Biz gamsız sarhoşlarız, aydın karanlıklarız
Hem kadehle solukdaş, hem ayrılıklarız.
Sevgilinin kaşları eğdi kaderimizi
O günden bugüne dek düşmüş yaratıklarız.
Ey gülüm, sen daha dün parçaladın göğsünü
Ama biz ta doğuştan kızıl şakayıklarız.
Lale gibi ortada yalnız kadehi görme,
Şu yaramıza da bak, gör nasıl aşıklarız.
Şiirdeki renge, hayale bakma hafız,
Sadece boş levhayız, dokundukça çınlarız.
Gazel I
Saki, dolaştır kadehi, sun bize.
Aşk kolay göründü ilkin ama, ne güçlükler çıkmadı ki sonra. Umut içindeydi aşıklar sabâ dağıtacak sevgilinin zülfünü, getirecek misk kokusunu diye.
Gönüller kan dolmuştu bekleyeceğim diye.
Sevgilinin konağında güven olur mu?
Çanlar çalar durur yükünüzü toplayın diye. Pirin derse “Bula seccadeni meye” Sâlik dediğin habersiz kalmaz yol yordamdan. Gece karanlık; Dalgalar ürkütüyor, Girdap korkunç! Ne bilir halimizi sahilde olanlar! Bencillikten çıktı adım kötüye, işim oldu tebah! Kurulmuş meclis bir kere, Hangi sır gizli kalır böyle? Huzur istiyorsan Hafiz, kaybolma onun gözünden. Kavuştunsa sevdiğine, sat anasını dünyanın!
Gazel 2
İşim nasıl girer yoluna? Şans kim? Harab olmuş ben kim? Gör işte farla: O yol nereye Bu yol nereye gider? Usandım manastırından riyakârlık hırkasından! Meyhane nerde? Saf şarap hani? Salah ve takvanın rintlik ile ne ilgisi var sanki? Vaaz dinlemek nerede, rebap nağmesini dinlemek nerede! Ne anlar düşmanlar dost yüzünden? Ölgün kandil nerde? Parlak güneş nerde? Gözümüzün ilacıysa eşiğinin toprağı; Nereye gidelim, söyle, huzurundan? Görme sadece çenesinin çukurunu. Başka çukurlar var bu yolda. Nereye gidersin gönül böyle acele nereye? Geçti gitti vuslat zamanı; hey gidi hey! O gamzeler nerde? O çıkışmalar hani? Dostum; uyku durak bekleme Hafiz’dan. Karar ne demek? Sabır hani? Uyku nerde?
Gazel 3
Şirazlı o dilber verse hani gönlümün muradım, Yanağındaki hint benine bağışlarım Semerkant’ı, hem Buhara’yı. Saki; ver şu ölümsüzlük şarabını. Bulamazsın Cennette zira Ruknâbâd ile Gulgeşt-i Musellâ kenarını. Elaman cilveli şehir âfetlerinden! El-aman! Bırakmadılar gönlümde sabır; hân-ı yağmâya döndüm! Sevgilinin cemali muhtaç mı yarım yamalak aşkımıza? Ne hacet bene, rastığa, allığa, yüz güzel olunca. Hani artardı ya günbegün Yusufun güzelliği; Anladım ki aşk, iffetten edermiş Züleyha’yı. ister küfret, ister beddua; dua ederim yine sana. Acı cevap ne yakışır şeker gibi lal dudağa! Söz dinle canım benim; Candan çok sever mesut gençler bilge pire kulak vermeyi. Çalgıcıdan, meyden dem vur, Arayıp durma feleğin sırrını. Hikmetle çözen çıkmadı; çıkmayacak zira bu muammayı. Hafız; bir GAZEL söyledin ki inciler deldin! Oku gel güzel güzel; Saçsın artık nazmına felek Süreyya incilerini.
Gazel 4
Lütfet sabâ, söyle o güzel ceylana: Sen düşürdün bizi çöllere, dağlara. Ömrü uzun olsun, şu şekerci neden uğramaz şeker çiğneyen papağana? Ey gül; güzellik gururu mu izin vermeyen sana? Sormaz oldun hiç aşık bülbülü. Gönül erleri avlanır lûtf ile, iyi huyla. Akıllı kuş yakalanır mı ökseyle, kapanla? Neden aşinalık havası yok, bilmem, servi boylu, kara gözlü, ay yüzlülerde? Oturmuşsan dostla, çekiyorsan bâdeyi; Çıkarma aklından avucu boş sevenleri. Güzelliğine bulunur şu kusur ancak: Olmaz güzellerde sevgi ile vefa. Şaşılmaz hiç Hafiz’ın şiiriyle Zühre’nin şarkısı gökte, raksa getirse İsa’yı.
Gazel 5
Halden anlayanlar, size diyorum: Gidiyor gönlüm elimden. İçimdeki sırlar çıkacak ortaya, eyvah, eyvah! Parçalandı gemimiz; Ey uygun rüzgar; es haydi; Olur ya, görürüm yine sevgilimin yüzünü. On günlük dünya hevesi bir masal bir yalan Dostum; fırsat bil dostlara iyiliği. Ne güzel şakıdı bülbül dün gece gül ile şarap meclisinde. Ey akşamdan kalmalar; atın mahmurluğu üstünüzden, için sabah şarabım. Hey cömert insan; esenliğin şükranesi olarak sor hele biçare yoksulun halini. İki dünyanın huzuru bağlı iki kelimeye: Dostlara mürüvvet, Düşmanla geçim. İyi şöhret sokağına almadılar bizi. Beğenmiyorsan eğer, değiştir haydi kaderi! Şu acı su var ya, sûfî “kötülüklerin naşı” der ona, güzelleri öpmekten tatlı gelir bana. Yoksulluk zamanı bak iyi yaşamaya, çek kafayı. Bu varlık kimyası zira Karun eder yoksulu, bînevayı. Serkeşlik etme aman! Bir kıskanırsa dilber, avucundaki taşı mum eder. Mey kadehi İskender’in aynasıdır sana bak, göstersin Dârâ’nın mülkünü sana. Farsça konuşan güzeller insan ömrüne ömür katar. Haydi saki; zahit rintlere müjde ver. Hafiz boşuna giymedi meye bulanmış şu hırkayı. Eteği temiz şeyhim, gel, mazur gör sen beni. Gazel 6
Kim götürecek dileğimizi sultanın adamlarına? Padişahlık hakkı için bizi gözden uzak tutma. Sığınırım Tanrıma şeytan huylu rakipten. Belki uzatır yardım elini o parlak yıldız. Siyah kirpiklerin verdiyse ölüm fermanımızı, ey sevgili, düşün kirpiğin hilesini, yanılma. Parlatmaya gör yanağını, yakarsın herkesin yüreğini. Çıkarın ne bundan? Geçinmeye gönlün yok. Her gece bekliyorum umutla seher yeli dost haberiyle alacak dostun gönlünü diye. Ey sevgili, kopardın aşıkların başına kıyamet. Canım, gönlüm feda olsun yüzüne; gösteriver yanağını. Allah aşkına bir yudum su ver seherleri kalkan Hafiz’a ki sabah duası kabul olsun, tesir etsin sana.
Gazel 7
Sufi, saftır kadehin aynası. Gel de gör, neymiş lâl renkli meyin safâsı. Perde ardındaki sırlan sor mest olmuş rintlere. Yoktur zira bu hal makamı yüce zahitlerde. Anka kuşu av olmaz kimseye, topla ökseyi, kapanı, her zaman boş kalacak içi. Çek bir iki kadeh bade meclisinde Çek git sonra; Beklerim deme daimî vuslatı. Hey gönül, gitti gençlik elden. Dermedin hayattan bir demet gül. Yaşlandın artık, gösterme hüner ar namus adına. Çıkar hayatın tadım; Olmayınca nasibi zira Bıraktı Adem Cennet ravzasım. Çok aşındırdık eşiğini; hey efendi, merhamet et, gör yine şu fakiri. Hey saba; Mey kadehinin mürididir Hafiz. Ben bendesinden selam ilet Şeyh-i Câm’a.
Gazel 8
Saki, kalk, ver şu kadehi; Sat anasını gamın, kederin. Şarap kadehini ver elime; Atayım sırtımdan şu mavi cübbeyi. Akıllılar kötüye çıkarır sarhoşun adını. Kim dinler şânı, şöhreti, ârı! Ver badeyi, haydi, nedir bu gurur bu çalım? Toprak yağsın serkeş nefsin başına! Yanık bağrımdan yükselen âh dumanı Yaktı bitirdi şu hamervahları. Âşık gönlümün sırrına mahrem yok ne halk ne âyan arasında. Bir sevgilim var; aram pek hoş. Dur durak bırakmadı hiç gönlümde. Kim görse gümüş tenli o selviyi Gözü görür mü artık çemendeki selviyi! Hafiz, katlanıver gece gündüz sıkıntıya. Bir gün -nasıl olsa- ereceksin muradına.
Saki, dolaştır kadehi, sun bize.
Aşk kolay göründü ilkin ama, ne güçlükler çıkmadı ki sonra. Umut içindeydi aşıklar sabâ dağıtacak sevgilinin zülfünü, getirecek misk kokusunu diye.
Gönüller kan dolmuştu bekleyeceğim diye.
Sevgilinin konağında güven olur mu?
Çanlar çalar durur yükünüzü toplayın diye. Pirin derse “Bula seccadeni meye” Sâlik dediğin habersiz kalmaz yol yordamdan. Gece karanlık; Dalgalar ürkütüyor, Girdap korkunç! Ne bilir halimizi sahilde olanlar! Bencillikten çıktı adım kötüye, işim oldu tebah! Kurulmuş meclis bir kere, Hangi sır gizli kalır böyle? Huzur istiyorsan Hafiz, kaybolma onun gözünden. Kavuştunsa sevdiğine, sat anasını dünyanın!
Gazel 2
İşim nasıl girer yoluna? Şans kim? Harab olmuş ben kim? Gör işte farla: O yol nereye Bu yol nereye gider? Usandım manastırından riyakârlık hırkasından! Meyhane nerde? Saf şarap hani? Salah ve takvanın rintlik ile ne ilgisi var sanki? Vaaz dinlemek nerede, rebap nağmesini dinlemek nerede! Ne anlar düşmanlar dost yüzünden? Ölgün kandil nerde? Parlak güneş nerde? Gözümüzün ilacıysa eşiğinin toprağı; Nereye gidelim, söyle, huzurundan? Görme sadece çenesinin çukurunu. Başka çukurlar var bu yolda. Nereye gidersin gönül böyle acele nereye? Geçti gitti vuslat zamanı; hey gidi hey! O gamzeler nerde? O çıkışmalar hani? Dostum; uyku durak bekleme Hafiz’dan. Karar ne demek? Sabır hani? Uyku nerde?
Gazel 3
Şirazlı o dilber verse hani gönlümün muradım, Yanağındaki hint benine bağışlarım Semerkant’ı, hem Buhara’yı. Saki; ver şu ölümsüzlük şarabını. Bulamazsın Cennette zira Ruknâbâd ile Gulgeşt-i Musellâ kenarını. Elaman cilveli şehir âfetlerinden! El-aman! Bırakmadılar gönlümde sabır; hân-ı yağmâya döndüm! Sevgilinin cemali muhtaç mı yarım yamalak aşkımıza? Ne hacet bene, rastığa, allığa, yüz güzel olunca. Hani artardı ya günbegün Yusufun güzelliği; Anladım ki aşk, iffetten edermiş Züleyha’yı. ister küfret, ister beddua; dua ederim yine sana. Acı cevap ne yakışır şeker gibi lal dudağa! Söz dinle canım benim; Candan çok sever mesut gençler bilge pire kulak vermeyi. Çalgıcıdan, meyden dem vur, Arayıp durma feleğin sırrını. Hikmetle çözen çıkmadı; çıkmayacak zira bu muammayı. Hafız; bir GAZEL söyledin ki inciler deldin! Oku gel güzel güzel; Saçsın artık nazmına felek Süreyya incilerini.
Gazel 4
Lütfet sabâ, söyle o güzel ceylana: Sen düşürdün bizi çöllere, dağlara. Ömrü uzun olsun, şu şekerci neden uğramaz şeker çiğneyen papağana? Ey gül; güzellik gururu mu izin vermeyen sana? Sormaz oldun hiç aşık bülbülü. Gönül erleri avlanır lûtf ile, iyi huyla. Akıllı kuş yakalanır mı ökseyle, kapanla? Neden aşinalık havası yok, bilmem, servi boylu, kara gözlü, ay yüzlülerde? Oturmuşsan dostla, çekiyorsan bâdeyi; Çıkarma aklından avucu boş sevenleri. Güzelliğine bulunur şu kusur ancak: Olmaz güzellerde sevgi ile vefa. Şaşılmaz hiç Hafiz’ın şiiriyle Zühre’nin şarkısı gökte, raksa getirse İsa’yı.
Gazel 5
Halden anlayanlar, size diyorum: Gidiyor gönlüm elimden. İçimdeki sırlar çıkacak ortaya, eyvah, eyvah! Parçalandı gemimiz; Ey uygun rüzgar; es haydi; Olur ya, görürüm yine sevgilimin yüzünü. On günlük dünya hevesi bir masal bir yalan Dostum; fırsat bil dostlara iyiliği. Ne güzel şakıdı bülbül dün gece gül ile şarap meclisinde. Ey akşamdan kalmalar; atın mahmurluğu üstünüzden, için sabah şarabım. Hey cömert insan; esenliğin şükranesi olarak sor hele biçare yoksulun halini. İki dünyanın huzuru bağlı iki kelimeye: Dostlara mürüvvet, Düşmanla geçim. İyi şöhret sokağına almadılar bizi. Beğenmiyorsan eğer, değiştir haydi kaderi! Şu acı su var ya, sûfî “kötülüklerin naşı” der ona, güzelleri öpmekten tatlı gelir bana. Yoksulluk zamanı bak iyi yaşamaya, çek kafayı. Bu varlık kimyası zira Karun eder yoksulu, bînevayı. Serkeşlik etme aman! Bir kıskanırsa dilber, avucundaki taşı mum eder. Mey kadehi İskender’in aynasıdır sana bak, göstersin Dârâ’nın mülkünü sana. Farsça konuşan güzeller insan ömrüne ömür katar. Haydi saki; zahit rintlere müjde ver. Hafiz boşuna giymedi meye bulanmış şu hırkayı. Eteği temiz şeyhim, gel, mazur gör sen beni. Gazel 6
Kim götürecek dileğimizi sultanın adamlarına? Padişahlık hakkı için bizi gözden uzak tutma. Sığınırım Tanrıma şeytan huylu rakipten. Belki uzatır yardım elini o parlak yıldız. Siyah kirpiklerin verdiyse ölüm fermanımızı, ey sevgili, düşün kirpiğin hilesini, yanılma. Parlatmaya gör yanağını, yakarsın herkesin yüreğini. Çıkarın ne bundan? Geçinmeye gönlün yok. Her gece bekliyorum umutla seher yeli dost haberiyle alacak dostun gönlünü diye. Ey sevgili, kopardın aşıkların başına kıyamet. Canım, gönlüm feda olsun yüzüne; gösteriver yanağını. Allah aşkına bir yudum su ver seherleri kalkan Hafiz’a ki sabah duası kabul olsun, tesir etsin sana.
Gazel 7
Sufi, saftır kadehin aynası. Gel de gör, neymiş lâl renkli meyin safâsı. Perde ardındaki sırlan sor mest olmuş rintlere. Yoktur zira bu hal makamı yüce zahitlerde. Anka kuşu av olmaz kimseye, topla ökseyi, kapanı, her zaman boş kalacak içi. Çek bir iki kadeh bade meclisinde Çek git sonra; Beklerim deme daimî vuslatı. Hey gönül, gitti gençlik elden. Dermedin hayattan bir demet gül. Yaşlandın artık, gösterme hüner ar namus adına. Çıkar hayatın tadım; Olmayınca nasibi zira Bıraktı Adem Cennet ravzasım. Çok aşındırdık eşiğini; hey efendi, merhamet et, gör yine şu fakiri. Hey saba; Mey kadehinin mürididir Hafiz. Ben bendesinden selam ilet Şeyh-i Câm’a.
Gazel 8
Saki, kalk, ver şu kadehi; Sat anasını gamın, kederin. Şarap kadehini ver elime; Atayım sırtımdan şu mavi cübbeyi. Akıllılar kötüye çıkarır sarhoşun adını. Kim dinler şânı, şöhreti, ârı! Ver badeyi, haydi, nedir bu gurur bu çalım? Toprak yağsın serkeş nefsin başına! Yanık bağrımdan yükselen âh dumanı Yaktı bitirdi şu hamervahları. Âşık gönlümün sırrına mahrem yok ne halk ne âyan arasında. Bir sevgilim var; aram pek hoş. Dur durak bırakmadı hiç gönlümde. Kim görse gümüş tenli o selviyi Gözü görür mü artık çemendeki selviyi! Hafiz, katlanıver gece gündüz sıkıntıya. Bir gün -nasıl olsa- ereceksin muradına.
Gidiyor Gönül Elden
Gidiyor gönül elden yardım edin ey gönül sahipleri Allah aşkına!
Yazık, yazık aman çıkacak gizli dert açığa!
Masaldır, hikayedir on günlük sevgisi feleğin,
İyiliği fırsat bil dostlara ey sevgili.
Karaya oturmuş gemimiz, es ey uygun rüzgar,
Ola ki görürüz yine sevgilinin yüzünü
Gül ve şarap meclisinde gül, tatlı öttü dün gece bülbül:
Getirin sabah şarabını, uyanın ey sarhoşlar.
Ey cömertlik sahibi, selamette oluşun şükrüne
Sor bir gün de halini bu zavallı yoksulun
İki dünya huzuru, şu iki sözde gizli:
Dostlarla iyilik, düşmanlarla geçim
Vermediler bize geçit iyilik mahallesinde
Beğenmiyorsan eğer sen değiştir kaderi
İskender’in aynası Câm-i Cem’dir baksana
Sunar sana Dârâ’nın durumunu mülkünün
Serkeş olma sakın, yakar seni gayretinden mum gibi
Elinde mermer taşını mum gibi eriten sevgili
Sûfî’nin bütün kötülüklerin anasıdır dediği o acı su
Daha hoş, daha tatlı bize kız oğlan kızları öpmeden
Daraldığında elin, iç, eğlen, sarhoş ol
Bu varlık kimyası Kârûn yapar dilenciyi
Ömür katarlar ömrüne insanın Farsça söyleyen güzeller
Bir müjde ver saki neşeli rintlere
Giymedi ya Hâfız kendiliğinden şaraba bulanmış bu hırkayı
Mazur gör bizi ey namus timsali şeyh.
Sâkî
Döndür kadehi ey sâkî, sun bana ve meclistekilere;
Çünkü aşk kolay göründü önceleri, ancak zorluklar çıktı sonradan.
Seher yeli bir misk kokusu almak ümidiyle sevgilinin zülfünü açınca,
Saçların kıvrımlarından ne kanlara boyandı yürekler? !
Pîr-i muğân, sana seccadeyi şaraba boya derse, dediğini yap.
Çünkü yolcu/sâlik konakların yolunu yordamını bilir.
Sevgilinin konağında, nasıl dinlenebilir, nasıl eğlenilebilirim?
“Yükleri bağlayın” diye feryat edip durmakta çan.
Gece karanlık, dalga korkusu ve dehşetli bir girdap var.
Nerden bilir halimizi hafif yükleriyle sahil yolcuları? !
Arzularıma esir olarak yaptığım her iş sonunda adımı kötüye çıkardı.
Meclislerde dolaşan sır, nasıl gizli kalır ki?
Hâfız! Sonsuz bir mutluluğa erişmek istiyorsan ondan uzak olma.
Sevdiğine eriştiğinde de artık terk et dünyayı ve görmezden gel onu.
Sânihâtü'l Acem
ن ـ ه ا ن ك ی م ا ن َ د آ ن ر ا ز ی ك ز و س ا ز ن د م ح ف ل ه ا
1- Mahfiller oluşturan bir sır nasıl gizli kalır?
خ و د آ ي د آ ن ك ه ي ا د ن ي ا ي د ز ن ا م ِ م ا
2- Bir gün gelecek ki adımız anılmayacak!
د ر ع ي ش ِ ن ق د ك و ش ك ه چ و ن آ ب خ و ر ن م ا ن د آ د م ب ـ ه ش ت ر و ض ه ء د ا ر ا ل س ّ ل ا م ر ا
3- İçinde bulunduğun andan faydalanmaya çalış. Bak! Adem bile -kısmeti kalmayınca- cenneti terk ediverdi!
د ر د ا ك ه ر ا ز ِ پ ن ه ا ن خ و ا ه د ش د آ ش ك ا ر ا
4- Eyvah! Gizli sır aşikâr olacak!
گ ر ت و ن م ی پ س ن د ی ت غ ي ي ر ك ن ق ض ا ر ا
5- Beğenmiyorsan İlâhî hükmü değiştir!
