15 Ekim 2012

ZİRAAT ORTAKÇILIĞI (MUZARAA) KİTABI..İKİİNCİ BÖLÜM...

ZİRAAT ORTAKÇILIĞI (MUZARAA) KİTABI..

İKİİNCİ BÖLÜM...
Cevhere'nin icare kitabının kiracının yolculuğa çıkmasının gerekmesi konusunda bu hükümleri
ifade edecek meseleler zikredilmiştir. Bunlar çokça karşılaşılan hükümlerdir. Düşün.
Ziraat ortakçılığı fasit olduğu zaman ilh...» Fasit ziraat ortakçılı-ğında taraflar çıkan ürünün
kendilerine helâl olmasını isterlerse, hisse-lerini ayırırlar, sonra da her biri arkadaşı ile üzerine
gerekli olandan do-layı bu kadarla anlaşırlar. Eğer birisi yapmaz ve bu tohum ve tarla sa-hibi ise,
hissesine düşenden hiçbir şeyi tasadduk etmez. Eğer tohum sa-hibi değilse, ödemiş olduğu masraf
ve ücretten fazlasını, haram olduğu için, tasadduk eder. Kendi nefsinin ücretine de itibar edilmez.
Çünkü akit menfaatler üzerine yapılmamıştır. Zira o ziraat ortakçılığında asıl olan tohumun
sahibidir. Makdisî'de olduğu gibi. Sâyıhanî.
«Diğerine de ilh... Yani eğer tohum toprak sahibinden ise, işletmeciye ecri misil verilir. Veya tohum
işletmeciden ise yer için ecri misil ye-rilir. Hidaye'de olduğu gibi. Eğer yer ile öküz birisinin olsa(
ziraat ortak-çılığı da olsa işletmecinin o zaman öküzün ve toprağın ecri mislini ver-mesi gerekir.
Sahih olan da ancak budur. Hidâye.



Bazıları tarafından «İşletmecinin üzerine toprağın aktarılmış şeklin-deki ecri mislini vermek
gerekir» denilmiştir. Nihâye.
«Tarla sahibi ziraat ortakçılığına devamdan kaçınırsa ilh...» Yani tohum da tarla sahibi tarafından
verilirse. Hidaye'de olduğu gibi. Eğer toprak sahibi tohumu vermemişse, yukarıda da geçtiği gibi
hâkim devam için zorlanır.
«Zira yararlanmaya kıymet yoktur ilh...» Sarihin bu sözünde icaz vardır. Hidâye sarihlerinin ifadelen
de şöyledir: «Zira işletmecinin yaptı-ğı yalnız menfaattir. Menfaati de kıymetlendirmek ancak akitle
olur. Akit ise çıkan ürünün bir kısmı ile onun menfaatini kıymetlendirmiştir. Toprak sahibi ziraat
ortakçılığından kaçındığında bu parça da yok olmuştur. O zaman hükmen işletmeciye birşey
yoktur.»
«Diyâneten razı edilir ilh...» Yani tarla sahibi kendi ile Allah arasın-da işletmeciyi razı etmelidir.
Bunu Hidâye kıyl sözü ile hikâye etmiştir. Şu kadar var ki. Mülteka, Tebyîn ve diğer kitaplarda da
kesin bir ifade ile söylenmiştir.
«Fetva verilir ilh...» Yani müftü, hâkim herne kadar hükmetmese de. bununla fetva verilir.
«Aldatılmıştır ilh...» Zira işletmeci toprak sahibi tarafından akitle çalışmasında aldatılmıştır. T.
işletmeciyi ecri misille razı etme sınırla-ması da Tebyîn de olan ifadeye uygundur. Şu kadar var ki
Kuhistanî'de . denilmiştir. Düşün.
«Feshedilir ilh...» Yani ziraat ortakçılığının feshi caizdir. Velev ki hakimin hükmü, tarafların rıza
olmasa dahi. Nitekim Asl'ın rivayetinde de böyledir. Âlimlerin bazısı da bunu benimsemişlerdir. Bir
rivayette de Asi adlı eserde ikisinden birisinin bulunmasının şart olduğu ifade edilmiş-tir. Bazı
âlimler de bu rivayeti tutmuşlardır. Zahîre'de olduğu gibi. Kuhistanî.
Eğer tohum işletmeciden olursa, bu meselenin izahı kaldı. Makdisi'de şöyle denilmiştir: «Toprak
sahibi imam Ebû Yûsuf'a göre işletmecinin ekmiş olduğu tohumu tazmin eder. İmam Muhammed'e
göre ise, tarla bir tohum serpilmiş haliyle, bir de tohum serpilmemiş haliyle fiyatlandırılır, tohumun
getirmiş olduğu fazlalığı toprak sahibi tazmin eder. Bazıları tarafından da «Muzaraa edilen toprak
satılmaz. Zira tarlaya tohumu atmak istihlâk değildir. Hatta vasi ve benzeri ona malik de olabilir»
Denilmiştir. Sayıhanî.
