ZİRAAT ORTAKÇILIĞI (MUZARAA) KİTABI..
İKİİNCİ BÖLÜM...
Cevhere'nin
icare kitabının kiracının yolculuğa çıkmasının gerekmesi konusunda bu hükümleri
ifade
edecek meseleler zikredilmiştir. Bunlar çokça karşılaşılan hükümlerdir. Düşün.
Ziraat
ortakçılığı fasit olduğu zaman ilh...» Fasit ziraat ortakçılı-ğında taraflar çıkan ürünün
kendilerine helâl olmasını isterlerse, hisse-lerini ayırırlar, sonra da her biri arkadaşı ile üzerine
gerekli
olandan do-layı bu kadarla anlaşırlar. Eğer birisi yapmaz ve bu tohum ve tarla sa-hibi ise,
hissesine düşenden hiçbir şeyi tasadduk etmez. Eğer tohum sa-hibi değilse, ödemiş olduğu masraf
ve
ücretten fazlasını, haram olduğu
için, tasadduk eder. Kendi nefsinin ücretine de itibar edilmez.
Çünkü
akit menfaatler üzerine
yapılmamıştır. Zira o ziraat
ortakçılığında asıl olan tohumun
sahibidir.
Makdisî'de olduğu gibi. Sâyıhanî.
«Diğerine
de ilh... Yani eğer tohum
toprak sahibinden ise, işletmeciye ecri misil verilir. Veya tohum
işletmeciden ise yer için ecri misil ye-rilir. Hidaye'de olduğu gibi. Eğer yer ile öküz birisinin olsa(
ziraat
ortak-çılığı da olsa işletmecinin o zaman öküzün ve toprağın ecri mislini ver-mesi gerekir.
Sahih
olan da ancak budur.
Hidâye.
Bazıları
tarafından «İşletmecinin üzerine toprağın aktarılmış şeklin-deki ecri mislini vermek
gerekir»
denilmiştir.
Nihâye.
«Tarla
sahibi ziraat ortakçılığına devamdan kaçınırsa ilh...» Yani tohum da tarla sahibi tarafından
verilirse.
Hidaye'de olduğu gibi. Eğer toprak sahibi tohumu vermemişse, yukarıda da
geçtiği gibi
hâkim
devam için zorlanır.
«Zira
yararlanmaya kıymet yoktur ilh...» Sarihin bu sözünde icaz vardır. Hidâye sarihlerinin ifadelen
de
şöyledir: «Zira işletmecinin yaptı-ğı
yalnız menfaattir. Menfaati de kıymetlendirmek ancak akitle
olur.
Akit ise çıkan ürünün bir kısmı ile onun menfaatini kıymetlendirmiştir. Toprak
sahibi ziraat
ortakçılığından
kaçındığında bu parça da yok olmuştur. O zaman hükmen işletmeciye birşey
yoktur.»
«Diyâneten razı edilir ilh...» Yani tarla sahibi kendi ile Allah arasın-da işletmeciyi razı etmelidir.
Bunu
Hidâye kıyl sözü ile hikâye
etmiştir. Şu kadar var ki. Mülteka,
Tebyîn ve diğer kitaplarda da
kesin
bir ifade ile
söylenmiştir.
«Fetva
verilir ilh...» Yani müftü, hâkim herne kadar hükmetmese de. bununla fetva verilir.
«Aldatılmıştır ilh...» Zira işletmeci toprak sahibi tarafından akitle çalışmasında aldatılmıştır. T.
işletmeciyi
ecri misille razı etme sınırla-ması da Tebyîn de olan ifadeye uygundur. Şu kadar var ki
Kuhistanî'de
. denilmiştir.
Düşün.
«Feshedilir ilh...» Yani ziraat ortakçılığının feshi caizdir. Velev ki hakimin hükmü, tarafların rızası
olmasa
dahi. Nitekim Asl'ın rivayetinde de böyledir. Âlimlerin bazısı da bunu benimsemişlerdir. Bir
rivayette de Asi adlı eserde ikisinden birisinin bulunmasının şart olduğu ifade edilmiş-tir. Bazı
âlimler
de bu rivayeti tutmuşlardır. Zahîre'de olduğu gibi.
Kuhistanî.
Eğer
tohum işletmeciden olursa, bu meselenin izahı kaldı. Makdisi'de şöyle denilmiştir: «Toprak
sahibi
imam Ebû Yûsuf'a göre işletmecinin ekmiş olduğu tohumu tazmin eder. İmam Muhammed'e
göre
ise, tarla bir tohum serpilmiş haliyle, bir de tohum serpilmemiş haliyle fiyatlandırılır, tohumun
getirmiş
olduğu fazlalığı toprak sahibi
tazmin eder. Bazıları tarafından da «Muzaraa edilen toprak
satılmaz.
Zira tarlaya tohumu atmak istihlâk
değildir. Hatta vasi ve benzeri ona
malik de olabilir»
Denilmiştir.
Sayıhanî.
«Satılmasını gerektiren bir borçtan dolayı ilh...» Musannifin bu
sözü işaret ediyor ki, tarla
sahibinin
o
tarladan başka malı yoktur. Musannif
işletmeci tarafından feshi gerektirecek hastalık ve hıyanet
gibi
sebebleri zikretmemiştir. Zira musannif müsakat bahsinde gelecekle yetinmiştir.
