29 Şubat 2012

KABE VE KABE'NİN TARİHÇESİ

Kabe Ve Kabe'nin Tarihçesi:
Kabe: Müslümanların kıblesi olan Beytullâh'ın ismidir.
Bu isim, ona, ya Mik'ab, Murabba (dört köşeli) olduğu, yahud, Mekke'de ilk kurulan bina olması itibarı ile, çevresinden tepe gibi yüksekçe bulunduğu için, verilmiştir.
ABEEsasen, Araplarca, her yüksek eve, Kabe denilir. [519] Kabe; çeşitli tarihlerde, müteaddid defalar yapılmıştır:
1) Rivayete göre: Yüce Allah; gök halkının, Beyt-i Mâmûr'u, Tavaf ettikleri gi­bi, yeryüzü halkının da, tavaf ve ziyaret etmeleri için, Beyt-i Mâmûr'un, yer­de bir misâli olmak üzre, Melekler gönderip ilk Kâbeyi inşa ettirmiştir. [520]
2) Kabe'nin ikinci yapılışı, Âdem Aleyhisselâm tarafındandır.[521]
3) Âdem Aleyhisselâmın vefatından sonra, oğulları, Kabe'yi, taş ve çamurla, yeniden yaptılar.
Bu yapı, Tûfan'a kadar kaldı. Tûfan'da yıkıldı ve belirsiz oldu. [522]
Kabe'yi, Âdem Aleyhisselâmdan sonra, oğlu Şis Aleyhisselâm, ilk kez, taş­la ve çamurla yapmıştır. [523]
Nuh Aleyhisselâm ile İbrahim Aleyhisselâm arasındaki çağda ise, Kabe'nin yeri; sellerin aşamayacağı, kırmızı kesekli bir tepecik halinde idi.
İnsanlar; Kabe'nin yerinin orada bulunduğunu, bilmekte ve fakat, tam yeri­ni, tâyin edememekte idiler.
Bununla beraber, her taraftan mazlumlar, oraya gelir ve sığınırlardı. Sıkıntıya uğrayanlar, orada dua ederler, duaları, kabul olunurdu.
Kabe'nin yeri; Yüce Allah tarafından, İbrahim Aleyhisselâma bildirilinceye kadar, insanlar, orayı, ziyaret ederlerdi. [524]
4) Kabe'yi, dördüncü defa, İbrahim Aleyhisselâm, oğlu İsmail Aleyhisselâmla birlikte yapmışlardır. [525]
5) Üzerinden zaman geçip yıkılınca, Kabe'yi beşinci defa Amâlikalar;
6) Üzerinden zaman geçip yıkılınca, Kabe'yi, altıncı defa Cürhümîler[526];
7) Kabe'yi, yedinci defa Kusayy b.Kilab [527];
8 ) Üzerinden zaman geçip yıkılınca, Kabe'yi, sekizinci defa, Kureyşîler [528];
9) Kabe'yi, dokuzuncu defa (Hicrî: 61) Abdullah b.Zübeyr;
10) Kabe'yi, onuncu defa, Haccac b.Yûsüfüssakafî yaptı. [529]
11) Kabe'nin on birinci ve son yapılışı; Osmanlı Pâdişâhlarından Sultan Ahmed'in onarımından sonra, oğlu dördüncü Sultan Murad b. Sultan Ahmed tarafındandır ve şöyle olmuştur:Esedî'nin bildirdiğine göre: Hicrî on birinci asrın başlarında Kâbenin şark tara­fındaki duvarda bir çatlama olmuştu.
Hicrî bin on dokuz yılında bu çatlaklık, daha da, arttı:
Mekke'de, o tarihte şiddetli bir yağmur yağdı.
Yağmurun arkasından sel geldi.
Sel suları, Mescid-i Haram'ın içine kadar girdi.
Kabe'nin, şark ve garp duvarları ile Hacerülesved'in bitişiğindeki duvar çatladı.
Sultan Mehmed'in oğlu Sultan Ahmed, Beytullâh'ı, yıktırarak bu iki duvardan birinin taşlarını altun, diğerininkini de, gümüş kaplatıp yaptırmak istedi.
Fakat, İlim Adamları, kendisine, mâni oldular.
Bu çatlağın, bir kuşakla giderilerek duvarın yıkılmaktan korunması mümkün olduğunu söylediler.
Bunun üzerine, Sultan Ahmed, sarı bakırdan altun kaplamalı bir kuşak yaptırdı.
Bunun, Kabe'ye bağlanması, bin yirmi yılının sonu ile bin yirmi bir yılının ba­şında idi.
Sultan Ahmed, bu iş için, seksen bin Dinar (altın) harcadı.
Hicrî bin otuz dokuz yılı şaban ayının on dokuzunda çarşamba günü sabahı saat ikide Mekke'ye ve havalisine benzeri görülmedik şiddetli bir yağmur yağdı.
ikindi ile akşam arası Vâdi-i İbrahim tarafından sel suları akmağa başladı.
