Ana Babaya İtaat Etmek
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ana-babaya yapılması gereken itaatlerden birisi de, kişinin babasının ölümünden sonra dostlarını ziyaret edip iyilik yapmasıdır.”[617]
“Rabbın hüküm verdi ki: On'dan başkasına sakın tapmayın; ana-babanıza karşı iyi davranın. Eğer ana-babadan biri, ya da ikisi yanında ihtiyarlarsa sakın onlara “of!.. Bıktım usandım” deme; -onlara sözün tatlısını, ve gönül alıcısını söyle. Onlara acıyarak alçsak gönüllülük kanadını (yerlere kadar) indir ve “Yarab, önler beni çocukken nasıl büyüttüler ise sen de kendileni öylece esirge” Rabbımız, içinizden geçenleri en iyi bilendir. Eğer siz iyi olursanız şüphesiz ki, Allah kendine yönelenleri (ve bol bol tövbe edenleri) affedicidir.” [618]
Bundan da anlaşılacağı üzere, dinimiz anne ve babaya büyük bir değer vermiş ve çocuklardan onlara karşı saygı göstermelerini istemiştir. Sevgili peygamber efendimiz bunun için yukarıdaki hadisde buyurmuş oldukları gibi çocukların, babalan öldükten sonra, onların dostlarını ziyaret edip iyilik yapmalarını ve böylece onlara karşı olan hak ve vazifelerini biraz da olsa yerine getirmelerini istemiştir.[619]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İyilik yaparak anne ve babasını memnun eden kimse, Allah'ı memnun etmiş olur. Anne ve babasını daraltan kimse, Allah'ı darıltmış olur.”[620]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Anne ve baba hakkında Allah'ın emirlerine itaat edip onları memnun etmeye çalışan kimse için cennette iki kapı, birini memnun eden kimse için ise bir kapı açılır.”[621]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Anne ve babanıza itaat ediniz ki, çocuklarınızda size itaat etsin. Başka kadınlara karşı namuslu olunuz ki, karınız da size karşı namuslu olsun.”[622]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ana babaya itaat etmek, cihada katılmak kadar sevaptır.”[623]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennet annelerin ayakları altındadır.”[624]
Sevgili peygamberimiz (s.a.s) “Cennet, anaların ayakları altındadır” demektedir. Dinimiz, yavrusunu dokuz ay karnında taşıyan, onu ölüme yakın dehşette doğum sancıları ile dünyaya getiren ve kendi kendini idare edebileceği yaşa kadar benzersiz bir şefkat ve sabırla aç, uykusuz kalarak yavrusunu büyüten anneye böylesine saygıdeğer bir rütbe tanımıştır.
Fakat bu yüksek rütbe anneye ağır mesuliyetler de yüklemektedir. Çocuğunun sağlığına, açlığına, tokluğuna önem verip üzerine titrediği gibi sarsılmaz bir din ve ahlâk terbiyesi içinde yetişmesi için ide elinden geleni yapması lâzımdır.[625]
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Öylesine iki günah vardır ki, (bu kapıyı çalanların) cezaları daha dünyada iken acele, olarak verilir.
a) (Din, can ve mal konusunda) başkalarına zulüm etmek,
b) Müslüman anne babaya karşı gelmek.”[626]
Aziz okuyucu! Bu hadislerden anladığımıza göre, her çocuk anne ve babasının emirlerine itaat etmek zorundadır. Fakat yolunu sapıtmış, Allah'ın emirlerini hiçe sayarak dine aykırı olan şeyleri örneğin; (hırsızlık yapmasını, içki alıp getirmesini) çocuğuna emir eden anne ve babaya, çocuğun itaat etmemesi gerekir. Çocuğun itaat etmesi, Allah'ın emirlerine karşı gelmesi demektir ki, bu da büyük bir günahdır.[627]
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah bütün günahlardan dilediği günahların cezasını kıyamet gününe erteler. Ancak anne ve babaya yapılan hakaretin cezası bunun dışındadır. Çünkü Hz. Allah bunun cezasını dünyada iken verir.”[628]
9- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sevgili peygamberimiz, amcası Hz. Abbas için, bir çocuğun babasına yaptığı iyilikleri lâyık görüp ona saygı gösterip hısımlarına iyilik yapardı. (Çünkü bir yerde amcalar babanın yerini tutar.)”[629]
10- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Çocuğun babasına yaptığı iyilikler, onu cennet kapılarının ortasına kadar götürüp cennete girmesine vesile olur.”[630]
11- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Çocuğun babasının iyilikleri altından kalkması, çocuğun köle olarak bulduğu babasını satın aldıktan sonra, azat etmesiyle mümkün olur ancak.”[631]
12- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın rızası babanın rızasını gazabındadır.”[632]
13- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın rızası anne babanın rızasına, Allah'ın gazabıda anne ve babanın gazabına bağlıdır.”[633]
14- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yanında anıldığım halde bana salavat getirmeyen ve ramazan ayına yetişip ondan faydalandığı halde günahları af olunmayan kimse sürüm sürüm sürünsün.”