«Satılmasını gerektiren bir borçtan dolayı ilh...» Musannifin bu sözü işaret ediyor ki, tarla sahibinin
o tarladan başka malı yoktur. Musannif işletmeci tarafından feshi gerektirecek hastalık ve hıyanet
gibi sebebleri zikretmemiştir. Zira musannif müsakat bahsinde gelecekle yetinmiştir.
İşletmecinin muzaraayı feshetme illetlerinden birisi, sefere niyet et-mesi veya başka bir sanata
girmeye karar vermesidir. Musannifin sö-zü aynı zamanda şuna da işaret etmektedir: Tohum
ekildikten sonra özürsüz olarak tarlayı satsa, işletmecinin icazetine bağlı bulunur. Eğer işletmeci
satım akdine icazet vermezse, ekini hasat edinceye veya zira-at ortakçılığı süresi bitinceye kadar
ortakçılığı feshedemez. Bu görüş Fazlî'ye dayanır. Kadıhan'da da böyledir. Kuhistanî.
«Diyâneten razı edilmesi vâcibtir ilh...» İbnî Kemal de bu şekilde de-miştir. Ben İbni Kemâl'den
başkasında bunu görmedim.
Mültekânın ifadesi de böyledir: «İşletmeci tarlayı sürüp aktarsa veya şu kanalı kazsa, yine de bir
ücret yoktur.»
Hidâye, Tebyîn, Dürer ve diğer kitaplarda da hüküm böyledir. Bunun-la beraber, gecen meselede
tohum ve tarla sahibi işletmeciyi razı ede-ceği zikredilmiştir. Ancak şu kadar var ki, bu meselede
onların istirdad etmeyi nefyetmeleri hükme binaendir. Nitekim sarih de Mülteka üzerin-deki
şerhinde böyle yorumlamıştır. Düşün.
Sonra ben Nihâyed'e şunu gördüm: «Musannifin «işletmeciye birşey yoktur.» sözü eğer tohum
ondan olursa geçerli olur. Ama eğer tohum tarla sahibinden olursa, işletmeci o zaman tarla
sahibinden çalışması-nın ücretini alır. Zira birincisinde işletmeci yerin kiracısı olmaktadır. Akit de
toprağın menfaati üzerine varid olmaktadır. O zaman işletmeci-nin işinde akit olmadığı gibi akit
şüphesi bile yoktur. O zaman işletme-cinin çalışmasına kıymet takdir edilemez.
«İkincisinde ise, toprak sahibi işletmeciye kireci olmaktadır. O za-man akit işçinin menfaatleri
üzerine varid olmaktadır. O halde, işçinin çalışmalarına toprak sahibinin ödemesi için kıymet takdir
edilir. O za-man işçi, toprak sahibine işinin ecri misli ile rücu ederek alır. Zahîre'de de
Şeyhülislâm'ın ziraat ortakçılığı konusundan naklen böyledir.» Bunu düşün.
«Ziraat ortakçılığı süresi geçmiş olsa ilh...» Uygun olan, burada «fa» yerine «vav» zikredilmesiydi.



Zira böyle yapsaydı, fesih meselesi üzeri-ne ayrıntı yaptığı anlaşılmazdı.
Bilmiş olunuz ki, bu meselenin hükümlerinin tamamlayıcısıdır ki, ekin yetişene kadar hisseleri
miktarınca ekine yapılan masraf her iki âkit üzerinedir. Musannif bunu sonra zikredecektir. Öyleyse
musannıfa ge-rekli olan bu meseleyi, bu mesele ile bunun tamamlayıcı hükümleri ara-sına fasıla
olan meselelerden sonra zikretmesiydi. Ki, sözlerinin düzeni tamamlansın, ve ne kasdettiği
anlaşılsın.
Dürer ve Gurer'in ifadesi de şöyledir: «Ziraat ortakçılığı süresi ekin yetişmeden dolarsa
işletmecinin topraktan hissesi kadarının ecri mislini vermesi gerekir. Ta ekin yetişinceye kadar.
Zira, o kendi hissesinin ye-tişmesi için yerin bir kısmının menfaatini, yetişme vaktine kadar istifa
etmiştir. Ekine sarfedilenler de şunlardır: Sulama, koruma, biçme, tarla-dan kaldırma, harman etme,
savurma. Bu masraflar ekin yetişinceye ka-der her ikisinin üzerinedir. Ama ekin yetişmezden önce
ikisinden birisi-nin ölümü ile ekin yetişene kadar yerinde bırakılır. İşletmeci üzerine de hiçbir
masraf yoktur. Zira biz burada kira aktini istihsânen kira süresi kaldığı için devam ettirdik. O
zaman, işletmeci veya varisinin işi üzerine devam etmesi mümkündür. Ama birinci meselede ise
kira aktini devam ettirmek mümkün değildir. Çünkü ziraat ortakçılığının süresi bitmiştir.»
«Kira akdinde olduğu gibi ilh...» Yani bir kimse ekin için bir toprak kiralamış olsa, ekin yetişmezden
önce kira süresi dolsa, ekin yetişene kadar ecri misille süre uzatılır. Nitekim kendi konusunda
geçmiştir.
«Masrafların hepsi işletmecinin ilh...» Yani sulama, koruma ve yu-karıda sayılan diğer işlerin
karşılığı olan masraflar işletmecinin üzeri-nedir..