Sel suları; önünde bulunan ev, dükkân, odun, ahşap, taş, toprak, ne varsa, nepsini sürükleyip getirdi.
Önüne kattığı süprüntüleri, Harem-i şerîfe, Beytullâh'ın içine soktu.
Sel, yatsıya yakın bir zamana kadar devam etti.
Harem-i şerif içinde su, tavaf sahasının etrafındaki direkler üzerindeki kandil­lerin asıldığı halkalara kadar yükseldi! Kabe'nin içine de, anahtar deliğinden iki metre yükseklikte su girdi.
Suyun boşalması için, Harem-i şerifin kapılarından olan Bâb-ı İbrahim açıla­rak, sular, oradan, Mekke'nin aşağısına doğru akıtıldı.
Selde ölenlerin sayısı bin kadardı.
Sel geldiği gün, ikindi vakti, Kabe'nin Şam tarafındaki duvarı, iki cephesiyle, iki tarafa doğru yıkıldı.
Şark duvarının şark kapısına kadar olan kısmını da, beraberinde götürdü. On­dan başka bir duvar kalmadı.
Kapının Kıvamı, kalan duvarın üzerinde idi.
Garp tarafındaki duvardan da, her iki yönden altıda birini götürdü.
Yalnız, bu görünen yüzden ki, Şam duvarının bitişiği olan kısmıdır üçte iki kadar kısmını ve tavanın da, iç kısmını, beraberinde çekip götürdü.
Şam tarafından yıkılan duvar, Haccac b. Yûsüfüssakafînin yaptırdığı duvardı. Durum; Mısır yoluyla İstanbula arzedildi.
Haber, dış memleketlere erişince -Hacc Mevsiminin yaklaşmış bulunması dolayısı ile- son derecede heyecan uyandırdı.
Mısır Valisi, Arnavud Mehmed Ali Paşa, Pâdişâhın gelecek emrini bekleme­den, Rıdvan Ağayı, kendi tarafından, hemen Mekke'ye gönderdi.
Ona, müstacel tedbirler alması için tam yetki verdi. Rıdvan Ağa, aynı yılın yirmi altı şevvalinde Mekke'ye vardı. Yirmi dokuz şevval salı günü, vazifeye başladı.
Önce; Beytullâh'ın, Mescid'in içinde toplanan sel birikintilerinden temizlenmesi için, müzakerelerde bulunmak üzre, bir Meclis kurdu.
Müzakere sırasında çıkan görüş ayrılığını, ilim adamlarından aldığı Fetvalarla halletti.
Cidde, Medine ve Kanfede'de bulunan nakil vâsıtaları, Mekke'ye getirilerek Harem-i şerif ve tavaf yolları, üzerlerini kaplayan çamurlardan temizlendi.
Haremin içine tepeler gibi çamur ve pislikler yığılmıştı.
Temizleme işi, zilkade ay'ının on dokuzuncu salı günü sona erinceye kadar, günde otuz kırk bin yük çamur taşındı.
Bundan sonra, sellerin tahrip ettiği yollar, havuzlar, su gözeleri ve Mina girişi onarılmağa başlanıp rebîulâhır ay'ının dokuzuncu perşembe günü bitirildi.
Kabe'nin tamiri için, Mısırdan gerekli malzemeler de geldi.
Pâdişah'ın gönderdiği zat ta, Mekke'ye gelip Rıdvan Ağa ile birlikte işe başladı.
Yirmi dokuz rebîulâhir çarşamba günü; Seyyid Muhammed Nazır, Rıdvan Ağa, Harem Şeyhi Şemsüddinül'attâkîve Mühendis Ali b. Şemsüddin Efendiler tara­fından Kâbenin inşâat keşfi ve planı yapıldı.
Binanın inşâat işine: Mühendislerden, Devlet Mühendisi Ali b.Şemsüddi-nülmekkî,
Mühendis Muhammed b.Zeynülmekkî,
Kardeşi Muallim Abdurrahman ve Muallim Süleymanussahrâviyyülmısrî Efen­diler tayin edildiler.
Süleymanüssahrâvî, Baş marangozdu. Ustalardan da:
Fâtih Ebüsseyyidüttabatıbiyyülmekkî, Selîmülkureşî, Muallim Süleyman b.Mu-nammedülbeca, Ibn. Hatim ve Nûrüddin adındaki ustalar tayin edildiler.
Bunların son dördü Mısırlı idiler.
Yirmi üç cemaziyelâhir pazar günü, Kabe'nin duvarları örülmeğe başlandı.
Yirmi üç şaban günü, yirmi beşinci sıra taşları dizildi.
