17 Eylül 2018

BEDEN DİLİNİN ŞİFRELER


BEDEN DİLİNİN ŞİFRELER
 İLETİŞİM VE BEDEN DİLİ
İletişim bir bilgi alışverişi değildir. Verilen bilgiyi etkileyen duygu ve davranışın oluşturduğu farklı bir bütündür.
İletişim kişiye değil, kişiyle yapılır. 
Paylaşım ve karşılıklı iletişimi gerektirir.
Sözlü ve sözsüz iletişim işaretleriyle bir bütündür. 
İletişimin sözel olmayan öğeleri beden dili ve ses tonudur. 
Beden dili ve ses tonu, kişinin tarzını, tavrını ve söylenenin algılanış biçimini belirler.
Beden Dili
Beden dili insanlık tarihi açısından en eski iletişim aracımızdır. 
Beden dili duygu ve düşüncelerimizin yansımasıdır. 
İnsanların yüzyüze kurdukları ilişkide, kelimeler %10, ses tonu %30, beden dili %60 önem taşır.
Beden Dili Öğeleri
Beden duruşu 
Jestler 
Mimikler 
Göz teması 
Başın kullanımı 
Ayakların kullanımı 
Oturmak için seçilen yer Oturma biçimi 
Mesafe 
Giyim Kullanılan aksesuarlar 
Bakım ve makyaj 
Doğrudan Göz İlişkisi
Bir kişiyle konuşurken dikkat edilecek en önemli noktalardan biri, nereye baktığınızdır. Doğrudan konuştuğunuz kişiye bakmak, karşınızdaki kişiye samimiyetinizi iletmenize yardımcı olur ve mesajınızın etkisini artırır. Yere bakarak veya gözlerinizi kaçırarak konuşmanız, karşınızdaki kişinin üstünlüğünü kabullenme olarak yorumlanacaktır.
Doğrudan göz ilişkisi kurmak ve sürdürmek konusunda aşırılığa kaçmamak gerekir.
Sürekli olarak bir insanın gözlerinin içine bakmak hem o kimsede rahatsızlık doğurur, hem de gereksizdir. Doğrudan göz ilişkisi de zamanla geliştirilebilir. Bunun için, dikkatinizi göz temasınıza yöneltmeniz ye birisiyle konuşurken, gözlerinizi kullanış biçiminizin farkında olmanız gerekir.
Beden Duruşu (Postür)
İnsanlar birbirleriyle ilişkilerinde çok farklı beden duruşları içindedir. Biriyle çok özel bir konuyu görüşen kişi hafifçe öne eğilir. Çocuğa eğilerek konuşan yetişkin, karşısında işbirliğine çok daha yatkın bir çocuk bulacaktır.
İlişkide olduğu kişiyi doğrudan karşısına alan ve dik bir beden duruşuna sahip olan kişi, mesajına güvenli bir özellik katmış olacaktır.
İki büklüm, boynu bükük, "süklüm püklüm" beden duruşları ne kadar hatalıysa, omuzları geriye atılmış, göğüs dışarı çıkmış, baş yana eğilmiş, meydan okur, savaşa davet eder türdeki beden duruşları da aynı ölçüde hatalıdır.
Başı ve bedeni dik tutarak konuşmak ve dinlemek, dikkat ederek zamanla beden duruşunu güvenli tavır yönünde geliştirmek mümkündür.
Mesafe ve Bedensel Temas
Mahrem mesafe, herkesin tipik olarak asansörde yaşadığı, tanımadığınız insanlarla yakın olduğunuzda rahatsızlık duyacağınız mesafenin ölçüsüdür.
Hangi toplumda olursa olsun mesafe, insan ilişkilerinde önemli bir etkiye sahiptir. Bir insana çok yakın oturmak veya ona yakın durmak, elini omuzuna, sırtına koymak, koluna, eline değmek iki kişi arasındaki ilişkiye belirli bir "özerklik, yakınlık ve sıcaklık katar.
Yakınlık isteği içinde olmayan kimse ise rahatsızlık duyar ve savunucu olur. Bu sebeple böyle bir yakınlık girişiminden önce, bu yakınlığın karşıdaki kişi tarafından nasıl değerlendirileceğini sözlü olarak ölçmekte yarar vardır.
Karşıdaki kişinin koyulan mesafeyi veya bedensel teması nasıl algıladığına dikkat edilmesi gerekir. Aksi takdirde ortaya rahatsızlık verecek yorumlar ve istenmeyen sonuçlar çıkması kaçınılmaz olur.
Jestler
Uygun ölçüde ve uygun şiddette yapılan jestler bir konuşmaya güç katar. Bu konuda dikkat edilmesi gereken, jestleri konuşmadaki eksik kelimeleri tamamlayacak bir araç olarak kullanmamak, yabancı dile hakim olmayan birinin ifadesini elleriyle tamamlaması gibi bir duruma düşmemektir. 
Bundan başka sert ve sinirli jestlerin, dinleyenlerde rahatsızlık doğurduğu unutulmamalıdır. Rahat, sakin ve yumuşak jestler, konuşmacının kendine güvenini, konuştuğu konuya hakimiyetini ortaya koyduğu yönünde yorumlanmaktadır.
Mimikler
İnsan ilişkilerinde hiçbir şey, belki yüz ifadesi kadar önemli ve anlamlı olamaz. Üzüntünün veya kızgınlığın gülümseyen bir ifadeyle, sevincin çatık kaşlarla ifade edilmesi uygun düşmez. Güvenli bir ifade, verilen mesajla uyum içindeki bir ifadedir. Öfkeli bir mesaj veya memnuniyetsizlik en açık olarak donuk bir ifadeyle verilebilir.
Ses Tonu, Şiddeti ve Konuşmanın Akıcılığı
Ses tonunun kullanılma biçimi, sözlü ilişkinin hayati bir parçasıdır. Tek heceli bir kelime, örneğin "git" kelimesi, söyleniş biçimine bağlı olarak pek çok anlama gelebilir. "Git" vardır, "seni bir daha görmek istemiyorum" anlamına gelen; "git" vardır, "kal, hiç gitme" anlamına gelen.
İnsanlararası ilişkilerde yaşanan en küçük gerginlik, kendini önce ses tonunda ortaya koyar. Büyük çoğunlukla gündelik ilişkilerde canlı, neşeli, enerjik bir ses tonu, insanlar üzerinde olumlu etki bırakır. Ancak ortada bir gerginlik ve sorun varsa ses tonunun yumuşak ve sakin olması çatışmayı önler ve işbirliğini kolaylaştırır.
Monoton, dinleyende bıkkınlık yaratan, kolayca dikkatin dağılmasına sebep olan bir konuşma üslubuyla kişi ortaya ne kadar orjinal fikirler koysa da ikna edici olmakta güçlük çekecektir.
Sert ve kesin konuşma biçimi, çoğunlukla dinleyenlerde savunuculuğa sebep olur ve rahatsızlık doğurur. Ayrıca sesine özür diler gibi bir ton veren kişilerin, karşısındakiler tarafından istekleri kolayca geri çevrilir veya söyledikleri önemsiz olarak görülür.
Duygu ve düşüncelerinizi olumlu yönde geliştirebilmek için beden dilinizin sunduğu imkanları kullanabilirsiniz. Dünyada tekrarlanamayacak tek şey ilk izlenimdir. Bu sebeple beden dilini hayat amaçları doğrultusunda düzenlemeyi öğrenmek, büyük önem taşır.