ت و ا ز ي ن چ ه س و د د ا ر ی ك ه ن م ی ك ن ی م د ا ر ا
6- Müdara etmemekten ne fayda görüyorsun!
ب خ ت ِ ب د ت ا ب ك ج ا م ی ب ر د آ ب ش خ و ر ِ م ا
7- Talihsizlik bakalım kısmetimizi daha nerelere atacak!
ك ا ش ك ی ه ر گ ز ن د ي د ی د ي د ه ء م ا ر و ت ر ا
8- Keşke gözümüz yüzünü hiç görmeyeydi!
گ ن ا ه ِ ب ا غ چ ه ب ا ش د چ و ا ي ن گ ي ا ه ن ر ُ س ت
9- İşte bu ot bitmedi! Bağın günahı nedir?
ف ك ر ِ ه ر ك س ب ق د ر ِ ه م ّ ت ِ ا و س ت
10- Herkesin fikri himmetine göre olur.
ب س ا س ر ا ك ه د ر ي ن ك ا ر خ ا ن ه خ ا ک ِ س ب و س ت
11- Bu dünyada nice başlar testi toprağı olmuştur!
ز ا ه د ا ن م ع ذ و ر د ا ر ي د ك ه ا ي ن م م ذ ه ب س ت
12- Sûfiler! Beni mazur tutun, mezhebim budur.
ن ا ا م ي د ا ز د ر ِ ر ح م ت م ش و ا ی ب ا د ه پ ر س ت
13- Ey devamlı içen sarhoş! Allah’ın rahmet kapısından ümidini kesme!
ت ر ک ِ ك ا م ِ خ و د گ ر ف ت م ت ا ب ر آ ي د ك ا م ِ د و س ت
14- Sevdiğimin muradı gerçekleşsin diye kendi muradımdan vazgeçmeyi yeğledim.
س ل ط ا ن ِ ج ه ا ن م ب چ ن ي ن ر و ز غ ل ا م س ت
15- Böyle bir günde cihanın sultanı benim kölemdir.
آ ن ك س ك ه چ و م ا ن ي س ت د ر ي ن ش ه ر ك د ا م س ت
16- Bu şehirde bizim gibi olmayan kimdir?
ب ا پ ا د ش ه ب گ و ك ه ر و ز ی م ق د ر س ت
17- Padişaha de ki herkesin rızkı taksim edilmiştir.
ب ر و ب ك ا ر ِ خ و د ا ی و ا ع ظ ا ي ن چ ه ف ر ي ا د س ت
18- Vaiz! Git işine! Bu ne bitmez safsata!
ن ص ي ح ت ِ ه م ه ع ا ل م ب گ و ش ِ م ن ب ا د س ت
19- Bütün alemin nasihati kulağıma rüzgâr gibi geliyor!
ب ه ه س ت و ن ي س ت م ر ن ج ا ن ض م ي ر و خ و ش د ل ب ا ش ك ه ن ي س ت ي س ت س ر ا ن ج ا م ِ ه ر ك م ا ل ك ه ه س ت
20- Var ile, yok ile gönlünü incitme; gönlünü hoş tut. Her kemalin sonu zevaldir.
ب س خ ا ط ر ع ج ب ل ا ز م ِ ا ي ّ ا م ِ ش ب ا ب س ت
21- Çılgınca davranışlar gençlik zamanına yakışır.
چ ه و ق ت ِ م د ر س ه و ب ح ث ِ ك ش ف و ك ش ّ ا ف س ت
22- Medresenin, Keşf ve Keşşâf’tan söz etmenin sırası değil!
ا ح ب ا ب ح ا ض ر ن د ب ه ا َ ع د ا چ ه ح ا ج ت س ت
23- Dostlar burada, düşmanlara ne hacet!
چ ر ا غ ِ م ص ط ف و ی ب ا ش ر ا ر ِ ب و ل ـ ه ب ي س ت
24- Nebevî meşaleden Ebû Lehebî kıvılcım ayrılmaz!
ك س ر ا و ق و ف ن ي س ت ك ه ا ن ج ا م ِ ك ا ر چ ي س ت
25- İşin sonunun neye varacağını kimse bilmez.
غ م خ و ا ر ِ خ و ي ش ب ا ش غ م ِ ر و ز گ ا ر چ ي س ت
26- Kendi derdini düşün! Alemin derdiyle uğraşmak ne oluyor?
ز ه ی م ر ا ت ب ِ خ و ا ب ی ك ه ب ِ ه ز ب ي د ا ر ي س ت
27- Ne güzel rüyalar! Uyanıklıktan bin kat güzel!
ه ر ك س ی آ ن د ر و َ د ع ا ق ب ت ِ ك ا ر ك ه ك ِ ش ت
28- Herkes ektiğini biçer.
ه م ه ج ا خ ا ن ه ء ع ش ق س ت چ ه م س ج د چ ه ك ن ش ت
29- Her yer aşk evidir, mescitle kilisenin farkı yok!
ن ه ع ا ر ف س ت ك ه ن س ي ه خ ر ي د و ن ق د ب ـ ه ش ت
30- Peşini bırakıp da veresiyeyi seçen ârif değildir.
ن ك ت ه ه ا ه س ت ب س ی م ح ر م ِ ا س ر ا ر ك ج ا س ت
31- Nükte çok, fakat anlayan nerede?
ف ك ر ِ م ع ق و ل ب ف ر م ا گ ل ِ ب ي خ ا ر ك ج ا س ت
32- Güzelce düşün! Dikensiz gül var mıdır?
ت ر س م ا ي ن ن ك ت ه ب ت ح ق ي ق ن د ا ن ی د ا ن س ت
33- Korkarım, bu nükteyi gereği gibi anlayamazsın!
آ ر ی ب ا ت ّ ف ا ق ج ه ا ن م ی ت و ا ن گ ر ف ت
34- Evet! İttifakla cihanı zaptetmek mümkündür.
خ ر ّ م آ ن ك ز ن ا ز ن ي ن ا ن ب خ ت ب ر خ و ر د ا ر د ا ش ت
35- Talihi güzellerden istifadeye müsait olana ne mutlu!
چ و ن ص ب ر ت و ا ن ك ر د ك ه م ق د و ر ن م ا ن د س ت
36- Nasıl sabretmeli? Takat kalmadı!
چ و م ف ل س ی ك ه ط ل ب ك ا ر ِ گ ن ج ِ ق ا ر و ن س ت
37- Karun’un malına talip olan müflis gibi!
د ر ك ا ر ِ خ ي ر ح ا ج ت ِ ا س ت خ ا ر ه ن ي س ت
38- Hayırlı işte istihareye gerek yoktur.
ج ا ی ِ غ م ب ا د ه ر آ ن د ل ك ه ن خ و ا ه د ش ا د ت
39- Senin mutlu istemeyen gönül mutsuz olsun!
ن ا ز ك م ك ن د ر ي ن ب ا غ ب س ی چ و ن ت و ش ك ف ت
40- O kadar naz yapma! Bu bahçede senin gibi pek çok çiçek açıldı!
م ا ب ا ت و ن د ا ر ي م س خ ن خ ي ر و س ل ا م ت
41- Bizim seninle bir işimiz yok, uğurlar olsun!
ي ا ر ب م ب ا د ك س ر ا م خ د و م ب ی ع ن ا ي ت
42- İlahî! Kimsenin velinimeti inayetsiz olmasın!
ج ا ن ا ر و ا ن ب ا ش د خ و ن ر ي ز ر ا ح م ا ي ت
43- Efendimiz! Zalimi himaye etmek uygun değildir.
ج و ر ا ز ح ب ي ب خ و ش ت ر ك ز م د ّ ع ی ر ع ا ي ت
44- Dostun cefası yabancının himayesinden evlâdır.
ك و ت ه ن ت و ا ن ك ر د ك ه ا ي ن ق ص ّ ه د ر ا ز س ت
45- Kısa kesilemez, bu hikâye uzundur.
د و ل ت آ ن س ت ك ه ب ی خ و ن ِ د ل آ ي د ب ه ك ن ا ر و ر ن ه ب ا س ع ی و ع م ل ب ا غ ِ ج ن ا ن ا ي ن ه م ه ن ي س ت
46- Nimet, zahmetsiz ele geçmeli. Yoksa mesai karşılığı verilecek cennet bir şey değildir!
م ب ا ش د ر پ ی ِ آ ز ا ر و ه ر چ ه خ و ا ه ی ك ن ك ه د ر ش ر ي ع ت ِ م ا غ ي ر ا ز ي ن گ ن ا ه ی ن ي س ت
47- Kimseyi incitme de ne istersen yap! Bizim şeriatımızda bundan başka günah yoktur!
د ر ر ه گ ذ ز ِ ك ي س ت ك ه د ا م ی ز ب ل ا ن ي س ت
48- Kimin yolunda bela tuzağı yok ki?
د ر ه ي چ س َ ر ی ن ي س ت ك ه س ر ّ ی ز خ د ا ن ي س ت
49- Hiçbir baş yoktur ki onda ilâhî bir sır bulunmasın.
آ ه ا ز ي ن ر ا ه ك ه د ر و ی خ ط ر ی ن ي س ت ك ه ن ي س ت
50- Ah bu yoldan! Her türlü tehlike bundadır!
چ و ب ش ن و ی س خ ن ِ ا ه ل ِ د ل م گ و ك ه خ ط ا س ت
51- Bir arif sözü işittiğin zaman “hatadır! ” deme.
ت ب ا ر ك ا ل ل ه ا ز ي ن ف ت ن ه ه ا ك ه ب ر س ر ِ م ا س ت
52- Başımıza ne kadar fitne üşüşmüş! Medet Allahım!
م ن ا ي ن ن گ ف ت ه ا م آ ن ك س ك ه گ ف ت ب ـ ه ت ا ن گ ف ت
53- Ben öyle bir söz söylemedim, söyledi diyen iftira etmiş.
م ص ل ح ت ن ي س ت ك ه ا ز پ ر د ه ب ر و ن ا ف ت د ر ا ز و ر ن ه د ر م ج ل س ِ ر ن د ا ن خ ب ر ی ن ي س ت ك ه ن ي س ت
54- Sırrın ifşa olması münasip değildir, zira ariflerin mahfilinde, olmayan bir haber yoktur.
ط ا ل ع ِ ب ی ش ف ق ت ب ي ن ك ه د ر ي ن ك ا ر چ ه ك ر د
55- Merhametsiz talihe bak ki başımıza neler getirdi!
ي ا ر ِ د ي ر ي ن ه ب ب ي ن ي د ك ه ب ا ي ا ر چ ه ك ر د
56- Eski dosta bakınız, dostuna ne yaptı!
ب ط ا ل ت م ب س ، ا ز ا م ر و ز ك ا ر خ و ا ه م ك ر د
57- Artık tembellik yeter, bugünden sonra çalışacağım.
م ا ر ا خ د ا ز ز ه د ِ ر ي ا ب ی ن ي ا ز ك ر د
58- Allah bizi riyakarca zühtten müstağnî etmiştir.
غ ب ا ر ِ ر ه ب ن ش ا ن ت ا ن ظ ر ت و ا ن ی ك ر د
59- Yoldaki tozu bastır ki görebilesin!
خ د ا ر ا ب ا ك ه ا ي ن ب ا ز ی ت و ا ن ك ر د
60- Allah için söyleyin! Bu oyun kime yapılabilir?
ت و ب ه ف ر م ا ي ا ن چ ر ا خ و د ت و ب ه ك م ت ر م ی ك ن ن د
61- Tövbe etmemizi emredenler acaba kendileri niçin tövbe etmiyorlar!
د ر ك ج ا ا ي ن ظ ل م ب ر ا ن س ا ن ك ن ن د
62- İnsana bu kadar zulüm reva mıdır?
ن ص ي ب ِ م ا س ت ب ـ ه ش ت ا ی خ د ا ش ن ا س ب ر و ك ه م س ت ح ق ّ ِ ك ر ا م ت گ ن ا ه ك ا ر ا ن ن د
63- Ey Allah dostu! Keyfine bak. Cennet bizim nasibimiz, zira en çok ihsana müstahak olan günahkarlardır.
ن ف ی ِ ح ك م ت م ك ن ا ز ب ـ ه ر ِ د ل ِ ع ا م ی چ ن د
64- Birkaç cahilin hatırı için hikmeti hükümsüz bırakma!
چ ش م ِ ا ن ع ا م م د ا ر ي د ز ا ن ع ا م ی چ ن د
65- Hayvan gibi heriflerden ihsan ümidinde bulunmayın!
ز ه ی س ج ّ ا د ه ء ت ق و ی ك ه ي ک س ا غ ر ن م ی ا ر ز د
66- Maşallah ne güzel takva seccadesi! Bir kadeh şarap bile etmiyor!
ب ر و ك آ ي ن و ع ظ ِ ب ی م ع ن ی م ر ا د ر س ر ن م ی گ ي ر د
67- Hadi oradan! Bu manasız vaaz benim zihnime girmiyor.
ه ر ك س ب ر ح س ب ِ ف ه م گ م ا ن ی د ا ر د
68- Herkesin anlayışına göre bir zannı var.
ه ر س خ ن و ق ت ی و ه ر ن ك ت ه م ك ا ن ی د ا ر د
69- Her sözün zamanı, her nüktenin yeri var.
ك ل ک ِ م ا ن ي ز ز ب ا ن ی و ب ي ا ن ی د ا ر د
70- Bizim kalemimizin de dili ve konuşması var!
م و س ی ب ـ ه ش ت و ا ز پ ی ِ گ و س ا ل ه م ی ر و د
71- Musa’yı bırakmış da buzağının arkası sıra gidiyor!
د ي و چ و ب ي ر و ن ر و د ف ر ش ت ه د ر آ ي د
72- Şeytan çıkınca melek girer.
چ ن د ن ش ي ن ی ك ه خ و ا ج ه ك ی ب ه د ر آ ي د
73- Efendi çıkacak diye ne zamana kadar oturacaksın?
و ي ر ا ن س ر ا ی ِ د ل ر ا گ ا ه ِ ع م ا ر ت آ م د
74- Virane gönlü abat edecek zaman geldi.
ه ا ن ا ی ز ي ا ن ك ش ي د ه گ ا ه ِ ت ج ا ر ت آ م د
75- Ey zarara uğramış! Gözünü aç, ticaret vakti geldi!
ك ج ا س ت ش ي ر د ل ی ك ز ب ل ا ن پ ر ه ي ز د
76- Nerede beladan sakınmayacak bir aslan yürekli?
ب ر ه م ا ن ي م ك ه ب و د ي م و ه م ا ن خ و ا ه د ب و د
77- Önce nasıl idiysek yine öyleyiz, öyle de kalacağız.
ا ي ن ب س ا خ ر ق ه ك ه ش ا ي س ت ه ء آ ت ش ب ا ش د
78- Ateşe atılacak hırka çok!
ح ي ف ب ا ش د د ل ِ د ا ن ا ك ه م ش و ّ ش ب ا ش د
79- Arifin kalbinin muzdarip olması üzüntü vericidir.
د ل ا ب ِ ه ش و د ك ا ر ت ا گ ر ا ك ن و ن ن خ و ا ه د ش د
80- Ey gönül! İşin şimdi yoluna girmezse daha ne zaman girecek?
ه م ا ی گ و م ف ك ن س ا ي ه ء ش ر ف ه ر گ ز ب ر آ ن د ي ا ر ك ه ط و ط ی ك م ا ز ز غ ن ب ا ش د
81- Hüma kuşuna de ki papağanın çaylaktan aşağı tutulduğu bir yere şerefli gölgeni salma!
ي ا ر ب م ب ا د آ ن ك ه گ د ا م ع ت ب ر ش و د
82- Ya Rab! Alçak hiçbir zaman muteber olmasın!
ر و ش ك ر ك ن م ب ا د ك ه ا ز ب د ب ت ر ش و د
83- Şükret! Allah göstermesin! Vaziyet bundan daha da beter olabilir.
ه م چ و گ ل ب ر خ ر ق ه ر ن گ ِ م َ ی م س ل م ا ن ی ب و َ د
84- Hırka, gül gibi şaraba bulanmış! Böyle Müslümanlık mı olur?
ب د پ س ن د ی ج ا ن ِ م ن ب ر ه ا ن ِ ن ا د ا ن ی ب و َ د
85- Azizim! Kusurları hoş görmek cehaletin göstergesidir.
ب ب خ ش ا ب ر ك س ی ك ش ز ر ن ب ا ش د
86- Züğürde acı!
ب ر ا ح ت ی ن ر س ي د آ ن ك ه ز ح م ت ی ن ك ش ي د
87- Zahmet çekmeyen rahata eremez.
ا ي ن گ و ش ب س ح ك ا ي ت ِ ش ا ه و گ د ا ش ن ي د
88- Bu kulak çok Şâh ü Gedâ hikâyesi dinlemiştir!
ن ب و َ د خ ي ر د ر آ ن خ ا ن ه ك ه ع ص م ت ن ب و َ د
89- Haya olmayan hanede hayır olmaz.
ه ر ك ر ا ن ي س ت ا د ب ل ا ي ق ِ ص ح ب ت ن ب و َ د
90- Edebi olmayan sohbete layık değildir.
ك س ب م ي د ا ن د ر ن م ی آ ي د س و ا ر ا ن ر ا چ ه ش د
91- Meydana kimse çıkmıyor, atlılara ne oldu?
گ ر ر ا ه ز ن ت و ب ا ش ی ص د ك ا ر و ا ن ت و ا ن ز د
92- Eğer yol kesici sen olursan yüz kervan vurulabilir.
ش ا ي د ك ه چ و و ا ب ي ن ی خ ي ر ِ ت و د ر ي ن ب ا ش د
93- Belki hakkında hayırlısı budur.
س ر ِ پ ي ا ل ه ب پ و ش ا ن ك ه خ ر ق ه پ و ش آ م د
94- Kadehin üstünü ört, sofu geldi!
گ د ا ی ِ ش ه ر ن گ ه ك ن ك ه م ي ر ِ م ج ل س ش د
95- Şehrimizin dilencisine bak, meclise reis olmuş!
ك س ی آ ن آ س ت ا ن ب و س د ك ه ج ا ن د ر آ س ت ي ن د ا ر د
96- O eşiği canı ancak eteğinde olan öpebilir!
س ا م ر ی ك ي س ت ك ه د س ت ا ز ي د ِ ب ي ض ا ب ب ر َ د
97- Samirî kimdir ki yed-i beyzaya galebe etsin!
د ر د د ا ر د چ ه ك ن د ك ز پ ی ِ د ر م ا ن ن ر و د
98- Derdi var, nasıl derman aramasın?
ا ل ل ه ا ل ل ه ك ه ت ل ف ك ر د و ك ه ا ن د و خ ت ه ب و د
99- Fesüphanallah! Kim telef ediyor! Oysa kim kazanmıştı!
ب ـ ه و ش ب ا ش ك ه ن ق د ِ ت و پ ا س ب ا ن ن ب ر َ د
100- Aklını başına topla! Paranı bekçi aşırmasın!
م ن ا ز ب ي گ ا ن گ ا ن د ي گ ر ن ن ا ل م ك ه ب ا م ن ه ر چ ه ك ر د آ ن آ ش ن ا ك ر د
101- Ben artık yabancıdan şikâyet etmeyeceğim, zira bana ne yaptıysa o dost yaptı!
چ ه ك ن م ب ا ز ی ِ ا ي ّ ا م م ر ا غ ا ف ل ك ر د
102- Ne yapayım? Zamanın oyunu beni gafil avladı!
م ن آ ن ن گ ي ن ِ س ل ي م ا ن ب ـ ه ي چ ن س ت ا ن م ك ه گ ا ه گ ا ه د ر و د س ت ِ ا ه ر م ن ب ا ش د
103- Benim için Süleyman’ın mührünün hiç önemi yok. Zira o, bazen şeytanın eline geçiyor!
غ ر ي ب ر ا د ل س ر گ ش ت ه ب ا و ط ن ب ا ش د
104- Garibin biçare gönlü vatandan ayrılmaz.
ج ن گ ِ ه ف ت ا د و د و م ل ّ ت ه م ه ر ا ع ذ ر ب ن ه چ و ن ن د ي د ن د ح ق ي ق ت د ر ِ ا ف س ا ن ه ز د ن د
105- Din hususunda cedelleşen yetmiş iki milletin bu hâlini mazur gör. Onların böyle hayallerle uğraşıp durmaları, hakikati görmediklerindendir.
و ا ع ظ ا ن ك آ ي ن ج ل و ه د ر م ح ر ا ب و م ن ب ر م ی ك ن ن د چ و ن ب خ ل و ت م ی ر و ن د آ ن ك ا ر ِ د ي گ ر م ی ك ن ن د
106- Mihrap ve minberde böyle cilve edip duran vaizler yalnız kaldıklarında başka işlerle meşgul olurlar!
د م ی ب ا غ م ب س ر ب ر د ن ج ه ا ن ي ك س ر ن م ی ا ر ز د
107- Bütün cihan bir anı kederle geçirmeye değmez.