Hidâye'nin ifadesi ise şöyledir: «Eğer çalışma işletmecinin üzerine ise.»
«Ziraat ortakçılığı fasit olur ilh...» Zira musannifin da ileride zikrede-ceği gibi iare şarttır.
«Ürün de aralarında yarı yarıya taksim edilir ilh...» Yani tohuma tabi olarak. Zira tohum aralarında
yarı yarıya idi, ürün de buna göre iki-ye taksim edilir.
«Toprak sahibine tarlanın yarısının ücretini vermesi gerekir ilh...»
Eğer toprak beytü'l-Mâlin, yani hazinenin olursa, beytü'l-mâlin hakkı olan verilir, geriye kalan da
ikisi arasında yarı yarıya taksim edilir. Zamanı-mızda uygulama bu şekildedir. Câmiü'l-Fusûleyn
üzerine, Remlî.
«Çünkü akit fasit olmuştur ilh...» Zira işletmeci bu fasit akitle tarla-nın yarısının menfaatlerini
almıştır. Öyleyse, tarlanın yarısının ücretini vermesi de gerekir.
«Ebû Hanîfe ziraat ortakçılığında ariyet olarak vermeyi şart kılmıştır ilh...» Yani yerin bir bölümünün
işletmeciye ariyet olarak vermesini şart kılmıştır. Sen anla.
Hâniye'de şöyle denilmektedir: «Zira toprak sahibi şöyle demiş ol-maktadır: Çıkan ürünün hepsi
buna ait olmak üzere, benim tohumumla toprağımı ek veya benim toprağımı kendi tohumumla,
çıkanın hepsi sa-na ait olmak üzere ek. Bu her iki şekilde de ziraat ortakçılığı fasit olur. Zira bu
çıkan ürünün hepsi ile toprağın yarısının işletmeciye ariyet ola-rak vermesi şartı ile ziraat
ortakçılığıdır. Yine, eğer üçe taksim edilmesi-ni şart kılarlarsa, hüküm böyledir.»
Öyleyse birinci üründen maksat toprak sahibinin tohumundan çıkan üründür. İkinci üründen
maksat da işletmecinin tohumundan çıkan ürün-dür.
Haniye sahibi daha sonra şöyle demiştir: «Ziraat ortakçılığı fasit ol-duğu takdirde çıkan ürün
oralarında tohumlarına göre taksim edilir. Top-rak sahibine aldığı teslim edilir. Zira kendi
toprağında kendi mülkünün nemâsıdır. İşletmeci de tohumu miktarınca alır, yerin yarısının ücreti ve
yine yere yaptığı masraf kadar alır. Arta kafan fazlayı da tasadduk eder. Çünkü başkasının
toprağından fasit akitle meydana gelmiştir. Eğer tar-la birisinin, tohum da ikisinin olsa, her ikisi de
çalışmayı ve çıkan ürü-nün de yarıya taksimini şart kılsalar, bu caizdir. Zira her biri toprağın
yarısında kendi tohumu ile çalışmaktadır. O zaman toprak çalışma şart koşulmadan toprağı
olmayana ariyet olarak verilmiş olur. Ama birincisi bunun aksine idi.»
Yani bu ziraat ortakçılığı değildir. Ta ki, onda ariyet verme şarttır denilsin. Nitekim Fusûleyn'de de
yle ifade edilmiştir. Bu meselelerin tamamı Hâniye'dedir. Ayrıntı için oraya bakınız.
METİN
Bilmiş olunuz ki, ziraat ortakçılığı süresi bittikten sonra ekine yapı-lan masraf mutlaka tarafların
hisselerine göre her ikisi üzerinedir. Ama ziraat ortakçılığı süresi bitmezden önce. ekin sona
ermezden önce yapı-lan her iş tohuma yapılan masraflar, koruma masrafı, kana! açma mas-rafı şart



kılınmasa bile, işletmecinin üzerinedir. Ziraat sona erince, o za-man ikisinin orasında müşterek bir
mal kalır ki, onun hasat ve dövmek gibi masrafları tarafların üzerinedir. Musannif bu şekilde
yazmış. Sadrı Şeriâ'nın aslını da bu yazıya hamletmiştir. Hatırda tutulsun.
Eğer her ikisi de ekine yapılan masrafı işletmeciye şart kılmış olsa-lar, ziraat ortakçılığı fasit olur.
Nasıl ki, toprak sahibine şart kılınsa da fasit olur. Yukarıdakinin aksine eğer tarla sahibi ölürse,
ekin bakliyat-tan ise, o zaman işin hepsi işletmecinin veya varislerin üzerinedir. Çün-kü akit süresi
devam etmektedir. Akit de ekin sona erene kadar ekinin ihtiyacı olan işleri işletmecinin üzerine
gerektirir. Nitekim yukarıda geçti.
Ama tarla sahibi, tohumu tarlaya ekmezden önce ölse, akit bâtıl olur. İşletmecinin tarlayı sürüp
aktarması karşılığında da bir ücret yoktur. Nitekim yukarıda geçmişti.
Yine, ihtiyaçlı bir borçtan ötürü ziraat ortakçılığı feshedilir. Müctebâ.
