11 Ağustos 2012

MEZOPOTAMYA'DA MEDENİYETİN DOĞUŞU DOKUZUNCU BÖLÜM


Bu meslek tenevvuundan elde ettiğimiz manzara
Fratlılarda esasen daha evvel mevcut olan bu meslek
lerde genişlemiş ve bu kadroya mânevi sanatlara ait meslekler Sumerler
tarafından ilâve edilmiştir. Her ne kadar onların seviyesine erişememekle
beraber tam teşkilâtlandırılmiş olan bu şehirlerden komşu
memleketler hiç şüphesiz birçok şeyler öğrenmişlerdir. Yine hiç şüphesiz
ki, Sümer şehirlerinin birçok teknikleri şarka ve garba doğru yayılmıştır.
Burada, ince un öğütme san'atını, hayvanları besiye çekme
san'atını, ıtriyatçılığı, işlemeli kumaş dokumacılığını, mühür kazıcılığı,
muahhar zamanlarda tekâmül etmiş olan mozayıkcılığı ve emayciliği
saymakla iktifa edelim. Sumerlerin küçük sanatlarda ne kadar mütekâve
eşya listelerinde sayılan binlerce isimlerden
427

şudur: Protokadrosu
şehirtuğlalarla
yapı
mil olduklarını âlet
öğreniyoruz.
Sırf Mezopotamya'ya mahsus olarak tanılan pişmiş
yapma tekniği filvaki Sumerler zamanında bilinmiyordu. Bu devirde
Indus sahasında bir nevi pişmiş tuğlalarla koca şehirler yapıldığı halde
Sumerlerin bunu bilmemesinin sebebini, herhalde tuğlaları pişirmek için
lâzım olan yakacak maddelerin Mezopotamya'da eksik oluşuna hamledebiliriz.
Halbuki daha Kas'lar devrinde, tahminen 1500 den itibaren,
tuğlayı pişirme usûlü Babil ilinden diğer memleketlere sayılmıştır. Bu
sân'atın Mezopotamya'da Greklefe kadar geçtiği, Grekçe tuğla
sına gelen plinihos kelimesinin, Akadca yine tuğla
manamanasına
gelen
libittu kelimesine irca edilmesi gerektiği de iddia edilmektedir. Fakat
belki de o kadar sağlam değildir,
Plinthos ise hem kerpiç hem de
Çünkü libittu
tuğla mânasına
bu etimolojik isbat
yanmamış tuğladır.
gelmektedir.
Ticaret: Sumer iktisadiyatı başlıca, mahsulâtı en yüksek haddine
çıkarıp bunlardan azamî şekilde istifade etmeye dayaniyordu. Pek az
bir şekilde bulunan kereste ile, hiç bulunmıyan madenin yerini kil,
kamış, saz, hurma elyafı ve asfalt tutuyordu. Filvaki memlekette çıkan
kereste, çatı örtme, saban yapma, ev eşyası gibi basit ihtiyaçları temine
kifayet ediyordu. Fakat bundan başka, mobilya ve gemi yapma
:en ithal edilmiş
silahlar imali
bazı devirlerde
mikyasta inkiiçin
kullanılan kerestelik kıymeti yüksek hasep de hariç
olarak memlekette bulunuyordu. Tencere,, bıçak,
için lâzım olan bakır ve kalay, memlekette hariçten idhal edilmiş
olarak, kâfi miktarda vardır. Bu kültür devirlerinin bir çoğunda fazla
miktarda gümüş de para olarak tedavülde idi. Nihayet
hükümdar saraylarında altın ve mücevher lüksü büyük
şaf etmişti. Bundan da gayet geniş bir ticaret sisteminin mevcudiyetine
hükmedebiliriz. Maden, kereste ve kıymetli taşlardan başka memlekete
hariçten ıtriyat ve oğma yağları için kullanılan reçine ve bir çok ilâçlık
otlar idhal ediliyordu. Bir de ihtiyaca kâfi gelmeyen yerli hayvanların
yünlerine ilâveten hariçten yün getirtiliyordu.
D. T. C. A. Ü. Fakültesi Dergisi F. S
B. LANDSBERGER
İşte bütün bunlar bu söylediklerimizden Proto-Fratlı'lar ticaretin
ceddi olarak görünüyorlar. Bunlardan Sumer'ler ve Babilliler ticareti
alarak en yüksek şekillerine kadar tekâmül ettirmişlerdir. Bu günkü
Tacir kelimesinin aslı Sumerce damgar, Akkadca tamkar kelimelerinin,
