29 Şubat 2012

Haz.İBRAHİM Kuran-ı Kerim Sırası..7...4

وَكَذَلِكَ يَجْتَبِيكَ رَبُّكَ وَيُعَلِّمُكَ مِن تَأْوِيلِ الأَحَادِيثِ وَيُتِمُّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَعَلَى آلِ يَعْقُوبَ كَمَا أَتَمَّهَا عَلَى أَبَوَيْكَ مِن قَبْلُ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْحَقَ إِنَّ رَبَّكَ عَلِيمٌ حَكِي
1. ve kezâlike : ve böylece, işte böylece
2. yectebî-ke : seni seçecek
3. rabbu-ke : senin Rabbin
4. ve yuallimu-ke : ve sana öğretecek
5. min te'vîli : tevîlinden, yorumundan
6. el ehâdîsi : sözler, olaylar
7. ve yutimmu : ve tamamlayacak
8. ni'mete-hu : ni'metini
9. aleyke : sana
10. ve alâ : ve üzerine, ...a
11. âli ya'kûbe : Yâkub ailesi
12. kemâ : gibi
13. etemme-hâ : onu tamamladı
14. alâ ebevey-ke : senin ebeveynine
15. min kablu : önceden, daha önce
16. ibrâhîme ve ishâka : İbrâhîm ve İshak
17. inne : muhakkak
18. rabbe-ke : senin Rabbin
19. alîmun : bilendir
20. hakîmun : hikmet sahibidir, hüküm sahibidir.
Resim---''Ve kezâlike yectebîke rabbuke ve yu allimuke min te’vîlil ehâdîsi, ve yutimmu ni’metehu aleyke ve alâ âli ya’kûbe kemâ etemmehâ alâ ebeveyke min kablu ibrâhîme ve ishâk(ishâke), inne rabbeke alîmun hakîm(hakîmun).”: “İşte Rabbin seni böylece seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Şüphesiz Rabbin hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
(YÛSUF suresi 6. ayet) (Resmi:12/İniş:53/Alfabetik:110)
وَاتَّبَعْتُ مِلَّةَ آبَآئِي إِبْرَاهِيمَ وَإِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ مَا كَانَ لَنَا أَن نُّشْرِكَ بِاللّهِ مِن شَيْءٍ ذَلِكَ مِن فَضْلِ اللّهِ عَلَيْنَا وَعَلَى النَّاسِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَشْكُرُونَ
1. ve itteba'tu : ve ben tâbî oldum
2. millete : dîn
3. âbâî : atalarım, babalarım
4. ibrâhîme : İbrâhîm
5. ve ishâka : ve İshak
6. ve ya'kûbe : ve Yâkub
7. mâ kâne : olmadı, olmaz
8. lenâ : bizim için, bize
9. en nuşrike : şirk koşmamız
10. billâhi (bi allâhi) : Allah'a
11. min şey'in : bir şeyden, bir şey ile
12. zâlike : işte bu
13. min fadli allâhi : Allah'ın fazlından
14. aleynâ : bizim üzerimize, bize
15. ve alâ en nâsi : ve insanların üzerine, insanlara
16. ve lâkinne : ve lâkin, fakat, ama
17. eksere en nâsi : insanların çoğu
18. lâ yeşkurûne : şükretmezler, şükretmiyorlar
Resim---''Vetteba’tu millete âbâî ibrâhîme ve ishâka ve ya’kûb(ya’kûbe), mâ kâne lenâ en nuşrike billâhi min şey(şey’in), zâlike min fadlillâhi aleynâ ve alen nâsi ve lâkinne ekseren nâsi lâ yeşkurûn(yeşkurûne).:“Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum. Bizim, Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız (söz konusu) olamaz. Bu, bize ve insanlara Allah’ın bir lütfudur, fakat insanların çoğu şükretmezler.”
(YÛSUF suresi 38. ayet) (Resmi:12/İniş:53/Alfabetik:110)

وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ رَبِّ اجْعَلْ هَذَا الْبَلَدَ آمِنًا وَاجْنُبْنِي وَبَنِيَّ أَن نَّعْبُدَ الأَصْنَامَ
1. ve iz kâle : ve demişti
2. ibrâhîmu : İbrâhîm
3. rabbi ic'al : Rabbim kıl, yap
4. hâze el belede : bu şehir, bu belde
5. âminen : emniyetli, emin
6. vecnubnî (ve ucnub-nî) : ve beni uzaklaştır, içtinab ettir
7. ve beniyye : ve oğullarımı
8. en na'bude : bizim tapmamız
9. el asnâme : putlara
Resim---''Ve iz kâle ibrâhîmu rabbic’al hâzel belede âminen vecnubnî ve beniyye en na’budel asnâm(asnâme).:Hani İbrahim demişti ki: “Rabbim! Bu şehri güvenli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut.”
(İBRÂHİM suresi 35. ayet) (Resmi:14/İniş:72/Alfabetik:40)