Kabe'ye ve çevresine aid bütün işler, iki zilhicce gününe kadar tamamlanıp Bayramlarda ve Hilal zamanlarında ateş yakılacak yerlerin yapımı ile inşâat ve tâmirat sona erdirildi.[530]
Osmanlı Tarihçilerinden Naîmâ (1065-1128) da, Tarih'inde bu hâdiseleri oriji­nal üslubuyla anlatır. [531]
Halebî (975-1044) de, bunlardan, kısaca bahseder. [532]

İbrahim Aleyhisselâmın Hz. Hâcer Ve Hz. Sâre'den Doğan Oğulları:
İbrahim Aleyhisselâmın, ilk ve büyük oğlu, İsmail Aleyhisselâm olup, ikinci zev­cesi Hz.Hâcer'den doğmuştu. [597]
O zaman, İbrahim Aleyhisselâm, seksen altı yaşında bulunuyordu. [598]
İbrahim Aleyhisselâmın ikinci oğlu olan İshak Aleyhisselâm ise, ilk zevcesi Hz.Sâre'den doğmuş olup [599] o zaman, İbrahim Aleyhisselâm, yüz yaşında idi. [600]

Hz. Sâre'nin Vefatı:
Hz. Sâre, yüz yirmi yedi yasında iken, Ken'an topraklarında Zorbaların kariyesi olan Habrun'da vefat etti. [601]
Vâdilkurâ ile Şam arasında bulunan Habra veya Habrun [602], Beytülmakdis Kudüs) kariyelerinden olup Halîlürrahman diye anılırdır.
Hz. Sâre vefat edince, İbrahim Aleyhisselâm, onu, gömmek üzere bir yer arar­ken, Habra nahiyesinde oturan kendi dininde bulunan Safvan adındaki bir adamla karşılaştı ve ondan, elli dirheme -ki, o asırda bir dirhem, beş dirhemdi- satın aldı­ğı yere Hz. Sâre'yi. gömdü.
Vefat ettiği zaman, kendisi de, oraya gömüldü.
İbrahim Aleyhisselâmın oğlu İshak Aleyhisselâmın zevcesi de, sonra, İshak Aıeyhisselâm da, İshak Aleyhisselâmın oğlu Yâkub Aleyhisselâm da, Yâkub Aley­hi sselâmın zevcesi İlya da, oraya gömüldüler. [603]
İbrahim Aleyhisselâmın Katura Ve Haccunla Evlenmesi Ve Bunlardan Doğan Çocukları: Hz. Sâre'nin vefatından sonra, İbrahim Aleyhisselâm, Katura (veya Kantura) binti Yaktan'ul ken'ânî ve Haccun ile evlendi. [604]
İbrahim Aleyhisselâmın, Katuradan dört, Haccun adındaki hanımından da, 3 çocuğu doğup çocuklarının sayısı on üçü buldu. [605]
Başka rivayete göre: Katura veya Kantura'dan altı, [606], Haccun veya Haccuna'dan beş oğlu doğdu. [607]

Katuradan Doğan Çocuklar:
1) Zimran,
2) Yokşan,
3) Medan,
4) Medyan,
5) Yeşbak,
6) Şuah [608]

Haccun Veya Haccura'dan Doğan Çocuklar:
1) Keysan veya Keyşan
2) Feruh (Şeruh veya Süreç),
3) Ümeym (veya Üheym),
4) Lutan,
5) Nâfes[609]

İbrahim Aleyhisselâmın Vefatı:
İbrahim Aleyhisselâm, Ken'an ilinde [616] hastalanıp [617] yüzyetmişbeş[618] veya ikiyüz yaşında bulunduğu sırada vefat etti. [619]
Habrun tarlalarından satın alıp Hz. Sâre'yi gömmüş olduğu yere, kendisi­ de [620], oğulları İsmail ve İshak Aleyhisselamlar tarafından gömüldü. [621]
Ona ve âline ve gönderilen bütün Peygamberlere Selâm Olsun!
Halilurrahman diye anılan bu yerle Kudüs arasındaki uzaklık, bir Merhaleye akındır. [622]
İbrahim Aleyhisselâmın vefatında, İsmail Aleyhisselâm, seksen dokuz yaşında idi. [623]

İbrahim Aleyhisselâma İndirilen İlâhî Sahifeler:
Yüce Allah tarafından İbrahim Aleyhisselâma indirilmiş olan On Sahife [624] Ramazanın ilk gecesinde indirilmişti. [625]
Bunların içindekiler, Emsal (kıssalar, ibretli sözler) ile Sübhânallâh diyerek Yüce Allâhı Teşbih ve tenzih, Lâ ilahe illallah diyerek tevhid, Elhamdü lillâh diyerek Ona şükür etmekten ibaretti. [626]
Eshâb-ı kiramdan Ebû Zerrülgıfârî der ki:(Yâ Resûlallâh! İbrahim'in Sahifelerinde neler vardı?) diye sordum.
(Hepsi, meseller (ibretli sözler) idi. Şöyle ki:Ey saltanat verilen, sınanan, aldanan kıral!
Ben, seni; dünyayı, birbiri üzerine yığasın diye göndermedim.
Fakat, mazlumun duasını, benden geri çeviresin (Mazlumu, bana yalvarmak zorunda bırakmayasın) diye gönderdim.