Hasat, dövme ve samandan ayırma gibi işlerin Ebû Yûsuf'a göre iş-letmeci üzerine şart kılınması
teamülden -dolayı geçerlidir. En sağlam olan da ancak budur. Fetva da bu sağlam görüş üzerinedir.
Mültekâ.
Gelir, mutlaka, ziraat ortakçılığı fasit olsa bile işletmecinin elinde emanettir. Musannif sonra bu
görüş üzerine şunu ayrıntı yapmıştır. Eğer gelir, işletmecinin elinde müdahale olmadan helak
olursa, işletmecinin üzerine tazminat yoktur. O zaman buna kefalet de geçerli değildir. Evet. eğer
birisi muzaranın helakine karşı toprak sahibinin hissesine kefil ol-muş olsa, muzaraa ve kefalet
geçerli olur. Eğer, ziraat ortakçılığı şartı üzerine olmazsa. Yok eğer muzaraa şartı üzerine olursa,
muzaraa fasit olur. Haniye.
Müsakat da hükümde bunun gibidir. Zira bahçe sahibinin hissesi iş-letmecinin elinde emanettir.
İşletmecinin toprağı sulamakta kusur olsa, bu sebeple ekin helak olsa, fasit muzaraada işletmeci
zamin olmaz. Ama sahih muzaraada zamin olur. Zira sulama işi ona gereklidir. Nitekim yukarıda
geçti. Çün­kü ekin onun elinde emânettir. Kusuru sebebiyle zamin olur.
Sirâciye'de şöyle denilmektedir: «İşletmeci kesitli olarak ekin kuruyuncaya kadar sulamayı
terketse, ekinin sulamayı terkettiği vakitteki kıy-metini zamin olur. Eğer ekin için bir kıymet yoksa,
toprak bir ekilmiş ola-rak kıymetlendirilir, bir ti,e ekilmemiş olarak kıymetlendirilir, iki kıymet
ortasındaki fazlalığa zamin olur.»
PRATİK MESELELER:
İşletmeci sulamayı geciktirse, eğer mutad bir şekilde geciktirmişse helak olduğu takdirde zamin
olmaz Ama mutad bir şekilde geciktirmemişse zamin olur.
Ekinin hasadı işletmecinin üzerine şart koşulsa, o da gafil bulunup helak oluncaya kadar ekini
biçmese, zamin olur. Ancak, mutad bir şe-kilde ertelerse, zamin olmaz.
İşletmeci eğer ekini korumayı terkederse, zamin olur.
işletmeci, ekinin hepsini yiyene kadar çekirgeleri kovalamasa, eğer onları kovması mümkün ise
zamin olur. Yok eğer mümkün değilse, zamin değildir. Bezzâziye.
Birisi diğerinin toprağını ondan izinsiz ekmiş olsa, o da yerin hissesi kadar ondan taleb etse,
bakılır. Eğer o köydeki örf ürünün yarısı ile veya üçte biri ile cari ise, örfte cari olan kısmı vermesi
gerekir.
İki kimse ortaklı bir tarla ekmiş olsalar, ortaklardan birisi ekini su-lamaktan kaçınsa hâkime
başvurulduğu takdirde hâkim onu zorlar. Hâ-kime götürmezden önce eğer ekin bozulursa, onun
üzerine hiçbir taz-minat yoktur. Ama hâkime başvurulsa, Hâkim ona sulamayı emrettikten sonra
sulamadan kaçınırsa, helak olduğu takdirde kaçınmasından dolayı zamin olur. Cevahirü'l-Fetâvâ.
Tohum işletmeciye şart kılınmış olsa, sonra tohumu tarla sahibi ekerse, bakılır: Eğer tarla sahibi
bunu yardım etmek için yapmışsa, zi-raat ortakçılığıdır. Yok eğer yardım için yapmamışsa ziraat
ortaklığını bozmaktır.
Birisinden kiraladığı veri ziraat ortakçılığı için birisine vermiş olsa, caizdir. Eğer tohum kiracıdan
ise bu böyledir. Eğer müsâkât için vermişse, caiz değildir.
Bir kimse bir tarla kiralasa, sonra tarla sahibini tarlada çalışmak üzere kiralasa, caizdir. Bunların
hepsi musannifin Minah'ındandır.
Ben derim ki: Minah'ta hayvanın cinayeti babının Sonunda, Hülâsa'ya nisbetle şöyle denilmiştir:
«Ortaklı bir bağcı, bağın işlerini yapmasa, suyun aktığından gafil olsa ve bağın duvarları teyekleri



telef olsa, du-varlarını değil teyeklerini zamin olur. Üzümleri değil, koruk varsa onları da zamin olur.
Çünkü üzüm yetişmiştir. Onun korunması her ikisinin üze-rinedir.»
Ben derim ki: K. demiştir ki: «Bizim örfümüzde üzümü de zamin olur.
Ortaklardan birisi diğer ortağın izni veya hâkimin emri olmadan para sarfetse, sarfettiği teberrudur.
Ortak evin mermerlenmesi gibi.
İşletmeci ölmüş olsa, onun varisi, «Hasada kadar ben çalışacağım.» dese, çalışabilir. Toprak sahibi
kaçınsa bile hüküm böyledir. Mültekâ.
