"O, göklerin ve yerin yaratıcısıdır..."
(Şura Suresi, 11)
|
||
Bu bölümde,
söz konusu kusursuzluğu ve olağanüstülüğü birlikte
inceleyeceğiz:
Big Bang kavramını duymuş olan
ancak konuyu fazla incelemeyen kimseler, evreni
başlatan bu patlamanın ardında olağanüstü bir hesaplama
olduğunu pek düşünmezler. Çünkü "patlama" kavramı,
adı üstünde, insana düzen, hesap, plan gibi kavramları
çağrıştırmaz. Oysa Big Bang'de akıllara durgunluk
verecek kadar hassas bir düzenleme vardır.
Bu düzenlemenin
bir boyutu, patlamanın hızıdır. Big Bang'le birlikte
var olan madde, elbette etrafa korkunç bir hızla
yayılmaya başlamıştır. Ama burada bir noktaya
dikkat etmek gerekir. Patlamanın bu ilk anında,
bir de şiddetli bir çekim gücü vardır. Evrenin
tümünü bir noktada toplayabilecek kadar büyük
bir çekimdir bu.
Dolayısıyla
Big Bang'in ilk anında birbirine zıt olan iki
güçten söz etmek gerekir: Patlamanın gücü ve bu
patlamaya direnen, maddeyi yeniden bir araya toplamaya
çalışan çekim gücü. Bu iki güç arasında bir denge
oluştuğu için evren ortaya çıktı. Eğer ilk anda
çekim gücü patlama gücüne baskın çıksa, o zaman
evren genişleyemeden tekrar içine çökecekti. Eğer
bunun tersi gerçekleşse ve patlama gücü çok fazla
olsa, bu kez de madde birbiriyle bir daha asla
birleşmeyecek şekilde savrulacaktı.
Peki bu denge
ne kadar hassastı? İki güç arasında ne kadarlık
bir oranda farklılığa izin verilebilirdi?
Avustralya'daki
Adelaide Üniversitesi'nden ünlü matematiksel fizik
profesörü Paul Davies (solda), bu soruyu cevaplamak
için uzun hesaplar yaptı ve inanılmaz bir sonuca
ulaştı: Davies'e göre, Big Bang'in ardından gerçekleşen
genişleme hızı eğer milyar kere milyarda bir oranda
(10-18) bile farklı olsaydı, evren
ortaya çıkamazdı. Davies bu sonucu şöyle anlatıyor:
Hesaplamalar,
evrenin genişleme hızının çok kritik bir noktada
seyrettiğini göstermektedir. Eğer evren biraz
bile daha yavaş genişlese çekim gücü nedeniyle
içine çökecek, biraz daha hızlı genişlese kozmik
materyal tamamen dağılıp gidecekti. Bu iki felaket
arasındaki dengenin ne kadar "iyi hesaplanmış"
olduğu sorusunun cevabı çok ilginçtir. Eğer patlama
hızının belirli hale geldiği zamanda, bu hız gerçek
hızından sadece 10-18 kadar bile farklılaşsaydı,
bu gerekli dengeyi yoketmeye yetecekti. Dolayısıyla
evrenin patlama hızı inanılmayacak kadar hassas
bir kesinlikle belirlenmiştir. Bu nedenle Big
Bang herhangi bir patlama değil, her yönüyle çok
iyi hesaplanmış ve düzenlenmiş bir oluşumdur.(2)
Evrenin başlangıcındaki
bu muhteşem denge, ünlü Science dergisindeki bir
makalede ise şöyle ifade edilir:
Eğer evren maddemizin yoğunluğu, bir parça daha fazla olsaydı, o zaman Einstein'ın genel görecelik kuramına göre evren, atomik parçacıkların birbirini çekme kuvvetleri dolayısıyla bir türlü genişleyemeyecek ve tekrar küçülerek bir noktacığa dönüşecekti. Eğer yoğunluk başlangıçta bir parça daha az olsaydı, o zaman evren son hızla genişleyecek, fakat bu takdirde atomik parçacıklar birbirini çekip yakalayamayacak ve yıldızlarla galaksiler hiçbir zaman oluşamayacaktı. Doğaldır ki bizde olmayacaktık! Yapılan hesaplara göre, evrenimizin başlangıçtaki gerçek yoğunluğu ile ötesinde oluşması imkanı bulunmayan kritik yoğunluğu arasındaki fark, yüzde birin bir kuvadrilyonundan azdır. Bu, bir kalemi sivri ucu üzerinde bir milyar yıl sonra da durabilecek biçimde yerleştirmeye benzer... Üstelik, evren genişledikçe, bu denge daha da hassaslaşmaktadır. (3)Stephen Hawking de, her ne kadar evrenin kökenini rastlantılarla açıklamaya çalışsa da, Zamanın Kısa Tarihi isimli eserinde evrenin genişleme hızındaki bu olağanüstü dengeyi şöyle kabul eder: Evrenin genişleme hızı o kadar kritik bir noktadadır ki, Big Bang'ten sonraki birinci saniyede bu oran eğer yüz bin milyon kere milyonda bir daha küçük olsaydı evren şimdiki durumuna gelmeden içine çökerdi.(4) Çok küçük sayısal değişikliklere hassas olan evrenin şu andaki yapısının, çok dikkatli bir bilinç tarafından ortaya çıkarıldığına karşı çıkmak çok zordur... Doğanın en temel dengelerindeki hassas sayısal dengeler, kozmik bir tasarımın varlığını kabul etmek için oldukça güçlü bir delildir. (5) |
Dipnotlar |
2 Paul Davies, Superforce:
The Search for a Grand Unified Theory of Nature,
1984, s. 184 3. (Hugh Ross, The Creator and the Cosmos, s. 122-23) 4Stephen Hawking, A Brief History Of Time, Bantam Press, London: 1988, s. 121-125 5Paul Davies. God and the New Physics. New York: Simon & Schuster, 1983, s. 189 |