Çünkü, ben, mazlumun duasını -kâfir de, olsa- geri çevirmem!
Onda, şöyle meseleler de, vardı:Aklına, mağlub olmadıkça, akıl sahibinin belli saatleri olmak:
1) Bir saatini, Rabb'ına dua ve münâcâta,
2) Bir saatini, Yüce Allâhın sanat ve kudreti üzerinde durup düşünmeğe,
3) Bir saatini, geçmişte işlediklerinden ve gelecekte işleyeceklerinden kendisini sor­guya çekmeye,
4) Bir saatini de, helâlından yeme içme ihtiyacını karşılamağa ayırmak gerekirdir.[627]
Yine akıl sahibine gerekir ki; üç şey için:
1) Âhirete hazırlanmak,
2) Geçimini düzene koymak,
3)Haram olmayan şeylerden yararlanmak için olmadıkça, bir yerden, başka bir yere göç edip gitmemektir. [628]
Yine akıl sahibine yaraşan:
1) Zamanına, basiretle, ibret gözüyle bakıcı,
2) İşini, önüne katıcı,
3) Dilini, koruyup tutucu, kelâmını, azaltıcı olmaktır. [629]
Meğer ki, mâlâyanisi (açıklaması) hakkında olsun. buyurdu." [630]
Yâ Resûlallâh! İbrahim ve Musa'nın Sahifelerinde bulunan şeylerden, Yüce Allâhın, Sana indirdiği bir şey var mıdır? diye sordum.
Ey Ebûzer! Okusana!:Hakîkaten iyi temizlenen ve Rabbinin ismini zikredip de, namaz kılan kimse, umduğuna erişmiştir.
Belki, siz, dünya hayatını, Âhiretten üstün tutarsınızdır.
Hiç şüphesiz, bunlar, önceki Sahifelerde, İbrahim ile Musa'nın Sahifelerinde de, vardır. (Âlâ: u-19) buyurdu.[631]

İbrahim Aleyhisselâmın Bazı Faziletleri:
1) İbrahim Aleyhisselâma, buluğ çağından önce, rüşd'ü verilmişti. [632]
2) İbrahim Aleyhisselâm, Tevhid Ehli olanların İmamı idi. Dili, Tevhidde hüccet kılınmıştı.
Küçüğünden, büyüğüne kadar bütün halkı, hüccet dili ile Hakka davet etmişti. [633]
Kendisi, Yüce Allah'ın Hanîf bir Müslüman olarak andığı ilk Zât idi.
Hakkında:"İbrahim; ne bir Yahudi, ne de, bir Hıristiyandı.
Fakat, o, Allah'ı, bir tanıyan dosdoğru bir Müslümandı. Müşriklerden de, değildi o!" buyrulmuştur. [634]
3) İbrahim Aleyhisselâm, Allâhın nimetlerine şükereden bir Zat'tı. Yüce Allah, onu, beğenip seçmiş, doğru bir yola iletmişti. [635]
4) İbrahim Aleyhisselâm, başlı başına bir Ümmet'ti. Allah'a, itaatkârdı. Bâtıl din­lerden uzak ve Muvahhid bir Müslümandı.
O, hiç bir zaman, müşriklerden olmamıştır. [636]
5) İbrahim Aleyhisselâma, Allah tarafından, dünyada bir güzellik (İyi hal ve mevki) verilmiş ve hakkında:"Hiç şüphesiz, o, Âhirette de, mutlaka Salihlerdendir." buyrulmuştur. [637]
6) İbrahim Aleyhisselâm; yumuşak huylu, yufka yürekli, kendisini, tamam ile Al­lah'a vermiş bir Zat'tı. [638]
7) Yüce Allah, onu, Halil (Dost) edinmişti. [639]
8) Peygamberlik, Kitab, Hikmet, büyük bir Mülkü saltanat, İbrahim Aleyhisselâmın Hanedanına, soyundan gelenlere verilmiştir. [640]
9) İbrahim Aleyhisselâm: "Benden sonrakiler içinde, benim için bir lisan-ı sıdk ver! (Dünyada, Kıyamete kadar baki kalacak bir yâd-ı cemîl, zikr-i cemîl ver! İsmi­mi, hep iyilikle andır!) diyerek dua etmiş [641] bu güne kadar kendisine sevgi ve saygı beslemeyen hiç bir millet ferdi görülmemiştir. [642]
10) İbrahim Aleyhisselâm, bütün insanlara İmam, kendisinin Makamı da, Müstumanlara Musalla (Namazgah) kılınmıştır. [643]
11) Peygamberimiz Aleyhisselâm'a, İbrahim Aleyhisselâmın dinine uyması, em­redilmiştir! [644]
12) İbrahim Aleyhisselâm, Rabb'i tarafından bir takım Kelimeler (emirler)le im­tihan olunmuş, onları, tamamıyla yerine getirmiş, başarmıştır. [645]
13) İbrahim Aleyhisselâm, Allah yolunda ateşe atılanların, Allah yolunda Hic­ret edenlerin ilki idi. [646]
14) Kıyamet gününde insanlar, yalın ayak ve çıplak hasrolunacaklar, O gün, insanların, ilk giydirileni, İbrahim Aleyhisselâm olacaktır. [647]
15) İbrahim Aleyhiselâm, konuk konuklayan insanların ilki idi. [648] Kendisi, sabah, akşam yemeğini, misafirsiz yemezdi.
