi yabancı lisanla konuşmaya, başımıza seçtiklerimizin de özenle Arap,İngiliz vs... alfabeleriyle konuşuyor olması dikkatlerinizden asla kaçmasın.

Özellikle Atatürk’ün dinsiz olduğunu vurgulayan ve üzerinde yıllarını harcayan Müslüman görünümlü soytarıların şimdilerde Atatürk’ün dindar olduğunu söylemeye ve topluma bu konuda neleri örnek verdiklerini anlamak için, aynı güruhun uzantılarının geçmişte neler söylediklerini iyi bilmek gerekiyor.

İşte bu yazı paylaşımını da bu amaçla yapmaya çalışacağım.
Umarım ki bir şeyler anlatmış olabilelim.

Bunları söyleyebilen namussuz cüretkârların, şimdilerde Atatürk"ün dindar oluşunu neden söylediklerine özenle, ısrarla vurgu yapmayı bir borç olarak görüyorum.

Gözünüzden kaçırılması planlanan gerçekleri bu sayfalarda sürekli paylaşıyoruz.
Örneklerden sadece biri: ikiz yasalar

Ahmet Dursun
-------------
1- M. Kemal Allah"a inanmaz:
M. Kemal, dünyayı ve insanları yaratanın Allah değil, tabiat olduğunu iddia eder ve der ki, Natür ( Tabiat ) insanları türetti, onları kendisine taptırdı da... (2)
M. Kemal yine bu fikrini pekiştirir ve materyalist batı felsefecileri gibi, "İnsanlar bu manada hürriyete hiç bir zaman sahip olmamışlardır ve olamazlar. Çünkü malumdur ki, insan tabiatın mahlûkudur." (3)
"Tabiatın ve tarihin mahsulü olan bir milletin fertleri daima bu hakikatle karşı karşıya bulunur ve ona hürmet eder." (4) 
Allah korkusunu hiçe sayar ve bu konuda şöyle der: 
"Ibtidaî insan kümelerinde ata korkusu ve nihayet büyük kabile ve kavimlerde ata korkusu yerine kâim olan Allah korkusu insanların kafalarında ve hareketlerinde hesapsız memnular yaratmıştır!" 
Allah’ı değil de tabiatı büyük görür: 
"Tabiatın her şeyden büyük ve her şey olduğu anlaşıldıkça tabiatın çocuğu olan insan kendinin de büyüklüğünü ve haysiyetini anlamaya başladı." (5) 
Böylelikle M. Kemal Allah’ın yaratıcılığını inkâr etmekte ve ateistler gibi düşünmekte. İnsanı tabiatın yarattığını tereddüt etmeden söylemektedir. 

2- Hz. Muhammed (s.a.v.) Hakkındaki Görüşleri: 
M. Kemal, Allah"ın yaratıcılığını kabul etmedikten sonra tabii ki, Hz. Peygamber’in peygamberliğini hiç kabul etmez. 
Hatta Mustafa Kemal Hz. Muhammed (s.a.v.)’ı yalancılıkla itham eder: 
"Muhammed, Mekke’de müşriklik muhitinde ve tesirinde büyümüş olmasına rağmen, dinî meseleler ve dinî düşünceler, pek derin bir surette, zihnini işgal ediyordu. Muhammed, 40 yaşına geldiği zaman, vatandaşlarını kendinin bulduğu ve doğru olduğuna inandığı yeni bir dine davete başladı. Muhammed’in davet ettiği bu dine, o zamanın Hanif’lerine imtisalen İbrahim Dini, yahud inkiyad manasina ifade eden ‘İslam’ denilmiştir!" 
Mustafa Kemal aynı Mekke müşriklerinin dediğini diyerek Kur’an Muhammed"in sözüdür demiştir. 
Aynı müşrikler gibi Hz. Muhammed (s.a.v.)’ı cinli olarak gösteriyordu: 
"Tarihi nokta-i nazardan da müteala edildiği zaman görülüyor ki, Muhammed, birden bire Allah’ın Resul’üyüm diyerek ortaya çıkmamıştır. O, Arap’ların ahlak ve adetlerinin pek fena ve pek ibtidaî ve ıslaha muhtaç olduğunu anlamış, bunların ıslahı için tenha yerlere çekilerek senelerce düşünmüş ve yıllarca tefekkürden sonra kendisine vahiy ve ilham fikri doğmuştur." 
Devamla Hz. Peygamber (s.a.v)’ı cinli olarak görür ve cinlerden ilham aldığını söyler: 
"Vahiy, ilham fikri Muhammed’den evvel de Arap’lar, şairlerin akıl erdiremedikleri kuvvetlerden ilham aldıklarına inanırlardı. Bu kuvvetler Arap’lar için cinlerdi. Cinlerin güya kâhinlere gaipten haber vermek kudretini ilham etmek kudretini ilham ederlerdi. Bu nev’i itikatlar Arabistan’da her zaman o kadar canlı ve derin olmuştur ki, Muhammed dâhil cinlerin vücuduna samimi olarak inanmışlardı. 

