HZ.IBRAHIM (S.A.)
HZ. İBRAHİM'İN MİLLETİ VE HZ. İBRAHİM'İN KANTURA İLE EVLENMESİ
Hz. İbrahim’in Kantura İle Evlenmesi ve İbrahim’in Milleti
Hz. İbrahim Allah’ın emriyle yurdundan ayrılıp Mısır’a gittiği ve orada ikinci bir evlilik yaptığı bilinmektedir. Bu sırada Mısırda hüküm süren Hiksoslar hanedanı bir Sümer Türk hanedanıdır. Hz. İbrahim’in “Kantura“ adlı bir Türk prensesi ile evlendiği ve bu prensesin daha sonraları Hacer adını aldığı iddia edilmektedir. Kantura’nın Hz. İbrahim’in Sare ve Hacer’den başka üçüncü bir eş olduğuna dair iddialar da vardır.Arap kaynaklarında Kantura’nın Türk Hakanının kızı olduğuna dair bilgiler mevcuttur. İbnü’l- İbri, Kantura’nın hiç tereddüde yer vermeyecek şekilde Türk Hakanının kızı bir Türk prensesi olduğunu kaydetmektedir. (Muharrem Kılıç/119, İbnü’l- İbri, Tarihu Muhtasaru’d-Düvel, Beyrut, s. 14, den nakil; Ayrıca Z. Kitapçı Hz. Peygamberin Hadislerinde Türkler, s.149, 3. baskı)Süryani Tarihçisi Ebul Ferec’in “Tarih-i Muhtasar’u-d düvel adlı kitabının 23. Sayfasında da Hz. İbrahim’in, Türk padişahının kızı Kantura ile evlendiğine ve Kantura’nın Hacer olduğuna dair bilgiler vardır. (M. Kılıç/ 181)Hz. Peygamberimizin Türklerle ilgili çok sayıda hadisleri vardır. Bu hadislerin bir bölümü “KANTURA OĞULLARI“ adı altında toplanmıştır. Bu hadis-i şeriflerde Hz. İbrahim’in Kantura isimli bir Türk kızıyla evlendiğini göstermektedir.Sevgili Peygamberimizin Türklerle ilgili çok sayıda hadis-i şerifleri vardır ve bunların çoğunluğu Kütübi Sitte adı verilen altı sahih hadis kitabında yer alır. Bu hadislerin içinde Türklerden KANTURA OĞULLARI diye söz edilen hadis-i şerifler de vardır. Burada aktaracağımız hadisler Abdullah b, Mesud ile Huzeyfe b, el Yemani tarafından nakledilen hadislerdir.“Abdullah ibn Mesud ( r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: “Türkler size dokunmadıkça sakın siz de Türklere dokunmayınız. Çünkü Allah’ın ümmetime vermiş olduğu bu mülk ve saltanat nimetini ilk defa bu KANTURA OĞULLARI onların elinden çekip alacaktır.” (Z. Kitapçı, s: 145)Bu hadiste görüldüğü gibi önce TÜRK adı geçmekte, daha sonra Türklerden Kantura Oğulları diyerek söz edilmektedir. Diğer bir hadis ise Huzeyfe’den rivayet edilmiştir: “ Huzeyfe b. El-Yemani (r.a.)’dan bildirildiğine göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır: “ Yakın bir gelecekte Kantura Oğulları Irak ahalisini Irak’tan çıkaracaklardır. Sanki ben bunları gözlerimle görür gibiyim. Onlar kısık gözlü, yassı burunlu, değirmi yüzlü insanlardır.” (Z.Kitapçı, s: 145)Demek ki Sevgili Peygamberimizin “ATAM“ dediği Hz. İbrahim’in Kantura isimli bir Türkle evlendiğinden, Türk olduğundan ve kendisinin de köken olarak Türklere dayandığından haberi vardır. Çünkü Sevgili Peygamberimiz Araplara hitaben Türklerle ilgili olarak söylemiş olduğu hadislerde ısrarla “SAKIN TÜRKLERE DOKUNMAYIN!“ vasiyetinde bulunmuştur. O’nun için Peygamberimize ve sonradan Araplaşmış topluluklara “Arab-ı müstearibe “ denilmiştir.“Hz. İbrahim’in Kantura Hatun’dan Zimran, Yaksan, Madün, Medyan, Esbuk ve Şuh olmak üzere altı erkek evladı dünyaya gelmiştir. (The Holy Bible, P. 28. Et –Teberi, I,s. 311; Z. Kitapçı, saadet Asrında Türkler, s.22’den nakil, M. Kılıç, Gizlenen Türk Tarihi Hz. Muhammed/111) Hz. İbrahim bunlardan Yeksan Mekke’ye, Madun ve Medyan Arz-ı Medyen’e, diğerlerini ise, onların yer yüzünün en hayırlı kimseleri ve “DÜNYANIN HÜKÜMDARLARI OLMALARI İÇİN“ bir çok hayırlı dualar ederek Doğu cihetine belki büyük cedlerinin yanına ana vatanlarına) göndermiştir. Onlar aile ve çocukları ile birlikte Horasan’a (Doğu ülkelerine) gelmişler, buralara yerleşmişler ve hükümdarlarına da İbni Cerir’in rivayetine göre “HAKAN“ adını vermişlerdir. (M.Kılıç/121, et-Teberi, I,311; Kırş, İbni Saad, Tabakat, I, s. 48; den nakil ) El Cahız’a göre işte Hz. İbrahim’in bu altı oğlundan dördü Horasan’a gelip yerleşmiş ve bunların soyundan “HORASAN TÜRKLERİ“ meydana gelmiştir.” (M.Kılıç/111, el-CAHİZ. Fezailü’l- Etrak ( Türklerin Faziletleri), 1,s:74 den nakil, Ayrıca Z.Kitapçı, Hz. Peygamberin Hadislerinde Türkler, 1. cilt, s:151)Abbasiler zamanında Arap toplumunda çoğalan ve söz sahibi olmaya başlayan Türkleri bir kısım Araplar, “Türklerin atalarının Araplardan ‘Mazhiç’ kabilesine ait olduğunu iddia ettiler. Bu tür görüşlere ve iddialara itibar etmeyen hatta sinirlenen Türk komutanları, Cahız’ın anlattığına göre bu iddiaları reddederek :“Babamız Hz. İbrahim, amcamız ise Hz. İsmail’dir” demişlerdir.