TABERÎ TARİHİ'NDEN SEÇMELER
Aynı dönemleri anlatan iki önemli eser daha vardır ki, bunlardan biri Firdevsi'nin ŞEHNÂME'si, diğeri de Taberi'nin MİLLETLER VE HÜKÜMDARLAR TARİHİ'dir. Her iki zat da aslen İranlı ve müslüman olup, Taberi Tarihi M.S. 915'de, Şehnâme ise 1010'da tamamlanmıştır. Yani aralarında 100 yıl kadar bir fark vardır. Taberî Tarihi Arapça yazılmış olmasına rağmen İran efsanelerine de yer verir, ancak esas amacı ayet ve hadislere dayanarak dünya tarihini yaradılıştan itibaren tesbit etmektir. Şehnâme ise Farsça yazılmış olup, sanki Firdevsi İSLAM'ı tam benimsememiş gibi, tamamen eski Pehlevi efsanelerine dayanır ve daha çok İranlılar'ın TURAN'la, yani TÜRKLER'le mücadelesi üzerinde yoğunlaşır.
Biz TABERÎ TARİHİ ile başlıyalım ve olayları özetliyerek inceliyelim... Taberî der ki:
- "Bazı İranlı tarihçilere göre KİYUMERS, insanların ilk atası ÂDEM'dir. Bazısı da onun NUH'un oğlu YAFES'in oğlu CAMER olduğunu, şehirler inşa ettiğini, geniş bir imparatorluk kurunca ÂDEM adını aldığını (bundan dolayı da ilk ÂDEM ile karıştırıldığını) söylerler." (Cilt 1, sf. 191-192)
Bu ifade çok önemlidir... Hz. ÂDEM şehir kurmadığına göre, Fars tarihlerinde geçen KİYUMERS'in YAFES oğlu CAMER olma ihtimali yüksektir. CAMER adı, TEVRAT'ta geçen GOMER'e ve SÜMER'e benzemektedir. Şu halde KİYUMERS, olsa olsa SÜMER krallarından biridir. YAFES soyundan gelmesi ve SÜMER asıllı olması onu TURANÎ yapar.
Buna göre ya YAFES Ârî denilen İranlıların da atası oluyor, ya da İranlılar TÜRKLER ile yakın akraba oluyor... Her iki halde de o dönemin TÜRKLER'i ile İranlılar'ını birbirinden ayırmak mümkün değil! Bu iki milletin birbirlerine düşman olması çok sonraları ortaya çıkmıştır... Ve tıpkı Arap-İsrail düşmanlığı gibi kardeş kavgasından ibarettir.
Taberî der ki:
- "İranlı tarihçiler HUŞENC'in ÂDEM'in oğlu olduğunu, ilk hükümdarlık yapan kişi olduğunu öne sürerler. Bazı tarihçiler de HUŞENC'in NUH'un oğlu SAM'ın torunlarından olduğunu belirtirler."
- "Bazı İranlı tarihçilere göre Hz. NUH, asıl adı BİVRASP olan ZAHHAK çağında yaşadı. CEMŞİD de o dönemde hükümdardı. CEM'in Babil'e vardığı (ve fethettiği) gün milli bayram oldu ki, Hürmüz-i Ruz veya Efruz-i Din-i Mah diye bilinir. Halk bu günü NEVRUZ BAYRAMI edinmişlerdir. 5 gün sürer. 6. güne Hurdaz Ruz denir."
- "Cem uzun süre adalet için hükümdarlık ettikten sonra Yüce TANRI'nın nimetlerini inkâr etti. Bunun üzerine melekler onun yanından uzaklaştılar. Zahhak (Dehhak) bunu anladı ve Cem'i yakalıyarak bıçkı ile orta yerinden ikiye böldü." (sf. 202-231)
Sondan başlayarak açıklayalım: Bir defa görüldüğü gibi NEVRUZ BAYRAMI'nın Kürtler ile hiç bir alâkası yok!.. Yok efendim, KAWA, DEHHAK'ın sarayına dalmış ta... kafasına gürzünü indirip onu öldürmüş te... sonra sarayını yakmış ta... işte o güne NEVRUZ denmiş, Kürtler de o yüzden ateş yakıp üzerinden atlarmış!.. Bu palavranın tarihî hiç bir mesnedi olmadığı gibi, NEVRUZ'un CEMŞİD'in BABİL şehrine girmesiyle ilgili olduğunu açıkça görüyoruz!
