13 Ekim 2012

MÜKATEBE KİTABI


MÜKATEBE KİTABI

METİN
Bu konunun kira akdinden sonra gelmesinin sebebi, her iki akitte de mülkiyetin bir kimseye,
yararlanmanın ise başka bir kimseye ait olmasıdır. İşte bu ilgiden dolayı bu meseleler kira akdinin
hemen arkasında yer almıştır.
Kitâbet kelimesi sözlükte «tekebe»den alınmış olup, Ketebe; harfleri toplamak bir araya getirmek
anlamına gelir. Kitâbet ise; kölenin efendisi ile yaptığı bir çeşit sözleşme olup, bu sözleşmeyi yapan
köleye de mükâteb denir.
Mükâteb kelimesi bir terim olarak; kölenin alım-satım ve çalışma gibi işlerde serbest olması,
gelecekte de kitabet bedelini ödeyince kölelikten kurtularak hür olmasıdır. Hatta efendisi ile
konuşmuş olduğu meblağı derhal ödemiş olsa, derhal hürriyetine kavuşmuş olur.
Kitabetin rüknü ise, kitabet sözü ile veya bu anlama gelen bir sözle yapılacak icab ve kabuldür.
Kitabetin şartı; kitabette konuşulan bedelin miktar ve cinsinin bilinmesidir. Bir de köleliğinin
anlaşma süresince devam etmesidir. Yoksa, bedelin oylara taksim edilerek veya mesela altı oy
sonra şu kadar denilerek ödenmesi kitabetin şartı değildir. Zira kitabet peşin ödemekle de geçerli
olur.
Kitabetin hükmü; köle alış veriş ve çalışma konusundaki hacrin derhal kalkması tasarruf hak ve
hürriyetinin sabit olmasıdır. Kölelikten kurtulması, hür olması anlamına gelmez. Burada gerçek
hürriyet ancak kitabet bedelini ödemekle gerçekleşir.
Kitabetin hükmü, efendi tarafından bedeli derhal, peşin olarak taleb etme velâyetinin sabit
olmasıdır. Bir de bedeli kabzettiği zaman bedelin ona mülk olması, kölenin kitabet bedelini
ödemekten aciz olduğu takdirde ise kölelik mülkiyetinin aksine dönmesidir.
Bir kimse kölesi ile -velev köle reşit bir çocuk olsun kitabet bedelinin bir malla peşin veya vadeli
veya miktarı da ödenecek ayların başı ile sonu tayin edilerek meselâ, «Ben sana bin lira bedel
biçtim, şu ve şu aylarda taksitte öde.» şeklinde taksitle ödemesi şartıyla kitabet yaparak, «Eğer
bunu ödersen hürsün, ödeyemezsen kölesin.» dese. köle de kabul etse, geçerlidir ve o köle
mükâteb olur. Çünkü âyetteki «Kitabet kesin.» (Nûr sûresi: 33) emri mutlaktır. Buradaki emir,
sağlam görüşe göre nedb (mendûb) ifade eder. Ayetin devamındaki, «onlarda bir hayır görürseniz»
ifadesinden maksat, azad edildikten sonra, köle gayri müslim olduğu takdirde. müslümanlara bir
zarar vermemesidir. Eğer zarar vereceği bilinirse, üstün olan, kiabet yapmamaktır. Ama kitabet
yaparsa, geçerli olur.
Kölenin yarısına kitabet kesilmesi de câizdir. Köle kalan kısmında da yine ticaretle izinlidir. Eğer
efendisi onu ticaretten menetmek isterse, kölenin ıtk (azadlık) hakkının bâtıl olmaması için
menedemez. Bu konunun tamamı Tatarhaniye'dedir.
Kitabet geçerli olduğu takdirde köle efendisinin tasarrufundan çıkar. Ama bedelin hepsini
ödeyinceye kadar mülkiyetinden çıkmaz. Zira Ebû Dâvud, «Mükateb, üzerinde bir dirhem kaldıkça
köledir.» hadisini rivayet etmiştir. Bu hadisten yukarıdaki hüküm çıkarılmıştır.
Sonra musannıf bu görüşün ayrıntısı olarak şöyle demiştir: Efendisi, mükateb sözleşmesi yaptığı
cariyesi ile cinsi münasebette bulunursa, emsalinin mehrini vermesi gerekir. Zira kitabet
sözleşmesi cariyeyi efendisine haram kılmıştır.
Efendi kitabet yaptığı kölesini yaralamış olsa veya çocuğunu öldürse, erş diyeti vermesi gerekir.
Efendi kitabet yaptığı köle veya cariyenin malını telef ederse, tazmin etmesi gerekir. Zira kitabet akti
ile köle ile efendisi birbirleriyle ya-bancı gibi olurlar. Ama kölesini yaralayan veya cariyesi ile
münasebette bulunan efendiye kısas ve had yoktur. Çünkü henüz mülkiyet şüphesi vardır. Şümnî.
Efendi kitabet kestiği köleyi azad etse, hakkını düşürdüğünden meccanen azad edilir.
Efendi kölesi ile şarap ve domuz üzerine kitabet yaparsa, bu akit fasit olur. Çünkü şarap ve domuz
müslüman için mal değildir. Ama köle ve efendisi zımmî olurlarsa, o zaman caizdir. Kölenin bizzat
kendi kıymeti üzerine yapılan kitabet akdi de fasittir. Çünkü onun kıymetinin miktarı meçhuldür.
Efendi kölesine, «Falan kimse yanındaki şu malı getir seni azad edeyim.» diyerek kitabet kesse,
yine fasittir. Çünkü köle diğerinin mülkünü teslim etmekten acizdir.