وَنَبِّئْهُمْ عَن ضَيْفِ إِ بْراَهِيمَ
1. ve nebbi'hum : ve onlara haber ver
2. an dayfi : misafirlerden
3. ibrâhîme : İbrâhîm
Resim---''Ve nebbi’hum an dayfi ibrâhîm(ibrâhîme).:Onlara İbrahim’in misafirlerinden de haber ver.''
(HİCR suresi 51. ayet) (Resmi:15/İniş:54/Alfabetik:36)

إِنَّ إِبْرَاهِيمَ كَانَ أُمَّةً قَانِتًا لِلّهِ حَنِيفًا وَلَمْ يَكُ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
1. inne : muhakkak
2. ibrâhîme : İbrâhîm
3. kâne : oldu, idi
4. ummeten : bir ümmet
5. kâniten : kanitin olan, yönelen
6. lillâhi (li allâhi) : Allah'a, Allah için
7. hanîfen : hanif olarak (bir tek Allah'a inanan)
8. ve lem yeku : ve olmadı
9. min el muşrikîne : müşriklerden
Resim---''İnne ibrâhîme kâne ummeten kâniten lillâhi hanîfâ(hanîfen) ve lem yeku minel muşrikîn(muşrikîne).:Şüphesiz İbrahim, Allah’a itaat eden, hakka yönelen bir önder idi. Allah’a ortak koşanlardan değildi.''
(NAHL suresi 120. ayet) (Resmi:16/İniş:70/Alfabetik:75)

ثُمَّ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ أَنِ اتَّبِعْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
1. summe : sonra
2. evhaynâ : biz vahyettik
3. ileyke : sana
4. en ittebi' : tâbî olmayı
5. millete : dîn
6. ibrâhîme : İbrâhîm
7. hanîfen : hanif olarak (tek Allah'a inanan, yönelen)
8. ve mâ kâne : ve o olmadı
9. min el muşrikîne : müşriklerden, şirk koşanlardan
Resim---''Summe evhaynâ ileyke enittebi’ millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne).:Sonra da sana, “Hakka yönelen İbrahim’in dinine uy. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi” diye vahyettik.''
(NAHL suresi 123. ayet) (Resmi:16/İniş:70/Alfabetik:75)


وَلَقَدْ آتَيْنَا إِبْرَاهِيمَ رُشْدَهُ مِن قَبْلُ وَكُنَّا بِه عَالِمِينَ
1. ve lekad : ve andolsun ki
2. âteynâ : verdik
3. ibrâhîme : İbrâhîm
4. ruşde-hu : onun rüşdü (onun irşad yetkisi)
5. min kablu : önceden
6. ve kunnâ : ve biz olduk
7. bi-hî : onu
8. âlimîne : bilenler
Resim---''Ve lekad âteynâ ibrâhîme ruşdehu min kablu ve kunnâ bihî âlimîn(âlimîne).:Andolsun, daha önce de İbrahim’e doğruyu yanlıştan ayırma yeteneğini verdik. Biz zaten onu biliyorduk.''
(ENBİYÂ suresi 51. ayet) (Resmi:21/İniş:73/Alfabetik:21)

قَالُوا سَمِعْنَا فَتًى يَذْكُرُهُمْ يُقَالُ لَهُ إِبْرَاهِيمُ
1. kâlû : dediler
2. semi'nâ : biz işittik
3. feten : genç, delikanlı
4. yezkuru-hum : onları zikrediyor
5. yukâlu : deniliyor
6. lehu : ona
7. ibrâhîmu : İbrâhîm
Resim--- ''Kâlû semi’nâ feten yezkuruhum yukâlu lehû ibrâhîm(ibrâhîmu).: (İçlerinden bazıları), “İbrahim denilen bir gencin onları diline doladığını duyduk” dediler.''
(ENBİYÂ suresi 60. ayet) (Resmi:21/İniş:73/Alfabetik:21)