Misafir, bulabilmek için, iki mil ve hattâ daha da, çok yürüdüğü olurdu. [649] Kendisi, Misafirler (Konuklar) Babası diye anılırdı. [650]
16) İbrahim Aleyhisselâm; ilk kez, bıyığını kırpıp kısaltan,
17) İlk kez, koltuk altı ve etek temizliği yapan [651],
18) İlk kez, tırnaklarını, kesen,
19) İlk kez, Misvak tutunup dişlerini temizleyen,
20) İlk kez, ağzını, su ile çalkalayan,
21) İlk kez, su çekip burun temizliği yapan,
22) İlk kez, edeb yerlerini su ile temizleyen,
23) İlk kez, saçlarını, tarayan [652],
24) İlk kez, bacağına don (kilot) giyen [653],
25) İlk kez, ayaklarına, ayakkabı giyen,
26) İlk kez, Musâfaha yapan,
27) İlk kez, kucaklaşan,
28) İlk kez, iki göz arası, Secde mahalli olan alından öpen [654],
29) İlk kez, kendi kendini sünnet eden [655] ve ilk kez yüz elli yaşında bulundu­ğu sırada [656], saç ve sakalının ağarmağa başladığını gören insandı. [657]
Saç ve sakalında gördüğü aklığın, ne olduğunu: Yâ Rab! nedir bu?" diye sorduğu zaman [658]:Hayır'dır!" buyrulmuş, sabaha çıkınca, başındaki saçların üçte ikisi, ağarmış [659]:Yâ Rab! Nedir bu?" diye sorunca da [660]
Bu, dünyada ibret, Âhirette de, Nurdur! [661] Vakar'dır! Ey İbrahim!" buyrulmuş.
Bunun üzerine, İbrahim Aleyhisselâm: Öyle ise, yâ Rab! Vakarımı, artır!" demiş [662], Sabaha çıkınca, saçı, sakalı, papatya çiçeği gbi bembeyaz olmuştur. [663]
30) Cebrail Aleyhisselâmın gösterdiği yerlere Mekke Harem Sınırı taşlarını da, ik defa İbrahim Aleyhisselâm dikmişti. [664]

Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâmın Mîrac Gecesinde Atası İbrahim Aleyhisselâmla Karşılaşıp Selamlaşması:
Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâm, Mîrac gecesinde Cebrail Aleyhisselâmla birlikte yedinci kat göğe yükseldiler.
Cebrail Aleyhisselâm, göğün kapısını çaldı.
"Sen, kim'sin?" denildi.
Cebrail Aleyhisselâm:"Cebrail'im!" dedi.
"Yanında kim var?" diye soruldu.
Cebrail Aleyhisselâm:"Muhammed (Aleyhisselâm) var!" dedi.
"O (Mîrac için) gönderildi mi?" diye soruldu.
Cebrail Aleyhisselâm: "Gönderildi." dedi.
Göğün kapısı açılınca, orada, İbrahim Aleyhisselâmla karşılaştılar ki, kendisi, sırtı­nı, Beytülmâmûr'a dayamış [665], Beytülmâmûr'un kapısının önündeki bir Kürsü üze­rinde oturuyordu. [666]
Cebrail Aleyhisselâm:"Selâm ver ona!" dedi.
Peygamberimiz Aleyhisselâm selam verdi.
O da, Peygamberimizin selâmına mukabele ettikten sonra:"Hoş geldin! Safa geldin? Salih oğlum! Salih Peygamber!" dedi. [667]
Kendisi, çok yaşlı, Ulu ve Heybetli bir Zat idi. [668]
Peygamberimiz, Cebrail Aleyhisselâma:"Ey Cebrail! Kim bu?" diye sordu. [669]
Cebrail Aleyhisselâm:"Bu, Atan İbrahim Aleyhisselâm'dır." dedi. [670]
İbrahim Aleyhisselâm, Peygamberimiz Aleyhisselâma:"Ümmetine [671], benden, selâm söyle! [672] Onlara, emret! [673] Haber ver de [674], Cennet'e, fidan dikmeyi, çoğaltsınlar! [675]
Çünkü, Cennet'in toprağı, güzel [676], suyu, tatlı [677], arzı, geniş [678] ve düzlüktür!" dedi. [679]
Peygamberimiz Aleyhisselâm:"Cennet'e dikilecek Fidan, nedir?" diye sordu [680] İbrahim Aleyhisselâm:"Cennet'e dikilecek fidan: Sübhânallâhi velhamdü lillâhi velâ ilahe illallâhü vallâhü ekber [681], Lâ havle velâ kuvvete illâ billah'dır!" dedi. [682]
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
[519] Fîrûzâbâdî-Kamûsulmuhîtc.1,s.129, Yâkut-Mûcemülbüldan c.4,s.465, Nevevî-Tehzîbülesmâvellugat c.1,s.116.