Efendi kölesine, «Bana yüz dinar ver, ben sana üste olarak belirli olmayan genç bir çocuk
vereyim.» dese, yine fasit olur. Çünkü çocuğun değeri bilinmemektedir. İşte kitabet akti, bu


durumların hepsinde, bizim zikrettiğimiz illetlerden dolayı fasittir.
Efendi ile köle şarap üzerine kitabet kesseler, köle şarabı ödese, azad olur. Bunun gibi domuz
üzerine akit yapsalar, onun da hükmü böyledir. Çünkü müslümanlar için olmasa bile genel olarak
maldır. Fakat bu şekilde azad olan köle yine efendisine kendi kıymeti kadar çalışmak zorundadır.
Ancak dava hakime götürülmeden öncesi için hüküm böyledir. İbni Kemal.
Bil ki, kitabette mal konuşulduğu zaman kitabet herhangi bir şekilde fasit olursa bedel,
belirlenenden daha az olarak ödenemez. Belki onun üzerine ilave edilir.
Murdar hayvan eti veya kan gibi şeyler üzerine kitabet yapılsa, akit bâtıl olur. Çünkü kan ve leş hiç
kimseye göre asla mal değildir. O halde bunu ödemekle de azad olunamaz. Ancak bunlar üzerine
kitabet yapmakla beraber kitabeti açık bir şarta bağlarsa, o zaman akit için değil, şart için azad
edilmiş olur.
Çeşidi ve sıfatı değil yalnız cinsi belirtilen bir hayvan üzerine kesilen kitabet akti geçerli olur. Köle
efendinin cinsini beyan ettiği hayvanlardan ortalama bir hayvanı veya ortalama bir hayvanın
kıymetini verir. Kıymetinin kabulü için efendi zorlanır.
Kâfir olan efendinin kafir olan kölesi ile belirli bir miktar şarap üzere kitabet kesmesi geçerlidir.
Çünkü bedelin belli olması gerekir. Efendi veya köleden herhangi birisi müslüman olduğu takdirde
şarabın değil onun kıymetinin verilmesi gerekir. Efendi kıymeti kabzedince köle azad edilir. Şu
kadarı var ki, yine köle kendi kıymeti kadar efendisine çalışır. Bu konu yukarıda geçmiştir.
Kölenin bir aylık hizmet yapması, bir diğerine bir ay hizmet etmesi, bir su kuyusu açması ve bir bina
yapması üzerine akit yapılsa, anlaşmazlığı kaldıracak şekilde iş ve malzemesinin belli olması
şartıyla, geçerli olur. Çünkü rükûn ve şart meydana gelmektedir.
Kitabet, şartla fâsit olmaz. Çünkü başlangıçta nikâha benzer Çünkü kitabet de nikâh gibi ma
maldan başkası ile mübadele etmektir. Ki o da tasarruftur. Ama şart aktin sulbünde olursa o zaman
akit fasit olur. Çünkü kitabet sonunda da satıma benzer. Çünkü bedel fasit olmaktadır. Asıl olan da
budur.
İZAH
Mükâteb, mükatebet'ten ism-i mefuldür. Efendiye mükâtib denilir. Kendisi ile kitabet yapılan köleye
mükâteb, cariyeye de mükâtebe denir. En uygunu, musannıfın kitabet kitabı demesiydi. Zira fikıh
ilmi bu kitapta mükellef olan kimsenin kitabet fiilinden baksetmektedir, mükâtebten değil.
Şu kadarı var ki Kuhistanî'de buradaki «mükâteb» kelimesi ism-i meful değil, kitâbet manâsında
olan mimli masdar olarak kullanılmıştır. Burada kitâbet kelimesinden mükâtebe dönülmesindeki
hikmet de bir çeşit tekrardan uzaklaşmaktır.
«Zikredilmesinin münâsebeti ilh...» Musannıfın bu sözünde «Uygun olan musannıfın bu sözü Itk
Bahsinden hemen sonra zikretmesiydi.» şeklinde vârid olacak itirazın cevabına işaret etmektedir.
Nitekim Hakîm-i Şehid, kitabeti Itkın hemen arkasında zikretmiştir. Cevab şudur: Itk köleyi
karşılıksız mülkiyetinden çıkarmaktır. Kitâbet ise öyle değildir. Kitabette mülkiyet efendinin.
menfaat de kölenindir. İşte bu yönüyle kıra akdine daha uygundur. Çünkü zata nisbet etmek
yararlanmaya nisbet etmekten daha önde gelir. Nitekim İnaye'de de bu araştırılmıştır. Kira akdinin
mükatebe kitabından önce zikredilmesi kira akdinin temlik, şartlar ve şartların cereyanı, efendi ve
köleden başkalarındadır. İşte bunun için de satıma benzemektedir. Bundan dolayı da kira akdi
mükatebe kitabından önce yazılmıştır.
Bazı âlimler tarafından da «Kira menfaatler için zaruri olarak mal sâbit olur. Kitabet ise bunun
aksinedir.» denilmiştir. Zikredilenlerin hepsi yaklaşık münasebetler olup mantık bakımından
inceleme ihtimalleri bulunmaz.
«Harfleri cem etmeye ilh...» Uygun olan, burada «Kitabat toplama (cem)dir.» demesiydi. Çünkü
kitabet, harfleri toplamaktadır.
«Mükateb denilmesi ilh...» Mustasfa'da şöyle denilir: «Kitabe sözlükte; cem etmek anlamındadır.
Bir şeyi borçlandırmakta da kullanılır. O halde efendi köleye kitabet bedelini yükler, köle de
efendisine bedeli ödediği zaman kendi ıtkını yüklenmiş olur.»
