02 Mart 2012

HOCA AHMET YESEVİ DİVAN'INDAN HİKMET 21-35 BÖLÜM

H  İ  K  M  E  T..21
Aşk sırrını beyan kılsam âşıklara,
Tâkat kılmaz, başını alıp gider dostlar.
Doğa, taşa başını vurup, kendinden geçip
Çoluk-çocuk, evden barktan geçer dostlar. 
Aşk şiddeti başa düşse, âşık neyler;
Bigâneler taşlar atıp ona güler;
Divane diye başını yarıp kana bular;
Şâkir olup hamd ve senâ söyler dostlar.
Aşk cevheri dipsiz deniz içinde pinhan;
Canda geçip cevher alan oldu canan;
Hevesliler âşıkım der, yolda kalan;
Dinlerini değersiz pula satar dostlar. 
Aşksızların hem canı yok, hem imanı;
Resûlu’llah sözünü dedim, mâna kânı;
Nice desem, işitici, bilen hani?
Habersiz desem, gönlü karışır dostlar. 
Ateşe yandım, candan doydum, hayran oldum;
Bu nasıl ateş, yanamadan biryan oldum;
Muhabbetin adını duyup giryan oldum;
Gözü giryan muradına yeter dostlar. 
Çok ağlayıp, çok inle ki rahmı gelsin;
Yol şaşırsan, rahmı gelip yola salsın;
Hizmet kıl kî pîr-i muğân elinden tutsun;
Hizmet kılan muradına yeter dostlar.
Zemane hem âhir oldu, huyun gitti;
Resûlu’llah vâdeleri yakınlaştı;
Seçkin kulları iyi söze kulak tuttu;
Kötü kullar günden güne beter dostlar. 
“Küllü yevmin beterün.” dedi hak Mustafa;
Ümmet olsan, kulak sal sen, ehl-i vefa;
İyilerin ecrini verir, kötüye ceza;
Kıyamet günü cezalarını çeker dostlar. 
Fâsık, fâcir havalanıp yere basmaz;
Oruç namaz kazâ kılıp misvâk asmaz;
Resûlu’llah sünnetine değer vermez;
Günahları günden güne artar dostlar. 
Dünya ehli malını görüp heva kılar;
Benlik fikriyle dâva-yı hüda kılar;
Öldüğünde imanından cüda kılar;
Can verende hasret ile gider dostlar. 
Dünya malını yığanları vallah gördüm;
Öldüğü vakit,”Tevbe et!” diyip halini sordum;
Şeytan dedi: İmanına çengel vurdum.
Can çıkarda ağlaya ağlaya gider dostlar. 
Kul Hâce Ahmed, âşık olsan, canın yansın;
Sıdkın ile Allah deki Tanrı bilsin;
Dua kıl ki mü’min kullar dünya koysun;
Dünya koyan âhirete yeter dostlar.                                                            
      22.
        H  İ  K  M  E  T
Hakk’a dönüp mü’min olsan, tâat kıl sen;
Tâat kılan Hak didarını görür dostlar.
Yüz bin belâ başa düşse, inleme sen;
Ondan sonra aşk sırrını bilir dostlar. 
Âşıkları inleyerek yola girdi;
Her ne cefa gelse, onu Hak’tan bildi;
Râzı olup yer altında hazır oldu;
Ağlayarak seherlerde durur dostlar. 
Eyâ dostlar, hiç bilmedim ben yolumu;
Saadete bağlamadım ben belimi;
Gaybet sözden hiç alamadım ben dilimi;
Cahilliğim beni rüsva kılar dostlar. 
Gece gündüz gamsız yürüdüm, zikr etmeden;
Cehd kılarak gece gündüz fikr etmeden;
Muhabbetin pazarında kendimi satmadan;
Nefsim benim yüz bin taam diler dostlar
Nefsini sen öz reyine koyma zinhar;
Yemeyip içmeyip tâat ile ol sen bidar;
Âhir bir gün gösterecek sana didar;
Bidar olan orda didar görür dostlar. 
Eyâ gâfil, Hak zikrini dilden koyma;
Dünyalıktan bir zerreyi ele alma;
Erenlerin arkasından aslâ kalma;
Yola giren âhir murad bulur dostlar.
Vah ney yazık, hasret ile ömrüm geçti;
Nefsim benim coşup taştı, hadden aştı;
Canım kuşu uçuverse, ruhum kaçtı;
Gâfil yürüyen ömrünü yele satar dostlar. 