[520] Ezrakî-Ahbaru Mekke d.s.34.[521] Âdem Aleyhisselâm bahsine bakınız!
[522] Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1,s.36-51.
[523] İbn.Kuteybe-Maarif s.10, Taberî-Tarih c.1,s.162, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.54
[524] Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1,s.52-53.
[525] Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1 ,s.53, Mâverdî-Ahkâmussultaniye s.159, Ebüttayyib-lkdüssimîn c.1 ,s.47, Diyar.Bekrî-Hamîs C.1.S.117.
[526] Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1,s.62,86,101, Beyhakî-Delâilünnübüvve c.1,s.329, Zehebî-Tarihulislam c.2,s.34, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.244, Ebüttayyib-lkdüssimîn c.1,s.47, Diyar.Bekrî-Hamîs c.1,s.117.
[527] Yâkubî-Tarih c.1,s.24O, Mâverdî-Ahkâmussultaniye s.160, Ebüttayib-lkdüssımîn c.1,s.47, Diyar.Bekri-Hamîs C.1.S.117.
[528] İbn.İshak, İbn.Hişam-Sîre c.1,s.201-211, Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1,s.145-148, Belazürî-Ensabüleşraf c.1,s.99-100, Beyhakî-Delâilünnübüvve c.1,s.329, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.244 Diyar.Bekrî-Hamîs c.1,s.117
[529] Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1,s.201-216, Ebüttayyib-lkdüssimin c.1,s.47, Diyar.Bekrî-Hamîs c.1,s.117.
[530] Ezrakî-Ahbaru Mekke c.1,s.355-371 (Ek Bölüm).[531] Naimâ-tarih c.2,s.90-91, C.3.S.41-42.
[532] Halebî-insanülayûn c.1,s.279.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/208-211.
[597] Ibn.Sa'd-Tabakat c.1,s.47, Sâlebî-Arais s.97
598] ibn.Kuteybe-Maarif s.16, Yâkubî-Tarih c.1,s.25.
[599] ibn.Sa'd-Tabakat c.1,s.47, Taberî-Tarih c.1,s.16O.
[600] İbn.Kuteybe-Maarif s.16.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/221.
[601] ibn.Kuteybe-Maarif s.16, Sâlebî-Arais s.97, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.123, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.174.
[602] Zürkanî-Mevahibülledünniye Şerhi c.3,s.358.
[603] Yâkut-Mûcemülbüldan c.2,s.212.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/221.
[604] ibn.Sa'd-Tabakat C.1.S.48, İbn.Kuteybe-Maarif s.16, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.123, Ebülfida-Elbidaye vennihayeC.1,S.175.
[605] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.48, ibn.Kuteybe-Maarif s.16.
[606] Sâlebî-Arais s.97, İbn.Esîr-Kâmil c.1 ,s.123, Süheylî-Ravdlünüf c.1,s.84, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.175.
[607] Sâlebî-Arais s.97, Ebülfida-Elbidaye vennihaye C.1.S.175..
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/221.
[608] Şâlebî-Arais s.97, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.174, 175.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/222.
[609] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.48, Sâlebî-Arais s.97, Ebülfida-Elbidaye vennihaye. c.1,s. 175.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/222.
[610] Katura hanımdan dolayı Katura oğullan diye anılan bir cemaat te, Mekke'de ismail Aleyhısselâmla birlikte otur­muşlardır. (İbn.Hazm-Cemhere c.2,s.51O).
[611] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.47-48, Taberî-Tarih c.1,s.16O, Sâlebî-Arais s.97.
[612] İbn.Sa'd-Tabakat c.1, s.48, ibn.Habib-Muhabber s.394, Taberî-Tarih c.1,s.16O.
[613] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.47-48, Taberî-Tarih c.1,s.16O.[614] ibn.Habib-Muhabber s.394.
[615] Nevevî-Tehzibülesma vellugat c.1,s.lO2.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/222-223.
[616] ibn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.39.
[617] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.174.
[618] ibn.Kuteybe-Maarif s.16, Taberî-Tarih c.1,s. 160-161, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.124, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.174.
[619] ibn.Sa'd-Tabakat c.1,s.48, İbn. Kuteybe Maarif s.16, Taberî-Tarih c.1,s.16O.
[620] ibn.Kuteybe-Maarif s.16, Sâlebî-Arais s.98, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.174.
[621] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.174.
[622] Nevevî-Tehzîbülesmâ vellugat c.1,s.99.
[623] Diyar.Bekrî-Hamîs c.1,s.145.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/223.
