26 Nisan 2018

Recm ve Recim hakkındaki iddialara (keçi ayeti yemiş!) cevaplar


Recm ve Recim hakkındaki iddialara (keçi ayeti yemiş!) cevaplar ile ilgili görsel sonucu
Kuran’daki ayetleri tahrif ederek İslam dinini Allah + Peygamber + Sahabeler + Tabin + Mezhep imamları + Mezhep alimleri + Alimcikler + Tarikat şeyhleri + Şeyciklerden oluşan bir şirket dinine çeviren Sünnilerin Kuran’da olmayan bir müşrik adetini savunmak için yazdıkları şu makaleyi ibretle okuyunuz:
Recm ve Recim hakkındaki iddialara
(keçi ayeti yemiş!) cevaplar
Yazan: Uyduruk Ayet Yiyen Günah Keçisisi Hadisçisi Zina Eden Maymunu Recm Ederek Cezalandıran Maymunlar Habercisi Sidiği Şifa olan Develer Hadisçisi Öldürülmeleri Sevap olan Kertenkele ve Kara Köpekler Hadisçisi Bir Mezhebin Mukallidi ve bir Tarikatın Müridi Sarıklı, sakallı, cübbeli Ebu Cehil
Bir takım kişiler artık hükmü uygulanmayan recim üzerinden hadislere saldırmaya çalışıyorlar. 
1400 küsür yıldır,  Peygamberimiz ve sahabelerin bile uyguladığı cezayı inkar etmeye çalışıyorlar… Keçi ayeti yemiş, şöyle olmuş böyle olmuş gibi yaygaralar ile insanların zihnini bulandırmaya çalışıyorlar. Biz size bu konuyu esaslı bir şekilde anlatacağız ve Allah’ın izniyle bu konuda bilgi sahibi olacaksınız… Recm sözlükte; öldürmek, sövmek, kovmak, terketmek, bühtan, lanet etmek ve atılan taş manalarınadır.
Istılahta da; Muhsan olan zinakâr erkekle, muhsan olan zinakâr kadını usûlüne göre taşlayarak öldürmektir.
Recim konusu lafzı kaldırılmış bir ayet ile indirilmiş olmakla birlikte Resulüllah Efendimizin kesin uygulamaları ile sabittir.
ZİNA EDENE YÜZ DEĞNEK AMA BEKÂRA!
Değerli kardeşlerimiz recmi inkâr edenler şöyle demektedirler: “Recim Kuran’da yok. Evli de olsa bekâr da olsa Kuran’da zina edenin cezası bellidir. Bu da yüz değnektir.”
Ayet şöyle:
“Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun.” (Nur Suresi 2)
Bu ayeti delil alarak recim olmadığını söyleyen kişiler Kuran’da nesih ve mensuh olmadığını iddia eden kişilerdir.
Başka bir mesele ise ayette kadın erkek tanımı yapılırken “evli veya bekar” olduğu belirtilmiyor. Yani zina eden bir kadın ve erkek bekar da olabilir evli de olabilir. Burada bir kapalılık söz konusu. Mesela şu ayet-i kerime de konumuzla alakalıdır:
“Kadınlarınızdan fuhuş (zina) yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin. Eğer onlar şahitlik ederlerse, o kadınları ölüm alıp götürünceye veya Allah onlar hakkında bir yol açıncaya kadar kendilerini evlerde tutun (dışarı çıkarmayın). (Nisa 15)
Bu ayete göre ise kadınların yüz sopa ile cezalandırılması değil evde ölünceye kadar haps olunması emrediliyor. Nedense nesih ve mensuh olmadığını savunanlar bu ayeti hiç gündeme getirmezler. Çünkü işlerine gelmez.
Zahiri olarak bir karışıklık var gibi gözüküyor. Biz bu konuyu da “namazı” öğrendiğimiz gibi Resulüllah’tan öğrenmez isek işin içinden çıkamayız.
Değerli Gönül Dostları!
Nur Suresi 2. ayeti bekâr olup zina edenler için geçerlidir. Nisa suresi 15. ayeti ise sonunda gelen “Allah onlar hakkında bir yol açıncaya kadar” ilahi beyanıyla ayetin nesh olunacağı zaten açıkça ifade edilmiştir. Ve Allahu Teala bu suç için bir yol açmıştır.
Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:
“Allah, o(kadı)nlara bir yol halketti. Evliye evli, bekâra bekâr! Evliye yüz dayak. Sonra taşlarla recim. Bekara yüz dayak sonra bir sene sürgün.” (Müslim, Hudud 13)
AYET İLE NESHEDİLMİŞTİR
Bu ayetin hükmünün nesholunduğunda alimlerin ittifakı vardır. Ancak bazılarının iddia ettiği gibi hadis ile değil aslında ayet ve hadis-i şerif ile nesh olunmuştur. Çünkü bu konuda da bir ayet inmiş ancak ayetin lafzı kaldırılmıştır…
Abdullah b. Abbas radıyallahü anhuma şöyle demiştir: Ömer (b. el-Hattâb) (Radıyallahu anh) halka hitâb edip şöyle dedi: “Şüphesiz Allah (Celle Celaluhu) Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i hak ile gönderdi, ona Kitabı indirdi. 