O hakikaten cinlerin şairlere şiir ilham ettiğine kâni idi. Arap’lar şairleri bir kâhin gibi telakki ederlerdi. Muhammed"in Musa, İsa dinlerine dair öğrendikleri de kendisinde bu itikadı kuvvetlendirmiştir. Bu peygamberlerde melek telakkisi vardı. Dinler nazarında cinler kötü olduğundan peygamberler onlardan mülhem olamazlardı. Muhammed de diğer peygamberler gibi kendisine ilham eden kuvvetin insanları iğfal eden bir kuvvet olmayıp onları hayır ve saadete irşad eden ilahî bir kuvvet olduğuna samimi olarak inandı." (6) 

M. Kemal, ilk inen ayetler belli olduğu halde bunları inkâr etmektedir: 
"Muhammed’in peygamberliğinin başlangıcına dair birçok rivayetler vardır. Bunlara pek çok efsaneler karışmıştır. Hakikatte Peygamber"in ilk söylediği Kur’an ayetlerinin ne olduğu kati surette mâlum değildir. 
Muhammed, uzun bir devirdeki tefekkürlerin mahsulü olan ayetleri lüzum ve ihtiyaçlara göre takrir ediyordu. Bununla beraber kendisini tahrik eden kuvvetin tabiat fevkinde bir mevcudiyet olduğuna samimi surette kani idi. Muhammed"i harekete getiren ilk âmil, bu samimi heyecanlar olmuştur. Muhammed, bidayete irticalen dini hitabette bulunan bir vaiz oldu. Vaizlikten Nebi’liğe, Nebi’likten nihayet Allah’ın Resulü haline geçti." (7) 
Bununla da kalmayıp Kur’an hükümlerinin geçici olduğunu iddia eder. Hâlbuki Kur’an ve hükümleri ebediyen kalıcıdır ve geçerlidir. O bunu inkâr ederek, "Hukukî hükümler zaman ve mekân içinde içtimaî heyetlerin uğradıkları değişiklere göre değişe geldiğinden on dört asır evvelki zaman ve mekânın ihtiyacına göre lüzumlu ve kâfi görülmüş olan esaslar yerine bugün birçok mütenevvi kanunlar ve usuller konulmak zarureti görülmüştür. Bunlar dahi ebedî olmayıp zamanla değişmeye mahkûmdurlar." ( Mustafa Kemal İslam"ın ilme mani ve fenne aykırı olduğunu söyler, bu fikri savunurdu)
"Tarihe ait mâlumata gelince: Yeni fenler sayesinde meydana çıkarılan hakikatler en yakın tarih bilgilerini bile temellerinden sarsmaktadır." (9) 
Hz. Muhammed (s.a.v.)’ı sorumsuz, kendi kafasına göre hareket eden bir kimse olarak niteleyerek Yüce Peygamber"e iftira atar:
"Muhammed, gerek dinî meselelerde, gerekse içtimaî hususlarda bir ıslah yapmak lazım geldiği zaman kendini hiçbir şeyle bağlı görmemiştir." (10) 

3- Sahabe Hakkındaki Görüşleri: 
M. Kemal, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in ashabı hakkında da kötü konuşmaktan bir adım geri durmaz. Peygamber (s.a.v.), "Ashabım yıldızlar gibidir!" dediği halde M. Kemal onları "alık", yani aptal olarak görür: 
"Muhammed’in ölümünden Ebu Bekir’in ölümüne kadar geçen kısa bir müddet zarfında bunlardan hiçbiri mevcudiyetini ihsas edemedi: Bunlar tamamen alıklaşmışlardı !" (11) 
Sahabe-i Kiram’ı menfaatçi ve hırs düşkünü olarak nitelendirir: 
"Ne kadar ibrete sayan bir vakiyettir ki, daha Muhammed’in öldüğü anda bütün eski nifaklar, ihtiraslar, hirîicaklar zincirden boşandılar. O derece ki, hakkında korku ve hürmet beslenen
Peygamber"in ılık cesedi, son nefesini verdiği basit odada unutulmuş ve ihmal edilmişti." (12) 