İşletmecinin muzaraayı feshetme illetlerinden birisi, sefere niyet et-mesi veya başka bir sanata
girmeye
karar vermesidir. Musannifin sö-zü aynı zamanda şuna da işaret etmektedir: Tohum
ekildikten
sonra özürsüz olarak tarlayı satsa, işletmecinin icazetine bağlı bulunur. Eğer işletmeci
satım
akdine icazet vermezse, ekini hasat edinceye veya zira-at ortakçılığı süresi bitinceye kadar
ortakçılığı
feshedemez. Bu görüş Fazlî'ye dayanır. Kadıhan'da da böyledir.
Kuhistanî.
«Diyâneten razı edilmesi vâcibtir ilh...» İbnî Kemal de bu şekilde de-miştir. Ben İbni Kemâl'den
başkasında bunu görmedim.
Mültekânın
ifadesi de böyledir: «İşletmeci tarlayı sürüp aktarsa veya şu kanalı kazsa, yine de bir
ücret
yoktur.»
Hidâye, Tebyîn, Dürer ve diğer kitaplarda da hüküm böyledir. Bunun-la beraber,
gecen meselede
tohum
ve tarla sahibi işletmeciyi razı
ede-ceği zikredilmiştir. Ancak şu kadar var ki, bu meselede
onların
istirdad etmeyi nefyetmeleri hükme binaendir. Nitekim sarih de Mülteka üzerin-deki
şerhinde
böyle yorumlamıştır.
Düşün.
Sonra
ben Nihâyed'e şunu gördüm: «Musannifin «işletmeciye birşey yoktur.» sözü eğer tohum
ondan
olursa geçerli olur. Ama eğer tohum
tarla sahibinden olursa, işletmeci o zaman tarla
sahibinden
çalışması-nın ücretini alır. Zira birincisinde işletmeci yerin kiracısı olmaktadır. Akit de
toprağın
menfaati üzerine varid olmaktadır. O
zaman işletmeci-nin işinde akit olmadığı gibi akit
şüphesi
bile yoktur. O zaman işletme-cinin çalışmasına kıymet takdir
edilemez.
«İkincisinde ise, toprak sahibi işletmeciye kireci olmaktadır. O za-man akit işçinin menfaatleri
üzerine
varid olmaktadır. O halde, işçinin çalışmalarına toprak sahibinin ödemesi için kıymet takdir
edilir.
O za-man işçi, toprak sahibine işinin ecri misli ile rücu ederek alır. Zahîre'de de
Şeyhülislâm'ın ziraat ortakçılığı konusundan naklen böyledir.» Bunu
düşün.
«Ziraat
ortakçılığı süresi geçmiş olsa ilh...» Uygun olan, burada «fa» yerine
«vav» zikredilmesiydi.
Zira
böyle yapsaydı, fesih meselesi üzeri-ne ayrıntı yaptığı anlaşılmazdı.
Bilmiş
olunuz ki, bu meselenin hükümlerinin tamamlayıcısıdır ki, ekin yetişene kadar hisseleri
miktarınca
ekine yapılan masraf her iki âkit üzerinedir. Musannif bunu sonra zikredecektir. Öyleyse
musannıfa
ge-rekli olan bu meseleyi, bu mesele ile bunun tamamlayıcı hükümleri ara-sına fasıla
olan
meselelerden sonra zikretmesiydi. Ki, sözlerinin düzeni
tamamlansın, ve ne kasdettiği
anlaşılsın.
Dürer
ve Gurer'in ifadesi de şöyledir:
«Ziraat ortakçılığı süresi ekin yetişmeden dolarsa
işletmecinin topraktan hissesi kadarının ecri mislini vermesi gerekir. Ta ekin yetişinceye kadar.
Zira,
o kendi hissesinin ye-tişmesi için
yerin bir kısmının menfaatini,
yetişme vaktine kadar istifa
etmiştir.
Ekine sarfedilenler de şunlardır: Sulama, koruma, biçme, tarla-dan kaldırma, harman etme,
savurma.
Bu masraflar ekin yetişinceye ka-der her ikisinin üzerinedir. Ama ekin yetişmezden önce
ikisinden
birisi-nin ölümü ile ekin yetişene kadar yerinde bırakılır. İşletmeci üzerine de hiçbir
masraf
yoktur. Zira biz burada kira aktini
istihsânen kira süresi kaldığı için devam ettirdik. O
zaman,
işletmeci veya varisinin işi üzerine devam etmesi mümkündür. Ama birinci
meselede ise
kira
aktini devam ettirmek mümkün
değildir. Çünkü ziraat ortakçılığının süresi bitmiştir.»
«Kira
akdinde olduğu gibi ilh...» Yani
bir kimse ekin için bir toprak kiralamış olsa, ekin yetişmezden
önce
kira süresi dolsa, ekin yetişene kadar ecri misille süre uzatılır. Nitekim kendi konusunda
geçmiştir.
«Masrafların
hepsi işletmecinin ilh...» Yani sulama, koruma ve yu-karıda sayılan diğer işlerin
karşılığı olan masraflar işletmecinin üzeri-nedir..
Hidâye'nin ifadesi ise şöyledir: «Eğer çalışma işletmecinin üzerine ise.»