Didar göreyim diyen kullar uyanık olur;
Yürüse, dursa, yatsa, kalksa, zikrini söyler;
İçi dışı öyle kulun nurla dolar;
Allah nurunu öyle kula saçar dostlar. 
Kul Hâce Ahmed, bende olsan, ağla, yürü sen;
Muhabbetin meclisine kendini vur sen;
Kıyametin şiddetinden mâtem kur sen;
Mâtem kuran sırdan haber alır dostlar. 
               23.
           H  İ  K  M  E  T
Didar için canı kurban kılmayınca
İsmâil gibi didar arzu kılmayın dostlar.
Candan geçip tarikate girmeyince
Âşkım diyip yalan dâva kılmayın dostlar. 
Âşıklığı ulu iştir, bilsen bunu;
Mihnet ile sınar imiş Mevlâ’m seni;
Cefa, mihnet ile olsan dünü günü;
Mâşukundan gönül ayrı kılmayın dostlar. 
Benlik kılıp tarikate girmediler;
Candan geçmeden yola ayak koymadılar;
Nefs öldürmeden teslim fenâ olmadılar;
Ham tamahlık ile yola girmeyin dostlar. 
İşbu aşkın yolu dilim olmak olur;
Burada ağlayıp âhirette gülmek olur;
Gül renkleri zaferan gibi solmak olur;
Böyle olmadan, âşıkım ben, demeyin dostlar. 
Mürşidlerin hizmetini kıl ihtiyar;
Kendiliğimden yola girdim, deme zinhar;
İyi bilsen, tarikatın tehlikesi var;
Kılavuzsuz iş bu yola girmeyin dostlar. 
Mürşidlere hizmet kılsan, nefse âfet;
Değme cahil bu yollarda kılmaz tâkat;
Sâdık kullar bu yolları bilir rahat;
Diriyken ölmeden didar arzu kılmayı dostlar. 
“El kezzâbu lâ ümmeti “ dedi size;
O Muhammed Hak resûlü idi bize;
Yalancıya cennet yoktur, vallah anla;
Yalan diyip imansız gitmeyin dostlar. 
Ev- barkını terk etmeden görmez didar;
Didar göreyim diyen âşık olur bidar;
Öyle âşık âhir görür orada didar;
Didar görmeden sırdan haber duymayın dostlar. 
Sırdan mâna duymayanlar biganedir;
O âşıkın mekânları viranedir;
Aşk yolunda can verenler cananedir;
Candan geçmeden candan haber bilmeyin dostlar. 
Kul Hâce Ahmed, kendinden geçmeden dâva kılma;
Halk içinde âşıkım diyip, dile alma;
Âşıklığı ulu iştir,  gâfil olma;
Gafil olup Hak didarını görmeyin dostlar.              



24.
H  İ  K  M  E  T
Muhabbetin kadehinden içip raks ederek
Divanelik makamına girdi dostlar.
Aç ve tokluk, kazanç, ziyan hiç bilmeyen
Sermest olup raks ve sema’kıldı dostlar. 
Raks ve sema kılanlara dünya haram;
Ehl ü iyal, evden barktan geçti  tamam;
Seher vakti Hakk’a sığınıp ağlar müdam;
Ondan sonra raks ve sema’kıldı dostlar. 
Dünya tepmeden raks ve sema kılan cahil;
Hak yâdını bir an demez, yürür gafil;
Dervişim der, dünyaya doğru gönlü mâyil;
Dünya için raks ve sema’kıldı dostlar. 
Kendinden geçmeden raks ve sema kılmak hata;
Sübhan rabb’im ona kılmaz iman atâ;
Tâat kılsa, gönülleri kılmaz safâ;
Riya kılıp raks ve sema’ kıldı dostlar. 
Kendinden geçmeden raks eylese. Aellah bîzar;
Sema’ından yer teprenip çeker âzar;
Dua kılayım, göstermesin ona didar;
Dinden geçip raks ve sema’kıldı dostlar. 
Şibli âşık sema’kıldı, ışık görüp;
Mustafa’yı hazır görüp, sual sorup;
Dünya, ukba terkederek gözünü yumup;
Öyle kullar raks ve sema’kıldı dostlar.
Şibli âşık ağlayıp dedi: Eyâ Resûl,
Tâkatsizim, sema’kılsam , olurum melûl
Resûl dedi: İnşallah, kılar kabul.
Ruhsat dileyip raks ve sema’kıldı dostlar. 
Kul Hâce Ahmed, raks ve sema’ kılmayanlar
Taklit ile sema kılsa, cehennemde yanar.