[624] Taberî-Tarih c.1,s.161, İbnüneddîm-Fihrist s.39, Zemahşerî-Keşşaf c.4,s.245, Kurtubî-Tkefsir c.20,s.25.
[625] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.4,s.1O7.
[626] Mes'ûdî-Ahbaruzzaman s.80.
[627] Taberî-Tarihc.1,s.161, Ebû Nuaym-Hilyetülevliya c.1,s.167, Zemahşerî-Keşşaf c.4,s.245, Sâlebî-Arais s.100, ibn.Asakir-Tarih c.6,s.357, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.1O8, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.124, Kurtubî.Tefsir c.20,s,25, Aliyyülmüttakî-KenzüPummal c.16,s.132-133.
[628] Taberî-Tarih c.1,s.161, Ebû Nuaym-Hilyetülevliya c.1,s.167, Sâlebî-Arais s.100, Kurtubî-Tefsir c.20,s.25,
Aliyyülmüttakî-Kenzül'ummal c.16,s. 132-133.
[629] Taberî-Tarih c.1,s.161, Ebû Nuaym-Hilyetülevliya c.1 ,s.167, Zemahşerî-Keşşaf c.4,s.245, Sâlebî-Arais s.100, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.1O8, İbn.Asakir-Tarih c.6,s.357, Fahrurrazi-Tefsir c.31,s.15O, Kurtubî-Tefsir c.20,s.25, Nesefî-Medarik c.4,s.35O, Süyûtî-Dürrülmensur c.6,s.341, Aliyyülmüttakî-Kenzül'ummal c.16,s.133.
[630] Taberî-Tarih c.1,s.161, Ebû Nuaym-Hilye c.1,8.167, Sâlebî-Arais s.100, Ebülferec İbn.Cevzi-Tabsıra c.1,s.1O8, İbn.Asakir-Tarih c.6,s.357, Kurtubî-Tefsir c.20,s.25, Kenzül'ummal c.16,s.133.
[631] Ebû Nuaym-Hilyetülevliya c.1,s.169, İbn.Esîr-Câmiul'usül c.2,s.505, Kurtubî-Tefsir c.20,s.25, Hâzin-Tefsir
c.4,s.371, Süyûtî-Dürrülmensur c.6,s.341, Aliyyülmüttakî-Kenzül'ummal c.16,s.133.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/223-224.
[632] Enbiyâ: 51. [633] En'am: 83.[634] ÂI-i imran: 67.[635] Nahl: 121.[636] Nahl: 120. [637] Nahl: 122.[638] Hûd: 75.[639] Nisa: 123.[640] Hadîd: 26, Nisa: 54.[641] Şuarâ: 84.
[642] Nevevi-Tehzîbülesmâ vellugat c.1,s.99.
[643] Bakare: 124-125. [644] Nahl: 123.[645] Bakare: 124, Necm: 37.
[646] Sâlebî-Arais s.99
[647] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11.S.518, Ahmed b.Hanbel-Müsned 1950. Hadîs, Buharî-Sahih c.7,s.195, Müslim-Sahih c.4,s.2195, Nesaî-Sünen c.4,s.114,117, Sâlebî-Arais s.99.
[648] Mâlik-Muvatta' c.2,s.922, İbn.Sa'd-Tabakat c.1 ,s.47, İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11 ,s.522, ibn.Kuteybe-Maarif s.15, Sâlebî-Arais s.99, Deylemî-Firdevs c.1,s.28, İbn.Asâkir-Tarih C.2.S.157, Nevevî-Tehzîbülesmâ vellugat c.1,s.100.
[649] Şâlebî-Arais s.99, İbn.lyas-Bedâyiüzzühur s.87.
[650] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.47, Sâlebî-Arais s.98, Nevevî-Tehzîbülesmâ vellugat c.1,s.100.
[651] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.522, İbn.Kuteybe-Maarif s.15, Taberî-Tarih c.1,s.144, Sâlebî-Arais s.99.
[652] İbn.Kuteybe-Maarif s.15, Taberî-Tarih c.1,s.144, Sâlebî-Arais s.99.
[653] Sâlebî-Arais s.99, Diyar.Bekrî-Hamîs c.1,s.13O
[654] Diyar.Bekrî-Hamîs c.1,s.13O.
[655] Abdurrezzak-Musannef c.2,s.175, ibn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.522, Buharî Edebülmüfred s.322.
[656] ibn.Kuteybe-Maarif s. 15.
[657] Mâlik-Muvatta' c.2,s.922, İbn.Sa'd-Tabakat c.1 ,s.47, İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11 ,s.522, ibn.Kuteybe-Maarif s.15, ibn.Abd.Rabbih-ıkdülferid c.3,s.52, Sâlebî-Arais s.99.
[658] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.47, İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.522
[659] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.47, İbn.Asakir-Tarih c.2,s.157.
[660] Mâlik-Muvatta' c.2,s.922, İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s,47, İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11.S.522, Nevevî-Tehzîbülesmâ vellugat c.1,s. 100.