«Ziraat
ortakçılığı fasit olur ilh...» Zira musannifin da ileride zikrede-ceği gibi iare şarttır.
«Ürün
de aralarında yarı yarıya taksim edilir ilh...» Yani tohuma tabi olarak. Zira tohum aralarında
yarı
yarıya idi, ürün de buna göre iki-ye taksim
edilir.
«Toprak
sahibine tarlanın yarısının ücretini
vermesi gerekir
ilh...»
Eğer
toprak beytü'l-Mâlin, yani hazinenin
olursa, beytü'l-mâlin hakkı olan
verilir, geriye kalan da
ikisi
arasında yarı yarıya taksim edilir. Zamanı-mızda uygulama bu şekildedir. Câmiü'l-Fusûleyn
üzerine,
Remlî.
«Çünkü
akit fasit olmuştur ilh...» Zira işletmeci bu fasit akitle tarla-nın yarısının menfaatlerini
almıştır.
Öyleyse, tarlanın yarısının ücretini vermesi de gerekir.
«Ebû
Hanîfe ziraat ortakçılığında ariyet olarak vermeyi şart kılmıştır
ilh...» Yani yerin bir bölümünün
işletmeciye
ariyet olarak vermesini şart kılmıştır. Sen anla.
Hâniye'de şöyle denilmektedir: «Zira toprak sahibi şöyle demiş ol-maktadır: Çıkan ürünün hepsi
buna
ait olmak üzere, benim tohumumla
toprağımı ek veya benim toprağımı kendi tohumumla,
çıkanın
hepsi sa-na ait olmak üzere ek. Bu her iki şekilde de ziraat ortakçılığı fasit olur. Zira bu
çıkan
ürünün hepsi ile toprağın yarısının
işletmeciye ariyet ola-rak vermesi şartı ile ziraat
ortakçılığıdır. Yine, eğer üçe taksim edilmesi-ni şart kılarlarsa, hüküm böyledir.»
Öyleyse birinci üründen maksat toprak sahibinin tohumundan çıkan üründür. İkinci üründen
maksat
da işletmecinin tohumundan çıkan ürün-dür.
Haniye sahibi daha sonra şöyle demiştir: «Ziraat ortakçılığı fasit ol-duğu takdirde çıkan ürün
oralarında
tohumlarına göre taksim edilir. Top-rak sahibine aldığı teslim edilir. Zira kendi
toprağında
kendi mülkünün nemâsıdır. İşletmeci de tohumu miktarınca alır, yerin yarısının ücreti ve
yine
yere yaptığı masraf kadar alır. Arta kafan fazlayı da tasadduk eder. Çünkü başkasının
toprağından
fasit akitle meydana gelmiştir. Eğer
tar-la birisinin, tohum da ikisinin olsa, her ikisi de
çalışmayı
ve çıkan ürü-nün de yarıya taksimini
şart kılsalar, bu caizdir. Zira her biri toprağın
yarısında
kendi tohumu ile çalışmaktadır. O zaman toprak çalışma şart koşulmadan toprağı
olmayana
ariyet olarak verilmiş olur. Ama birincisi bunun aksine idi.»
Yani
bu ziraat ortakçılığı değildir.
Ta ki, onda ariyet verme şarttır denilsin. Nitekim Fusûleyn'de de
böyle ifade edilmiştir. Bu meselelerin tamamı Hâniye'dedir. Ayrıntı için oraya
bakınız.
METİN
Bilmiş
olunuz ki, ziraat ortakçılığı süresi bittikten sonra ekine yapı-lan masraf mutlaka tarafların
hisselerine göre her ikisi üzerinedir. Ama ziraat ortakçılığı süresi bitmezden önce. ekin sona
ermezden
önce yapı-lan her iş tohuma yapılan masraflar, koruma masrafı, kana! açma mas-rafı şart
kılınmasa bile, işletmecinin üzerinedir. Ziraat sona erince, o za-man ikisinin orasında müşterek bir
mal
kalır ki, onun hasat ve dövmek gibi masrafları tarafların üzerinedir. Musannif bu şekilde
yazmış.
Sadrı Şeriâ'nın aslını da bu yazıya hamletmiştir. Hatırda tutulsun.
Eğer
her ikisi de ekine yapılan masrafı işletmeciye şart kılmış olsa-lar, ziraat ortakçılığı fasit olur.
Nasıl
ki, toprak sahibine şart kılınsa da fasit olur. Yukarıdakinin aksine eğer tarla sahibi ölürse,
ekin
bakliyat-tan ise, o zaman işin hepsi işletmecinin veya varislerin üzerinedir. Çün-kü akit süresi
devam
etmektedir. Akit de ekin sona erene
kadar ekinin ihtiyacı olan işleri işletmecinin üzerine
gerektirir.
Nitekim yukarıda geçti.
Ama
tarla sahibi, tohumu tarlaya ekmezden
önce ölse, akit bâtıl olur. İşletmecinin tarlayı sürüp
aktarması karşılığında da bir ücret yoktur. Nitekim yukarıda geçmişti.
Yine,
ihtiyaçlı bir borçtan ötürü ziraat ortakçılığı feshedilir. Müctebâ.