( Z.Kitapçı; a.g.e. s:152)Yine bir defasında halife el Mansur zamanında aynı soruya muhatap olan bir Türk komutanı:“Mazhiç kabilesi de kim oluyormuş? Biz önce Hz. İbrahim Halilullah ve sonra Halife (el Mansur)dan başka hiç kimseyi tanımıyoruz”(Z.Kitapçı;!53) diyerek Arapların iddialarını reddedip kendi soylarını Hz. İbrahim’e bağlamışlardır.Tarihçiler “Beni İshak” diye isimlendirilen kimselerin Osmanlı Türkleri olduklarını belirtirler. Müneccimbaşı tarihinde (Osman Gazi’nin babası) Ertuğrul Gazi’nin nesebi hakkında bilgi verirken şöyle denilmektedir: “… İdris Bitlisi ve Müverrih Ruhi’ye göre, Hoca Sadettin Efendi de onlara uyar, Ertuğrul’un nesebi Ays bin İshak bin İbrahim aleyhisselama ulaşır… Bir rivayete göre Koy Han-Kayı Han Ays bin İshak bin İbrahim aleyhisselamdır.“ (Müneccimbaşı Tarihi 1. cilt, s. 52, Tercüman 1001 Temel Eser) Ahmet Cevdet Paşa Süleyman Şah’ın soyunun kırkıncı göbekten İshak Peygamberin oğlu Ays’a ulaştırır.Ayrıca Kantura’nın Hz. Hacer olduğuna dair iddialar da vardır. Tarih öyle veya böyle bir şekilde Hz. İbrahim’i Türklere bağlıyor. Şüphesiz Türkler Hz. İbrahim’den sonra ortaya çıkmış bir millet değildir, çok daha önceleri de vardı. Burada asıl önemli olan Hz. İbrahim’in Türk ve Türklerin arasından çıkmış bir Resul, kendisine kitap–sahifeler verilen bir Peygamber olması ve Sevgili Peygamberimizin soyunun da buraya bağlanmasıdır. Bu yüzdendir ki ilmihal kitaplarında:Kimin milletindensin? Sorusuna:“İbrahim aleyhisselamın milletindeniz“ diye cevap veririz. (İbrahim’in milletindeniz demekle hem O’nun dininden hem de O’nun milletinden olduğumuz anlamı çıkmaktadır)Hz. Peygamberimiz de Hz. İbrahim’i anarken hep: “O Hanif bir dinden ve temiz bir soydandır” derdi. Millet-i İbrahim deyimi Kuran’da çok geçen bir deyimdir. Bunlardan birisinde şöyle buyuruluyor:“İbrahim’in milletinden, kendine kıyan beyinsizden başka kim yüz çevirir? Biz onu dünyada seçkin birisi yaptık, hiç şüphesiz o, ahrette de iyilerden biridir.”(Bakara/130)Bütün bu bilgilerin ışığında Hz. İbrahim’in Türk olduğunu ve aynı zamanda Türklerin içinden çıkmış bir resul-peygamber olduğunu ve HZ. Muhammed (s.a.v ) in de Türk asıllı Arap “Arab-ı müstearibe-Sonradan Araplaşmış Arap” olduğunu söyleyebiliriz.Burada şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; Hz. İbrahim’in Türk olduğunu ve Hz. Muhammed’in de köken olarak Türklere dayanan bir Arap olduğunu söylüyoruz. Bunlar hiç şüphesiz bizim için önemli şeylerdir. Fakat bizim için asıl önemli olan, Onlara ve onların mirasına sahip çıkmak, onlara layık bir Müslüman olmak ve İ’la-yı Kelimetullah (Allah’ın adını yüceltmek) Ülküsü peşinde koşmaktır...
Konu Muharrem Günay tarafından (13-08-09 Saat 18:17:08 ) değiştirilmiştir.
1. Hz. Ibrahim hakkinda genel bilgiler
Hz. Îbrahim Kur'an-i Kerim'de bildirilen peygamberlerdendir :
Hz. Îbrahim Kur'an-i Kerim'de bildirilen peygamberlerdendir :
« Kitap'ta Ibrahim'i an. Zira o, sidki bütün bir peygamberdi » .
Ülül'azm denilen peygamberlerin ücüncüsü olup Mezopotamya'daki Keldâni kavmine gönderilmistir.
Peygamberimiz Muhammed Mustafa (S.A.V.)'dan sonra Allah katinda insanlarin en üstünüdür, cünkü ileride görecegimiz gibi Allahü Teâlânin varligini kendi akil ve mantigiyla bulmustur.
Allah ona Halil'im (dostum) diye buyurdu.
Onun icin «Hâlilürrahman» olarak zikredilir. Kendisine on suhuf (forma) verildi. Ogullari, Ismail ve Ishak aleyhisselam'dan ziyade soyundan daha bircok peygamber geldigi icin «Ebü'l enbiya» (peygamberler babasi) da denilmistir.
Beni Israil oglu olan Hz. Ishak,
Arap kavmi ise diger oglu Hz.Ismail'den türemistir.
Babasinin Âzer'in mi,
Târuh'un mu olup olmasi hakkinda ihtilaf vardir
(genis bilgi ileride, 2.2 noktada verilecektir) .
Bir rivayete göre annesinin ismi Emile'dir .
Hz.Ibrahim peygamberimizin dedelerindendir .
2. Hz. Ibrahimin hayati
2.1. Hz. Ibrahim'in yasadigi zaman ve mekan
Ibrahim aleyhisselamin nesebi Nuh aleyhisselamin oglu Sam'a dayanir. Hz. Nuh'un vefati ile Hz. Ibrahim arasinda iki peygamber (Hz.Hud & Hz. Sâlih) vardir. Bu fâsila (rivayete göre, M.K.) 1143 senedir. Hz. Hud ile Hz. Ibrahim arasinda da 630 yillik bir fâsila oldugu bildirilmistir. Dogum yeri Bâbil kentidir .
Ibrahim aleyhisselamin nesebi Nuh aleyhisselamin oglu Sam'a dayanir. Hz. Nuh'un vefati ile Hz. Ibrahim arasinda iki peygamber (Hz.Hud & Hz. Sâlih) vardir. Bu fâsila (rivayete göre, M.K.) 1143 senedir. Hz. Hud ile Hz. Ibrahim arasinda da 630 yillik bir fâsila oldugu bildirilmistir. Dogum yeri Bâbil kentidir .
