Kabir var. Herkes ister istemez oraya girecek.
Oraya girmek için de üç tarzda üç yoldan başka yol yok.
Birinci yol: O kabir, ehl-i iman için bu dünyadan.
RAKAMLARIN ÜZERİNE TIKLAYIN RESİMLİ ANLATIMLARI LÜTFEN OKUYALIM SELAMETLE
2 Kabir var. Herkes ister istemez oraya girecek. Oraya girmek için de üç tarzda üç yoldan başka yol yok. Birinci yol: O kabir, ehl-i iman için bu dünyadan daha güzel bir âlemin kapısıdır. İkinci yol: Âhireti tasdik eden, fakat sefahet ve dalalette gidenlere, bir haps-i ebedî (ebedi bir hapis) ve bütün dostlarından yalnız bırakılma bir haps-i münferit (hücre hapsi), yalnız başına bir hapis kapısıdır. İnandığı gibi hareket etmediği için öyle muamele görecek. Üçüncü yol: Âhirete inanmayan ehl-i inkâr ve dalalet için bir idam-ı ebedî (ebedi yok olma) kapısı... Yani hem kendisini, hem bütün sevdiklerini idam edecek bir darağacıdır. Öyle bildiği için, cezası olarak aynını görecek. Risale-i Nur “Onüçüncü Sözün İkinci Makamı.”
3 Hadis-i şerif «Kabir, Cennet bahçelerinden bir bahçe, yahut Cehennem çukurlarından bir çukurdur.» Kabir hayatı, dirilerin hayatı gibi değildir. Dünya hayatında hayatın nizamı için, hem his yani duygu, hem de irade ile hareket vardır. Kabir hayatında ise, hareket etmek lâzım değildir. Hatta, kabir hayatında hareket olmaması lâzımdır. O hayatta bulunanların, elem ve azap duymaları için, yalnız hissetmeleri yetişir. (İmâm-ı Rabbânî) Kabir hayatı insanlara göre değişir. Kabir hayatı şaşılacak bir şeydir. (İmâm-ı Rabbânî)
4 Hadis-i şerif «Kabrimi ziyaret eden, beni diri iken ziyaret etmiş gibi olur.» Taberani Hadis-i şerif «Bir kimse mü'min kardeşinin kabrini ziyaret eder ve kabir yanında oturup selâm verirse, meyyit onu tanır ve selâmına cevap verir.» Şevahid-ül-Hak. Ruhun cesetle olan münasebeti devamlıdır. Ancak bu münasebet rüyada, berzahta, haşirde, cennette veya cehennemde ayrı ayrıdır. Uyku hâlinde ruh yarı bir kayıtsızlığa ulaşır. Dolayısıyla insan rüyasında yüzlerce ayrı ayrı yerde bulunabilir ve binlerce insanla görüşebilir. Bu arada uyuyan cesetle ruhun münasebeti de devam eder. M.F. Gülen’in “Fasıldan Fasıla” Kitabından alınmıştır.
5 Efendimiz (sav), cenazeler için ayağa kalkardı. «Ölüye eziyet, aynen diriye eziyettir» buyururdu. Kabirlere hususi alâka gösterirdi. Bütün bunlardan kabir ve berzah âleminde ruhun cesetle münasebettar olduğunu anlıyoruz. Tabii bu münasebeti, uyku hâlindeki münasebet gibi düşünmek de yanlıştır. Gülen’in “Fasıldan Fasıla” Kitabından alınmıştır. Ehlullaha ilk inkişaf eden kabirlerin keşfidir. Bunu şu şekilde anlamak lazımdır. Allah dostlarına gösterilen, açılan o kadar gizli hakikatler vardır ki; onlardan bir tanesi de, velayetin ilk basamağı, kabirlerin keşfidir. Keşif, peygamberlerin mucizelerinde olduğu gibi, Allah’ın dilemesiyle olur. Yoksa ben de keşfedeyim, ben de kalpten geçenleri bileyim demekle olmaz. M.F. Gülen’in “Fasıldan Fasıla” Kitabından alınmıştır. Ebû'l-Leys Semerkandî Hazretleri insanı kabir azabından kurtaran 4 ameli şöyle anlatır: "Kim kabir azabından emin olmak istiyorsa, şu 4 ameli işlemekten geri kalmasın: 1 - Namazını kılsın. 2 - Malından sadaka versin. 3 - Kur'an'dan bildiği kadarını okusun. 4 - Tenha yerlerde Allah'ı zikretsin, geçmişi ile geleceğini tefekkür ederek kendini ölüme hazırlasın. Memba