Hasat,
dövme ve samandan ayırma gibi işlerin Ebû Yûsuf'a göre iş-letmeci üzerine şart kılınması
teamülden
-dolayı geçerlidir. En sağlam olan da
ancak budur. Fetva da bu sağlam görüş üzerinedir.
Mültekâ.
Gelir,
mutlaka, ziraat ortakçılığı fasit olsa bile işletmecinin elinde emanettir. Musannif sonra bu
görüş
üzerine şunu ayrıntı yapmıştır. Eğer gelir, işletmecinin elinde müdahale olmadan helak
olursa,
işletmecinin üzerine tazminat yoktur. O zaman buna kefalet de geçerli değildir. Evet. eğer
birisi
muzaranın helakine karşı toprak sahibinin hissesine kefil ol-muş olsa, muzaraa ve kefalet
geçerli
olur. Eğer, ziraat ortakçılığı şartı üzerine olmazsa. Yok eğer muzaraa şartı üzerine olursa,
muzaraa
fasit olur.
Haniye.
Müsakat
da hükümde bunun gibidir. Zira
bahçe sahibinin hissesi iş-letmecinin elinde emanettir.
İşletmecinin toprağı sulamakta kusur olsa, bu sebeple ekin helak olsa, fasit muzaraada işletmeci
zamin
olmaz. Ama sahih muzaraada zamin
olur. Zira sulama işi ona gereklidir. Nitekim yukarıda
geçti.
Çünkü ekin onun elinde emânettir.
Kusuru sebebiyle zamin
olur.
Sirâciye'de
şöyle denilmektedir: «İşletmeci kesitli olarak ekin kuruyuncaya kadar sulamayı
terketse,
ekinin sulamayı terkettiği vakitteki kıy-metini zamin
olur. Eğer ekin için bir kıymet yoksa,
toprak
bir ekilmiş ola-rak kıymetlendirilir, bir ti,e ekilmemiş olarak kıymetlendirilir, iki kıymet
ortasındaki
fazlalığa zamin
olur.»
PRATİK MESELELER:
İşletmeci sulamayı geciktirse, eğer mutad bir şekilde geciktirmişse helak olduğu takdirde zamin
olmaz
Ama mutad bir şekilde geciktirmemişse zamin olur.
Ekinin
hasadı işletmecinin üzerine şart koşulsa, o da gafil bulunup helak oluncaya kadar ekini
biçmese, zamin olur. Ancak, mutad bir şe-kilde
ertelerse, zamin olmaz.
İşletmeci eğer ekini korumayı terkederse, zamin olur.
işletmeci, ekinin hepsini yiyene kadar çekirgeleri kovalamasa, eğer onları kovması mümkün ise
zamin
olur. Yok eğer mümkün değilse, zamin değildir. Bezzâziye.
Birisi
diğerinin toprağını ondan izinsiz
ekmiş olsa, o da yerin hissesi kadar ondan taleb etse,
bakılır.
Eğer o köydeki örf ürünün yarısı ile veya üçte biri ile cari ise, örfte cari olan kısmı vermesi
gerekir.
İki
kimse ortaklı bir tarla ekmiş olsalar, ortaklardan birisi ekini su-lamaktan kaçınsa hâkime
başvurulduğu
takdirde hâkim onu zorlar. Hâ-kime
götürmezden önce eğer ekin bozulursa, onun
üzerine
hiçbir taz-minat yoktur. Ama hâkime başvurulsa, Hâkim ona sulamayı emrettikten sonra
sulamadan
kaçınırsa, helak olduğu takdirde kaçınmasından dolayı zamin olur.
Cevahirü'l-Fetâvâ.
Tohum
işletmeciye şart kılınmış olsa,
sonra tohumu tarla sahibi ekerse, bakılır: Eğer tarla sahibi
bunu
yardım etmek için yapmışsa, zi-raat ortakçılığıdır. Yok eğer yardım için yapmamışsa
ziraat
ortaklığını
bozmaktır.
Birisinden
kiraladığı veri ziraat ortakçılığı için birisine vermiş olsa, caizdir. Eğer tohum kiracıdan
ise
bu böyledir. Eğer müsâkât için
vermişse, caiz
değildir.
Bir
kimse bir tarla kiralasa, sonra tarla sahibini tarlada çalışmak üzere kiralasa, caizdir. Bunların
hepsi
musannifin Minah'ındandır.
Ben
derim ki: Minah'ta hayvanın cinayeti babının Sonunda, Hülâsa'ya
nisbetle şöyle denilmiştir:
«Ortaklı
bir bağcı, bağın işlerini yapmasa, suyun aktığından gafil
olsa ve bağın duvarları teyekleri
telef
olsa, du-varlarını değil teyeklerini zamin olur. Üzümleri değil, koruk varsa onları da zamin olur.
Çünkü
üzüm yetişmiştir. Onun korunması her ikisinin
üze-rinedir.»
Ben
derim ki: K. demiştir ki: «Bizim örfümüzde üzümü de zamin olur.
Ortaklardan
birisi diğer ortağın izni veya hâkimin emri olmadan para sarfetse, sarfettiği teberrudur.
Ortak
evin mermerlenmesi
gibi.
İşletmeci ölmüş olsa, onun varisi, «Hasada kadar ben çalışacağım.» dese, çalışabilir. Toprak sahibi
kaçınsa bile hüküm böyledir.