2.2. Ibrahim aleyhisselamin babasi
Allahü Teâlâ Kur'an-i Kerim'de :
Allahü Teâlâ Kur'an-i Kerim'de :
«Ibrahim, babasi Âzer'e...» buyurmaktadir.
Bu âyetten anlasilacagi gibi Hz. Ibrahim'in babasi Âzer isminde idi.
Ama, bazilarina göre Ibrahim aleyhisselamin babasi -Kur'anda bildirilen- putperest Âzer degil, mü'min olan Târuh idi. Bu görüsü destekleyenler arasinda meshurlari
Abdülhakim Arvâsi,
Kadi Beydâvi
ve Senâullah Dehlevi vardir,
ama Sii'ler de bunu söylemektedirler .
Bir rivâyete göre Âzer Hz. Ibrahim'in - amcasi olup - Târuh'un ölmesiyle Emile ile evlenip, Hz. Ibrahim'in üvey babasi oldu.
Tefsir yönünden bunu böyle aciklamaktadirlar :
En'am suresinin manasi :
«Ibrahim, Âzer olan babasina dedigi zaman»
anlamindadir. Böyle olmasaydi Kur'an-i Kerim'de
«Babasi Âzer'e dedigi zaman»
«Babasi Âzer'e dedigi zaman»
demeyip, "Âzer'e dedigi zaman" veya "Babasina dedigi zaman" demek yetisirdi .
Âzer, kendi babasi olsaydi "Babasi" kelimesi fazla olurdu demektedirler. Bir kanit olarak Sua'ra suresinin 219. ayetini göstermektedirler.
Bu surede Allah
« Secde edenler arasinda dolasmani da görüyor » denilmektedir.
Buna göre Peygamberimizin sülâlesinde hicbir putperest yokturdur.
Bu görüse rededenler ise, ki bunlar arasinda
Taberi, Ebu Hayyan ve Elmalili Muhammed Hamdi Yazir vardir,
acik olan âyete (En'am, 74) bir mâna verilmek istenmistir demektedirler.
Mealine göre manalar degistigi icin anlamlar da degisir teorisini ileri sürmektedirler.
Konuya objektif bir yönle bakmak gerekirse,
Âzer'in Ibrahim aleyhisselamin babasi olmamasi biraz daha mantiklidir. Sunu da belirtmek lâzim ki, bir ücüncü fikir vardir.
O da, Ibrahim aleyhisselamin babasinin asil isminin Tarih veya Taruh olup sonradan - bir putun ismi olan - Âzer ismine degistirmesi. Bu da Nemrud'un onu puthanesi'nin nâziri olarak tayin etmesinden sonra gerceklesmistir .
Ama kaynaklar bu düsünce hakkinda bilgi vermiyorlar, onun icin fazla dikkat etmemek gerekir.
Biz burda ilmi gercekleri tartismiyacagimiz icin bunu burda noktalamak gerekir.
Bu ihtilaf'in cözümünü ancak Rahman, Rahim, Evvel, Âhir, Kebir, Aziz, Saafii, Mâlik, Gafur, Nur, Adl, Hak, Hakem, Rauf, Sehid, Veli, Kerim, Bari, Cebbar olan ALLAH bilir.
Âzer ayrica put yapardi ve Nemrud'un yakininda bulunurdu.
Onun bir dedigini, iki etmezdi.
2.2. Hz. Ibrahim'in dogumundan peygamberligine kadar olan hayati
2.2.1. Hz. Ibrahim'in dogumuna kadar vukuu bulan olaylar
Nemrud (2.3.2.2. no'lu noktaya bakiniz) ve ona tâbi olanlar azginlik ve Allah'a isyan icinde yasamakta idiler.
Bir gün Nemrud bir rüya gördü.
Bir rivayete göre, rüyasinda gökyüzünde bir nurun parladigini, günesin, ayin ve yildizlarin bu nurun isiginda kayboldugunu gördü.
Diger bir rivayete göre ise, rüyasinsda bir kimsenin gelip tahtindan kaldirip kendini yere vurdugunu gördü.
Müneccimlere gördügü rüyayi anlatip tâbir ettirdi.
Bunlar "Yeni bir peygamber ve din gelecek, senin saltanatini temelinden yikacak ! Ona göre tedbir almalisin" diye tâbir ettiler.
Nemrud bu isin tedbiri kolaydir deyip,
" Bundan sonra kimse cocuk sâhibi olmayacak. Hanimlardan uzak durulacak. Dogan cocuklar, erkekse öldürülecek, kizsa birakilacak" emrini verdi. Bu suretle 100.000 mâsum bebegi öldürüldügü nakledilmistir .
2.2.2. Dogumundan sonra
Bu sirada Hz. Ibrahim'in annesi hâmile idi. Âzer'in durumunu bildigi icin, onu doguma yaklasinca kendisinden uzaklastirdi ve gizlice bir magaraya gitti ve orda Hz. Ibrahim'i dünyaya getirdi.
Dogduktan sonra annesi onu emzirdi ve magarayi kapatip geri sehre döndü. Âzer'e ," Cocuk cok zayif dogdu ve hemen öldü" dedi.
Bundan sonra magaraya - gizlice -gelip Ibrahim aleyhisselami emzirip geri eve dönerdi. Rivâyetlere göre, Hz. Ibrahim magarada 7, 13, 16 veya 17 yasina kadar kaldi .
2.3. Hz.Ibrahim'in tebligi
2.3.1. Hz. Ibrahim'in Allah'i aramasi
2.3.1.1. Hz. Ibrahim'in Allah'i aramasindan önceki durumu
Hz. Ibrahim'in imâni durumunu hakkinda Kur'an-i Kerim bilgi vermektedir :
Hz. Ibrahim'in imâni durumunu hakkinda Kur'an-i Kerim bilgi vermektedir :
«Andolsun biz Ibrahim'e daha önce rüsdünü vermistik. Biz onu iyi tanirdik » .
Burdaki rüsdünü vermek peygamberlik, yahut Ibrahim aleyhisselamin risâletten önce sahip oldugu hidayet ve dogruluk manasina geldigi tefsirlerde bildirilmistir.
Bu da gösteriyor ki, peygamberlik Hz. Ibrahim'e genc yasta verilmis idi.
