MUAVİYE KİMDİR, NE YAPMIŞTIR?
"Yemin ederim ki ben namaz için savaşmadım sizinle; oruç, zekat veya hacc ibadeti rahatça uygulansın diye de savaşmadım!..
Siz bütün bu ibadetleri yerine getiriyordunuz zaten.
Ben, sadece sizin başınıza geçebilmek için savaştım sizinle!"
Siz bütün bu ibadetleri yerine getiriyordunuz zaten.
Ben, sadece sizin başınıza geçebilmek için savaştım sizinle!"
Sinan KANDİL
Muaviye Hz.
Muhammed’in
amcazadelerindendir. Peygamberin büyük
dedesi Haşim’in Ümeyye isimli bir kardeşi vardır. Ümeyye Haşim’den büyük olmasına karşın, Haşim halk içinde daha etkili bir şahsiyettir. Bu
nedenle de geleneksel
olarak Mekke hakimi olan ailede Haşim öne çıkar. Bunu içine sindiremeyen Ümeyye darılarak Şam’a gider.
Yaklaşık on yıl boyunca, daha sonraları daadeta üsleri haline getirecekleri Şam’da kalır ve orada bir çevre edinir. O tarihten itibaren bu aileye Ben-i Ümeyye ya da Emeviler denmektedir.
Dolayısıyla Haşimoğulları ile Emeviler arasındaki çekişme çok da gerileregitmez, yaklaşık olarak Hz. Muhammed’den 70 80 yıl önceleri başlamıştır. Muaviye’nin Mekke’de 602 veya 603 yılında dünyaya geldiği söylenmektedir.
Dolayısıyla Haşimoğulları ile Emeviler arasındaki çekişme çok da gerileregitmez, yaklaşık olarak Hz. Muhammed’den 70 80 yıl önceleri başlamıştır. Muaviye’nin Mekke’de 602 veya 603 yılında dünyaya geldiği söylenmektedir.
Muaviye Mekke’nin ileri gelenlerinden olan Ebu Süfyan ileHind bin Utbe’nin oğludur. Ebu Süfyan Hz. Muhammed’e karşı yürütülen ve özünde İslam’ın gelişimini engellemeye çalışan, onu boğmak isteyensavaşların planlayıcısı ve yürütücüsüydü.
Hz. Muhammed’in peygambersel çıkışla eski aristokrasiye karşı giriştiği sınıfsal mücadele nedeniyle hep düşman pozisyonunda kalmıştır. Bu yönüyle İslam’a ve onun peygamberine karşı iktidarını kaybettiğinden dolayı çok güçlü bir kin ve nefret beslediği belirtilebilir.
Zira İslamiyet onun elinden saygınlığını ve iktidarını almış veonun tüm engelleme çabasına karşın da gelişmeye devam etmiştir. Kendisi Mekke fethedilinceye kadar da bu mücadelesinden vaz geçmemiştir. Muaviye’nin annesi Hind de en az Ebu Süfyan kadar kinlidir.
İslami literatürde en fazla lanetlenen isimlerden biridir Hind. Hind’in Uhud Savaşı sırasında peygamberin amcası olan Hamza’yı İslam dünyası içinde ki gelişmekte olan etkinliğinden dolayı özel olarak öldürttüğü ve sonrasında ciğerini söküp çiğ çiğ yediği anlatılmaktadır. Bununla da yetinmeyen Hind’in cesedin parmaklarını keserek bir gerdanlık yaptığı belirtilmektedir.
Muhammed’in peygamberliğe giriştiği yıllarda henüz 7 - 8 yaşlarında ola n Muaviye’nın Ebu Süfyan ve Hind’in elinin altında büyüdüğü gözetildiğinde İslam’a dair pek de iyi niyetlerle yetişmeyeceği açıktır. Tümden İslam’adüşman biri olarak yetiştirilmiştir. Zaten aile özünde hiçbir zaman Müslüman olmamıştır. Müslümanlığı Mekke’nin düşmesinden sonra hayatlarını kurtarmak için kabul etmek zorunda kalmışlardır.