Vehbâniye'de şöyle denilmektedir: «Yetimin vasisi, yetim eğer kendi başına ekmiyorsa, yetimin
toprağını ziraat ortakçılığı için alabilir. Eğer işletmeci tarlanın tohumu bendendir, dese, o zaman
hasım bunu inkâr etse, makbul olan söz, hasattan sonra, işletmecinindir.»
İZAH
«Mutlaka ilh...» Yani, ister ekin sona erdikten sonra, ister ekin sona ermezden önce olsun. H.
«Ziraat ortakçılığının süresi bittikten sonra ilh...» Sarihi bu kayda muhtaç eden musannifin bu
mesele ile ziraat ortakçılığının süresi bit-meden önceki meseleleri birbirinden ayırarak
zikretmesidir. Eğer musan-nif diğer fakihler gibi bu meseleyi «süre bitti» sözüyle bağlasaydı, bu
sı-nırlamaya ihtiyaç kalmazdı.
«Her ikisi üzerinedir ilh...» Zira bu masraflar, akit devam ettiğinden işletmecinin üzerinedir. Çünkü o
muzaraa süresince kiracıdır. Ziraat or-takçılığı süresi bitince akit sona erer. O zaman ekine yapılan
masraflar ekindeki hisseleri miktarınca her ikisi üzerinedir. Çünkü ekin ikisinin ara-sında ortaktır.
Minah.
«Tohuma yapılan masraflar ilh...» Yani tohumun tarlaya ekilmesi, tarlaya kadar taşınması
işletmeciye aittir. T.
«Sadrı Şerîa'nın aslını da bu tesbite hamletmiştir ilh...» Zira musan-nif bununla, sana açık olur ki,
Sadrı Şerîa'nın «Velhâsıl ekin yetişmezden önce yapılan her iş işletmecinin üzerinedir.» kavlini
sözünü ziraat ortak-çılığı süresinin bitmesinden önceye hamletmiştir. Ki, aktin devamı ve işin
işletmeci üzerine olması tasavvur edilsin. Eğer muzaraa süresi bitse, o zaman ne akit vardır, ne de
istihkak.
«Fasit olur ilh...» Bu söz, zahiri rivayettir. Nitekim Hâniye'de de böy­ledir. Bunun aksinin tashihi
gelecektir.
«Yukarıdakinin aksine ilh...» Yani bu muhalefet ekine sarfedilenin her ikisi üzerine hisselerine göre
olması görüşü ile bağlantılıdır. H.
«Veya vârisinin üzerinedir ilh...» Ölen işletmeci ise varisin üzerine-dir. Mülteka'dan naklen fer'i
meselelerde bu husus gelecektir. Veya ölen onlardan herhangi birisi olursa.
«Akit süresi devam eder ilh...» Yani akit istihsânen devam eder. O zaman da varisin üzerine toprak
için bir ücret yoktur. Şu kadarı var ki, akit senelerden kalmış olan bir ziraat ortakçılığında bozulmuş
olur. Hâniye'de ve diğer kitaplarda olduğu gibi. Çünkü burada aktin kalması için bir zaruret yoktur.
Tatarhâniye'de şöyle denilmektedir: «Bu mesele böyledir, eğer iş-letmeci; Ben ekini
kaldırmıyorum.» derse. Ama, «ben ekini kaldıracağım.» derse, o zaman kira akti kalmaz. İşletmeci
kaldırmayı tercih ederse, tarla sahibinin varisleri için üç muhayyerlik vardır: Dilerse, ekini
kaldırır-lar, ekin aralarında taksim edilir. Veya hâkimin emriyle ekine masraf ederler sarfedilenden
onun hissesi ile rücu ederek işletmeciden alırlar. Veyahut işletmecinin hissesine garim olurlar ve
ekin onların olur. Bu açıklama, eğer tarla sahibi ekildikten sonra ölürse, böyledir. Eğer tarla sahibi
ekin ekilmezden önce ve işletmeci tarlada işlem yaptıktan sonra ölürse, ziraat ortakçılığının
bozulması hususunda meşayihin ihtilafı var-dır. Eğer işletmeci ölürse, ekin bakliyattan ise eğer
işletmecinin varisleri kendileri kaldırmayı isterlerse, onlar çalışmak üzere zorlanmazlar. Top-rak
sahibi için yukarda geçen üç muhayyerlikten birisi vardır.» Özetle.
Zahîre'de de şöyle denilmiştir: «Tarlayı verenin ölümünde ekinin bakla olması ile ziraat ortakçılığı
süresinin bitmesi meselesi arasında fark vardır. Fark şudur: İkincisinde tarlayı verenin varisleri
kıymetin yarısı ile işletmecinin hissesi mîktarınca rücu ederler. Zira sürenin son bulmasın-dan
sonra ekine sarfedilecek masraf yarı yarıya her ikisi üzerinedir. Ölümde ise yalnız işletmecinin
üzerinedir. Çünkü akit devam etmektedir. Başka bir bakımdan da iki mesele arasında fark vardır:
Toprak sahiple-rinin varisleri eğer ekinden işletmecinin hissesine garim olurlarsa, onun hissesine
dikili şekildeki haliyle zamin olurlar. Zira o nebatata karar hak-kı vardır. Terketmek de ziraat



ortakçılığının mevcut olması içindir. Fakat ziraat ortakçılığı süresinin sona ermesinde ise, toprak
sahibinin varisleri işletmecinin hissesine toplanmış haldeki ekine zamindirler.» Meâlen. İnşaallah
bu hususta müsâkât konusunda daha fazla açıklama gelecektir.