Bu rivayet gizli idi; söylesem, onlar
Hakk’ı bulup raks ve sema’kıldı dostlar.
                        
25.
H  İ  K  M  E  T
Hikâyede bilin şöyle getirdiler:
Baba Mâçin, o sultanı gönderdiler;
Horosan’a dört yüz yaşı yaşadılar;
Hem yirmi dört ağaç her gün uçtu dostlar. 
İşittiler Baba Mâçin o zamanda,
Ahmed adlı bir şeyh çıkmış Türkistan’da;
Sohbet kılmış kız ve erkek ile orada;
Men’etmeğe Türkistan’a geldi dostlar. 
Geldi ise, gördüler o meşayıhı;
“ Sen şeyh misin, azdırıcı insanları?
“ Hem o azan şaşkınım ben, bil sen bunu. “
Diye Hazret ona cevap verdi dostlar. 
Emr ettiler Hakîm Hâce Süleyman’a,
Hem o Sûfî Muhammed’i Dânişmend’e,
Bağlayıp vurun beş yüz kamçı o nâdana.
Bir sütuna sıkı bağlayıp koydu dostlar. 
Yüz kişi hem gelse, tutabilmez idi;
İki kişi tutup onu hem bağladı;
Hem o zaman beş yüz kamçı sayıp vurdu;
Ne âh dedi, ne vah dedi, bilin dostlar. 
Soyup onu bağlayarak koydu,
Beş yüzden bir kamçıyı fazla vurdu;
Bir kamçıdan çok ağlayıp feryad kıldı;
Ata Ahmed çözdürerek koydu dostlar.
                                                           29.
H  İ  K  M  E  T
Tecellinin makamıdır acep makam;
O makamda âşık kullar cevlan kılar.
Hangi gönle tecellisi ışık olsa,
Kendinden geçip, şaşkın olup efgan kılar. 
O makamının yollarının rehzeni var;
Kılavuzsuz yola girse, yoldan azar;
Vesvas salıp lânetli şeytan dinini bozar;
Kendi yoluna salıp onu hayran kılar. 
O makamı bildirmeğe rehber gerek;
Tarikatin ön safında safder gerek
İşbu yolu zabt eyleyen server gerek;
Öyle mürşit cennet mülkünü tayran kılar.
O makama eren âşık şarap içer;
Ev- barkını yağmaya verip candan geçer;
Şevk kanadını Hazret’e doğru tutup uçar;
Arş ve Kürsü, Levh  ve kalem tayran kılar. 
Didar dileyip terk eylesen mâsivayı;
Ölmeden önce vücudunu eyle fâni;
“Ve enhârun min aselin mesaffen”i;
Cennetini has kullarına ihsan kılar. 
O makamın tevhid adlı ağacı var;
Gölgesinde âşık kullar Burak’a biner;
Her bir dalı bin günlük yolu hem tutar;
Her bisisi kendi kendine ünvan kılar. 
O ağacın meyvesinden tadan kullar,
Dünyasını âhirete satan kullar,
Kabir içinde huzur ile yatan kullar,
Seherlerde göz yaşını umman kılar. 
Himmet kuşağını Kul Hâce Ahmed,bele bağla;
Muhabbetin adı ile yürek dağla;
Yakanı tutup sabaha kadar durmadan ağla;
Belki sana rahm eder de canan kılar.   

                 30.  
H  İ  K  M  E  T
Muhabbetsiz kişilerden her kim kaçsa,
Örflerin sohbetinde cevlan kılar.
Yanıp yıkılıp aşk yolunda yaşını saçsa,
Sübhan Rabb’im Arş üstünde mihman kılar. 
Bendem diyeyananları sevipAllah
Hak gösterir didarını vallah,billah.
Nereye varsa,tesbihleri”Şey’en li’llah”
Her ne bulsa, Hak yolunda ihsan kılar. 
Zâkir olup zikrini dese, gelir nida;
Lânetli şeytan yetmiş fersah olur cüda;
Derdi olsa,Hak derdine verir deva;
Öyle kulu kendisi izleyip canan kılar. 
Seher vakti Hak uyandırıp kan ağlatır;
Bîdar kılıp kendi aşkına bel bağlatır
Devâsı yok derdi verip zâr inletir
Burada ağlayıp oraya varsa, handan kılar. 
Hak’ka âşık olan kullar dâyim bîdâr
Rıdvan değil maksadları olur dîdar
Çoluk-çocuk,evden barkdan olur bizar
İsmâil gibi azîz cânın kurbân kılur. 
