17 Ekim 2012

İHLAS VE RİYA




İHLAS VE RİYA
     İhlas ve Riya. Bu iki kelimeden riya; gizli şirk olup, kişinin imanını ve bütün iyi amellerini yok eder. Şahsı sonsuz azaba gark eder. İhlas ise, şirkin tam zıddı olup, tüm ibadetleri Allah’ın rızası için yapmaktır. Gerçek ihlasın elde edilmesinde, kalbin tasfiyesi ve nefsin tezkiyesi için Kur’an ve Sünnete dayalı tasavvufun önemi inkar edilemeyecek kadar büyüktür. Ama her önümüze çıkan kimseleri tasavvuf ehl-i sanmamalıdır. Zira, hem geçmişte, hem günümüzde bu konunun istismarcıları alabildiğine çoktur. Bunun için önce ehl-i sünnet itikadını güvenilir bir ilmihalden öğrenilmeli, daha sonra fıkıh konuları öğrenilmelidir. Riya ve İhlas itikad konusunun bel kemiği durumundadır. 
      Bu konuyu burada ayet ve hadislerle ve menkıbelerle okuyucularımıza açıklamaya çalışacağız.
     Cenab-ı Hak buyuruyor ki, mealen:
 -“ Onlar dini  Allah için halis kılarak batıl dinleri bırakıp Tevhid dinine yönelmekle; yalnız Allah’a ibadet etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekat vermekle emrolunmuşlardı. İşte doğru ve payidar din de budur. (Beyyine/5)
-“ Ey iman edenler! Malını sırf halka gösteriş için harcayan ve Allah’a ve ahiret gününe inanmayanlar gibi, sadakalarınızı başa kakıp, kalp kırarak boşa gidermeyiniz. O riyakârların hali, düz bir taş üzerindeki ince bir toprak tabakasına iri taneli yağmur  yağıp da o taşı çırılçıplak bırakmasına benzer.
    O riyakârlar işlediklerinden hiçbir şey kazanamazlar; Allahu Teala kâfirlere hidayet etmez.”
    Bakara/264
-“ Münafıklar halka(amelleriyle)gösteriş yaparlar. Allah’ı da çok az anarlar.”
     Nisa/142


    Riya hususunda Ebu Hureyre’nin bildirdiği bir hadiste Rasulullah(aleyhisselam) Efendimiz şöyle buyurdular, mealen:
-“ Kıyamet gününde sorgulanacak üç kişiden biri de, şehid olmuş bir kimdedir ki, huzura getirilir. Hak teala ona verdiği nimetleri sayar, o da bunları ikrar eder. Cenab-ı Hak:
-“ Bu nimetlere mukabil ne yaptın ? “der. 
    O da:
-“ Ya Rab senin uğrunda savaştım ve şehid düştüm”der. 
    Hak Teala:
-“ Hayır, yalan söylüyorsun, sana “cesaretli” desinler diye savaştın.”buyurur ve o kimse yüzü koyun sürüklenerek cehenneme götürülür.
    İkincisi de ilim öğrenip öğretmiş, Kur’an okumuş bir kimsedir ki, bu da celb olunup, Hak Tela ona verdikleri nimetleri sayar. O da bu nimetleri ikrar eder. ”
    Hak Teala:
-“ Bu nimetlere mukabil ne yaptın ? “der.
    O da:
-“ Ya Rabbi ilim öğrendim ve öğrettim, Kur’an okudum.” cevabını verince;
    Cenab-ı Hak :
-“ Hayır, yalan söylüyorsun. İlmi, sana “alim” desinler diye öğrendin. Kur’an-ı sana “Kur’an okuyor” desinler diye okudun. Nitekim bu sözde söylenmiştir. “buyurulur. Verilen emir gereğince bu kimse yüzü koyun sürüklenerek cehenneme atılır.”
     Üçüncüsü de Allah Tealanın kendisine servet verdiği kimsedir ki; Cenab-ı Hak ona verdiği nimetleri sayar. Oda onları itiraf eder.             
    Cenab-ı Hak:
-“ Bunlara mukabil ne yaptın ?”der.
-“ Ya Rabbi servetimi Senin yollarında ve Senin uğrunda harcadım “deyince:
-“ Hayır yalan söylüyorsun. Riyakârsın, bunları sana “cömert” desinler diye yaptın; bu söz de söylenmiştir, buyurur. Sonra emrolunup o da sürüklenerek cehenneme atılır.”
    (Hadis-i Müslim)
     Allah’ın veli kullarından Bayezidi Bistami hazretleri gençlik yıllarında bir mescidde namaz kıldığı esnada şeyhi mescitten içeri girer. Bunu fark eden Bayezid; “Şeyhler Allah’ın izniyle kalplerin gizliliklerin görürler”diye içinden bir düşünce hasıl olur. Bu düşünceyle kalbini şeyhinin tevvecühünü çekmek için süsler ve kalbine çeki düzen vererek o namazı bitirir.
     Bayezid, namazını bitirip şeyhinin huzuruna gider. Bu yaptıklarından dolayı şeyhinin kendisini takdir edip beğeneceğini umarak elini öper ama; şeyh ona:
-“ Defol ey mürai(riyakar) Bayezid. Biraz önceki o düşüncenden dolayı Allah, yedi yıllık amelini iptal etti.”der.
     Allah’ın rızasını bırakıpta şeyhlerinin gözüne girmeye çalışan gafillerin vay haline!
     Allah’ın rızasını kazanan şeyhinde rızasını kazanmış olur. Zira, Allah’ta iradesini yok etmiş bir müşid, ancak; Allah’ın razı olduklarından razı olur. Akıllı bir mü’min, ancak Allah’ın rızasını aramaldır.


     Süfyani Sevri hazretlerine bir gün sorarlar:
-“ Ey Süfyan ! Neden bu genç yaşta belin bu kadar kamburladı böyle ?” diye sorarlar.
    O da:
-“ Üç tane üstadım vardı ki, bunların üçünün de imansız öldüğüne şahit oldum. Hele bir tanesi vardı ki , çok alim ve takva birisi idi. Bir gün onun sekerat halinde olduğunu işittim ve yanına koştum. Ona kelime-i tevhidi telkin ediyorlardı, fakat o;
-“ Bunu bana söyletmiyorlar. “diyordu. Ben:
-“ Hocam siz bizimle namaz kılar, diğer ibadetlerinizi de eksiksiz yapardınız. Çok da alimdiniz. Neden bu böyle olmaktadır ?” dediğimde:
-“ Heyhat. Ben bütün bunları halkın teveccühünü kazanmak için yapmıştım. Şimdi o yüzden bunu bana söyletmiyorlar.”dedi ve imansız olarak öldü. İşte ben o an, orada Allah korkusundan çöktüm ve bir an da belim kamburlaştı. Ondan sonra da, bir daha belim doğrulmadı.”dedi.
     Şirk iki türlüdür. Birisi açık olanıdır. Diğeri ise, gizli olanıdır. Riya; başkalarının görmesi ve onların  teveccühünü kazanmak için ibadet yapmak, iyilik yapmak, din ilmi öğrenmek ve öğretmek demektir ki bu gizli şirktir. Bunu zıddı ise, ihlastır. İhlas ise, yapılan her türlü ibadeti Allahu Tealanın rızası için yapmak demektir ki, ahirette kutuluşa erebilmek için ancak, ihlas sahibi olmak gerekir.
     Vesselam.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...