İSLAM'DA VE BATI'DA ANSİKLOPEDİ
Yeryüzünde yaşamış her toplum bir medeniyete sahip olduğu gibi Fransa sınırlarından Endonezya'ya kadar yayılmış İslâm'ın da kendine özgü bir medeniyeti vardır. İslâm medeniyeti, diğer bütün medeniyetlerden daha geniş bir etkiye sahiptir. Zira on dört asırlık uzun bir geçmişe sahip olan bu medeniyet -kendisinden önce gelen daha yaşlı ehl-i kitap medeniyetini de tashih ederek- bir tek ırkın eseri olmamış, dar anlamda belli bir coğrafi bölgede sıkışıp kalmamış bütün İslâm ümmetinin medeniyeti olmuştur.
"Vahiy medeniyeti" diyebileceğimiz bu medeniyet ilham ve kaynağını Kur'anı Kerim ve Sünnet'ten almıştır ve her yönüyle kendine has özellikler taşımaktadır. Bu medeniyete mensup toplumlar, tarih içerisinde bütün ilim dallarında büyük ilerlemeler katetmiş, muazzam buluşlar yapmış ve asırlarca insanlığın dünya ve âhiret hayatını mutlu kılma yolunda yeni yeni adımlar atmıştır. Bu medeniyet, geliştirdiği kendine has ilmi anlayışıyla her dönemde büyük eserler vermiş ve bu eserleri sürekli olarak geliştirip yeni yeni türlerle kültürünü yaymıştır. İslâm tarihi boyunca yapılmış araştırma ve buluşlara göz atıldığında; müslümanlar kadar geniş ilim sahalarında kendini gösteren başka bir ümmet ve toplumun bulunmadığı görülecektir.
İslâm ilim adamlarının her biri, tek bir branşa ve ilmi sahaya sıkışmadan, her alanda ansiklopedik bilgiye sahip olup birçok meselede birden tam yetkili, komple birer mütahassıs idiler. Bunun için İslâm tarihinde ilim adamlarımızın bıraktıkları eserlere baktığımızda; ansiklopedik çalışmaların çok eskilere dayandığını görüyoruz.
Ansiklopedi kelimesi, eski Yunanca'dan gelmiştir. Bütün ilim alanlarındaki yahut sınırlı bir ilim dalındaki bilgileri kapsamlı olarak okuyucuya ileten popüler bir başvuru kaynağı olarak tanımlanmaktadır. Yunanca'da "syclo" sınırlı bir alan yahut daire; paedia ise bilgi demektir. Kelimenin başındaki "En" ise, "...de...da... içinde" anlamına gelir. Dolayısıyla "bir daire işindeki bilgiler" yahut "bilgi çemberi" anlamına gelen ansiklopedi, bizde "külliyât" kelimesinin karşılığı olarak kullanılmış, hatta zaman içinde buna "kamus", "mu'cem", "tabakât", "muhit", "muhitu'l-maârif", "dâiretu'1-maârif", ve son olarak "mevsua" adının verildiğini görmekteyiz. Ansiklopedilerin "mu'cem" diye adlandırılmasının sebebi alfabetik sıraya göre düzenlenmiş olmasıdır. Bunlarda bilgiler mu'cem harflere göre, Elif'ten Ye'ye, yani A'dan Z'ye kadar sıralanarak sunulur.
İslâm'da ilimler Kur'an-ı Kerim'in gelişiyle ve insanları bilgilendirmesiyle başlamış, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in Sünnet-i Seniyyesi ile devam etmiştir. Ashâb-ı Kirâm'dan bazılarının Hadis kaydetmeye başlaması ve daha sonra Kur'ân-ı Kerim'in yazılarak nüshalarının çoğaltılması ve bir müddet sonca noktalama ve harekelerinin konmasıyla Kur'an ilimleri tedvin edilmeye başlanmıştır.