2.3.1.2. Ibrahim aleyhisselamin tefekkür ile tevhid'i bulmasi
Ibrahim aleyhisselam hakkinda Allahü Teâlâ
« Halil'im »
demistir.
Bu da onun Allahi arayip bulmasindandir.
Bunun icin Kur'an-i Kerim'de sunlar buyrulmustur :
«Böylece biz, kesin iman edenler olmasi icin Ibrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk. Gecenin karanligi onu kaplayinca bir yildiz gördü, Rabbim budur, dedi. Yildiz batinca, batanlari sevmem, dedi. Ay'i dogarken görünce, Rabbim budur, dedi. O da batinca, Rabbim bana dogru yolu göstermezse elbette yoldan sapan topluluklardan olurum,dedi. Günesi dogarken görünce de, Rabbim budur, zira daha büyük, dedi. O da batinca, dedi ki : Ey kavmim ! Ben sizin (Allah'a) ortak kostugunuz seylerden uzagim » .
Bu olay resmi olarak bakilirsa Hz. Ibrahim'in peygamberlik baslangicidir. Bundan sonra Hz.Ibrahim Bâbil kavmine Allah'in emirlerini teblig etmeye basladi ve bircok delil gösterdi.
2.3.1.3. Ibrahim aleyhisselamin putlari kirmasi
Babil halki Allah'in yolundan saptigi icin her sene putlar icin âyin düzenlerdi. Bu âyin'de bir yere toplanir bayram yapar ve sonra puthaneye gider, putlara secde eder, sonra da evlerine dönerlerdi. Böyle bir bayram günü, Ibrahim aleyhisselam puthaneye girip, bir balta ile bütün kücük putlari kirdi. Baltayi da, en büyük putun boynuna asdi ve oradan uzaklasti. Keldâniler puthâneye girince bütün putlarin kirildigini gördüler ve bunu yapani yakalayarak cezâlandirmak istediler.
Babil halki Allah'in yolundan saptigi icin her sene putlar icin âyin düzenlerdi. Bu âyin'de bir yere toplanir bayram yapar ve sonra puthaneye gider, putlara secde eder, sonra da evlerine dönerlerdi. Böyle bir bayram günü, Ibrahim aleyhisselam puthaneye girip, bir balta ile bütün kücük putlari kirdi. Baltayi da, en büyük putun boynuna asdi ve oradan uzaklasti. Keldâniler puthâneye girince bütün putlarin kirildigini gördüler ve bunu yapani yakalayarak cezâlandirmak istediler.
Hz. Ibrahimi getirip, bu isi sen mi yaptin dediler.
Ibrahim aleyhisselam
« Kendisi dururken kücük putlara tapinilmasi istemedigi icin, boynunda asili olan büyük put yapmistir. Inanmazsaniz kendisine sorunuz »
buyurdu. Onlar 'Putlar konusamaz ki, sen onlara sor diyorsun' dediler. Bunun üzerine Ibrahim aleyhisselam
« O halde konusamayan ve kendilerini kirilmaktan kurtaramayan putlara neden ibadet edersiniz ? Size ve tapdiginiz putlara yaziklar olsun » dedi , ama bu hic bir fayda vermedi, cünkü onlar :
«Dediler ki. Biz, babalarimizi bunlara tapar kimseler bulduk ».
2.3.2. Ibrahim aleyhisselamin atese atilmasi
Ibrahim aleyhisselam putlari kirinca putperestler bu isin onun yaptigini anladilar ve ceza vermek üzere hapsettiler. Durumu Nemrd'a bildirdiler.
2.3.2.1 Hz. Ibrahim ve Nemrud
Rivayete göre Nemrud Hz. Ibrahim'in yaptigini duyunca onu yanina cagirdi. O zaman insanlar Nemrud'a secde ederlerdi. Ibrahim aleyhisselam secde etmeyince Nemrud " Nicin secde etmedin" diye sordu. Hz. Ibrahim de: « Ben beni yaratan Allahü Teâla'dan ziyade secde etmem » buyurdu. Nemrud " Seni yaratan kim ? " diye sorunca, Ibrahim aleyhisselam: « Benim Rabbim, dirilten ve öldüren Allah'dir » diye cevap verdi. Nemrud, " ben de diriltirim" diyerek zindandan iki kisi getirtti. Birini serbest birakip, birini öldürdü. Güya böylece diriltmis ve öldürmüs oldu.
Hz. Ibrahim bunun karsisinda :
« Benim Rabbim günesi dogudan getirir, dogurtur.
Eger gücün yetiyorsa sen de bati'dan dogdur » buyurunca Nemrud sasirip, âciz kaldi.
Bu husus Bakara suresinin 258. âyetinde bildirilmistir .
Bu münazaranin vukuu buldugu zaman hakkinda iki rivayet vardir. Birincisi, Ibrahim aleyhisselam putlari kirinca onu yakalayip hapsettiler. Sonra atese atmak icin hapisten cikarip , Nemrud'un yanina götürdüklerinde gerceklesmistir.
Diger rivayete göre insanlar arasinda büyük bir kitlik cikmisti.
Bundan dolayi insanlar yiyecek almak icin Nemrud'a giderlerdi.
Nemrud her gelene,
"Senin Rabbin kim ? "
diye sorar ve
"Benim Rabbim sensin"
diyenlere gida maddeleri verirdi.
Hz. Ibrahim yiyecek almaya gelip Nemrud ona bu soruyu sorunca
Ibrahim aleyhisselam :
« Benim Rabbim dirilten, hayat veren ve öldürendir » dedi ve böylece bu münazara vukuu buldu .
Bu olay'dan sonra Keldâniler Halilallah'i ceza vermek istediler
ve onu ilk önce hapise attilar.
Sonra Nemrud onu atese atmaya karar verdi.
Rivayete göre bu fikri Nemrud'un aklina Hênun adinda biri getirdi ve Allah onu sonra yerin dibine batirdi.
2.3.2.2. Nemrud hakkinda bilgiler
Burada Nemrud hakkinda bazi bilgilere deginmek istiyorum.
Cünkü bir müslüman icin önemli olan düsmanlarini iyi bilmesi.
Nemrud da vahsi bir düsmandir.
Nemrud gaddar ve zâlim bir hükümdardi.
Bir rivayete göre Nemrud onun hakiki ismi degil,
- firavun - gibi bir ünvandi.