«İşletmecinin tarlayı sürüp aktarması karşılığında da bir ücret yok-tur ilh...» Ama geçen mesele
bunun aksinedir. Geçen mesele şudur: Toprak sahibi işletmeci 'tarlayı aktardığı halde ziraat
ortakçılığının deva-mından kaçınırsa, diyâneten işletmeci razı edilir.
Zeylâî diyor ki: «Zira işletmeci toprak sahibi tarafından kendi irade-siyle kaçınarak aldatılmıştır.
Ama meselede o mevcut değildir. Çünkü ölüm irade dışında gelir.»
«İhtiyaçtı bir borçtan ötürü ziraat ortakçılığı feshedilir ilh...» Yani işletmeci hiçbir şey taleb edemez.
Zeylai.
Zeylaî'nin bu ifadesinin açık anlamı, yani toprak sahibine diyâneten, onu razı etmesi emredilemez.
Bu da musannifin zikrettiğinin aksinedir. Ki, biz bu husustaki görüşü zikrettik.
«Amellerin şart kılınması geçerlidir ilh...» Yani ziraat ortakçılığı sona erdikten sonra, ziraatın
ihtiyacı olan işlerin işletmeciye şart kılınması ge-çerlidir. Ebû Yûsuf'un bu görüşü musannifin
zikrettiği zâhirü'r-rivâyet'in karşılığıdır.
«Teamülden dolayı ilh...» O zaman bu amellerin şart kılınması istis-na gibi olur. Dürrü Müntekâ.
Hâniye'de şöyle denilmektedir: «Şu kadar var ki, eğer şart kılınmaz-sa, o zaman bu işler her ikisinin
üzerine olur. Nasıl ki, bir kimse şehirden odun almış olsa, odunu satan kimsenin bunları alıcının
evine kadar gö-türmesi gerekli değildir. Eğer şart kılmış olsa, örfen götürmesi gerekir. Eğer
müsâkatta işletmecinin üzerine üzümleri kesmeyi şart kılmış olsa, bütün âlimlere göre akit fasit
olur. Çünkü örf yoktur. Nesir İbn Yahya ve Muhammed İbni Seleme'den yapılan rivayete göre ziraat
ortakçılığın-da bütün işler ister akitte şart kılınsın, ister şart kılınmasın işletmecinin üzerinedir.
Çünkü örf öyledir. Serahsî, «Diyarımızda geçerli olan da an-cak budur.» demiştir. Yukarıda adı
geçen işlerden birisi toprak sahibine şart kılınsa, bütün fakihlere göre akit fasit olur. Çünkü böyle
bir örf yok­tur.»
«Kefalet geçerli değildir ilh...» Yani ziraat ortakçılığındaki toprak sahibinin hissesi ile kefalet geçerli
değildir. O zaman kefîl işletmecinin yanında onun müdahalesi olmadan helak olanı zamin olmaz.
İster tohum tarla sahibinden, ister işletmeciden olsun zira onun hissesi işletmecinin yanında
emânettir. Eğer ziraat ortakçılığında müsakat gibi kefaleti şart kılarlarsa, ziraat ortakçılığı fasit olur.
«Ziraat ortakçılığı ve kefalet sahihtir ilh...» Zira kefalete zamanı ge-rektirecek bir sebep izafe
edilmiştir ki, o sebep de işletmecinin toprak sahibinin hissesini istihlâkidir. Hânye.
«Eğer ziraat ortakçılığı şartı üzerine olursa ziraat ortakçılığı fasit olur. ilh...» Zira istihlâkin deyni,
ziraat ortakçılığı akti ile vacib olmaz. Eğer vacib olmuş olsa, ziraat ortakçılığı fasit olur. Bunun
benzeri şudur: Birisi satıcıya alıcıdan taraf, alıcının ödeyeceği birşey için kefil olsa, ama satım akti
ile değil, bu geçerli olur. Haniye.
Fesadın ziraat ortakçılığı ile tahsis edilmesinden anlaşılıyor ki, kefa-let geçerlidir. Çünkü bana açık
olduğu kadarıyla bunu kaldıran bir hüküm yoktur. Hâniye'ye başvurulsun.
Sonra ben kefaletin sahih oluşunu Muhît'ten naklen Tatarhâniye'de açıkça gördüm.
«Onun elinde emânettir ilh...» Yani diğerinin hissesi onun elinde emânettir. Zira ekinin hepsi onun
elinde emânet değildir. Çünkü bir kıs-mı kendisinindir.
«İki kıymet arasındaki fazlalığa zamindir ilh...» Yani fazlalığın yarı-sına. Çünkü yansı kendisinindir.
Nitekim Hâniye'de de böyledir.
