Diyetler
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şibh-i amd'ın diyeti, amd'ın diyeti gibi mugallaza'dır. Şibh-i amd'ın faaili öldürülmez.”[919] Ebû Davut bu hadisi İbn-i Amrbin El-As’ da rivayet etmiştir.
Şibh-i Amd: Katli meşru olmayan bir insanı âlât-i câriha'dan sayılmayan bir şeyle kasden öldürmek ki, bunun adına İslâm hukukunda şibh-î amd, yani yarı kasıt denilmektedir.
Amd; Kasten ve âlât-i câriha'dan biriyle öldürmek. Musallaza: Diyet-i mugaliaza: Hıkka ve cezalardan otuzar ve yüklülerden kırk olmak üzere yüz devedir.[920]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kadının diyeti, erkeğin diyetinin üçte birine varıncaya dek onun diyeti kadardır.”[921] En-Nesrî bu hadisi İbn-i Amr bin El-Âss'dan rivayet etmiştir.
Kadının diyeti, erkeğin diyetinin üçte birine kadar eşittir. Ancak üçte birden sonra kadının diyeti, erkeğin diyetinin yarısı kadardır.[922]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir aşiret'e (mensup kişiler) in diyetleri bütün aşiret hatkının üzerine düşer.”[923] Ahmet ve Müslim bu hadisi bir'den rivayet etmişlerdir.
Bir aşiret içinde yanlışlıkla işlenen cinayetlerin kan bedeli, yanlış cinayeti işleyen tarafından değil, bütün aşiret halkı tarafından ödenmesi gerekir.[924]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zimmîlerin diyeti Müslümanların diyetinin yarısı kadardır.”[925] En-Nesâî bu hadisi İbn-i Ömer'den rivayet etmiştir.
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kasıtlı işlenen cinayette kısas ve yanlışlıkla işlenen cinayette diyet vardır”[926] Et-Taberânî bu hadisi Amr bin Hizâm'dan rivayet etmiştir.
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muâhed'in (zimmî veya müttefikin) diyeti, hürrün diyetinin yarısı kadardır.”[927] Ebû Davut bu hadisi İbni Ömer'den rivayet etmiştir.
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kâfirin diyetinin tutarı, Müslümanın diyetinin yarısı kadardır.”[928] Tirmizî bu hadisi İbn-i Amr bin El-Âss'dan rivayet etmiştir.
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Zimmînin diyeti, Müslüman diyeti kadardır.”[929]
9- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“El ve ayak parmaklarının diyeti eşittir. Her biri için ödenen bedel on devedir.”[930]
Hadisi şerifin özeti: Bir kimsenin başka birisinin kopardığı bir parmağın kan bedeli 10 devedir. İki parmağın kan bedeli ise 20 devedir. Ayak ve el parmakları bu konuda eşittir.[931]
10- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ev, harem (kutsal yer) dir. Her kim sana saldırarak haremine girerse onu öldür.”[932] Ahmet ve Et-Taberânî bu hadisi Ubâde bin Es-Sâmit'ten rivayet etmişlerdir.
11- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Meryem'in oğlu İsa, bir adamı hırsızlık ederken gördü ve ona:
“Çaldın mı?” diye sordu. Adam:
“Kendisinden başka gerçek tanrı bulunmayan zat'a yemin ederim ki, hayır!..” diye karşılık verdi. Bunun üzerine İsa şöyle dedi:
“Allah'a inandım ve gözümü yalanladım.”[933] Buharî ve daha başkaları bu hadisi Ebû Hüreyre'den rivayet etmişlerdir.
İsa peygamber, bir adamın hırsızlık yaptığını görünce kendisine şöyie sordu:
“Hırsızlık mı yaptınız?”
Adam:
“Hayır, Allah'ın birliğine yemin ederim ki, herhangi bir şey çalmadım.”
İsa peygamber, adamın böyle demesi karşısında;
“Ben, Allah'a iman ettim. Gözlerimin gördüğünü yalanlıyorum,”
İşte... Böyle bir şüphe, hırsızlık konusuna girince, hırsızlık yaptığı iddia edilen adamın eli kesilmek cezasından kurtuldu.[934]
12- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kulakta yüz deve ve akılda yüz de (diyet) vardır.”[935] El- Beyhakî bu hadisi Muâz'dan rivayet etmiştir.
13- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dilde, konuşmayı önlediği takdirde (tam) diyet vardır. Erkeklik uzvunda, haşefe kesildiği takdirde (tam) diyet vardır. İki dudakta da tam diyet vardır.”[936] İbn-i Adiyy ve daha başkaları bu hadisi İbn-i Ömer'den rivayet etmişlerdir.
14- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yanlışlıkla işlenen cinayetin diyetinde hıkka, cezea, bint-i mehaz, lebûn ve ibn-i mehaz'dan yirmişer olmak üzere yüz deve vardır”[937] Ebû Davut bu hadisi İbn-i Mes'ûd'dan rivayet etmiştir.
15- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şahit olarak kılıç yeter.”[938] İbn-i Mâce bu hadisi Seleme bin El-Muhabbak'tan rivayet etmiştir.
Hadisin sebebi:
Şer'î cezalara dair ayetler inmişti. Çok kıskanç kişi olan Ebû Sâbit'e
“Karın Ümm-î Sâbit'in yanında bir adam bulsaydın ne yapardın?” diye soruldu.
“İkisini de kılıçtan geçirirdim.” karşılığını verdi ve şöyle devam etti.
“Dört şahit getirinceye kadar bekleyecek miydim? Adam da işini görür ve giderdi. Veya şöyle, böyle mi oldu, diyecektim! O zaman da bana kar zif (zina iftirası) cezası verilir ve ömür boyu şahitliğim de kabul edilmezdi.” Ebû Sâbit'in bu sözleri Peygamber Efendimize iletilince bu hadîsi şerifi buyurdular. Hadis, meseleye kılıç tarafından bir had koyulduğu anlamını taşımaktadır: Bazıları bu hadise dayanarak koca hakkında kısas lâzım gelmeyeceğine kail olurken kimi de kısas gerektiği hükmüne varmıştır.[939]
16- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Doktorluğu bilinmediği (halk arasında doktor olarak tanınmadığı) halde tedavi eden kişi, (sebebiyet verdiği zararı) tazmine mecburdur.”[940] Ebû Davut ve birçokları bu hadisi İbn-i Amr bin El-Âss'dan rivayet etmişlerdir.
17- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kesici âletten başkasıyle (öldürücü olmadığı genel olarak kabul edilen bir aletle) işlenen suç yanlışlık suçudur ve her yanlışlık suçu için diyet vardır.”[941] Et-Taberânî bu hadisi En-Nu'mân bin Beşîr'den rivayet etmiştir.
18- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kan bedelini aldıktan sonra öldüren kişiyi affetmem.”[942] Et-Tayâlisî bu hadisi Câbir'den rivayet etmiştir.
Bu hadisin şerhinde ilim adamları şöyle demektedirler: Adam öldüren kişi kısas olarak öldürülür. Ancak ölüm, kılıç gibi keskin ve yaralayıcı olmayan bir aletle vuku bulmuş ise bu durumda kısas değil, diyet lâzım gelir. [943]
19- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kasten suç işlediğini kabul eden katilin akrabalarına kan bedelinden hiç bir şey yüklemeyiniz. (Zira böyle bir cinayetten mütevellit olan kan bedeli katile aittir.)”[944]
Diyetin, katilin asabesi tarafından ödenmesi için yalnız katilini itirafı yeterli bulunmamaktadır. Suç, hukukî yönden ispatlanmış veya asa-be tarafından da kabul edilmiş olması şarttır. Asabe, katilin baba tarafından akrabası olup diyeti ödemekle yükümlü olan kişilerdir.[945]
20- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yanlışlıkla işlenen bir cinayetin kan bedeli katilin akrabalarına yüklenir. Düşürülen bir ceninin kan bedeli bir köle veya cariye vermektir. (Veya bunların karşılığı verilecektir.)”[946]
Hz. Muhammed'in Ehlinin Fazileti
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Hasan ve Hüseyin cennet ehli olan gençlerin önderleridir.”[315]
Seyyid: Efendi, önder, lider.