Nemrud cocukken burnuna bir yilan yavrusu kacmis, bu yüzden son derece cirkinlesmisti.
Babasi bile tahammül edememis ve öldürmege karar vermis.
Fakat annesinin yalvarmasi üzerine, onu bir cobana teslim etmis ,
coban da, onun cirkin yüzüne bakmaga dayanamadigindan,
onu dag basinda birakmis, dagda Nemrud isminde bir disi kaplan, cocugu emzirerek, onun yasamasina sebeb olmustur.
Ismi (Nemrud) bu kaplandan gelmektedir.
Babasi öldükten sonra hükümdarliga gecen Nemrud, kendisini ilah zannediyor ve bütün halkin kendisine tapmasini istiyordu .
2.3.2.3. Ates'in Halilallah'i yakmamasi
Ibrahim aleyhisselam'in atese atilmasi kararlastirildiktan sonra odun toplaniyor ve kocaman bir ates yakiliyor.
Problem Halilallah'i atese atmakta.
Rivayete göre Iblis insan sekline girip
Nemrud'a mancinik kullanmasini tavsiye ediyor .
Kur'an'da :
« Onun (Ibrahim) icin bir bina yapin ve derhal onu atese atin ! dediler » buyurulmustur.
Bir bina (mancinik) yapilip oradan Ibrahim aleyhisselam atese atilinca, ates bir gül bahcesi oluyor.
Diger bir rivayete göre ici balik dolu bir havuz oluyor ates.
Ve böylece ates Halilürrahman'i yakmiyor.
Bu kurtarma olayi Kur'an-i Kerim'in Enbiya suresinde bildirilmistir :
« Ey ates ! Ibrahim icin serinlik ve esenlik ol» dedik.
Böylece ona bir tuzak kurmak istediler, fakat biz onlari, daha cok hüsrana ugrayanlar durumuna soktuk » .
Bugün S.Urfa'da « Ayn-i Zelika » veya « Halilürrahman » isminde 50x30 m boylarinda bir havuz vardir.
Buranin Hz. Ibrahim'in atese atildigi yer oldugu, baliklarin odunlardan meydana geldigi iddia olunmakta ve kimse bu baliklara dokunmamaktadir .
Tevrat'ta bu ates olayi hakkinda -Ibrahim peygamberin yahudilerin soyunun babalari kabul edildigi halde - bir bilgi yokturdur.
2.4. Ibrahim peygamberin Bâbil'i terketmesi
Kur'an-i Kerim'de buyuruluyor ki :
« (Oradan kurtulan Ibrahim :)
Ben Rabbime gidiyorum. O bana dogru yolu gösterecek » .
Böylece Hz. Ibrahim küfür diyarindan hicret ederek Sam'a gidiyor .
Hicret ederken de,
« Ey Rabbimiz, ancak sana tevekkül ettik ve (taatle) sana yöneldik ve ahirette de dönüsümüz ancak sanadir » diye dua ettikleri Mümtehine suresinin 4. ayetinde bildirilmistir .
Baska bir rivayete göre Harran'a (Filistin) gittigi rivayet edilir .
2.5. Ibrahim aleyhisselam Misir'da
Ibrahim aleyhisselam ordan sonra zevcesi Hz. Sâre ile birlikte Misir'a gitti. Rivayete göre o siralarda 38 yasinda idi.
O zamanin Firavunu cok zâlim ve cebbâr,
Sinan bin Ulvân isimli, Dahhâk'in kardesi olan pek kibirli birisiydi.
Firavun güzel kadinlardan cok hoslanirdi ve güzel bir kadin gördü mü hemen onu ne pahasina olursa olsun Haremine alirdi. Kadinin kocasi varsa onu öldürürdü.
Hz. Sâre cok güzel bir kadin oldugu icin, Firavun veya Melik Ibrahim aleyhisselama zevcesinin kim oldugu hakkinda sorunca Ibrahim aleyhisselam Firavun'un
Hz. Sâre'ye musallat olmasini engellemek icin din bakimindan kardesi olduguna niyet ederek : « Kiz kardesimdir » dedi.
Pek zâlim olan bu hükümdar, Sâre hatunu almak isteyip sarayina cagirtti.
Fakat musallat olmak isteyince nefesi kesilip, elleri, ayaklari tutmaz oldu. Yere yikilarak debelenmeye basladi.
Allahü Teâlâ Hz. Sâre'yi Firavun'un serrinden koruyup musallat olmasini engelledi.
Hükümdar bu durum karsisinda korkusundan Hz. Ibrahim'in zevcesini ona geri yolladi .
Hz. Sâre'ye yaklasinca onu cin zannettiginden, yanina bir de Hâcer isimli bir câriye verdi.
Böylece bundan kurtulacagini zannetti .
Bu olay Ebu Hureyre'nin bildirdigi Hadis ile bildirilmistir
(bkz. Buhari, Müslim).
Tevratta da bu olayin böyle - kücük modifikasyonlarla - gerceklestigi yazmaktadir .
Bundan sonra Halilürrahman Misir'i terkedip geri Filistine dönüp Sebu' isimli yere yerlesiyor . 2.6.
Hz.Ismail
Ibrahim aleyhisselam'in
Hz. Sâre'den cocuklari olmuyordu.
Yaslari da gittikce ilerliyordu.
Ibrahim aleyhisselam Bâbil'den ayrilirken:
«Rabbim ! Bana sâlihlerden olacak bir evlat ver, dedi »
diye niyazda bulundu.
Hz. Sâre'de bunu cok istiyordu, ama cocugu olmuyordu. Firavun'un kendisine verdigi câriyesi Hz. Hâcer'i azad edip Ibrahim aleyhisselama evlenmesi icin verdi ve Hz.Ibahim Hz. Hâcer ile evlendi.
Bu evlilikten Hz. Ismail dogdu.
Muhammed aleyhisselamin (s.a.v.) nuru Hz. Ismail'in alninda intikal etti.
Ibrahim aleyhisselam onu cok sever ve yanindan ayirmazdi.
Hz. Sâre nurun kendisine intikal edecegini umuyordu.
Bu sebeple Hz. Hâcer'e karsi kalbi gayret hâsil oldu.
Ve birgün Ibrahim aleyhisselam'dan
Hz. Hâcer ile Hz. Ismail'i baska bir yere götürüp birakmasini istedi.