ب ي ف ت د آ ن ك ه د ر ي ن ر ا ه ب ا ش ت ا ب ر و د
108- Bu yolda acele ile giden düşer!
د ر م ح ف ل ی ك ه خ و ر ش ي د ا ن د ر ش م ا ر ِ ذ ر ّ س ت خ و د ر ا ب ز ر گ د ي د ن ش ر ط ِ ا د ب ن ي س ت
109- Güneşin zerre addolunduğu bir yerde kendini büyük görmek edebe uygun değildir.
ش ا ه ا ر و ا م د ا ر ك ه م َ ف ْ ع ُ و ل ٌ م َ ن ْ ا َ ر َ ا د گ ر د د ب ر و ز گ ا ر ت و ف َ ع ّ َ ا ل ُ م َ ا ي ُ ر ِ ي د
110- Ey padişah! Bir mef‘ûlün men erâd’ın senin devrinde fa‘âlün li mâ yürîd olmasını reva görme!
ب ر ا د ر ب ا ب ر ا د ر ك ی چ ن ي ن ك ر د
111- Kardeş kardeşe böyle mi muamele eder?
د ا ئ م ا ي ك س ا ن ن ب ا ش د ح ا ل ِ د و ر ا ن غ م م خ و ر
112- Dünyanın hai her zaman bir olmaz, gam yeme!
ه ر آ ن چ ه ن ا ص ح ِ م ش ف ق ب گ و ي د ت ب پ ذ ي ر
113- Müşfik nasihatçı sana her ne derse kabul et.
ح ر ي ف ِ ر ا ه ن ي ن د ي ش د ا ز ن ش ي ب و ف ر ا ز
114- Ciddi yolcu inişten, yokuştan sakınmaz.
ب ی چ ا ر ه م ا ك ه پ ي ش ِ ت و ا ز خ ا ک ك م ت ر ي م
115- Zavallı biz! Senin nezdinde toprak kadar değerimiz yok!
س خ ن ب خ ا ک م ي ف ك ن چ ر ا ك ه م ن م س ت م
116- Sözünü zayi etme, çünkü ben sarhoşum.
ك ا ر ف ر م ا ی ق د ر م ی ك ن د ا ي ن م ن چ ه ك ن م
117- Bunu hükümferma kader yapıyor, ben ne yapayım?
گ ر ل ا غ ر م و گ ر ن ه ، ش ك ا ر ِ غ ض ن ف ر م
118- Nahif olsam da olmasam da aslana av olurum!
م ن ل ا ف ِ ع ق ل م ی ز ن م ا ي ن ك ا ر ك ی ك ن م
119- Ben akıllıyım diyorum, öyle iş yapar mıyım?
م ن ن ه آ ن م ك ه د گ ر گ و ش ب ت ز و ي ر ك ن م
120- Bundan sonra dedikoduya kulak vereceklerden değilim.
ب ب ي ن ك ه ا ه ل ِ د ل ی د ر ج ه ا ن ن م ی ب ي ن م
121- Bak, cihanda bir gönül ehli göremiyorum!
ر و ح ر ا ص ح ب ت ِ ن ا ج ن س ع ذ ا ب ي س ت ا ل ي م
122- Alçaklarla dost olmak ruha şiddetli bir azaptır.
پ د ر م ر و ض ه ء ر ض و ا ن ب د و گ ن د م ب ف ر و خ ت ن ا خ ل ف ب ا ش م ا گ ر م ن ب ج ُ و ِ ی ن ف ر و ش م
123- Babam cenneti iki buğdaya satmış. Ben bir arpaya satmazsam zürriyetsiz olmuş olurum.
م ن ك ه ب د ن ا م ِ ج ه ا ن م چ ه ص ل ا ح ا ن د ي ش م
124- Alemde adı kötüye çıkmış olan ben, niçin doğru olmayı düşüneyim?
ن ا ك س م گ ر ب ش ك ا ي ت ب ر ب ي گ ا ن ه ر و م
125- Şikâyet için ecnebî nezdine gidersem adam değilim!
ك ا ر ص ع ب س ت م ب ا د ا ك ه خ ط ا ي ی ب ك ن ي م
126- İş zor, sakın bir hata yapmayalım!
خ و د ِ غ ل ط ب و د آ ن چ ه م ا پ ن د ا ش ت ي م
127- Bizim zannettiğimiz yanlış imiş!
م ح ت ا ج ِ ج ن گ ن ي س ت ب ر ا د ر ن م ی ك ن م
128- Ey kardeş! Kavgaya ne hacet! Yapmayacağım!
م ع ذ و ر م ا ر م ح ا ل ِ ت و ب ا و ر ن م ی ك ن م
129- Senin muhal sözüne inanmaz isem mazurum.
ك ا ر ِ ب د م ص ل ح ت آ ن س ت ك ه م ط ل ق ن ك ن ي م
130- Kesinlikle kötü işler yapmamamız, hikmete uygundur.
و ع د ه ء ف ر د ا ی ِ و ا ع ظ ر ا ك ج ا ب ا و ر ك ن م
131- Vaizin yarına ait olan vadine itimat mı ederim?
ش ك ا ي ت ا ز ك ه ك ن م خ ا ن گ ي س ت غ م ّ ا ز م
132- Kimden şikâyet edeyim? Beni gammazlayan içeriden!
ط و ق ِ ز ر ّ ي ن ه م ه د ر گ ر د ن ِ خ ر م ی ب ي ن م
133- Altın gerdanlığı hep eşeklerin boynunda görüyorum!
چ و ن س ا غ ر ت پ ُ ر س ت ب ن و ش ا ن و ن و ش ك ن
134- Mademki kadehin dolu, hem iç, hem içir.
ن ت و ا ن ن ـ ه ف ت ن د ر د ا ز ط ب ي ب ا ن
135- Doktordan dert saklanmaz.
ا ع ت ب ا ر ِ س خ ن ِ ع ا م چ ه خ و ا ه د ب و د ن
136- Avamın sözüne itibar mı edilir?
ا ز د و س ت ا ن ج ا ن ی م ش ك ل ب و د ب ر ي د ن
137- Samimi dostlardan ayrılmak zordur.
گ و ش ِ س خ ن ش ن و ك ج ا د ي د ه ء ا ع ت ب ا ر ك و
138- Söz dinler kulak nerede? İbret alır göz hani?
د و ر ِ خ و ب ی گ ذ ر ا ن س ت ن ص ي ح ت ب ش ن و
139- Güzellik devri çabuk geçer, nasihat dinle!
م ع ذ و ر د ا ر م ت ك ه ت و ا و ر ا ن د ي د ه ا ی
140- Seni mazur görürüm, çünkü onu görmemişsin.
د ل م ز م د ر س ه و خ ا ن ق ا ه گ ش ت س ي ا ه
141- Medreseden, tekkeden kalbim karardı!
د ر ي ا ب ض ع ي ف ا ن ر ا د ر و ق ت ِ ت و ا ن ا ي ی
142- Güçlü olduğun zaman zayıfların imdadına yetiş!
آ ن ج ا ك ه ب ص ر ن ي س ت چ ه خ و ب ی و چ ه ز ش ت ی
143- Gözün olmadığı yerde güzellikle çirkinlik eşittir.
ك ا ر ن ا ك ر د ه چ ه ا م ي د ِ ع ط ا م ی د ا ر ی
144- İş görmeden niçin ihsan ümidinde bulunuyorsun?
ر ن د ی و ه و س ن ا ك ی د ر ع ه د ِ ش ب ا ب ا و ل ی
145- Her türlü arzuya uymak gençlik zamanına yakışır.
ه ر ق ب ل ه ا ی ب ا ش د ب ـ ه ت ر ز خ و د پ ر س ت ی
146- Hangi kıble olursa olsun kendine tapmaktan daha iyidir.
ت ك ي ه ب ر ج ا ی ِ ب ز ر گ ا ن ن ت و ا ن ز د ب گ ز ا ف م گ ر ا س ب ا ب ِ ب ز ر گ ی ه م ه آ م ا د ه ك ن ی
147- Laf ile büyüklerin yerine geçilemez, büyüklüğün gereğini hakkıyla yaptıysan, o başka!
آ ف ر ي ن ب ر ت و ك ه ش ا ي س ت ه ء ص د چ ن د ي ن ی
148- Aferin sana! Bunun yüz misline lâyıksın!
آ ن ب ِ ه ك ز ي ن گ ر ي و ه س ب ك ب ا ر ب گ ذ ر ی
149- Bu dar yoldan yükü hafif olarak geçmek daha iyidir.
چ ن ي ن ش ن ا خ ت ف ل ک ق د ر ِ خ د م ت ِ چ و م ن ی
150- Benim gibi bir adamın hizmetinin değerini felek böyle bildi?
ا ي ن چ ن ي ن ع ز ّ ت ص ا ح ب ن ظ ر ا ن م ی د ا ر ی
151- İlim ehline böyle mi değer veriyorsun?
چ ه ت و ق ّ ع ز ج ه ا ن ِ گ ذ ر ا ن م ی د ا ر ی
152- Fani dünyadan ne umuyorsun?
ع ر و س ِ ب س خ و ش ی ا ی د خ ت ر ِ ر ز و ل ی گ ه گ ه س ز ا و ا ر ِ ط ل ا ق ی
153- Ey üzümün kızı! Çok güzel gelinsin, fakat bazen boşanmaya lâyık görülüyorsun!
ا ی ج ه ا ن د ي د ه ث ب ا ت ِ ق د م ا ز س ِ ف ل ه م ج و ی
154- Ey tecrübeli kişi! Alçaktan sebat umma!
ز ه م ص ح ب ت ِ ب د ج د ا ي ی ج د ا ي ی
155- Kötü arkadaştan uzak bulun, uzak!
ع م ل ت چ ي س ت ك ه م ز د ش د و ج ه ا ن م ی خ و ا ه ی
156- Ne yaptın ki mükâfat olarak iki âlemi istiyorsun?
د ل ز ت ن ه ا ي ی ب ج ا ن آ م د خ د ا ي ا ه م د م ی
157- Gönül yalnızlıktan pek mustariptir. Ey Allahım! Ne olur, bir dost!
ع ا ل م ی د ي گ ر ب ب ا ي د س ا خ ت و ز ن و آ د م ی
158- Başka bir âlem, özellikle yeniden âdem icat etmeli!
م ش ك ل ب و َ د ن ش س ت ن د ر ا ي ن چ ن ي ن د ي ا ر ی
159- Böyle bir memlekette oturmak zordur.
ا گ ر ت و ع ش ق ن د ا ر ی ب ر و ك ه م ع ذ و ر ی
160- Eğer sende aşk yoksa pekâlâ, mazursun!
و ه ك ه ب س ب ی خ ب ر ا ز غ ل غ ل ِ چ ن د ي ن ج ر س ی
161- Yazık! Bunca çanların velvelesinden haberin yok!
ح ي ف ب ا ش د چ و ت و م ر غ ی ك ه ا س ي ر ِ ق ف س ی
162- Senin gibi bir kuşa acınır, kafeste esir düşmüşsün!
و ع ظ ت آ ن گ ا ه ك ن د س و د ك ه ق ا ب ل ب ا ش ی
163- Öğüt, sana -öğüt alabilecek kişilikte biri isen- faydalı olur.
ت ن د م ی ر و ی ج ا ن ا ت ر س م ت ف ر و م ا ن ی
164- Azizim! Pek serkeşçe gidiyorsun, korkarım gidemez olursun!
ع ا ق ل ا م ك ن ك ا ر ی ك آ و ر َ د پ ش ي م ا ن ی
165- Ey akıllı kişi! Sonu pişmanlık olacak hiçbir işi yapma!
1- Mahfiller oluşturan bir sır nasıl gizli kalır?
خ و د آ ي د آ ن ك ه ي ا د ن ي ا ي د ز ن ا م ِ م ا
2- Bir gün gelecek ki adımız anılmayacak!
د ر ع ي ش ِ ن ق د ك و ش ك ه چ و ن آ ب خ و ر ن م ا ن د آ د م ب ـ ه ش ت ر و ض ه ء د ا ر ا ل س ّ ل ا م ر ا
3- İçinde bulunduğun andan faydalanmaya çalış. Bak! Adem bile -kısmeti kalmayınca- cenneti terk ediverdi!
د ر د ا ك ه ر ا ز ِ پ ن ه ا ن خ و ا ه د ش د آ ش ك ا ر ا
4- Eyvah! Gizli sır aşikâr olacak!
گ ر ت و ن م ی پ س ن د ی ت غ ي ي ر ك ن ق ض ا ر ا
5- Beğenmiyorsan İlâhî hükmü değiştir!
ت و ا ز ي ن چ ه س و د د ا ر ی ك ه ن م ی ك ن ی م د ا ر ا
6- Müdara etmemekten ne fayda görüyorsun!
ب خ ت ِ ب د ت ا ب ك ج ا م ی ب ر د آ ب ش خ و ر ِ م ا
7- Talihsizlik bakalım kısmetimizi daha nerelere atacak!
ك ا ش ك ی ه ر گ ز ن د ي د ی د ي د ه ء م ا ر و ت ر ا
8- Keşke gözümüz yüzünü hiç görmeyeydi!
گ ن ا ه ِ ب ا غ چ ه ب ا ش د چ و ا ي ن گ ي ا ه ن ر ُ س ت
9- İşte bu ot bitmedi! Bağın günahı nedir?
ف ك ر ِ ه ر ك س ب ق د ر ِ ه م ّ ت ِ ا و س ت
10- Herkesin fikri himmetine göre olur.
ب س ا س ر ا ك ه د ر ي ن ك ا ر خ ا ن ه خ ا ک ِ س ب و س ت
11- Bu dünyada nice başlar testi toprağı olmuştur!
ز ا ه د ا ن م ع ذ و ر د ا ر ي د ك ه ا ي ن م م ذ ه ب س ت
12- Sûfiler! Beni mazur tutun, mezhebim budur.
ن ا ا م ي د ا ز د ر ِ ر ح م ت م ش و ا ی ب ا د ه پ ر س ت
13- Ey devamlı içen sarhoş! Allah’ın rahmet kapısından ümidini kesme!
ت ر ک ِ ك ا م ِ خ و د گ ر ف ت م ت ا ب ر آ ي د ك ا م ِ د و س ت
14- Sevdiğimin muradı gerçekleşsin diye kendi muradımdan vazgeçmeyi yeğledim.
س ل ط ا ن ِ ج ه ا ن م ب چ ن ي ن ر و ز غ ل ا م س ت
15- Böyle bir günde cihanın sultanı benim kölemdir.
آ ن ك س ك ه چ و م ا ن ي س ت د ر ي ن ش ه ر ك د ا م س ت
16- Bu şehirde bizim gibi olmayan kimdir?
ب ا پ ا د ش ه ب گ و ك ه ر و ز ی م ق د ر س ت
17- Padişaha de ki herkesin rızkı taksim edilmiştir.
ب ر و ب ك ا ر ِ خ و د ا ی و ا ع ظ ا ي ن چ ه ف ر ي ا د س ت
18- Vaiz! Git işine! Bu ne bitmez safsata!
ن ص ي ح ت ِ ه م ه ع ا ل م ب گ و ش ِ م ن ب ا د س ت
19- Bütün alemin nasihati kulağıma rüzgâr gibi geliyor!
ب ه ه س ت و ن ي س ت م ر ن ج ا ن ض م ي ر و خ و ش د ل ب ا ش ك ه ن ي س ت ي س ت س ر ا ن ج ا م ِ ه ر ك م ا ل ك ه ه س ت
20- Var ile, yok ile gönlünü incitme; gönlünü hoş tut. Her kemalin sonu zevaldir.
ب س خ ا ط ر ع ج ب ل ا ز م ِ ا ي ّ ا م ِ ش ب ا ب س ت
21- Çılgınca davranışlar gençlik zamanına yakışır.
چ ه و ق ت ِ م د ر س ه و ب ح ث ِ ك ش ف و ك ش ّ ا ف س ت
22- Medresenin, Keşf ve Keşşâf’tan söz etmenin sırası değil!
ا ح ب ا ب ح ا ض ر ن د ب ه ا َ ع د ا چ ه ح ا ج ت س ت
23- Dostlar burada, düşmanlara ne hacet!
چ ر ا غ ِ م ص ط ف و ی ب ا ش ر ا ر ِ ب و ل ـ ه ب ي س ت
24- Nebevî meşaleden Ebû Lehebî kıvılcım ayrılmaz!
ك س ر ا و ق و ف ن ي س ت ك ه ا ن ج ا م ِ ك ا ر چ ي س ت
25- İşin sonunun neye varacağını kimse bilmez.
غ م خ و ا ر ِ خ و ي ش ب ا ش غ م ِ ر و ز گ ا ر چ ي س ت
26- Kendi derdini düşün! Alemin derdiyle uğraşmak ne oluyor?
ز ه ی م ر ا ت ب ِ خ و ا ب ی ك ه ب ِ ه ز ب ي د ا ر ي س ت
27- Ne güzel rüyalar! Uyanıklıktan bin kat güzel!
ه ر ك س ی آ ن د ر و َ د ع ا ق ب ت ِ ك ا ر ك ه ك ِ ش ت
28- Herkes ektiğini biçer.
ه م ه ج ا خ ا ن ه ء ع ش ق س ت چ ه م س ج د چ ه ك ن ش ت
29- Her yer aşk evidir, mescitle kilisenin farkı yok!
ن ه ع ا ر ف س ت ك ه ن س ي ه خ ر ي د و ن ق د ب ـ ه ش ت
30- Peşini bırakıp da veresiyeyi seçen ârif değildir.
ن ك ت ه ه ا ه س ت ب س ی م ح ر م ِ ا س ر ا ر ك ج ا س ت
31- Nükte çok, fakat anlayan nerede?
ف ك ر ِ م ع ق و ل ب ف ر م ا گ ل ِ ب ي خ ا ر ك ج ا س ت
32- Güzelce düşün! Dikensiz gül var mıdır?
ت ر س م ا ي ن ن ك ت ه ب ت ح ق ي ق ن د ا ن ی د ا ن س ت
33- Korkarım, bu nükteyi gereği gibi anlayamazsın!
آ ر ی ب ا ت ّ ف ا ق ج ه ا ن م ی ت و ا ن گ ر ف ت
34- Evet! İttifakla cihanı zaptetmek mümkündür.
خ ر ّ م آ ن ك ز ن ا ز ن ي ن ا ن ب خ ت ب ر خ و ر د ا ر د ا ش ت
35- Talihi güzellerden istifadeye müsait olana ne mutlu!
چ و ن ص ب ر ت و ا ن ك ر د ك ه م ق د و ر ن م ا ن د س ت
36- Nasıl sabretmeli? Takat kalmadı!
چ و م ف ل س ی ك ه ط ل ب ك ا ر ِ گ ن ج ِ ق ا ر و ن س ت
37- Karun’un malına talip olan müflis gibi!
د ر ك ا ر ِ خ ي ر ح ا ج ت ِ ا س ت خ ا ر ه ن ي س ت
38- Hayırlı işte istihareye gerek yoktur.
ج ا ی ِ غ م ب ا د ه ر آ ن د ل ك ه ن خ و ا ه د ش ا د ت
39- Senin mutlu istemeyen gönül mutsuz olsun!
ن ا ز ك م ك ن د ر ي ن ب ا غ ب س ی چ و ن ت و ش ك ف ت
40- O kadar naz yapma! Bu bahçede senin gibi pek çok çiçek açıldı!
م ا ب ا ت و ن د ا ر ي م س خ ن خ ي ر و س ل ا م ت
41- Bizim seninle bir işimiz yok, uğurlar olsun!
ي ا ر ب م ب ا د ك س ر ا م خ د و م ب ی ع ن ا ي ت
42- İlahî! Kimsenin velinimeti inayetsiz olmasın!
ج ا ن ا ر و ا ن ب ا ش د خ و ن ر ي ز ر ا ح م ا ي ت
43- Efendimiz! Zalimi himaye etmek uygun değildir.
ج و ر ا ز ح ب ي ب خ و ش ت ر ك ز م د ّ ع ی ر ع ا ي ت
44- Dostun cefası yabancının himayesinden evlâdır.
ك و ت ه ن ت و ا ن ك ر د ك ه ا ي ن ق ص ّ ه د ر ا ز س ت
45- Kısa kesilemez, bu hikâye uzundur.
د و ل ت آ ن س ت ك ه ب ی خ و ن ِ د ل آ ي د ب ه ك ن ا ر و ر ن ه ب ا س ع ی و ع م ل ب ا غ ِ ج ن ا ن ا ي ن ه م ه ن ي س ت
46- Nimet, zahmetsiz ele geçmeli. Yoksa mesai karşılığı verilecek cennet bir şey değildir!
م ب ا ش د ر پ ی ِ آ ز ا ر و ه ر چ ه خ و ا ه ی ك ن ك ه د ر ش ر ي ع ت ِ م ا غ ي ر ا ز ي ن گ ن ا ه ی ن ي س ت
47- Kimseyi incitme de ne istersen yap! Bizim şeriatımızda bundan başka günah yoktur!