Recm âyeti ona indirilenler içindedir. Biz onu, okuduk ve ezber­ledik. Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) recmetti, ondan sonra biz de recmettik. 
İnsanlar üzerinden uzun zaman geçerse, birisinin; biz Allah’ın Kitabında recm âyetini bulamıyoruz, demesinden ve Allah’ın indirdiği bir farzı terketmek suretiyle sapıtmalarından korkarım. Muhsan olduğu ve beyyine ya da ha­milelik ve itiraf bulunduğu zaman erkeklerden ve kadınlardan zina edene recm haktır (sabittir).
 Allah’a yemin ederim ki eğer insanlar, Ömer Al­lah’ın kitabına ilâvede bulundu, demeyecek olsalardı, recm âyetini yazar­dım.”(Buhâri; hudûd 30. 31 Tirmizi; hudûd 7; Müslim; hudûd 15; İbn Mâce, hudûd 9. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 15/110)
Hazreti Ömer’in sözünü ettiği okunuşu mensuh ayet şudur:
“İhtiyar erkekle ihtiyar kadın zina ederlerse, onları recmedin” (Mâlik, Muvatta’, Hudûd 10; İbn Mâce, Hudûd, 9; Ahmed b. Hanbel, V, 132, 183
Hazreti Ömer (Radıyallahu anh) zina eden evlilerin recmedilmesini emreden ayetin lafzının kaldırıldığını beyan ettiği hutbe esnasında raşid halifeler ve vahiy katipleri dahil bir çok sahabe vardır ve bir sahabe dahi itiraz etmemiştir. 
Bu sahabe- kiram ki Hazreti Ömer’in: “ben yanlış yaparsam tavrınız ne olur” sualine “kılıçlarımızla düzeltiriz” diyen insanlardır.
Öyle olduğu halde bir sahabe bile çıkıp itiraz etmemiştir çünkü Hazreti Ömer gibi gerçeği onlarda bilmekteydiler ve Resulüllah’ın recmi tatbikine şahit olmuşlardı…
İmrân b. Husayn (Radıyallahu anh) den rivayet edildi ki: Bir kadın, – Ebân’ın hadisinde denildiğine göre, Cüheyneli bir kadın Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e gelip, zina ettiğini ve gebe olduğunu söyledi. Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kadının bir velisini çağırdı ve: “Ona iyi davran, çocuğunu do­ğurunca getir” buyurdu.
Kadın çocuğunu doğurunca (velisi onu Resulüllah’a) getirdi. Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) emir buyurdu ve elbisesi üzerine bağlandı. Sonra da efendimizin emri ile recmedildi. Sonra yine emretti ve ashap cenazesini kıldı.
Ömer (Radıyallahu anh); Yâ Rasûlullah! O zina etmiş olduğu halde, namazını kılı­yor musun?!…” dedi. Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
”Canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, o öyle bir tevbe etti ki, eğer tevbesi Medinelilerden yetmiş kişiye taksim edilse yeterdi. 
Sen bu kadının canını feda etmesinden daha üstününü buldun mu?” buyurdu. (Müslim, hudûd 24; Tirmizi, hudûd 9; Nesâi, cenâiz 64; İbn Mâce, hudûd 9; Dârimî, hudûd 17; Ahmed b. Hanbel, IV, 430, 435, 437, 440.Sünen-i Ebu Davud )
Bu ve bir çok sahih hadis-i şerif, ashabında beyanları ile sabit olan recim, İslam’ın bir hükmü ve toplumsal huzurun teminatıdır.
AYETİ KEÇİ YEMİŞ DEYİP ALAY EDENLER
Hiçbir yerden çıkış bulamayanlar Aişe annemizin şu haberini alarak alay ederler: “… Âişe (Radtyallâhü anhâ)’âan; Şöyle demiştir :
”Andolsun ki recm etme âyeti ve yetişkin kişiyi on defa emzirme (sebebi ile nikahlamanın haramlıgı) ayeti indi ve andolsun ki bu âyetler tahtımın altındaki bir yaprakta (yazılı) idi. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) vefat edip bizO’nun Ölümü ile meşgui olunca, evde beslenen bir koyun (veya keçi odaya) girip o yaprağı yedi.”
Bildiğiniz gibi sütkardeşin nikâhı da haramdır ve bu ayetin lafzı da kaldırılmıştır.
İlahiyatçı geçinen adamlar kalkıp: “Keçi ayeti yemiş, maymunlar bulmuş, keçi ayeti neshetmiş, bunu kabul edersek Kuran’ın korunmuşluğu nerede kalır” gibi ifadelerle alay ediyorlar. Cehaletlerine tuz biber ekiyorlar.
Halbuki Allahu Teala dilediği ayetin manasını veya lafzını kaldırır. 
NESİH MENSUH DELİLLERİNİ OKUYABİLİRSİNİZ 