Mültekâ.
Vehbâniye'de
şöyle denilmektedir: «Yetimin vasisi, yetim eğer kendi
başına ekmiyorsa, yetimin
toprağını
ziraat ortakçılığı için alabilir. Eğer işletmeci tarlanın tohumu bendendir, dese, o zaman
hasım
bunu inkâr etse, makbul olan söz, hasattan sonra, işletmecinindir.»
İZAH
«Mutlaka
ilh...» Yani, ister ekin sona erdikten sonra, ister ekin sona ermezden önce olsun. H.
«Ziraat
ortakçılığının süresi bittikten sonra ilh...» Sarihi bu kayda muhtaç eden musannifin bu
mesele
ile ziraat ortakçılığının süresi bit-meden önceki meseleleri birbirinden ayırarak
zikretmesidir. Eğer musan-nif diğer fakihler gibi bu meseleyi «süre bitti» sözüyle bağlasaydı, bu
sı-nırlamaya
ihtiyaç kalmazdı.
«Her
ikisi üzerinedir ilh...» Zira bu masraflar, akit devam ettiğinden işletmecinin üzerinedir. Çünkü o
muzaraa
süresince kiracıdır. Ziraat or-takçılığı süresi bitince akit sona erer. O zaman ekine yapılan
masraflar
ekindeki hisseleri miktarınca her ikisi üzerinedir. Çünkü ekin ikisinin ara-sında ortaktır.
Minah.
«Tohuma
yapılan masraflar ilh...» Yani
tohumun tarlaya ekilmesi, tarlaya kadar taşınması
işletmeciye
aittir. T.
«Sadrı
Şerîa'nın aslını da bu tesbite hamletmiştir ilh...» Zira musan-nif bununla, sana açık olur ki,
Sadrı
Şerîa'nın «Velhâsıl ekin yetişmezden önce yapılan her iş
işletmecinin üzerinedir.» kavlini
sözünü
ziraat ortak-çılığı süresinin bitmesinden önceye hamletmiştir. Ki, aktin devamı ve işin
işletmeci üzerine olması tasavvur edilsin. Eğer muzaraa süresi bitse, o zaman ne akit vardır, ne de
istihkak.
«Fasit
olur ilh...» Bu söz, zahiri rivayettir. Nitekim Hâniye'de de böyledir. Bunun aksinin tashihi
gelecektir.
«Yukarıdakinin
aksine ilh...» Yani bu muhalefet ekine sarfedilenin her ikisi üzerine hisselerine göre
olması
görüşü ile bağlantılıdır.
H.
«Veya
vârisinin üzerinedir ilh...» Ölen işletmeci ise varisin üzerine-dir. Mülteka'dan naklen fer'i
meselelerde bu husus gelecektir. Veya ölen onlardan herhangi birisi olursa.
«Akit süresi devam eder ilh...» Yani akit istihsânen devam eder. O zaman da varisin üzerine toprak
için
bir ücret yoktur. Şu kadarı var ki, akit senelerden kalmış olan bir ziraat ortakçılığında bozulmuş
olur.
Hâniye'de ve diğer kitaplarda olduğu gibi. Çünkü burada aktin kalması için bir zaruret yoktur.
Tatarhâniye'de
şöyle denilmektedir: «Bu mesele böyledir, eğer iş-letmeci; Ben ekini
kaldırmıyorum.»
derse. Ama, «ben ekini kaldıracağım.» derse, o zaman kira akti kalmaz. İşletmeci
kaldırmayı
tercih ederse, tarla sahibinin varisleri için üç muhayyerlik vardır: Dilerse, ekini
kaldırır-lar, ekin aralarında taksim edilir. Veya hâkimin emriyle ekine masraf ederler sarfedilenden
onun
hissesi ile rücu ederek işletmeciden alırlar. Veyahut işletmecinin hissesine garim olurlar ve
ekin
onların olur. Bu açıklama, eğer tarla sahibi ekildikten sonra ölürse, böyledir. Eğer tarla sahibi
ekin
ekilmezden önce ve işletmeci tarlada işlem yaptıktan sonra ölürse, ziraat ortakçılığının
bozulması
hususunda meşayihin ihtilafı var-dır. Eğer işletmeci ölürse, ekin bakliyattan ise eğer
işletmecinin varisleri kendileri kaldırmayı isterlerse, onlar çalışmak üzere zorlanmazlar. Top-rak
sahibi
için yukarda geçen üç muhayyerlikten birisi vardır.» Özetle.
Zahîre'de
de şöyle denilmiştir: «Tarlayı verenin ölümünde ekinin bakla olması ile ziraat ortakçılığı
süresinin
bitmesi meselesi arasında fark vardır. Fark şudur: İkincisinde tarlayı verenin varisleri
kıymetin
yarısı ile işletmecinin hissesi mîktarınca rücu ederler. Zira sürenin son bulmasın-dan
sonra
ekine sarfedilecek masraf yarı yarıya her ikisi üzerinedir. Ölümde ise yalnız işletmecinin
üzerinedir.