Buna rağmen Mekke düştüğünde Yemen’de olan Muaviye’nin Müslümanlığa geçmiş olan babasına kınama mektubu gönderdiği ve daha sonraları peygamberin amcası olan Abbas yoluyla yaşamını kurtarmak için Müslümanlığı kabulettiği söylenmektedir. Aralarında çok şiddetli bir sınıfsal mücadele bulunan İslam ile Emevilerin bu merkezi ailesi arasında sağlam bir ilişkinin olamayacağı açıktır.
Zaten bu nedenle Hz. Muhammed’in Ebu Süfyan, Muaviye ve Yezid’i lanetlediği söylenir. Durumu bu olan Emeviler, her zaman Hz. Muhammed’in kabilesi olan Haşimoğulları ile bir güç mücadelesine girdiler. İlkin Hz. Ömer dönemi ile birlikte karşısında çokça mücadele ettikleri İslami devlet içinde bir iktidar odağı olarak yer almaya başladılar. İslam orduları tarafından Şam alındığında oraya ilkin, Ebu Ubeyde diye biri vali olarak atanır.
Onun ölmesinden sonra yerine Hz. Ömer döneminde Muaviye’nin kardeşi Yezid bin Ebu Süfyan vali olarak atanır. İslam tarihinde Ebu Süfyanoğullarının ilk kez devlette görevlendirilmesi böylelikle başlar. Yezid de öldüğünde onun yerine daha geniş bir alanı da kapsamak üzere Muaviye atanır. Şam böylelikle adeta bir hanedana bırakılmış olur. Hz. Ömer’in kendisinden sonra halife olar ak Hz. Osman’ı seçtirebilmek için her şeyi önceden ayarladığını ve onu işaret ettiğini yukarıda belirtmiştik.
Hz. Muhammed sonrası iktidar mücadelesinde Hz. Ömer - Hz. Ebubekir ikilisini Haşimilere karşı Emevilerin desteklediği gözetildiğinde, Hz. Ömer tarafından yapılan bu görevlendirmelerin bir iktidar paylaşımı olduğu görülmektedir.
Hz. Ömer eliyle devlete yerleştirilen Emeviler, o dönemden sonra artık sürekli iktidarda yer alacaklardır. İslam’la yaşadıkları yapısal sorunları ve çelişkileri gözettiğimizde gerçekleşenin özünde İslam’la alakasının olmadığını görürüz.
Emeviler’le birlikte İslam özünün bir tarafa bırakılıp tamamen egemen üst sınıfların hakim olduğu karşıt İslam kendini hakim kılmıştır. Böylece karşıt İslam’la kültürel İslam arasındaki çelişki tarihi de başlamıştır. Genelde Emevilere özelde de Muaviye’ye bakıldığında çok kurnaz ve ilkesiz bir karakterde oldukları görülür.
Egemen sınıftan olma özellikleri ile tüccarolmayı çok ustaca harmanladıkları söylenebilir. Tüm egemen sınıflar ve iktidar
olmaya çalışan kesimler kendilerini toplumun çobanı, toplumuda sürü olarak görürler. Tüm yaşamlarını buna göre geliştiren egemen sınıf mensupları, işleri idare etmede, örgütlemede gelişkin olurlar.
İşteMuaviye’nin tarihteki performansına bakıldığında adeta dört dörtlük bir egemen sınıf temsili olduğunu görürüz. İslamiyet’in çıkışıyla ve yeni kültürel değerlerle kaybettikleri egemenliği İslam’ın içine yerleşip güç olarak yeniden elde etmişlerdir. Ne zaman harekete geçeceğini çok iyi bilen biri olarak,
Hz. Osman’ın katillerinin bulunmamasını bahane ederek, Haşimoğullarından Hz. Ali’nin halifeliğini kabul etmez. Hz. Ali’den altından kalkamayacağı şartları yerine getirmesi halinde ancak onun halifeliğini kabul edeceğini söyleyerek işi yokuşa sürer.
