Birleşmiş
Milletler Kararıyla; 1950 Yılında, Güney Kore'ye yardım amacıyla, General Tahsin
Yazıcı komutasında 5.000 kişilik Türk Tugayı da Kore'ye gönderilmiştir.Kore'ye
ulaşan Türk askeri kendini çatışmanın içinde buldu. Mançurya sınırına yakın bir
yer olan Kunuri'de, süngü muharebesi ile, bölgenin yabancısı olmasına rağmen
efsâneler yarattı. Şehitler verildi, yaralananlar oldu. Üç yıl süren Kore Savaşı
sonunda evlerine dönemeyenlere ağıtlar yakılmıştır.
Anadolu'nun
birçok yöresinden olduğu gibi, Emirdağ'dan da Kore'ye gidip de dönemeyenlerden
birisi de Balişoğlu Eyüp Can'dır. Eyüp Can'ın şehit olması üzerine bir yakını
aşağıdaki ağıdı yakar. Ağıtta, Türk askerinin Kore'ye gitmesini anlâmsız bulan
Anadolu kadını, bunu "Kore senin vatanın mı, yurdun mu?" şeklinde ifâde ederken,
O'na "Kırk belikli gelin almaya" ve "Yerine kardeşi Abdil'i göndermeye râzı
olacağını" belirtir.
İzmir'den mi
kalktı Kore'ye gemi,
Gemi gurban olam getir Eyüb'ü,
Çok ağlattın anan ile
Baliş'i,
Kore senin vatanın mı, yurdun mu?
Gayıbıdın oğlum şehit oldun
mu?
Şubeye vardım
da künyen okundu,
Emirdağ'ı başımıza yıkıldı,
Dostumuz ağladı, düşman
bakındı,
Dön gel oğlum dön gel kurban oluyum,
Sana kırk belikli gelin
alıyım.
Köprüden ağrında gel bir görüyüm,
Görüyüm
de gadın oğlum ölüyüm,
Apdil'i yerine vesek veriyim,
Bir günüm doğar da
bir günüm batar.
Kore dağlarında aslanım
yatar.
Kardeşinin
şehit olması üzerine bacısı Zehra'da uzunca bir ağıt yakar. Ancak, ağıdın
aşağıdaki mısraları hâfızada kalmıştır. Ağıtta; günlerce süren Kore yolculuğu
"çığra yola" yani bir kişinin ancak geçebileceği ve kısa mesafelerde kullanılan
yola benzetilirken, Kore evlerinin ufaklığı ve insanının küçük boylu oluşu
Anadolu kadınının ağzından şöyle dile getirilir.
Kore'ye
gidiyor bir uzun çığra,
Allah'ın aşkına Eyüb'e
uğra,
Eyüp bize biz
Eyüb'e doymadık,
Gelin alıp çeyizini
dökemedik,
Ufacıktır şu
Kore'nin evleri,
Benim gardaşımdır küçük beyleri. (Yaldızkaya1996:
6)
Millî
Kahraman Gâzi Mustafa Kemâl Atatürk'ün mezarının
İstanbul- Dolmabahçe sarayından Ankara'ya nakledilmesi sırasında, Emirdağ
yöresinin ünlü ağıtçı kadını Döne Öksüz (Halide'nin Döne) tarafından aşağıdaki
ağıt yakılmıştır. Okuma - yazması olmayan ama ehl-i dil olan Anadolu kadını
yaktığı ağıtta; "Anan kızı olsaydı yanarıdı derdine" mısrasında Atatürk'ün kız
kardeşinin hayatta olmayışını, "Ne bir kızı kalmış ne de bir oğlu" mısrasında
ise ulu önderin çocuksuz oluşunu etkileyici bir şekilde ortaya
koymaktadır.
Sana diyom
sana Mustafa Kemâl,
Riyakâr kulların yalandan yanar,
Bu dünyada senin
başına döner,
Saraya gel
Gâzi baba saraya,
Sen düşürdün bir soğukluk
araya.
Işık dünya
başımıza dar geldi,
Gâzi baba hepisinden zor
geldi,
1947 Yılında,
Emirdağ'ın Başkonak (Kolanşam) köyünün Arzılı mahallesine bir askerî uçak düşer.
Hava Kuvvetleri tarihine geçen bu olayda iki pilot subay şehit olur. Şehit olan
pilot subaylara, yörenin ünlü ağıtçı kadını Topakkız (Gülsüm Köse) uzun bir ağıt
yakar. Konar-göçer Türkmen kültüründen motifler de taşıyan bu ağıdın
derleyebildiğimiz mısralarında, ağıtçı kadının "yol (y)ıramış varamış köyüne"
mısrasında söz ettiği "köy" "Hava üssü", "Haber verin âşiretinin beyine"
mısrasında kastedilen "âşiret bey"i ise "Filo komutanı,
Paşa"dır.
Duman durmuş
Arzılı'nın dağına,
Yol (y)ıramış varamamış köyüne,
Haber verin âşiretinin
beyine,
Gurbanlar olurum yaralı beyim,
Arzılı buraya aralı
beyim.
Yeni çıkmış
subayın da birisi,
Telde galmış saçların derisi,
Duydum'ola anasıynan
garısı,
Gurbanlar olurum yaralı beyim,
Tayyare buraya aralı beyim.
(Yaldızkaya 1992: 8
Sonuç olarak;
ağıtlar kişilerin özgeçmişleri olduğu gibi, bir bakıma toplumların da
özgeçmişidir. Zira, bir milletin tarihi serüvenini ağıtlardan izleyebiliriz.
Cephede, düşmana karşı verdikleri mücadelede çektikleri sıkıntıları, şehit ya da
gâzi oluşlarını, cephe gerisindeki açlığı, kıtlığı, hastalığı ve içindeki
ihaneti; bunlara karşı verilen mücadeleyi ağıtlarımızda görürüz. Şehit düşen ve
gâzi olanların isimlerini belki tarih kitaplarında göremeyiz. Ama bunların
analarının, bacılarının, yavukluları ve bu milletin hislerine tercüman olan
âşıklarının söylemiş olduğu ağıtlarda isim isim bulabiliriz.
Kitaplarda
değil türkülerde ara Yemen'i,
Öleni, kalanı, gidip
gelmeyeni.