Sürünsün yine sürünsün, sürüm sürüm sürünsün...
“kim sürünsün Ya resûlallah!” diye sordular. Peygamber (s.a.s) buna:
“ana babasından biri veya her ikisi yanında ihtiyarlayıp da cennete girmeyi hak edecek kadar onlara iyilik yapmayan sürünsün” diyerek cevap verdiler.[634]
Sevgili peygamberimiz “Allah'ın rızası anne ve babanın rızasında, Allah'ın gazabı da anne ve babanın gazabındadır” diyerek anne ve baba rızasını kazanmanın ne kadar önemli olduğunu bildirmiştir.
Uyanık ve şuurlu bir Müslüman Allah'ın rızasını kazanmak istiyorsa -ki, hepimiz bunun peşindeyiz- önce anne ve babasına karşı olan vazifelerinde bir eksiklik yapmaması gerekir. Her türlü hareket, söz ve davranışlarda onlara karşı kalbinde beslediği derin saygı ve sevgiyi göstermelidir. Onları incitecek, kalblerini kıracak ve gücendirecek hiç bir davranışta bulunmamalıdır.[635]
15- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sürünsün sürüm sürüm sürünsün.
(Kim sürünsün ya Resûlallah! Diye sordular.) Peygamberimiz, ana babasından biri veya her ikisi yanında olduğu halde cennete girmeyi hak decek kadar onlara iyilik yapmayan kimse sürünsün diye cevab verdiler.”[636]
16- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hz. Allah'ın Kur'an-ı Kerimde iyi kimselere “Ebbar” demesinin sebebi, onların Allah'ın emirlerine itaat etmelerinin yanında anne babalarına da itaat etmelerindendir.”
Ey imanlı kişi! Nasıl anne ve babanın senin üzerinde bir takım hakları varsa, çocuklarının da senin üzerinde bir takım halkları vardır.[637]
17- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Sen, malınla birlikte babanın mülküsün.”[638]
Hadisin sebebi: Adamın biri peygamberimizin yanına gelerek şöyle sordu.
“Ya resûlullah! Benim fakir bir babam var. Malımdan faydalanmak istiyor. Ne dersiniz?” Sevgili peygamberimiz bunun üzerine yukarıda geçen hadisi buyurmuşlardır.
Hadisin özü: Baba çocuğunun dünyaya gelmesine, çocuk da genellik le malın kazanılmasına neden olmakta- Buna göre baba, çocuğun malından muhtaç olduğu kadar alabilir. Ancak alacağı malın, çocuğunun ihtiyacından fazla olması şarttır.[639]
18- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphesiz Hz. Allah iyi muamele etmeniz konusunda anneleriniz için üç kere, babalarınız için de iki kere tavsiye etmiştir.”