Nihayetinde aralarında 657 yılında İslam’daki çok keskin bölünmelere neden olan Sıffin Savaşı gerçekleşir. Daha da ilginci bu savaştatam da kaybetmek üzereyken Muaviye’nin kutsal kitap olan Kuran’ı bile kendi çıkarları temelinde kullanmaktan geri durmaması olur. Kuran’ın sayfalarını askerlerinin mızraklarının ucuna bağlayarak, Hz. Ali’nin Kuran’a karşı savaşmamasını sağlar.
En sonunda da tarihe Hakem Olayı diye geçen bir hileyle mevcut halifeyi kandırarak kendisini halife ilan ettirir. Sonraki dönemlerde de kendini hoş göstermeyi, güçlendirmeyi amaçlayan ve aslı astarı olmayan pek çok hadis uyduracaktır. İslam dünyasında neden olduğu parçalanmalar, Hz. Ali’nin öldürülmesine ve kendisine halifelik yolunun açılmasına neden olacaktır. Halife olduktan sonra da ilk iş olar ak Ehl-i Beyt ailesinden peygamberin torunu ve Hz. Ali’nin oğlu olan Hasan’ı zehirletir.
Ehl- i Beyt ailesinin tasfiye işini daha sonra oğlu Yezid de Hüseyin’i öldürerek tamamlayacaktır. Tüm bunlarla da yetinmeyen Muaviye, yaklaşık yirmi yıl halifelik yaptıktan sonra yerine Yezid’i halife yapacaktır. Böylelikle halifelik tüm dini içeriğinden, yeterliliğinden arındırılarak babadan oğula geçen bir saltanata dönüşecektir. Gerçekleşen, klasik hanedanlık sistemidir artık. Muaviye’nin başlattığı bu saltanat sistemi Emevilerin yıkıldığı tarih olan 750 yılınakadar sürecektir.
Bir dönem yöneticiliğini Hz. Muhammed’in yaptığı İslam devletinin şimdilerde yöneticisi peygambere karşı defalarca savaşmış, bir manevrayla Müslüman olmuş ve en sonunda da peygamberin ailesini yok etmiş Emevilerdir. Herhangi bir şeyin, o şeyi yaratanların düşmanlarınca ele geçirilerek kaynağa karşı kullanılmasının en çarpıcı örneklerinden biridir.
Ali’nin “Bunlar da din elbisesi giyiyorlar, ama ters çevirerek giyiyorlar.”değerlendirmesi, Emeviler gerçeğinin belki de en güzel ifadesidir. Yine Muaviye’nin Kufe şehrini ele geçirdiği gün, bazı tarihçiler tarafından halka hitaben şöyle dediği söylenir:
"Yemin ederim ki ben namaz için savaşmadım sizinle; oruç, zekat veya hacc ibadeti rahatça uygulansın diye de savaşmadım!.. Siz bütün bu ibadetleri yerine getiriyordunuz zaten. Ben, sadece sizin başınıza geçebilmek için savaştım sizinle!" İslamiyet’i merkezi uygarlığın en üst düzeyde temsili haline getiren Emeviler döneminde İslam devletinin sınırları Doğu’da Seyhun Nehri’ne, Batı’da Atlas Okyanusu’na, Kuzey’de Pirene Dağları’na ve Anadolu içlerinekadar genişler.
İslamiyet’in manevi kültürden ziyade maddi kültürünün tümden öne çıktığı ve tümden klasik bir devlet haline geldiği dönemdir. Bu dönemde yuka rıda da belirttiğimiz gibi halifelik babadan oğula geçen birsaltanata dönüşmüştür ve bu gelenek halifeliğin Türkiye Cumhuriyeti tarafından 1924 yılında kaldırılmasına kadar devam eder.