Tâbiin devrinden günümüze kadar çeşitli sahalarda ansiklopedik özellikler taşıyan bir hayli eser telif edilmiştir. Özellikle Kur'ân-ı Kerim ve Tefsiri, Hadis, Fıkıh, Kelâm, Mezhepler Tarihi, Edebiyat, Tıp, Düşünce, Siyer, Tarih, Şehir Tarihleri, Ricâl ve Biyografi'ye dair eserlerin yanı sıra Botanik, Zooloji, Dil, Gramer (Sarf-Nahiv), Tasavvuf ve bibliyografik eserler vücuda getirilmiştir. Bütün bu ilimlerle ilgili olarak İslâm tarihi boyunca yazılmış eserleri burada kaydetmek imkânsızdır, zira bunların bir kısmı tabii afetler ile yok olup gitmiş, bir kısmı da Moğol ve Haçlı istilaları sırasında yok edilmiştir. Ancak burada her bir ilim dalında telif edilmiş ansiklopedik özellikler taşıyan önemli kaynak eserlerden bazılarını zikretmemiz mümkündür.
İslâm'ın temel kaynağı Kur'an-ı Kerim'in daha iyi anlaşılması ve Kur'ani hükümlerin tam anlamıyla yaşanması için bir çok ilim adamı tarafından tefsirler yazılmıştır.
İmam İbn Cerir et-Taberi (224-310/839-923)'nin el-Câmiu 'I-Beyân fi Tefsiri 'IKur'an'ı, İmam Fahrüddin er-RâzI (1149-1209)'nin Mefâtihu'l-Gayb'ı, Kurtubi (ö. )'nin el-Câmi li-Ahkâmi'l-Kur'an'ı, Ebu'l-Berekât en Nesefi (ö. 710/ 1310-1311 )'nin Medâriku 't-Tenzil'i, Alusi ( 1802-1853)'nin Rühu 'I-Meâni'si, bunların en meşhurlarıdır.
Bu tefsirlerin dışında Kur'ân ilimlerine dair Zerkeşi (745-794)'nin el-Burhân fi Ulumi'I-Kur'ân'ı, İmam Celaleddin es-Suyuti (ö. )'nin el-Itkan fi Ulümi'l-Kur'ân'ı, Şemseddin Ebu'1-Hayr'ın Gâyetu'n-Nihâye fi-Tabakâti'I-Kurrâ' adlı eserleri belli başlı ansiklopedik eserlerdir. Ayrıca müfessirler hakkında mesela "Tabakâtü'I-Müfessirin" adıyla İmam Suyuti ve Dâvudi'nin yazmış oldukları ansiklopediler de bu konuyla ilgili önemli kaynaklardır. Kur'an-ı Kerim'deki ıstılahlarla ilgili olarak yazılan en orijinal eserlerden birisi Râgıb el-IsfahânI'nin el-Müfredât fi Garibi'l-Kur'an adlı eseridir.
* * *
Kur'an-ı Kerim'den ayrılmayan ve ikinci ana kaynak sayılan Sünnet ve Hadis ile ilgili olarak toplanıp tasnif edilen "Kütüb-i Sitte"nin yanı sıra birçok "Sünen" kitapları yazılmıştır. İmam Buhâri (194-256) ve İmam Müslim (204-261)'in eserleri olan ve "Sahihayn" diye adlandırılan "Sahih-i Buhari" ve "Sahih-i Müslim" ile bunlara yazılan şerhler tamamen ansiklopedik bilgiler ihtiva ederler. Buhâri'nin şerhleri olan "Fethü'I-Bâri" ve "Umdetu'l-Kari"nin yanı sıra "Kirmâni", "Kastalâni" ve "Hattâbi" şerhleri ile "Sahih-i Müslim"in meşhur "Nevevi" (1233-1277) şerhi İslâmi ilimlerin birçoğunu kapsadıkları için ansiklopedik eserler olarak kabul edilebilirler.
Bunların dışında Garibu'1-Hadis adıyla anılan ilim dalına dair yazılanlardan İbnü'1-EsIr el-Cezeri (ö. )'nin en-Nihâye fi Garibi'I-HadIs ve'l-Eser adlı eseri bu konudaki telifata örnek olarak yeterlidir.