Muhakkak ki Hz. Allah, derece bacımından size en- yakın olarak akrabalarınıza daha sonra da diğer yakınlarınıza iyi muamele etmenizi tavsiye etmiştir.”[640]
19- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphe yok ki, Hz. Allah kadınlarla iyi geçinmenizi tavsiye etmekte. Çünkü bunların bazıları anneniz, bazıları kızınız, bazıları ise teyzeniz olmaktadır. (Hanımlarınızla da iyi geçinmeniz gerekir. Çünkü) ehli kitaptan olan yahudi ve hırlstiyanların bazıları fakir kadınlarla evli oldukları halde iyi geçinip aralarında herhangi bir boşanma hadisesine sebebiyet vermektedirler.(641]”):
Arabuluculuk
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Beni dinleyin!. Oruçtan, namazdan ve sadaka vermekten daha çok sevap kazandıran ibadetin ne olduğunu size söyleyeyim mi? Arabuluculuk ve dargınları barıştırmaktır. Çünkü anlaşmazlık ve çatıştırma, İslâm birliğini kökünden kazıyan bir afettir.”[616]
Buluğa Ermeden Ölen Müslüman Çocukları
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Müslümanların bulûğa ermeden ölen çocukları kıyamet günü arş-ı alanın altında oturur ve (anne, baba gibi: yakınları için) şefaatçi olur. Ettikleri şefaat da kabul olunur. Bunlar, henüz on iki yaşını doldurmadan ölen çocuklardır. On üç yaşını dolduran çocuklar ise, işledikleri iyiliklerinin sevabını alır, kötülüklerinin cezasını çekeceklerdir.”[482]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Müslümanların bulûğa ermeden ölen çocukları, cennet ağaçlarının tepesinde yeşil kuşlar gibi gezinirler. Onları koruyup kefil olanda babaları İbrahim peygamber olacaktır.”[483]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Cennet ağaçlarının tepesinde gezinecek olan müslümanların ölen çocukların babalarıİbrahim peygamber olacaktır.”[484]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Düşürülen çocuklarınıza isim takın ki, Hz. Allah onların şefaatiyle terazinin sevap kesesini size ağır kılsın. Çünkü o düşürülen çocuklar, kıyamet günü şöyle derler:“Ey rabbimiz! Bizi düşürdükleri gibi isim de takmadılar.”[485]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Çocuk yapan çirkin bir kadın, (Allah nezdinde) çocuk yapmayan (kısır) bir kadından daha hayırlıdır. Çünkü ben, kıyamet günü, düşen çocuklarınıza varıncaya kadar, diğer ümmetlere karşı çokluğunuzla iftihar ederim. Cennet kapısında bekleyen o düşen çocuklara rahmet melekleri tarafından cennete girmeleri için emir edilir. Bunuır üzerine o çocuklar “Ya Rab! Biz, anne babamız olmadan mı girelim?” derler. Bunun üzerine onlara “anne ve babanız da sizinle birlikte cennete girsin” denilir.”[486]
Çocukları Terbiye Etmek Ve Siyaseti İyi Bilmek
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Gerçekten yazıyı öğretmek, güzel isim takmak ve bulûğa erdiği zaman ise evlendirmek çocuğun babası üzerindeki haklarıdır.”[418]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her çocuk, İslâmiyeti kabul edecek yetki ve karakterde doğar. Tam konuşacak ve iyi ile kötüyü ayırd edebilecek bir yaşa geldiği zaman, anne babası onu (kendi inançlarına göre) ya hıristiyanlaştırır ya da putperestleştirir.”[419]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şüphe yok ki, bir babanın çocuğunu bir defa terbiye etmesi, onun için, sadaka vermesinden daha hayırlıdır.”[420]
Terbiye görmeyen bir çocuk, yaban otlan bitiren elverişsiz bir toprağa benzer. Tarlayı verimli bir hale getirmek büyük bir hizmet olduğu gibi, çocukları verimli bir hale getirmek de büyük bir hizmettir.[421]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İmtihan için (Allah tarafından) kendisine kız evlât verilen bir baba, onları İslâmiyete göre terbiye edip iyilik yaparsa (kıyamet günü) babaları için cehenneme karşı bir kalkan gibi olurlar.”[422]
Bozuk bir temel üzerine atılan bir bina er geç yıkılmaya ve birçok insanın enkaz altında kalıp ölmesine veya yaralanmasına sebeb olduğu gibi, dini terbiye görmeyen bir memleketin kızları ile kurulacak olan evlilik yuvası ve bunlardan meydana gelecek çocukların idare edecekleri memleket de yıkılmaya mahkûmdur. Türkiye’nin bugünkü hale düşmesine de hiç şüphesiz dini terbiye görmemiş kadın ve kızlar sebeb olmuştur.[423]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yalnızlık kötü bir arkadaştan, salih bir arkadaş da yalnızlıktan daha iyidir.”