Bu dönemde çok belirgin bir şekilde ve İslam’ın özüne ters olarak koyu bir Arap milliyetçiliğigeliştirilir. Mevalimlere (arap olmayan Müslümanlar) karşı Araplar, Araplar içinde de Emeviler kayırılır. Emeviler içinde de Ebu Süf - yanoğullarıiktidarın gerçek sahibidir. Her egemenlikçi sistem gibi Emeviler de çok yoğun bir direnişlerkarşılaşmıştır.
Emevilerin baskısına, sömürüsüne karşı adalet, eşitlik, özgürlük gibi demokratik komünal değerlerin savunusunu yapan pek çok örgütlenme,ayaklanma gerçekleşecektir. Dini ve mezhebi olan ama özünde tümden toplumsal talepli olan bu çıkışlar çok önemli başarılar elde etmenin yanında Emevilerin yıkılmasını da sağlamışlardır.
Emeviler bu toplumsal karşıdirenişlerden en adı sanı duyulmuş olan Ebu Müslüm Horasani direnişinin ardından 750 yılında yıkılacaktır. Yerine ise Hz. Muhammed’in amcası olan Abbas’ın soyundan gelen Ebu-l Abbas’ın Kufe’de kendisini halife ilan etmesiyle Abbasi İslam Devleti kurulacaktır
Hz. Muhammed’in peygambersel çıkışla eski aristokrasiye karşı giriştiği sınıfsal mücadele nedeniyle hep düşman pozisyonunda kalmıştır. Bu yönüyle İslam’a ve onun peygamberine karşı iktidarını kaybettiğinden dolayı çok güçlü bir kin ve nefret beslediği belirtilebilir.
Zira İslamiyet onun elinden saygınlığını ve iktidarını almış veonun tüm engelleme çabasına karşın da gelişmeye devam etmiştir. Kendisi Mekke fethedilinceye kadar da bu mücadelesinden vaz geçmemiştir. Muaviye’nin annesi Hind de en az Ebu Süfyan kadar kinlidir.
İslami literatürde en fazla lanetlenen isimlerden biridir Hind. Hind’in Uhud Savaşı sırasında peygamberin amcası olan Hamza’yı İslam dünyası içinde ki gelişmekte olan etkinliğinden dolayı özel olarak öldürttüğü ve sonrasında ciğerini söküp çiğ çiğ yediği anlatılmaktadır. Bununla da yetinmeyen Hind’in cesedin parmaklarını keserek bir gerdanlık yaptığı belirtilmektedir.
Muhammed’in peygamberliğe giriştiği yıllarda henüz 7 - 8 yaşlarında ola n Muaviye’nın Ebu Süfyan ve Hind’in elinin altında büyüdüğü gözetildiğinde İslam’a dair pek de iyi niyetlerle yetişmeyeceği açıktır. Tümden İslam’adüşman biri olarak yetiştirilmiştir. Zaten aile özünde hiçbir zaman Müslüman olmamıştır. Müslümanlığı Mekke’nin düşmesinden sonra hayatlarını kurtarmak için kabul etmek zorunda kalmışlardır.
Buna rağmen Mekke düştüğünde Yemen’de olan Muaviye’nin Müslümanlığa geçmiş olan babasına kınama mektubu gönderdiği ve daha sonraları peygamberin amcası olan Abbas yoluyla yaşamını kurtarmak için Müslümanlığı kabulettiği söylenmektedir. Aralarında çok şiddetli bir sınıfsal mücadele bulunan İslam ile Emevilerin bu merkezi ailesi arasında sağlam bir ilişkinin olamayacağı açıktır.
Zaten bu nedenle Hz. Muhammed’in Ebu Süfyan, Muaviye ve Yezid’i lanetlediği söylenir. Durumu bu olan Emeviler, her zaman Hz. Muhammed’in kabilesi olan Haşimoğulları ile bir güç mücadelesine girdiler. İlkin Hz. Ömer dönemi ile birlikte karşısında çokça mücadele ettikleri İslami devlet içinde bir iktidar odağı olarak yer almaya başladılar. İslam orduları tarafından Şam alındığında oraya ilkin, Ebu Ubeyde diye biri vali olarak atanır.