şimdiye kadar kabul edildiği gibi, Sami asıldan değil, Proto-
Fıratça'dan olması daha muhtemeldir. Tüccar devirlerin bir çoğunda
devlete mensup bir organ idi. Tacirlerin başında bir âmir bulunurdu ve
gelirini devlete vermek mecburiyetinde idi. Ancak muahhar zamanlarda
dır ki, müstakil, hususî tacir tipi ortaya çıkmıştır. Ticaret de o derece
merkezileşmişti ki, seyyar ticaret, Babil limanlarındaki ve piyasalanndaki
alım satım ve bütün para işleri birselden idare edilirdi.
İthalât karşılığı olmak üzere, mübadele vasıtalarından biri transit
ticaretinden kazanılan gümüş, diğeri de Babil kumaşları idi. ancak paraca
fakir devirlerdedir ki, hububat mübadele vasıtası olarak kullanılmıştır.
Daha üçüncü devrin ortalarında dahilî alış verişin kısmı âzami
gümüşe dayanıyordu.,Tahminen 2000 yıllarında yalnız mübadele usulü
tamamiyle ortadan kalkmış değil, ayni zamanda bozuk para olarak
kullanıla gelen bakır ve kalaydan da vazgeçilmişti. Her ne kadar etatizm
devrinde büyük mikyasta gümüşün tedavülüne ve gümüş ikrazına
fırsat olmamakla beraber, üçüncü devremizde her iki şekil de muhakkak
ki tanılıyordu. Ve ancak etatizmki yıkılışından sonradır ki, gümüş
para tedavülü ve ikraz âdeti büyük bir tekâmül gösterip bütün öiı-
Asyaya yayılmıştır.
Vezin sisteminin esası olan altmış (sexagesimal) sistemi bütün o zamanki
dünyaya işlemiş ve kısmen Sumerce tabirle de, meselâ, yarım
kilo mukabili, Greçe mna, Latince mind gibi kelimeler Sumerler'den
alınmıştır. Lidyalılar VII. nci asırda sikke basmasını keşf ettikten sonra
Mezopotamya'da buna rağmen altın ve gümüş tartısı yaşamaktaydı.
En eski yazı sisteminin bulunduğu devirde aşarî sistem ile sexagesimal
sistem, yan yana yaşıyordu. Vezin ve zaman Ölçülerine sexgesimal sisteminin
girişi, mücerret senenin 360 gününün 6 ya taksimine değil, 60
adedinin 6, 5 ve 4 adetleriyle kolayca kabili taksim oluşuna dayanır.
Sexagesimal usul bugün vezinden kaldırılmıştır. Yalnız saata bakıp altmış
dakikayı ve altmış saniyeye bölünmüş olan her dakikayı gördükçe,
bugün dahi Sumerlerin izlerini görmemek kabil değildir.
*
* *
Başlangıçta ortaya attığımız meseleye dönelim: Gerek materyal,
gerekse mânevi bakımdan Ön-Asya'daki bütün diğer kültürleri aşan bu
kültür acaba Mezopotamya'da mı doğmuştur, yoksa buraya deniz üzerinden,
şarktan mı gelmiştir? Gördüğümüz gibi, buradaki medeniyetin
basit esasları bu topraklarda meydana gelmiştir. Daha yüksek teknik,
yazı ve yazı ile ilgili olan bilgiler ve bütün manevi müktesebat nisbeten daha sonra buralara - gelen Sumerler tarafından ihdas edilmiştir.
Hiç şüphe yoktur ki, Sumerler bizzat bu topraklarda çıkan teknikleri
ve bilgileri de tekâmül ettirmişlerdir. Fakat bu sanatları acaba yalnız
fevkalâde maharetleriyle mi ilerlettiler, yoksa yazı gibi esaslı olan başka
müşahhas bilgiler de getirerek bunlara ilâve mi ettiler? Bu suallere
ilmin bugünkü durumu ne evet ve ne de hayırla cevap verebilir. Ancak
Sumerlerin göç yollarını katiyyetle öğrendikten sonra ve geçtikleri
yerlerde kazılar yaptıktan sonradır ki, bunlara cevap verebileceğiz.
Çeviren:

Mebrure O. Tosun

Sumeroloji İlmi Yardımcısı


Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...