Mutarrizî de şöyle der: «Fakihlerin «Kitabet tasarruf hürriyetini kölelik hürriyetine eklemektir.» sözü
zayıftır. Sahih olan efendi ve köleden her birisinin kendi nefsi üzerine bir şeyi yüklemesidir, Efendi
vefayı, köle de bedeli ödemeyi deruhte etmişlerdir. Buna kitabet denilmesin-deki maksat, halde her
iki ıvaz da mevcut değildir. Akit anında mevcut olan ancak kitabettir. Diğer akitler ise genel olarak


ıvazdan hâli olmazlar.»
Ben derim ki: Mutarrizî'nin sözündeki «genel olarak» kelimesi, her iki akte de, yani kitabet aktine de
diğer akitlere de kayıttır. Düşün.
Umulur ki, Mutarrizî'nin «zayıftır» demesinin şekli Sayıhanî'nin dediğidir. Zira Sâyıhanî, «Tasarruf
hürriyeti akitte yoktur. Rakabet hürriyeti ise ancak aktin sonunda, yani bedelin ödenmesinde olur.s
demiş-tir.
«Kölelikten kurtularak hür olmasıdır ilh...» İster hepsi olsun, ister bazısı olsun. Nitekim musannıf
gelecekte zikredecektir.. Musannıfın burada köleyi mutlak zikretmesi, köleye, müdebber ve
ümmülveled köleleri de kapsamına alır.
«Halen ilh...» Yani mükâtep sözleşmesi yapıldığı andan itibaren köle tasarruf hürriyetine kavuşur ve
kendi menfaatteri hususunda daha hak sahibi olur. T. Hamevî»den.
«Gelecekte ilh...» Burada peşin ve muallak azad tariften çıkmakta-dır. Kitabetin bu tarifi kitabeti
hükmü ile tarif etmektedir. Eğer musannıf kitabeti hakikaten tarif etmiş olsaydı. kitabet, kölenin
tasarruf hürriyeti üzerine yapılan bir akittir, derdi. Turi.
«Bedelini ödediği zaman ilh...» Musannıfın bu sözü ifade ediyor ki, kitabet bedelinin ödenmesinin
geri bırakılması şart değildir.
«Akit sırasında derhal ödese, o anda azad edilmiş olur ilh...» Bu söz şârihin «gelecekte» sözünün
tefsiri üzerine bir ayrıntı olmaktadır. Şârih bu sözüyle demek istemektedir ki, sen azadın ödemeye
bağlı olduğunu zannetme, Azâd, ancak edâ zamanında olur. Zira kitabetin gerekçesi ödeme
sırasında azâd olmaktır. Kıyas isterdi ki azâd, akit anında sabit olsun. Zira onun hükmü aktin
akabinde sabit olmaktadır. Şu kadar var ki, efendi kölenin kendi mülkiyetinden müflisin
zimmetindeki bir ivazla çıkmasıyla zarar görmektedir. İşte bundan dolayı da azad akitle değil, ancak
ödeme sırasında sâbit olur.
Bir şarta bağlama ile kitabet arasında bir kaç meselede fark vardır. O meselelerden birisi şudur:
Kölenin azadını bir şarta bağlarsa efendinin şarta bağladığı köleyi tasarruftan men etmesi, satması
ve ondan izinsiz olarak kazancını alması caiz olur.
Gâyetü'l-Beyân'da şöyle denilmektedir: «Azadını şorta bağladığı köle hürriyeti şarta bağlanan
meblağı ödemeden ölmüş olsa, kölenin yerine bıraktığı malından ödenmez. Yine, efendisi ölürse,
köle kazancıyla birlikte onun mirasından sayılır. Azadı şarta bağlanan cariye doğursa, doğumdan
sonra da hürriyetine şarta bağlanan meblağı ödemiş olsa, onun çocuğu azad olmaz. Efendi
hürriyetini şarta bağladığı meblağdan bir kısmını düşse, o da geri kalanı ödese. veya o meblağnı
hepsinden ibra etse, yine azad edilmez. Ama mal üzerine azad ve kitabet bunun aksinedir. Mese
bir kimse kölesine, «Sen bin lira üzerine hürsün» dese, köle de kabul etse, o andan itibaren köle
azad edilmiş olur. Bin lira olan azad bedeli de kölenin zimmetindeki borç olur. Özetle.
«Rüknü ilh...» Kendisinde aktin hükmü, veled ve benzeri gibi teb'an değil, kasden sabit olan
akitlerde rükne ihtiyaç vardır. Bedâyî. Özette.
«Onun manâsını ifade eden ilh...» Nitekim yakında metinde gelecektir.
«Şartı ilh...» Bu şart bedele döner. Bunun benzeri bedelin mal olmasıdır. Bir de bedelin efendinin
mülkü olmamasıdır. Bu sayılan şartlar aktin bağlanmasının şartlarıdır. Kitabet bedelinin kıymetli ve
kıymetlendirilecek bir şey olması ise, bu da aktin sıhhat şartlarındandır. Kölenin efendisine dönen
şarta gelince, âkıl, bûluğ, mâlik ve velâyeti olmasıdır. O halde fuzulînin kitabeti geçerli değildir.
Belki vekilin kitabeti de nafiz olmaz. Yine, baba ve vasinin de velayetleri olduğundan azadla
istihsânen geçerlidir. Bunlar da kitabet aktinin bağlanma şartlarıdır. Rıza da sıhhat şartıdır. Bu da
zorlama ve şaka ile akit yapılmasından kaçınmak içindir. Ama kitabet yapan kimsenin hür ve
müslüman olması şart değildir. Bir köle kendi kölesi ile kitabet yapabilir. Şu kadarı var ki dinden
çıkanın kitabet akti Ebû Hanîfe'ye göre mevkûftur. İmameyne göre ise nâfiz olur.