Şebab: Delikanlı.[316]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Hasan ve Hüseyin cennet ehli olan gençlerin önderleri, babaları Hz. Ali ise, onlardan daha üstündür.”[317]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin cennet ehli olan gençlerin önderidir. Ancak Halem oğlu, Hz. İsa İbni Meryem ve Yahya İfani Zekeriya bundan müstesnadır. (Bu iki peygamber, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'den daha üstündür.) Hz. Fatma, cennet ehli olan tüm kadınların, efendisidir. Ancak Hz. Meryem bu hükmün dışındadır.”[318]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Hasan, benden, Hz. Hüseyin ise Ali'dendir. (Hz. Hasan bana benzediğinden benden, Hz. Hüseyin ise, Hz. Aliye benzediğinden Ali’dendir.)”[319]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ümmetimden evlendiğim bir kadının ve ehlimden birisiyle evlenecek olan ümmetimden bir erkeğin benimle cennete girmesi için Allah'a yalvarıp yakardım. Allah (c.c.) da bu dileğimi kabul etti.”[320]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ailemizle birlikte bizlere zekât sadakası helâl değildir.”[321]
Hz, Muhammed'e ve aile efradına, zekât sadakası, malın kiri olduğundan verilmesi yasak edilmiştir.[322]
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey müminler, muhakkak ki, siz benden sonra ehli beytimle imtihan olunacaksınız.”[323]
Hz. Muhammed bu hadisi şerifin ifadesiyle O'nun vefatından bir kaç yıl sonra müslümanların arasında vuku bulacak Cemel savaşına ve Kerbela vakasına işaret etmek suretiyle gaybden verdiği bir haberdir.[324]
9- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz oğlum Hasan, gerçek bir efendidir. Hz. Allah, Onun yapacağı arabuluculuk vasıtasıyla karşı karşıya gelecek iki İslâm ordusunun arasını İslah eder. (Fitneliğe son verdirerek binlerce müslümanın kanının dökülmesine engel olur.)”[325]
10- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Hüseyin, ben ondan, o da benden bir parçadır. Hz. Allah onu seveni sever.
Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin iki torunumdur.”[326]
Sıbd: Torun[327]
11- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Hamza İbni Abdulmüttalib benim sütkardeşimdir.”[328]
12- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Hamza, kıyamet günü şehitlerin efendisidir.”[329]
13- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanların arasında bulunan her türlü münasebet ve akrabalık, kıyamet gününün gelmesiyle kesilecektir. Fakat İslâm münasebeti ve benim akrabalığım asla kesilmez.”[330]
Hadisi şerifden alacağımız hisse:
Kıyamet gününün gelmesiyle dünyada iken insanların arasında bulunan İslâm dini dışında, diğer tüm dini münasebetler ve akrabalık bağları tamamiyle kesilir. Fakat islâm kardeşliği ve peygamberimizin akrabalarıyla olan münasebeti bağlı kalacaktır. Asla kopmaz. Çünkü din kardeşliği her türlü yakınlık ve münasebetten daha üstündür. Bu bütün müslümanlar için büyük bir şeref ve müjdedir. Hz. Allah cümlemizi İslâm kardeşliğinden mahrum bırakmasın. Amin...[331]
14- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Oğlum Hüseyin zekât sadakası olan hurmadan vazgeç. Biz zekât sadakasını yemediğimizi bilmez misin?”[332]
15- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her insanoğlu, babasına isnad edilir. Fakat Hz. Fatma'nın oğullan bunun dışındadır. Çünkü onların velisi ve en yakın akrabası benim.”[333]
16- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Benim ceddim olan Abdülmüttalibin çocuklarına (dünyada) iyilikte bulunan kimseler, kıyamet gününde bana kavuştuğu (öldüğü) zaman, onun mükâfatı bana aittir.”[334]
17- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Fatma benim bir parçamdır. Onu kızdıran beni kızdırmış olur.”[335]
18- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Fatma benim bir parçamdır. Onu kızdıran beni kızdırmış onu sevindiren beni sevindirmiş olur. Kıyamet gününde her türlü bağlantı kesilir. Yalnız İslâm ve benim akrabalık bağlarım kalır.”[336]
19- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Benim bir tüyüme (aile efradımdan herhangi birisine) eziyet veren, bana, bana eziyet veren de Allah'a eziyet vermiş olur.”[337]
20- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Semada yaşayanlar için, yıldızlar bir güven alâmetidir. (O yıldızlar, nizamlarını kaybedip birbirlerine düşmedikçe, orada yaşayan melekler vesaire güven içinde bulunurlar.)”