Allah'in emriyle Halilallah bu istegi yerine getirdi
ve Hacer hatun ile Ismail aleyhisselami (s.a.v.)
alip Mekke'ye götürdü ve onlari orada birakti .
Ilerisini Hz. Ismail'in hayatinda anlatacagim.
2.7. Misafir melekler
2.7.1. Meleklerin müjdesi
Ibrahim peygamber yasi gittikce ilerliyordu. Bu sirada melekler gelip Ibrahim aleyhisselama bir oglunun dogacagini müjdelediler :
« Hem o kullara, Ibrahim'in misafirlerinden haber ver. Hani melekler, Ibrahim'in yanina girdikleri zaman, "selam" demisler, Ibrahim de onlara: "Biz sizden korkuyoruz" demisti. Melekler: "Korkma ! Gercekten biz sana bilgin bir ogul müjdeliyoruz" dediler » .
Rivayete o sirada Hz. Ibrahim 120 ve Hz. Sâre de 99 yasinda idi. Müjdeyi vermek üzere gelen melekler gayet güler yüzlü birer´genc suretinde Ibrahim aleyhisselamin karsisina ciktilar. Bunlarin Cebrail (a.s.), Mikail (a.s.) ve Israfil (a.s.) oldugu Ibn-i Abbas'dan rivayet edilmistir. Cebrail aleyhisselam ile birlikte 7 veya 9, veya 10 bir yahut da 12 melegin bulundugu rivayet edilmistir.
Melekler bu müjdeyi verdikten sonra Lut kavmini helak etmeye gittiler
(genis malumat icin bkz. «Hz.Lut»). Melekler,
"Selamunaleyke" deyince Ibrahim aleyhisselam
"Aleyküm selam" diyerek mukabelede bulundu. Onlari evinde en iyi yere oturttuktan sonra ikram etmek üzere hemen bir buzagi getirdi. Misafirlerine ikram etti ise de onlar yemedi.
Bundan dolayi Hz. Ibrahim'in kalbine biraz süphe düstü.
O zamanin âdetine göre bir eve misafir gelip, ikram edilenden bir sey yerse ondan emin olunurdu; misafir bir sey yemezse onun zarar vermek icin geldigi hükmedilirdi.
Ibrahim aleyhisselam tekrar melekleri davet edince, onlar
"Biz yemegin ücretini vermeden yemeyiz" dediler.
Hz. Ibrahim "Bedelini verin de yiyin.
Bu yemegin bir ücreti var diye karsilik verdi.
Melekler bu ücreti sorunca, Hz.Ibrahim:
« Bismillah ,demek. Sonunda da Elhamdülillah, demektir » dedi.
Bunun üzerine Hz. Cebrail, Mikail aleyhisselam bakarak :
« Bu zât, Allahü Teâlânin dost edinmesine lâyik bir kimsedir » buyurdu.
Bu sirada Hz. Sâre perde arkasinda duruyordu. Meleklerin müjdesi üzerine:
«(Ibrahim'in karisi:) Olacak sey degil ! Ben bir kocakari, bu kocam da bir ihtiyar iken cocuk mu doguracagim ? Bu gercekten sasilacak sey ! dedi » dedi.
Âyet-i kerimede onun icin « Dâhiket » buyrulmustur. Bu kelime hem gülmek, hem de hayz oldu manasina gelmektedir.
Cumhur'a göre gülme manasinda kullanilirsa da Ikrime ve Mücahit'e göre hayz oldu anlamindadir bu kelime.
Ayrica gülmesi hakkinda da degisik rivayetler vardir.
Meleklerin korkma demesi üzerine Ibrahim aleyhisselamin korkusunun gitmesi icin gülmüstür.
Bir baska rivayete göre Ishak aleyhisselamin müjde verilmesi hakkinda ellerini yüzüne kapayip gülmüstür.
Cünkü kendisi cok yaslanmisti ve bir cocuk dogurmanin ihtimali sifirdi o yasta. Hz. Ibrahim de yukarida belirttigimiz gibi 120 yasina gelmisti. Diger bir rivayete göre, ellerini yüzüne kapamasi, yasliliginda hayz görmesinden ve bunun farkina varmayip hâyasi sebebiyle utanmasindan ileri geldigi bildirilmistir.
Hz. Sâre'nin bu sözlerine karsilik melekler " Sen Allahü Teâlânin emrine mi, takdirine mi sasiyorsun" dediler ve Ibrahim aleyhisselamin cikip Lut kavmi'nin ikamet ettigi yere gittiler .
Yahudiler Ibrahim aleyhisselamin misafirleri hakkinda baska bir beyânat vermektedirler.
Onlara göre Hz. Ibrahim'e melekler degil, bizzat - tövbe hâsaa - Allah gelmistir.
Yanina da bazi melekler almis, güya .
Ve onlara göre misafirler Hz. Ibrahim ile beraber yemek yemisler.
2.7.2. Ishak aleyhisselamin dogumu
Meleklerin haberinden 1 sene sonra Hz. Ishak dogdu .
Ileride Hz. Ishak hakkinda mâlumat verecegim.
2.8. Hz. Ibrahim'in Mekke'ye yolculugu
2.8.1. Ibrahim aleyhisselam Mekke'de
Ismail aleyhisselam büyüyüp genclik cagina girmisti.
Cürhümilerden Arapca ögrenmis ve onlar arasinda yüksek makama erismisti.
O Cürhümilerden bir kiz ile evlendi.
Bu sirada ise Hâcer aleyhisselam vefat etmisti.
O sirada Hâcer hatun 99 yasinda idi ve Kâbe'nin bitisiginde bir yer olan ve Hicr denilen yere defn edildi .
Ibrahim aleyhisselam bir gün oglunu ziyaret etmek üzere Sam'dan Mekke'ye dogru yola cikti.
Hz. Ismail'in evine varinca oglu yiyecek temin etmek icin evde yoktu. Ibrahim aleyhisselam Hz. Ismail'in hanimindan mali durumlarini sorunca, hanimi hallerinden sikâyetci oldu.
Giderken de ogluna söylemesi icin tenbihte bulundu:
" Kocan geldiginde benden selam söyle, kapisinin esigini degistirsin" ve oradan ayrildi ve evine geri döndü.
Ismail alehisselam eve gelip bunu duyunca, olayi anladi ve hanimindan ayrildi.
Baska bir kadinla evlendi. Ibrahim aleyhisselam bir müddet sonra Mekke'ye yine gidince oglu yine evde bulunmuyordu.