«Zamin olmaz ilh...» Çünkü mutad şekilde geciktirmek kusur sayıl-maz.
«Mutad şekilde geciktirmemişse zamin olur ilh...» Eğer ziraat ortak-çılığında geçerli ise.
«Ekinin hasadı işletmecinin üzerine şart koşulsa ilh...» Bu görüş, onun üzerine şart kılınmasından
daha sağlam görüşe dayanır.
«Ekini korumayı terkederse ilh...» Yani ekini korumayı terketmesi, ekin yetişmezden önce ise,
zamin olur. Ama ekin yetiştiği takdirde koru-mayı terketmekle zamin olmaz. Hindiye, Zahîre'den.
İleride gelecektir ki, örften dolayı ekin yetişse dahi koruma işletmecinin üzerinedir.
«İki adam ortaklı bir tarla ekmiş olsalar ilh...» Yani iki kişi arasında ziraat ortakçılığı yoluyla değil,
normal ortaklı bir tarla olsa. Zira işletme-ci kusurlu hareket ettiği takdirde murafaasız da tazmin
eder. Nitekim mu-sannif bunu zikretti. Musannifin burada zikrettiğini Câmiü'l-Fusûleyn de



zikretmiştir. Keza, Tatarhâniye'de de Ebû Yûsuf'tan rivayetle zikredil-miştir.
«Birisi ekini sulamaktan kaçınsa ilh...» Yani diğer ortak sulamayı
taleb ettiği halde o sulamaktan kaçınsa.
«Hâkim onu zorlar ilh...» Hâkimin zorlaması bizim taksim bahsinin sonunda Hülâsa adlı eserden
naklen takdim ettiğimiz iki görüşten birin-cisidir. İkincisi ise şudur: «Hâkim onu zorlayamaz.
Sulamayı taleb eden kim: «Sen ekini sula, sulama masrafını yap, sonra sarfettiğinin yarısı ile rücu
ederek ortağından al.» Bu ekini sula, sulama mas-rafını yap, sonra rücu sarfettiğinin yarısı ile
ederek ortağından al.» Bu ikinci görüş, Tatarhâniye'de Câmiü'l-Fetâvâ'dan nakledilerek bunun
üze-rine ihtisar edilmiştir.
«Hâkime götürülürse ilh...» Burada tazminatın şekli, hâkimin emri ile ödeme yükümlülüğü onun
üzerinde gerçekleşmektedir. Bunun örneği, yıkılmaya yüz tutan bir duvar sahibine, duvarını
düzlemesi söylendiği hal-de kaçınsa, o da şahit tutsa, daha sonra duvarı yıkıldığında odam zarar
görürse, eğilen duvarın sahibi tazmin eder. Hâkimin emrinden sonra, o yine sulamadan kaçınsa,
ekin de kurursa, sulamadan kaçınan kimse tecavüz etmiş olur. O -zaman ortağının hissesine zamin
olur. Zira ekin ikisinin arasında ortaktır. Ortağın yalnız kendi hissesini sulaması mümkün olmadığı
gibi ekinin hepsini yalnız başına sulaması da lazım gelmez. Ya zorla ya da karşılıklı rıza ile ekinin
sökülmesine ittifak edilmedikçe o eki-nin taksimi de mümkün değildir. Biz bunu taksim behsinde
zikretmiştik. Bu konuda bana zahir olan budur.
«Tohum işletmeciye şart kılınmış olsa ilh...» Câmiü'l-Fusûleyn'de bu çeşitten meseleler
zikredildikten sonra şöyle denilmiştir: «Velhâsıl, eğer tohum tarla sahibinin veya işletmecinin
olursa, onlardan birisi diğerinin izni olmadan ekse, ekin bitse veya bitmese, diğeri de izinsiz olarak
kal-karak kendisinin de ortak olduğunu söylese, o zaman bu şekillerin hep-sinde çıkan Çünkü
toprak sahibi île işletmeci arasında taksim edilir. Ancak bir durum müstesnadır. Şöyleki, tohum
tarla sahibinin olsa, işletmecinin izni olmadan onu ekse ve ekin bitse, sonra işletmeci kalkarak
kendisinin de ortak olduğunu söylese, o zaman çıkan ürünün hepsi toprak sahi-binindir.»
«Eğer tohum kiracıdan ise ilh...» Zira eğer tohum kiraya veren mülk sahibinin olursa, mülk onun
olduğu gibi iş de onundur, diğerine artık bir iş kalmaz. O zaman ziraat ortakçılığının mefhumu
ortadan kalkmış olur. H.
Ben derim ki: Bu açıklama dayanılan görüşün aksinedir. Bu açıkla-ma, Bezzâziye'de Ebû Yûsuf'tan
naklen zikredildikten sonra: «İmam Muhammed'e göre, eğer tohum kiracıdan veya kiraya verenden
olursa, ca-izdir. Fakat İmam Muhammed bu sözünden rücu ederek caiz değildir, demiştir. Şimdi
benimsenen rivayet de ancak budur. Çünkü adam kendi toprağından çıkanın yarısı île isçi olmuş
olmaktadır. Ancak eğer adam onu dirhemlerle kiralarsa, o zaman böyle olmaz.» denilmiştir.