Ehli beytim, ümmetimin güvenleridir.”[338]
Hz, Muhammedin aile efradları yeryüzünde kesilmediği müddetçe, ümmetine zarar gelmez. Bu kesilme iki türlüdür:
a) Ölmekle kökün,
b) İslâm dinînden ayrılarak küfür karanlığına düşmekle.[339]
21- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Ali'nin yüzüne bakmak bir ibadettir.”[340]
22- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz ben, sizler için yerime geçecek iki halife (vekil) bıraktım.
a) Yerle semanın arasında uzatılmış sağlam bir ip olan Allah'ın kitabı (Kur'an-ı kerim).
b) Ehli beytimdir.
Bu iki vekil, (kıyamet günü) havuzun yanına gelinceye kadar, birbirlerinden ayrılmayacaklar.”[341]
Allah'ın kitabı olan Kur'an-ı kerim, semadan yere kadar uzanan bir ipe benzer. O ipe sarılan kimseler, çeşitli ahlâksızlık, kötü düşünce ve fikir içine düşseler bile, yine sahip oldukları temiz imanları sayesinde kurtulurlar, O ipe sarılmayan, bedbaht, şuursuz, midesine düşkün, fani hayatına bağlanmış kimseler ise, bozuk fikir ve düşüncenin yılan ve akreplerine yem olmaktan kurtulamayacaklardır.
Hz. Muhammed (s.a.s.)'ın aile efradından (Hz. Ali, İbni Abbas gibi) alimler, Kur'an-ı kerime bağlı kalmak ve hizmet etmekten aldıkları iman nuru ile kendi zamanındaki ve gelecek zamandaki inşalar için, Allah'ın birer halife ve vekilleridir.[342]
Normal (İktisadî) Yaşam
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yahudilerden Beni Nezir kabilesinin Medine’de bırakıp terkettikleri hurma ağaçlarını satan sevgili peygamberimiz elde ettiği paradan ancak ailelerine bir senelik yetecek nafakalarını ayırırdı.”[965]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Harcamada iktisadi hareket, yaşamanın yansıdır. İnsanlarla iyi geçinmek aklın, bilmediklerini sormak ise ilmin yarısıdır.”[966]
Adaklar
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah bir hadisi kutside şöyle buyuruyor: “Ademoğlunun adadığı adaklar, onun için, takdir ederek yazmadığım herhangi bir menfaat kazandırmaz, veyahutta ondan herhangi bir kazayı atlatamaz. Fakat adaktan istenilen arzular, bazen kader yazısına rastlar. Şüphesiz adağı şu yönden meşru kıldım ki, cimriyi onunla cimrilikten kurtarayım. Çünkü önceleri Benim için harcamak istemedikleri şeyleri, adadıktan sonra gönül arzusuyla harcamaktadırlar.”[140]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kişi, sahip olmadığı bir malı adayamaz. Müminlere lanet okumak, öldürmek kadar günahtır. İntihar eden bir kimse, kıyamet günü, intihar ettiği aletle tazib edilecektir.
Kim, İslâmiyetin dışında başka bir din üzerine yemin ederse, (şu işi yaparsam, Hıristiyan veya Yahudi olayım deyip sonradan da ettiği yemini bozarsa) yemin ettiği gibi kabul edilir. Yani İslâmiyetten çıkıp hıristiyan ya da Yahudi olur.
Bir adam, din kardeşine küfrü isnad erse, (ey kâfir derse), onu öldürmesi kadar günahtır.”[141]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Adak, ademoğluna, Allah'ın takdir ettiğinin dışında hiç bir şey kazandırmaz. Fakat bazen adaktan istenilen arzular, Allah'ın takdir ettiğine tesadüf eder. Adadığını verir ve böylelikle cimri olmaktan kurtulur.”[142]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz adama, ne bir şeyi ileriye aldırır ve ne de geriye götürür. Ancak, insanı cimrilikten kurtarır.”[143]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, Allah'a itaat etmeyi adarsa, aynı konuda itaat etsin. Kim, Allah'a karşı gelerek günah sayılan herhangi bir şeyi adarsa, onu yerine getirmesi ve kefaretini de vermesi gerekir.”[144]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, adamada bulunduğu bir şeye isim vermezse, (meselâ, gurbette olan babam gelirse, benim adağım olsun der, fakat iki gün oruç tutarım veya hayvan kurban ederim demeden adakta bulunursa,) böyle bir adamanın kefareti, yemin kefaretidir.”[145]
Allah'a İtaat Etmenin Feyzi, Günahların Felâketi
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir kavmin arasında bulunan salih bir kimsenin öldükten sonra geriye bıraktığı çocuğuna kendi ismini takan o kavme, Hz. Allah manevi bir mükâfat lûtf edecektir.”[159]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki
“Her müminin iki kapısı vardır:
a) Birinci kapıdan, işlediği namaz, oruç ve hac gibi iyilikleri yükselir. (Arş-i âlâda kayıt defterine yazılır.)
b) Diğer kapıdan ise rızkı iner.