Bu sefer Hz. Ismail'in hanimina ayni soruyu sordu.
Bu sefer Hz. Ismail'in hanimina ayni soruyu sordu.
O da cevaben: " Biz hayir ve saadet icindeyiz " dedi.
Ne yiyip ictiklerini sorunca da,
"Et yiyip, zemzem iciyoruz" dedi.
Bunun üzerine Halilallah: " Yâ Rabbi ! Bunlarin etlerini ve sularini mübarek kil, bereket ihsân eyle " diye dua etti ve oradan geri Sam'a döndü. Ibn-i Abbas'in rivayet ettigi bir hadiste Pegamberimiz (s.a.v.) buyurdu ki:«Ibrahim (a.s.) zamaninda Mekke civarinda hububat bilinmiyordu.
Av etiyle gidalanilirdi. Eger o zaman hububat mâlum olsaydi, Ibrahim (a.s.) hububat hakkinda dua ederdi » .
Ibn-i Abbas bu Hadis hakkinda buyurdu ki:
" Ibrahim aleyhisselamin bu duasinin bereketiyle Mekke sicak olmasina ragmen, et ile su, burada diger yerlere nazaran insanlara daha faydalidir " .
2.8.2. Kâbe'nin insasi
Günlerden bir günde Allahü Teâlâ haliline Kâbe-i Muazzamayi yapmasini emreyledi.
Kâbe'nin insasi hakkinda iki rivayet vardir :
Melekler Allah-i Zisanin emriyle binâ ettiler; Adem aleyhisselam melekler ile birlikte insa etti.
Bunun üzerine Ibrahim aleyhisselam yeniden Mekke'ye dogru yola cikti. Mekke'de oglu Ismail aleyhisselami zemzem kuyusu basinda buldu.
Allah'in emrini ona da söyledi ve Ismail aleyhisselam ona yardim edecegini ekledi. Kâbe'nin nereye yapacagini bilmedigi icin, bir rivayete göre Cebrail aleyhisselam Kâbe'nin su andaki yerini gösterdi. Ilkönce temeli kazmaya basladilar ve Adem aleyhisselam zamanindaki temeli buldular. Ayni temel üzerine Kâbe'yi insa ettiler.
Hz. Ibrahim oglunun getirdigi taslarla, Cebrail aleyhisselamin târifine uyarak Kâbe'yi yapiyordu. Nihayet Kâbe'nin duvarlari yükseldi ve yukariya tas yetisemez oldu. Bundan dolayi büyük bir tas getirdiler ve Ibrahim aleyhisselam bu tasa basarak duvar örmeye basladi. Mübarek ayaginin izi cikan bu tasa da Makâm-i Ibrahim denilir.
Kâbe de tavaf namazi bu tasin bulundugu yer olan Makâm-i Ibrahim'de kilinir .
Kâbe tamamlaninca Ibrahim aleyhisselam ogluna: "
Ey Ismail ! Iyi bir tas getir ki, hacilara isaret olsun" buyurdu.
Ismail aleyhisselam bir tas getirdi ise de Hz. Ibrahim daha iyi bir tas istedi.
Bunun üzerine, Ebu Kubeys dagindan:
" Cebrail aleyhisselam tûfanda bana bir tas emanet etti. Gel onu al ! "
diye bir ses isitti.
Hemen Ebu Kubeys dagindan Hacer-ül-esved tasi alinip,
Kâbe'deki yerine kondu .
Kâbe insa edildikten sonra Ibrahim aleyhisselam, Allah'in:
« Insanlar arasinda hacci ilân et ki, gerek yaya olarak,
gerekse nice uzak yoldan gelen yorgun argin develer üzerinde
(...) tavaf icin Kâbe'ye gelsinler » emriyle, yüzünü Yemen tarafina cevirip:
" Ey insanlar ! Allahü Teâlâ bir ev bina ettirdi ve bu evi ziyaret etminizi emreyledi. Geliniz, Kâbe'yi ziyaret ediniz " diye seslendi. Allahü Teâlâ da sesini bütün dünyaya duyurdu. Insanlar bu sesi duyunca: « Lebbeyk Allahümme Lebbeyk " diye cevap verdiler. O zaman, ana rahminde ve baba sulbünde olan ne kadar hacca gidecek varsa « Lebbeyk » dediler. Bir defa gidecek olan bir kere, iki defa gidecek olan iki kere ve daha fazla gidecek miktarina göre cevap verdiler .
Kâbe'nin insasindan sonra Ibrahim aleyhisselam Sam'a dönüyor ve bütün aile efradini alip Hac ediyor.
2.8.3. Kâbe hakkinda bilgiler
Kâbe-i Muazzama, Mescid-i Haram'in ortasinda, dört köse tastan bir oda olup, 17 m yüksekliktedir.
Kuzey duvari 8,8 m, güney duvari 7 m, dogu duvari 11,9 m, bati duvari da 12,8 m genisliktedir.
Dogu ve güney duvarlari arasindaki kösede Hâcer-ül-esved tasi bulunmaktadir.
Kâbe'nin dogu duvarinda bir kapi vardir.
Kapi yerden 1,7 m yükseklikte, eni 1,7 m ve boyu 2,7 m'dir.
Kâbe'nin dört kösesine Rükn denir.
Sam'a dogru olana Rükn-i Sâmi,
Bagdat'a olana Rükn-i Irâki,
Yemen tarafina olana Rükn-i Yemâni
ve dördüncü köseye de Rükn-i Hacer-ül-esved denir .