د ر ر ه گ ذ ز ِ ك ي س ت ك ه د ا م ی ز ب ل ا ن ي س ت
48- Kimin yolunda bela tuzağı yok ki?
د ر ه ي چ س َ ر ی ن ي س ت ك ه س ر ّ ی ز خ د ا ن ي س ت
49- Hiçbir baş yoktur ki onda ilâhî bir sır bulunmasın.
آ ه ا ز ي ن ر ا ه ك ه د ر و ی خ ط ر ی ن ي س ت ك ه ن ي س ت
50- Ah bu yoldan! Her türlü tehlike bundadır!
چ و ب ش ن و ی س خ ن ِ ا ه ل ِ د ل م گ و ك ه خ ط ا س ت
51- Bir arif sözü işittiğin zaman “hatadır! ” deme.
ت ب ا ر ك ا ل ل ه ا ز ي ن ف ت ن ه ه ا ك ه ب ر س ر ِ م ا س ت
52- Başımıza ne kadar fitne üşüşmüş! Medet Allahım!
م ن ا ي ن ن گ ف ت ه ا م آ ن ك س ك ه گ ف ت ب ـ ه ت ا ن گ ف ت
53- Ben öyle bir söz söylemedim, söyledi diyen iftira etmiş.
م ص ل ح ت ن ي س ت ك ه ا ز پ ر د ه ب ر و ن ا ف ت د ر ا ز و ر ن ه د ر م ج ل س ِ ر ن د ا ن خ ب ر ی ن ي س ت ك ه ن ي س ت
54- Sırrın ifşa olması münasip değildir, zira ariflerin mahfilinde, olmayan bir haber yoktur.
ط ا ل ع ِ ب ی ش ف ق ت ب ي ن ك ه د ر ي ن ك ا ر چ ه ك ر د
55- Merhametsiz talihe bak ki başımıza neler getirdi!
ي ا ر ِ د ي ر ي ن ه ب ب ي ن ي د ك ه ب ا ي ا ر چ ه ك ر د
56- Eski dosta bakınız, dostuna ne yaptı!
ب ط ا ل ت م ب س ، ا ز ا م ر و ز ك ا ر خ و ا ه م ك ر د
57- Artık tembellik yeter, bugünden sonra çalışacağım.
م ا ر ا خ د ا ز ز ه د ِ ر ي ا ب ی ن ي ا ز ك ر د
58- Allah bizi riyakarca zühtten müstağnî etmiştir.
غ ب ا ر ِ ر ه ب ن ش ا ن ت ا ن ظ ر ت و ا ن ی ك ر د
59- Yoldaki tozu bastır ki görebilesin!
خ د ا ر ا ب ا ك ه ا ي ن ب ا ز ی ت و ا ن ك ر د
60- Allah için söyleyin! Bu oyun kime yapılabilir?
ت و ب ه ف ر م ا ي ا ن چ ر ا خ و د ت و ب ه ك م ت ر م ی ك ن ن د
61- Tövbe etmemizi emredenler acaba kendileri niçin tövbe etmiyorlar!
د ر ك ج ا ا ي ن ظ ل م ب ر ا ن س ا ن ك ن ن د
62- İnsana bu kadar zulüm reva mıdır?
ن ص ي ب ِ م ا س ت ب ـ ه ش ت ا ی خ د ا ش ن ا س ب ر و ك ه م س ت ح ق ّ ِ ك ر ا م ت گ ن ا ه ك ا ر ا ن ن د
63- Ey Allah dostu! Keyfine bak. Cennet bizim nasibimiz, zira en çok ihsana müstahak olan günahkarlardır.
ن ف ی ِ ح ك م ت م ك ن ا ز ب ـ ه ر ِ د ل ِ ع ا م ی چ ن د
64- Birkaç cahilin hatırı için hikmeti hükümsüz bırakma!
چ ش م ِ ا ن ع ا م م د ا ر ي د ز ا ن ع ا م ی چ ن د
65- Hayvan gibi heriflerden ihsan ümidinde bulunmayın!
ز ه ی س ج ّ ا د ه ء ت ق و ی ك ه ي ک س ا غ ر ن م ی ا ر ز د
66- Maşallah ne güzel takva seccadesi! Bir kadeh şarap bile etmiyor!
ب ر و ك آ ي ن و ع ظ ِ ب ی م ع ن ی م ر ا د ر س ر ن م ی گ ي ر د
67- Hadi oradan! Bu manasız vaaz benim zihnime girmiyor.
ه ر ك س ب ر ح س ب ِ ف ه م گ م ا ن ی د ا ر د
68- Herkesin anlayışına göre bir zannı var.
ه ر س خ ن و ق ت ی و ه ر ن ك ت ه م ك ا ن ی د ا ر د
69- Her sözün zamanı, her nüktenin yeri var.
ك ل ک ِ م ا ن ي ز ز ب ا ن ی و ب ي ا ن ی د ا ر د
70- Bizim kalemimizin de dili ve konuşması var!
م و س ی ب ـ ه ش ت و ا ز پ ی ِ گ و س ا ل ه م ی ر و د
71- Musa’yı bırakmış da buzağının arkası sıra gidiyor!
د ي و چ و ب ي ر و ن ر و د ف ر ش ت ه د ر آ ي د
72- Şeytan çıkınca melek girer.
چ ن د ن ش ي ن ی ك ه خ و ا ج ه ك ی ب ه د ر آ ي د
73- Efendi çıkacak diye ne zamana kadar oturacaksın?
و ي ر ا ن س ر ا ی ِ د ل ر ا گ ا ه ِ ع م ا ر ت آ م د
74- Virane gönlü abat edecek zaman geldi.
ه ا ن ا ی ز ي ا ن ك ش ي د ه گ ا ه ِ ت ج ا ر ت آ م د
75- Ey zarara uğramış! Gözünü aç, ticaret vakti geldi!
ك ج ا س ت ش ي ر د ل ی ك ز ب ل ا ن پ ر ه ي ز د
76- Nerede beladan sakınmayacak bir aslan yürekli?
ب ر ه م ا ن ي م ك ه ب و د ي م و ه م ا ن خ و ا ه د ب و د
77- Önce nasıl idiysek yine öyleyiz, öyle de kalacağız.
ا ي ن ب س ا خ ر ق ه ك ه ش ا ي س ت ه ء آ ت ش ب ا ش د
78- Ateşe atılacak hırka çok!
ح ي ف ب ا ش د د ل ِ د ا ن ا ك ه م ش و ّ ش ب ا ش د
79- Arifin kalbinin muzdarip olması üzüntü vericidir.
د ل ا ب ِ ه ش و د ك ا ر ت ا گ ر ا ك ن و ن ن خ و ا ه د ش د
80- Ey gönül! İşin şimdi yoluna girmezse daha ne zaman girecek?
ه م ا ی گ و م ف ك ن س ا ي ه ء ش ر ف ه ر گ ز ب ر آ ن د ي ا ر ك ه ط و ط ی ك م ا ز ز غ ن ب ا ش د
81- Hüma kuşuna de ki papağanın çaylaktan aşağı tutulduğu bir yere şerefli gölgeni salma!
ي ا ر ب م ب ا د آ ن ك ه گ د ا م ع ت ب ر ش و د
82- Ya Rab! Alçak hiçbir zaman muteber olmasın!
ر و ش ك ر ك ن م ب ا د ك ه ا ز ب د ب ت ر ش و د
83- Şükret! Allah göstermesin! Vaziyet bundan daha da beter olabilir.
ه م چ و گ ل ب ر خ ر ق ه ر ن گ ِ م َ ی م س ل م ا ن ی ب و َ د
84- Hırka, gül gibi şaraba bulanmış! Böyle Müslümanlık mı olur?
ب د پ س ن د ی ج ا ن ِ م ن ب ر ه ا ن ِ ن ا د ا ن ی ب و َ د
85- Azizim! Kusurları hoş görmek cehaletin göstergesidir.
ب ب خ ش ا ب ر ك س ی ك ش ز ر ن ب ا ش د
86- Züğürde acı!
ب ر ا ح ت ی ن ر س ي د آ ن ك ه ز ح م ت ی ن ك ش ي د
87- Zahmet çekmeyen rahata eremez.
ا ي ن گ و ش ب س ح ك ا ي ت ِ ش ا ه و گ د ا ش ن ي د
88- Bu kulak çok Şâh ü Gedâ hikâyesi dinlemiştir!
ن ب و َ د خ ي ر د ر آ ن خ ا ن ه ك ه ع ص م ت ن ب و َ د
89- Haya olmayan hanede hayır olmaz.
ه ر ك ر ا ن ي س ت ا د ب ل ا ي ق ِ ص ح ب ت ن ب و َ د
90- Edebi olmayan sohbete layık değildir.
ك س ب م ي د ا ن د ر ن م ی آ ي د س و ا ر ا ن ر ا چ ه ش د
91- Meydana kimse çıkmıyor, atlılara ne oldu?
گ ر ر ا ه ز ن ت و ب ا ش ی ص د ك ا ر و ا ن ت و ا ن ز د
92- Eğer yol kesici sen olursan yüz kervan vurulabilir.
ش ا ي د ك ه چ و و ا ب ي ن ی خ ي ر ِ ت و د ر ي ن ب ا ش د
93- Belki hakkında hayırlısı budur.
س ر ِ پ ي ا ل ه ب پ و ش ا ن ك ه خ ر ق ه پ و ش آ م د
94- Kadehin üstünü ört, sofu geldi!
گ د ا ی ِ ش ه ر ن گ ه ك ن ك ه م ي ر ِ م ج ل س ش د
95- Şehrimizin dilencisine bak, meclise reis olmuş!
ك س ی آ ن آ س ت ا ن ب و س د ك ه ج ا ن د ر آ س ت ي ن د ا ر د
96- O eşiği canı ancak eteğinde olan öpebilir!
س ا م ر ی ك ي س ت ك ه د س ت ا ز ي د ِ ب ي ض ا ب ب ر َ د
97- Samirî kimdir ki yed-i beyzaya galebe etsin!
د ر د د ا ر د چ ه ك ن د ك ز پ ی ِ د ر م ا ن ن ر و د
98- Derdi var, nasıl derman aramasın?
ا ل ل ه ا ل ل ه ك ه ت ل ف ك ر د و ك ه ا ن د و خ ت ه ب و د
99- Fesüphanallah! Kim telef ediyor! Oysa kim kazanmıştı!
ب ـ ه و ش ب ا ش ك ه ن ق د ِ ت و پ ا س ب ا ن ن ب ر َ د
100- Aklını başına topla! Paranı bekçi aşırmasın!
م ن ا ز ب ي گ ا ن گ ا ن د ي گ ر ن ن ا ل م ك ه ب ا م ن ه ر چ ه ك ر د آ ن آ ش ن ا ك ر د
101- Ben artık yabancıdan şikâyet etmeyeceğim, zira bana ne yaptıysa o dost yaptı!
چ ه ك ن م ب ا ز ی ِ ا ي ّ ا م م ر ا غ ا ف ل ك ر د
102- Ne yapayım? Zamanın oyunu beni gafil avladı!
م ن آ ن ن گ ي ن ِ س ل ي م ا ن ب ـ ه ي چ ن س ت ا ن م ك ه گ ا ه گ ا ه د ر و د س ت ِ ا ه ر م ن ب ا ش د
103- Benim için Süleyman’ın mührünün hiç önemi yok. Zira o, bazen şeytanın eline geçiyor!
غ ر ي ب ر ا د ل س ر گ ش ت ه ب ا و ط ن ب ا ش د
104- Garibin biçare gönlü vatandan ayrılmaz.
ج ن گ ِ ه ف ت ا د و د و م ل ّ ت ه م ه ر ا ع ذ ر ب ن ه چ و ن ن د ي د ن د ح ق ي ق ت د ر ِ ا ف س ا ن ه ز د ن د
105- Din hususunda cedelleşen yetmiş iki milletin bu hâlini mazur gör. Onların böyle hayallerle uğraşıp durmaları, hakikati görmediklerindendir.
و ا ع ظ ا ن ك آ ي ن ج ل و ه د ر م ح ر ا ب و م ن ب ر م ی ك ن ن د چ و ن ب خ ل و ت م ی ر و ن د آ ن ك ا ر ِ د ي گ ر م ی ك ن ن د
106- Mihrap ve minberde böyle cilve edip duran vaizler yalnız kaldıklarında başka işlerle meşgul olurlar!
د م ی ب ا غ م ب س ر ب ر د ن ج ه ا ن ي ك س ر ن م ی ا ر ز د
107- Bütün cihan bir anı kederle geçirmeye değmez.
ب ي ف ت د آ ن ك ه د ر ي ن ر ا ه ب ا ش ت ا ب ر و د
108- Bu yolda acele ile giden düşer!
د ر م ح ف ل ی ك ه خ و ر ش ي د ا ن د ر ش م ا ر ِ ذ ر ّ س ت خ و د ر ا ب ز ر گ د ي د ن ش ر ط ِ ا د ب ن ي س ت
109- Güneşin zerre addolunduğu bir yerde kendini büyük görmek edebe uygun değildir.
ش ا ه ا ر و ا م د ا ر ك ه م َ ف ْ ع ُ و ل ٌ م َ ن ْ ا َ ر َ ا د گ ر د د ب ر و ز گ ا ر ت و ف َ ع ّ َ ا ل ُ م َ ا ي ُ ر ِ ي د
110- Ey padişah! Bir mef‘ûlün men erâd’ın senin devrinde fa‘âlün li mâ yürîd olmasını reva görme!
ب ر ا د ر ب ا ب ر ا د ر ك ی چ ن ي ن ك ر د
111- Kardeş kardeşe böyle mi muamele eder?
د ا ئ م ا ي ك س ا ن ن ب ا ش د ح ا ل ِ د و ر ا ن غ م م خ و ر
112- Dünyanın hai her zaman bir olmaz, gam yeme!
ه ر آ ن چ ه ن ا ص ح ِ م ش ف ق ب گ و ي د ت ب پ ذ ي ر
113- Müşfik nasihatçı sana her ne derse kabul et.
ح ر ي ف ِ ر ا ه ن ي ن د ي ش د ا ز ن ش ي ب و ف ر ا ز
114- Ciddi yolcu inişten, yokuştan sakınmaz.
ب ی چ ا ر ه م ا ك ه پ ي ش ِ ت و ا ز خ ا ک ك م ت ر ي م
115- Zavallı biz! Senin nezdinde toprak kadar değerimiz yok!
س خ ن ب خ ا ک م ي ف ك ن چ ر ا ك ه م ن م س ت م
116- Sözünü zayi etme, çünkü ben sarhoşum.
ك ا ر ف ر م ا ی ق د ر م ی ك ن د ا ي ن م ن چ ه ك ن م
117- Bunu hükümferma kader yapıyor, ben ne yapayım?
گ ر ل ا غ ر م و گ ر ن ه ، ش ك ا ر ِ غ ض ن ف ر م
118- Nahif olsam da olmasam da aslana av olurum!
م ن ل ا ف ِ ع ق ل م ی ز ن م ا ي ن ك ا ر ك ی ك ن م
119- Ben akıllıyım diyorum, öyle iş yapar mıyım?
م ن ن ه آ ن م ك ه د گ ر گ و ش ب ت ز و ي ر ك ن م
120- Bundan sonra dedikoduya kulak vereceklerden değilim.
ب ب ي ن ك ه ا ه ل ِ د ل ی د ر ج ه ا ن ن م ی ب ي ن م
121- Bak, cihanda bir gönül ehli göremiyorum!
ر و ح ر ا ص ح ب ت ِ ن ا ج ن س ع ذ ا ب ي س ت ا ل ي م
122- Alçaklarla dost olmak ruha şiddetli bir azaptır.
پ د ر م ر و ض ه ء ر ض و ا ن ب د و گ ن د م ب ف ر و خ ت ن ا خ ل ف ب ا ش م ا گ ر م ن ب ج ُ و ِ ی ن ف ر و ش م
123- Babam cenneti iki buğdaya satmış. Ben bir arpaya satmazsam zürriyetsiz olmuş olurum.
م ن ك ه ب د ن ا م ِ ج ه ا ن م چ ه ص ل ا ح ا ن د ي ش م
124- Alemde adı kötüye çıkmış olan ben, niçin doğru olmayı düşüneyim?
ن ا ك س م گ ر ب ش ك ا ي ت ب ر ب ي گ ا ن ه ر و م
125- Şikâyet için ecnebî nezdine gidersem adam değilim!
ك ا ر ص ع ب س ت م ب ا د ا ك ه خ ط ا ي ی ب ك ن ي م
126- İş zor, sakın bir hata yapmayalım!
خ و د ِ غ ل ط ب و د آ ن چ ه م ا پ ن د ا ش ت ي م
127- Bizim zannettiğimiz yanlış imiş!
م ح ت ا ج ِ ج ن گ ن ي س ت ب ر ا د ر ن م ی ك ن م
128- Ey kardeş! Kavgaya ne hacet! Yapmayacağım!
م ع ذ و ر م ا ر م ح ا ل ِ ت و ب ا و ر ن م ی ك ن م
129- Senin muhal sözüne inanmaz isem mazurum.
ك ا ر ِ ب د م ص ل ح ت آ ن س ت ك ه م ط ل ق ن ك ن ي م
130- Kesinlikle kötü işler yapmamamız, hikmete uygundur.
و ع د ه ء ف ر د ا ی ِ و ا ع ظ ر ا ك ج ا ب ا و ر ك ن م
131- Vaizin yarına ait olan vadine itimat mı ederim?
ش ك ا ي ت ا ز ك ه ك ن م خ ا ن گ ي س ت غ م ّ ا ز م
132- Kimden şikâyet edeyim? Beni gammazlayan içeriden!
ط و ق ِ ز ر ّ ي ن ه م ه د ر گ ر د ن ِ خ ر م ی ب ي ن م
133- Altın gerdanlığı hep eşeklerin boynunda görüyorum!
چ و ن س ا غ ر ت پ ُ ر س ت ب ن و ش ا ن و ن و ش ك ن
134- Mademki kadehin dolu, hem iç, hem içir.
ن ت و ا ن ن ـ ه ف ت ن د ر د ا ز ط ب ي ب ا ن
135- Doktordan dert saklanmaz.
ا ع ت ب ا ر ِ س خ ن ِ ع ا م چ ه خ و ا ه د ب و د ن
136- Avamın sözüne itibar mı edilir?
ا ز د و س ت ا ن ج ا ن ی م ش ك ل ب و د ب ر ي د ن
137- Samimi dostlardan ayrılmak zordur.
گ و ش ِ س خ ن ش ن و ك ج ا د ي د ه ء ا ع ت ب ا ر ك و
138- Söz dinler kulak nerede? İbret alır göz hani?
د و ر ِ خ و ب ی گ ذ ر ا ن س ت ن ص ي ح ت ب ش ن و
139- Güzellik devri çabuk geçer, nasihat dinle!
م ع ذ و ر د ا ر م ت ك ه ت و ا و ر ا ن د ي د ه ا ی
140- Seni mazur görürüm, çünkü onu görmemişsin.
د ل م ز م د ر س ه و خ ا ن ق ا ه گ ش ت س ي ا ه
141- Medreseden, tekkeden kalbim karardı!
د ر ي ا ب ض ع ي ف ا ن ر ا د ر و ق ت ِ ت و ا ن ا ي ی
142- Güçlü olduğun zaman zayıfların imdadına yetiş!
آ ن ج ا ك ه ب ص ر ن ي س ت چ ه خ و ب ی و چ ه ز ش ت ی
143- Gözün olmadığı yerde güzellikle çirkinlik eşittir.
ك ا ر ن ا ك ر د ه چ ه ا م ي د ِ ع ط ا م ی د ا ر ی
144- İş görmeden niçin ihsan ümidinde bulunuyorsun?
ر ن د ی و ه و س ن ا ك ی د ر ع ه د ِ ش ب ا ب ا و ل ی
145- Her türlü arzuya uymak gençlik zamanına yakışır.
ه ر ق ب ل ه ا ی ب ا ش د ب ـ ه ت ر ز خ و د پ ر س ت ی
146- Hangi kıble olursa olsun kendine tapmaktan daha iyidir.
ت ك ي ه ب ر ج ا ی ِ ب ز ر گ ا ن ن ت و ا ن ز د ب گ ز ا ف م گ ر ا س ب ا ب ِ ب ز ر گ ی ه م ه آ م ا د ه ك ن ی
147- Laf ile büyüklerin yerine geçilemez, büyüklüğün gereğini hakkıyla yaptıysan, o başka!
آ ف ر ي ن ب ر ت و ك ه ش ا ي س ت ه ء ص د چ ن د ي ن ی
148- Aferin sana! Bunun yüz misline lâyıksın!
آ ن ب ِ ه ك ز ي ن گ ر ي و ه س ب ك ب ا ر ب گ ذ ر ی
149- Bu dar yoldan yükü hafif olarak geçmek daha iyidir.