قَالُوا أَأَنتَ فَعَلْتَ هَذَا بِآلِهَتِنَا يَا إِبْرَاهِيمُ
1. kâlû : dediler
2. e ente : sen mi(sin)
3. fealte : sen yaptın
4. hâzâ : bu
5. bi âliheti-nâ : bizim ilâhlarımıza
6. yâ ibrahîmu : ey İbrâhîm
Kâlû e ente fealte hâzâ bi âlihetinâ yâ ibrahîm(ibrahîmu).: (İbrahim gelince) “Sen mi yaptın bunu ilâhlarımıza ey İbrahim” dediler.''
(ENBİYÂ suresi 62. ayet) (Resmi:21/İniş:73/Alfabetik:21)


وَإِبْرَاهِيمَ إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
1. ve ibrâhîme : ve İbrâhîm
2. iz kâle : demişti
3. li kavmi-hi : kavmine
4. a'budûllâhe (a'budû allâhe) : Allah'a kul olun
5. vettekûhu (ve ittekû-hu) : ve ona karşı takva sahibi olun
6. zâlikum : işte bu
7. hayrun : daha hayırlı
8. lekum : sizin için
9. in : eğer
10. kuntum : siz oldunuz
11. ta'lemûne : biliyorsunuz
Resim---''Ve ibrâhîme iz kâle li kavmihî’budûllâhe vettekûh(vettekûhu), zâlikum hayrun lekum in kuntum ta’lemûn(ta’lemûne).:İbrahim’i de peygamber olarak gönderdik. Hani o, kavmine şöyle demişti: “Allah’a kulluk edin, O’na karşı gelmekten sakının. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.”
(ANKEBÛT suresi 16. ayet) (Resmi:29/İniş:85/Alfabetik:8)

وَلَمَّا جَاءتْ رُسُلُنَا إِبْرَاهِيمَ بِالْبُشْرَى قَالُوا إِنَّا مُهْلِكُو أَهْلِ هَذِهِ الْقَرْيَةِ إِنَّ أَهْلَهَا كَانُوا ظَالِمِينَ
1. ve lemmâ : ve olduğu zaman
2. câet : geldi
3. rusûlu-nâ : bizim resûllerimiz
4. ibrâhîme : İbrâhîm'e
5. bi el buşrâ : müjde ile
6. kâlû : dediler
7. innâ : muhakkak ki biz
8. muhlikû : helâk edecek olanlarız
9. ehli : halk
10. hâzihi : bu
11. el karyeti : ülke, karye, belde
12. inne : muhakkak ki
13. ehle-hâ : onun halkı
14. kânû : oldular
15. zâlimîne : zalimler, zulmedenler
Resim---''Ve lemmâ câet rusulunâ ibrâhîme bil buşrâ, kâlû innâ muhlikû ehli hâzihil karyeh(karyeti), inne ehlehâ kânû zâlimîn(zâlimîne).: Elçilerimiz (melekler) İbrahim’e müjdeyi getirdiklerinde, “Biz, bu memleket halkını helâk edeceğiz, çünkü oranın ahalisi zalim kimselerdir” dediler.''
(ANKEBÛT suresi 31. ayet) (Resmi:29/İniş:85/Alfabetik:8)


وَإِذْ أَخَذْنَا مِنَ النَّبِيِّينَ مِيثَاقَهُمْ وَمِنكَ وَمِن نُّوحٍ وَإِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى وَعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ وَأَخَذْنَا مِنْهُم مِّيثَاقًا غَلِيظًا
1. ve iz : ve o zaman olmuştu
2. ehaznâ : aldık, ahzettik
3. min : den
4. en nebiyyîne : nebîler
5. mîsâka-hum : onların misakleri
6. ve min-ke : ve senden
7. ve min nûhın : ve Nuh (A.S)'dan
8. ve ibrâhîme : ve İbrâhîm
9. ve mûsâ : ve Musa
10. ve îsebni meryeme : ve Meryemoğlu İsa
11. ve ehaznâ : ve aldık
12. min-hum : onlardan
13. mîsâkan : misak
14. galîzen : sağlam, ağır, çok kuvvetli
Resim---''Ve iz ehaznâ minen nebîyyîne mîsâkahum ve minke ve min nûhın ve ibrâhîme ve mûsâ ve îsebni meryeme ve ehaznâ minhum mîsâkan galîzâ(galîzan).: Hani biz peygamberlerden sağlam söz almıştık. Senden, Nûh’tan, İbrahim, Mûsâ ve Meryem oğlu İsa’dan da. Evet biz, onlardan sapa sağlam bir söz almıştık.''
(AHZÂB suresi 7. ayet) (Resmi:33/İniş:97/Alfabetik:4)