Bu iki kapının sahibi öldüğü zaman, her iki kapı, sahiplerini, kaybettikleri için ağlarlar.”[160]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her müslüman erkek, ilk gördükleri kadından (Allah'dan korkup ve haya ederek) gözlerini kapatıp geriye çevirirse, Hz. Allah, o müminin kalbinde bir ibadet zihniyetini yaratır. Ve kişi dolayısıyla o ibadetin tadını kalbinde hisseder.”[161]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Herhangi bir müslüman, fakir bir müslümanı giydirirse, giydirdiği o elbise fukaranın üzerinde bulunduğu müddetçe Allah'ın himayesi altında bulunur.”[162]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim gösteriş (başkalarının görmesi) için, iyilik yaparsa, Hz. Allah'da kendisine karşı gösteriş yapar. (Gösteriş için yaptığı İyiliklerinin sevabını yakar ve kendisini de rezil eder.)
Kim başkası işitsin diye iyilik yaparsa, Hz. Allah o kimsenin yaptığı iyiliklerini imha eder ve kötü bir insan olduğunu etrafa duyurtur.”[163]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, borçlu olan fakir bir kimseye kolaylık gösterirse, Hz. Allah'da o kimsenin dünya ve ahiret işlerini kolaylaştırır.”[164]
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, her iki çenenin arasındaki diline ye her iki bacaklarının arasındaki tenasül uzvuna hakim olacağına dair kefil olursa, Bende onun Cennete gireceğine dair kefil olurum.”[165]
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yapmış olduğu kötülüğün cezasını dünyada gören bir kimse, bu cezayı ahirette görmeyecektir.”[166]
9- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir din kardeşinin herhangi bir ihtiyacının (sıkıntısını) gideren bir kimsenin, Allah'da ihtiyacını görür.”[167]
10- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Fakire verilen sadaka, sahibini (boğulmak, yanmak gibi) her türlü tehlikelerden korur.”[168]
Allah'ın Hakiki Dostları
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, Allah'ın öylesine dostları vardır ki, Yüce Allah onları öldürülmekten korur, iyilik yapmaları için uzun ömürlü kılar, iyi rızıklandırır günahtan arındırır ve afiyet içinde yaşatır, ruhlarını kendi yatakları üzerinde iman bütünlüğü içinde alarak şehitlerin makamına yükseltir.”[343]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz Allah'ın öylesine temiz ruhlu dostları vardır ki Yüce Allah, onların rızıklarını rahmetiyle birlikte verir. Afiyet içinde yaşatıp, iman bütünlüğü içinde canlarını alır ve cennetine koyar. Onlar, öylesine temiz kimselerdir ki, gecelerin dehşet ve korku veren karanlıkları gibi, fitne ve dinsizlik fırtınalarıyla karşılaştıkları halde, iman bütünlüğü içinde kalırlar.”[344]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphe yok ki insanlar arasında Allah’ın hakiki dostları vardır.
a) Kur'an-ı okuyan ve emirlerine uyan, Allah'ın has kulları.”[345]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, Allah (c.c.)'ın yeryüzünde yaşayan, insanların cesedlerinde tertemiz kapları vardır. O kaplar ise, salih müminlerin kalbleridir. O kalblerin en sevimlisi, yumuşak ve ince olanlarıdır.”[346]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah (c.c.)'ın nezdinde tekbir (Allahuekber), tahmit (Elhamdülillah), tesbih (Subhanallah), tehlil (Lailâheillallah) cümleleriyle Allah'ı zikrederek İslâm duyguları içinde yaşayandan daha faziletli, üstün bir kimse yoktur.”[347]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hiç bir varlık kendi cinsinden olanbir varlıktan daha üstün değildir. Yalnız insanlar bu hükmün dışındadır.”[348]
Hiç bir varlık, kendi cinsinden diğer bir varlığa karşı üstün değildir. Fakat insanlar bu hükmün dışındadır.