yazan: Prof.Dr. Asuman Türkel

Vücut dilinin, insanların ruh halini ortaya koyduğunu ifade eden uzmanlara göre eller, bakışlar ve duruş, kişiliğin aynası oluyor. Kişilerin karşısındakine mesajı, yüzde 7 oranında sözlerle, yüzde 93 oranında ise ses ve beden diliyle verdiğini vurgulayan psikologlar, hangi hareketin ne anlama geldiğini ise şöyle ifade ediyor:

* İşaret parmağını kaldırıp konuşanlar, gizli bir şekilde karşısındakini tehdit eder. Elleri kenetli olanlar ise, genel bir olumsuzluk ya da hayal kırıklığı yaşadıkları mesajını verirler.

* Ellerini önde birleştirerek el pençe divan duran kişiler, karşısındakine ne isterseniz yaparım demek isterken, ellerin arkada birleşmesi ise kendine olan özgüveni, meydan okumayı anlatıyor. 
* İnsanlarda elin çeneyi okşaması bir kimsenin karar verme sürecinde olduğunu gösterirken, dinleyen kişinin eli yanaktayken, başparmağı çene altındaysa karşısındakine eleştirel, hatta rekabetçi yaklaşımını sergiliyor.
* Diğer parmakların ağzı örtmesi ise, iki şeyin ipucu olarak nitelendirilirken, ''Benim söyleyeceklerim var'' veya ''Sana inanmıyorum'' olarak değerlendiriliyor.
* Vücut dilinde kişiler kendilerini güvende hissetmek için genelde masa, kürsü gibi bir yerin arkasında olmak istiyor. Eğer bu yoksa savunma güdülerini bacak bacak üzerine atarak ya da kolları kavuşturarak gösteriyorlar.
* Özellikle yabancı ortamlarda bulunanlar, kollarını kavuşturarak savunmaya geçiyor, bu sırada başparmaklarını dışarda bırakanlar ise, ''Savunmadayım ama rekabete hazırım'' mesajı veriyor. 
Bacak mesajları

* Bacak bacak üstüne atmak ise, savunmanın diğer bir şekli. Daha çok kadınların tercih ettiği bu oturuş, içine kapanıklık ve savunmaya geçme duygusunun göstergesi kabul ediliyor. Kişi kabuğuna çekiliyor ve fikrini açıklamaya karar verdiğinde bacak bacak üzerine atmaktan vazgeçiyor.