HUŞENG, İranlı tarihçilerin pek öğündüğü bir hükümdardır. Ama Hz. ÂDEM'in oğlu olma ihtimali yoktur. Olsa olsa, ÂDEM adını alan CAMER'in oğlu olabilir. Bu da onu SÜMERLER'e bağlar ve TURANÎ yapar. Diğer rivayete göre de SAM'ın torunudur ki, o zaman da Aryan değil, SAMÎ olduğunu kabul etmek gerekir.
Aslında SÜMERLER bölgede gerçekten M.Ö. 4000 yıllarında görünmüşler, ancak derlenip toparlanmaları 3300 yılını, yani yazıyı buldukları tarihi bulmuştur. M.Ö. 3300-2715 arası ise oldukça karanlıktır. 2715 tarihinden sonraki kralları ise bilinmektedir.
Cemşid'e gelince, Hz. ÂDEM ile NUH peygamber arasında yaşamış bir hükümdar olmaktadır. Tarih ise M.Ö. 4000 yıllarıdır. Fars tarihlerinde CEMŞİD, HUŞENG'den sonradır. Ama anlatılanı kabul ederseniz, önce olması gerekir.
Bizce HUŞENG denilen zat Hz.NUH'tan bir müddet sonra (M.Ö.3500), CEMŞİD ise epey sonra, (M.Ö.2000) devlet kavramının iyice geliştiği dönemlerde yaşamıştır.
KİYUMERS, HUŞENG, CEMŞİD gibi hükümdarlar aslında efsanevî birer şahsiyet kazanmış, muhtemelen bir kaç kişinin hayatını, icraatını benliklerinde bütünleştirmiş isimlerdir. Yine de onların hayatında tarihî gerçeklerden kırıntılar bulabiliriz.
Bu açıdan bakınca ve Babil'e girdiği gözönünde tutulunca, CEMŞİD'in KASSİT krallarından olduğu düşünülür. Hatta Kürt ayırımcılar bu krallığı tümden "kürt" yaparlar! Babil'de hüküm süren KASSİT Hanedanı'nın (M.Ö.1720-1157) ilk kralının adı KANDAŞ, 15. kralın adı KARA-İNDAŞ, 24. kralının adı ise KADAŞMAN TURGU (TÜRK KADAŞMAN)'dır. (11) Eğer CEMŞİD KASSİT sülâlesinin ilk hükümdarı ise, öz-be-öz TÜRK'tür!..
CEMŞİD'i öldürdüğü belirtilen ZAHHAK (DEHHAK), sert idaresinden dolayı ASURLAR ile bağdaştırılır. Eğer bu doğru ise, CEMŞİD'in Babil'in ASUR hakimiyetine girdiği M.Ö. 853 yılında öldürülmüş olması gerekir... Bu anlatılanların hepsinin bir kişinin başından geçmiş olması imkânsızdır.
Taberî diyor ki:
- "NUH'un gemisi CUDİ DAĞI'nda KARDA denilen yere konmuştur. Ancak Mecusiler (Ateşe tapan İranlılar) TUFAN'ı bilmezler!.. Bazıları da Babil civarında olduğunu, kendi yurtlarına ulaşmadığını iddia ederler!.."
KARDA kelimesi SÜMER taşında geçen KARDAKA ve "ONBİNLERİN RİCATI"ndaki KARDUK kelimelerini hatırlatıyor... Zaten CUDÎ Dağı Ksenophon'un KARDUK DAĞLARI dediği bölgeye yakındır... Böylece KARDUK ÜLKESİ, NUH'un ve oğlu YAFES'in de indiği bölge oluyor... Yani bölgeyi TÜRKLER'den arındırmak mümkün değil!
Kürt ayırımcıların pek üzerinde durdukları "zalim Dehhak", kelime olarak EZDEHAK'tan geliyor ve EJDERHA anlamında... Bazen ZEHHAK, bazen DEHHAK olarak geçiyor ve bu konuda Taberî şöyle diyor:
- "Acemler Zahhak'ın kendilerinden olduğunu, CEMŞİD'in kızkardeşinden doğduğunu iddia ederler. Yemenliler ise onun, kendilerinden (Arap) olduğunu öne sürerler... Bu kişi TANRI tarafından Ezdehak (ejderha) suretine tebdil edilmişti. Kûfe yakınlarındaki Ners adlı bir köyde oturmuştu. Çok adam öldürürdü. Ensesinde iki beze çıkmıştı. Ağrılarını dindirmek için her gün iki adam öldürüyor, beyinlerini bu bezelere sıvayınca ağrıları diniyordu."
