Allah'ın elçileri aracılığıyla insanlara yaptığı ilahi tebliğ, insanın yaratılışından beri bizlere ulaştırılmaktadır. Kimi toplumlar bu tebliği kabul etmişler, kimileri inkar etmişlerdir. Bazen in,karcı bir toplumun içinden küçük bir azınlık çıkmakta ve sadece bunlar elçiye uymaktadırlar.
Ancak kendisine tebliğ gelen kavimlerin çok büyük bir kısmı bunu kabul etmemişlerdir. Sadece Allah'ın elçisinin kendilerine getirdiği tebliği dinlememekle kalmamış, aynı zamanda elçiye ve ona uyanlara da zarar vermeye çalışmışlardır. Elçiler, birçok kez "yalancılık, büyücülük, delilik, şımarıklık" gibi nitelendirmelerle suçlanmış, hatta birçok kez kavmin önde gelenleri onları öldürmeye teşebbüs etmişlerdir.
Oysa ki, her peygamber, kavminden yalnızca Allah'a itaat etmesini istemiştir. Bunun karşılığında para ya da başka bir dünyevi çıkar talep etmemişlerdir. Kavimlerinin üzerine bir zorlayıcı da olmamışlardır. Tek yaptıkları gönderildikleri toplumu gerçek dine davet etmek ve kendilerine uyanlarla birlikte o toplumdan farklı bir hayat tarzı yaşamaya başlamaktır.
Bu konuyla ilgili olarak Kuran'da dikkat çekilen noktalardan biri, helak edilmiş olan kavimlerin çoğu kez yüksek bir medeniyet kurmuş olmalarıdır. Kuran'da, helak olmuş kavimlerin bu özelliği vurgulanırken şöyle denir:
Biz bunlardan önce nice nesiller yıkıma uğrattık ki onlar, zorbaca yakalamak (yakıp-yıkmak, baskı ve şiddetle yönetmek, sindirmek) bakımından kendilerinden daha üstündüler; şehirlerde (yerin üstünü altına getirip, sayısız kazı, inşaat ve araştırmalarla her yanı) delik-deşik etmişlerdi. (Ama) kaçacak bir yer var mı? (Kaf Suresi, 36)
Ayette, helak edilmiş toplumların iki özelliğine dikkat çekiliyor. Birincisi, "zorbaca yakalamak bakımından üstün" olmalarıdır. Bu, helak olmuş kavimlerin disiplinli ve güçlü askeri-bürokratik sistemler kurdukları ve kaba kuvvet yoluyla yaşadıkları coğrafyada iktidarı ele geçirdikleri anlamına gelir. Vurgulanan ikinci nokta ise, sözkonusu toplumların, mimari özellikleriyle dikkat çeken büyük şehirler kurduklarıdır.
Dikkat edilirse, bu iki özellik de, tam tamına, bugün teknoloji ve bilim yoluyla süslü bir dünya meydana getirmiş, merkezi devletler, büyük şehirler kurmuş olan ancak tüm bunların Allah'ın verdiği güçle olduğunu unutarak Allah'ı inkar ya da gözardı eden medeniyetlerin özelliğidir. Ancak ayette bildirildiği gibi, oluşturdukları medeniyet, helak olmuş kavimleri kurtaramamıştır; çünkü medeniyetleri Allah'ı inkar ve yeryüzünde bozgunculuk temeline dayanıyordu. İnkar ve yeryüzünde bozgunculuk temeline dayandığı sürece, bugünkü medeniyetlerin sonu da farklı olmayacaktır.
İşte bazıları Kuran'da bildirilen bu helak olaylarının önemli bir bölümü, modern çağda yapılan arkeolojik araştırmalar sonunda ortaya çıkarılmıştır. Kuran'da sözü edilen olayların delilleri olan bu bulgular, Kuran kıssalarının "ibret olma" özelliğini daha da açık bir biçimde gösteriyor. Çünkü Allah, Kuran'da "yeryüzünde gezip dolaşılması" ve "öncekilerin uğradıkları sonun anlaşılması" gerektiğini bildiriyor.