چ ن ي ن ش ن ا خ ت ف ل ک ق د ر ِ خ د م ت ِ چ و م ن ی
150- Benim gibi bir adamın hizmetinin değerini felek böyle bildi?
ا ي ن چ ن ي ن ع ز ّ ت ص ا ح ب ن ظ ر ا ن م ی د ا ر ی
151- İlim ehline böyle mi değer veriyorsun?
چ ه ت و ق ّ ع ز ج ه ا ن ِ گ ذ ر ا ن م ی د ا ر ی
152- Fani dünyadan ne umuyorsun?
ع ر و س ِ ب س خ و ش ی ا ی د خ ت ر ِ ر ز و ل ی گ ه گ ه س ز ا و ا ر ِ ط ل ا ق ی
153- Ey üzümün kızı! Çok güzel gelinsin, fakat bazen boşanmaya lâyık görülüyorsun!
ا ی ج ه ا ن د ي د ه ث ب ا ت ِ ق د م ا ز س ِ ف ل ه م ج و ی
154- Ey tecrübeli kişi! Alçaktan sebat umma!
ز ه م ص ح ب ت ِ ب د ج د ا ي ی ج د ا ي ی
155- Kötü arkadaştan uzak bulun, uzak!
ع م ل ت چ ي س ت ك ه م ز د ش د و ج ه ا ن م ی خ و ا ه ی
156- Ne yaptın ki mükâfat olarak iki âlemi istiyorsun?
د ل ز ت ن ه ا ي ی ب ج ا ن آ م د خ د ا ي ا ه م د م ی
157- Gönül yalnızlıktan pek mustariptir. Ey Allahım! Ne olur, bir dost!
ع ا ل م ی د ي گ ر ب ب ا ي د س ا خ ت و ز ن و آ د م ی
158- Başka bir âlem, özellikle yeniden âdem icat etmeli!
م ش ك ل ب و َ د ن ش س ت ن د ر ا ي ن چ ن ي ن د ي ا ر ی
159- Böyle bir memlekette oturmak zordur.
ا گ ر ت و ع ش ق ن د ا ر ی ب ر و ك ه م ع ذ و ر ی
160- Eğer sende aşk yoksa pekâlâ, mazursun!
و ه ك ه ب س ب ی خ ب ر ا ز غ ل غ ل ِ چ ن د ي ن ج ر س ی
161- Yazık! Bunca çanların velvelesinden haberin yok!
ح ي ف ب ا ش د چ و ت و م ر غ ی ك ه ا س ي ر ِ ق ف س ی
162- Senin gibi bir kuşa acınır, kafeste esir düşmüşsün!
و ع ظ ت آ ن گ ا ه ك ن د س و د ك ه ق ا ب ل ب ا ش ی
163- Öğüt, sana -öğüt alabilecek kişilikte biri isen- faydalı olur.
ت ن د م ی ر و ی ج ا ن ا ت ر س م ت ف ر و م ا ن ی
164- Azizim! Pek serkeşçe gidiyorsun, korkarım gidemez olursun!
ع ا ق ل ا م ك ن ك ا ر ی ك آ و ر َ د پ ش ي م ا ن ی
165- Ey akıllı kişi! Sonu pişmanlık olacak hiçbir işi yapma!
Kelîm-i Kâşânî
چ ر ا ب ي ه و د ه گ ي ر م د ر ب غ ل م ي ن ا ی ِ خ ا ل ی ر ا
1- Boş şişeyi niçin koltuğumda tutup durayım?
ز آ ت ش ه ي چ پ ر و ا ن ي س ت د و ر ا ز آ ب ، م ا ه ی ر ا
2- Sudan ayrı düşen balığın ateşten korkusu olmaz.
گ ر ي ب ا ن پ ا ر ه ش د گ ل ر ا ، ك ج ا پ ن ه ا ن ك ن د ب و ر ا
3- Gülün yakası yırtıldı, kokusunu nasıl saklasın!
ت ا ت و ا ن ی ن ا ت و ا ن ا ن ر ا ب چ ش م ِ ك م م ب ي ن ي ا ر ی ِ ي ک ر ش ت ه ، ج م ع ي ّ ت د ه د گ ل د س ت ه ر ا
4- Zayıflara -mümkün olduğu kadar- kötü gözle bakma, iplik sayesinde gül demeti perişanlıktan kurtulabilir.
ب ُ ر د ه ر ا پ ن ه ا ن ك ن د د ز د و د ل ي ر ا ن م ی ب ر ن د ب ر س ر ِ ب ا ز ا ر ِ ش ه ر ت م ع ن ی ِ د ز د ي د ه ر ا
5- Hırsız çaldığını saklamaya çalışır; halbuki birtakım utanmazlar -şairlerin eserlerinden- çaldıkları manaları şöhret pazarına çıkarmak isterler!
خ و ش ه و خ ر م ن ب ه پ ي ش ِ چ ش م ِ ا س ت غ ن ا ي ك ي س ت
6- Gözü tok olana göre başak ile harman birdir.
ش ب ه م ا ز ك س ب ِ ك م ا ل آ س و د ه د ر ب س ت ر ن َ ي م م ی د ه د د ر س ِ خ م و ش ی ص و ر ت ِ د ي ب ا م ر ا
7- Gece yatağımda dahi olgunlaşma çabasından uzak kalmam, ipeğin sureti bana sessizlik dersi verir.
ذ و ق ی ا ز ب ا ل ا ن ش س ت ن ن ي س ت ص ا ح ب خ ا ن ه ر ا
8- Ev sahibi üst başta oturmaktan zevk almaz.
ع ي د ِ ق ر ب ا ن ا س ت د ا ئ م خ ا ن ه ء ق ص ّ ا ب ر ا
9- Kasabın evinde her gün kurban bayramı vardır.
ي ا د م ی گ ي ر ن د ا ز د ي و ا ن ـ ه ه ا آ د ا ب ر ا
10- Edep, divanelerden öğrenilir.
خ ا م و ش ن ش ي ن م ك ه ب ي م ا ر ب خ و ا ب س ت
11- Susalım, hasta uykuda!
پ س ا ز ا ل ف ت ق ف س ه م آ ش ي ا ن س ت
12- Alışıldıktan sonra kafes de yuva olabilir.
خ ا ن ه ء ت ا ر ي ک ر ا ش م ع ی ب ِ ه ا ز ص د ص و ر ت س ت
13- Karanlık oda için bir mum, yüz levhadan makbuldür.
خ و ی ِ د ي و ا ن ه گ ر ف ت آ ن ك ه ب د ي و ا ن ه ن ش س ت
14- Divane ile düşüp kalkan, divane olur.
س ف ل ه چ و ن د س ت ش ق و ی گ ر د د ز ب و ن ك ُ ش م ی ش و د
15- Alçak güçlenince, zayıflara zulmeder.
ب و ی ِ گ ل ر ا ق ي م ت ا ر ز ا ن ك ن گ ل س ت ا ن د و ر ن ي س ت
16- Gül kokusunu ucuzlat, gülistan uzakta değil.
ا ز و ط ن آ و ا ر ه گ ر ب ا ش د پ ر ي ش ا ن د و ر ن ي س ت
17- Vatanından uzak düşen perişan olursa şaşılmaz.
ا ك ن و ن چ ه ك ن م ر ش ت ه ك ه و ق ت ی گ ه ر ی د ا ش ت
18- Vaktiyle özünde cevahir dizili olan ipliği şimdi ne yapayım?
آ ز ا د گ ی ز م ن ّ ت ِ ا ح س ا ن ر م ي د ن س ت
19- Hür olmak, başkasının iyiliğine minnettar kalmaktan sakınmaktır.
گ ا م ی ب ه غ ل ط ه م س و ی ِ م ق ص و د ن ر ف ت م گ و ي ی ر ه ِ آ و ا ر گ ي م ر ا ه ب ر ی د ا ش ت
20- Asıl maksada doğru -yanlışlıkla da olsa- bir adım atmadım, sanki bir rehber, beni avarelik yoluna sevk eder dururdu.
ز م ا ن ه ، ا ز ش ب ِ ت ا ر م چ ر ا غ ب ا ز گ ر ف ت پ س ا ز و ف ا ت ِ م ن آ و ر د و ب ر م ز ا ر م س و خ ت
21- Zamane, -hayatımda- karanlık gecemden mumu gasp etti de -vefatımda- getirdi, mezarımın üzerinde yaktı.
ز د ر د ِ ف ق ر ، د ل ا غ ي ر ت ی ا گ ر د ا ر ی م خ و ا ه م ر گ ، ك ه خ و ا ه ش ب ج ز گ د ا ي ی ن ي س ت
22- Gönül! Gayretin varsa ihtiyaçların verdiği acıdan dolayı ölüme talip olma; çünkü bu tür bir istek, dilencilikten başka bir şey değildir.
ك ا م ب خ ش ي ه ا ی ِ گ ر د و ن ن ي س ت ج ز د ا د و س ت د ت ا ل ب ِ ن ا ن ی ع ط ا ف ر م و د د ن د ا ن ر ا گ ر ف ت
23- Feleğin bağışları alışverişten başka bir şey değildir, bir lokma ekmek verinceye kadar insanın dişini alır.
پ ر د ل ی ك ا ر ی ن س ا ز د گ ا ه ِ ا س ت ي ل ا ی ِ ع ش ق ش ي ر ب گ ْ ر ي ز د د م ی ك آ ت ش ن ي س ت ا ن ر ا گ ر ف ت
24- Muhabbet istilâ edince şecaat bir işe yaramaz, sazlığı ateş alınca aslan kaçar.
ز ب ا ن ب س ت ه ب ه ا ش ک ِ ر و ا ن گ ذ ا ش ت س خ ن چ و ط ف ل ِ ب س ت ه ز ب ا ن گ ر ي ه ا م ب ي ا ن ِ م ن س ت
25- Konuşmayan dilim, hâlini ifade etmeyi akan gözyaşıma bıraktı. Henüz konuşmaya başlamayan çocuk gibi, konuşmam, ağlayışımdan ibarettir.
گ ف ت و گ و ی ِ ا ه ل ِ ع ا ل م ب ر س ر ِ د ن ي ا ب ـ ه م ج م ل ه ب ی ا ص ل س ت ج ن گ ِ ط ف ل ه ا ی ِ م ك ت ب س ت
26- İnsanların dünya için birbirleriyle yaptıkları kavgalar anlamsızdır; bunlar, okul çocuklarının birbirleriyle yaptıkları kavgalara benzer.
ا ث ر ا گ ر ن ب و َ د ب ا د ع ا ی ِ م ن س ه ل س ت ه م ي ن ب س س ت ك ه ش ر م ن د ه ء ا ج ا ب ت ن ي س ت
27- Dualarım kabul edilmezse bunda beis yoktur; onların kabul edilmemesinden dolayı utanmamak bana yeter.
د خ ل ِ ب ی ج ا ه م ه ج ا د ر س خ ن م م ی آ ي د ا ي ن م گ س ل ا ز م ِ ش ي ر ي ن ی ِ گ ف ت ا ر ِ م ن س ت
28- Her yerde şiirime yersiz tarizlerde bulunuluyor; bu sineğin öyle konup durması, şiirimin halâvetindendir.
م ا ب س م ل و ا و م ی ط پ د ا ي ن ر ا ك ه ش ن ي د س ت ؟
29- Boğazlanan biziz, halbuki o çarpınıyor; bu olur şey midir?
ب ح ر ي س ت ز ن د گ ی ك ه ن ـ ه ن گ ش ح و ا د ث س ت ت ن ك ش ت ي س ت و م ر گ ب ه س ا ح ل ر س ي د ن س ت
30- Hayat bir denizdir, timsahı hadiselerdir. Beden, gemidir; ölüm, sahile varmaktır.
گ ر ك و ت ه ا س ت د س ت ِ ا م ي د م ع ج ب م د ا ر د ر د ع و ی ِ گ ز ا ف ز ب ا ن م د ر ا ز ن ي س ت
31- Ümidimin eli kısa ise bunda garipsenecek bir durum yoktur; çünkü batıl davalarda dilim uzun değildir.
ب ر ا ص و ل ِ ر ق ص ِ ب س م ل ك ی ك ن د ع ا ق ل گ ر ف ت
32- Akıllı kişi, boğazlananın hareketlerine itiraz eder mi?
ص د ف گ ش ا د ه ك ف ا س ت آ ن ز م ا ن ك ه گ و ه ر ن ي س ت
33- Sedef, içinde inci bulunmadığı zaman açıktır.
خ و ش آ ن ك ه ع ا ر ي ّ ت ی ر ا ب ه ا خ ت ي ا ر گ ذ ا ش ت
34- Borç aldığı şeyi isteyerek terk eden, müsterih olur.
ز ا ن ق ل ا ب ِ س پ ه ر ِ د و ر و ع ج ب د ا ر م ك ه ب ی ق ر ا ر ی ِ م ا ر ا ب ي ک ق ر ا ر گ ذ ا ش ت
35- Değişmekten uzak kalmayan iki yüzlü feleğin, bizim kararsızlığımızı bir kararda bırakışına şaşarım.
چ ن ا ن م م ي ر ك ه چ ي ز ی ب م ا ن َ د ا ز ت و ب ج ا ب غ ي ر ِ ن ا م ن ب ا ي د ب ي ا د گ ا ر گ ذ ا ش ت
36- Geride bir şey bırakacak şekilde ölme. İnsan isimden başka yadigar bırakmamalıdır.
د ا ن ه ء ب س ي ا ر د ر ك ا ر س ت ب ـ ه ر ِ ص ي د ِ خ ل ق ح ق ب د س ت ِ ز ا ه د ا ر آ ن س ب ح ه ر ا ص د د ا ن ه س ا خ ت
37- Halkı avlamak için çok tane lâzım; tespihini yüz tane yapmış ise hak yedindedir.
گ ر م ر ا د ت ش م ع ِ ب ی د و د س ت ، د ر ا ي ن خ ا ن ه ن ي س ت
38- İstediğin dumansız mum ise, bu evde bulunmaz.
ك ش و ر ِ م ه ر و و ف ا ب س ي ا ر ب د آ ب و ه و ا س ت ت ا د ر ي ن م ل ك ی د ل ا ل ا ز م ب و َ د ب ي م ا ر ي َ ت
39- Ey gönül! Sevgi ve vefa ikliminin suyu ve havası pek fenadır. Bu iklimde bulunduğun sürece hasta olman kaçınılmazdır.
ج ز م ر گ ك س ی د ر پ ی ِ آ ب ا د ی ِ م ن ن ي س ت
40- Ölümden başka hiçbir şey beni mamur edemez.
گ ر ب ب ن د ی د ي د ه ك ن ج ِ خ ا ن ه و ص ح ر ا ي ك ي س ت
41- Gözünü yumarsan evin bir köşesi ile çöl bir olur.
ه ي چ غ و ّ ا ص ی ن ك ر د آ ن ك س ك ه پ ا س ِ د م ن د ا ش ت
42- Nefesini tutamayan kişi dalgıçlık yapamaz.
گ م ر ا ه آ ن ك ه پ ي ر و ِ ا ر ب ا ب ِ ع ا د ت س ت خ ض ر ِ ر ه ِ ت و م ا ن د ن ا ز ي ن ك ا ر و ا ن پ س س ت
43- Adet erbabına uyan kişi yoldan çıkar; sana yol gösterecek Hızır, bu kervandan geri kalmandır.
ب ن د د گ ر ب پ ا ی ِ د ل ت ا ز و ط ن م ن ه ب ي ر و ن ن ر ف ت ن ا ز ق ف س ِ آ س م ا ن ب س س ت
44- Gönlünü bir de vatan bağıyla bağlama; gökyüzünün dışına çıkamamak esareti kâfidir.
چ و ن ك ش و ر ِ و ج و د ع د م گ ر چ ه ت ن گ ن ي س ت آ س و د ه ت ر ك س ي س ت ك ه ج ا پ ي ش ت ر گ ر ف ت
45- Gerçekte yokluk ülkesi, varlık ülkesi gibi dar değildir. Ama orada kim önce yer kaparsa o daha rahat olur.
خ و ب ی ِ ظ ا ه ر م خ ر ب ـ ه ي چ ك ه د ن ي ا د ش م ن ِ ج ا ن آ م د و گ ش ا د ه ج ب ي ن س ت
46- Dış güzelliği ciddiye alma; dünya can düşmanı olduğu halde insanın yüzüne güler.
ب س ك ه د ر د ن ي ا ج ف ا ا ز خ و ب ر و ي ا ن د ي د ه ا م آ ر ز و ی ِ ج ن ّ ت م د ر د ل ز ب ي م ِ ح و ر ن ي س ت
47- Dünyada güzellerden pek çok cefa gördüm. Hurilerin cefasından korktuğum için gönlümde cennet arzusu yoktur.
س ر ب س ر د ل ـ ه ا ی ِ آ گ ه د ا ن ه ء ي ک س ب ح ه ا ن د آ ن چ ه م ا ر ا د ر د ل س ت ا ز ي ك د گ ر م س ت و ر ن ي س ت
48- Bütün aydın gönüller bir tespihin taneleri gibidir; bizim gönlümüzde olan şey birbirimizden gizli değildir.
ب ـ ه ش ت ح ق ّ ِ ب ن ی آ د م س ت د ل خ و ش د ا ر ك ه م ا ن د ه ا ز پ د ر ا ي ن ب ا غ و ق ف ِ ا و ل ا د س ت
49- Cennet insanoğlunun hakkıdır, gönlünü hoş tut. Çünkü babadan miras kalan bu bağ, çocuklarına vakfedilmiştir.
گ ر ب ا ر ب ه د و ز خ ن گ ش ا ي ي م چ ه س ا ز ي م م ا ر ا م ت ا ع ی ب ج ز ا ز ه ي ز م ِ ت ر ن ي س ت
50- Yükümüzü cehenneme indirmeyelim? Metaımız yaş odundan ibarettir.
ي ا ر ا گ ر ا م ر و ز ب ا م ا د و س ت ف ر د ا د ش م ن س ت
51- Sevgili, bugün bizimle dost ise, yarın düşmandır.
ر و ز م ا گ ر س ي ا ه س ت ت ق ص ي ر ِ آ ف ت ا ب س ت
52- Gündüzüm karanlık ise bu, güneşin kusurundandır.
و ف ا چ ه ك ر د ك ه د ر خ ا ط ر ِ ت و ج ا ن گ ر ف ت
53- Vefa ne yaptı ki senin gönlünde yer bulamıyor!
ه ر ج ا ك ه س ر چ ش م ه ب و َ د ق ا ف ل ه گ ا ه س ت
54- Her neresi çeşme başı ise kervan konağı orasıdır.
ت ا گ د ا ب ر س ر ِ ر ه ن ي س ت د ل ش خ ر ّ م ن ي س ت
55- Yol üzerinde bulunmadıkça dilencinin keyfi gelmez.
ز ا ن ق ل ا ب ِ ز م ا ن د ر پ ن ا ه ِ ج ه ل گ ر ي ز ك ه آ ن چ ه م ا ن د ه ب ي ک ح ا ل ، ع ي ش ِ ن ا د ا ن س ت
56- Zamanın değişimlerinden, bilgisizliğin gölgesine sığın, cahilin maişetinden başka bir şey aynı kalmadı.
ج ز ب ا د ب د س ت ِ ب ا د ز ن ن ي س ت
57- Yelpazenin elinde rüzgardan başka bir şey yoktur.
م ا ز آ غ ا ز و ز ا ن ج ا م ِ ج ه ا ن ب ی خ ب ر ي م ا و ّ ل و آ خ ر ِ ا ي ن ك ه ن ه ك ت ا ب ا ف ت ا د س ت
58- Biz cihanın başlangıcından habersiziz; bu köhne kitabın başı ve sonu düşmüştür.
د ز د د ا ئ م د ر پ ی ِ خ و ا ب ي د ه ا س ت
59- Hırsız daima gafilin arkasına düşer.
ا ي ن ق د ر ف ر ق م ي ا ن ِ خ ط ِ ي ک ك ا ت ب چ ي س ت س ر ن و ش ت ِ ه م ه گ ر ا ز ق ل م ِ ت ق د ي ر س ت
60- Mademki herkesin alın yazısını kader kalemi yazmış, öyle ise bir kâtibin yazısında bu kadar farklılık nedendir?
ش م ع ِ م ح ف ل ر ا گ ن ا ه ی ن ي س ت گ ر پ ر و ا ن ه س و خ ت
61- Pervane yandı ise mecliste yanan mumun günahı yoktur.
آ ن ك ه ب ر ع ي ب م ن د و ز د چ ش م ِ ب د ب ي ن س و ز ن س ت
62- Ayıbıma göz dikmeyen biri varsa, iğnedir!