Kitabet akti yapılan köleye dönen şartlara gelince, bunlardan birisi akıldır. Akıl da aktin
bağlanmasının şartıdır.
Bizzat rükne dönecek şartlar ise, aktin temelinde fasit şarttan uzak olmasıdır. Ve aktın gereğine
aykırı olmaktan da yine aktin uzak olmasıdır. Eğer aykırı olmazsa şart câizdir. Veyahut bâtıl olan
şey aktin özüne dahil olmazsa şart bâtıl, fakat akit geçerli olur. Bedâyi. Özetle.
Şu kadar var ki, bedelin mal olması şartı gelecek kitabetin hizmet üzerinde yapılmasına aykırıdır.
Halbuki kitabet hizmet üzerine de yapılmaktadır. Ancak o zaman maldan maksat, mal ve mal anla


taşıyan şeydir. Hizmet de mal anlamı taşıdığından o da mal sayılabilir.
«Bilinmesidir ilh...» Hâniye'de şöyle denilmektedir: «Nikâhta mehir olan her şey kitabet aktinde
kitabet bedeli olur.»
«Peşin ödemekle de sahihtir ilh...» İmam Şafii buna muhalefet etmiştir.
«Hürriyet ancak kitabet bedelini ödemekle olur ilh...» Bundan dolayı da denilir ki, mükâteb kölelik
zilliyetinden kurtulmuş, ancak henüz hürriyet sahasına ulaşmamıştır. O zaman deve kuşu gibi olur.
Uç dersen deve gibi yürür, yük vurmak istersen, kuş gibi uçar. Zeylaî.
«Ödemekle ilh...» Yani kitabet bedelini öderse efendisi ona, «Ödersen, hürsün» demese bile azad
olur. İmam Şafii buna muhalefet etmiştir. Ona göre kitabet bedelini ödese dahi efendisi ona akit
yapılırken. «Eğer ödersen hürsün» demezse, hür olmaz. Zeylaî.
«Kölelik mülkiyetinin ona dönmesidir ilh...» Bu görüş köle ile ilgili olan hükümlerdendir. Ama
efendiye bakarak efendinin onu kendi mülküne alma isteği onun ödemeden âciz olduğu zaman olur.
Dürer'de de bununla ifade edilmiştir. T.
«Reşid bir çocuk ilh...» Yani çocuğun alış-verişi bilmesi. Çünkü kitabet ona ticaret iznidir. Bu da
ancak bize göre geçerlidir. Öyleyse eğer çocuk alış-verişi bilmezse veya akıl hastası olursa, bir
adam onun yerine kitabet bedelini ödemiş ve efendisi de kabul etmiş olsa, bile azad edilmez. Adam
ödediğini de geri alabilir.
Eğer çocuğun yerine bir kişi kitabeti kabul etse. efendi de ona razı olsa, yine caiz değildir. Bu,
kölenin büluğdan sonraki icazetine bağlı olur mu? Sahih olan bağlı olmaz. Çünkü tasarruf vaktinde
ona icazet verecek bir şey yoktur. Çoluk-çocuk da icazet ehlinden değildir. Ama bunun aksine gaib
olan erişkin bir köle yerine fuzulî bir kimse kitabet aktini kabul etse. o akit kölenin icazetine bağlı
bulunur. Ama eğer çocuğun yerine icazet aktini kabul eden kimse, çocuğun efendisine bedeli
ödemiş olsa, istihsânen çocuk azad edilir. Yine- bunun gibi erişkin gaib de azad edilir. Bedeli
ödeyen kimse kölenin efendisinden ödediğini alma talebinde de bulunamaz.
Bir kimse başkasının yerine kitâbet bedelinin bir kısmını ödese, onu geri alma talebinde bulunabilir.
Ancak çocuk baliğ olur, adam.'n ödediğini istemeden önce akte izin verirse, o zaman bir kısmını
ödeyen kimse, ödediğini geri alma talebinde bulunamaz. Ama akti kabul eden kimse çocuk aktin
bedelinden geri kalan kısmı ödemekten âciz bile olsa, ödediği kimse geri alamaz. Çünkü kitabet
tekrar köleliğe dönmekle bozulmaz. Belki son bulur. O halde. akit onun ödediği miktarda
mevcuttur. Bedâyî. Özetle.
«Malla ilh...» Bu ifade hizmetten kaçınma için bir kayıt değildir. Zira ileride geleceği üzere hizmet
üzerine de kitabet akti yapıIabilir. Şurunbulâliye.
«Peşin ilh...» Meselâ, «Bin lira ödersen hürsün.» dese, köle de kabul etse, geçerli olur. Zira istikraz
veya başkalarından hibe yoluyla o parayı aktin akabinde tahsil etmesi mümkündür. İtkanî.
Hidaye'de de, «Eğer peşin mal üzerine kitabet yapmışsa, peşin ödeyemezse, köleliğe döner.»
denilmiştir.
İtkanî de. «Peşin mal ödemek kaydıyla yapılan kitabette peşin ödemese, dahi köleliğe dönmesi
ancak ya hakimin hükmü veya kölenin razı olmasıyla mümkündür. Kitabet aktı peşin ödeme üzerine
yapıldığı halde köle efendisinden ödemeyi geri bırakmasını istese, eğer kölenin gelmesi beklenen
gaib bir malı varsa, o zaman efendisi ödemeyi iki veya üç gün tehir eder.» demiştir.
«Vadeli ilh...» Vadeli ödemek kayyla kitabet yapmak daha efdaldir. Sirac'ta olduğu gibi.