* Bacağını dizden büküp diğerinin üzerine koyarak oturuş ise meydan okuma, hırs ve rekabetin işareti olurken, ayakları çapraz durumda olan kişilerin sakladıkları itirafları veya verebilecekleri tavizler bulunuyor.

* Yalan söyleyen kişiler ise, yüzüne dokunup, gözlerini kaçırıyor, erkeklerin büyük çoğunluğu yalan söylerken yakasıyla oynuyor ve gömleğini gevşetiyor.
Görüntüsüne ve hareketlerine dikkat etmiştir.
Görünümü Elbiseleri
Hz. Peygamber çeşitli renk ve desenlerde elbiseler giymiştir. Ancak daha çok beyaz renkli elbiseleri tercih ettiği bilinmektedir.
O, toplumda diğer insanların giydiği kıyafetleri giymiş, elbisesinin temiz ve sağlam olmasına dikkat etmiştir. 
Yün, keten ve pamuklu giysiler giymiş, ipek elbiseleri kullanmamıştır.
Temiz giyinir, temiz giysilerin giyilmesini tavsiye ederdi.
Saç ve Sakal Bakımı
Hz Peygamber vücut temizliğine ve bakımına son derece önem verirdi. Saçına, kaşlarına ve sakalına güzel kokular sürmeyi ihmal etmeyen Hz. Peygamber, saçlarını ve sakalını hiçbir zaman dağınık bırakmamış, saçlarının bakımına dikkat etmiştir. Hz. Peygamber belirli aralıklarla tırnakları keser, bıyıklarını ve sakalının bir tutamdan fazlasını keserdi.
Diş Bakımı
Hz. Muhammed (SAV) yiyip içtiklerine dikkat eder kokusu hoş olmayan yiyecek ve içeceklerden uzak dururdu. Yemeklerden sonra hemen ellerini ve ağzını yıkayan, dişlerini misvaklayan Hz. Peygamber, diğer insanlara da sürekli diş temizliğini tavsiye ederdi.
Banyo ve Temizliği
Hz. Muhammed (SAV) temizliğe ve sağlığa son derece önem verirdi. O sık sık banyo yapar, bunu da ısrarla tavsiye ederdi.
Güzel Kokuları
Hz. Peygamber, güzel koku sürünmeyi asla ihmal etmez, güzel kokmayı tavsiye ederdi.
Cilt Bakımı
Hz. Muhammed (SAV) zaman zaman saçlarını ve bütün vücudunu yıkar, saçlarını kına ile boyar ve zeytinyağı ile yağlardı.
Hz. Muhammed (SAV)’ın kendine ait belli başlı temizlik malzemeleri vardı. Bunlar; ayna, tarak, makas, misvak, sürmedanlık, koku şişesi denilebilecek bir kutu ve bir de tülbentten ibaret idi.
Hareketleri
Yürüyüşü
Hz. Peygamber yürürken gayet emin adımlarla yürürdü. 
Ardından gelen hiç kimse ona kolay kolay yetişemezdi. 
Hafif öne eğik gibi yürür, arkasından seslenildiğinde boynunu çevirmez tüm vücuduyla dönerdi. 
Yürürken ayaklarını kaldırır yere sürümezdi.
Oturuşu
Hz. Peygamber daha çok dizlerinin üzerinde oturur ya da bağdaş kurardı. Hz. Peygamber bir meclise girdiğinde özel bir şekilde bir yere oturmaz, insanların arasına girer onlar gibi otururdu.
Sesi ve Konuşması
Hz. Muhammed (SAV) konuşacağı kelimeleri seçer insanlara en güzel ve en hoş lafızlarla hitap ederdi. Onlara eza verecek ağır sözler söylemekten kaçınırdı. Kaba, yaralayıcı üsluptan uzak durudu.
Hak etmeyen kişilere övücü sözler söylemez yine hak etmeyen değerli kimselere de çirkin sözler sarfetmezdi.