Minah'ta da bu zikredilmiş ve «En sağlam olan budur» denilmiştir.
«Tarlada çalışması için ilh...» Yani müsâkâtın dışında hangi iş olur-sa olsun. Zira müşâkatta hüküm
caiz olmadığı şeklindedir. Nitekim sarih de bunu: «Müşâkât için vermişse caiz değildir.» sözüyle
zikretmiştir.
«Teyekleri telef olsa, duvarlarına değil, teyeklere zamindir ilh...»
Çünkü bağcının üzerine duvarları değil, bağı korumak vâcibtir. Câmiü'l-Fusûleyn
«Üzümlere değil ilh...» Câmiü'l-Fusûleyn'de, «Şu kadarı var ki, te-yeklere gelen noksanlığa da
vâcibtir. Zira onu koruması gerekir. O za-man önce üzümlü olarak fiyat takdir edilir, sonra üzümsüz
olarak fiyat takdir edilir. Bağ sahibi iki fiyatın arasındaki fazlalıkla rücu ederek bunu bağcıdan alır.
İşte Kitap'ın cevabı budur. Ama meşâyihin görüşü üzerine bağcı üzümün misline de zamindir.»
denilmiştir.
«Diğerinin izni olmadan para sarfetse ilh...» Bu görüş diğer adamın da hayatta olduğuna işaret
etmektedir.
Minyetü'l-Müftü'de şöyle denilmektedir: «Bağcı ölse, hâkimin emri olmadan, bağın sahibi masraf
yapmış olsa, müteberri olmaz. Belki sarfettiği kadar meyveden rücu ederek işletmecinin
varislerinden alır. Hü-küm ziraat ortakçılığında da böyledir. Eğer aynı meselede işletmeci gaib olsa,
o zaman bağ sahibi rücu ederek birşey almaz.»
«Müşterek evin mermerlenmesi gibi ilh...» Taksim bahsinin sonunda bu husustaki söz takdim
olundu.
«Çalışabilir ilh...» Akit, varis bakımından hükmen devam etmekte-dir. Biz yukarda zikrettik ki, varis



eğer ekini kaldırmak isterse, ki isteme hakkı vardır, tarla sahibine de üç muhayyerlik hakkı vardır.
«Yetim kendi başına ekmiyorsa ilh...» Bu konunun özü şudur: Eğer tohum vasi tarafından ise,
caizdir. Eğer yetim tarafından ise, caiz değil-dir. Fetva da bu görüş üzerinedir. Çünkü birincisinde
kendisi yetimin toprağını çıkan ürünün bir bölümü karşılığında kiralamış olmaktadır. İkincisinde
ise, kendi nefsi için yetimden yana kiraya veren olmaktadır. Birincisi caiz, ikincisi caiz değildir.
Velvâliciye.
İbni Vehban diyor ki: «Uygun olan şudur ki, yetim için diğer tasar-ruflarda da bilinen şeylere binaen
ona gıbta şart kılınsın. Binâenaleyh, uygun olan vasinin yetimin bahçesinde müsâkat yapmasının
cevazıdır.» Bu konunun tamamı İbni Şıhne'nin şerhindedir.
«İşletmeci ilh...» Bu işletmeci kelimesi «kâle»nine failidir. Mesele Kâdıhan'dan alınmıştır. Adam
birinin toprağını ekmiş olsa, ekini hasat ettiğinde toprak sahibi: «Sen benim işçimsin, o toprağı
benim tohumum-la ektin.» dese, işletmeci de «hayır, ben işletmeciyim, kendi tohumumu ektim.»
dese, makbul olan söz, işletmecinindir. Çünkü her ikisi de to-humun işletmecinin elinde olduğu
üzerinde ittifak etmişlerdir. Bu konu-nun tamamı şerhtedir.
ÖNEMLİ BİR UYGULAMA MESELESİ İLE BİTİRME
Çok defa meydana geldiği için Tatarhâniye ve diğer kitaplar bu uy-gulama meselesini
zikretmişlerdir. Bir kimse ölse, geriye küçük ve bü-yük, çocuklar ve birde karı bıraksa, bu büyük
çocuklar ister o kadın-dan, ister başka bir kadından olsun, yükler tarlayı sürüp aktarsalar,
müşterek toprakta veya başkasının toprağında mutad üzere ekin ekseler, bu çocukların hepsi
kadının ayalinden olsa, o kadın onlara bakıyor olsa, çocuklar ekini birlikte ekiyorlar ve ürünü bir
eve getiriyorlar ve ondan hepsi birlikte yiyorlarsa, işte bu mesele fetva vakası meselesi olur.
Âlimlerin hepsi cevapta ittifak etmişlerdir ki, eğer onun kendi ara-larındaki ortak tohumdan
ekerlerse, onlardan bir kısmı büyük olduğu halde ekmiyor, fakat ekmeye izin veriyorsa, veya küçük
oldukları halde vasinin izni ile ekmişlerse, gelen ürün ortak. Eğer ekenler kendi tohum-larını
ekerlerse, veya izinsiz olarak ortak tohumu ekerlerse, ürün sadece ekenler içindir. Allah daha
iyisini bilir.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...