Şurunbulâliye.
«Eğer bunu ödersen hürsün ilh...» Bunu demesi gerekir. Çünkü bundan önceki ifade kitabeti de bir
mal üzerine azad edilmeyi de ifade eder. Kitabet ciheti ancak bu kayıtla ortaya çıkar. Ama
«ödeyemezsen» sözünün söylenmesine hiç ihtiyaç yoktur. Zira bunu söylemesi ancak ayların
gelişinde kölenin ödemesini teşvik içindir. Nihaye. Kifaye ve Tebyîn adlı eserlerde de böyledir. Vanî
ve diğerlerinin ikinci sözü de gerekli olduğunu belirtmeleri yine Azmiye'de birincisi ile maksat hâsıl
olduğundan reddedilmiştir.
Bizim Zeylaî'den naklen zikrettiğimiz, «Efendi kölesine; «Ödediğin takdirde hürsün.» demese bile
azad edilir.» açık kitabettedir. Nitekim İtkanî de buna dikkat çekmiştir.
«Kitabet kesin emri mutlaktır ilh...» Zira, zikredilen bedelin peşin, vadeli veya taksitli olması ile
kölenin çocuk veya erişkin olmasını da kapsamına alır.


İmam Şâfiî (r.a.) bedelin peşin ödenmesi ile mükâtebin çocuk olma-sı hususunda muhalefet ederek,
acâiz değildir.» demiştir. Zeylaî.
«Nedb (mendûb) içindir ilh...» Fakihlerin icmaı ile buradaki emir vücub (farz bildirmek) içindir.
Hidâye.
Burada Hidâye'nin özellikle fakihleri zikretmesinden maksat, zira emir zahirîlere göre, eğer köle
kitabeti taleb eder, efendisi de kitabette hayır görürse, o zaman vücub içindir. Yoksa vücub için
değildir. Kifâye.
«Sahih görüşe göre ilh...» Bu görüş meşayihin bazısının görüşünden kaçınmak içindir. Zira
meşayihin bazısına göre buradaki emir mubahlık içindir. Nasıl ki, «avlanınız» emri de mubahlık
içindir. Meşayihten bazılarının sözü zayıf olup bunlara göre, «bir hayır görürseniz» şartı lagv sayılır.
Zira mübahlık, o şart olmasa da sâbit olur. Ama emir nedb için olursa, o hayır şartına göre amel
edilir.
«Onlarda bir hayır görürseniz sözünden maksat ilh...» Bazı âlimler tarafından, «Hayırlı olmaktan
maksat; vefâ emaneti edâ etmek ve salâhtır.» denilmiştir. Bazı âlimler tarafından da «Hayır
görmekten maksat maldır.» denilmiştir. Zeylâî.
«Kölenin yarısına kitabet kesilmesi de câizdir ilh...» Eğer kitabet bedelini öderse, yarısı azad
edilmiş olur. diğer yarısının kıymetinin karşılığında da çalışır. Nitekim musannıf gelecek babın
sonunda bunu zikredecektir.
«Musnannıf ayrıntı yaparak ilh...» Yani efendisinin tasarrufundan çıkar sözünün üzerine ayrıntı
yapmıştır. Mülkünden çıkmaz sözü üzerine ayrıntı yapmamıştır. Nitekim bu konu gizli de değildir.
Bu sözünde musannıf şuna da işaret etmektedir ki, uygun olan, vav'ın yerine fa'yı getirmesiydi.
Nitekim Mecma'da böyle yapılmıştır. İşte bu sözle Turî, vav ile zikrettiğinden Kenz'e itiraz etmiştir.
«Emsalinin mehrini vermesi gerekir ilh...» Teshil sahibi, «Eğer efendi cariyesi ile kitabet akti
yaptıktan sonra onunla cinsi münasebet kuracağını akitte şart koşarsa, bulunduğu takdirde
mehrine zamin değildir.» demiştir.
Gâyetü'l-Beyân'da mükâtebin yapması caiz olan şeyler babının öncesinde Teshil sahibine aykırı
görüş zikredilmiştir. Oraya baş vurunuz. Sadiyye.
Ben derim ki; Benim Gâyetü'l-Beyân'da gördüğüm ise, yle bir şartla kitabet akti fasit olur.
Düşünülsün.
Şu kadar var ki, Turî'de Muhit'ten naklen, Kitabet yapan cariye efendisi ile münasebette bulunsa,
sonra da kitabet bedelini ödese, efendisi onun emsalinin mehrini vermeye borçludur.. Zira fasit akit
sahih akte ilhak olunur.» denilmiştir.
«Câriyeyi efendisine haram kılmıştır ilh...» Ben diyorum ki: Haramlık, emsalinin mehrini vermeyi
gerektirmez. Nitekim bu gizli değildir. Uygun olan Hidaye'nin şu sözüdür: Kitâbet yapan câriye
bütün cüzleri ile daha özel kılınmıştır. «Sonra emsalinin mehri Şurunbulaliye'de Cevhere'den
naklen olduğu gibi, hür kadınlarda emsalinin mehri, mehr-i misildir. Cariyelerde bâkire ise,
kıymetlerinin onda biridir. Eğer bâkire olmazsa, kıymetinin onda birinin yarısıdır. Eğer bir kimse
kitabet kestiği cariyesi ile birkaç kere yatarsa, yine bir tek emsali mehir verir. Cariye efendisinden
aldığı emsâl mehri kitabet bedeli olarak efendisine verebilir. Çünkü kendi mülkü olan bir menfaatin
bedelidir. Bedâyî'de de böyledir.