Hz. Muhammed (SAV) sözü bazen daha iyi anlaşılsın diye üç defa tekrarladığı olurdu.
O sertlikle tatlılığı ve güzelce anlatma ile söz sayısının azlığını bir arada toplamıştı.
Elleri
Hz Peygamber, konuşma ve iletişim esnasında ellerini mükemmel kullanmıştır.
O'nun iletişim ve etkileşim amacıyla ellerini ve parmaklarını sıklıkla kullandığına dair kaynaklarda pek çok rivayet bulunmaktadır. Vücut diliyle sözlerine bir zenginlik ve güç katmıştır.
Hz. Peygamber kimi zaman muhatabının ellerini tutarak fiziksel temas kurmuştur.
Gülümsemesi
HZ. Muhammed (SAV) genelikle güleç yüzlü idi; O en sıkıntılı zamanlarda dahi üzüntüsünü belli etmemeye çalışır, etrafına karamsar bir tablo çizmekten, etrafındakileri üzmekten kaçınırdı. Özellikle sevdiği kimseleri gördüğünde tebessümünü bir kat daha artırırdı.
Selma Topkara İletişimde 40 Kere Maşallah Dedirtin
İletişim bir Pazar alışverişi gibidir. 
Pazardan meyve-sebzeleri alırsınız. 
Onları pişirir ve yersiniz. 
Pazar boyu yürümek ve alışveriş yapmak iletişimdir. 
Onları pişirmek ve yemekte, iç dünyamızda iletişimden kazandığımız bilgileri kullanmaktır.
Bu yüzden iletişimi çok önemsiyorum. 
Bu konuda dikkat etmemiz gerekenleride sizler için şöyle sıralamak istedim:
İnsanlarla iletişim kurarken dikkat etmemiz gereken ilkeler:
1. Karşınızdakini dinlemesini bilin.
2. Sabırlı olun.
3. Esnek olun.
4. Sizi dinleyenlerin anlayacağı sözcükler seçin.
5. İnsanların gönlünü almaktan korkmayın.
6. Sinirlerinize hakim olun.
7. Şaka yapacağınız zaman iyi düşünün.
8. Sorulara karşılık verin.
9. Konunuzu iyi bilin
10. Düşünmeden konuşmayın.
11. Sürekli dert yanan biri olmayın.
12. Karşınızdakilerin tepkilerine dikkat edin.
13. Kaybetme ihtimalini de göz önünde bulundurun.
14. Gereksiz eleştirilerden kaçının.
15. Görüşlerinizi başkalarına zorla kabul ettirmeye çalışmayın.
16. Gürültü yapmayın ancak sesinizi duyurun.
17. Yüz ifadenizi kontrol edin.
18. Ayaklarınızı masaların üstüne koymayın.
19. Biri sizinle konuşurken işinizle meşgul olmayın.
20. Birisi konuşurken, önünüzdeki kağıtlara çiziktirmeyin.
21. Birisi konuşurken, başkalarıyla fısıldaşmayın.
22. Sözü başkalarının ağzından kapmayın.
23. Duman makinesi olmayın.
24. Yerinde, duramayan bir olmaktan kaçının.
25. Aynı sözcükleri dilinize dolamaktan vazgeçin.
26. İnsanlara ne yapacaklarını öğretmek merakından vazgeçin.
27. Çift anlamlı sözcüklerden kaçının.
28. Ne zaman susmak gerektiğini bilin.
29. Sözünüzü güçlü bir tonla bitirin.
30. Başkalarını kötülemeyin.
31. Öğütlediğiniz şeyleri kendiniz de uygulayın.
32. Yüksekten atmayın.
33. Herkesin işine burnunuzu sokmayın.
34. Size akıl danışılmadıkça öğüt vermeyin.
35. Olduğunuz gibi görünün.
36. Gereksiz yere zıtlık yapmayın.
37. Adil davranın.
38. Böbürlenmeyin.
39. Başkalarının canını sıkacak esprilerden kaçının.
40. İnsanları terslemeyin.