Çünkü akit devam etmektedir. Başka bir bakımdan da iki mesele arasında fark vardır:
Toprak
sahiple-rinin varisleri eğer ekinden işletmecinin hissesine garim olurlarsa, onun hissesine
dikili
şekildeki haliyle zamin olurlar. Zira o nebatata karar hak-kı vardır. Terketmek de ziraat
ortakçılığının
mevcut olması içindir. Fakat ziraat ortakçılığı süresinin sona ermesinde ise, toprak
sahibinin
varisleri işletmecinin hissesine toplanmış haldeki ekine zamindirler.» Meâlen. İnşaallah
bu
hususta müsâkât konusunda daha
fazla açıklama gelecektir.
«İşletmecinin tarlayı sürüp aktarması karşılığında da bir ücret yok-tur ilh...» Ama geçen mesele
bunun
aksinedir. Geçen mesele şudur: Toprak sahibi işletmeci 'tarlayı aktardığı halde ziraat
ortakçılığının
deva-mından kaçınırsa, diyâneten
işletmeci razı
edilir.
Zeylâî diyor ki: «Zira işletmeci toprak sahibi tarafından kendi irade-siyle kaçınarak aldatılmıştır.
Ama
meselede o mevcut değildir. Çünkü
ölüm irade dışında gelir.»
«İhtiyaçtı bir borçtan ötürü ziraat ortakçılığı feshedilir ilh...» Yani işletmeci hiçbir şey taleb edemez.
Zeylai.
Zeylaî'nin bu ifadesinin açık anlamı, yani toprak sahibine diyâneten, onu
razı etmesi emredilemez.
Bu
da musannifin zikrettiğinin
aksinedir. Ki, biz bu husustaki
görüşü
zikrettik.
«Amellerin şart kılınması geçerlidir ilh...» Yani ziraat ortakçılığı sona erdikten sonra, ziraatın
ihtiyacı olan işlerin işletmeciye şart kılınması ge-çerlidir. Ebû Yûsuf'un bu görüşü musannifin
zikrettiği
zâhirü'r-rivâyet'in karşılığıdır.
«Teamülden
dolayı ilh...» O zaman bu amellerin şart kılınması istis-na gibi olur. Dürrü
Müntekâ.
Hâniye'de şöyle denilmektedir: «Şu kadar var ki, eğer şart kılınmaz-sa, o zaman bu işler her ikisinin
üzerine
olur. Nasıl ki, bir kimse şehirden odun almış olsa, odunu satan kimsenin bunları alıcının
evine
kadar gö-türmesi gerekli
değildir. Eğer şart kılmış olsa, örfen götürmesi gerekir. Eğer
müsâkatta
işletmecinin üzerine üzümleri kesmeyi şart kılmış olsa, bütün âlimlere göre akit fasit
olur.
Çünkü örf yoktur. Nesir İbn Yahya
ve Muhammed İbni Seleme'den yapılan rivayete göre ziraat
ortakçılığın-da
bütün işler ister akitte şart kılınsın, ister şart kılınmasın işletmecinin üzerinedir.
Çünkü
örf öyledir. Serahsî, «Diyarımızda geçerli olan da an-cak budur.» demiştir. Yukarıda adı
geçen
işlerden birisi toprak sahibine şart kılınsa, bütün fakihlere göre akit fasit olur. Çünkü böyle
bir
örf yoktur.»
«Kefalet
geçerli değildir ilh...» Yani ziraat ortakçılığındaki toprak sahibinin hissesi ile kefalet geçerli
değildir.
O zaman kefîl işletmecinin yanında onun müdahalesi
olmadan helak olanı zamin olmaz.
İster
tohum tarla sahibinden, ister işletmeciden olsun zira onun hissesi işletmecinin yanında
emânettir.
Eğer ziraat ortakçılığında müsakat gibi kefaleti şart kılarlarsa, ziraat ortakçılığı fasit olur.
«Ziraat
ortakçılığı ve kefalet sahihtir ilh...» Zira kefalete zamanı ge-rektirecek bir sebep izafe
edilmiştir
ki, o sebep de işletmecinin toprak sahibinin hissesini istihlâkidir. Hânye.
«Eğer
ziraat ortakçılığı şartı üzerine olursa ziraat ortakçılığı fasit olur. ilh...» Zira istihlâkin deyni,
ziraat
ortakçılığı akti ile vacib olmaz. Eğer vacib olmuş olsa, ziraat ortakçılığı fasit olur. Bunun
benzeri
şudur: Birisi satıcıya alıcıdan taraf, alıcının ödeyeceği birşey için kefil olsa, ama satım akti
ile
değil, bu geçerli olur. Haniye.
Fesadın
ziraat ortakçılığı ile tahsis edilmesinden anlaşılıyor ki, kefa-let geçerlidir. Çünkü bana açık
olduğu
kadarıyla bunu kaldıran bir hüküm yoktur. Hâniye'ye başvurulsun.
Sonra
ben kefaletin sahih oluşunu
Muhît'ten naklen Tatarhâniye'de
açıkça gördüm.
«Onun
elinde emânettir ilh...» Yani diğerinin hissesi onun elinde emânettir. Zira ekinin hepsi onun
elinde
emânet değildir. Çünkü bir kıs-mı kendisinindir.
«İki
kıymet arasındaki fazlalığa zamindir ilh...» Yani fazlalığın yarı-sına. Çünkü yansı kendisinindir.
Nitekim
Hâniye'de de böyledir.
«Zamin
olmaz ilh...» Çünkü mutad şekilde geciktirmek kusur sayıl-maz.