Şurunbulâliye'de şöyle denilmektedir: «Bedâyî'de bu sözden önce şöyle denilmiştir: «Sonra kölenin
malı akitten sonraki ticaretle, hibe veya sadaka kabulü ile tahsil ettiği şeydir. Zira bunlar köleye
nisbet edilir. Ona kölenin almış olduğu erş veya cariye ise emsal mehir akitten sonra da hasıl
olsalar, kölenin malına dahil edilmezler. Onlar efendi için olur. Zira o mal köleye nisbet edilmez.»
Düşünülsün.
Haddadî de Şurunbulâlî gibi demiştir. Sonra da şunu eklemiştir:
«Ama yaralama erşine ve ukra gelince, bunlar da kölenin malına dahil değildirler. O da
efendinindir.»
Biribirine zıt bu iki mesele arasını Ebussuud bu meseleye yalnız nefsinden dolayı onunla kitabet
yapmışsa, geçmiş meselede de köleden vs kölenin elindeki maldan ötürü kitabet yapmışsa
şeklinde hamlederek telif etmiştir.
Ben derim ki: Ebussuud'un bu yorumlamasını Şurunbuiâliye'de Siraç'tan naklen olan ifade de teyid
eder. Zira Şurunbulâlî, Siraç'tan naklen şöyle demektedir: «Kitabet yalnız kölenin nefsinden veya


kölenin nefsi ile elindeki maldan dolayı yapılır.. Bunların her iki şekli de câizdir. Velev ki elindeki
malı kitabet bedelinden de çok olsun, yine efendi ancak kitabet bedelini alabilir.»
Şu kadar var ki, Hidâye'de Muzmarat'tan naklen olan ifade de yukarıda Şurunbulali'den nakledilen
şekilde yorumlanır. Zira o da kölenin yalnız nefsinden ve bir de nefsi ile malından kitabeti
zikretmiştir. Sonra da şöyle demiştir: «Kölenin malı kölenin ticaretinden hasıl olan veya ona hibe ve
sadaka edilendir. Ama kölenin cinayet erşi ile ukru efendisi içindir.»
Bedâyî'de de bu şekilde zikredilmiştir. Bu ifade üzerine her iki kitabet arasında fark yoktur.
Düşünülsün.
«Efendi malını telef ederse ilh...» Yani telef ettiği malın mislini veya kıymetim tazmin eder. Veya
onun malı kendi gibi bir köle olursa, efendi o köleyi yaralarsa, erşini verir.
«Mülkiyet şüphesi vardır ilh...» Yani kölenin rekabetinde mülkiyet şüphesi vardır.
«Meccânen ilh...» Yani efendisi eğer sağlam ise meccânen azad edilir. Ama eğer efendisi ölüm
hastası ise, o zaman kölenin azad edilmesi efendinin malının üçte birinden sayılır. Kuhistani.
«Akit fasit olur ilh...» Burada «fasit olur» kelimesini şârihin takdiren zikretmesinde bir maksat
yoktur. Nitekim bu açıktır. H. Çünkü musannıfın daha sonra gelecek o akit fasittir.» sözü, buna
ihtiyaç bırakmamaktadır. İleride Mükâtebin Ölümü Babında gelecektir ki, fasit kitabette mükateb
razı olmasa dahi efendi akti feshedebilir. Ama caiz olan kitabet bunun aksinedir. Mükateb de
mutlaka akti feshetme hususunda müstakildir.
«Zımmî olurlarsa câizdir ilh...» Bu görüş ifade ediyor ki, efendi veya köleden birîsi müslüman
oldukları takdirde zikredilen illetten dolayı onların çorap veya domuz üzerine kitabet yapmaları caiz
değildir.
«Kölenin bizzat kendi kıymeti üzerine ilh...» Uygun olan, musannıfın bu sözü domuz ve şaraptan
önce zikretmesiydi. Zira onlardan önce zikretseydi, ne kadar o zamirin domuza değil şarap
kelimesine döndürülmesi geçerli ise de. kıymet kelimesinin sonundaki zamirin domuz kelimesine
râcî olması düşünülemezdi.
«Kıymetinin miktarı meçhuldür ilh...» Yani onu kıymetlendirmekte ihtilaf vardır. Şu kadar var ki, köle
kıymetini ödemekle azad edilir. Bu kıymet de köle ve efendinin birbirlerini kıymet üzerinde tasdik
etmeleriyle sâbit olur. Eğer birbirlerini tasdik etmezlerse, kölenin hususunda iki kişi bir meblağ
üzerinde ittifak ederlerse, ittifak ettikleri meblağ kölenin kıymeti olur. Eğer iki kişi ittifak edemezse,
köle en yüksek kıymeti ödemekle azad edilir. Kuhistanî.
«Şu malı getir seni azad edeyim ilh...» Yani elbise, köle ve bunların benzeri altın ve gümüş dışında,
ölçülecek ve tartılacak şeyleri tayin etmekle taayyün ortaya çıkar. Hatta adam «Falan kimsenin
yanındaki dirhem ve dinarları getirirsen seni azad ederim.» diye kitabet kesse caiz olur. Minah.
«Diğerinin ilh...» Ama eğer efendi kölenin kazancından olan elindeki belirli bir mal üzerine kitabet
yaparsa, bunun cevazı hususunda iki rivayet vardır. İtkanî de Kâfî şerhinden naklen, «Sahih olan
rivayete göre bu kitabet caizdir.» denilmiştir. Köle edâ ettiği takdirde de azad edilir.
«Gayrî muayyen ilh...» Metinde zikredilen kitabet şeklinin fasit oluşu, İmam Ebû Hanife ile İmam
Muhammed'e göredir. İmam Ebû Yûsuf onlara muhalefet etmiştir. Öyleyse belirli bir çocuk
vereceğini söylese, imamların ittifakıyla o kitabet caizdir. Gayetü'l-Eeyân'da da olduğu gibi.