Adem Özbay 

Siz Hangi Dilden Giyiniyorsunuz? 
 İnsanların giyimleri, kuşamları değişik sebeplerden dolayı öteden beri ilgi odağı olmuştur. Günümüz Türkiye'sinde, hatta Batı dünyasında giyim ve kuşam hâlâ insanlar arasında tartışma konusu. Öyle ki bu kıyafet tartışmaları ülkenin diğer sorunlarını geride bırakarak gündemin birinci sırasına yerleşebiliyor. Peki çok basit gibi görünen bir kıyafet, niçin aynı ülkede yaşayan insanların birbiriyle hararetli şekilde tartışmasına sebep oluyor?

Bizim kanaatimize göre bunda giyim kuşamlara insan vücudunu örtmesinden öte değişik anlamlar yüklenmesi etkili oluyor. Kılık kıyafete anlam yüklemeler aslında son derece doğaldır. Çünkü insanlar... 
Erdal Altun
İnsanların giyimleri, kuşamları değişik sebeplerden dolayı öteden beri ilgi odağı olmuştur. Günümüz Türkiye'sinde, hatta Batı dünyasında giyim ve kuşam hâlâ insanlar arasında tartışma konusu. Öyle ki bu kıyafet tartışmaları ülkenin diğer sorunlarını geride bırakarak gündemin birinci sırasına yerleşebiliyor. Peki çok basit gibi görünen bir kıyafet, niçin aynı ülkede yaşayan insanların birbiriyle hararetli şekilde tartışmasına sebep oluyor? Bizim kanaatimize göre bunda giyim kuşamlara insan vücudunu örtmesinden öte değişik anlamlar yüklenmesi etkili oluyor. Kılık kıyafete anlam yüklemeler aslında son derece doğaldır. Çünkü insanlar kendi zevk, anlayış, inanç, düşünce ve kültür unsurlarından birine veya birkaçına göre giyinirler. Bundan dolayı çoğu zaman insanlar daha birbirleriyle konuşmadan giydikleri elbiseler üzerinden iletişim kuruyorlar. Birbirlerinin giysilerine bakarak hangi duygu ve düşünceye sahip olduklarını çıkarmaya çalışıyorlar. Giyim kuşamda kendini bir başkasına yakın hisseden, onunla daha rahat iletişim kuruyor; yakın hissetmeyen de onunla mesafeli ilişki kuruyor veya ondan tamamen uzak duruyor. Elbiseler değişik düşünce ve duyguların bir nevi sosyal göstergesi oluyor, kimliği ve kişiliği yansıtıyor.
Giyim kuşam üzerinden yapılan tartışmalar bir gerçeği ortaya koyuyor. Bu gerçek, insanların birbirlerinin duygu ve düşüncelerine son derece tahammülsüz olduğudur. Düşünce inatlaşmasına giren insanlar daha görünürde olan kılık kıyafet üzerinden birbirleriyle hesaplaşıyor, çatışıyor ve ne pahasına olursa olsun kendi hakimiyetini diğer insanlar üzerinde kurmak istiyor. Bu çekişme de toplumsal barışı zedeliyor. Halbuki rengarenk kıyafetler gibi rengarenk düşünce ve duyguların olmasının bir zenginlik olduğunu kabul etsek, hoş görsek bunların hiçbirisi olmayacak. Zira toplumsal muhabbetin temelinde bizden farklı olana hoşgörüyle bakmak ve onları oldukları gibi kabul etmek yatar.

Hangi Giysinin İsmi, Hangi Dilden Geldi?

İnsanların tarih içindeki duygu ve düşünce değişimi, dönüşümü giysi isimlerine bakılarak  çıkarılabilir. Dil bunları bir ayna gibi günümüze yansıtır. Peki, üzerinde sıkça durduğumuz kılık kıyafet isimleri hangi dilden geliyor? Dilimizdeki giyim kuşam isimlerinin birkaçı hariç diğerlerinin büyük çoğunluğu bize başka dillerden gelmiş.
Her bir giysi isminin ayrı bir macerası var. Kimi Fransızcadan, İngilizceden; kimi de Arapçadan, Farsçadan geçmiş dilimize. Bazıları da diller arasında seyahat ettikten sonra dilimize yerleşmiş. Üzerinde tartışmaların yapıldığı türban bunlardan biri. Farsça tülbent Fransızcaya geçiyor, orada türban oluyor; daha sonra da türban olarak bize geliyor. Kravat da böyle… Aslı Hırvatça olan kravat, Fransızcaya, oradan da dilimize yerleşiyor. Kimi tamamen bizim sesimizi ve düşüncemizi, kimi de geldikleri milletlerin özelliklerini hâlâ taşıyor. Bugün kılık kıyafet isimlerini kendi söyleyiş ve dil kurallarımıza göre yazıyoruz.
Giysi isimlerinin dilimize girdiği dönemler genellikle bizim gelişim açısından zayıf olduğumuz zamanlardır. Bu zamanlara dikkat ettiğimizde, uygarlıkta güçlü olan milletlerin, kılık kıyafet isimlerinde de belirleyici olduğunu görüyoruz.
Dilimize giren giysi isimlerinin büyük bölümü bize 19. yüzyılın en uygar devleti olan Fransa'dan geldi. Bu dönemde biz zayıftık, onlar güçlüydü. Geri kalmışlığın çaresini Batılı hayat tarzını almakta gören aydın çevresi, özellikle Fransa'dan etkilendi. Fransa gibi çağdaş olalım derken giyim kuşamımızı baştan ayağa yeniledik. Dolayısıyla, yeni ve söyleyişi zor bir sürü kılık kıyafet isimleriyle tanıştık. Bugün kullandığımız kılık kıyafet isimleri aslında o zayıf  günlerimizin hatırasıdır.
İşte giydiğimiz bazı elbiseler ve elbiselerin geldiği diller

