17. yüzyılın ortalarında İzmir'de ortaya çıkan Sabetay Sevi 'Mesihim' diye bazı Yahudiler'i etrafında toplamıştı. Osmanlı yönetimini rahatsız etmediği için başlangıçta karışılmamıştı. Ancak Osmanlı topraklarını taraftarları arasında taksime başlayıp padişahın otoritesini saymamaya başlayınca dur denildi.
Şubat 1666'da İstanbul'a getirilen Sabetay, sorgulanıp hapse atıldı. İstanbul Yahudileri de mesihlerinin gelişiyle heyecanlanmışlardı. Hapishane ziyaretgah oldu. Sadrazam Köprülüzade Fazıl Ahmet Paşa'nın sarrafı, efendisine müracaat ederek Sabetay'ın Çanakkale'ye, Kilidülbahir Kalesi'ne sürülmesini sağladı. Ancak burada da rahat durmayınca Sabetay padişahın huzuruna çıkarılmak için Edirne'ye gönderildi.
Sabetay Sevi, 16 Eylül 1666'da devlet ileri gelenlerinin önünde sorguya alındı. Dördüncü Mehmet de olup bitenleri bir pencere arkasından gizlice takip ediyordu. Bir süre sorgulandıktan sonra Sabetay'ın denildiği gibi gücü varsa mucize göstermesi emredildi. Mesih çırılçıplak soyulacak ve okçular tarafından ok yağmuruna tutulacaktı. Eğer oklar işlemezse Osmanlı yöneticileri, Sabetay'ın dediklerinin doğru olduğuna inanacaklardı.
Bu teklifi duyan Sabetay hemen mesihlikten vazgeçti. Kendisinin basit bir haham olduğunu, mesihçilik işini Yahudiler'in yakıştırdığını söyledi. Bu cevap üzerine tek kurtuluş yolunun Müslüman olmasıyla mümkün olacağı söylendi. Tercümanlığını yapan Hayatizade'den bu teklifi duyan Sabetay müterciminin kulağına rezil olacağını, cemaatinin zor durumda kalacağını fısıldadı. Hayatizade de Müslüman olmazsa başına her türlü işin gelebileceğini, ancak Müslüman oldum deyip eski faaliyetlerine yeni kimliğiyle devam edebileceği cevabını verdi.
Bunun üzerine Sabetay Sevi, Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldu ve Mehmet ismini aldı. Sevi sonradan yeni ismine ruhani bir anlam katmak için 'Aziz'i de ekledi.
Sabetay'ın Müslüman olması, kendilerini İsrail'e götüreceğini bekleyen Yahudiler arasında büyük bir şok tesiri yapmıştı. Sabetay, taraftarlarının dağılmaması için her türlü yola başvurdu. Yahudiler, mesihlerinin Müslüman olmasına kılıflar uydurdular.
Osmanlı yetkilileri, 1672'nin sonlarında Müslüman olduğunu zannettikleri Sabetay Sevi'nin İstanbul'da Kuruçeşme'de yine eski müritlerinden bir kısmını toplayarak ayinler yaptığını haber aldılar. Sabetay Sevi hapsedildi. Yapılan yargılamanın ardından Sabetay, 1673'ün Ocak ayında Adriyatik kıyılarındaki Dulcigno'ya, yani Ülgün'e sürüldü. Eylül 1675'te Ülgün'de öldü. Taraftarları mesihlerinin ölümünden sonra da efendilerine bağlı kalmaya devam ettiler. Dönme diye adlandırılan bu grup uzun süre toplum içerisinde Müslüman görünürken, kendi içlerinde inançlarını muhafaza ettiler.