و ض ع ِ ز م ا ن ه ق ا ب ل ِ د ي د ن ِ د و ب ا ر ه ن ي س ت ر و پ س ن ك ر د ه ، ه ر ك ه ا ز ي ن خ ا ك د ا ن گ ذ ش ت
63- Zamanın belâlarını iki kez görmeye dayanılmaz, onun için dünyadan her kim gitmiş ise bir daha yüzünü çevirip geriye bakmamıştır.
ت ي ر ا ز چ ه ا ف ك ن ی چ و ن د ا ن ی ن ش ا ن ك ج ا س ت
64- Mademki hedefin neresi olduğunu bilmiyorsun, niçin ok atıyorsun?
ش ا خ ِ ب ُ ر ي د ه ر ا ن ظ ر ی ب ر ب ـ ه ا ر ن ي س ت
65- Kesilmiş dal bahara iltifat etmez.
د ر س ن گ ِ د َ ي ر و ك ع ب ه ب ج ز ي ک ش ر ا ر ن ي س ت
66- Manastırın da Kâbe’nin de taşındaki kıvılcım aynıdır.
ا ي ن چ ن ي ن م گ ْ ذ ا ر م ا ر ا ، ي ا ر ه ا ك ن ي ا ب ب ن د
67- Bizi böyle bırakma; ya salıver, ya da bağla!
پ ن ه ا ن ن م ی ت و ا ن ك ر د ر ا ز ی ك ه ب ر م َ ل ا ش د
68- Bir kere faş olan sırrı bir daha saklamak mümkün olmaz.
ب ن ا د ا ن ك ا ر ِ د ا ن ا م ه ر ب ا ن ي س ت د ل ِ ب ي ن ا ب ه ن ا ب ي ن ا ب س و ز د
69- Alimin işi cahile merhamet etmektir; gözü gören kişinin yüreği âmâya acır.
ب ی م ا ي ه غ م ِ د ك ا ن ن د ا ر د
70- Sermayesiz kişinin dükkân kaygısı yoktur.
د ر ح ش ر د گ ر ز م ا چ ه خ و ا ه ن د غ ا ر ت ز د ه ا ر م غ ا ن ن د ا ر د
71- Mahşerde yine bizden ne isteyecekler? Sahip olduğu şeyler yağma edilen kişi, hediye götüremez.
م ا ن ن د ِ ط ب ي ب ي س ت ك ه ب ي م ا ر ن د ا ر د
72- Hastasız doktora benzer.
د ي و ا ن ه ز و ي ر ا ن ه ء خ و د ع ا ر ن د ا ر د
73- Divane viranesinden utanmaz.
د ر گ ر م ی ِ ت ب م ر و ّ ح ه ت أ ث ي ر ن د ا ر د
74- Hummanın verdiği hararete yelpaze etki etmez.
ز آ ن ا ب ل ه ا ن ن ه ا ي م ك ه ف خ ر ا ز پ د ر ك ن ن د
75- Atalarıyla övünen ahmaklardan değiliz.
س ع ا د ت ِ ا ز ل ی ر ا ب ك س ب ن ت و ا ن ي ا ف ت ك ه ز ا غ ا ز خ و ر ش ِ ا س ت خ و ا ن ، ه م ا ن ش و د
76- Ezelî mutluluk çalışmakla elde edilemez; karga da kemik yemekle hüma olamaz.
ك س م ر و ّ ح ه د ر ف ص ل ِ ز م س ت ا ن ن ف ر و ش د
77- Kışın kimse yelpaze satmaz.
ر ش ت ه ر ا پ س ن د ه د آ ن ك ه گ ه ر م ی گ ي ر د
78- Cevheri alan ipliğini geri vermez.
ت ا د ا م ب ر ن ي ا ي د م ا ه ی خ ب ر ن د ا ر د
79- Ağ sudan çıkmayınca balığın, kendi hâlinden haberi olmaz.
ا ز ق ف ل ب ی ن ي ا ز س ت ، گ ر خ ا ن ه د ر ن د ا ر د
80- Evin kapısı yok ise kilide de ihtiyacı yoktur.
د ر ق ف س ب ل ب ل ص ف ي ر ا ز ش و ق ِ گ ل ش ن م ی ك ش د
81- Bülbül kafeste gül bahçesi şevkiyle öter.
آ ن ك س ك ه م ا ي ه د ا ر ب و َ د خ و د ن م ا ی ن ي س ت ه ر گ ز ك س ی گ ل ی ب ه س ر ِ ب ا غ ب ا ن ن د ي د
82- Asaleti kendinden olan gösterişe ihtiyacı yoktur; bahçıvanın, başına gül taktığı görülmemiştir.
ه م چ و ن و ر و ز ی ك ه و ا ق ع د ر م ح ر ّ م م ی ش و د
83- Muharreme rastlayan nevruz gibi!
ه ر ب د ا ز پ ر ت و ِ ن ي ك ا ن ن ب َ ر د ب ـ ه ر ه ك ه ز ه ر م ی ك ُ ش د ك ه ه م ه ا ز د س ت ِ م س ي ح ا ب ا ش د
84- Her kötü, iyilerden müstefit olamaz; zehir İsa’nın eliyle de verilse içeni öldürür.
پ ي ا ل ه ! چ ش م ِ ت و ر و ش ن ك ه ب ا د ه پ ي د ا ش د
85- Ey kadeh! Gözün aydın olsun; nihayet şarap ortaya kondu.
چ و س ا ق ی س ر گ ر ا ن ا ف ت ا د س ا غ ر د ي ر م ی گ ر د د
86- Sâki sarhoş olunca kadeh süratle devredemez.
ش م ع ِ ت ر ب ت س ب ب ِ ر و ش ن ی ِ گ و ر ن ب و د
87- Türbede yakılan mum kabri aydınlatmaz.
ع ك س د ر آ ي ي ن ه ب ی ص و ر ت د م ی م س ك ن ن ك ر د
88- Karşısında suret olmadıkça aynanın aksi görünmez.
د ر ك ش و ر ِ ا ي ن ز ه د ف ر و ش ا ن ن ت و ا ن ي ا ف ت ي ک ص و م ع ه ك آ ن ر ا ه ب ه ب ت خ ا ن ه ن د ا ر د
89- Bu riyakârların memleketinde bir Nigîse* bulunamaz ki puthaneye varan yolu olmasın.
ش م ع ی ك ه ب ي ف ر و خ ت ه پ ر و ا ن ه ن د ا ر د
90- Yanmayan mumun pervanesi olmaz.
ه م ي ش ه ع ق ل د ر ا ص ل ا ح ِ ن ف س ع ا ج ز ب و َ د ك ه پ ن د گ و ی ب د ي و ا ن ه ب ر ن م ی آ ي د
91- Akıl, nefsin ıslahından daima acizdir; öğüt veren kişi, divane ile başa çıkamaz.
پ ي و س ت ه ر و س ي ا ه ن گ ي ن ب ـ ه ر ِ ن ا م ب و د
92- Mührün üzeri, nam için daima kara olur.
م س ك ي ن خ ب ر ن د ا ش ت ك ه ا ي ن د ا ن ه د ا م ب و َ د
93- Zavallı, bu danenin tuzak olduğunu anlayamamış.
ب ش ك ن د ق ي م ت ِ خ ا ت م چ و ن گ ي ن ب ر خ ي ز د
94- Taşı düşünce yüzük kıymetten düşer.
ت ش ن ه ر ا آ ب م ح ا ل س ت ك ه ا ز ي ا د ر و د
95- Susamışın hatırından suyun çıkması muhaldir.
ن ا ز ِ ش ا گ ر د ِ ه ن ر م ن د ب ه ا س ت ا د ر و د
96- Hünerli öğrencinin, üstadına nazı geçer.
چ ه ك ن د د ا ن ه چ و د ا م ا ز ك ف ِ ص ي ّ ا د ر و د
97- Avcının elinden tuzak gidince daneyi ne yapsın.
ك م ن ص ي ب س ت آ ن ك ه د ر آ خ ر ب ه ي غ م ا م ی ر س د
98- Yağmaya sonradan yetişenin hissesi az olur.
خ س ن خ و ا ه د س ب ز گ ر د ي د ا ر ب ه د ر ي ا م ی ر س د
99- Çerçöp denize ulaşsa da yeşeremez.
م ق ب و ل ِ ر و ز گ ا ر ن گ ش ت ي م و ا ي م ن ي م م ا ر ا ك ه ب ر ن د ا ش ت ه چ و ن ب ر ز م ي ن ز ن د
100- Zamanenin makbulü olmadığımızdan dolayı emniyet içindeyiz; bizi yükseltmedi ki yere de vursun.
چ و ن ت و ا ن ب ا ت ش ن گ ی ق ط ع ِ ن ظ ر ا ز آ ب ك ر د
101- Susuz iken sudan yüz çevirmek nasıl mümkün olur?
خ ا ش ا ک س ي ل ر ا ن ت و ا ن د ع ن ا ن گ ر ف ت
102- Süprüntü, selin önünü alamaz.
م س ت ی ب ه پ ر ي ش ا ن ی ِ د س ت ا ر ن ب ا ش د
103- Sarhoşluk sarık dağınıklığı ile olmaz.
ع ل ا ج ن ا ز ِ ط ب ي ب ا ن ن م ی ت و ا ن ك ر د ن و گ ر ن ه ، ه ر م ر ض ِ م ُ ه ل ك ی د و ا د ا ر د
104- Her derde derman bulunur, ama zengin tabibin nazına derman bulunmaz.
ق ف س ب ه د ي د ه ء م ر غ ِ ا س ي ر ت ا ر ي ك س ت چ ه ش د ك ه ب ا م و د ر ِ ا و ت م ا م ر و ز ن ش د
105- Kafes, mahpus kuşun gözüne karanlık görünür; her tarafı pencere olmuş, ne faydası var?
س ر ی ز خ و ا ب ب ر آ و ر ك ه ص ب ح ر و ش ن ش د
106- Artık uykudan uyan; sabah oldu.
م ر ي ض ر ا چ و ع ي ا د ت ك ُ ش د د و ا چ ه ك ن د
107- Hasta ziyaretinden ölen hastaya, şifa ne yapsın.
ر ن گ ِ ا خ گ ر د ا ر د آ ن آ ه ن ك ز آ ت ش ت ا ب د ي د
108- Ateşin kızdırdığı demir, kor rengini alır.
ه ر ك ه ب ي ن د خ س ت ه ر ا گ و ي د ش ف ا ي ی م ی ر س د
109- Hastayı her gören “yakında şifa bulursunuz” der.
م ی خ و ر د خ و ن و خ ي ا ل ِ م َ ی ِ ش ي ر ا ز ك ن د
110- Kan yutuyor, Şiraz şarabı hayal ediyor!
د ر ي ن و ح ش ت س ر ا ي م گ و ش ه ء ا م ن ی ن ش د ر و ز ی ك ه ه م چ و ن ش م ع ه ر ج ا م ی ر و م س ر د ر خ ط ر ب ا ش د
111- Bu vahşethanede bana bir sığınacak yer nasip olmadı, nereye gitsem mum gibi başım belâda.
ز ش ت ، آ ن ب ِ ه ك ه ب ه آ ي ي ن ه ب ر ا ب ر ن ش و د
112- Çirkinin, aynanın karşısında durmaması daha iyidir.
س ف ل ه ا ز ق ر ب ِ ب ز ر گ ا ن ن ك ن د ك س ب ِ ش ر ف ر ش ت ه پ ر ق ي م ت ا ز آ م ي ز ش ِ گ و ه ر ن ش و د
113- Adi kişi, büyüklere yakın olmakla şeref kazanamaz; cevher ile karıştığından dolayı iplik değerli olmaz.
ط ف ل چ و ن ر و ب ي ش ي ا ب د ، ب ي ش ب د خ و م ی ش و د
114- Çocuk çok yüz bulunca çok yüzsüz olur.
ب ی ح ا ص ل ا ن ز م ح ن ت ِ ا ي ّ ا م ف ا ر غ ن د د و ر ا ن ش ك س ت ِ ن خ ل ِ گ ر ا ن ب ا ر م ی د ه د
115- Ürünü olmayanlar meşakkatten azadedir; rüzgar meyveli ağacı kırar.
ب ه ك ِ ش ت ِ م ا گ ذ ا ر ِ ل ش ك ر ا ف ت ا د
116- Bizim ekinimizin üzerinden asker geçti.
ز س ا ي ه ذ و ق ن ك ر د آ ن ك ه آ ف ت ا ب ن خ و ر د
117- Güneşte kalmayan, gölgenin zevkini bilmez.
چ ه م ی آ ي د د س ت ش گ ر ج ر س ا ز ك ا ر و ا ن ر ن ج د
118- Çan kervandan rahatsız olsa da elinden ne gelir?
چ ه ب ا ش د ح ا ل ِ م خ م و ر ی ك ز و س ا ق ی ب ج ا ن ر ن ج د
119- Sâkînin şiddetli tepkisine uğrayan sarhoşun hâli nice olur?
د ر د ل ِ خ و د ر ا ی ِ ا و ه ر گ ز م ر ا خ و د ج ا ن ب و د ح ي ر ت ی د ا ر م ك ه چ و ن آ ن ج ا ن ش س ت ا ز م ن غ ب ا ر
120- Onun kendini beğenmiş gönlünde zaten benim yerim yoktu; benden ona nasıl toz konduğuna şaşarım.
ه ي چ ك س د ي د ی ب ي ک م ض ر ا ب ب ن ْ و ا ز د د و س ا ز ؟
121- Bir mızrapla iki saz çalan kişi gördün mü?
گ ر م م ي ّ ز د ر م ي ا ن ن ب ْ و َ د چ ه س و د ا ز ا م ت ي ا ز
122- Ortada mümeyyiz olmayınca imtiyazın ne faydası olur?
ه م ي ش ه م ی ر م د ا ز د ا ن ه ا م ش ك ا ر ا ف س و س
123- Yazık! Av, daima danemden ürküp kaçıyor!
ص ب ح ِ م ا ر ا د ي د ی ا ز ش ب ه ا ی ِ ت ا ر ِ م ا م پ ر س
124- Sabahımızı gördün, karanlık gecelerimizi sorma!
د ر ب ز م ِ ط ر ب ن و ح ه گ ر ی ر ا چ ه ك ن د ك س
125- Zevk meclisinde ağlayanı kim ne yapsın?
چ ي س ت د ر خ ا ن ه ك ه م ن ق ف ل ز ن م ب ر د ر ِ خ و ي ش
126- Evimde ne var ki kapısına kilit asayım?
خ ن د ه ب ر ب خ ت ز ن م ي ا ب ه و ف ا د ا ر ی ِ د و س ت گ ر ي ه ب ر خ و ي ش ك ن م ي ا ب ه گ ر ف ت ا ر ی ِ د ل
127- Bahtıma mı güleyim, sevgilinin vefasına mı? Kendime mi ağlayayım, gönlümün esaretine mi?
ت ر ا د ي د م ، چ ر ا گ و ي م ك ه ا ز ه ج ر ا ن چ ه ا د ي د م
128- Şimdi seni gördüm ya! Senden ayrı iken neler gördüğümü niçin söyleyeyim?
گ ر ب ه خ َ س آ ت ش ف ت د ا ز م ه ر م ی س و ز د د ل م
129- Çerçöpe bile ateş düşse merhametten yüreğim yanar.
م ن ا ي ن د و د س ت ر ا ز د و د ن ي ا ك ش ي د ه ا م
130- Ben bu iki eli, her iki âlemden çekmişimdir.
ب ر ص ي د ِ د ي گ ر ی ن ظ ر م ك ی ف ت د ك ه م ن د ر س ر ن گ ن ج د م ك ه گ ل ِ چ ي د ه ب و ك ن م
131- Koparılmış gülü bile koklamayı düşünmeyen ben, başkasının avına göz diker miyim?
ز ا ه د ا ن ِ ع ه د ِ م ا م ع ي ا ر ِ ح ق و ب ا ط ل ن د ه ر چ ه ر ا م ن ك ر ش و ن د ا ي ن ق و م ب ا و ر م ی ك ن م
132- Zamane zahitleri, hak ve batılın ölçüsüdürler; bunlar her neyi inkâr ederse ben onu ikrar ederim.
ش ي ش ه ء ه ي چ د ل ا ز م س ت ی ِ م ن خ و د ن ش ك س ت م ن ب ه ا ي ن د ل ش ك ن ا ن ا ز چ ه گ ر ف ت ا ر ش د م
133- Benim sarhoşluğumdan hiçbir gönül şişesi kırılmadı, ben bu gönül incitenlere neden tutuldum?
ب ا ط ن ش ه م چ و پ ش ت ِ آ ي ن ه ب و د ظ ا ه ر ِ ه ر ك ه ص ا ف ت ر د ي د م
134- Dışarıdan, saf gördüğüm insanların içi, aynanın arkası gibi idi.
گ ر ه ج و ن ي س ت د ر س خ ن ِ م ن ز ع ج ز ن ي س ت ح ي ف آ ي د م ك ه ز ه ر د ر آ ب ِ ب ق ا ك ن م
135- Sözümde hiciv bulunmaması aczimden dolayı değildir; âb-ı hayata zehir karıştırmak elimden gelmiyor.
ه م چ و م ا ه ِ ع ي د ك ا ر م غ م ز خ ا ط ر ب ر د ن س ت ت ا ز ه س ا ز ِ د ا غ ِ م ر د م چ و ن م ح ر ّ م ن ي س ت م
136- İşim, bayram ayı gibi gönülden gamı def etmektir. Muharrem ayı gibi halkın derdini tazelemem.
ب ه ا ي ن د م ا غ ك ه ا ز س ا ي ه ا ج ت ن ا ب ك ن ي م ب ر آ ن س ر ي م ك ه ت س خ ي ر ِ آ ف ت ا ب ك ن ي م
137- Gölgeden korkacak bir yapıda olduğumuz halde, güneşi büyülemek sevdasında bulunuyoruz!
غ ي ر ِ ي ا ر ا ن ی ك ه م ض م و ن م ی ب ر ن د ك س ن م ی ب ي ن م خ ر ي د ا ر س خ ن
138- Mazmun çalan dostlardan başka söz müşterisi göremiyorum!
ق د ر ت چ و ن ي س ت ، م ر د ن ا ز ز ن د گ ي س ت خ و ش ت ر ص د ب ا ر س ر ب ُ ر ي د ه ، ب ـ ه ت ر ك ه پ ر ب ُ ر ي د ه
139- Kudret olmayınca ölüm hayata tercih edilir; başı kesilmiş olmak, kanadı koparılmış olmaktan yüz kat daha hayırlıdır.
چ و گ ل چ ي ن ی ه م ا ن ؛ ك آ ش ن ا ی ِ ب ا غ ب ا ن ب ا ش ی
140- Mademki gül devşirmek istiyorsun, bahçıvan ile dostluk kurmalısın.
ب ِ ه ا س ت ا ز ع ي ب د ا ن ی گ ر ت و خ و د ر ا ع ي ب د ا ن ب ا ش ی
141- Kendi ayıbını bilmen, (başkasının) ayıbını bilmekten (araştırmaktan) daha iyidir.
ر و ا ج ِ ج ه ل ِ م ر ك ّ ب ر س ي د ه ا س ت ب ج ا ي ی ك ه ك ر د ه ه ر م گ س ی خ و ي ش ر ا خ ي ا ل ِ ه م ا ي ی
142- Katmerli cahillik o kadar yaygınlaşmış ki sinekler, kendilerini hüma ile kıyaslıyor.
ك س ی ر ا ق د ر م ش ك ن گ ر ن خ و ا ه ی ك م ب ـ ه ا گ ر د ی
143- Kıymetten düşmek istemiyorsan kimseyi kıymetten düşürmeye kalkışma.
چ ه ر َ و ی ب ه ش ه ر ِ ك و ر ا ن ب ه ا م ي د ِ خ و د ن م ا ي ی
144- Ahalisi âmâlardan oluşan şehre, kendini göstermek için neden gidiyorsun?
د ل ا ه م ا ی ِ س ع ا د ت ن ه ز ي ر ِ ا ي ن س ق ف ا س ت ب ر و ن ر و ا ر ه و س ِ س ا ي ه ء ه م ا د ا ر ی
145- Ey gönül! Mutluluk hüması göklerde değildir, hümanın gölgesini arzu ediyorsan dışarı çık!
خ ا ر ي د ن ِ گ و ش ر ا ي ک ا ن گ ش ت ب س س ت
146- Kulak kaşımak için bir parmak kâfîdir.
د ر ن ظ ر ه ا ، ا ع ت ب ا ر ِ ك س ب ق د ر ِ ن ف ع ِ ا و س ت ع ز ّ ت ِ ه ر ن خ ل د ر ب س ت ا ن ب م ق د ا ر ِ ب ر س ت
147- Herkesin itibarı hemcinsine olan faydasına göredir; bahçede her ağacın değeri, verdiği meyve ile mütenasip olur.
ز ر ك ه ق ل ب ا ف ت ا د ه ب ـ ه ر ِ خ ر ج ِ آ ن ، ش ب ب ـ ه ت ر ا س ت
148- Kalp akçeyi harcamak için gece, gündüze tercih edilir.