«Şarabı ödese ilh...» Azad edilir. Musannıf diğer fasit suretlerde azadin hükmünü beyan etmemiştir.
Biz yukarıda şarabın kıymeti üzerine kitabet yaptığında onu ödediği takdirde azad edileceğini
zikretmiştik. Çünkü kıymet bir yönüyle bellidir. Ödemekle de bütün yönüyle kıymetin ne kadar
olduğu belirlenmiş olur. Ama başka birisinin bir malı üzerine kitabet yapsa, İnaye'de, Zâhirı rivâyete
göre bu aktin bağlanmadığı zikredilmiştir. Ancak başkasının elindeki ayn üzerine kitabet
yapıldığında «Eğer onu bana ödersen, hürsün.» derse, şartın hükmüne göre ödediği takdirde azad
edilmiş olur.
İnâye'nin bu sözü ifade ediyor ki, başkasının elindeki mal üzerine kitabet kesilirse, fasit değil o akit
bâtıl olur. Ama çocuğun meselesine gelince, Zeylaî'nin sözünün açık anlamına göre o akdin de bâtıl
olmasıdır. Şurunbulâliye. Özetle.
O halde yukarıdaki fasit kelimesinden maksat. bâtılı içine alan bir fesaddır. Azmiye'de de olduğu
gibi.
«Azad olur ilh...» Yani şarap ve domuzun aynını ödemekle. İster burada efendi kölesine «Ödersen,
hürsün.» desin, ister demesin. Çünkü şarapla domuz mademki zımmilerce maldır, bir nevi maldır.


Ama leş ile kan bunun aksinedir ki, leş veya kan üzerine akit yapsalar, akit asla bağlanmaz. O halde
leş ve kan üzerine akit yapıldığında onlardan sonra bir şart konuşulmuşsa yalnız şartın anlamına
itibar edilir. Bu yapılan akitte eğer şart koşulmuşsa, bu şarta itibar edilmesinde o şartın açık olarak
o şeye bağlanmasıyla olur. Bu meselenin tamamı Minah'tadır.
«Dava, hâkime götürülmeden öncesi için ilh...» Bu görüş «eğer öderse» ifadesine döner. Azad edilir
sözü ile bağlı değildir. Çünkü o ödeme ile ifadesinden anlaşılmaktadır. Zira Kifaye ve Mebsut'ta,
eğer kendi kıymetini, dava hâkime gitmeden önce öderse, efendisi ister «ödersen hürsün» desin,
isterse demesin, azad edilmiş olur.» denilmiştir.
«Bil ki ilh...» Zahidî şerhinde şöyle denilmiştir: «Tesbit edilenden eksik olmaz, belki ondan fazla
olur sözünün anlamı kölenin kıymeti üzerine yapılan kitabette, şarap ve domuz üzerine yapılan
kitabette belirleme mevcut olmadığından düşünülemez, O halde eksiklik ve fazlalık düşünülemez»
Ben böyle bir soruya cevap vermekte uzun süre düşündüm. Şerhleri araştırdım, birçok arkadaşla
konuştum, bu düşüncem ve araştırmam bana hiçbir şey vermedi. Ancak İmam
Rüknü'l-Eimmeti's-Sebbâğî'nin şerhinde vermiş olduğu cevap aklıma geldi. Çünkü o şöyle demiştir:
«Bu belirlenen miktardan eksik olmaz, sözü, kitabet akti herhangi bir yönle fasit olur, ondan sonra
da belirli bir mal konuşulursa, o zaman o belirlenenden eksiği ödenmez. Belki ona fazlalık eklenir.»
Velhasıl bu şekil önceki şekle bitişik bir şekil değil, yeni bir şekildir. Bu mesele şuna benzer ki,
birisi kölesine bin batman şarap üzerine kitabet yapsa onu ödediği takdirde azad edilir. Aktin
başlangıcında ister ona. «Ödersen hürsün.» denilsin, ister denilmesin. O zaman kölenin kıymeti o
bin batmandan fazla olursa, ziyade vermesi vacib olur. Eğer kölenin kıymeti bin batmandan az
olursa, fazlasını bize göre köle geri olamaz.»
İşte şârih de yukarıda buna işaret etmiştir.
«Bedel belirlenenden daha az ilh...» Çünkü efendi akitte konuştuğu bir meblağdan azının
karşılığında onu azad etmeye razı değildir. O halde, onun kıymeti belirlenenden eksik olursa,
belirlenenden eksiği ödenmez. Köle ise, ziyade razı olur. Ta ki, hürriyet şerefine nâil olsun. O halde
o belirlenen kıymeti daha fazla olursa .belirlenen üzerine fazlalık eklenir. Zeylaî.
«Açık bir şarta bağlasa ilh...» Kölenin üzerine de birşey vermek gerekmez. Çünkü ortada mâliyet
yoktur. İhtiyar adlı eserde de böyledir.
Sonra İhtiyar sahibi şöyle demektedir: «Eğer kölesinin azadını bir elbisenin veya bir binek yük
hayvanının veya mutlaka bir hayvanın ödenmesine talik etse, bilinmezlik fâhiş olduğundan köle
azad edilmez.»
İhtiyâr'ın bu ifadesine Zeylâî'nin görüşü aykırıdır. Çünkü Zeylaî şöyle demektedir: «Elbiseyi verdiği
takdirde azad edilir. Çünkü kölenin azadının bir elbiseyi ödemeye bağlanması açık bir şarta
bağlamadır. O, zaman onun kölenin azadını bir elbiseye bağladığı takdirde, elbise denilecek bir
şeye bağlanmış olur ki, elbise denilecek birşeyi efendisine verdiği takdirde azad edilir.»