Canın kaynayıp, zakkum çiğneyip âşık ol sen;
Yaşını döküp, gözünü sulayıp sâdık ol sen;
Ondan sonra dergâhına lâyık ol sen;
Canını versen, rahm eylese, canan kılar. 
Şeyhim diye baş kaldıran Hakk’a rakip;
Benlik kılıp Sübhan’ına olmaz habip;
Bîdar olup derdsizlere olmaz tabip;
Bu dünyayı mü’minlere zindan kılar. 
Ey mü’minler, tâat kılıp dayanmayın;
Emanettir, aziz cana inanmayın;
Haram mekruh yığılmış mala güvenmeyin;
Mallarını karış adlı yılan kılar. 
Bu dünyaya bina koyan Karun hani,
Dâva kılan Fir’avn ile Hâmân hani    ,
Vâmık,Azra,Ferhad,Şîrîn,Mecnun hani;
Kahr eylese,bir lahzada yeksan kılar. 
Hiç bildin mi kişi ölmeyip kalanını,
Bu dünyanın vefasını bilenini,
Dünya isteyip Hak lutfuna alanını?
Allah desen,göz yaşını bârân kılar. 
Dervişim diyip tâat kılar halk içinde;
Riya kılıp koşup yürür orda burda;
Allah için tâat kılan Derviş nerde?
Gerçek derviş dağ ve çölü mekan kılar. 
Âşık olsan,aşk yolunda fenâ ol sen;
Didar izleyip huzurunda tamamlan sen;
Merhem olup gerçek dertliye deva ol sen;
Güzel huylunun canını alışta âsân kılar. 
Âşıkları Hakk’a bakıp nâra çeker;
Muhabbetin denizine dalıp batar;
Cevher alıp sevdiğine derdini söyler;
Katre yaşı yere damlasa, umman kılar. 
Âşıklara verdi aşkını yandınmak  için;
Zeliha gibi boyunu iki kat kıldırmak için;
Riyâzette yüzünün rengini soldurmak için;
Gerçek âşıkın yüzünün rengini saman kılar. 
Âşıkları Hak kahrından korkup titrer;
Yer ve gökte melekler ağlayıp durur;
Bâzen kızıl, bâzen sarı olup yürür;
Nâle edip yer ve göğü lerzan kılar. 
“Nerdesin?”  diyip, “Nerdesin?” diyip âşık söyler;
Âşıklarda had ne ola, mâşuk söyler;
Ağzı demez, dili demez, gönlü söyler;
Üç yüz altmış damarları lerzan kılar. 
Âşıkların kıyamet günü halini sorar;
Gerçek âşıkın göğsünü yarıp dâğını görür;
Pâk ağzından köpüğü akıp koşup durur;
Kime verse pâk aşkını, hayran kılar. 
Âşıkların istekleri câm-ı şarap;
Sevdiğine ermek için bağrı kebap;
Ruhlarının gıdasıdır çeng ve rebap;
Âhı çıksa,yedi iklimi viran kılar. 
Kudret ile her ne kılsa,kadir özü;
Kudretinden mâlum olur kış ve yazı;
Ey insafsız,Allah ile kılma bâzî;
Kahhar Rabb’in canlıları bî-can kalır. 
Ağlamayı her insana veren hani;
Ağlamaklı kolay değil,bağır kanı;
Göz yaşını riya kılma,Hakk’ı tanı;
Hak Teâlâ sevdiğini giryan kılar.   
               31.
 H  İ  K  M  E  T
Hikmet ile o yokluktan var eyledi;
In sekiz bin cümle âlem hayran olur.
“Kâlû belâ” diyen kullar nasip aldı;
Sükut eden kulların dini viran oldu. 
Hak Taâla iman atâ kıldı size;
O Mustafa Hak resûlu idi bize;
Selâm desen,kuvvet verir dinimize;
Değilse,kıldıklarım hep yalan olur. 
Evvel “Elest birabbiküm?” dedi Hüda;
“Kalû belâ” diyerek ruhlar kıldı sada;
Ağlayıp geldik eşiğine cümle geda;
Lutf eylesen,yüz bin âsi handan olur. 
Tövbe kılsam,bağışlar mı kadir İlâh;
Yoksa orda ne yaparım,ben yüzü siyah;
Yarın varsam,el ve ayak bütün güvah;
Hak önünde bütün işler âsan olur. 