ه ر ك ر ا ب ي ن ی ب ش ه ر ِ ه س ت ی ِ خ و د س َ ر و ر س ت
149- Her gördüğün insan, kendi varlık şehrinde reistir.
ك ج ن گ ر د د م ع ن ی ِ م ص ح ف ا گ ر ب ی م س ط ر س ت
150- Mushafın mıstarı olmamakla, manası eğri olmaz.
ز ن د گ ا ن ی ر ا ح ت ش د ر ا ب ت د ا و ا ن ت ه ا س ت ي ا ل ـ ح د ج ا ی ِ ف ر ا غ ت ي ا ك ن ا ر ِ م ا د ر س ت
151- Hayatın rahatı başlangıcıyla sonundadır; huzur bulunacak yer, ya ana kucağıdır, yahut mezardır.
خ ط ّ ِ س ك ّ ه م ص ح ف ا س ت آ ن ر ا ك ه م ع ب و د ش ز ر س ت
152- Mabudu para olan adamın mushafı sikke yazısıdır.
ط ف ل ر ا د ر د س ت ح ل و ا ب ـ ه ت ر ا ز ا ن گ ش ت ر س ت
153- Çocuğa göre, elinde helva bulunması, yüzük bulunmasından daha iyidir.
ك س ز ه ف ت ا د و د و م ل ّ ت ا ي ن م ع م ّ ا ح ل ن ك ر د ك آ ي ن ه م ه م ذ ه ب چ ر ا د ر د ي ن ِ ي ک پ ي غ م ب ر س ت
154- Bir peygamberin dininde bunca mezhebin bulunması nedendir? Bu muammayı yetmiş iki milletten hiç kimse halledememiştir.
چ ر ا ب ي ه و د ه گ ي ر م د ر ب غ ل م ي ن ا ی ِ خ ا ل ی ر ا
1- Boş şişeyi niçin koltuğumda tutup durayım?
ز آ ت ش ه ي چ پ ر و ا ن ي س ت د و ر ا ز آ ب ، م ا ه ی ر ا
2- Sudan ayrı düşen balığın ateşten korkusu olmaz.
گ ر ي ب ا ن پ ا ر ه ش د گ ل ر ا ، ك ج ا پ ن ه ا ن ك ن د ب و ر ا
3- Gülün yakası yırtıldı, kokusunu nasıl saklasın!
ت ا ت و ا ن ی ن ا ت و ا ن ا ن ر ا ب چ ش م ِ ك م م ب ي ن ي ا ر ی ِ ي ک ر ش ت ه ، ج م ع ي ّ ت د ه د گ ل د س ت ه ر ا
4- Zayıflara -mümkün olduğu kadar- kötü gözle bakma, iplik sayesinde gül demeti perişanlıktan kurtulabilir.
ب ُ ر د ه ر ا پ ن ه ا ن ك ن د د ز د و د ل ي ر ا ن م ی ب ر ن د ب ر س ر ِ ب ا ز ا ر ِ ش ه ر ت م ع ن ی ِ د ز د ي د ه ر ا
5- Hırsız çaldığını saklamaya çalışır; halbuki birtakım utanmazlar -şairlerin eserlerinden- çaldıkları manaları şöhret pazarına çıkarmak isterler!
خ و ش ه و خ ر م ن ب ه پ ي ش ِ چ ش م ِ ا س ت غ ن ا ي ك ي س ت
6- Gözü tok olana göre başak ile harman birdir.
ش ب ه م ا ز ك س ب ِ ك م ا ل آ س و د ه د ر ب س ت ر ن َ ي م م ی د ه د د ر س ِ خ م و ش ی ص و ر ت ِ د ي ب ا م ر ا
7- Gece yatağımda dahi olgunlaşma çabasından uzak kalmam, ipeğin sureti bana sessizlik dersi verir.
ذ و ق ی ا ز ب ا ل ا ن ش س ت ن ن ي س ت ص ا ح ب خ ا ن ه ر ا
8- Ev sahibi üst başta oturmaktan zevk almaz.
ع ي د ِ ق ر ب ا ن ا س ت د ا ئ م خ ا ن ه ء ق ص ّ ا ب ر ا
9- Kasabın evinde her gün kurban bayramı vardır.
ي ا د م ی گ ي ر ن د ا ز د ي و ا ن ـ ه ه ا آ د ا ب ر ا
10- Edep, divanelerden öğrenilir.
خ ا م و ش ن ش ي ن م ك ه ب ي م ا ر ب خ و ا ب س ت
11- Susalım, hasta uykuda!
پ س ا ز ا ل ف ت ق ف س ه م آ ش ي ا ن س ت
12- Alışıldıktan sonra kafes de yuva olabilir.
خ ا ن ه ء ت ا ر ي ک ر ا ش م ع ی ب ِ ه ا ز ص د ص و ر ت س ت
13- Karanlık oda için bir mum, yüz levhadan makbuldür.
خ و ی ِ د ي و ا ن ه گ ر ف ت آ ن ك ه ب د ي و ا ن ه ن ش س ت
14- Divane ile düşüp kalkan, divane olur.
س ف ل ه چ و ن د س ت ش ق و ی گ ر د د ز ب و ن ك ُ ش م ی ش و د
15- Alçak güçlenince, zayıflara zulmeder.
ب و ی ِ گ ل ر ا ق ي م ت ا ر ز ا ن ك ن گ ل س ت ا ن د و ر ن ي س ت
16- Gül kokusunu ucuzlat, gülistan uzakta değil.
ا ز و ط ن آ و ا ر ه گ ر ب ا ش د پ ر ي ش ا ن د و ر ن ي س ت
17- Vatanından uzak düşen perişan olursa şaşılmaz.
ا ك ن و ن چ ه ك ن م ر ش ت ه ك ه و ق ت ی گ ه ر ی د ا ش ت
18- Vaktiyle özünde cevahir dizili olan ipliği şimdi ne yapayım?
آ ز ا د گ ی ز م ن ّ ت ِ ا ح س ا ن ر م ي د ن س ت
19- Hür olmak, başkasının iyiliğine minnettar kalmaktan sakınmaktır.
گ ا م ی ب ه غ ل ط ه م س و ی ِ م ق ص و د ن ر ف ت م گ و ي ی ر ه ِ آ و ا ر گ ي م ر ا ه ب ر ی د ا ش ت
20- Asıl maksada doğru -yanlışlıkla da olsa- bir adım atmadım, sanki bir rehber, beni avarelik yoluna sevk eder dururdu.
ز م ا ن ه ، ا ز ش ب ِ ت ا ر م چ ر ا غ ب ا ز گ ر ف ت پ س ا ز و ف ا ت ِ م ن آ و ر د و ب ر م ز ا ر م س و خ ت
21- Zamane, -hayatımda- karanlık gecemden mumu gasp etti de -vefatımda- getirdi, mezarımın üzerinde yaktı.
ز د ر د ِ ف ق ر ، د ل ا غ ي ر ت ی ا گ ر د ا ر ی م خ و ا ه م ر گ ، ك ه خ و ا ه ش ب ج ز گ د ا ي ی ن ي س ت
22- Gönül! Gayretin varsa ihtiyaçların verdiği acıdan dolayı ölüme talip olma; çünkü bu tür bir istek, dilencilikten başka bir şey değildir.
ك ا م ب خ ش ي ه ا ی ِ گ ر د و ن ن ي س ت ج ز د ا د و س ت د ت ا ل ب ِ ن ا ن ی ع ط ا ف ر م و د د ن د ا ن ر ا گ ر ف ت
23- Feleğin bağışları alışverişten başka bir şey değildir, bir lokma ekmek verinceye kadar insanın dişini alır.
پ ر د ل ی ك ا ر ی ن س ا ز د گ ا ه ِ ا س ت ي ل ا ی ِ ع ش ق ش ي ر ب گ ْ ر ي ز د د م ی ك آ ت ش ن ي س ت ا ن ر ا گ ر ف ت
24- Muhabbet istilâ edince şecaat bir işe yaramaz, sazlığı ateş alınca aslan kaçar.
ز ب ا ن ب س ت ه ب ه ا ش ک ِ ر و ا ن گ ذ ا ش ت س خ ن چ و ط ف ل ِ ب س ت ه ز ب ا ن گ ر ي ه ا م ب ي ا ن ِ م ن س ت
25- Konuşmayan dilim, hâlini ifade etmeyi akan gözyaşıma bıraktı. Henüz konuşmaya başlamayan çocuk gibi, konuşmam, ağlayışımdan ibarettir.
گ ف ت و گ و ی ِ ا ه ل ِ ع ا ل م ب ر س ر ِ د ن ي ا ب ـ ه م ج م ل ه ب ی ا ص ل س ت ج ن گ ِ ط ف ل ه ا ی ِ م ك ت ب س ت
26- İnsanların dünya için birbirleriyle yaptıkları kavgalar anlamsızdır; bunlar, okul çocuklarının birbirleriyle yaptıkları kavgalara benzer.
ا ث ر ا گ ر ن ب و َ د ب ا د ع ا ی ِ م ن س ه ل س ت ه م ي ن ب س س ت ك ه ش ر م ن د ه ء ا ج ا ب ت ن ي س ت
27- Dualarım kabul edilmezse bunda beis yoktur; onların kabul edilmemesinden dolayı utanmamak bana yeter.
د خ ل ِ ب ی ج ا ه م ه ج ا د ر س خ ن م م ی آ ي د ا ي ن م گ س ل ا ز م ِ ش ي ر ي ن ی ِ گ ف ت ا ر ِ م ن س ت
28- Her yerde şiirime yersiz tarizlerde bulunuluyor; bu sineğin öyle konup durması, şiirimin halâvetindendir.
م ا ب س م ل و ا و م ی ط پ د ا ي ن ر ا ك ه ش ن ي د س ت ؟
29- Boğazlanan biziz, halbuki o çarpınıyor; bu olur şey midir?
ب ح ر ي س ت ز ن د گ ی ك ه ن ـ ه ن گ ش ح و ا د ث س ت ت ن ك ش ت ي س ت و م ر گ ب ه س ا ح ل ر س ي د ن س ت
30- Hayat bir denizdir, timsahı hadiselerdir. Beden, gemidir; ölüm, sahile varmaktır.
گ ر ك و ت ه ا س ت د س ت ِ ا م ي د م ع ج ب م د ا ر د ر د ع و ی ِ گ ز ا ف ز ب ا ن م د ر ا ز ن ي س ت
31- Ümidimin eli kısa ise bunda garipsenecek bir durum yoktur; çünkü batıl davalarda dilim uzun değildir.
ب ر ا ص و ل ِ ر ق ص ِ ب س م ل ك ی ك ن د ع ا ق ل گ ر ف ت
32- Akıllı kişi, boğazlananın hareketlerine itiraz eder mi?
ص د ف گ ش ا د ه ك ف ا س ت آ ن ز م ا ن ك ه گ و ه ر ن ي س ت
33- Sedef, içinde inci bulunmadığı zaman açıktır.
خ و ش آ ن ك ه ع ا ر ي ّ ت ی ر ا ب ه ا خ ت ي ا ر گ ذ ا ش ت
34- Borç aldığı şeyi isteyerek terk eden, müsterih olur.
ز ا ن ق ل ا ب ِ س پ ه ر ِ د و ر و ع ج ب د ا ر م ك ه ب ی ق ر ا ر ی ِ م ا ر ا ب ي ک ق ر ا ر گ ذ ا ش ت
35- Değişmekten uzak kalmayan iki yüzlü feleğin, bizim kararsızlığımızı bir kararda bırakışına şaşarım.
چ ن ا ن م م ي ر ك ه چ ي ز ی ب م ا ن َ د ا ز ت و ب ج ا ب غ ي ر ِ ن ا م ن ب ا ي د ب ي ا د گ ا ر گ ذ ا ش ت
36- Geride bir şey bırakacak şekilde ölme. İnsan isimden başka yadigar bırakmamalıdır.
د ا ن ه ء ب س ي ا ر د ر ك ا ر س ت ب ـ ه ر ِ ص ي د ِ خ ل ق ح ق ب د س ت ِ ز ا ه د ا ر آ ن س ب ح ه ر ا ص د د ا ن ه س ا خ ت
37- Halkı avlamak için çok tane lâzım; tespihini yüz tane yapmış ise hak yedindedir.
گ ر م ر ا د ت ش م ع ِ ب ی د و د س ت ، د ر ا ي ن خ ا ن ه ن ي س ت
38- İstediğin dumansız mum ise, bu evde bulunmaz.
ك ش و ر ِ م ه ر و و ف ا ب س ي ا ر ب د آ ب و ه و ا س ت ت ا د ر ي ن م ل ك ی د ل ا ل ا ز م ب و َ د ب ي م ا ر ي َ ت
39- Ey gönül! Sevgi ve vefa ikliminin suyu ve havası pek fenadır. Bu iklimde bulunduğun sürece hasta olman kaçınılmazdır.
ج ز م ر گ ك س ی د ر پ ی ِ آ ب ا د ی ِ م ن ن ي س ت
40- Ölümden başka hiçbir şey beni mamur edemez.
گ ر ب ب ن د ی د ي د ه ك ن ج ِ خ ا ن ه و ص ح ر ا ي ك ي س ت
41- Gözünü yumarsan evin bir köşesi ile çöl bir olur.
ه ي چ غ و ّ ا ص ی ن ك ر د آ ن ك س ك ه پ ا س ِ د م ن د ا ش ت
42- Nefesini tutamayan kişi dalgıçlık yapamaz.
گ م ر ا ه آ ن ك ه پ ي ر و ِ ا ر ب ا ب ِ ع ا د ت س ت خ ض ر ِ ر ه ِ ت و م ا ن د ن ا ز ي ن ك ا ر و ا ن پ س س ت
43- Adet erbabına uyan kişi yoldan çıkar; sana yol gösterecek Hızır, bu kervandan geri kalmandır.
ب ن د د گ ر ب پ ا ی ِ د ل ت ا ز و ط ن م ن ه ب ي ر و ن ن ر ف ت ن ا ز ق ف س ِ آ س م ا ن ب س س ت
44- Gönlünü bir de vatan bağıyla bağlama; gökyüzünün dışına çıkamamak esareti kâfidir.
چ و ن ك ش و ر ِ و ج و د ع د م گ ر چ ه ت ن گ ن ي س ت آ س و د ه ت ر ك س ي س ت ك ه ج ا پ ي ش ت ر گ ر ف ت
45- Gerçekte yokluk ülkesi, varlık ülkesi gibi dar değildir. Ama orada kim önce yer kaparsa o daha rahat olur.
خ و ب ی ِ ظ ا ه ر م خ ر ب ـ ه ي چ ك ه د ن ي ا د ش م ن ِ ج ا ن آ م د و گ ش ا د ه ج ب ي ن س ت
46- Dış güzelliği ciddiye alma; dünya can düşmanı olduğu halde insanın yüzüne güler.
ب س ك ه د ر د ن ي ا ج ف ا ا ز خ و ب ر و ي ا ن د ي د ه ا م آ ر ز و ی ِ ج ن ّ ت م د ر د ل ز ب ي م ِ ح و ر ن ي س ت
47- Dünyada güzellerden pek çok cefa gördüm. Hurilerin cefasından korktuğum için gönlümde cennet arzusu yoktur.
س ر ب س ر د ل ـ ه ا ی ِ آ گ ه د ا ن ه ء ي ک س ب ح ه ا ن د آ ن چ ه م ا ر ا د ر د ل س ت ا ز ي ك د گ ر م س ت و ر ن ي س ت
48- Bütün aydın gönüller bir tespihin taneleri gibidir; bizim gönlümüzde olan şey birbirimizden gizli değildir.
ب ـ ه ش ت ح ق ّ ِ ب ن ی آ د م س ت د ل خ و ش د ا ر ك ه م ا ن د ه ا ز پ د ر ا ي ن ب ا غ و ق ف ِ ا و ل ا د س ت
49- Cennet insanoğlunun hakkıdır, gönlünü hoş tut. Çünkü babadan miras kalan bu bağ, çocuklarına vakfedilmiştir.
گ ر ب ا ر ب ه د و ز خ ن گ ش ا ي ي م چ ه س ا ز ي م م ا ر ا م ت ا ع ی ب ج ز ا ز ه ي ز م ِ ت ر ن ي س ت
50- Yükümüzü cehenneme indirmeyelim? Metaımız yaş odundan ibarettir.
ي ا ر ا گ ر ا م ر و ز ب ا م ا د و س ت ف ر د ا د ش م ن س ت
51- Sevgili, bugün bizimle dost ise, yarın düşmandır.
ر و ز م ا گ ر س ي ا ه س ت ت ق ص ي ر ِ آ ف ت ا ب س ت
52- Gündüzüm karanlık ise bu, güneşin kusurundandır.
و ف ا چ ه ك ر د ك ه د ر خ ا ط ر ِ ت و ج ا ن گ ر ف ت
53- Vefa ne yaptı ki senin gönlünde yer bulamıyor!
ه ر ج ا ك ه س ر چ ش م ه ب و َ د ق ا ف ل ه گ ا ه س ت
54- Her neresi çeşme başı ise kervan konağı orasıdır.
ت ا گ د ا ب ر س ر ِ ر ه ن ي س ت د ل ش خ ر ّ م ن ي س ت
55- Yol üzerinde bulunmadıkça dilencinin keyfi gelmez.
ز ا ن ق ل ا ب ِ ز م ا ن د ر پ ن ا ه ِ ج ه ل گ ر ي ز ك ه آ ن چ ه م ا ن د ه ب ي ک ح ا ل ، ع ي ش ِ ن ا د ا ن س ت
56- Zamanın değişimlerinden, bilgisizliğin gölgesine sığın, cahilin maişetinden başka bir şey aynı kalmadı.
ج ز ب ا د ب د س ت ِ ب ا د ز ن ن ي س ت
57- Yelpazenin elinde rüzgardan başka bir şey yoktur.
م ا ز آ غ ا ز و ز ا ن ج ا م ِ ج ه ا ن ب ی خ ب ر ي م ا و ّ ل و آ خ ر ِ ا ي ن ك ه ن ه ك ت ا ب ا ف ت ا د س ت
58- Biz cihanın başlangıcından habersiziz; bu köhne kitabın başı ve sonu düşmüştür.
د ز د د ا ئ م د ر پ ی ِ خ و ا ب ي د ه ا س ت
59- Hırsız daima gafilin arkasına düşer.
ا ي ن ق د ر ف ر ق م ي ا ن ِ خ ط ِ ي ک ك ا ت ب چ ي س ت س ر ن و ش ت ِ ه م ه گ ر ا ز ق ل م ِ ت ق د ي ر س ت
60- Mademki herkesin alın yazısını kader kalemi yazmış, öyle ise bir kâtibin yazısında bu kadar farklılık nedendir?
ش م ع ِ م ح ف ل ر ا گ ن ا ه ی ن ي س ت گ ر پ ر و ا ن ه س و خ ت
61- Pervane yandı ise mecliste yanan mumun günahı yoktur.
آ ن ك ه ب ر ع ي ب م ن د و ز د چ ش م ِ ب د ب ي ن س و ز ن س ت
62- Ayıbıma göz dikmeyen biri varsa, iğnedir!
و ض ع ِ ز م ا ن ه ق ا ب ل ِ د ي د ن ِ د و ب ا ر ه ن ي س ت ر و پ س ن ك ر د ه ، ه ر ك ه ا ز ي ن خ ا ك د ا ن گ ذ ش ت
63- Zamanın belâlarını iki kez görmeye dayanılmaz, onun için dünyadan her kim gitmiş ise bir daha yüzünü çevirip geriye bakmamıştır.
ت ي ر ا ز چ ه ا ف ك ن ی چ و ن د ا ن ی ن ش ا ن ك ج ا س ت
64- Mademki hedefin neresi olduğunu bilmiyorsun, niçin ok atıyorsun?
ش ا خ ِ ب ُ ر ي د ه ر ا ن ظ ر ی ب ر ب ـ ه ا ر ن ي س ت
65- Kesilmiş dal bahara iltifat etmez.
د ر س ن گ ِ د َ ي ر و ك ع ب ه ب ج ز ي ک ش ر ا ر ن ي س ت
66- Manastırın da Kâbe’nin de taşındaki kıvılcım aynıdır.
ا ي ن چ ن ي ن م گ ْ ذ ا ر م ا ر ا ، ي ا ر ه ا ك ن ي ا ب ب ن د
67- Bizi böyle bırakma; ya salıver, ya da bağla!
پ ن ه ا ن ن م ی ت و ا ن ك ر د ر ا ز ی ك ه ب ر م َ ل ا ش د
68- Bir kere faş olan sırrı bir daha saklamak mümkün olmaz.
ب ن ا د ا ن ك ا ر ِ د ا ن ا م ه ر ب ا ن ي س ت د ل ِ ب ي ن ا ب ه ن ا ب ي ن ا ب س و ز د
69- Alimin işi cahile merhamet etmektir; gözü gören kişinin yüreği âmâya acır.