NESİH MENSUH DELİLLERİ

   Nesih ve Mensuh meselesi ayeti kerime ve hadisi şerifler ile sabit iken bunu inkar edenlerin kendi görüşlerinden başka delilleri bulunmamaktadır.

   Nesih: İzale, bertaraf, ibtal ve yok etme; izale edilen şeyin yerine başka birinin konulması veya konulmaması, nakletme, kaldırma, hükümsüz kılma, istinsah etme, değiştirme, tahvil etme (nesha) fiilinin mastarıdır.
   Istılah âlimlerince nesh değişik şekillerde tarif edilmiştir. Neshin, ıstılâhî tariflerinin ortak noktaları alınmak suretiyle şu şekilde tarifi mümkündür: “Nesh, şer’î bir delil ile sabit şer’î ve fer’î bir hükmün daha sonra gelen yeni şer’î bir delille kaldırılması, ilgası, tebdil ve tağyîr edilmesidir.” Bu şekilde kendinden önceki hükmü kaldıran delile “nâsih”, hükmü kaldırılan delile de “mensûh” denilir.
   Alimler neshi ve mensuh meselesine ve bu konu ile alakalı ayetlere vakıf olmayanların ayetlerden hüküm çıkarmaya çalışmalarının ve Kur’andan vaaz vermelerinin caiz olmadığını bildirmişlerdir.
   Kur’an-ı Kerimde bu konuda çok açık ayetler bulunmaktadır. Şöyle ki:
“Biz herhangi bir ayeti nesheder veya onu unutturursak, ondan daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki; gerçekten Allah her şeye Kadir’dir.” (Bakara 106)