Onun ölmesinden sonra yerine Hz. Ömer döneminde Muaviye’nin kardeşi Yezid bin Ebu Süfyan vali olarak atanır. İslam tarihinde Ebu Süfyanoğullarının ilk kez devlette görevlendirilmesi böylelikle başlar. Yezid de öldüğünde onun yerine daha geniş bir alanı da kapsamak üzere Muaviye atanır. Şam böylelikle adeta bir hanedana bırakılmış olur. Hz. Ömer’in kendisinden sonra halife olar ak Hz. Osman’ı seçtirebilmek için her şeyi önceden ayarladığını ve onu işaret ettiğini yukarıda belirtmiştik.
Hz. Muhammed sonrası iktidar mücadelesinde Hz. Ömer - Hz. Ebubekir ikilisini Haşimilere karşı Emevilerin desteklediği gözetildiğinde, Hz. Ömer tarafından yapılan bu görevlendirmelerin bir iktidar paylaşımı olduğu görülmektedir.
Hz. Ömer eliyle devlete yerleştirilen Emeviler, o dönemden sonra artık sürekli iktidarda yer alacaklardır. İslam’la yaşadıkları yapısal sorunları ve çelişkileri gözettiğimizde gerçekleşenin özünde İslam’la alakasının olmadığını görürüz.
Emeviler’le birlikte İslam özünün bir tarafa bırakılıp tamamen egemen üst sınıfların hakim olduğu karşıt İslam kendini hakim kılmıştır. Böylece karşıt İslam’la kültürel İslam arasındaki çelişki tarihi de başlamıştır. Genelde Emevilere özelde de Muaviye’ye bakıldığında çok kurnaz ve ilkesiz bir karakterde oldukları görülür.
Egemen sınıftan olma özellikleri ile tüccarolmayı çok ustaca harmanladıkları söylenebilir. Tüm egemen sınıflar ve iktidar
olmaya çalışan kesimler kendilerini toplumun çobanı, toplumuda sürü olarak görürler. Tüm yaşamlarını buna göre geliştiren egemen sınıf mensupları, işleri idare etmede, örgütlemede gelişkin olurlar.
İşteMuaviye’nin tarihteki performansına bakıldığında adeta dört dörtlük bir egemen sınıf temsili olduğunu görürüz. İslamiyet’in çıkışıyla ve yeni kültürel değerlerle kaybettikleri egemenliği İslam’ın içine yerleşip güç olarak yeniden elde etmişlerdir. Ne zaman harekete geçeceğini çok iyi bilen biri olarak,
Hz. Osman’ın katillerinin bulunmamasını bahane ederek, Haşimoğullarından Hz. Ali’nin halifeliğini kabul etmez. Hz. Ali’den altından kalkamayacağı şartları yerine getirmesi halinde ancak onun halifeliğini kabul edeceğini söyleyerek işi yokuşa sürer.
Nihayetinde aralarında 657 yılında İslam’daki çok keskin bölünmelere neden olan Sıffin Savaşı gerçekleşir. Daha da ilginci bu savaştatam da kaybetmek üzereyken Muaviye’nin kutsal kitap olan Kuran’ı bile kendi çıkarları temelinde kullanmaktan geri durmaması olur. Kuran’ın sayfalarını askerlerinin mızraklarının ucuna bağlayarak, Hz. Ali’nin Kuran’a karşı savaşmamasını sağlar.
En sonunda da tarihe Hakem Olayı diye geçen bir hileyle mevcut halifeyi kandırarak kendisini halife ilan ettirir. Sonraki dönemlerde de kendini hoş göstermeyi, güçlendirmeyi amaçlayan ve aslı astarı olmayan pek çok hadis uyduracaktır. İslam dünyasında neden olduğu parçalanmalar, Hz. Ali’nin öldürülmesine ve kendisine halifelik yolunun açılmasına neden olacaktır. Halife olduktan sonra da ilk iş olar ak Ehl-i Beyt ailesinden peygamberin torunu ve Hz. Ali’nin oğlu olan Hasan’ı zehirletir.