Kur'ân ve Sünnet'in hukuki ifadesi olan Fıkıh ile ilgili olarak da İmam ŞâfiI (150-205/767-820)'nin "el-Ümm"ü, İmam Serahsi (ö. 490/1097)'nin "el-Mebsüt"u, İbn Hümâm (ö. )'in "Fethü'I-Kadir"i, İbn Kudâme'nin (541-620/1146-1223) "el-Muğni"si, Kâsâni (ö. 587/1191)'nin "el-Bedâyiu's-Senâyı"i, Sultan Alemgir'in (1118/1706) hazırlattığı "Fetâvâyi Hindiyye", İbn Hazm'ın (ö. 456/1063) "el-Muhalla"sı, İmam Nevevi (ö. )'nin "el-Minhâc"ı, İbn Nuceym (ö. )'in "el-Bahru'r-Râik"i, İbn Abidin (ö.1 )'in "Reddü'I-Muhtar"ı İslâm fıkhının en yaygın fıkıh ansiklopedileridir. Ayrıca son dönemlerde telif edilen Ömer Nasuhi Bilmen (1883-1971)'in "Hukuk-u İslamiyye ve Istılahat-ı Fıkhıyye Kamusu" adlı eseriyle Cezeri (XI-XII. yy.)'nin "el-Fıkhu ale'I-Mezâhibi'l-Erbaa"sı ve Vehbe ez-Zuhayli'nin "el-Fıkhu 'I-İslâmi ve Edilletühü" adlı eserleri kayda değer çalışmalardır.
Fıkıh ile uğraşan âlimlerin biyografileri ve eserleri hakkında bilgiler veren ve "Tabakatü'I-Fukaha" adı ile te'lif edilen önemli bir ansiklopedi türü daha vardır ki bu türe giren eserlerin tümünün burada zikredilmesi gereksizdir, ancak bunlardan şu eserleri kaydetmemiz yeterlidir:
İbn Sumre'nin Yemen fakihlerinin biyografileri ve eserleri hakkındaki "Tabakatü'Fukahai'I-Yemen" adlı eseriyle el-Hasani'nin "Kudatu Kurtuba ve Ulemau İfrıkiyye"si, Kasım b. Kutluboğa (ö. 879/1474)'nın "Tâcu't-Terâcim fi Tabakati'I Hanefiyye"si, Tâcuddin es-Subki (ö. )'nin "Tabakatü'ş Şâfiiyeti'I-Kübra"sı, Kadı Ebu Ya'la el-Hanbeli (ö. )'nin "Tabakatü'I Hanâbile"si, Ebu İshak Şirâzi (ö. )'nin "Tabakatü'l-Fukaha"sı.
Yukarıda kaydedilen temel ilimlerle ilgili eserlerden başka İslâmi ilimler içinde sonradan ortaya çıkmış olan Kelâm ilmine dair yazılmış bir hayli ıstılah ve mu'cem kitapları vardır. Mesela Allâme Taftazâni (ö. 792/1300)'nin "Şerhü'l-Makâsıd"ı, İmam Fahrüddin er-Râzi (1149-1209)'nin "el-Muhassal"ı, Seyyid Şerif Cürcâni (1340- 1413)'nin "Şerhu'I-Mevakıfı"ı, İbn Hazm el-Endülüsi ( )'nin "Kitabu'I-Fisal fi'I-Mile'l ve'I Ahvâ ve'n-Nihal"i, ŞehristânI (ö. )'nin "el-Mile'l ve'nNihal"i, İbn Asâkir (1105-1176)'in "Tebyinu Kizbi'I-Müfteri" adlı eseri gibi kelâm ve kelâma dair yazılmış tabakat kitapları da tamamen ansiklopedik özellikler taşır. İslâm tarihinde edebiyat ve ediblere dair telif edilmiş eserlerin başında da şunları zikredebiliriz: Endülüs âlimlerinden İbn Abdi Rabbih (ö. 328/939)'in meşhur "el-İkdü'l-Ferid" ile Fahruddin er-Râzi (543-606)'nin "İhsâu'l-Ulüm" ; İmam Gazzali (450-505)'nin "İhyau'I-Ul-middin" ve İhvanu's-Safa (10. yy.)'nin "Risaleler"i, tipik birer ansiklopedik eserdir. Bunların yanında İbn Kuteybe ed-Dineveri (828- 889)'nin "Uyunu'l-Ahbâr"ı ile Mutezile âlimlerinden meşhur edib ve düşünür el-Câhız (ö. 255/869)'ın "Kitâbu'I-Beyan ve't-Tebyin" adlı eserleri kendi alanlarında müstesna yer tutan kaynaklardır.