Müseyleme’yi, yani peygamberlik iddiasında bulunan kişiyi haklı görür ve sahabenin onları yok ettiğini söyler: 
"Müseyleme, taraftarlarının şarap içmelerine müsaade gösterdi. Müseyleme’ye imtisal eden başka adaklar olmuştur. Müseyleme, başlangıçta muvaffak olur gibi oldu. Müseyleme, Muhammed’e gönderdiği mektupta, Arap’lar üzerinde hüküm ve nüfuzun paylaşılmasını teklif etti. Hakikatte Müseyleme de kıymetsiz sayılmayacak ahlakî ve dinî mezhep İslamiyet seviyesinden pek aşağı değildi. Nihayet Müseyleme ve onun gibiler birer suretle bertaraf edilmişlerdir." (13) 

4- Ahireti Kabul Etmez:
M. Kemal, imanın şartlarından birisi olan ahirete, hesap çekilmeye inanmaz, "Millî duyguyu boğan, fani dünyaya kıymet verdirmeyen, sefaletler, zaruretler, felaketler his olunmaya başlayınca asıl hakiki saadete öldükten sonra ahirette kavuşacağını vaat ve temin eden dinî akide ve dinî his, millet uyandığı zaman onun şu acı gerçeği görmesine mani olamadı." Devamla: "Artık Türk, cenneti değil, eski hakiki, büyük Türk cedlerini mukaddes miraslarının son Türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. Türk milleti, millî hissi, dinî hisle değil, fakat insanî hisle yan yana düşünmekten zevk alır." (14) 

5- Hafızlık Hususundaki Görüşü: 
Hafızlık için, yani Kur’an’ı ezberleyenleri deli olarak görür, "Kur’an’ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler!" der. 

6- Kaza Kader Hakkında: 
M. Kemal kaza ve kaderi kabul etmez. Bunları Arabî terimler olarak kabul eder: 
"Kaza ve kader, talih ve tesadüf tâbirleri Arapçadır; Türk’leri âlakadar etmez." (16) 

7- İmam Nikâhını Kabul Etmez: 
M. Kemal dinî nikâhı kabul etmez. Yani İslam"ın emri olan nikâhı kerih görür ve dinî nikâhın kıyılmasını kabul etmez. Bu sözü M. Kemal"in evleneceği Nazmiye Hanım söylemiştir. M. Kemal, "Ben prensiplere bağlı bir adamım. Nikâhımızı imam değil de sefir bey kıyacaktır!" dedi. (17) 

8- Duaya İnanmaz: 
"Allahu Teâlâ dua ediniz, ben de duanıza katılayım!" buyurduğu halde, M. Kemal duayı kabul etmez ve inanmaz. Ali Kılıç (bu adam meşhur Ali"lerden birisidir. İstiklâl Mahkeme"leri savcısıdır. Merhamet nedir bilmez) anlatıyor: 
"Meclise geldik. Bir de müezzin geldi. Müezzin ezan okudu. Meclis kapısından içeri girdiğimiz zaman Atatürk"ün önüne sırmalı elbiseler giyinmiş bir imam dikildi. Atatürk ne istediğini sordu. İmam ellerini kaldırarak, "Dua etmeden girilmez!" dedi. Atatürk, "Bu yurt Mehmed’ciğin süngüsü ile kurtarıldı ve bu meclis onun gayretiyle kuruldu. Yoksa senin duanla değil! Çekil oradan!" dedi ve imamı eliyle iterek meclise girdi." (18) 
Aynı Atatürk yanına hocaları alıp dualarla meclisi açmıştı. Ama artık emeline ulaşmıştı. Kendisi tam bir dinsiz, faşist bir diktatördü. Bu durum ilkokul kitaplarına bile geçmiştir. Ufacık yavrulara dinsizlik öğretilmektedir. Devletin dinsiz olduğu aşılanmaktadır. İlkokul kitaplarında "Atatürk, devletin dini olamaz ilkesini getirmiştir!" ibaresi yazılıdır. (19) 
Bu durum karşısında bu adama nasıl Müslüman denilir ve Müslüman milleti kurtardı diye söylenebilir? 
9- Kâbe Hakkındaki Görüşleri: 
M. Kemal Kâbe"nin ne zaman yapıldığı ve kimin yaptığı hususunda Kur"an"da ayetler var iken onları kabul etmez ve ne zaman yapıldığı ve kim tarafından yapıldığı belli değil der. Müşriklerin, batılıların, haçlı ordularının ve dünyada kimsenin söyleyemediği, yapmadığı veya yapamadığı hakareti yapmıştır. M. Kemal Kâbe hakkında şunları söyler: 
"Kâbe, mikab, yani tavla zarı şeklinde demektir. Fil-hakika, Kâbe zar şeklinde, insan boyunda dört duvardan ibaretti; duvarlar harçsız, adi taştan yapılmıştı. Binanın çatısı da yoktu; dört köşesinde dört taş vardı; bunların en meşhuru Hacer-i Esved denilen bir kara taştı. Kâbe çok eskidir. Ne vakit ve kimler tarafından yapıldığı bilinmiyor. 

