13 Haziran 2018

Vahiy mi, İlham mı?



Vahiy mi, İlham mı? 

Orta İslâmı anlatan kitaplara göre bağlayıcı olan ve gerçeği yansıtan bilgi üç kaynaktan alınır; sağlam duyu organları, doğru haber ve akıl. 

Doğru haber, vahye dayanan Kitap (Kur'an-ı Kerim) ve Sünnet kaynaklarında yer alan bilgidir. Bu bilgiler ile amel etmek, bunları hayata geçirerek yaşamak suretiyle olgunlaşan, nefsine hakim olan ve Allah'a has kul, Resulullah'a has ümmet olan insanlara veli (çoğulu evliya) denir. 

Daha çok Allah'ın veli kullarına bazen de sıradan insanlara gelen vasıtasız bilgiler de vardır. 

Bunların Allah'tan gelenine ve bu sebeple doğru, vahye uygun bulunanlarına "ilham" denir. Tahdîs, ilm-i ledün, doğru çıkan rüyalar da ilham çerçevesine girer. 

Ancak dinde delil ve dayanak kılınan, herkes için bağlayıcı olan bilgi yukarıda zikredilen üç kaynaktan gelen bilgidir. 

İlham kabilinden olan bilgiler ise hem -kendisine ilham vaki olan kişiden başkası için bağlayıcı ve delil değildir, hem de genel olarak muteber olması, vahiy yoluyla elde edilmiş bulunan Kur'an ve Sünnet bilgilerine aykırı olmamasına, onlara ters düşmemesine bağlıdır. 

Müslümanlar dinlerini doğru öğrenmek ve yaşamak istiyorlarsa -ki bunu istemeye mecburdurlar- önce vahye dayanan ve herkes için bağlayıcı olan bilgileri elde etmek durumundadırlar. 

Bu bilgileri elde etmek de kimsenin tekelinde değildir, dileyen her müslüman usulüne göre okuyarak, ders alarak, eğitim ve öğretim görerek bunlara sahip olabilir. 

Bu sağlam din bilgilerini elde etmedikçe müslüman, ilham, rüya vb. kaynaklara dayandığı iddia edilen bilgilere itibar edemez; çünkü henüz bunları test edecek "ölçüt, mihenk" bilgileri elde etmemiştir, böyle olunca da yanıltılması, saptırılması mümkündür. 

Vahye dayalı, bu sebeple de sağlam olan bilgileri elde ettikten sonra bir şahsa ilham kanalından bir bilgi ulaşırsa buna itibar etmeden önce bunları, sağlam vahiy bilgisi ölçütüne vurmak durumundadır. 

Kur'an'da ve Sünnet kaynaklarında bulunan, İslâm tarihi boyunca güvenilir alimler tarafından sistemleştirilmiş, tasnif ve telif edilmiş, açıklanmış olan bilgilere uymayan, bunlara ters düşen bilgi hangi kaynaktan ve kimden gelirse gelsin muteber değildir, böyle bir bilginin sahibine de veli denemez. 
Dinimizde istişare emredilmiş, istihare de tavsiye buyurulmuştur. Müslümanın kararında birinci derecede amil ve müessir istişare (erbabına danışma, müzakere etme, tartışma...) olmalıdır. 

Bu arada iki rek'at namaz kılınır ve arkasından da "işin hayırlı olması, hayırlı değilse nasip olmaması" dileğini de ihtiva eden istihare duası okunursa hem sünnet yerine getirilmiş, hem de manevi bir tedbire daha başvurulmuş olur. 

İstihareyi anlatan sağlam hadis kitaplarında bu duadan sonra uykuya yatıp rüya beklemek ve rüyada görülen işarete göre hareket etmek diye bir şey yoktur. 

Buna rağmen yapılır ve bir rüya görülürse buna da ne dereceye kadar ve hangi şartlar dahilinde itibar edileceği yukarıda açıklanmıştır. 

Resulullah (s.a.) bize en güzel ve en mükemmel örnektir, O'nun sünneti, O'nun yolu ve davranışları demektir, bunu izleyen başarı ve mutluluğa ulaşır, buna uymayan yollara (bid'ate) sapan ise doğru yoldan sapmış olur. 

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...