Faydalı bilgi yazmak, yazmamaktan daha hayırlı olduğu gibi', zararlı bir bilgi yazmamak ise, yazmaktan hayırlıdır.”[424]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kalbi katı ve merhametsiz develeri otlatan çoban, çobanların en kötüsüdür. (Kötü bir milleti idare eden merhametsiz ve dinsiz bir devlet adamı, devlet adamlarının en kötüsüdür.)”[425]
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ancak düşüp kalkmış bir kimse müsamahakâr ve yine ancak tecrübe görmüş bir kimse hikmetli olabilir.”[426]
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Hayırlı şeyler ikisinin alışkanlık haline getirdiği şeylerdir. Kötü şeyler de yine kişinin alışkanlık haline getirdiği şeylerdir. Hz. Allah hayırlı olmasını dilediği kimseleri, dinî meselelerde bilgin kılar.”[427]
9- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Her insan, sevdiği arkadaşının dini üzerindedir. Öyleyse her biriniz sevip arkadaşlık yaptığı kimsenin dinine baksın.”[428]
10- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“En casur kişi, şiddetli bir şekilde öfkelendiğinde yüzü kıpkırmızı kesilip tüyleri diken diken olduğu halde öfkesine hakim olandır.”[429]
11- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İyi kir arkadaş misk satan, kötü bir arkadaş ise körük üfleyen kimseye benzer. Misk satıcısından ya misk alırsın ya da koklarsın. Körüğü üfleyenden ise, elbiseni yakmak veya kötü kokusundan rahatsızlanmak gibi zarar görürsün ancak.”[430]
Temiz, ahlâklı, imanı kuvvetli bir arkadaşın hareketleri, tipi temiz bir havaya benzer. Hareket ve davranışları kötü olan bir kimseni böyle bir kişiyle arkadaşlık etmesi, onu tüm kötü hareketlerinden arındırır. Bambaşka bir insan yapar. Oysa kötü ahlâklı bir kimseyle arkadaştı yapmak, bulaşıcı bir hastalığı olan kimsenin yanında durmak demektir bu da mikrobun kendisine geçip aynı hastalığa yakalanmaktır.[431]
Dava - Karar Ve Şahitlik
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey davacı! (davan için) iki şahit göstermediğin takdirde) yemin etmek davalıya düşer.”[244]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yalancı şahit, kıyamet günü Allah'u Taâlâ kendisine azabını kararlaştırmadan tek bir adım dahi atamayacaktır.”[245]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ümmetimin en kötüsü hakimlerdir. Çünkü bir dava hakkında bilmeden ve de başkasına danışmadan karar verir, verdikleri kararlar doğru çıksa gururlanır, öfkelendikleri zaman ise şiddete başvururlar.
Kararı yanlış yazan ehli olmayan kâtipler oranın amiri gibi mesul sayılırlar.”[246]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Müslümanların aralarında (bir davanın çözümü için) anlaşmaları caizdir. Ancak haramı helâl, helali da haram kılan anlaşmalar bu hükmün dışındadır.”[247]
Müslümanların aralarında açılan bir davaya çözüm getirmek için başvurulan anlaşma, hakimin vereceği hükümden daha üstündür. Çünkü hakimin verdiği hüküm bazen çözüm getirmez. Ancak bu anlaşmaların dinin gösterdiği şekilde olması gerekir. Allah'ın haram kıldığını helal, helâl kıldığını da haram kılmak hususunda yapılan antlaşmaların dinimizde yeri yoktur. Ve bu da kesinlikle haramdır.[248]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şahitlerin en iyisinden haber vereyim mi? Kendisinden başka şahidi olmayan bir davaya davet edilmeden gelen şahitlerdir. (Şahit olduğu bir davaya gelmemek, haklının aleyhine verilen muhtemel bir karar yüzünden haksızın haklı çıkmasına neden olunur.)”[249]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Doğru karar vermeleri için, İslâm hadiminin yanında iki melek bulunur. Bu iki melek, hakim doğruluktan ayrılmak istemediği müddetçe yanından ayrılmazlar.