«Mutad
şekilde geciktirmemişse zamin olur ilh...» Eğer ziraat ortak-çılığında geçerli ise.
«Ekinin
hasadı işletmecinin üzerine şart koşulsa ilh...» Bu görüş, onun üzerine şart kılınmasından
daha
sağlam görüşe
dayanır.
«Ekini
korumayı terkederse ilh...» Yani ekini korumayı terketmesi, ekin yetişmezden önce ise,
zamin
olur. Ama ekin yetiştiği takdirde
koru-mayı terketmekle zamin olmaz. Hindiye, Zahîre'den.
İleride
gelecektir ki, örften dolayı ekin yetişse dahi koruma işletmecinin
üzerinedir.
«İki
adam ortaklı bir tarla ekmiş olsalar ilh...» Yani iki kişi arasında ziraat ortakçılığı yoluyla değil,
normal
ortaklı bir tarla olsa. Zira işletme-ci kusurlu hareket ettiği takdirde murafaasız da tazmin
eder.
Nitekim mu-sannif bunu zikretti.
Musannifin burada zikrettiğini
Câmiü'l-Fusûleyn de
zikretmiştir.
Keza, Tatarhâniye'de de Ebû Yûsuf'tan
rivayetle zikredil-miştir.
«Birisi
ekini sulamaktan kaçınsa ilh...» Yani diğer ortak sulamayı
taleb
ettiği halde o sulamaktan kaçınsa.
«Hâkim
onu zorlar ilh...» Hâkimin zorlaması bizim taksim bahsinin sonunda Hülâsa adlı eserden
naklen
takdim ettiğimiz iki görüşten
birin-cisidir. İkincisi ise şudur: «Hâkim onu zorlayamaz.
Sulamayı
taleb eden kim: «Sen ekini sula, sulama masrafını yap, sonra sarfettiğinin yarısı ile rücu
ederek
ortağından al.» Bu ekini sula, sulama mas-rafını yap, sonra rücu sarfettiğinin yarısı ile
ederek
ortağından al.» Bu ikinci görüş, Tatarhâniye'de Câmiü'l-Fetâvâ'dan nakledilerek bunun
üze-rine
ihtisar edilmiştir.
«Hâkime
götürülürse ilh...» Burada tazminatın şekli, hâkimin emri ile ödeme yükümlülüğü onun
üzerinde
gerçekleşmektedir. Bunun örneği, yıkılmaya yüz tutan bir duvar sahibine, duvarını
düzlemesi
söylendiği hal-de kaçınsa, o da
şahit tutsa, daha sonra duvarı yıkıldığında odam zarar
görürse,
eğilen duvarın sahibi tazmin eder.
Hâkimin emrinden sonra, o yine sulamadan kaçınsa,
ekin
de kurursa, sulamadan kaçınan kimse tecavüz etmiş olur. O -zaman ortağının
hissesine zamin
olur.
Zira ekin ikisinin arasında ortaktır. Ortağın yalnız kendi hissesini sulaması mümkün olmadığı
gibi
ekinin hepsini yalnız başına
sulaması da lazım gelmez. Ya zorla ya da karşılıklı rıza ile ekinin
sökülmesine ittifak edilmedikçe o eki-nin taksimi de mümkün değildir. Biz bunu taksim behsinde
zikretmiştik. Bu konuda bana zahir olan budur.
«Tohum
işletmeciye şart kılınmış olsa ilh...» Câmiü'l-Fusûleyn'de bu çeşitten meseleler
zikredildikten
sonra şöyle denilmiştir: «Velhâsıl, eğer tohum tarla sahibinin veya işletmecinin
olursa,
onlardan birisi diğerinin izni olmadan ekse, ekin bitse veya bitmese, diğeri de izinsiz olarak
kal-karak kendisinin de ortak olduğunu söylese, o zaman bu
şekillerin hep-sinde çıkan Çünkü
toprak
sahibi île işletmeci arasında taksim edilir. Ancak bir durum müstesnadır. Şöyleki, tohum
tarla
sahibinin olsa, işletmecinin izni olmadan onu ekse ve ekin bitse, sonra işletmeci kalkarak
kendisinin
de ortak olduğunu söylese, o zaman
çıkan ürünün hepsi toprak sahi-binindir.»
«Eğer
tohum kiracıdan ise ilh...» Zira eğer tohum kiraya veren mülk sahibinin olursa, mülk onun
olduğu
gibi iş de onundur, diğerine artık
bir iş kalmaz. O zaman ziraat ortakçılığının mefhumu
ortadan
kalkmış olur.
H.
Ben
derim ki: Bu açıklama dayanılan görüşün aksinedir. Bu açıkla-ma, Bezzâziye'de Ebû Yûsuf'tan
naklen
zikredildikten sonra: «İmam Muhammed'e göre, eğer tohum kiracıdan veya kiraya verenden
olursa,
ca-izdir. Fakat İmam Muhammed bu sözünden rücu ederek caiz değildir, demiştir. Şimdi
benimsenen
rivayet de ancak budur. Çünkü adam kendi toprağından çıkanın yarısı île isçi olmuş
olmaktadır.
Ancak eğer adam onu dirhemlerle
kiralarsa, o zaman böyle olmaz.» denilmiştir.