Gömlek: Türkçe

Tuvalet: Fransızca
Blucin: İngilizce
Başörtüsü: Türkçe
Papyon: Fransızca
Tülbent: Farsça
Kazak: Fransızca
Mayo: Fransızca
Kemer: Farsça
Mont: Fransızca
Eşarp: Fransızca
Şalvar: Farsça
Pijama: Fransızca
Jile: Fransızca
Çarşaf: Farsça
Kravat: Fransızca
Süveter: Fransızca
Yemeni: Arapça
Smokin: Fransızca
Kaşkol: Fransızca
Aba: Arapça
Ceket: Fransızca
Kaban: Fransızca
Keten: Arapça
Pantolon: Fransızca
Sandalet: Fransızca
Elbise: Arapça
Manto: Fransızca
Bone: Fransızca
Gocuk: Bulgarca
Bere: Fransızca
Bot: Fransızca
Takunya: Rumca
Bluz: Fransızca
Patik: Rumca
Şapka: Rusça
Türban: Fransızca
Fanila: İtalyanca
Fes: Fas'ın adından
Fular: Fransızca
Tişört: İngilizce
Frak: Fransızca
Kaynak: Türk Dil Kurumu Sözlüğü,

Eyuboğlu, Zeki, İsmet, Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, İstanbul 1995.
FİZYONOMİ nedir?
Gözler yalan söylemezmiş; ama yüz okuma sanatına bakılırsa yüzünüzde gözler haricinde yalan söylemeyen onlarca bölge ve çizgi var. Dudaklarınızın sakladığını kaş biçiminiz, göz şekliniz ya da alnınız ele verebiliyor. Ağzınız kalbinizin tertemiz olduğunu söylese de kulaklarınız veya çene yapınız onu yalancı çıkarabiliyor. Gerçek kimliğimizin kendini görünür kıldığı, zihinsel/ruhsal varlığımızın fiziksel bir niteliğe kavuştuğu yüzümüz duygularımızın ve sağlık durumumuzun kendisini aşikar ettiği ilk yer. Yani yüzümüz okunmayı bekleyen bir kitap gibi... 
Yüzünüzün şekli, bakışlarınızın derinliği, dudaklarınızın rengi; duygusallık düzeyiniz, yalana meyletme ihtimaliniz, problemleri çözme yollarınız, ne kadar paragöz olduğunuz, hırslarınız, tutkularınız ve iletişim becerileriniz gibi pek çok karakter özelliğine dair ipuçları veriyor. 
Antik Çin’de ve Antik Yunan’da kullanılmaya başlanan ve günümüzde de  popülerliğini sürdüren yüz okuma sanatıyla yüz çizgileriniz, kulaklarınız, çeneniz, dudaklarınız  sizin hakkınızda pek çok doğruyu gün yüzüne çıkarıyor. Doğu kültüründe ‘ilm-i sima’ diye bilinen, bugün ‘fizyonomi’ olarak adlandırılan yüz okuma sanatı günümüzde iş dünyasında, emniyet kuvvetlerinde, istihbaratta, psikolojide ve iletişim alanında kişileri tanıma ve karakterleri analiz etme işinde kullanılıyor. 
Ancak yüz okuma sanatı, azaların belirli özelliklerine kabataslak bakarak kişinin karakter yapısının çözüleceği ve çeşitli saptamalar yapılabileceği anlamına gelmiyor. Bu alanda eğitim gören fizyonomi uzmanları yüzün her bir bölgesini teker teker inceleyip analiz etmek yanında, organların bütünsel duruşunu da değerlendirme kapsamına alıyorlar. Aynı zamanda bir yüz okuyucusu olmak için coğrafi ve iklim koşullarının, kalıtımın, gelişimin yüz şekli ve organları üzerinde oynadığı rolü de hesaba katmak gerekiyor. Yani yüz okuma sanatı, kısıtlı kurallarla hemen sonuç alınan basit bir yöntem olmanın ötesinde, içinde pek çok değişkeni barındıran zorlu bir uygulama alanı. 
Fizyonomiyi bir tür fal veya tahmin aracı olarak görmek de hatalı. Geçen yüzyılda yapılan istatistiksel verilere göre yüz okuyarak yapılan karakter tahlillerinde %93 oranında doğruluk saptanmış. Yıllarca süren deneylerin ortak sonuçları ve istatistiksel veriler ışığında en son halini almış bu alan. Aynı zamanda unutulmaması gereken bir nokta var. Fizyonomi uzmanlarına bakılırsa fizyonomi, çevrenizdeki insanların sizin gerçek karakterinizi belirleyebilecekleri ve davranışlarınızı kestirebilecekleri anlamına gelmiyor. Bu alan diğerlerinin sizi nasıl gördüğünü, yani dış dünyada nasıl algılandığınızı anlamanıza imkan veriyor sadece. Karşınızdakinin birkaç yüz çizgisine bakarak onun bir düzenbaz olduğuna karar vermek ya da size düşmanca hisler beslediğine kanaat getirmek gibi peşin hükümlerden de olabildiğince kaçınmak gerekiyor. Aksi takdirde yanlış değerlendirmeler neticesinde çevrenizdekileri daha iyi tanımak yerine onları birer birer kaybetme tehlikesi yaşayabilirsiniz.  
