15 Şubat 2019

İstanbul ve Trakya Tek Kurşun Atmadan Nasıl Alındı? / Ahmet Özgür Türen


İstanbul ve Trakya Tek Kurşun Atmadan Nasıl Alındı?
Ahmet Özgür Türen
Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptıklarını küçümsemek veya yok saymak adına son yıllarda bir iddia gündeme getiriliyor: İngilizler, Trakya ve İstanbul'u tek bir kurşun atmadan neden verdi? Yoksa Mustafa Kemal Atatürk, bunun karşılığında onların bazı isteklerini kabul mu etti?
Bu iddia, kitap okumayan ve okuma potansiyeli de olmayan kimi kesimler tarafından ''ideolojilerine hizmet ettiği için'' kabul görse de, gerçekler hakiki tarihçiler tarafından yazılmış durumda. Ama ne yazık ki algı yönetimi ile zaten okumamaya alıştırılmış Türk toplumunda bu tür yalanlar hızla etki etmekte ve gerçekmiş gibi kabul görmekte.
Peki nedir işin aslı?
Bunun cevabı için Mudanya Ateşkesi öncesine gitmek gerekiyor. Kurtuluş Savaşı'nın son günleri ve Yunan ordusu hızla geri püskürtülmekte. İzmir'e doğru kaçan bir Yunan ordusu ve arkasından Batı Anadolu'yu hızla temizlemekte olan Mustafa Kemal'in ordusu.
Yunan Hükümeti 2 Eylül'de ateşkes için İngiltere'ye aracılık öneriyor. İstanbul'daki Anlaşma devletleri temsilcileri de bu öneriyi Ankara'ya iletiyor. 4 Eylül'de Ankara'dan telgrafla haberi alan Mustafa Kemal Atatürk 5 Eylül'de cevabını veriyor:
''Anadolu'daki Yunan Ordusu kati şekilde mağlup edilmiştir. Anadolu için herhangi bir görüşmeye mahal kalmamıştır. Mütareke ancak Trakya için mevzubahis olabilir.''[1]
Ve Türk Ordusu boğazlara ilerliyor. 
"Bu arada, Yunan ordusu Anadolu'yu boşalttıktan sonra, Kemalistler, Müttefiklere karşı, özellikle Boğazları işgal altında tutan ve Trakya'ya uzanan yolarında engel olarak gördükleri İngiltere için oldukça tehlikeli bir durum yaratıyorlardı. Gerekirse, İstanbul'la Edirne'yi silah gücüyle kurtarmaya kararlıydılar. Eylül'ün ilk haftasının sonlarına doğru Türk ordusu ilerlemeyi sürdürüyor; Boğazları denetleyen Müttefiklere karşı ve özellikle Çanakkale'deki İngiliz askeri birlikleri için büyük bir tehlike oluşturuyorlardı. Türk zaferinin kesinlik ve bütünlüğünden kendi çıkarlarına tehlike sezen Müttefikler harekete geçiyor; İngiliz kabinesi durumu görüşmek üzere 7 Eylül'de toplanıyor; İstanbul ve Boğazları bırakmamak ve Gelibolu yarımadasını 'korumak' amacıyla, gerekirse tek başına oraya takviye gönderme kararını alıyordu. Öte yandan, İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon, Paris ve Roma'ya ilettiği notlarla Fransa ve İtalya'yı, Boğazları savunmaya çağırıyordu; İngiliz kabinesi, Türkiye'deki işgal gücü Başkomutanı Tümgeneral Sir Charles Harington'a, mümkünse Çanakkale'yi savunması için talimat gönderiyordu."[2]
Türk Ordusu'nun, 9 Eylül'de İzmir'in kurtarılmasından sonra kuzeye (Çanakkale'ye) doğru ilerlemeye başlaması, İngiltere tarafından tepki ile karşılanıyor ve Çanakkale (Chanak) Bunalımı olarak adlandırılan gerginlik ortaya çıkıyor.[3]
Gerginlik sırasında İngiltere'nin yanında olan Fransa ve İtalya, İngiltere'nin dominyonlarını destek için çağırmasından ötürü bir şok yaşıyor ve desteklerini çekiyorlar. Fransa, İngiltere'nin ikinci bir Cebelitarık yaratma peşinde olduğunu ve buna Fransa'nın destek vermeyeceğini söyleyerek tüm askerlerinin çekilmesi talimatını veriyor. Tek başına kalan İngiltere, İstanbul'a takviye güçler sevk ediyor. Sevk etmekle kalmıyor, aynı zaman da Sırbistan ve Romanya'dan destek istiyor.  Ancak bu iki devlet, konunun kendilerini ilgilendirmediklerini söyleyerek karışmıyorlar.[4]
İngiltere böylelikle açıkça Türklerin Trakya'ya geçmesini istemediğini ve gerekirse Türklerle savaşmaktan çekinmediğini ifade ediyordu. Bu durum zafer kazanmış Türk Ordusu'nun İngiltere ile savaşarak zaferi tehlikeye atması anlamına geliyordu. Ama İngiltere'nin İstanbul'daki Yüksek Komiseri Sir Horace Rumbold'a göre, İngiltere, Kemalistlerin hem Boğazlarda hem de Irak hududunda yaratmış oldukları tehlikeye askeri açıdan karşı koyacak durumda değildi.[5]
Türk Ordusu, savaş gürültüleri çıkarmakla beraber, bir yandan da Mustafa Kemal Daily Mail adlı İngiliz gazetesinin muhabiri WardPrice'a verdiği demeçte, zafer anında bile Türk emellerinin Misak-i Milli'nin çizmiş olduğu hudutları aşmadığını;[6] Amerika'nın Chicago Tribune gazetesine verdiği demeçte ise, Türk toprakları üzerinde yapılacak herhangi bir konferansa kişisel olarak katılmaya hazır olduğunu bildiriyordu.[7]
İngilizler ve Türkler arasındaki bu gerginlik, İngiliz kamuoyunun savaş istememesi, Fransızların ve İtalyanların destek vermemesi, Sovyetlerin Türklerin yanında yer alması gibi sebeplerle sıcak bir çatışmaya dönmeden sona erer.
Çanakkale bunalımının yaşandığı o günlerde, Mustafa Kemal Paşa o kadar ince bir siyaset izlemiştir ki, bu siyaset hem Türk askerini yeni bir çatışmaya girmekten kurtarmış, hem de İngilizlerle kurulan siyasi ilişkilerde taviz vermeyen, ama tahrik de etmeyen politika ile Mudanya Mütarekesi'ne geçişe zemin hazırlamıştır.[8]
Ateşkes görüşmeleri 3 Ekim'de Mudanya'da başladı. Görüşmelere Türkiye adına İsmet Paşa, İngiltere adına General Charles Harington, Fransa adına General Charpie, İtalya adına ise General Mobelli katıldı. Yunanistan adına ise kimse katılmadı.
Konferansın hemen başında Trakya konusunda anlaşmazlık çıkınca görüşmelere ara verildi. İngiltere, gerekirse çatışmaktan çekinmeyeceklerini söylemesiyle birlikte TBMM Hükümeti askeri harekât için tuşa bastı. Bunun üzerine Lord Curzon derhal Paris'e gitti; Paris'te yapılan görüşmeler sonunda Müttefik Devletler Dışişleri Bakanları Türkiye'nin talebini kabul etti.[9]
Fransa'nın İngiltere'yi ikna etmesi, Ankara'nın da yumuşaması üzerine gerginlik durumu aşıldı ve Mudanya Ateşkes Anlaşması 11 Ekim 1922'de imzalandı. Böylelikle Mudanya Mütarekesi ile Doğu Trakya kurtuldu ve Edirne dâhil tüm bölgeye Türk yönetimi yerleşti ancak İstanbul'un boşaltılması bir program halinde yapılacaktı.[10] Boğazların durumu ise Lozan'a bırakıldı. Mütarekeyi kabul etmeyen ve imzalamaktan kaçınan Yunanistan, aradığı desteği bulamayınca 14 Ekim 1922'de imzalamak zorunda kalmıştır.
Mudanya Anlaşması 14 maddeden oluşmaktaydı. Ateşkesin imzalanması ile daha önce Osmanlı Devleti'nin 30 Ekim 1918'de imzalamış olduğu Mondros Mütarekesi ortadan kalkmıştır.
Görüldüğü üzere İngilizler, İstanbul ve Doğu Trakya'yı altın tepside vermemişlerdir. Biz söke söke almışızdır. Bunun da sebebi, Mustafa Kemal Atatürk'ün muhteşem komutanlık yeteneği kadar siyasi zekâsının da emsalsiz olmasıdır.