Hakdan ayrılmak isteyen hakim, (davacı veya davalıya) mahsusen zulüm ederse, yanında bulunan o iki “melek ayrılıp onu kendi nefsinin şehevi arzularına terk ederler.[250]”
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey davacı, iki şahit göstermek sana yemin etmek ise davalıya düşer.”[251]
Dilenciliğin Kötü Olması
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Fakir, elini açarak halk arasında dolaşıp dilencilik yapan değildir. (Çünkü dilencilik sayesinde kısa bir zamanda zengin olabilir.) gerçek fakir, malı olmayan, milletin de farkına varmadığından sadaka ile yardım etmediği ve evinden çıkıp da halk arasında dolaşıp dilencilik yapmayan kimselerdir ancak.”[401]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dilencilik ancak üç sebebden biri için caizdir:
a) Ağır kan bedelini ödemek için,
b) Ağır bir borç için,
c) Şiddetli fakirlik için,”[402]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Davut peygamber diyor ki:
“Elini dirseklerine kadar ağzına soktuğun büyük bir yılanın seni ısırması, senin için, sonradan görmüş zengin bir kimseden bir şey dilemenden çok daha hayırlıdır.”[403]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kişinin, ipini alıp da dağa çıkarak bir yük odunu sırtına yüklemesi sonra da şehre inip onu sattıktan sonra kazandığı paranın bir kısmını yemesi, bir kısmını da (sadaka olarak vermesi, hiç şüphesiz başkalarından dilenmesinden çok daha hayırlıdır.”[404]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Çalışmaktan aciz olan fakir bir kimse atın sırtında bile gelse dilenmekte hakkı vardır. (Çünkü altındaki at, onun zengin olması demek değildir.)”[405]
Geçen hadislerde dilenciliğin çok kötü olduğunu belirtmiştik. Çünkü dilenciliği kendisine meslek edinen bir kimse, memleketin yararına değil, ancak zararı nadir. Üstelik çalışacak güçte olduğu halde oturup çalışan kimselerin sırtından geçinirler. Bunun için sevgili peygamberimiz, (s.a.s) dilenciliğin haram olduğu kesinlikle bildirmiştir. “Dilencilerin dilenmekte hakkı vardır.” hadisi şerifinde ismi geçen dilenci, yoksul, çalışmaktan aciz, bakmakla yükümlü olduğu bir ailesi olan kimseler için söylenmiştir.[406]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhtaç olmadığı halde, sırf servetini çoğaltmak için, dilencilik yapan bir kimse, dilediği şey ister az, ister çok olsun, sanki cehennem ateşini dilemiş olur.”[407]
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın vasıta edilerek kendisinden istenilen bir şeyi veren kimse için 70 sevap yazılır.”[408]
Allah'ı vasıta ederek dilenmek haramdır. Çünkü bu şekilde dilenen bir kimsenin dilediğini vermemek, Allah'ı hiçe saymaktır ki, bu da büyük bir günahdır. Fakat bir dilencinin dilediği şeyi veren kimse için, verdiği şey ister az, ister çok olsun, hem dileneni memnun ettiği hem de Allah'a olan sevgisini, saygısını gösterdiğinden tam yetmiş sevap yazılır.[409]
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Atın üzerinde iken) elinden düşen kamçıyı almak için bile olsa başkasından bir şey isteme. Senin attan inip kamçıyı alman daha iyi, (Fakat mecbur kaldığın zaman ihtiyacın olan bir şeyi başkasından isteyebilirsin.)”[410]
9- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç çeşit el vardır. Sırasıyla:”
a) Allah'ın eli. (Kuvvet ve kudreti her yerde ve her zaman) her elden üstündür.)
b) Başkasının yardımına uzanan el,
c) Aşağıda kalan el. (Başkasından dileyen el)
(Fakat fakır olan muhtaç kimselere ancak gücünün yettiği kadar yardım elini uzat. Yoksa kendi nefsinin nafakasını dahi temin etmekten aciz kalırsın. Nitekim peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur:) “Kendi nafakanızı temin etmekten aciz bir duruma düşmeyin.”[411]
Doğru Ve Yalan Söz Söylemek
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Doğru söz söylemekten ayrılmayınız. Çünkü doğru konuşmak, kişiyi iyiliğe, iyilik ise sahibini cennete götürür. Yalandan kaçınınız. Çünkü yalan konuşmak kişiyi günahlara kaydırır. Bu ise, sahibini cehenneme götürür. Allah'dan ancak faydalı bilgi ve can sağlığı isteyiniz. Birbirinizi kıskanmayın, öfkelenmeyin, iyilikleri koparıp atmayın, sırt çevirmeyin ve emrettiği şekilde Allah'a kul, müslümanlarla ise kardeş olunuz.”[287]
Doğruluktan ayrılmayınız. Çünkü doğruluk, doğruyu söyleyeni iyiliğe çağırır. İyilikle bir bütün meydana getiren doğruluk, kişiyi hiç şüphesiz cennete ulaştırır. Doğruluk muhakkak ki, bütün iyiliklerin anasıdır. Kişi doğruluktan maddi veya manevi olsun ticari alanlarda büyük bir kazanç sağlamanın yanında, Allah'ın nezdinde doğru kimseler arasına girip ismi kayıt defterine geçirilir. Ahiret aleminde ise, peygamberimiz Hz. Muhammed, Hz. Ebu Bekir gibi yüksek kişilerle komşuluk şerefine nail olur. Yalancılık ise, insanı ahlâksızlık çamuruna batırıp ortaya bir fasık olarak çıkarır. Allah'ın ve insanların yanında hakir ve kötü sayılır, yalancılarla birlikte kayıt defterine yazılır ve kıyamet günü de onlarla cehenneme götürülmek üzere haşır olunur.[288]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Doğruluktan ayrılmayınız. Çünkü doğruluk, insanı iyiliğe, iyilik ise sahibini cennete ulaştırır. Doğruyu araştırıp doğru konuşmaya devam eden bir kimse, Allah’ın nezdinde doğru kişi diye yazılır. Yalancılıktan kaçınınız. Çünkü yalancılık, insanı günahlara kaydırır. Bu ise kişiyi cehenneme götürür. Yalancılığı araştırıp yalan söylemeye devam eden bir kimse Allah nezdinde yalancı kişi olarak yazılır.”[289]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanları cennete ulaştıran şey doğruluktur. Çünkü doğruluktan ayrılmayan bir kul, iyiliksever ve Allah'ın emirlerine itaat ederek sağlam bir imana kavuşur. Sağlam bir iman ise, sahibini cennete götürür. İnsanı cehenneme götüren sebeb ise yalancılıktır. Çünkü yalan söyleyen kimse, kötülükten ayrılmaz. Bu ise, insanı küfür, küfürde cehenneme koyar.”[290]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yalancılık, insanoğlunun aleyhine günah olarak yazılır. Ancak üç çeşit yalancılık vardır ki, bu günah değil (bilâkis yapılması sevab)dır.”