Eski Mısır da , dünya tarihinin bilinen en eski uygarlıklarından biridir ve üstün medeniyetlerinin örneği olarak , firavunlar ve kraliçeler için mezar olarak piramitler inşa etmişlerdir. Bu piramitlerden bir kısmının ulaştığımız teknolojiye rağmen bugün için bile inşa edilmesi olanaksızdır. Bu durum eski Mısırlıların ulaştığı uygarlık seviyesini göstermesi açısından oldukça önemlidir. Ancak Allah'a iman etmeyen ve kendi sapkın dinlerini yaşamak isteyen Mısırlılar sonunda yok olmuşlar. İnşa ettikleri yapılar ise “ibret” olarak günümüze kadar ulaşmıştır.
Firavunlar Eski Krallık başında ve Orta Krallık sonlarında değişik ebat ve şekillerdeki bu piramitlere gömülürlerdi. Piramitler firavunun mumyasını, hepsi birbirinden değerli eşsiz nitelikteki sanat eserlerini ve kral, kraliçe, prens heykellerini de içlerinde saklamak ve bu eşsiz hazineleri saklamak için yapılmışlardır. Mısır piramitleri yeryüzündeki anıt-kabirlerin en eskileri ve en büyükleridir. Bunların en ihtişamlısı olan Keops Piramidi dış görünüşü ile de "Dünyanın Birinci Harikası" olma niteliğine hak kazanmıştır.
Dünyanın yedi harikasından günümüze kadar ulaşan tek eser Mısır'daki Keops Piramididir. Keops, Mısır'ın başkenti Kahire yakınındaki Nil Nehrinin batısında bulunan Giza Yaylasında bulunmaktadır.
Keops Piramidinin yanında biraz daha küçük olan Kefren ve Mikorinos piramitleri bulunmaktadır. Büyük Piramit olarak da adlandırılan Keops Piramidi, M.Ö. 2800 yıllarına doğru hüküm süren Mısır'ın 4. Sülale devri hükümdarlarından Keops'un mezarıdır.
İkinci büyük piramit, Keops'un kardeşi olan ve o öldükten sonra firavun olan Kefren'e aittir.Küçük piramit ise M.Ö. 2500'lü yıllarda hüküm süren Mikerinos'a aittir. Ayrıca, içlerinde prenseslere ve firavunun en yakın yardımcılarına ait mumyaların bulunduğu beş piramit daha vardır.Piramitler kat kat kurulurlardı. Devasa taş bloklar, kat kat yükseldikçe, rampa yükseltilir, genişletilir ve uzatılırdı.Bir piramidin inşaatı binlerce işçiyle yirmi seneden uzun sürerdi.
Yapılan incelemelerde bugün teknolojik olarak çok ilerlemiş Japonya bile Keops piramidinin aynısını yapamamaktadir. Ziyaretçileri pek Keops piramidine sokmadıkları bunun nedeninin de piramidin koridorlarının çok dar ve dik olmasından dolayı olduğu söylenmektedir.
Keops piramidinin yüksekliğinin 1 milyarla çarpımı yaklaşık olarak güneşle dünyamız arasındaki mesafeyi vermektedir. (149.504.000 km) Piramidin üstünden geçen meridyen karaları ve denizleri tam 2 eşit parçaya bölüyor. Taban çevresinin, yüksekliğinin 2 katına bölünmesinin pi=3.14 sayısını vermektedir. Piramidin içinde dünyanın ağırlıgı yazıyor. Piramidin tam olarak dünyanın merkezinde bulunmaktadır. Piramidin çalışkan işçileri olağanüstü bir çabayla günde 10 parça üst üste koyduklarını kabul edersek, piramitteki 2.5 milyon taşın 250.000 gün, yanı 664 yılda ancak oluşmuş olması gerekiyor. Oysa piramit 20-30 yılda tamamlanmıştır .
Giza Piramitleri
Tahmini olarak M.Ö 3000 yıllarında eski krallık döneminde yapıldığı zannedilen Giza piramitleri; Keops, Kefren, Mikerinos. İsimlerini aldıkları firavunlar tarafından yaptırılmıştır. Bu üç piramit dünyadaki en büyük piramitlerdir. Giza'de sadece bu piramitler bulunmaz. Sırf Mısır'da yüzlerce irili ufaklı piramitler mevcuttur ama bu Giza piramitlerini öbürlerinden ayıran farkların başında içlerinde yazı bulunmaması ve nasıl yapıldıklarının hala çözüme ulaşmamasıdır. Piramitler yalnızca Mısır'a özgü de değildir. Güney Amerika kökenli Maya ve Aztekler de piramitler yapmışlardır. Piramitlerin gökyüzünü incelemek amaçlı yapıldığı da zannedilmektedir.
|