Ehl- i Beyt ailesinin tasfiye işini daha sonra oğlu Yezid de Hüseyin’i öldürerek tamamlayacaktır. Tüm bunlarla da yetinmeyen Muaviye, yaklaşık yirmi yıl halifelik yaptıktan sonra yerine Yezid’i halife yapacaktır. Böylelikle halifelik tüm dini içeriğinden, yeterliliğinden arındırılarak babadan oğula geçen bir saltanata dönüşecektir. Gerçekleşen, klasik hanedanlık sistemidir artık. Muaviye’nin başlattığı bu saltanat sistemi Emevilerin yıkıldığı tarih olan 750 yılınakadar sürecektir.
Bir dönem yöneticiliğini Hz. Muhammed’in yaptığı İslam devletinin şimdilerde yöneticisi peygambere karşı defalarca savaşmış, bir manevrayla Müslüman olmuş ve en sonunda da peygamberin ailesini yok etmiş Emevilerdir. Herhangi bir şeyin, o şeyi yaratanların düşmanlarınca ele geçirilerek kaynağa karşı kullanılmasının en çarpıcı örneklerinden biridir.
Ali’nin “Bunlar da din elbisesi giyiyorlar, ama ters çevirerek giyiyorlar.”değerlendirmesi, Emeviler gerçeğinin belki de en güzel ifadesidir. Yine Muaviye’nin Kufe şehrini ele geçirdiği gün, bazı tarihçiler tarafından halka hitaben şöyle dediği söylenir:
"Yemin ederim ki ben namaz için savaşmadım sizinle; oruç, zekat veya hacc ibadeti rahatça uygulansın diye de savaşmadım!.. Siz bütün bu ibadetleri yerine getiriyordunuz zaten. Ben, sadece sizin başınıza geçebilmek için savaştım sizinle!" İslamiyet’i merkezi uygarlığın en üst düzeyde temsili haline getiren Emeviler döneminde İslam devletinin sınırları Doğu’da Seyhun Nehri’ne, Batı’da Atlas Okyanusu’na, Kuzey’de Pirene Dağları’na ve Anadolu içlerinekadar genişler.
İslamiyet’in manevi kültürden ziyade maddi kültürünün tümden öne çıktığı ve tümden klasik bir devlet haline geldiği dönemdir. Bu dönemde yuka rıda da belirttiğimiz gibi halifelik babadan oğula geçen birsaltanata dönüşmüştür ve bu gelenek halifeliğin Türkiye Cumhuriyeti tarafından 1924 yılında kaldırılmasına kadar devam eder.
Bu dönemde çok belirgin bir şekilde ve İslam’ın özüne ters olarak koyu bir Arap milliyetçiliğigeliştirilir. Mevalimlere (arap olmayan Müslümanlar) karşı Araplar, Araplar içinde de Emeviler kayırılır. Emeviler içinde de Ebu Süf - yanoğullarıiktidarın gerçek sahibidir. Her egemenlikçi sistem gibi Emeviler de çok yoğun bir direnişlerkarşılaşmıştır.
Emevilerin baskısına, sömürüsüne karşı adalet, eşitlik, özgürlük gibi demokratik komünal değerlerin savunusunu yapan pek çok örgütlenme,ayaklanma gerçekleşecektir. Dini ve mezhebi olan ama özünde tümden toplumsal talepli olan bu çıkışlar çok önemli başarılar elde etmenin yanında Emevilerin yıkılmasını da sağlamışlardır.
Emeviler bu toplumsal karşıdirenişlerden en adı sanı duyulmuş olan Ebu Müslüm Horasani direnişinin ardından 750 yılında yıkılacaktır. Yerine ise Hz. Muhammed’in amcası olan Abbas’ın soyundan gelen Ebu-l Abbas’ın Kufe’de kendisini halife ilan etmesiyle Abbasi İslam Devleti kurulacaktır