Yüz Okumanın Tarihçesi
Antik çağlardan beri binlerce yıldır bilgeler yüz özelliklemizin kaderimizi veya karakterimizi belirleyip belirlemediğini merak ettiler. Bu anlamda bir insanın yüz özelikleriyle yaşam çizgisi arasında bir korelasyon olup olmadığını anlayabilmek için yapılan çeşitli çalışmaları bir araya getirdiler. Aristo, Antik Yunan’da fizyonomi üzerine bir kitap yazdı ve yüz, beden ve sesin fiziksel özelliklerini inceledi. Homer ve Hipokrat pratik felsefenin antik bir yöntemi olarak yüz okuma hakkında yazılar yazdılar. Ortaçağ’da fizyonomi astrolojiyle birleştirildi ve ilahi sanatların bir parçası haline geldi. Doğu kültüründe de kendine yer bulan yüz okuma, Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın, 1756 yılında yazdığı Marifetname’sinde de karşımıza çıkmaktadır. 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa’da potansiyel suçluları bulabilmek için krimolojiye ait bir çalışma alanı olarak kullanılan fizyonomi, 20. yy’a gelindiğinde halk arasında yaygın olan bir batıl inanç olarak görülmeye başlandı. Bugünse psikanalizde, istihbaratta, yönetimde ve iletişm alanında etkili bir kaynak olarak kullanılıyor.
YÜZ OKUMA ALFABESİ
Yüzün hangi bölümünün büyüklüğü, küçüklüğü ve biçimi neye işaret eder, öğrenmek isteyenler için ayrıntılı bir kaynak sunuyoruz size. İşte karşınızdakinin sizi nasıl algı-ladığını için anlamak için yüz okuma alfabesi.
ALIN
Geniş: Entelektüel, hayal gücü kuvvetli
Normal: Dengeli, yetenekli
Açık: Sosyal, paylaşımcı, eli açık 
Dar: Çok dikkatli, dakik, rakamlarla arası iyi 
Dörtgen: İyi kalpli, alçak gönüllü, asil
Dik: Bağımsız 
Yuvarlak: Hınçlı, çabuk sinirlenen
Aşırı enli: Kibirli, övünmeyi seven
Bombeli: İnisiyatif sahibi, uyumlu 
Çökük: Zorluklara karşı direnci olmayan, ürkek
Aşırı küçük: Cimri, çabuk sinirlenen
Kırışıksız ve düz: Kibarlığa yatkın, dış görünüşe önem veren, süslü
KAŞLAR
Kalkık: Dinamik, hırslı, kolay sinirlenen 
Düz: Rahatına düşkün, iyimser, dünyayla barışık
Geniş: Ufku geniş, güvensiz, hassas 
Uzun: Güçlü, dirençli
Aşağıya doğru inen: Ters, hoşgörüsüz, kendisinden başka hiçbir fikri kabullenmeyen
Kısa: Sakin karakterli, duygusal, aktif 
İnce: Esnek, başarılı, kolay pes eden 
Çalı gibi: Güçlü yaradılışlı, başarılı 
Kalın ve siyah: Dürüst, alçak gönüllü
Burnun üzerinde birleşen: Çabuk sinirlenen, cimri, dengesiz, maceracı 
Kalın, aşağı doğru kavisli: Hayal gücü kuvvetli
Gözlere yakın, hilal şekilli: Ters, başına buyruk
Kavisli ve yüksek: Hayat aşkıyla, enerjiyle dolu
Aşağı doğru: Centilmen, sahiplenici, ciddi ilişkiler yaşayan
GÖZLER
Çukur: Ciddi, gizemli, zaman zaman gaddar, sezgileriyle hareket eden 
Burna yakın: Konsantrasyonu kuvvetli, titiz, kararlı 
Büyük: Açık, kibar, sözüne güvenilir, tembel
Küçük: Odaklanmış, özel, cesareti ve iradesi zayıf 
Ne büyük ne küçük: Asil karakterli
Patlak: Hevesli ve meraklı 
Parlak: İhtiraslı