18 Eylül 1922 tarihli Altoona Tribune isimli Amerikan Gazetesi’nin İzmir ile ilgili manşeti.

“İzmir gerçek bir cehennem. Amerikan gemileri kaçanları kurtarmaya çalışıyor. Yağmacılarıyla İzmir’i harap eden Mustafa Kemal Paşa, küçük Asya, İstanbul ve Trakya kendisine teslim edilmezse adamlarını gònderip İstanbul’u zaptedeceğini ilan etti. İngilizler de endişeli. Kemal, Trakya ile ilgili ültimaton verdi. Müttefiklerinin uyarılarını elinin tersiyle itti.”

[1] Fahri Çoker,Türk Parlamento Tarihi T.B.M.M. I.Dönem C.II.,TBMM Vakfı Yayınları,Ankara,1995,s.7
[2]SalahiR.Sonyel,Gizli Belgelerle Lozan Konferansı'nın Perde Arkası,TTK,Ankara,2014,s.6
[3] Çağrı Erhan,Yaşayan Lozan,Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları,Ankara,2003,s.20
[4]Salahi R.Sonyel,age.,s.7
[5]Salahi R.Sonyel,"İngiliz Gizli Belgelerine Göre Lozan Konferansı'nın Perde Arkası",80.Yılında 2003 Penceresinden Lozan Sempozyum Bildirileri,TTK Yayınları,Ankara,2005,s.17
[6] Daily Mail,Londra,1.5.1922
[7] Chicago Tribune,15.9.1922
[8] Vehbi Tanfer,"9 Eylül 1922-24 Temmuz 1923 Tarihleri Arasında Türkiye'nin Uluslararası Alanda Hukuksal Yönden Kabulü ve İzlene Dış Politikanın Genel Özellikleri",AAMD,C.VIII,S.22 (Kasım 1991),s.108
[9] Mehmet Gönlübol,Olaylarla Türk Dış Politikası:1919-1973,Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları,Ankara,1974,s.50
[10]Salahi R. Sonyel,“İngiliz Gizli Belgelerine Göre İşgal Gücünün Türkiye’deki Son Günleri ve Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluşu”,Belleten, Sayı;165-168, Ankara,1968, s.105.

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...