وَاذْكُرْ فِي الْكِتَابِ إِبْرَاهِيمَ إِنَّهُ كَانَ صِدِّيقًا نَّبِيًّا
1. vezkur (ve uzkur) : ve zikret
2. fî el kitâbi : kitapta
3. ibrâhîme : İbrâhîm
4. inne-hu : muhakkak o, çünkü o
5. kâne : oldu, idi
6. sıddîkan : sadık, çok doğru, çok sadaka veren, doğruyu söyleyen
7. nebiyyen : nebî, peygamber
Resim---''Vezkur fîl kitâbi ibrâhîm(ibrâhîme), innehu kâne sıddîkan nebiyyâ(nebiyyen).:Kitap’ta İbrahim’i de an. Gerçekten o, son derece dürüst bir kimse, bir peygamber idi.''
(MERYEM suresi 41. ayet) (Resmi:19/İniş:44/Alfabetik:63)
قَالَ أَرَاغِبٌ أَنتَ عَنْ آلِهَتِي يَا إِبْراهِيمُ لَئِن لَّمْ تَنتَهِ لَأَرْجُمَنَّكَ وَاهْجُرْنِي مَلِيًّا
1. kâle : dedi
2. e râgıbun ... (... an) : rağbet etmiyor musun (kıymet vermiyor musun)
3. ente : sen
4. an âlihetî : ilâhlarımdan
5. yâ ibrâhîmu : ey İbrâhîm
6. lein : eğer
7. lem tentehi : sen vazgeçmezsin
8. le ercumenne-ke : mutlaka seni taşlarım
9. ve uhcur-nî : ve benden uzaklaş, benden ayrıl
10. meliyyen : uzun müddet
Resim---''Kâle e râgıbun ente an âlihetî yâ ibrâhîm(ibrâhîmu), lein lem tentehi le ercumenneke vehcurnî meliyyâ(meliyyen).:Babası, “Ey İbrahim! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, mutlaka seni taşa tutarım. Uzun bir süre benden uzaklaş!” dedi.''
(MERYEM suresi 46. ayet) (Resmi:19/İniş:44/Alfabetik:63)


أُوْلَئِكَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللَّهُ عَلَيْهِم مِّنَ النَّبِيِّينَ مِن ذُرِّيَّةِ آدَمَ وَمِمَّنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍ وَمِن ذُرِّيَّةِ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْرَائِيلَ وَمِمَّنْ هَدَيْنَا وَاجْتَبَيْنَا إِذَا تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُ الرَّحْمَن خَرُّوا سُجَّدًا وَبُكِيًّا*
1. ulâike : İşte onlar
2. ellezîne : onlar ki
3. en'ame allâhu : Allah ni'metlendirdi
4. aleyhim : onları
5. min en nebiyyîne : nebî (peygamber)lerden
6. min zurriyyeti : zürriyyetinden, neslinden
7. âdeme : Âdem
8. ve mimmen (min men) : ve kimselerden, kişilerden
9. hamelnâ : taşıdık
10. mea : beraber
11. nûhin : Nuh
12. ve min zurriyyeti : ve zürriyyetinden, neslinden
13. ibrâhîme : İbrâhîm
14. ve isrâîle : ve İsrail
15. ve mimmen : ve kimselerden, kişilerden
16. hedeynâ : hidayete erdirdik
17. vectebeynâ : ve seçtik
18. izâ tutlâ : okunduğu zaman
19. aleyhim : onlara
20. âyâtu er rahmâni : Rahmân'ın âyetleri
21. harrû : yere kapandılar
22. succeden : secde ederek
23. ve bukiyyen : ve ağlayarak
Resim---''Ulâikellezîne en’amallâhu aleyhim minen nebiyyîne min zurriyyeti âdeme ve mimmen hamelnâ mea nûhin ve min zurriyyeti ibrâhîme ve isrâîle ve mimmen hedeynâ vectebeynâ, izâ tutlâ aleyhim âyâtur rahmâni harrû succeden ve bukiyyâ(bukiyyen). (SECDE ÂYETİ)İşte bunlar, Âdem’in ve Nûh ile beraber (gemiye) bindirdiklerimizin soyundan, İbrahim’in, Yakub’un ve doğru yola iletip seçtiklerimizin soyundan kendilerine nimet verdiğimiz nebîlerdir. Kendilerine Rahmân’ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.''
(MERYEM suresi 58. ayet) (Resmi:19/İniş:44/Alfabetik:63)