Dış uçları aşağı doğru: Empati yeteneğine sahip, problemleri öngörebilen; bu nedenle de hayal kırıklığına uğramayan, merhametli
Göz rengi:
Koyu kahve veya koyu mavi: Güvenilir, ciddi
Koyu gri: Cimri
Gri: Sadık
Yeşil: İsabetli karar veren, kinci ve son derece kıskanç 
Kahverengi: Diğerlerini düşünen, uysal ve uyumlu, zaman zaman sadakatsiz ve işler istedikleri gibi gitmeyince de çabuk sinirlenen
Kestane rengine yakın: Dengeli
Kurşuni mavi: Şair ruhlu, romantik, pratik işlerde başarısız, hayalci ve dalgın
Siyah-kahverengi-yeşil: Enerjik.
Siyah: İhtiraslı, ateşli, coşkulu, kurnaz
Mavi: Hassas, çevresi tarafından çok sevilen, çevrenin sevgisine ve takdirine bel bağlayan, üstlendiği vazifelere pek düşkün olmayan
Göz Kapakları
Görülebilen göz kapakları: Verdiği sözü tutan, ilişkilerde samimiyete ve sadakate önem veren, karşısındaki kişilere karşı da aynı beklenti içinde olan
Az görülebilen göz kapakları: İlişkilerde bağlılığa da bağımsızlığa da eşit derecede önem veren, dengeyi sağlamayı bilen
Görünmeyen gözkapakları: Çok iyi odaklanabilen, kişisel özgürlük alanına çok önem veren ve buna saygı gösterilmesini isteyen Aşırı büyük gözkapakları: Ciddiyetsiz, düşünmeden hareket eden
Alt göz kapakları sarkık: Alkole meyilli
BURUN
Dar: Kontrolcü 
Geniş: Kendine güveni tam, iyi bir lider
Dolgun: Güçlü, inatçı, cömert ve sabırsız 
Küçük ve kısa: Kibirli, cimri, kötü kalpli
Dışa doğru: Lider ruhlu, idare etmeyi seven ve temsilci ruhlu
Düz ve kalkık: Şehvetli, ihtiraslı
Kambur: Barışçı, cömert, eli açık
İçe doğru: Yardımlaşmayı seven, girişken
Sivri: Çabuk sinirlenen, meraklı
Uzun, ağza kadar uzanmış: Cesur, kahraman, akıllı, adil
Geniş ve düz: Sosyal ama kararsız 
Burun deliklerinin duvarları kalın: İyi kalpli
Burun deliklerinin duvarları ince: Hırçın
Burun delikleri geniş: Sinirli
Dairevi burun delikleri: Alçakgönüllü
Burnun alınla birleştiği yer çökük: Şehvetli
DUDAKLAR
Geniş ve düşük: Cömert 
Kısa ve kalkık: Gururlu 
Büyük: Cesur, savaşçı ruhlu
Ensiz, büyük: Hilekar, yalancı
Aşırı büyük alt dudak: Tembel
İnce, ensiz: Şan ve şöhret tutkunu
Kalın ve kalkık: Ağzı kalabalık
Birbirine çok yakın ve sıkışmış: İtici mizaçlı, geçimsiz
Kalın, sarkık: Zevke ve eğlenceye düşkün 
İnce ve düşük: Öz konuşan
Üst dudak ve damak önde: Huysuz ve kavgacı
ÇENE
Geniş: Otoriter, dediğim dedik 
Aşırı enli, dörtgen: Acımasız, enerji dolu, kaba
Aşırı yuvarlak: Enerji dolu
Dar: Yumuşak başlı 
İkiye ayrılmış: Kararsız
İleriye doğru çıkık: İnatçı, hoşgörüsüz
Gamzeli: İnatçı
Keskin uçlu: Çabuk sinirlenen
Yukarı doğru eğik: Zevkine düşkün
Küçük: Kararsız, tereddütlü
YÜZ ŞEKLİ
Enli, etli ve yuvarlak: İyi kalpli
Aşırı uzun: Kibirli, kendini beğenmiş
Çökük: Kötü ahlaklı
Düz şekilli: Ters, başına buyruk ve bazen zalim
Kemikli ve kare: Tedbirli, zaman zaman acımasız, sert, baskın karakterli
Şişman: Maddiyatçı, eğlenceyi seven ve rahatına düşkün
Uzun ve oval: Aptal, kendini beğenmiş
Aşırı küçük: Bayağı
Keskin hatlı: Alçak hislere yatkın
Küçük: Cesaretsiz ve iradesiz
Balon şekilli: İyi kalpli, alçak gönüllü
Uzun, dikdörtgen: Asil
Kemikli: Çalışmayı seven, ürkek
Üçgen: Az duyarlı
Zayıf: İhtiyatlı, derin düşünceli
Seyrek sakallı: Dengeli
BAŞ
Büyük: Hassas
Uzun, sivri çene ve sivri kafa: Yalancı, yaltaklık etmeye yatkın
Küçük: Duyarsız, hoyrat, incitici
Yukarı doğru ensiz: Pişkin ve yırtık
SAÇ RENGİ
Sarı: Cesur
Bal rengi: Soğuk
Kızıl: Kurnaz
Siyah: Korkak

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...