İmanlı, şuurlu ve zengin bilgilere sahip olan bir alim, bu sıfatlardan yoksun 1000 (bin) kişiden daha üstündür. Çünkü Allah'ın rahmet yağmurunu kabul eden tertemiz bir toprak; bitireceği çeşitli bitkileriyle, akıtacağı sularıyla binlerce canlı varlıklara yarayacağı ve yepyeni hayatlar bağışlayacağı gibi Allah'a yaklaştıran, iman ışığında dünyevî ve uhrevi ilimlerle bezenmiş bir alim, binlerce insanları öldürücü cehalet sisinden kurtarır, yepyeni şuurlu ve yararlı bir hayata kavuşturur. Böylesine bir alim, 1000 kişiden elbette daha üstündür.
“Bence kulumu bana yaklaştıran (namaz, oruç gibi) farz olan emirlerden daha sevimli bir şey yoktur. Ben sevinceye kadar kulum, sünnetleri yerine getirmekle bana yaklaşmaya devam eder.”
“Ben, kulumu sevdiğim zaman, (kulakları hakikati işittiğinden, gözleri gerçekleri gördüğünden, elleri helâl lokmaya ve hayırlı şeylere uzandığından, ayaklan meşru yerlere yürüdüğünden) kulakları, gözleri, elleri ve ayakları ben olurum. Benden dilediği her şeyi verir bana sığındığı tehlikelere karşı onu korurum.”
“Ölümü istemeyen mümin kulumun ruhunu almakta tereddüt ettiğim kadar hiç bir şeyde tereddüt etmem. Fakat ben, mümin kulumun ölüme karşı olan isteksizliğinden hoşlanmadığım için, onun isteksizliğini sevgi ve muhabbete çevirerek onu kendi rahmetime kavuştururum.”[349]
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah (c.c.)'ın nezdinde imanlı kişiden daha üstün bir kimse yoktur.”[350]
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhakkak ki, Hz. Allah şöyle buyurmuştur: “Benim dostlarıma karşı düşmanlık eden kimseleri (yok edeceğimi) savaşacağımı ilân ederim.”[351]
9- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Geçmiş ümmetlerden İlham yoluyla doğruluğu, Allah'dan alan ve başkalarına faydalı olan kimseler vardır. Eğer ümmetimin arasında onlardan biri varsa, o da Hattaboğlu Ömer olsa gerek. (Çünkü Kur'an’ın bir çok yerlerinde onun görüşü ayetlerle birleşmiştir.)”[352]
10- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Samimi olarak kalbini imana bağlayan, küfür kirlerinden arınan, doğru sözlü olan, iman istikametinde huzur içinde bulunan, kulakları hakikati işiten ve gözlen gerçeklere bakan bir mümin, muhakkak saadete kavuşacaktır.”[353]
Eflehe: Saadete ermiş.
Ehlese: Samimî Bir Yürekle iman etmek,
Sadık: Doğru sözlü
Üzün: Kulak.
Ayn: Göz.
Nazire: Bakıcı.[354]
11- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz.Allah şöyle buyuruyor:
“Benim için sevişenler, (yine benim için birbirlerine nasihat eden, birbirlerini kötülük etmekten kurtarmaya çalışan ve faydalı olmaya uğraşan kimseler) için, öylesine nurdan minberler vardır ki, peygamberler, şehitler bile gıpta ederler.”[355]
12- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Benim için, birbirlerini seven, birbirleriyle oturan, birbirlerine yardım eden kimseler, sevgimi hak etmiş olurlar.”[356]
13- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz, öylesine (temiz, yürekli, imanlı) kullar vardır ki, yeminle üzerinde durup dilediklerini Allah yerine getirir.”[357]
Allah'ın Rahmetini Gerektiren İyi Ameller
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın rahmetini gerektiren sebeplerden birisi de (kişinin karşılaştığı din kardeşine) bol bol selâm vermesi ve tatlı dille konuşmasıdır.”[18]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz Allah'ın hoşnutluğunu kazandıracak sebeblerden birisi de, müslüman kardeşlerini sevindirmektir.”[19]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Büyük günahlardan kaçınmak şartıyla kılınan beş vakit namaz, aralarındaki işlenilen küçük günahların kefareti olduğu gibi, bir Cuma namazı da gelecek diğer bir cuma namazına ve bir ramazan orucuda, gelecek ikinci bir ramazan orucuna kadar, aralarında işlenilen her türlü küçük günahların kefaretidir.”[20]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Büyük günahlardan kaçınmak şartıyla kılınan beş vakit namaz, aralarında işlenilen küçük günahların kefareti olduğu gibi, kılınan bir cuma namazıda, diğer bir cuma namazına ve üç günde ilâve etmek suretiyle (toplam on günün) aralarında işlenilen bütün küçük günahların kefaretidir.”[21]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey insanlar! Kıyamet günü, Hz. Allah'ın müminlere neler soracağından ve müminlerin de nasıl cevap vereceklerinden size haber vereyim mi? Hz. Allah:
“Ey müminler! (Benim rızamı kazandıracak) iyi amelleri yapmasını sever misiniz?