[661] İbn.Sa'd-Tabakat c.1,s.47, İbn.Asakir-Tarih c.2,s.157.
[662] Mâlik-Muvatta' c.2,s.922, İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11.S.522, İbn.Abd.Rabbih-Ikdülferîd C.3.S.52, Deylemî-Firdevs c.1,s.29, Sâlebî-Arais s.99, Nevevî-Tehzîbülesma vellugat c.1,s.100 .
[663] Deylemî-Firdevs c.1,s.29.
[664] Abdurrezzak-Musannef c.5,s.25, Vâkıdî-Megazi c.2,s.842, Ezrakî-Ahbaru Mekke c.2,s. 127-128.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/225-227.
[665] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.14,s.303-304, Ahmed b.Hanbel-Müsned c.3,s. 148-149, Müslim-Sahih c.1,s.146,147, Beyhakî-Delâilünnübüvve c.2,s.130-131, Begavi-Mesâbihussünnec.2,s.179, Kadı lyaz Şifâ c.1,s.137, İbn.Esîr-Câmiul'usûl c.12,s.53-54, İbn.Seyid-Uyunüleser c.1,s.144.
[666] İbn.ishak, ibn.Hişam-Sire c.2,s.48-49.
[667] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.1,s.2O9, Buharî-Sahih c.1,s.92, Taberî-Tefsir c.27,s.53.
[668] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.1,s.2O9.
[669] İbn.ishak, İbn.Hişam-Sîre c.2,s.46, Ahmed b.Hanbel-Müsned c.1,s.257, Buharî-Sahih c.1,s.92, Müslim-Sahih c.1,s.149..
[670] İbn.ishak, İbn.Hisam-Sîre c.2,s.49, A.b.Hanbel-Müsned c.1 ,s.257, Buharî-Sahih c.4,s.249, Taberî-tefsir c.27,s.53.
[671] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.5,s.418, Tirmizî-Sünnen c.5,s.510, Taberî Tefsir c.3,s.86, Süyûtî-Hasâilsülkübrâ C.1.S.414.
[672] Tirmizî-Sünen c.5,s.51O, Taberânî-Mûcemüssagîr c.1,s.196, Kurtubî-Tefsir c.10,s.415, Halebî-İnsanüluyun c.2,s.123.
[673] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.5,s.418, Taberî-Tefsir c.15,s.255, Ebülfida Tefsir c.3,s.86, Süyûtî-Hasaisülkübrâ c.1,s.414, Halebî-insünaluyûn c.2,s.123.
[674] Tirmizî-Sünen c.5,s.51O, Taberânî-Mûcemüssagîr c.2,s.196, Kurtubî-Tefsir c.10,s.415.
[675] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.5,s.418, Taberî-Tefsir c.15,s.255, Ebülfida-Tefsir c.3,s.86, Süyûtî-Hasâisülkübrâ c.1,s.414, Halebî-İnsanüluyûn c.2,s.123.
[676] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.5,s.418, Tirmizî-Sünen c.5,s.51O, Taberî-Tefsir c.15,s.255, Taberânî-Mûcemüssagîr c.2,s.196, Kurtubî-Tefsir c.10,s.415, Ebülfida-Tefsir c.3,s.86, Süyûtî-Hasâisülkübrâ c.1,s.414, Halebî-İnsanüluyun c.2,s.123.
[677] Tirmizî-Sünen c.5,s.51O, Taberânî-Mûcemüssagîr c.2,s.196, Kurtubî-Tefsir c.10,s.418.
[678] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.5,s.418, Taberî-Tefsir c.15,s.255, Ebülfida-Tefsir c.3,s.86, Süyûtî-Hasâisülkübrâ C.1.S.414.
[679] Tirmizî-Sünen c.5,s.51O, Taberânî-Mûcemüssâggir c.2,s.196, Kurtubî Tefsir c.10,s.415.
[680] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.5,s.418, Taberî-Tefsir c.15,s.255, Ebülfida-Tefsir c.3,s.86, Süyûtî-Hasaisülkübra c.1,s.414, Halebî-lnsanüluyun c.2,s.123
[681] Tirmizî-Sünen c.5,s.51O, Taberânî-Mûcemüssagîr c.2,s.196.
[682] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.5,s.418, Taberânî-Mûcemüssagîr c.2,s.196, Ebülfida-Tefsir c.3,s.86, Süyûtî-Hasâis C.1.S.414, Halebi C.2.S.123.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/227-229.



Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İyi kötü herkes (Cehennem üzerine kurulmuş Sırât`tan) geçer. Yalnız mü’mine, serin ve selâmet olur. İbrahim Aleyhisselam`a ateşin serin olduğu gibi. Öyle ki mü’minlerin soğukluğundan Cehennem: “mü’minin nuru narımı söndürüyor!” diye bağırır. Bundan sonra Allahü Teâlâ, takva ehlini kurtarır; zalimleri ise orada yüzüstü bırakır!”
(İbni Mâce)

_________________
Resim

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...