28 Mart 2012

NİYAZİ MISRİ'den ŞİİRLER

NİYAZİ MISRÎ
ŞİİR
Ey derde derman isteyen yetmez mi derd derman sana
Ey rahat-ı can isteyen kurban olandır can sana
 
Yağma edersin varlığın gider gönülden darlığın
Mahveyle sen ağyarlığın yar olısar mihman sana
 
Sermaye bu yolda heman teslim olur buna inan
 Sıdk ile Allah’a dayan etmez mi gör ihsan sana
 
Tevhide tapşur özünü kimseye açma razunı
Şeyh izine tut yüzünü şeyhin yeter burhan sana
 
İven kişi yol alamaz maksudu hergiz bulamaz
Bekle maarif kapusun yüz göstere irfan sana
 
Dünya ile ukbayı ko, ulâ ile uhrâyı ko
Var ol kuru sevdayı ko, matlab yeter Sübhan sana
 
Candan talep kıl yarini ver canı bul didarını
Yok eyle kendi varını kim var ola canan sana
 
Çürüklerin hep sağ olur zehrin kamu bal yağ olur
Dağlar yemişli bağ olur cümle cihan bostan sana
 
Güçtür kati Hakk’ın yolu dergahı hem gayet ulu
Sıdk ile olmazsan kulu etmez yolu âsân sana
 
Kulluğa bel bağlar isen şam ü seher ağlar isen
Sular gibi çağlar isen tiz bulunur umman sana
 
Bülbül oluben öte gör gül gibi açıl tüte gör
Aşk oduna can ata gör gülzar olur nirân sana
 
Yüzün Niyazi eyle hâk derd ile bağrın eyle çâk
Kalbin sarayın eyle pâk şayet gele Sultan sana.
 
Uyan gafletten ey gafil, seni aldatmasın dünya
Yakanı al elinden kim seni sonra kılar rüsva
 
Ne sandın sen bu gaddarı ki ta böyle anı sevdin
Anı her kim ki sevdiyse dinini eyledi yağma
 
Adavet kılma kimseyle sana nefsin yeter düşman
Ki asla senden ayrılmaz ömür ahir olunca ta..
 
İşittin Hak Rasulünden nice ayât-ü ahbârı
Veli nidem ki kar etmez bu öğütler sana asla
 
Bu zahir gözünü örtüp bana tut cânıla gönlün
Ki her bir sözün içinde duyasın cevher-i mana
 
Kelam-ı Mustafa zevkin dimağında bulagör kim
Muadil olmaz ol zevke hezarân “mennile selvâ”
 
Kemali devlet istersen oku ayât-ı Kur’anı
Ki her harfin içinde var Niyazi bin dürr-i yektâ.
 
Ey gönül gel ağlama zari zari inleme
Pirden aldum haberi ol bi-nişan sendedür
Sendedür dostun ili sende açılur gülli
Söyler bu can bülbüli gül-i handan sendedür
Gezme gel bahr u berri kendünde iste sırrı
Cism ü cana hükm iden gizli sultan sendedür
Anladunsa sen seni bildünse can u teni
Gayrı ne var ey gönül cana canan sendedür
Ten tahtıdur bu canun can tahtıdur cananun
Ey Niyazi şübhesiz ol bi-mekan sendedür 
2
Gelürse kesret-i nezzareden hicab sana
O demde surh-ı ruyun yeter nikab sana
 Nic’etsin ayine mihr-i ruhunla aksini fark
 Sen afıtaba müşahibsin afitab sana
Şerar-veş ederim düde-i cigerden red
Ger eylemezse eser ah-ı şu’le tab sana
O ab u tabuna var arızunda keşf eyler
Olursa kalb-i tabanda olur nikab sana
Mey-i tegafül nüş etme girme kanımıza
Siyah mesti-i çeşmün yeter sirab sana
Sad aferin gazel-i Rumiyanuna Saib
Ki verdi şehri dü- sad şevkiyle cevab sana
Aşıkım aşıkla kayd-ı masiva bilmem nedir
Siklet-i bigane hatt-ı aşina bilmem nedir
3
Barekallah gülüstan-ı bülbülandı Aspuzu
Cenneti tezkir eder ali mekandır Aspuzu
Mu’tedil abü heva hemmüctemi’enva-ı zevk
Mecma-ıbezm-isefa-yı arifandır Aspuzu
Âb-ıhayvanı beğenmez hasletinden Dir Mesih
Aktığınca sanki bir ruh-i revandır Aspuzu
Câme-i hadrasın ayyâm-ı rebi’de kim giyer
Şüphesiz menzilgeh-i Hızr-ı zamandır Aspuzu
Her taraf pür meyve-i şirin leb-i dilber misal
Yeşil atlasla donanmış nevcivandır Aspuzu
Bâ medad Elmasu üzre nakşolur ebyat-ı sürh
Lâcerem sun’-i hüda’ya bir beyandır Aspuzu
Ol sebepten ehl-i pür-akl ü zeka vü ma’rifet
Mahzen-i ehl-i ulûm-i Kamilandır Aspuzu
Cenneti min tahtihel enhâr-ı tecri dens hûb
Hazihi cennât-i adninden nişandır Aspuzu
Ey Niyâzi ger dokumayaydı hiç bad-ı fenâ
Kim demezdi ana firdevs-i cinandır Aspuzu
4
Dermân arardım derdime derdim bana derman imiş
Bürhân sorardım aslıma aslım bana bürhân imiş

Sağı solu gözler idim dost yüzünü görsem deyû
Ben taşrada arar idim ol cân içinde cân imiş
Öyle sanırdım ayrıyam dost gayrıdır ben gayrıyam
Benden görüp işideni bildim ki ol cânân imiş
Savm u salât u hacc ile sanma biter zâhid işin
İnsân-ı kâmil olmağa lâzım olan irfan imiş
Kanden gelir yolun senin ya kande varır menzilin
Nerden gelip gitdiğini anlamayan hayvân imiş
Mürşid gerekdir bildire Hakk'ı sana hakk'al yakîn
Mürşidi olmayanların bildikleri gümân imiş
Her mürşide dil verme kim yolunu sarpa uğradur
Mürşidi kâmil olanın gâyet yolu âsân imiş
Anla hemân bir söz dürür yokuş değildir düz dürür
Âlem kamu bir yüz dürür gören anı hayrân imiş
İşit Niyazi’nin sözün bir nesne örtmez Hak yüzün
Hakdan ayan bir nesne yok gözsüzlere pünhân imiş
 
 5
 
 Zuhûru kâinâtın ma’denîsin yâ Resûlallâh
Rumûzu (küntü kenz) in mahzenisin yâ Resûlallâh

Beşer denen bu âlem ki senin sûretle şahsındır
Hakîkatte hüviyyette değilsin yâ Resûlallâh

Vücûdun cümle mevcûdatı nice câmi olduysa
Dahi ilmin muhît oldu kamûsun yâ Resûlallâh

Dehânın menba-i esrâr ilmi men ledünnîdir
Hakâyik ilminin sen mahremisin yâ Resûlallâh

Ne kim geldi cihâna hem dahî her kim geliserdir
İçinde cümlenin ser’askerîsin yâ Resûlallâh

Cihân bağında insan bir şecerdir gayriler yaprak
Nebîler meyvedir sen zübdesisin yâ Resûlallâh

Şefâat kılmasan varlık Niyâzî’yi yoğ ederdi
Vücûdun zahmının sen merhemisin yâ Resûlallâh

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...