Minah'ta
da bu zikredilmiş ve «En sağlam olan budur» denilmiştir.
«Tarlada
çalışması için ilh...» Yani müsâkâtın dışında hangi iş olur-sa olsun. Zira müşâkatta hüküm
caiz
olmadığı şeklindedir. Nitekim sarih de bunu: «Müşâkât için vermişse caiz değildir.» sözüyle
zikretmiştir.
«Teyekleri
telef olsa, duvarlarına değil,
teyeklere zamindir ilh...»
Çünkü
bağcının üzerine duvarları değil,
bağı korumak vâcibtir.
Câmiü'l-Fusûleyn
«Üzümlere
değil ilh...» Câmiü'l-Fusûleyn'de, «Şu kadarı var ki, te-yeklere gelen noksanlığa da
vâcibtir.
Zira onu koruması gerekir. O za-man önce üzümlü olarak fiyat takdir edilir, sonra üzümsüz
olarak
fiyat takdir edilir. Bağ sahibi iki
fiyatın arasındaki fazlalıkla rücu ederek bunu bağcıdan alır.
İşte
Kitap'ın cevabı budur. Ama meşâyihin görüşü üzerine bağcı üzümün misline de zamindir.»
denilmiştir.
«Diğerinin
izni olmadan para sarfetse ilh...» Bu görüş diğer adamın da hayatta olduğuna işaret
etmektedir.
Minyetü'l-Müftü'de şöyle denilmektedir: «Bağcı ölse, hâkimin emri olmadan, bağın sahibi masraf
yapmış
olsa, müteberri olmaz. Belki sarfettiği kadar meyveden rücu ederek işletmecinin
varislerinden
alır. Hü-küm ziraat ortakçılığında da böyledir. Eğer aynı meselede
işletmeci gaib olsa,
o
zaman bağ sahibi rücu ederek birşey almaz.»
«Müşterek
evin mermerlenmesi gibi ilh...» Taksim bahsinin sonunda bu husustaki söz takdim
olundu.
«Çalışabilir ilh...» Akit, varis bakımından hükmen devam etmekte-dir. Biz yukarda zikrettik ki, varis
eğer
ekini kaldırmak isterse, ki isteme hakkı vardır, tarla sahibine de üç muhayyerlik hakkı vardır.
«Yetim
kendi başına ekmiyorsa ilh...» Bu
konunun özü şudur: Eğer tohum vasi
tarafından ise,
caizdir.
Eğer yetim tarafından ise, caiz değil-dir. Fetva da bu görüş üzerinedir. Çünkü
birincisinde
kendisi
yetimin toprağını çıkan ürünün bir bölümü karşılığında kiralamış olmaktadır. İkincisinde
ise,
kendi nefsi için yetimden yana kiraya veren olmaktadır.
Birincisi caiz, ikincisi caiz değildir.
Velvâliciye.
İbni
Vehban diyor ki: «Uygun olan şudur
ki, yetim için diğer tasar-ruflarda da bilinen şeylere binaen
ona
gıbta şart kılınsın. Binâenaleyh, uygun olan vasinin yetimin bahçesinde müsâkat yapmasının
cevazıdır.»
Bu konunun tamamı İbni Şıhne'nin
şerhindedir.
«İşletmeci ilh...» Bu işletmeci kelimesi «kâle»nine failidir. Mesele Kâdıhan'dan alınmıştır. Adam
birinin
toprağını ekmiş olsa, ekini hasat ettiğinde toprak sahibi: «Sen benim işçimsin, o toprağı
benim
tohumum-la ektin.» dese, işletmeci de «hayır, ben işletmeciyim, kendi tohumumu ektim.»
dese,
makbul olan söz, işletmecinindir. Çünkü her ikisi de to-humun işletmecinin elinde olduğu
üzerinde
ittifak etmişlerdir. Bu konu-nun
tamamı şerhtedir.
ÖNEMLİ
BİR UYGULAMA MESELESİ İLE BİTİRME
Çok
defa meydana geldiği için Tatarhâniye ve diğer kitaplar bu uy-gulama
meselesini
zikretmişlerdir. Bir kimse ölse, geriye küçük ve bü-yük, çocuklar ve birde karı bıraksa, bu büyük
çocuklar
ister o kadın-dan, ister başka bir kadından olsun, büyükler tarlayı sürüp aktarsalar,
müşterek
toprakta veya başkasının toprağında mutad üzere ekin ekseler, bu çocukların hepsi
kadının
ayalinden olsa, o kadın onlara
bakıyor olsa, çocuklar ekini birlikte ekiyorlar ve ürünü bir
eve
getiriyorlar ve ondan hepsi
birlikte yiyorlarsa, işte bu mesele fetva vakası meselesi olur.
Âlimlerin
hepsi cevapta ittifak
etmişlerdir ki, eğer onun kendi ara-larındaki ortak tohumdan
ekerlerse, onlardan bir kısmı büyük olduğu halde ekmiyor, fakat
ekmeye izin veriyorsa, veya küçük
oldukları
halde vasinin izni ile ekmişlerse, gelen ürün ortak. Eğer ekenler kendi tohum-larını
ekerlerse, veya izinsiz olarak ortak tohumu ekerlerse, ürün sadece ekenler içindir. Allah daha
iyisini bilir.