Avrupa daha ortaçağ karanlığında ve cehâlet devrinde yaşarken müslümanlar birçok ilim dalında bir hayli ileriydiler. Bilhassa tıp alanında müslümanların yazdıkları tıp ansiklopedileri uzun bir dönem aşılamayan eserler olarak kalmışlardır. Bunların başında İbnu'1-Kıfti (ö. )'nin "Târihü'l-Hükemâ"sı, Zekeriya er-Râzi (865-925)'nin "el-Hâvi"si, Ali b. Rabban (ö. 1067)'ın "Firdevsü'l-Hikme"si, İbn Ebi Usaybia (ö. )'nın "Uyünü'l-Enbâ' fi Tabakâti'l-Etibbâ"sı İbn Cülcül (H. 3/M. 9 yy)'ün "Tabakâtü'l Etibbâ' ve'l Hukemâ"sı, İbn Sina (ö. 429/1037)'nın "el-Kanun fi't-Tıbb"ı, el-Mecusi (H. 4/M. 10 yy.)'nin "Kâmil es-Sınâa"sı, İbn Rüşd (ö. )'ün "el-Külliyât fi't-Tıbb" adlı eserleri meşhur tıp ve tıp tarihi ansiklopedileridir.
Yine İslâm'ın ilk dönemlerinde yazılmış İbn Sa'd (ö. 230/844)'ın "el-Tabakâtü'l Kübrâ", İbnü'1-EsIr' (ö. )'in "Usdu'l Gâbe", İbn Hacer el-AskalânI (1372- 1449)'nin "el-İsâbe fı Temyizi's-Sahâbe", İbn Abdi'I-Berr (ö. )'in "el-İstiab fi Marifeti'l-Ashab" adlı eserleri de biyografik eserlerdir. Ayrıca "Tevârihu'r-Rüvât" veya "Kütübü'r-Rüvât" adı verilen Rical'e dair eserler gayet ilginç çalışmalardır. İmam Ahmed b. Hanbel ( )'in "Kitabu'l İlel ve Marifetü'r-Ricâl"i ile Buhâri'nin "Tarihu'I-Kebir" ve "Tarihu's-Sağir" adlı eserleri başta sayılabilir. Ayrıca Buhari'nin "Sahih"inde geçen ravilere dair eser yazanlardan Kelabâzi'nin
"el-Hidaye ve'l İrşad fi Ma'rifeti ehli's-Sika ve's-Sâdâdât" ve Ebu'I Velid Süleyman b. Halef el-Bâci'nin "et-Tadil ve't Tecrih adlı eserleri bu meyanda kayda değer eserlerdir.
Ayrıca genel biyografik eserler arasında şunları saymak mümkündür: İmam Şevkâni,"el-Bedrü't-Tâli"; İmam İbn Hacer el-Askalâni (1372-1449) "ed-Dürerü' lKâmine fi Ayâni men aşefi Mieti's-Sâmine"; Ebu Şâme el-Makdisi (1203-1268) "er-Ravzateyn" adlı tarihine yazdığı zeyl olan "Teracimu Ricali'l-Karneyni's-Sâdis ve's-Sâbi"; İbn Hallikan ( ) "Vefyatü'I-Ayan"; İbn Şakir "Fevatü'I Vefeyât"; İbn Hacer (ö. 852/1549) "Tehzibü't-Tehzib"; İmam Zehebi" (673-748/1274-1348) "Tezkiratü'I-Huffâz"; Yakut Hamevi (ö. ) "Mu'cemu'l Udebâ"; İbnü'1-Kıfti "İnbihârü'r-Ruvât"; İbn İmâd el-Hanbeli (1060-1128/1650-1716) "Şezerâtü'z-Zeheb" ; Taşköprüzade (1495-1561) "eş-Şakâiku'n-Numâniyye fi-Ahbâri Ulemâ-i Devleti'l-Osmaniyye" ve buna yazılan Mecdi ve Atai'nin zeyl'leri; M. Süreyya'nın "Sicil-i Osmâni"; Bursalı M. Tahir (1861-1926)'in "Osmanlı Müellifleri" adlı eserleri zikre şayandır.