Arab ananesi, Kâbe"nin insanı İbrahim Peygamber"e atfetmektedir. Bu mukaddes kara taş ananesi, aynen Frik"lerde de vardı. Frik"ler mukaddes sayarak ihtiram ve ibadet ettikleri kara taş, bugünkü Afyonkarahisar şimalinde, kadim Pessinüs şehrinde bulunuyordu.
Bunun kutsiyeti ananesi, bu şehrin Romalılar tarafından zabtına kadar devam etmişti. Demek ki, Kâbe"nin bir köşesindeki kara taşın kutsiyet almasından, ziyaret ve tavaf edilmesinden çok evvel, Frik"ler de kara taşın mâbed ve ziyaretgâh esası olması âdeti teessüs eylemiş bulunuyordu. Kâbe, bidayette mahalli bir mâbed iken, Mekke ahalisi burasını bir millî mâbed derecesine yükseltmişlerdi. Mekke"liler, Arap"ları kendi mâbedlerine celp edebilmek için, Arap yarımadasının muhtelif yerlerinde mâbud tanılan 360 putu Kâbe"de yerleştirmişlerdi. Kâbe"nin kutsiyetini, Yahudi ananelerine de rabt etmişlerdi. Bu uydurmalara göre, İbrahim, karısı Hacer ile oğlu İsmail"i buraya getirmişti; Zemzem de onlar için fışkırmıştı; İbrahim, oğlu İsmail ile birlikte Kâbe"yi bina etmişlerdi. Cebrail kendilerine o zaman beyaz ve mücella olan Hacer-i Esved"i getirmişti; bu taş sonradan günahkârların ellerine sürmelerinden dolayı kararmıştı. Bunların hepsi bit-tabi sonradan uydurulmuş masallardır." 
Kur"an"da bu konu açıkça bellidir. Ama M. Kemal Kur"an"a inanmaz ki, kabul etsin!.. 
M. Kemal hacc için de ağza alınmayacak sözleri sarf etmekten çekinmez ve şöyle der: 
"(...) Mekke zabt olunduktan ve Kâbe"deki putları parçalandıktan sonra da yıllık haccın müşrikler tarafından da eski müşriklik âdetleri dairesinde yapılmasına müsaade olundu. Onun için, Müslümanlarla müşrikler aynı zamanda hac ve aynı şenliklere iştirak ederlerdi. Bundan anlıyoruz ki, o zaman hac, dinî maksatla yapılan ve her yıl kurulan büyük bir içtimadan ziyade her yıl kurulan büyük bir panayırdı." 

Kaynaklar:
(1) Teklif Dergisi, Sayı 6
(2) Atatürk"ten Düşünceler, Derleyen: Prof. Enver Ziya Karal
(3) Prof. Afet İnan, Medenî Bilgiler ve M. Kemal Atatürk"ün El yazıları. 
(4) A.g.e. 
(5) A.g.e. 
(6) Tarih, c. 2, Orta Zamanlar, Devlet Matbaası, Ist., 1931 
(7) A.g.e. 
( A.g.e.
(9) A.g.e. 
(10) A.g.e. 
(11) A.g.e. 
(12) A.g.e. 
(13) A.g.e. 
(14) Prof. Afet İnan, Medenî Bilgiler ve M. Kemal Atatürk"ün El yazıları. 
(15) A.g.e.
(16) Prof. İlhan Arsel, Teokratik Devlet Anlayışından Laik Devlet Anlayışına. 
(17) Hürriyet Gazetesi, Atatürk"ün Gönlündeki Kadın, 8 Mayıs 1988 
(18) Kemal Arıburnu, Atatürk"ten Anekdotlar-Anılar 
(19) İlkokul 5. sınıf, Din Kültürü ve Ahlak Dersi, sf. 85 
(20) Tarih, c. 2, Orta Zamanlar, Devlet Matbaası, İst. 1931 

geocities.com

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...