Ağlamayım mı, geçti ömrüm,eyâ şahım;
Kaplayıp geldi karanlık,çık sen mahım;
Senden başka yok penahım,tekyegâhım;
Gece gündüz dilediğim iman olur. 
Ümmet için resûl daim kaygılandı;
Dileyip ümmet günahını Hak’tan aldı;
Gece gündüz namaz kıldı,Tanrı’m bildi;
Dilde ümmetim der,gönülde yalan olur. 
Ümmet olsan, Mustafa’nın peşinde ol sen;
Dediklerini can ve gönülden hem kıl sen;
Gece ayakta,gündüzleri oruçlu ol sen;
Gerçek ümmetin rengi tıpkı saman olur. 
Sünnetlerini sıkı tutup ümmet ol sen;
Gece gündüz selâm verip ülfet ol sen;
Nefsi tepip mihnet erse,rahat ol sen;
Öyle âşık iki gözü giryan olur. 
Kul Hâce Ahmed,nefsten daim sıyrıl sen;
Kavrulup pişip derdi ile tamamlan sen;
Gece gündüz durmadan ağlayıp geda ol sen;
Derdini çeksen,Hâce senden râzı olur. 

               32.
H  İ  K  M  E  T
Tarikate şeriatsiz girenlerin
Şeytan gelir imanını alır imiş.
İşbu yolu pîrsiz dâva kılanları
Şaşkın olup ara yolda kalır imiş. 
Tarikate siyasetli mürşit gerek;
O mürşide itikatli mürit gerek;
Hizmet kılıp pîr rızasını bulmak gerek;
Böyle âşık Hak’tan nasip alır imiş. 
Pî rızası Hak rızası olur dostlar;
Hak Taâlâ rahmetinden alır dostlar;
Riyâzette sır sözünden bilir dostlar;
Öyle kullar Hakk’a yakın olur imiş. 
İş bu yola birader pîrsiz girme;
Hak yâdından bir an gâfil olup yürüme;
Mâsivaya akıllı isen,gönül verme;
Lânetli şeytan kendi yoluna salar imiş.
Eyâ dostlar,hiç bilmedim ben yolumu;
Saadete bağlamadım ben belimi;
Mâsivadan hiç çekmedim ben dilimi;
Cahilliğim beni rüsva  kılar imiş. 
Şeriari,tarikati bileyim desen,
Tarikati hakikate ekleyim desen,
Bu dünyadan inci,cevher alayım desen,
Candan geçen seçkin kulları alır imiş. 
Âşık kullar gece gündüz aslâ dinmez;
Bir saat bile Hak yâdından gâfil olmaz;
Öyle kulu Sübhan Rabb’im zâyi koymaz;
Dua kılsa,duası kabul olur imiş. 
Vah ne yazık, geçti ömrüm gaflet ile;
Sen bağışla günahlarımı rahmet ile;
Kul Hâce Ahmed sana döndü hasret ile;
Kendi ateşine kendisi yanıp yakılır imiş. 
                       
            33.
H  İ  K  M  E  T
Gelen toplanın zâkir kullar, zikr edelim;
Zâkirleri  Hüda şübhesiz   sever imiş.
Aşksızların imanı yok ey yâranlar;
Cehennemde devamlı yanar imiş. 
Muhabbetli âşıkları Hüda sevdi;
Onun için dünyayı da ukbayı da terketti;
Candan geçip, yaşını saçıp âşık oldu;
Mahşer günü didarını görür imiş. 
Âşıkların gerçek dostuna canı kurban;
Şevki ile onu izleyip kılar efgan;
Aşk sevdası başa düşse hane viran;
Şeyda olup, onu izleyip yürür imiş. 
Âşık olsan, gece gündüz durmadan ağla;
Pîr-ı muğân hizmetine belini bağla;
Yanıp pişip derdi ile göğsünü dağla;
Dağla giden visalını görür imiş. 
Hakk’ı seven âşıkları buldu murat;
Sahte âşık olup yürüme, yarın hicap;
Kılıçtan keskin kıl köprünün adı Sırat;
Yalan dâva kılan geçemeyip kalır imiş.
Âşık olsan, yalan dâva kılma zinhar;
Yalan dâva kılanlardan Hüda bîzar;
Kahhar Rabb’im kahr eylese, adı Kahhar;
Kıyamet günü yüzü kara koyar imiş. 
Âşıkları gece ağlayıp seher kalkar;
Sır şarabını içen âşık sırrı örter
Her kim söğse, belki tepse, elini öper;
Öyle kullar feyiz, fütuh alır imiş. 