قُلْنَا يَا نَارُ كُونِي بَرْدًا وَسَلَامًا عَلَى إِبْرَاهِيمَ
1. kulnâ : biz dedik
2. yâ nâru : ey ateş
3. kûnî : ol
4. berden : soğuk
5. ve selâmen : ve selâmet (zararsız)
6. alâ ibrâhîme : İbrâhîm'e
Resim---''Kulnâ yâ nâru kûnî berden ve selâmen alâ ibrahîm(ibrahîme).:“Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol” dedik.''
(ENBİYÂ suresi 69. ayet) (Resmi:21/İniş:73/Alfabetik:21)

وَإِذْ بَوَّأْنَا لِإِبْرَاهِيمَ مَكَانَ الْبَيْتِ أَن لَّا تُشْرِكْ بِي شَيْئًا وَطَهِّرْ بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْقَائِمِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
1. ve iz bevve'nâ : ve indirdiğimiz (gösterdiğimiz) zaman
2. li ibrâhîme : İbrâhîm'e
3. mekâne el beyti : evin mekânı, Kâbe'nin yeri
4. en lâ tuşrik : senin şirk koşmaman
5. bî : bana
6. şey'en : bir şey
7. ve tahhir : ve temizle, temiz tut
8. beytiye : benim evimi
9. li et tâifîne : tavaf edenler için
10. ve el kâimîne : ve kaim olanlar, ayakta duranlar
11. ve er rukkai : ve rükû edenler
12. es sucûdi : secde edenler
Resim---''Ve iz bevve’nâ li ibrâhîme mekânel beyti en lâ tuşrik bî şey’en ve tahhir beytiye lit tâifîne vel kâimîne ver rukkais sucûd(sucûdi).: Hani biz İbrahim’e, Kâbe’nin yerini, “Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle” diye belirlemiştik.''
(HAC suresi 26. ayet) (Resmi:22/İniş:88/Alfabetik:32)

وَقَوْمُ إِبْرَاهِيمَ وَقَوْمُ لُوطٍ
1. ve kavmu ibrâhîme : ve İbrâhîm kavmi
2. ve kavmu lûtın : ve Lut kavmi
Resim---''Ve kavmu ibrâhîme ve kavmu lût(lûtın).:(43-44) İbrahim’in kavmi ile Lût’un kavmi ve Medyen halkı da (yalanlamışlardı). Mûsâ da yalanlandı ve nihayet o inkârcılara mühlet verdim, sonra da onları yakalayıverdim. Beni inkâr etmek nasılmış, (gördüler).''
(HAC suresi 43. ayet) (Resmi:22/İniş:88/Alfabetik:32)
وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ مِّلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمينَ مِن قَبْلُ وَفِي هَذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاء عَلَى النَّاسِ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ فَنِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ
1. ve câhidû : ve cihad edin
2. fî allâhi : Allah hakkında, Allah için
3. hakka : hakkıyla, gereğince
4. cihâdi-hi : onun cihadı
5. huve ictebâ-kum : o sizi seçti
6. ve mâ ceale : ve kılmadı, yapmadı
7. aleykum : sizin üzerinize, size
8. fî ed dîni : dîn hakkında, dîn konusunda
9. min haracin : (zorluktan) bir zorluk
10. millete : millet, dîn
11. ebî-kum : sizin babanız
12. ibrâhîme : İbrâhîm
13. huve : o
14. semma-kum : sizi isimlendirdi
15. el muslimîne : müslümanlar (Allah'a teslim olanlar)
16. min kablu : önceden, daha önce
17. ve fî hâzâ : ve bunda
18. li yekûne er resûlu : resûl olsun diye
19. şehîden : şahit (olarak)
20. aleykum : sizin üzerinize, size
21. ve tekûnû : ve siz olun
22. şuhedâe : şahitler
23. alâ en nâsi : insanlar üzerine
24. fe ekîmû es salâte : o halde namazı ikame edin
25. ve âtu ez zekâte : ve zekâtı verin
26. va'tesımû (ve ı'tesımû) : ve tutunun, sarılın
27. bi allâhi : Allah'a
28. huve : o
29. mevlâ-kum : sizin mevlânız, dostunuz
30. fe ni'me el mevlâ : öyleyse ne güzel dost
31. ve ni'me en nasîru : ve ne güzel yardımcı
Resim---Ve câhidû fillâhi hakka cihâdih(cihâdihî), huvectebâkum ve mâ ceale aleykum fid dîni min harac(haracin), millete ebîkum ibrâhîm(ibrâhîme), huve semmakumul muslimîne min kablu ve fî hâzâ li yekûner resûlu şehîden aleykum ve tekûnû şuhedâe alen nâs(nâsi), fe ekîmûs salâte ve âtuz zekâte va’tesımû billâh(billâhi), huve mevlâkum, fe ni’mel mevlâ ve ni’men nasîr(nasîru).:Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah, sizi hem daha önce, hem de bu Kur’an’da müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a sarılın. O, sizin sahibinizdir. O, ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!''
(HAC suresi 78. ayet) (Resmi:22/İniş:88/Alfabetik:32)


وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ إِبْرَاهِيمَ
1. vetlu : ve oku, aktar
2. aleyhim : onlara
3. nebee : haberini
4. ibrâhîme : İbrâhîm
Resim---''Vetlu aleyhim nebee ibrâhîm(ibrâhîme).:Ey Muhammed! Onlara İbrahim’in haberini de oku.''
(ŞUARA suresi 69. ayet) (Resmi:26/İniş:47/Alfabetik:94)


وَإِنَّ مِن شِيعَتِهِ لَإِبْرَاهِيمَ
1. ve inne : ve muhakkak
2. min şîati-hi : onun dîninden, dîni üzerinde, onun yolu üzerinde
3. le : elbette, gerçekten
4. ibrâhîme : İbrâhîm
Resim---'' Ve inne min şîatihî le ibrâhîm(ibrâhîme).:Şüphesiz İbrahim de O’nun taraftarlarından idi.''
(SÂFFÂT suresi 83. ayet) (Resmi:37/İniş:56/Alfabetik:90)

سَلَامٌ عَلَى إِبْرَاهِيمَ
1. selâmun : selâm, selâm olsun
2. alâ : üzerine, ... a
3. ibrâhîme : İbrâhîm
Resim---''Selâmun alâ ibrâhîm(ibrâhîme).: İbrahim’e selâm olsun.''
(SÂFFÂT suresi 109. ayet) (Resmi:37/İniş:56/Alfabetik:90)

وَاذْكُرْ عِبَادَنَا إبْرَاهِيمَ وَإِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ أُوْلِي الْأَيْدِي وَالْأَبْصَارِ
1. vezkur (ve uzkur) : zikret, hatırla
2. ibâde-nâ : kullarımız
3. İbrâhîme : İbrâhîm
4. ve ishâka : ve İshak
5. ve ya'kûbe : ve Yâkub
6. ulîl eydî : güç sahibi
7. ve el ebsâri : ve basiret
Resim---''Vezkur ıbâdenâ ibrâhîme ve ishâka ve ya’kûbe ûlîl eydî vel ebsâr(ebsâri).: (Ey Muhammed!) Güçlü ve basiretli kullarımız İbrahim’i, İshak’ı ve Yakub’u da an.''
(SÂD suresi 45. ayet) (Resmi:38/İniş:38/Alfabetik:88)

شَرَعَ لَكُم مِّنَ الدِّينِ مَا وَصَّى بِهِ نُوحًا وَالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ وَمَا وَصَّيْنَا بِهِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى وَعِيسَى أَنْ أَقِيمُوا الدِّينَ وَلَا تَتَفَرَّقُوا فِيهِ كَبُرَ عَلَى الْمُشْرِكِينَ مَا تَدْعُوهُمْ إِلَيْهِ اللَّهُ يَجْتَبِي إِلَيْهِ مَن يَشَاء وَيَهْدِي إِلَيْهِ مَن يُنِيبُ
1. şerea : şeriat kıldı
2. lekum : size, sizin için
3. min ed dîni : dînden
4. mâ vassâ : vasiyet ettiği şey, farz kıldığı şey
5. bi-hi : onu, onunla
6. nûhan : Nuh
7. ve ellezî : ve o
8. evhaynâ : biz vahyettik
9. ileyke : sana
10. ve mâ vassaynâ : ve vasiyet ettiğimiz şey, farz kıldığımız şey
11. bi-hi : onu, onunla
12. ibrâhîme : İbrâhîm
13. ve mûsâ : ve Musa
14. ve îsâ : ve İsa
15. en ekîmû : ikame etmeleri, ayakta, hayatta tutmaları
16. ed dîne : dîn
17. ve lâ teteferrekû : ve ayrılığa düşmeyin, fırkalara ayrılmayın
18. fî-hi : onda, onun hakkında
19. kebure : büyük oldu, ağır geldi
20. alâ el muşrikîne : müşriklere
21. mâ ted'û-hum : onları davet ettiğin şey
22. ileyhi : ona, kendisine
23. allâhu : Allah
24. yectebî : seçer
25. ileyhi : ona, kendisine
26. men : kimse, kişi
27. yeşâu : diler
28. ve yehdî : ve hidayete erdirir, ulaştırır
29. ileyhi : ona, kendisine
30. men : kimse, kişi
31. yunîbu : yönelir
Resim---''Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).:“Dini dosdoğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin!” diye Nûh’a emrettiğini, sana vahyettiğini, İbrâhim’e, Mûsâ’ya ve İsâ’ya emrettiğini size de din kıldı. Fakat senin kendilerini çağırdığın şey (İslâm dini), Allah’a ortak koşanlara ağır geldi. Allah, ona dilediğini seçer. İçtenlikle kendine yönelenleri de ona ulaştırır.''
(ŞÛRÂ suresi 13. ayet) (Resmi:42/İniş:62/Alfabetik:95)