- "Zulmü çoğaldıktan sonra Babil ahalisinden biri ona karşı isyan bayrağını çekti. Zahhak asiyi çağırttı, maksadını sordu. O da, 'Şiddetin dünya ölçüsünde olmalıdır, sen yalnız bizi öldürüyorsun,' dedi. Zahhak onun taleplerini kabul etti. Her gün öldürülmekte olanların, dünya ahalisinden seçilmesini emretti."
Taberî'nin bu rivayeti naklettiği Hişam'a göre, Isfahan ahalisi bu bayrağı çeken adamın soyundandır. Bayrak ta arslan derisinden yapılmıştır. Altın ve mücevherlerle süslenmiş olup Fars hükümdarlarının hazinesinde saklanmaktadır... Yine Hişam, Zahhak'ın "bizim Nemrut dediğimiz kişi" olduğunu belirtmektedir.
Şu halde "Kürt milliyetçisi diye yutturulmak istenen Demirci Kawa "gürzüyle bir vuruşta Dehhak'ı öldürdü, sonra Kürt İmparatorluğu kurdu" diye ayırımcılar tarafından öne sürülen olay, safsatadan ibarettir!.. Kürt olduğuna dair hiç bir delil bulunmayan Kawa'nın yaptığı, olsa olsa "sade bizi öldürme, başkalarını da öldür" demesi, ve bunun Dehhak kabul edilmesinden ibarettir!..
İkinci husus, Hişam'a göre "ISFAHAN halkı bu zatın soyundandır," yani şehir halkıdır, dağdan gelen Kürtler değildir. Bugün de ISFAHAN halkı Kürt olmadığına göre, bu demirci Kürt falan da değildir!
Taberî devam ediyor:
- "CEMŞİD'in 9. göbek torunu olan FERİDUN, Zahhak'a karşı harekete geçerek onu bağladı, Dünvabend Dağı'na götürdü. Acemler Zahhak'ın hâlâ demir bukağılara vurulmuş halde orada yaşadığına inanırlar... Hişam ise, Feridun'un Zahhak'ın iki karısı ile evlendiğini, başına demir bir çomakla vurup bayılttığını, sonra dağa götürüp bağladığını belirtir. Feridun bu günü (Mihr-i Ruz) bayram ilan etti. Halk bugün Mihr-i Can der."
Demek ki, DEHHAK'ın başına vurup onu bayıltan (öldüren değil) FERİDUN, asla KAWA falan değil!.. İkincisi, sarayı falan yakmıyor!.. O gün için ilân bayram da, MİHR-İ RUZ, 17 Eylül günüdür, NEVRUZ olan 21 Mart değil!.. NEVRUZ neydi?.. Yıllar önce CEMŞİD'in BABİL'e giriş günüydü!
Ancak dürüst bir tarihçi olan Taberî, İran kaynaklarından gelen versiyonu da kitabına almış:
- "Zahhak'ın ensesinden uzunca, yılan başına benzer iki et parçası sarktığını söylerler... TANRI Zahhak'ın yok edilmesini buyurduğunda, Isfahan halkından ve avamdan KABİ adında biri, iki oğlunu kurtarmak için harekete geçti. Yanında taşıdığı dağarcığı değneğinin ucuna takarak bayrak edindikten sonra, Biyurasp'a (Zahhak) karşı savaşmaya başladı. Zahhak korktu ve kaçtı... Kabi Zahhak'ı yendikten sonra halk, bu bayrağı uğurlu saydı. Halk KABİ'nin etrafına toplanarak onu hükümdar yapmak için birbirlerine baktı. KABİ, 'Ben lâyık değilim,' dedi. FERİDUN'u tavsiye etti. Bundan sonra FERİDUN hükümdarlık tahtına çıktı... Söylendiğine göre Zahhak 1000 yıl yaşamış, 600 yıl hüküm sürmüştür." (sf.258-261)
Görüldüğü gibi bu koldan gelen rivayette Kabi (Kawa) daha aktif bir rol üstlenmesine rağmen, öyle "kapıp topuzu Dehhak'ın başın indirmiş, sonra sarayını yakmış, sonra o günü Nevruz ilan etmiş, Nevruz ateşi de o yangından kalmaymış" gibi ayırımcı uydurmalarına kaynaklık edecek bir kayıt yok!.. ISFAHANLI, yani şehirli, ve meslek sahibi (demirci) bir halk kahramanı!.. Öyle dağlı göçebe Kürt falan değil!