Muhabbetten haber bilen kendini bilmez;
Başı gitse, tâ yârı yok, canı bilmez;
Aşk kelâmı, zevk taamı, ekmeği bilmez;
Hû Hû diye zikrini söyleyip yürür imiş.
Âşıkların gözü giryan, bağrı biryan;
Pervası yok, namusu yok, yürür üryan;
El gözünde topraktan değersiz, sırrı pinhan;
Canı ile yâdını diyip yürür imiş. 
Doğru yürüyen âşıklardan Allah râzı;
Âşık işi kolay değil, kılma bâzi;
Yalancılar âşıkım der, Allah kadi;
İmanını değersiz pula satar imiş. 
Âşıklığın kolay işi baş vermedir;
Mansur gibi kendinden geçip can vermedir
“Mûtû kable en temûtû” toprak olmadır;
Âşıkları ölmeden önce ölür imiş. 
Kul Hâce Ahmed, âşık olsan, candan geç sen;
Ondan sonra şevk şarabını doyasıya iç sen;
Günahını hafifletip burada sön sen;
Hafifleten cennet içine girer imiş.
    34.
     H  İ  K  M   E 
Kudret ile ferman kıldı Mevlâ’m bize,
Yerde gökte canlı mahluk kalmaz imiş.
Kâbız kıldı Azâzil’i âlem üzre,
Aziz canı almayınca koymaz imiş. 
Yaşım benim küçük diye söyler idim;
Her ne hasıl olsa, az diye söyler idim;
Türlü türlü iddialı işler kılar idim;
Şimdi bildim, dediğim gibi olmaz imiş.
Dünya benim mülküm diyen sultanlara,
Âlem malını sayısız yığıp alanlara,
Yeme içme ile meşgul olanlara,
Ölüm gelse, biri vefa kılmaz imiş. 
Mağrur olsan, ey dostlarım, işret kılıp;
Gece gündüz yalan diyip şuursuz yatıp;
Can alıcı gelir imiş bir gün yetip;
Böyle yerde gâfil yürümek olmaz imiş. 
Kul Hâce Ahmed, öleceğini bile gör sen;
Âhiretin hazırlığını kıla gör sen;
Varırım diye yol başında dura gör sen;
Melekü’l - mevt gelse, fırsat koymaz imiş.                                                        
   35.
  H  İ  K  M  E  T
Bu dünyada yaratılan mahluklara
Şimdi bildim, dirilik hem olmaz imiş.
Bu ölümün şerbetidir acı şerbet,
Hep insanlar içmeden ondan kalmaz imiş. 
Yola ayak koysan dostlar,azık alıp,
Ecel gelse,fayda kılmaz,sakal yolup;
Bu dünyanın mallarını hasıl kılıp,
Rüşvet versen,Melekü’l mevt almaz imiş. 
Kervan eğer göçer olsa,azık alır;
Azıksızın yola giren yolda kalır;
Kâr ve zarar olduğunu o zaman bilir;
Yükünü yükleyip yola giren kalmaz imiş.
Yükünü yükleyip yola giren merdan olur;
Kılavuzsuz yola giren hayran olur;
Yol rehberi,yolu gören,kervan olur;
Yol görmeden kervan ayak koymaz imiş. 
Ecel gelse,fayda kılmaz,sakal yolsan,
Sağa sola canını parça parça versen,
Dünya için aziz ömrünü feda kılsan,
Melekü’l mevt gelse fırsat koymaz imiş. 
Bu dünyada padişahım diye göğüs geren,
Hem önüne kürsü koyup hayme vuran,
Nice yıllar haylu u haşem,çeri salan,
Ecel gelse,biri vefa kılmaz imiş. 
Binlercesine çeri yığan hanlar hani,
Bu sözlerin her birisi mâna kânı;
Vefası yok,vefasızdır dünya,tanı;
Gâfil insan görüp ibret almaz imiş. 
Bu dünyada yürük ata biniciler,
Harp gününde mübarizlik kılıcılar,
Elmas çelik kılıç kuşağı kuşananlar,
Ecel gelse,bey ve hanı koymaz imiş. 
Bende nice yaş yaşasa ölmesi var;
Gören göze bir gün toprak dolması var
Bu dünyaya sefer kılanın gelmesi var;
Âhirete sefer kılan gelmez imiş. 
Dirilikte din nevbetini iyi vur sen:
Âhiretin esbabını burada kur sen;
Kul Hâce Ahmed,iman üzere tevbe kıl sen;
İman ile varan kullar ölmez imiş.
 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...