   “Biz bir ayet yerine başka bir ayeti değiştirdiğimizde, o kişiler: ‘Sen ancak bir uydurucusun!’ derler. Oysa Allah neyi indireceğini pek iyi bilmektedir. Doğrusu onların pek çoğu bilmezler.” (Nahl 101)
   “(Ey Habibim) Biz seni okutacağız da sen asla unutmayacaksın. Ancak Allah’ın dilediği müstesna. Çünkü O âşikârı da bilir, gizliyi de” (el-Âlâ, 6-7)
   Bu gibi ayetler Allahu Teala’nın indirdiği bir ayeti lafzen veya hükmen kaldırıp/unutturacağını beyan etmektedir. Şimdi birkaç örnek ile konuyu genişletelim..
Nesih 3 şekilde olur.
1- Lafzı ve manası mensuh (kaldırılmış) olan
2- Yalnız manası (hükmü) kaldırılıp lafzı mevcut olan
3- Lafzı lafzı kaldırılıp manası baki olandır.

LAFZI VE MANASI KALDIRILMIŞ OLAN
   Hazreti Enes (Radıyallahu anh) nı şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: Allahu Teala, Meune kuyusunda öldürülenler hakkında ayet indirmiş di ki, biz o ayeti nesh olununcaya kadar (kaldırılıncaya) kadar okurduk. Şöyle ki:
   “Dikkat edin! Kavmimize ulaştırın ki, şüphesiz biz Rabbimize kavuştuk. Bizden razı oldu ve bizi razı etti.”

MANASI (HÜKMÜ) KALDIRILIP LAFZI BAKİ OLAN
   1- Mesela Enfal suresi 65. ayeti kerimesinde sabırlı 20 kişinin 200 kişiye, 100 kişinin 1000 kişiye gelip gelebileceği yani böyle bir karşılaşmadan kaçmanın haram olduğu belirtilmektedir. Hemen sonraki 66. ayeti kerimede ise Allahu Teala sayı ve zafiyet bakımından bir zafiyetin olması, ümmetin kolaylığı için sabırlı 100 kişinin 200 kişiye, 1000 kişinin 2 bin kişiye galip geleceğini yani 1’e 2’lik bir karşılaşmadan kaçılmasının haramiyetini beyan etmiştir.

   Ayetlerin meali şöyledir: “Ey nebi! İnsanları savaşa teşvik et! İçinizden sabredici yirmi kişi bulunursa iki yüz kişiye galip gelirler. Sizden (sabırlı) yüz kişi bulunursa, o kafir olmuş kimselerden bin (kişiy)i yenerler…..” (Enfal 65)
   “Allahu Teala sizde bir zafiyet olduğunu bilmiş ve şuanda bir hafifletme yapmıştır. Artık içinizden sabırlı yüz kişi bulunursa, iki yüz (kişiy)e galip gelirler. Ama aranızdan (sabırlı) bin (kişi) bulunursa, Allah’ın izni (ve desteği) ile iki bin (kişiy)e galip gelirler. Zaten Allah o sabredenlerle beraberdir” (Enfal 66)

   Görüldüğü üzere bir ayet diğer ayetin hükmünü neshetmiştir. Ayetin lafzı vardır ancak hükmü kalkmıştır.
   2- Başka bir misal miras ile ilgilidir. Bakara Suresi 180. ayetinde geçen mü’minlerin servetlerindne bir kısmını anne-baba ve yakınlarına vasiyet etmelerinin farz oluşu Nisa Suresi 11 ve 12. ayetlerinde miras taksiminin kesinleşmesi ile kaldırılmış, artık yapılacak vasiyetler geçersiz sayılmıştır. (İslama göre kişi mal varlığını ölmeden önce istediği dağıtabilir ancak malının dağıtımının öldükten sonrası için yaptığı vasiyet geçersizdir.)
   Kur’an-ı kerimde bu konuda bir çok örnek vardır. Yukarıda da denildiği gibi nesh ve mensuh meselesini bilmeyenlerin Kur’an-ı Kerimden vaaz vermeleri doğru değildir.
LAFZI KALDIRILIP MANASI BAKİ OLAN
   Mesela recim meselesinde zina eden erkek ve kadının recm edileceği hakkındaki ayetin lafzı sonradan kaldırılmıştır. (Hükmü geçerli olmakla birlikte bu konuda Resulüllah Efendimizin mütevatır derecesine ulaşmış inkar edilemeyecek hadisleri mevcut olduğundan recim konusu inkar edilemez.)