İslâm'ın anlaşılmasını kolaylaştıran en belirgin ilimlerden biri de 'Tarih'tir. Taberi (ö. 310/923)'nin başlattığı tarz ve usulde yazılmış umumi İslâm tarihlerinin yanı sıra belirli devletlerin ve müstakil bölgelerin, şehirlerin tarihleriyle, muayyen halife ve hükümdarların yalnız kendi dönemlerinin tarihleri de kaleme alınmıştır. İslâm tarihinin Herodot'u olarak tanımlanan İbn Cerir et-Taberi'nin "Târihü'-Ümem ve'l-Muluk" yahut diğer adıyla "Tarihü'r-Rusul ve'l-Muluk" adlı eseri en büyük ve tafsilatlı tarihtir. İbnü'l-Esir, Taberi'nin bu eserini alıp ilk yedi cildini degişik bir üslupla ve bazı rivâyetleri ayıklayarak yeniden yazmış ve buna ilâve olarak kendi dönemine kadar gelen olayları gayet sağlam bilgilerle "el-Kâmil fi't-Tarih" adlı eserinde kaydetmiştir. Ayrıca Belazuri'nin "Futühu'I-Buldân"; Mes'udi'nin "Murücu'z-Zeheb ve Meâdinü'l-Cevâhir"; İbnü'I-Cevzi (ö. )'nin "Miratü'z-Zaman"; Makdisi'nin "el-Bed've't-Tarih'; İbn Kesir (ö. )'in "el-Bidaye ve'n-Nihaye"; daha sonra gelen müelliflerden Müneccimbaşı Ahmed b. Lutfullah (ö. 1702)'ın "Câmiu'd-Düvel" adlı eserleri belli başlı umumi tarihlerden bir kısmıdır.
Öte yandan Hatib el-Bağdâdi (ö. )'nin dev eseri olan "Turihu Bağdad"; İbn Asâkir (1105-1176)'in "Tarihu Dımaşk"; İbnü'1-Adim (1192-1262)'in "Buğyetu't Taleb fi Târihi Haleb" şehir tarihlerinin belli başlı örnekleri olup özellikle Bağdadi ile İbn Asâkir'in eserleri alfabetik düzenlenmiş tam ansiklopedi çalışmalarıdır.
Coğrafya'ya dair yazılmış büyük eserlerden Yakut Hamevi (ö. )'nin "Mu'cemu'I-Buldân"ı; Istahri'nin "Suvarü'l-Ekalim"i, İbn Havkal (4-5/10-11 yy.)'ın "el-Mesâlik ve'I-Memâlik"i; Zemahşeri ( )'nin "el-Cibâl ve'l-Emkina ve'l-Miyâh"ı, Ebu'l Fidâ (ö.1327)'nın "Takvimü'l-Buldan"ı, Kazvini (ö. 483/1090)'nin "Acâibu'I-Buldân"ı bu babda zikredilmelidir.
"İlmü'I-Hey'e" veya "İlmü'n-Nucum" diye bilinen Astronomi'ye dair yazılmış büyük eserlerin başında şunları kaydetmek mümkündür: Abdurrahman es-Sufi'nin "Suvaru'I-Kevâkib"; İbn Kuteybe ed-Dineveri (828-889)'nin "Kitubu'l-Envâ"; Biruni (ö. )'nin "Kitubu't-Tefhim" ve "Kanun el-Mes'udi"; Kutbuddin Şirâzi'nin "Nihâyetü'l-İdrak"; Fergâni'nin "el-Harekatü's-Semâviyye ve Cevâmi' ilmi'n-Nücum" adlı eserleri ve ayrıca "İbnü's-Semh, Nasıruddin Tûsî, Zerkalî, Müeyyedüddin el-Urdî" gibi astronomi bilginlerinin isimleri burada sayılmayan eserleri zikredilebilir.