Şurunbulâliye.
«Yalnız cinsi beyan edilen bir hayvan ilh...» İnaye'de de bu şekilde söylenmiştir. Şöyle ki: «Bir
kimse kölesi ile köle ve at gibi cinsini beyan ettiği birşey üzerine kitabet kesse, ama kölenin veya
atın türünü ve vasfını beyan etmese, caizdir. O zaman ödenecek köle ve atın ortalama olması
gerekir. Zira burada bilinmezlik azdır. Bunun misli kitabette de yüklenir. Zira kitabetin binası
kolaylık üzerinedir. O halde kitabet bedelinin ödenme aktinin bilinmemesi ile bedelin bilinmezliğine
itibar edilir. Hatta kölesi ite hasat vaktine ödenmesi üzerine kitabet kesmiş olsa geçerli olur.»
Şu kadar var ki İhtiyar'da, «Hayvan ve elbise üzerine kesilen kitabet nikâh gibidir. Eğer nevini beyan
ederse, geçerli olur. Eğer mutlaka bir elbise ve hayvan veririm derse, sahih değildir.» denilmiştir.
Bunun misli Bedâyî'de de vardır. Bedâyî sahibi daha sonra da şöyle demektedir; «Bir kimse kölesi
ile bir köle veya bir cariye üzerine kitabet kesse, geçerli olur. Çünkü burada vasıf belirsizdir.
Burada nevine cins ismi verilmiştir. vasfına da nev. Ki, hükümde bir muhalefet yoktur.»
«Efendi zorlanır ilh...» Nasıl ki, malı kabul etmesi için zorlanırsa, Zira mal da kıymeti de asıldır. Mal,
kıymet belirlemede asıldır. Kıymet de yine asıldır. Zira vasat oluş ancak kıymeti ile bilinir. O halde
kıymetle mal eşit olmaktadırlar. Her ikisinin kabulüne de zorlanır. Zeylaî.
«Onun kıymetinîn verilmesi gerekir ilh...» Çünkü İslâm'a girince şarabın aynını teslim etmek câiz
değildir.
«Kabzedince azad edilir ilh...» İhtimaldir ki, kabz kelimesinin sonunda olan hâ zamiri kıymete gider.
Nitekim musannıf da bu yola gitmiştir. Çünkü bu yolda ihtilaf yoktur. O zamirin şarap kelimesine


gitmesi de muhtemeldir. Şârih de yle yazmıştır. Hidâye, Dürer ve onların gayrı olan âlimler de
şârihin gittiği yol üzerinedirler. O halde İnâye adlı eserde olduğu gibi bu zamirin merciinde iki
rivayet vardır.
«Yukarıda geçti ilh...» Yani müslüman kimsenin şarap ve domuz üzerine kitabet kesmesi
meselesinde.
«Bir aylık hizmeti üzerine ilh...» Kölenin bir aylık hizmeti üzerine kitabet kesilmesinin geçerli olması
istihsan deliline dayanır. Çünkü o sayı ile bilinir. Sayı bilindiği gibi efendisinin onu hangi işte
çalıştıracağı, hâliyle de bilinmiş olur. Kölenin de hangi işte daha iyi çalışacağı ile de yine malum
olur. Nasıl ki, bir ay çalışmasında nassen «Sen şu işte çalışacaksın.» denilerek yapacağı işin
bilinmesi gibi. Ama eğer kölenin çalışması üzerine kitabet akti kesilse, fakat ne kadar çalışacağı
zikredilmese, akit fasit olur. Çünkü bedel meçhuldür.
«Anlaşmazlığı kaldıracak şekilde ilh...» Yani ona kuyunun derinliğini, genişliğini ve yerini, eğer
kitabet bina üzerine kesilmişse binanın kerpiç ve kirecini ve binanın ne ile yapılacağını tayin etmesi
gibi. Bedâyî.
«Çünkü rükûn ve şart hasıl olmuştur ilh...» Yani icab, kabul ve kitabet bedelinin bilinmesi.
«Kitabet şartla fasit olmaz ilh...» Yani fasit şartla. Fasit şart aktin gereklerine aykırı olan şarttır.
Meselâ, kitabet yapsa. ama şehirden çık-mamasını, ticaret yapmamasını şart koşmak gibi kitabet
aktinin özüne girmeyen şartlar gibi. Ki, bu şartlar kitabet aktini fasid kılmaz.
«Çünkü kitabet ilh...» Bu görüş kitabetin nikâha benzerliğini sağlayan yöndür. Musannıfın maldan
başkasıyla mübadeledir ki bu da tasarruftur sözünün anlamı, yani mal olmayan tasarrufu mal ile
değişmektedir. Yani kölenin üzerindeki hacri kaldırmaktır. Çünkü verilen bedel bu hacri kaldırma
bedelidir.
«Sonunda da satıma benzer ilh...» Dürer'de de böyledir. Bu konuda bir söz vardır ki o da
Şurunbulaliye'de bulunmaktadır.
«Çünkü bedel ilh...» Zira şart aktin özündedir ki, bedelde meydana gelmektedir. Bu da meçhul veya
haram bir bedel üzerine yapılan kitabet gibidir. Veya kitabet bedeli ödeninceye kadar cariyesi ile
yatmak veya onun kendisine hizmet etmesi şartıyla bin lira üzerine kitabet kesilmesi gibi. Veya
cariyenin karnında ondan başkasına ait çocuğun azad olmayacağı şartıyla kitabet kesilmesi gibi.
İtkanî. Allah daha iyisini bilir.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...