a) Savaşta yalan söylemek. Çünkü savaş bir hiledir. (Savaşta zafer, ancak hile ile elde edilir.)
b) Kocaların hanımlarına yalan söylemesi. (Çünkü koca, hanımını razı etmek, yuvasının bozulmasın engel olmak için, her çareye başvurabilir ki, bunun en kolayı da yalan söylemek)
c) İki kişinin veya iki kavmin arasını bulmak için yalan söylemek.”[291]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yalan uydurup bana isnad etmek, başkasına isnad etmeye benzemez. Kasten yalan uydurup bana isnad eden bir kimse, cehennemdeki yerine (girmek için) hazırlansın.”[292]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yalancılık ve hainlik dışında mümine her şey yakışır. (Çünkü hain olan bir kimse, başta Allah'ın emirlerine ihanet eder. Her türlü kötülüklere başvurarak hainliğini ortaya çıkarır. Yalan söyleyen bir kimse ise, yalancılığını hainliği üzerine adeta bir perde gibi geçirip hainliğini örtmeye, gizlemeye çalışır. Böylece sahte doğruluğu ile birçok mümini yoldan çıkarır. Bunun için yalancılık ve hainlik, kişiye, kişinin imanına yakışmaz.)”[293]
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İddia ediyor demek, kişinin üzerine bindiği bineklerin en kötüsü demektir.”[294]
Hadisde geçen bazı kelimeler:
El madiyyetü: Binek,
Zeamu: İddia etmek.[295]
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kul yalan söylemeye başladığı zaman, rahmet melekleri ağzının kokusundan bir mil kadar uzaklaşır.”[296]
Dava - Karar Ve Şahitlik
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey davacı! (davan için) iki şahit göstermediğin takdirde) yemin etmek davalıya düşer.”[244]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yalancı şahit, kıyamet günü Allah'u Taâlâ kendisine azabını kararlaştırmadan tek bir adım dahi atamayacaktır.”[245]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ümmetimin en kötüsü hakimlerdir. Çünkü bir dava hakkında bilmeden ve de başkasına danışmadan karar verir, verdikleri kararlar doğru çıksa gururlanır, öfkelendikleri zaman ise şiddete başvururlar.
Kararı yanlış yazan ehli olmayan kâtipler oranın amiri gibi mesul sayılırlar.”[246]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Müslümanların aralarında (bir davanın çözümü için) anlaşmaları caizdir. Ancak haramı helâl, helali da haram kılan anlaşmalar bu hükmün dışındadır.”[247]
Müslümanların aralarında açılan bir davaya çözüm getirmek için başvurulan anlaşma, hakimin vereceği hükümden daha üstündür. Çünkü hakimin verdiği hüküm bazen çözüm getirmez. Ancak bu anlaşmaların dinin gösterdiği şekilde olması gerekir. Allah'ın haram kıldığını helal, helâl kıldığını da haram kılmak hususunda yapılan antlaşmaların dinimizde yeri yoktur. Ve bu da kesinlikle haramdır.[248]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Şahitlerin en iyisinden haber vereyim mi? Kendisinden başka şahidi olmayan bir davaya davet edilmeden gelen şahitlerdir. (Şahit olduğu bir davaya gelmemek, haklının aleyhine verilen muhtemel bir karar yüzünden haksızın haklı çıkmasına neden olunur.)”[249]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Doğru karar vermeleri için, İslâm hadiminin yanında iki melek bulunur. Bu iki melek, hakim doğruluktan ayrılmak istemediği müddetçe yanından ayrılmazlar.