Bütün bunların yanında bibliyografik eserlere bir göz attığımız zaman aynı şekilde tarihe imzasını atmış sonradan gelen bütün nesillerin takdirle karşılayıp istifade ettikleri büyük telifâtlar görürüz. Bibliyografyaya dair yazılan ilk ansiklopedik eser İbnü'n-Nedim (ö. )'in "el-Fihrist" adlı eseridir. Akabinde Osmanlı ilim adamlarından Kâtip Çelebi (1067/1656)'nin ölmez eseri "Keşfuz-Zunun an Esâmi'I Kütübi ve'I-Funun" ile Bağdatlı İsmail Paşa'nın (1839-1920) "Hediyetü'l Arifîn"i de bu tarzdaki eserlerin devamı ve bir zeyli mahiyetindedir. Hayreddin Zirikli'nin "el-A'lâm"ı, Ömer Rıza Kahhale'nin "Mu'cemu'l-Müellifin"i; Brockelmann (1868-1956)'ın GAL'ı ve Fuad Sezgin'in GAS'ı en son yapılmış büyük bibliyografik eserlerdir. Bu son iki çalışma Almanca olup Sezgin'in eseri Arapça'ya tercüme edilmiştir.
Bunlardan başka Şiî müelliflerin biyografi ve eserleri hakkında önemli çalışmalar yapan İranlı ilim adamı Ağa Han Büzürg-i Tahrânî'nin eserleri kayda değer. Onun Şiî müelliflerine ait otuzbeşbin beşyüz civarında eseri alfabetik sıraya koyarak yirmi beş ciltte toplayıp yayımlattığı "ez-Zerîa ila Tasânî fi'ş-Şîa" ile bu esere ek mahiyetinde olan IV.-XIV. yüzyıllar arasında yaşayan Şiî âlimlerin biyografilerini ihtiva eden "Tabukâtü A'lami'ş-Şia" adlı eserleri zikredilebilir. Ayrıca Ağa Han Büzürg'ün Keşfu'z-Zunun ve Hediyetü'l-Arifin'e zeyl ve ilâveleri vardır.
Ebu'I Beka'nın "Külliyât"ı ile Tahanevi'nin "Keşşaâfi Istılahati'l-Fünun" adlı eserleri, Cürcani'nin "Ta'rifat"ı, Ca'fer Seccâdi'nin "Lugat-ı lstılahat-ı Tabirat-ı İrfâni" adlı eserleri ıstılahlara dair yazılmış en güzel eserlerdir.
Ayrıca dil ve edebiyat ile ilgili yazılan önemli ansiklopedik eserlerden de şunları kaydetmek mümkündür: Celaleddin es-Suyuti'nin "Buğyatu'I-Vu'at fi Tabakati'l-Luğaviyyin ve'n-Nuhât", Zebidi'nin "Tabukâtü'n-Nahviyyin"; Firuzâbâdi ( )'nin "el-Buğya fi târih'i eimmeti'l-Luğa"; el-Enbâri'nin "Tabakatü'l-Udeba"; İbnü'l-Mü'tezz'in "Tabakâtü'ş-Şuarâ" adlı eserleri.
Ansiklopedik özellikler taşıyan lugatlardan ise el-Herevi'nin "Tenzibü'I-Luğa"; Cevheri'nin "Tâc'ül-Luğa"; İbn Manzur'un "Lisânü'I-Arab"; Zebidi'nin "Tacü'l Arus" ile Firuzabadi'nin "Kumus"u ve Asım Efendi (1755-1820)'nin "el-Okyanus"u meşhur eserlerdir.
Bütün bunlara ilâve olarak Butrus el-Bustâni'nin onbir cildi yayınlanan "Dairatu'I-Maârif"; Mısırlı ilim adamı Ferid Vecdi'nin "Dâiratü'l-Maârifi'I-Karni'lRâbi'el-Aşar/el-İşrîn"; Mısır'da yayınlanan "Mevsuatü'I-Fıkhil-İslâmî"; Kuveyt'te yayınlanan "el-Mevsuatü'I-Fıkhıyye" adlı ansiklopedik çalışmalar da çağımızın en önemli ansiklopedileridir.