ب ی م ا ي ه غ م ِ د ك ا ن ن د ا ر د
70- Sermayesiz kişinin dükkân kaygısı yoktur.
د ر ح ش ر د گ ر ز م ا چ ه خ و ا ه ن د غ ا ر ت ز د ه ا ر م غ ا ن ن د ا ر د
71- Mahşerde yine bizden ne isteyecekler? Sahip olduğu şeyler yağma edilen kişi, hediye götüremez.
م ا ن ن د ِ ط ب ي ب ي س ت ك ه ب ي م ا ر ن د ا ر د
72- Hastasız doktora benzer.
د ي و ا ن ه ز و ي ر ا ن ه ء خ و د ع ا ر ن د ا ر د
73- Divane viranesinden utanmaz.
د ر گ ر م ی ِ ت ب م ر و ّ ح ه ت أ ث ي ر ن د ا ر د
74- Hummanın verdiği hararete yelpaze etki etmez.
ز آ ن ا ب ل ه ا ن ن ه ا ي م ك ه ف خ ر ا ز پ د ر ك ن ن د
75- Atalarıyla övünen ahmaklardan değiliz.
س ع ا د ت ِ ا ز ل ی ر ا ب ك س ب ن ت و ا ن ي ا ف ت ك ه ز ا غ ا ز خ و ر ش ِ ا س ت خ و ا ن ، ه م ا ن ش و د
76- Ezelî mutluluk çalışmakla elde edilemez; karga da kemik yemekle hüma olamaz.
ك س م ر و ّ ح ه د ر ف ص ل ِ ز م س ت ا ن ن ف ر و ش د
77- Kışın kimse yelpaze satmaz.
ر ش ت ه ر ا پ س ن د ه د آ ن ك ه گ ه ر م ی گ ي ر د
78- Cevheri alan ipliğini geri vermez.
ت ا د ا م ب ر ن ي ا ي د م ا ه ی خ ب ر ن د ا ر د
79- Ağ sudan çıkmayınca balığın, kendi hâlinden haberi olmaz.
ا ز ق ف ل ب ی ن ي ا ز س ت ، گ ر خ ا ن ه د ر ن د ا ر د
80- Evin kapısı yok ise kilide de ihtiyacı yoktur.
د ر ق ف س ب ل ب ل ص ف ي ر ا ز ش و ق ِ گ ل ش ن م ی ك ش د
81- Bülbül kafeste gül bahçesi şevkiyle öter.
آ ن ك س ك ه م ا ي ه د ا ر ب و َ د خ و د ن م ا ی ن ي س ت ه ر گ ز ك س ی گ ل ی ب ه س ر ِ ب ا غ ب ا ن ن د ي د
82- Asaleti kendinden olan gösterişe ihtiyacı yoktur; bahçıvanın, başına gül taktığı görülmemiştir.
ه م چ و ن و ر و ز ی ك ه و ا ق ع د ر م ح ر ّ م م ی ش و د
83- Muharreme rastlayan nevruz gibi!
ه ر ب د ا ز پ ر ت و ِ ن ي ك ا ن ن ب َ ر د ب ـ ه ر ه ك ه ز ه ر م ی ك ُ ش د ك ه ه م ه ا ز د س ت ِ م س ي ح ا ب ا ش د
84- Her kötü, iyilerden müstefit olamaz; zehir İsa’nın eliyle de verilse içeni öldürür.
پ ي ا ل ه ! چ ش م ِ ت و ر و ش ن ك ه ب ا د ه پ ي د ا ش د
85- Ey kadeh! Gözün aydın olsun; nihayet şarap ortaya kondu.
چ و س ا ق ی س ر گ ر ا ن ا ف ت ا د س ا غ ر د ي ر م ی گ ر د د
86- Sâki sarhoş olunca kadeh süratle devredemez.
ش م ع ِ ت ر ب ت س ب ب ِ ر و ش ن ی ِ گ و ر ن ب و د
87- Türbede yakılan mum kabri aydınlatmaz.
ع ك س د ر آ ي ي ن ه ب ی ص و ر ت د م ی م س ك ن ن ك ر د
88- Karşısında suret olmadıkça aynanın aksi görünmez.
د ر ك ش و ر ِ ا ي ن ز ه د ف ر و ش ا ن ن ت و ا ن ي ا ف ت ي ک ص و م ع ه ك آ ن ر ا ه ب ه ب ت خ ا ن ه ن د ا ر د
89- Bu riyakârların memleketinde bir Nigîse* bulunamaz ki puthaneye varan yolu olmasın.
ش م ع ی ك ه ب ي ف ر و خ ت ه پ ر و ا ن ه ن د ا ر د
90- Yanmayan mumun pervanesi olmaz.
ه م ي ش ه ع ق ل د ر ا ص ل ا ح ِ ن ف س ع ا ج ز ب و َ د ك ه پ ن د گ و ی ب د ي و ا ن ه ب ر ن م ی آ ي د
91- Akıl, nefsin ıslahından daima acizdir; öğüt veren kişi, divane ile başa çıkamaz.
پ ي و س ت ه ر و س ي ا ه ن گ ي ن ب ـ ه ر ِ ن ا م ب و د
92- Mührün üzeri, nam için daima kara olur.
م س ك ي ن خ ب ر ن د ا ش ت ك ه ا ي ن د ا ن ه د ا م ب و َ د
93- Zavallı, bu danenin tuzak olduğunu anlayamamış.
ب ش ك ن د ق ي م ت ِ خ ا ت م چ و ن گ ي ن ب ر خ ي ز د
94- Taşı düşünce yüzük kıymetten düşer.
ت ش ن ه ر ا آ ب م ح ا ل س ت ك ه ا ز ي ا د ر و د
95- Susamışın hatırından suyun çıkması muhaldir.
ن ا ز ِ ش ا گ ر د ِ ه ن ر م ن د ب ه ا س ت ا د ر و د
96- Hünerli öğrencinin, üstadına nazı geçer.
چ ه ك ن د د ا ن ه چ و د ا م ا ز ك ف ِ ص ي ّ ا د ر و د
97- Avcının elinden tuzak gidince daneyi ne yapsın.
ك م ن ص ي ب س ت آ ن ك ه د ر آ خ ر ب ه ي غ م ا م ی ر س د
98- Yağmaya sonradan yetişenin hissesi az olur.
خ س ن خ و ا ه د س ب ز گ ر د ي د ا ر ب ه د ر ي ا م ی ر س د
99- Çerçöp denize ulaşsa da yeşeremez.
م ق ب و ل ِ ر و ز گ ا ر ن گ ش ت ي م و ا ي م ن ي م م ا ر ا ك ه ب ر ن د ا ش ت ه چ و ن ب ر ز م ي ن ز ن د
100- Zamanenin makbulü olmadığımızdan dolayı emniyet içindeyiz; bizi yükseltmedi ki yere de vursun.
چ و ن ت و ا ن ب ا ت ش ن گ ی ق ط ع ِ ن ظ ر ا ز آ ب ك ر د
101- Susuz iken sudan yüz çevirmek nasıl mümkün olur?
خ ا ش ا ک س ي ل ر ا ن ت و ا ن د ع ن ا ن گ ر ف ت
102- Süprüntü, selin önünü alamaz.
م س ت ی ب ه پ ر ي ش ا ن ی ِ د س ت ا ر ن ب ا ش د
103- Sarhoşluk sarık dağınıklığı ile olmaz.
ع ل ا ج ن ا ز ِ ط ب ي ب ا ن ن م ی ت و ا ن ك ر د ن و گ ر ن ه ، ه ر م ر ض ِ م ُ ه ل ك ی د و ا د ا ر د
104- Her derde derman bulunur, ama zengin tabibin nazına derman bulunmaz.
ق ف س ب ه د ي د ه ء م ر غ ِ ا س ي ر ت ا ر ي ك س ت چ ه ش د ك ه ب ا م و د ر ِ ا و ت م ا م ر و ز ن ش د
105- Kafes, mahpus kuşun gözüne karanlık görünür; her tarafı pencere olmuş, ne faydası var?
س ر ی ز خ و ا ب ب ر آ و ر ك ه ص ب ح ر و ش ن ش د
106- Artık uykudan uyan; sabah oldu.
م ر ي ض ر ا چ و ع ي ا د ت ك ُ ش د د و ا چ ه ك ن د
107- Hasta ziyaretinden ölen hastaya, şifa ne yapsın.
ر ن گ ِ ا خ گ ر د ا ر د آ ن آ ه ن ك ز آ ت ش ت ا ب د ي د
108- Ateşin kızdırdığı demir, kor rengini alır.
ه ر ك ه ب ي ن د خ س ت ه ر ا گ و ي د ش ف ا ي ی م ی ر س د
109- Hastayı her gören “yakında şifa bulursunuz” der.
م ی خ و ر د خ و ن و خ ي ا ل ِ م َ ی ِ ش ي ر ا ز ك ن د
110- Kan yutuyor, Şiraz şarabı hayal ediyor!
د ر ي ن و ح ش ت س ر ا ي م گ و ش ه ء ا م ن ی ن ش د ر و ز ی ك ه ه م چ و ن ش م ع ه ر ج ا م ی ر و م س ر د ر خ ط ر ب ا ش د
111- Bu vahşethanede bana bir sığınacak yer nasip olmadı, nereye gitsem mum gibi başım belâda.
ز ش ت ، آ ن ب ِ ه ك ه ب ه آ ي ي ن ه ب ر ا ب ر ن ش و د
112- Çirkinin, aynanın karşısında durmaması daha iyidir.
س ف ل ه ا ز ق ر ب ِ ب ز ر گ ا ن ن ك ن د ك س ب ِ ش ر ف ر ش ت ه پ ر ق ي م ت ا ز آ م ي ز ش ِ گ و ه ر ن ش و د
113- Adi kişi, büyüklere yakın olmakla şeref kazanamaz; cevher ile karıştığından dolayı iplik değerli olmaz.
ط ف ل چ و ن ر و ب ي ش ي ا ب د ، ب ي ش ب د خ و م ی ش و د
114- Çocuk çok yüz bulunca çok yüzsüz olur.
ب ی ح ا ص ل ا ن ز م ح ن ت ِ ا ي ّ ا م ف ا ر غ ن د د و ر ا ن ش ك س ت ِ ن خ ل ِ گ ر ا ن ب ا ر م ی د ه د
115- Ürünü olmayanlar meşakkatten azadedir; rüzgar meyveli ağacı kırar.
ب ه ك ِ ش ت ِ م ا گ ذ ا ر ِ ل ش ك ر ا ف ت ا د
116- Bizim ekinimizin üzerinden asker geçti.
ز س ا ي ه ذ و ق ن ك ر د آ ن ك ه آ ف ت ا ب ن خ و ر د
117- Güneşte kalmayan, gölgenin zevkini bilmez.
چ ه م ی آ ي د د س ت ش گ ر ج ر س ا ز ك ا ر و ا ن ر ن ج د
118- Çan kervandan rahatsız olsa da elinden ne gelir?
چ ه ب ا ش د ح ا ل ِ م خ م و ر ی ك ز و س ا ق ی ب ج ا ن ر ن ج د
119- Sâkînin şiddetli tepkisine uğrayan sarhoşun hâli nice olur?
د ر د ل ِ خ و د ر ا ی ِ ا و ه ر گ ز م ر ا خ و د ج ا ن ب و د ح ي ر ت ی د ا ر م ك ه چ و ن آ ن ج ا ن ش س ت ا ز م ن غ ب ا ر
120- Onun kendini beğenmiş gönlünde zaten benim yerim yoktu; benden ona nasıl toz konduğuna şaşarım.
ه ي چ ك س د ي د ی ب ي ک م ض ر ا ب ب ن ْ و ا ز د د و س ا ز ؟
121- Bir mızrapla iki saz çalan kişi gördün mü?
گ ر م م ي ّ ز د ر م ي ا ن ن ب ْ و َ د چ ه س و د ا ز ا م ت ي ا ز
122- Ortada mümeyyiz olmayınca imtiyazın ne faydası olur?
ه م ي ش ه م ی ر م د ا ز د ا ن ه ا م ش ك ا ر ا ف س و س
123- Yazık! Av, daima danemden ürküp kaçıyor!
ص ب ح ِ م ا ر ا د ي د ی ا ز ش ب ه ا ی ِ ت ا ر ِ م ا م پ ر س
124- Sabahımızı gördün, karanlık gecelerimizi sorma!
د ر ب ز م ِ ط ر ب ن و ح ه گ ر ی ر ا چ ه ك ن د ك س
125- Zevk meclisinde ağlayanı kim ne yapsın?
چ ي س ت د ر خ ا ن ه ك ه م ن ق ف ل ز ن م ب ر د ر ِ خ و ي ش
126- Evimde ne var ki kapısına kilit asayım?
خ ن د ه ب ر ب خ ت ز ن م ي ا ب ه و ف ا د ا ر ی ِ د و س ت گ ر ي ه ب ر خ و ي ش ك ن م ي ا ب ه گ ر ف ت ا ر ی ِ د ل
127- Bahtıma mı güleyim, sevgilinin vefasına mı? Kendime mi ağlayayım, gönlümün esaretine mi?
ت ر ا د ي د م ، چ ر ا گ و ي م ك ه ا ز ه ج ر ا ن چ ه ا د ي د م
128- Şimdi seni gördüm ya! Senden ayrı iken neler gördüğümü niçin söyleyeyim?
گ ر ب ه خ َ س آ ت ش ف ت د ا ز م ه ر م ی س و ز د د ل م
129- Çerçöpe bile ateş düşse merhametten yüreğim yanar.
م ن ا ي ن د و د س ت ر ا ز د و د ن ي ا ك ش ي د ه ا م
130- Ben bu iki eli, her iki âlemden çekmişimdir.
ب ر ص ي د ِ د ي گ ر ی ن ظ ر م ك ی ف ت د ك ه م ن د ر س ر ن گ ن ج د م ك ه گ ل ِ چ ي د ه ب و ك ن م
131- Koparılmış gülü bile koklamayı düşünmeyen ben, başkasının avına göz diker miyim?
ز ا ه د ا ن ِ ع ه د ِ م ا م ع ي ا ر ِ ح ق و ب ا ط ل ن د ه ر چ ه ر ا م ن ك ر ش و ن د ا ي ن ق و م ب ا و ر م ی ك ن م
132- Zamane zahitleri, hak ve batılın ölçüsüdürler; bunlar her neyi inkâr ederse ben onu ikrar ederim.
ش ي ش ه ء ه ي چ د ل ا ز م س ت ی ِ م ن خ و د ن ش ك س ت م ن ب ه ا ي ن د ل ش ك ن ا ن ا ز چ ه گ ر ف ت ا ر ش د م
133- Benim sarhoşluğumdan hiçbir gönül şişesi kırılmadı, ben bu gönül incitenlere neden tutuldum?
ب ا ط ن ش ه م چ و پ ش ت ِ آ ي ن ه ب و د ظ ا ه ر ِ ه ر ك ه ص ا ف ت ر د ي د م
134- Dışarıdan, saf gördüğüm insanların içi, aynanın arkası gibi idi.
گ ر ه ج و ن ي س ت د ر س خ ن ِ م ن ز ع ج ز ن ي س ت ح ي ف آ ي د م ك ه ز ه ر د ر آ ب ِ ب ق ا ك ن م
135- Sözümde hiciv bulunmaması aczimden dolayı değildir; âb-ı hayata zehir karıştırmak elimden gelmiyor.
ه م چ و م ا ه ِ ع ي د ك ا ر م غ م ز خ ا ط ر ب ر د ن س ت ت ا ز ه س ا ز ِ د ا غ ِ م ر د م چ و ن م ح ر ّ م ن ي س ت م
136- İşim, bayram ayı gibi gönülden gamı def etmektir. Muharrem ayı gibi halkın derdini tazelemem.
ب ه ا ي ن د م ا غ ك ه ا ز س ا ي ه ا ج ت ن ا ب ك ن ي م ب ر آ ن س ر ي م ك ه ت س خ ي ر ِ آ ف ت ا ب ك ن ي م
137- Gölgeden korkacak bir yapıda olduğumuz halde, güneşi büyülemek sevdasında bulunuyoruz!
غ ي ر ِ ي ا ر ا ن ی ك ه م ض م و ن م ی ب ر ن د ك س ن م ی ب ي ن م خ ر ي د ا ر س خ ن
138- Mazmun çalan dostlardan başka söz müşterisi göremiyorum!
ق د ر ت چ و ن ي س ت ، م ر د ن ا ز ز ن د گ ي س ت خ و ش ت ر ص د ب ا ر س ر ب ُ ر ي د ه ، ب ـ ه ت ر ك ه پ ر ب ُ ر ي د ه
139- Kudret olmayınca ölüm hayata tercih edilir; başı kesilmiş olmak, kanadı koparılmış olmaktan yüz kat daha hayırlıdır.
چ و گ ل چ ي ن ی ه م ا ن ؛ ك آ ش ن ا ی ِ ب ا غ ب ا ن ب ا ش ی
140- Mademki gül devşirmek istiyorsun, bahçıvan ile dostluk kurmalısın.
ب ِ ه ا س ت ا ز ع ي ب د ا ن ی گ ر ت و خ و د ر ا ع ي ب د ا ن ب ا ش ی
141- Kendi ayıbını bilmen, (başkasının) ayıbını bilmekten (araştırmaktan) daha iyidir.
ر و ا ج ِ ج ه ل ِ م ر ك ّ ب ر س ي د ه ا س ت ب ج ا ي ی ك ه ك ر د ه ه ر م گ س ی خ و ي ش ر ا خ ي ا ل ِ ه م ا ي ی
142- Katmerli cahillik o kadar yaygınlaşmış ki sinekler, kendilerini hüma ile kıyaslıyor.
ك س ی ر ا ق د ر م ش ك ن گ ر ن خ و ا ه ی ك م ب ـ ه ا گ ر د ی
143- Kıymetten düşmek istemiyorsan kimseyi kıymetten düşürmeye kalkışma.
چ ه ر َ و ی ب ه ش ه ر ِ ك و ر ا ن ب ه ا م ي د ِ خ و د ن م ا ي ی
144- Ahalisi âmâlardan oluşan şehre, kendini göstermek için neden gidiyorsun?
د ل ا ه م ا ی ِ س ع ا د ت ن ه ز ي ر ِ ا ي ن س ق ف ا س ت ب ر و ن ر و ا ر ه و س ِ س ا ي ه ء ه م ا د ا ر ی
145- Ey gönül! Mutluluk hüması göklerde değildir, hümanın gölgesini arzu ediyorsan dışarı çık!
خ ا ر ي د ن ِ گ و ش ر ا ي ک ا ن گ ش ت ب س س ت
146- Kulak kaşımak için bir parmak kâfîdir.
د ر ن ظ ر ه ا ، ا ع ت ب ا ر ِ ك س ب ق د ر ِ ن ف ع ِ ا و س ت ع ز ّ ت ِ ه ر ن خ ل د ر ب س ت ا ن ب م ق د ا ر ِ ب ر س ت
147- Herkesin itibarı hemcinsine olan faydasına göredir; bahçede her ağacın değeri, verdiği meyve ile mütenasip olur.
ز ر ك ه ق ل ب ا ف ت ا د ه ب ـ ه ر ِ خ ر ج ِ آ ن ، ش ب ب ـ ه ت ر ا س ت
148- Kalp akçeyi harcamak için gece, gündüze tercih edilir.
ه ر ك ر ا ب ي ن ی ب ش ه ر ِ ه س ت ی ِ خ و د س َ ر و ر س ت
149- Her gördüğün insan, kendi varlık şehrinde reistir.
ك ج ن گ ر د د م ع ن ی ِ م ص ح ف ا گ ر ب ی م س ط ر س ت
150- Mushafın mıstarı olmamakla, manası eğri olmaz.
ز ن د گ ا ن ی ر ا ح ت ش د ر ا ب ت د ا و ا ن ت ه ا س ت ي ا ل ـ ح د ج ا ی ِ ف ر ا غ ت ي ا ك ن ا ر ِ م ا د ر س ت
151- Hayatın rahatı başlangıcıyla sonundadır; huzur bulunacak yer, ya ana kucağıdır, yahut mezardır.
خ ط ّ ِ س ك ّ ه م ص ح ف ا س ت آ ن ر ا ك ه م ع ب و د ش ز ر س ت
152- Mabudu para olan adamın mushafı sikke yazısıdır.
ط ف ل ر ا د ر د س ت ح ل و ا ب ـ ه ت ر ا ز ا ن گ ش ت ر س ت
153- Çocuğa göre, elinde helva bulunması, yüzük bulunmasından daha iyidir.
ك س ز ه ف ت ا د و د و م ل ّ ت ا ي ن م ع م ّ ا ح ل ن ك ر د ك آ ي ن ه م ه م ذ ه ب چ ر ا د ر د ي ن ِ ي ک پ ي غ م ب ر س ت
154- Bir peygamberin dininde bunca mezhebin bulunması nedendir? Bu muammayı yetmiş iki milletten hiç kimse halledememiştir.