2.9. Hz. Ibrahim aleyhisselamin duasi
2.9.1. Ibrahim aleyhisselamin iki dualari
2.9.1.1. Halilallah'in Kur'andaki duasi
Kâbe'yi tamamladiktan sonra Ibrahim aleyhisselamin dua ettigi
Kâbe'yi tamamladiktan sonra Ibrahim aleyhisselamin dua ettigi
Kur'an-i Kerim'de zikredilmektedir
:«Hatirla ki Ibrahim söyle demisti: Rabbim ! Bu sehri (Mekke'yi) emniyetli kil, beni ve ogullarini putlara tapmaktan uzak tut. Cünkü onlar (putlar) insanlarin bircogunun sapmasina sebep oldular, Rabbim. Simdi kim bana uyarsa o bendendir. Kim de bana karsi gelirse, artik sen gercekten cok bagislayan, pek esirgeyensin . Ey Rabbimiz! Ey sâhibimiz! Namazi dosdogru kilmalari icin ben, neslimden bir kismini senin Beyt-i Harem'inin (Kâbe'nin) yaninda, ziraat yapilmayan bir vâdiye yerlestirdim. Artik sen de insanlardan bir kisminin gönüllerini olara meyledici kil ve meyvelerden bunlara rizik ver! Umulur ki bu nimetlere sükrederler. Ey Rabbimiz! Süphesiz ki sen bizim gizleyecegimizi de aciklayacagimizi da bilirsin. Cünkü ne yerde ne de gökte hicbir sey Allah'a gizli kalmaz. Ihtiyar halimde bana Ismail'i ve Ishak'i lutfeden Allah'a hamdolsun! Süphesiz Rabbim duayi isitendir. Ey Rabbim! Beni soyumdan gelecekleri namazi devamli kilanlardan eyle; ey Rabbimiz! duami kabul et! Ey Rabbimiz! (Amellerin) hesap olunacagi gün beni, ana-babami ve müminleri bagisla ! » .
2.9.1.2. Hz.Ibrahim'in ikinci duasi
Ibrahim aleyhisselamin diger duasi hakkinda da Imam-i Gâzâli mâlumat veriyor: " Ibrahim aleyhisselam sabahladigi vakit söyle buyuruyordu:
« Ey Allah'im. Bu gün yepeyeni bir yaratilistir. Binâenaleyh bugünü tâatinle benim icin ac, magfiret ve rizanla kapat! Bugün de bana nezdinde kabul olunacak haseneyi ihsan eyle. O haseneyi gelistir ve benim icin onu kat kat artir. Ve bugünde islemis oldugum günahlari benim icin affeyle. Cünkü bolca affeden ve her nimeti kullarina ihsanda bulunan, kullarini siddetle seven, daha istemeden evvel onlarin isteklerini bilip takdir eden sensi » .
Râvi diyor ki: Bir kimse Hz. Ibrahim'in duâsiyla sabahladigi takdirde o günün sükrünü edâ etmis sayilir .
2.9.2. Ibrahim aleyhiselamin babasi icin duasi
Kur'an-i Kerim'den bize nakledildigine göre
Ibrahim peygamber babasi icin Allah tarafindan istigfâr dilemistir.
Mucizât-i Kur'an-iyenin Tevbe suresinin -113. âyetin mukabili olarak - 114. âyetinde:
«Ibrahim'in babasi icin af dilemesi, sadece ona verdigi sözden dolayi idi.
Ne var ki, onun Allah'in düsmani oldugu kendisine belli olunca, ondan uzaklasti.
Ne var ki, onun Allah'in düsmani oldugu kendisine belli olunca, ondan uzaklasti.
Süphesiz ki Ibrahim cok yumusak huylu ve pek sabirli idi» .
Ibrahim aleyhisselam babasina kendisinin affi icin Allah'a dua edecegine dair söz vermis ve onun Allah tarafindan affini dilemisti. Fakat babasinin Allah düsmani oldugunu anlayinca dua etmeyi birakti .
Peygamberimiz (S.A.V.) de amcasi Ebu Tâlip icin Allah'tan magfiret dilemek istemis, bunun üzerine Tevbe sure-i serif'in 113. âyeti inmisti.
3. Halilallah'in vefati
Hz. Sâre yasinda ölmüstü.
Allah'in dostu da Kudüs'de ikâmet etmekteydi.
Bir gün evden gelince evinde birisinin oldugunu gördü.
Bu misafir Azrail aleyhisselam idi. Ibrahim aleyhisselam :
'Seni iceriye kim birakti' dedi. O da:
'Buranin sahibi' diye cevap verince,
Halilallah:'Buranin sâhibi benim ve ben seni iceriye birakmadim' dedi.
Azrail aleyhisselamin: 'Beni buraya buranin ve her seyin sahibi birakti' demesi üzerine Ibrahim aleyhisselam bu misafirin bir melek oldugunu anladi. Kimsin diye sordu ve Azrâil aleyhisselamin oldugunu ögrendi.
Ibrahim aleyhisselam ona:
"Ziyârete mi geldin ? Ruhumu almaya mi ?" buyurdu.
"Eger izin verirsen ruhunu almaya!" diye cevap verdi.
Hz. Ibrahim de : "Dost dostun canini alir mi ?" deyince,
"Yâ Ibrahim bunu Allah'a sorayim" buyurdu.
Azrâil aleyhisselam hemen gidip geldi ve Allahü Teâlâ:
" Dost dosta kavusmak istemez mi ?" buyurdu dedi.
Halilallah bunu isitince:
"Cabuk gel kardesim, hemen canimi cânâna kavustur, benim icin bundan daha büyük bir müjde olamaz"
buyurdu ve ruhunu teslim etti .
Ibrahim aleyhisselam Kudüs civarinda Habrun kasabasinda bir magaraya defn edildi.
Bu kasaba Halilürrahman olarak bilinmektedir .
En meshur camisi de « Halilürrahaman » camisidir.
Su anda Israilogullarinin elinde bulunup Hebron olarak bilinmektedir .
________________ oOo ______________
Faydalandigim eserler:
Kur'an-i Kerim ve aqiklamali Türkqe meali, Kral Fahd Matbaasi, Medine-Münevvere, 1992
Heyet, Peygamberler tarihi ansiklopedisi cilt: 2, Hakikat kitabevi, Istanbul, tarihsiz
Heyet, Dini terimler sözlügü cilt: 1, Hakikat kitabevi, Istanbul, tarihsiz
Ibrahim Siddik Imamoglu, Büyük dini hikayeler, Osmanli yayinevi, Istanbul, 1980
Elmalili Muhammed Hamdi Yazir, Hak dini Kur'an dili, Cilt:3, Azim yayinevi, Istanbul, tarihsiz
Mevlâna Hâlid-i Bagdadi, Herkese lâzim olan Iman, Hakikat yayinevi, Istanbul, 1993, Hakikat Serisi: 3. Cilt
Imam Muhammed el-Gazâli, Ihyâu' ulûmi'd-din, (Tercüme: Mehmed A. Müftüoglu, Nesre hazirlayan: A. Fikri Yavuz), Cilt: 1, Tugra nesriyat, Istanbul, 1994