وَإِذْ قَالَ إِبْرَاهِيمُ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ إِنَّنِي بَرَاء مِّمَّا تَعْبُدُونَ
1. ve iz kâle : ve demişti
2. ibrâhîmu : İbrâhîm
3. li ebî-hi : babasına
4. ve kavmi-hi : ve onun kavmi
5. inne-nî : muhakkak ki ben
6. berâun : uzak, ayrı
7. mimmâ (min mâ) : şeyden
8. ta'budûne : siz taparsınız
Resim---''Ve iz kâle ibrâhîmu li ebîhi ve kavmihî innenî berâun mimmâ ta’budûn(ta’budûne).:Hani İbrahim, babasına ve kavmine şöyle demişti: “Şüphesiz ben sizin taptıklarınızdan uzağım.”
(ZUHRUF suresi 26. ayet) (Resmi:43/İniş:63/Alfabetik:113)

هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ ضَيْفِ إِبْرَاهِيمَ الْمُكْرَمِينَ
1. hel : mi, var mı
2. etâ-ke : sana geldi
3. hadîsu : haber
4. dayfi : misafirler
5. ibrâhîme : İbrâhîm
6. el mukremîne : ikram edilen
Resim---''Hel etâke hadîsu dayfi ibrâhîmel mukremîn(mukremîne).: (Ey Muhammed!) İbrahim’in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi?''
(ZÂRİYÂT suresi 24. ayet) (Resmi:51/İniş:67/Alfabetik:111)

وَإِبْرَاهِيمَ الَّذِي وَفَّى
1. ve ibrâhîme : ve İbrâhîm'in
2. ellezî veffâ : ahdini yerine getiren
Resim---''Ve ibrâhîmellezî veffâ.: (36-37) Yoksa, Mûsâ’nın ve Allah’ın emirlerini bütünüyle yerine getiren İbrahim’in sahifelerindeki şu hakikatler kendisine haber verilmedi mi?''
(NECM suresi 37. ayet) (Resmi:53/İniş:23/Alfabetik:80)

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا وَإِبْرَاهِيمَ وَجَعَلْنَا فِي ذُرِّيَّتِهِمَا النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ فَمِنْهُم مُّهْتَدٍ وَكَثِيرٌ مِّنْهُمْ فَاسِقُونَ
1. ve lekad : ve andolsun
2. erselnâ : biz gönderdik
3. nûhan : Hz. Nûh
4. ve ibrâhîme : ve İbrâhîm
5. ve cealnâ : biz onu kıldık
6. fî : de, içinde
7. zurriyyeti-himâ : o ikisinin (onların) zürriyetleri
8. men : kim, kimse
9. en nubuvvete : peygamberlik
10. ve el kitâbe : ve kitap
11. fe : artık, böylece
12. min-hum : ondan
13. muhtedin : hidayete erenler
14. ve kesîrun : ve çoğu
15. min-hum : onlardan
16. fâsikûne : fasıklar, fasık olanlar, fasık kimseler
Resim---''Ve lekad erselnâ nûhan ve ibrâhîme ve cealnâ fî zurriyyetihimen nubuvvete vel kitâbe fe minhum muhted(muhtedin), ve kesîrun minhum fâsikûn(fâsikûne).: Andolsun, biz Nûh’u ve İbrahim’i peygamber olarak gönderdik. Peygamberliği ve kitabı onların soylarına da verdik. Onlardan kimi doğru yola ermiştir, ama içlerinden birçoğu da fasık kimselerdir.''
(HADÎD suresi 26. ayet) (Resmi:57/İniş:112/Alfabetik:33)