   Abdullah b. Abbas (r. anhümâ), Hazreti Ömer’in minberde şöyle dediğini rivâyet etmiştir. “Cenab-ı Allah Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i hak ile göndermiş ve O’na Kitab’ı indirmiştir. Recm ayeti de O’na indirilen ayetlerden idi. Biz bu ayeti okuduk, ezberledik ve anladık. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) recmi uyguladı, ondan sonra biz de uyguladık”. Korkarım, zaman geçince birileri çıkıp “Biz Allah’ın kitabında recmi bulamıyoruz” der ve Allah’ın indirdiği bir farzı terkederek sapıklığa düşerler. Şüphesiz recm, Allah’ın kitabında, evli olmak, şahit, gebelik veya ikrar bulunmak şartıyla, zina eden kimse aleyhine bir haktır” (Müslim, Hudûd, 15).
   Hazreti Ömer’in sözünü ettiği okunuşu mensuh ayet şudur: “İhtiyar erkekle ihtiyar kadın zina ederlerse, onları recmedin” (Mâlik, Muvatta’, Hudûd 10; İbn Mâce, Hudûd, 9; Ahmed b. Hanbel, V, 132, 183). Hazreti Ömer’in recmi, Medine minberinden ilân etmesi, içlerinde bir çok sahabe bulunan cematten hiç birinin buna karşı çıkmaması, recmin sabit olduğunu gösterir (Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, Ahmed Davudoğlu, İstanbul 1978, VIII, 350). es-Serahsî (ö. 490/1097). Ömer (Radıyallahu anh)’in şöyle dediğini nakleder:
   “Eğer insanlar, Ömer Allah’ın Kitabına ilave yaptı demeyecek olsalar, “ihtiyar erkekle ihtiyar kadın zina ettikleri…” ifadesini Mushaf’ın haşiyesine yazardım” (es-Serahsî, el-Mebsût, Beyrut 1398/1978, IX, 37).
   Bazıları Resulüllah’ın hadisi ile ayetin neshedilemeyeceği, dolayısıyla bu hükmün geçersiz olduğunu iddia ederler. Yani recim cezasının olmadığını söylerler. Halbuki yukarıda da okuduğunuz gibi bu ayetin lafzı kalkmış ancak manası sabit kalmıştır…
ELİMİZDEKİ KUR’AN CEBRAİL’İN SUNDUĞU KUR’ANDIR
   Şu da bilinmelidir ki, elimizde bulunan Kur’an-ı Kerim Cebrail (Aleyhisselam)ın Efendimize arzettiği (sunduğu) son şeklidir.

   Ubeydetu’s-Selmani’nin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
   “Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in vefat ettiği sene, O’na arzedilen (sunulan) kıraat (Kur’an okunuşu) Hazreti Osman (Radıyallahu anh) ın bütün insanları üzerine topladığı (herkesin razı olduğu) ve bütün insanların ittifakı (birliği)yle okuduğu kıraattır. (Suyuti, D. Mensur 1/258)

   İbn-i Mesud (Radıyallahu anh) ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Cibril-i Emin her sene bir kere, Kuran’ı Efendimize arz ederdi. Son sene iki kere arz etti. İşte ben o sene Resulüllah’tan Kuran’ı aldım.” (Suyuti, Dürrul Mensur 1/259)

   Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, Allahu Teala dinin yeni yeni oturduğu zaman diliminde bazı ayetler indirmiş ve daha sonra unutturmak sureti ile onları kaldırmıştır. Bazı ayetlerin hükmünü diğeri ile neshetmiştir. Ehli Sünnetin ittifak ettiği görüş nesih ve mensuhun olduğudur. Siz, televizyonlara çıkan yerden bitme ne olduğu belirsiz, hadis, müctehid tanımayan, işine gelmeyen ayeti bile görmeyen körlere aldanıp da ehli sünnetten şaşmayın..
Ayetin lafzını kaldıran, ayetin sahibi olan Allahu Teala olduğuna göre korunmuşluğunda bir problem yoktur. Zaten şuan okuduğumuz Kur’an, lafız itibari ile Cebrail aleyhisselam’ın tilavet ettiği son şeklidir, yani o lafızlar zaten Allahu Teala tarafından kaldırılmıştı:
“Ubeydetu’s-Selmani’nin şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:“Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in vefat ettiği sene, O’na arzedilen (sunulan) kıraat (Kur’an okunuşu) Hazreti Osman (Radıyallahu anh) ın bütün insanları üzerine topladığı (herkesin razı olduğu) ve bütün insanların ittifakı (birliği)yle okuduğu kıraattır.(Suyuti, D. Mensur 1/258)
İbn-i Mesud (Radıyallahu anh) ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Cibril-i Emin her sene bir kere, Kuran’ı Efendimize arz ederdi. Son sene iki kere arz etti. İşte ben o sene Resulüllah’tan Kuran’ı aldım.” (Suyuti, Dürrul Mensur 1/259)
Bir keçi ayet yer inkarcılar dinden çıkar! Hiç düşünmezler ki Hazreti Ömer Efendimizin’de yukarıda ifade etiği gibi ayet inmiş ve okunmuştur. Allahu Teala ayetin lafzını herhangi bir vesile ile ortadan kaldırmayı murad ettiyse bunda keçiyi de kullanır, koyunu da… Nitekim Nemrut kâfirini topal bir sinek ile devirmiş ve yok etmiştir.
Dolayısıyla Allahu Teala, istediği ayetin lafzını ve hükmünü kaldırır, bunun için sebep kıldığı şeyin hiçbir önemi yoktur.
[Müşrikler ve münafıklar Kuran’ın biricik kaynağı olan Kuran’a düzinelerce kitabı eklemek ve islam dininin özgürleştirici, rasyonel, barışçı ve adil olan tevhid mesajını tahrif ederek cahiliyye inanç ve uygulamalarını hortlatmak ve Allah’ın dini diye sunmak için bazı ayetlerin anlamını tahrif ettiler. Aşağıdaki tahrifatı ifşa eden tartışmalarımı Müslüman Din adamlarına 19 Soru veya İslami Reform için Manifesto adlı kitaplarımda bulabilirsiniz. Manifesto’yu www.19.org sitesinde PDF olarak indirip okuyabilirsiniz. Ayrıca MESAJ çevirisi de bu ayetlerde yapılan tahrifatları tek tek ifşa ediyor. Edip Yüksel ]
RESULÜLLAH’A İTAAT ETMEK!
Hiçbir İslam alimi bunu iddia etmemiş ama diyelim ki bu konuda bir ayet inmedi. Böyle bile olsa Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz helal ve haram koyma, şeriat koyma ve hüküm verme yetkisine sahip olduğundan koyduğu hüküm geçerlidir.
TEBYİN VE TEFSİR (AÇIKLAMA) YETKİSİ
1- “(Onları) Apaçık deliller ve kitaplarla (gönderdik). Sana da zikri (Kur’an’ı) indirdik ki, insanlara kendileri için indirileni açıklayasın ve onlar da iyice düşünsünler, diye.”(16/44)
Ayeti kerimede bildirildiği üzere Hazreti Peygamber, Allahu Teala’nın bildirdiği ayetleri açıklamakla görevlidir. Bu konuyu destekleyen bir başka ayet ise şöyledir:
“Ey kitap ehli! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada “Bize ne müjdeleyici bir peygamber geldi, ne de bir uyarıcı” demeyesiniz diye, işte size (hakikatı) açıklayan elçimiz (Muhammed) geldi. (Evet,) size bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.” (Maide 19.)
HÜKÜM VERME YETKİSİ
2- “Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Resulüne davet edildiklerinde, mü’minlerin sözü ancak ‘işittik ve itaat ettik’ demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.” (Nur 51)
Ayeti Kerimenin iniş sebebi çok manidardır. Münafık Bişr ile bir yahudi hakkında nazil olmuştur. İkisi arasında bir arazi üzerinde ihtilâf çıkmıştı. Yahudi, Bişr’i, aralarında hüküm vermesi için Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’a çekerken münafık, Yahudiyi Ka’b ibnu’l-Eşref e gitmeleri için çekiyor, bir yandan da: “Muhammed bize haksızlık eder, zulmeder.” diyordu. Sonunda Yahudinin ısrarı ile Peygamberimiz’e gelip davalarını anlattılar; Allah’ın Rasûlü de Yahudi lehine hükmetti.
Ancak münafık, Hazreti Peygamber (Aleyhisselam)’ın hükmüne razı olmayıp: “Gel bir de Ömer’e davamızı anlatalım, ondan hüküm vermesini isteyelim.” dedi. Yahudi buna da razı oldu ve gidip davalarını Hazreti Ömer (Radıyallahu anh)’a anlattılar. Yahudi bu arada Hz. Ömer’e: “Hazreti Peygamber, benim lehime hükmetti de bu adam O’nun hükmüne razı olmadı.” dedi. Hazreti Ömer, o münafığa: “Öyle mi oldu?” diye sordu, onun: “Evet.” cevabı üzerine: “Beni burada biraz bekleyin, hemen geliyorum.” deyip evine girdi, kılıcını kuşanmış olarak çıktı ve münafığın oracıkta boynunu vurup öldürdü ve: “Rasûlullah’ın hükmüne razı olmayan hakkında benim hükmüm budur.” dedi de bunun üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeleri indirdi.
Hazreti Ömer’in bu davranışı üzerine Cibril: “Ömer, Hak ile bâtılın arasını ayırdı.” demiş, bunun üzerine Hazreti Ömer’e: “el-Fârûk” lâkabı verilmiştir.
Ayeti Kerimenin ifadesi ile de anlaşılıyor ki Peygamberimiz hazreti Muhammed Mustafa (Sallallah Aleyhi ve Sellem) kesin bir hüküm verme yetkisine sahiptir. Mü’minlere düşen ise bu hükme razı olmaları ve gönülden kabul etmeleridir.
ALLAH VE RESULÜ HÜKMEDİNCE SEÇME HAKKIN YOKTUR!
3- “Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzab 36)
Bir önceki ayeti teyit eden bu ayet de Resulüllah’ın bir konu hakkında verdiği hükmü Allah’ın (Celle Celaluhu) hükmü ile eşit saymış, bir fark olmadığını vurgulamış, bu hüküm karşısında seçme veya çıkar bir yol aramanın batıl olduğunun altı çizilmiş ve bu hükmü kabul etmeyenlerin (Resulüllah hüküm koyamaz diyenler de dahil) aşikar bir şekilde sapıtacağını beyan etmiştir.
HARAM KOYMA YETKİSİ
4- “Resul size neyi verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının, Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr 7)
Ayeti kerime çok sarih bir ifadeyle Resulüllah Efendimizin haram koyma, sakındırma, nehyetme yetkisini ifade etmektedir. Ayet-i kerimede dikkati çeken husus Resulüllah’ın nehyettiği şeyden sakınılması ve bu emre itaat hususnda Allah’tan korkulması gerektiğidir. Allahu Teala, Peygamberinin emirlerini kendi ilahi garantisi altına almış ve mü’minlerin kesin itaatini emretmiştir. Peygamber’in hükmünden yüz çevirenler ise ayeti kerimeye göre ancak Allah’u Teala’dan korkmayanlardır.