Taberî ırklar ve milletlerin ortaya çıkışı ile ilgili önemli bilgiler de veriyor. Şurası muhakkak ki, zamanımızda olduğu gibi (Meselâ Suudi Arabistan adını ülkeye hakim olan Suud ailesinden almaktadır) yakın geçmişte doğu ülkeleri, devlet kuran hanedanın atasıyla anılırdı. Osmanlılar, Selçuklular, İlhanlılar hep bu kategoriye girer. Daha eskiden bütün ülkeler öyle idi. Bu açıdan Taberî'nin NUH sülâlesi üzerinde durmak gerekiyor.
Taberî'ye göre NUH'un oğlu YAFES'in 7 oğlu 1 kızı oldu... Bunlardan CUMER Yecüc-Mecüclerin atasıdır... Diğerleri de Mareh, Va'il, Huan, Tubil, Huşel ve TÜRSL'dir... Sonuncusu TÜRKLER'in atasıdır. Ancak daha önceki tesbitlerimizi birleştirirsek, CUMER (SÜMER) aynı zamanda başka TÜRK boyları ile İranlıların da atası olur.
HAM'ın oğlu Köş, TÖRSL'nin torunu Krabil ile evlendi ve Habeşli, Sindli ve Hintliler bu soydan türedi... HAM'ın diğer oğlu Kut, yine TÖRSL'ün torunu Banht ile evlendi, Mısır ve Kıpt halkı bunlardan türedi... HAM'ın 3. oğlu KEN'AN, TÖRSL'ün 3. kız torunu ile evlendi ve Nube, Feyyan, Zenc, Zegave ve Sudan siyahilerinin atası oldu.
SAM'ın ise Efşahed, Aşuz, Lavez, Avlim ve İrem adlı oğulları vardı... Lavez, YAFES'in tek kızı Şubke ile evlendi ve Fars, Cürcan boyları ile, Tasım ve Amelika, ayrıca Umman, Hicaz, Şam ve Mısır ahalisinin bir kısmı bunlardan türedi. Mısır firavunları da bunlardandı... Ayrıca Casim, Benu Hef, Hezzan, Benu Matur, Benu Azrak, Necd, Büdeyl, Rahil, Gifar, Teyma halkı da bunlardan idi... İrem'in Avs, Gasirve Havül adlı evlâtları oldu. Bunların da Ad, Semud, Abil ve Cedis adlı oğulları oldu ki, bu addaki kavimlerin atalarıdır. (aynı eser sf. 267-270)
Tasım, Amalik, Emim ve Casimler Arap olup saf Arapça konuşurlardı... Ad, Semud, Abil ve Cedis kavimleri de Arab-ı Aribe (Saf Arab) olup, Arabça'nın Muzar lehçesiyle konuşurlardı... Araplar, daha sonradan gelen İSMAİL soyuna ARAB-I MÜTARRİBE (Sonradan Araplaşmışlar) derlerdi.
İşte bu son husus, bizim İBRAHİM Peygamber'in TÜRKLER ile en azından akraba olduğu fikrimizin delilidir!..
Taberî BABİL KULESİ olayını, yani dillerin birbirinden kopması hadisesini SAM'ın torunlarından Faleg'e bağlar... Ona göre Faleg'in Arapçası KASIM, yani bölendir. Diller onun zamanında bölündüğü için bu adı almıştır. Yine bu kişinin torunlarından TAREH, Hz. İBRAHİM'in babasıdır. TAREH'in Arapçası da AZER'dir. Aynı dönemde yaşamış olan Nemrud ise HAM'ın torunlarındandır. Bir rivayete göre de Babil Kulesi olayı Nemrud'un hükümdarlığında olmuştur. Bu olaydan sonra HAM oğulları 18, SAM oğulları 18, YAFES oğulları ise 36 ayrı dilde konuşur olmuşlardır. (sf. 270)