قَدْ كَانَتْ لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فِي إِبْرَاهِيمَ وَالَّذِينَ مَعَهُ إِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ إِنَّا بُرَاء مِنكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَاء أَبَدًا حَتَّى تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَحْدَهُ إِلَّا قَوْلَ إِبْرَاهِيمَ لِأَبِيهِ لَأَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَا أَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللَّهِ مِن شَيْءٍ رَّبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَإِلَيْكَ أَنَبْنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
1. kad : olmuştu
2. kânet : idi, oldu
3. lekum : size, sizin için
4. usvetun : örnek
5. hasenetun : güzel
6. fî ibrâhîme : İbrâhîm'de vardır
7. ve ellezîne : ve onlar
8. mea-hu : onunla beraber
9. iz : olmuştu
10. kâlû : dediler
11. li kavmi-him : kendi kavimlerine
12. innâ : muhakkak ki biz
13. bureâu : uzak
14. min-kum : sizden
15. ve mimmâ(min-mâ) : ve o şeyden
16. ta'budûne : siz tapıyorsunuz
17. min dûni allâhi : Allah'tan başka
18. kefernâ : biz sizi inkâr ediyoruz
19. bi-kum : sizi
20. ve bedâ : ve başladı
21. beyne-nâ : bizim aramızda
22. ve beyne-kum : ve sizin aranızda
23. el adâvetu : düşmanlık
24. ve el bagdâu : ve buğz, öfke
25. ebeden : ebediyyen
26. hattâ : oluncaya kadar
27. tu'minû : siz îmân edersiniz, inanırsınız
28. bi allâhi : Allah'a
29. vahde-hû : onun tek oluşu
30. illâ : hariç
31. kavle : söz (söylenen bir söz, bir şey söyleme, bir şey deme)
32. ibrâhîme : İbrâhîm
33. li ebî-hi : onun babasına, kendi babasına, babasına
34. le estagfirenne : mutlaka istiğfar edeceğim, mağfiret dileyeceğim
35. leke : sana, senin için
36. ve mâ emliku : ve ben malik değilim, benim gücüm yetmez
37. leke : sana
38. min allâhi : Allah'tan
39. min şey'in : bir şeyden
40. rabbe-nâ : Rabbimiz
41. aleyke : sana
42. tevekkelnâ : biz tevekkül ettik
43. ve ileyke : ve sana
44. enebnâ : yöneldik
45. ve ileyke el masîru : ve varış, dönüş, ulaşma sanadır
Resim---''Kad kânet lekum usvetun hasenetun fî ibrâhîme vellezîne meah(meahu), iz kâlû li kavmihim innâ bureâu minkum ve mimmâ ta’budûne min dûnillâhi kefernâ bikum, ve bedee beynenâ ve beynekumul adâvetu vel bagdâu ebeden hattâ tû’minû billâhi vahdehû, illâ kavle ibrâhîme li ebîhi le estagfirenne leke ve mâ emliku leke minallâhi min şey’İn, rabbenâ aleyke tevekkelnâ ve ileyke enebnâ ve ileykel masîr(masîru).: İbrahim’de ve onunla birlikte bulunanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani onlar kavimlerine, “Biz sizden ve Allah’ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah’a inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve nefret belirmiştir” demişlerdi. Yalnız İbrahim’in, babasına, “Senin için mutlaka bağışlama dileyeceğim. Fakat Allah’tan sana gelecek herhangi bir şeyi önlemeye gücüm yetmez” sözü başka. Onlar şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Ancak sana dayandık, içtenlikle yalnız sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır.”
(MÜMTEHİNE suresi 4. ayet) (Resmi:60/İniş:111/Alfabetik:71)

صُحُفِ إِبْرَاهِيمَ وَمُوسَى
1. suhufi : sayfalar
2. ibrâhîme : İbrâhîm
3. ve mûsâ : ve Musa
Resim---''Suhufi ibrâhîme ve mûsâ.: (18-19) Şüphesiz bu hükümler ilk sayfalarda, İbrahim ve Mûsâ’nın sayfalarında da vardır.''
(A'LÂ suresi 19. ayet) (Resmi:87/İniş:8/Alfabetik:5)

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...