Hakdan ayrılmak isteyen hakim, (davacı veya davalıya) mahsusen zulüm ederse, yanında bulunan o iki “melek ayrılıp onu kendi nefsinin şehevi arzularına terk ederler.[250]”
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Ey davacı, iki şahit göstermek sana yemin etmek ise davalıya düşer.”[251]
Dilenciliğin Kötü Olması
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Fakir, elini açarak halk arasında dolaşıp dilencilik yapan değildir. (Çünkü dilencilik sayesinde kısa bir zamanda zengin olabilir.) gerçek fakir, malı olmayan, milletin de farkına varmadığından sadaka ile yardım etmediği ve evinden çıkıp da halk arasında dolaşıp dilencilik yapmayan kimselerdir ancak.”[401]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Dilencilik ancak üç sebebden biri için caizdir:
a) Ağır kan bedelini ödemek için,
b) Ağır bir borç için,
c) Şiddetli fakirlik için,”[402]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Davut peygamber diyor ki:
“Elini dirseklerine kadar ağzına soktuğun büyük bir yılanın seni ısırması, senin için, sonradan görmüş zengin bir kimseden bir şey dilemenden çok daha hayırlıdır.”[403]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kişinin, ipini alıp da dağa çıkarak bir yük odunu sırtına yüklemesi sonra da şehre inip onu sattıktan sonra kazandığı paranın bir kısmını yemesi, bir kısmını da (sadaka olarak vermesi, hiç şüphesiz başkalarından dilenmesinden çok daha hayırlıdır.”[404]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Çalışmaktan aciz olan fakir bir kimse atın sırtında bile gelse dilenmekte hakkı vardır. (Çünkü altındaki at, onun zengin olması demek değildir.)”[405]
Geçen hadislerde dilenciliğin çok kötü olduğunu belirtmiştik. Çünkü dilenciliği kendisine meslek edinen bir kimse, memleketin yararına değil, ancak zararı nadir. Üstelik çalışacak güçte olduğu halde oturup çalışan kimselerin sırtından geçinirler. Bunun için sevgili peygamberimiz, (s.a.s) dilenciliğin haram olduğu kesinlikle bildirmiştir. “Dilencilerin dilenmekte hakkı vardır.” hadisi şerifinde ismi geçen dilenci, yoksul, çalışmaktan aciz, bakmakla yükümlü olduğu bir ailesi olan kimseler için söylenmiştir.[406]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Muhtaç olmadığı halde, sırf servetini çoğaltmak için, dilencilik yapan bir kimse, dilediği şey ister az, ister çok olsun, sanki cehennem ateşini dilemiş olur.”[407]
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Allah'ın vasıta edilerek kendisinden istenilen bir şeyi veren kimse için 70 sevap yazılır.”[408]
Allah'ı vasıta ederek dilenmek haramdır. Çünkü bu şekilde dilenen bir kimsenin dilediğini vermemek, Allah'ı hiçe saymaktır ki, bu da büyük bir günahdır. Fakat bir dilencinin dilediği şeyi veren kimse için, verdiği şey ister az, ister çok olsun, hem dileneni memnun ettiği hem de Allah'a olan sevgisini, saygısını gösterdiğinden tam yetmiş sevap yazılır.[409]
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“(Atın üzerinde iken) elinden düşen kamçıyı almak için bile olsa başkasından bir şey isteme. Senin attan inip kamçıyı alman daha iyi, (Fakat mecbur kaldığın zaman ihtiyacın olan bir şeyi başkasından isteyebilirsin.)”[410]
9- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Üç çeşit el vardır. Sırasıyla:”
a) Allah'ın eli. (Kuvvet ve kudreti her yerde ve her zaman) her elden üstündür.)