Müminler:
“Ey Rabbimiz! Elbette severiz.” Hz. Allah:
“Niçin seversiniz?” Müminler:
“Af ve mağfiretinize nail olmak için.” Hz Allah:
“Ey salih Kullarım! Ben, mağfiretimi sizler için vacip kıldım.”[22]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Tam mürakkaba kırk gün nefsiyle mücadele edip mürakkabasının altında bulundurarak hakim olmaktır. O halde kim, (zaruretinin dışında) alış veriş yapmamak ve konuşmamak üzere, nefsini mürakkabasının altında bulundurursa, anasından doğduğu gibi, tertemiz olarak bütün günahlarından arınmış olur.”[23]
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'a yaklaşarak kötülüklerin bütün yollarını kapatınız. Çünkü mümin, herhangi bir uzvuna bir diken batasıya kadar başına gelen küçük, büyük her belâ, onun için bir kefaret sayılır.”[24]
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Girmek istemeyenlerin dışında, ümmetimin her ferdi Cennete girecektir.” Peygamberimizin huzurunda bulunan cemaat şöyle dediler:
Ya Resûlullah!.. Girmek istemeyenler kim?.. Peygamberimiz:
“Bana itaat eden, girmek isteyenler, karşı gelenlerde girmek istemeyenlerdir.”[25]
9- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ümmetimden, üç kızını veya üç kız kardeşini güzellikle yetiştiren bir kimse için, onlar (yetiştirdiği kızlar), kıyamet günü, Cehenneme karşı bir perde olurlar. (Hak ettiği Cehennem ateşine girmesine engel olurlar.)”[26]
10- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Bir müminin, Allah korkusunun dışında elde ettiği itaatkâr ve salih bir zevceden daha iyi bir servetten faydalanamaz. Çünkü, kocası yüzüne baktığı zaman onu sevindirir, emrettiği vakit itâat eder, ayrıldığı vakit malını ve iffetini korur, yemin ile kendisine yasakladığı herhangi bir şeyi yapmaz ve kocası da yeminini bozmaz.”[27]
11- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Adamın birisi yürüdüğü herhangi bir yolda karşılaştığı ağaç parçalarını “Vallahi gelip geçen müslümanların ayaklarına takılıp eziyet vermesin” diye onu yoldan attığı için, Cennete girmeyi hak ediyor.”[28]
12- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennet kapısının anahtarı, “lâilahe illallah” cümlesidir.”[29]
13- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennet kapısının anahtarı namaz, namazın anahtarı da abdesttir.”[30]
14- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın affu mağfiretini gerektiren sebeplerden olan müslümanları doyurmaktır.”[31]
15- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, dört şeyden sakınırsa, Cennete girmeyi hak eder.”[32]
16- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, müslümanların gelip geçtiği yoldan, ayaklarına takılıp eziyet veren şeyleri yoldan atarsa, (Böylesine yaptığı her hareketine karşılık) kendisine bir sevab yazılır, sevabı kabul olunan kimseler de Cennete girer.”[33]
17- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İlim öğrenmek için evinden ayrılmak isteyen bir kişi, evinden ayrılırken adımını atmadan bütün küçük günahları af olunur.”[34]
18- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Borcunu veremeyen bir kimseye mühlet veren, alıp ertelediği her gün için kendisine alacağı kadar sadaka sevabı verilir.”
19- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, din kardeşinin ırz ve namusuna atılan iftiraları, red ederse, (onun sevabı, girmeyi hak ettiği Cehennem ateşine karşı engel bir perde olacaktır.”[35]
20- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, (sel gibi zarar verecek) azgın sulara veya yangın afetlere yol açacak ateşlere engel olursa, onun için bir şehidin sevabı vardır.”[36]
21- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, Allah'dan gelen (belâ ve musibetler gibi) şeylere razı olursa, Hz. Allah'da, kendisinden razı olur.”[37]
22- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, yoldan, eziyet veren taşları kaldırıp atarsa, (attığı her taşa karşılık kendisine) bir sevab yazılır. Kendisi için sevab yazılmış olan kimseler de Cennete girer.”[38]
23- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, bir âmânın elinden tutup kırk adımlık yere götürürse, Cennete girmek ona vacib olur.”[39]
24- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kim, bir amanın elinden tutup kırk adımlık bir yere götürürse geçmiş bulunan bütün küçük günahları af olunur.”[40]
25- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennet kapıları, pazartesi ile perşembe günü ardına kadar açılır. Dargın olanların dışında Allah'a ortak koşmadan tevbe eden her müslümanın günahları af edilir. Birbirine dargın olan kimseler için de meleklere şöyle emir verilir: “Bu dargın olan kimselerin günahlarını, barışıncaya kadar silmeyiniz.”[41]
Allah'ın Teklifleri Ancak İnsanların Yararlanmaları İçindir
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah bir hadisi kutside şöyle buyuruyorlar: “Ey kullarım”... (Ben, bütün kâinatı yaratmış olmama rağmen) kendime her türlü zulüm etmeyi haram kıldığım gibi, aynı zamanda size de haram kıldım... Öyleyse birbirinize zülüm etmeyiniz.
Ey kullarım!., (Şehevi arzuların azgınlığı sebebiyle) hepiniz sapık kimselersiniz. Ancak iman ve hidayet yoluna kavuşturduklarım müstesnadır. Öyleyse Benden hidayet isteyiniz ki, sizi hidayete kavuşturayım...
Ey kullarım!.. duyurduklarımın dışında, hepiniz aç ve muhtaç kimselersiniz.. O halde, Benden rızık isteyiniz ki, ben de size rızrk vereyim...
Ey kullarım!... Giydirdiklerim müstesna, hepiniz (elbiseden ve iyi ahlâktan) çıplaksınız. Öyleyse, benden isteyiniz ki, sizi giydireyim...
Ey kullarım!... Şüphesiz hepiniz geceli gündüzlü günah işlemektesiniz. Ben de (samimi bir yürekle yaptığınız tevbeleriniz nedeniyle) bütün günahlarınızı af edecek büyük bir merhamet sahibiyim.. O halde, benden af dileyiniz ki, sizi affedeyim...
Ey -kullarım!... Sizler bana zarar verecek bir durumda değilsiniz ki, beni bir zarara sokasınız. Aynı zamanda bana menfâat verecek bir kuvvet ve saltanata sahip değilsiniz ki, bana her menfâatiniz dokundurabilesiniz...
Ey kullarım!., Geçmiş ve gelecekleriniz, insan ve cinleriniz, hepiniz iyi huylu, temiz kalbli tek bir insan gibi olsanız bile, Benim mülk ve saltanatıma bir şey ilâve ettiremezsiniz...
Ey kullarım!... Geçmiş ve gelecek insan ve cinlerinizin -hepsi kötü bir insan gibi fena bir ahlâka sahip olsaydılar, Bana ve saltanatıma zerre kadar bir noksanlık veremezler..
Ey kullarım!... Geçmiş ve gelecek insan ve cinlerin hepsi bir araya gelip, her birerlerinin istedikleri çeşitli ihtiyaçlarını versem bile, bende bulunan zengin hazinelerimi tek bir noksanlık bile getirmez. Ancak onların aldıkları, denize batırılıp çıkarılan bir iğnenin getirdiği su kadardır.
Ey kullarım!... İşlediğiniz amellerinizi teker teker saydırmakta ve zapt etmekteyim. Kıyamet aleminde olduğu gibi, karşılığını vereceğim. Yaptıklarının karşılığını 'iyi olarak bulan bir kimse, Allah'a hamd etsin. Ceza olarak 'bulan bir kimse ise, bunun sebebini başkalarında değil, kendisinde arasın.”[15]