RESULE İTAAT ALLAH’A İTAATTİR!
5- “Kim Resul’e itaat ederse gerçekte Allah’a itaat etmiş olur…” (Nisa 80)
Yukarıda geçen ayet-i kerimelerde hüküm verme, helal ve haram koyma yetkisi beyan edilen Resulüllah Efendimizi, Allahu Teala bu ayeti kerime ile itaat makamında kendisi lie eş değer tutulmakta, Resulüne itaatin aslında Allah’a itaat olduğu dolayısıyla Resulüne ve verdiği hükme karşı gelmenin Allah’a karşı gelmek olduğu ifade ediliyor.
ALLAH’A VE RESULÜNE İTAAT EDİN
Aşağıda sıralayacağımız ayetler de Allah ve Resulüne itaati hiç ayırmamıştır…
6- “Allah’a ve Resulüne itaat edin ki merhamet olunasınız” (Al-i İmran 132)
7- “İşte bu (hükümler) Allah’ın koyduğu sınırlarıdır. Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte bu büyük başarıdır. Kim de Allah’a ve Peygamberine isyan eder ve onun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedi kalacağı cehennem ateşine sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.” (nisa 13-14)
8- “Öyleyse Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin ve Allah’a karşı gelmekten sakının. Şayet yüz çevirirseniz bilmiş olun ki elçimize düşen sadece apaçık tebliğdir.” (Maide 92)
9- “Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal 46)
10- “Ey iman edenler! Allah’a ve Resûlüne itaat edin ve işitir olduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin.” (Enfal 20)
AYET İLE ÇELİŞMEZ
Bazıları da Resulüllah’ın bu uygulamasının Nur Suresinin “Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun.” (Nur Suresi 2) ayeti ile çeliştiğini, hadisin ayeti neshedemeyeceğini savunur. Bu iddia çok yanlıştır. Çünkü ayeti kerimede evli veya bekâr ayrımı söz konusu değildir. Sahabeler dâhil hiçbir Ehli sünnet âlimi de böyle bir mana çıkarmamıştır. Resulüllah Efendimizin uygulamalarından da ayetin bekârlar hakkında nazil olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla hiçbir çelişki mevcut değildir…
ŞARTLAR AĞIRDIR
Zinanın şartları ağırdır. Zinanın müslüman, erkek, adaletli ve hür dört erkek şahitle ispat edilmesi gerekir (en-Nisâ’, 4/15; en-Nûr, 24/4,13). Şahit sayısı dörtten az olur veya dördüncü şahit “sadece bunları bir yorgan altında gördüm” gibi kesin zinaya delâlet eden beyanda bulunmasa, ilk üç şahide “zina iftirası (kazf)” cezası uygulanır. Zina isnat edilenden had düşer. Çünkü Hazreti Ömer, Muğîre (Radıyallahu anh)’in zinasına şahitlik eden üç kişiye zina iftirası cezası uygulamıştır.
Resulüllah Efendimiz zamanındaki recim hadiselerine baktığımız zaman ise kişilerin kendilerini şikayet ettiği, kişinin her gelişinde Resulüllah’ın geri çevirdiği ve kendisi hakkındaki şahitliği 4’e tamamladığı görülür.
Bu konuya bütün fıkıh alimlerinin kitaplarında da geniş yer verilmiş, ancak son zamanlarda çıkan ve İslamın temel hükümlerini bile tartışmaya açan Prof. etiketli insanlar recmin olmadığını iddia etmektedirler. Onların inkarları delile değil sadece felsefelerine dayanır. Allahu Teala bu kişileri de ıslah eylesin ve Ehli sünnetin neferi eylesin… Diyeceğimiz son söz budur…

Silinmesin *T6952550267*DOSYA GÖNDERME FORMU(HUKUK)YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA ANKARADOSYAYA İLİŞKİN BİLGİLERMAHKEMESİKARAR TAR...