b) Başkasının yardımına uzanan el,
c) Aşağıda kalan el. (Başkasından dileyen el)
(Fakat fakır olan muhtaç kimselere ancak gücünün yettiği kadar yardım elini uzat. Yoksa kendi nefsinin nafakasını dahi temin etmekten aciz kalırsın. Nitekim peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmuştur:) “Kendi nafakanızı temin etmekten aciz bir duruma düşmeyin.”[411]
Doğru Ve Yalan Söz Söylemek
1- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Doğru söz söylemekten ayrılmayınız. Çünkü doğru konuşmak, kişiyi iyiliğe, iyilik ise sahibini cennete götürür. Yalandan kaçınınız. Çünkü yalan konuşmak kişiyi günahlara kaydırır. Bu ise, sahibini cehenneme götürür. Allah'dan ancak faydalı bilgi ve can sağlığı isteyiniz. Birbirinizi kıskanmayın, öfkelenmeyin, iyilikleri koparıp atmayın, sırt çevirmeyin ve emrettiği şekilde Allah'a kul, müslümanlarla ise kardeş olunuz.”[287]
Doğruluktan ayrılmayınız. Çünkü doğruluk, doğruyu söyleyeni iyiliğe çağırır. İyilikle bir bütün meydana getiren doğruluk, kişiyi hiç şüphesiz cennete ulaştırır. Doğruluk muhakkak ki, bütün iyiliklerin anasıdır. Kişi doğruluktan maddi veya manevi olsun ticari alanlarda büyük bir kazanç sağlamanın yanında, Allah'ın nezdinde doğru kimseler arasına girip ismi kayıt defterine geçirilir. Ahiret aleminde ise, peygamberimiz Hz. Muhammed, Hz. Ebu Bekir gibi yüksek kişilerle komşuluk şerefine nail olur. Yalancılık ise, insanı ahlâksızlık çamuruna batırıp ortaya bir fasık olarak çıkarır. Allah'ın ve insanların yanında hakir ve kötü sayılır, yalancılarla birlikte kayıt defterine yazılır ve kıyamet günü de onlarla cehenneme götürülmek üzere haşır olunur.[288]
2- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Doğruluktan ayrılmayınız. Çünkü doğruluk, insanı iyiliğe, iyilik ise sahibini cennete ulaştırır. Doğruyu araştırıp doğru konuşmaya devam eden bir kimse, Allah’ın nezdinde doğru kişi diye yazılır. Yalancılıktan kaçınınız. Çünkü yalancılık, insanı günahlara kaydırır. Bu ise kişiyi cehenneme götürür. Yalancılığı araştırıp yalan söylemeye devam eden bir kimse Allah nezdinde yalancı kişi olarak yazılır.”[289]
3- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İnsanları cennete ulaştıran şey doğruluktur. Çünkü doğruluktan ayrılmayan bir kul, iyiliksever ve Allah'ın emirlerine itaat ederek sağlam bir imana kavuşur. Sağlam bir iman ise, sahibini cennete götürür. İnsanı cehenneme götüren sebeb ise yalancılıktır. Çünkü yalan söyleyen kimse, kötülükten ayrılmaz. Bu ise, insanı küfür, küfürde cehenneme koyar.”[290]
4- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yalancılık, insanoğlunun aleyhine günah olarak yazılır. Ancak üç çeşit yalancılık vardır ki, bu günah değil (bilâkis yapılması sevab)dır.”
a) Savaşta yalan söylemek. Çünkü savaş bir hiledir. (Savaşta zafer, ancak hile ile elde edilir.)
b) Kocaların hanımlarına yalan söylemesi. (Çünkü koca, hanımını razı etmek, yuvasının bozulmasın engel olmak için, her çareye başvurabilir ki, bunun en kolayı da yalan söylemek)
c) İki kişinin veya iki kavmin arasını bulmak için yalan söylemek.”[291]
5- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yalan uydurup bana isnad etmek, başkasına isnad etmeye benzemez. Kasten yalan uydurup bana isnad eden bir kimse, cehennemdeki yerine (girmek için) hazırlansın.”[292]
6- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Yalancılık ve hainlik dışında mümine her şey yakışır. (Çünkü hain olan bir kimse, başta Allah'ın emirlerine ihanet eder. Her türlü kötülüklere başvurarak hainliğini ortaya çıkarır. Yalan söyleyen bir kimse ise, yalancılığını hainliği üzerine adeta bir perde gibi geçirip hainliğini örtmeye, gizlemeye çalışır. Böylece sahte doğruluğu ile birçok mümini yoldan çıkarır. Bunun için yalancılık ve hainlik, kişiye, kişinin imanına yakışmaz.)”[293]
7- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“İddia ediyor demek, kişinin üzerine bindiği bineklerin en kötüsü demektir.”[294]
Hadisde geçen bazı kelimeler:
El madiyyetü: Binek,
Zeamu: İddia etmek.[295]
8- Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki:
“Kul yalan söylemeye başladığı zaman, rahmet melekleri ağzının kokusundan bir mil kadar uzaklaşır.”[296]