6 Meyyit kabre konduğu zaman, amelleri onun etrafını sararlar. Allahü Teâlâ, o amelleri konuşturur. Ameller şöyle der: "Ey bu kabirde yapayalnız kalan kul! Dostların, çoluk- çocuğun senden ayrılıp, gittiler. Bugün senin benden başka bir arkadaşın ve yakının yok. Dini Terimler Sözlüğü: Yezîd Rakkâşî Resulullah Efendimiz, Hazret-i Ömer'e buyurdular. "Ey Ömer..! Sen ölünce adamların sana bir mezar kazarlar ki, dört arşın uzunluğunda, bir arşın ve bir karış genişliğindedir. Ondan sonra seni yıkarlar ve kefenine sararlar. O kabir ’e koyarlar. Üstüne toprak döküp geriye dönerler. Sonra sana kabir yoldaşı Münker ve Nekir gelir. Onların sesleri gök gürültüsü gibidir. Gözleri şimşek çakar gibi olur. Seni tutarlar, kaldırıp silkerler ve sarsarlar." Ömer, Resulullah Efendimiz 'e şöyle sordu: «Ey Allah'ın Resulü..! O anda benim aklım başımda olur mu?» Resulullah: «Olur ya Ömer! dedi. Hazret-i Ömer de: «Korkmam öyleyse! Ben onlara kâfi gelirim!» dedi. İmam Gazali “Kimya-yı Saadet”
7 Hz. Osman R.A., bir kabrin üzerinde durunca sakalı ıslanıncaya kadar ağlardı. Kendisine: "Cenneti ve cehennemi hatırladığın vakit ağlamıyorsun, fakat kabri hatırlayınca ağlıyorsun!" dediler. "Çünkü Resulullah S.A.V.‘in şöyle söylediğini işittim: "Kabir, ahiret menzillerinin birinci menzilidir. Kişi ondan kurtulabilirse, ondan sonrakiler daha kolaydır. Ondan kurtulamazsa ondan sonrakiler bundan daha zordur, daha şediddir." Resulullah A.S.V. Buyurdu.. Ahiret âleminden gördüğüm manzaraların hiçbiri kabir kadar korkutucu ve ürkütücü değildi..! Tirmizi, Zühd 5, (2309). Hz. Aişe der ki: A.S.V.'ı namaz kılıp da, namazında kabir azabından istiaze etmediğini (Allah’a sığınmadığını) hiç görmedim.“ Buhari, Cenaiz 89, Müslim, Mesacid 123, (584); Nesai, Cenaiz 115, (4, 104, 105).
8 Hadîs-i-şerîf : Kabir azabı.. şu üç şeydendir.. Gıybet, koğuculuk ve üzerine idrar sıçratmak. Riyaz-ü Salihin Kabir azabı rüya gibi değildir. Kabir azabı, azabın görüntüsü değildir, azabın kendisidir, ahiret azaplarındandır. Dünya azabına benzemez. Dünya azapları, ahiret azapları yanında hiç kalır. (İmâm-ı Rabbânî) Kabir azabı hem ruha, hem de bedene olacaktır. (İmâm-ı Muhammed bin Hasen Şeybânî) Kabir azabının en hafifi cesedin kabir içinde iki değirmen taşı arasında sıkışıp kalması ve kemiklerinin çatır çatır kırıldığını duyması gibidir, denmiştir. Ahmet Şahin “Dini Hikâyeler” s:132 Resulullah'ın kızı Zeyneb, Allah'ın davetine uymuştu. Onu mezara koydular. Babası Resulullah Efendimiz 'in yüzü baştan başa sarardı. Yüzünün rengi eski halini alınca, biz: «Ey Allah'ın Resulü! dedik. Bu ne haldir ki, sana geldi?» Oda: «Kabrin sıkıştırma safhalarını ve azabını hatırladım. Bana, ona edilecek azabın az olacağı bildirilmişti. Ama kabir onu Öyle sıktı ki, bütün âlem işitti.» İmam Gazali “Kimya-yı Saadet.
9 Kabir azabının aslı dünya sevgisidir. Bu azap dünyayı isteme derecesine göre, bazılarına çok, bazılarına az olur. Herkesin cezası ve rahatı dünyaya bağlılığı ve ondan kesilmesi miktarıncadır. Kur’an-ı Kerimde buyruldu ki; «Bu şiddetli azap onlara, dünya hayatını ahiret nimetleri üzerine tercih ettikleri içindir». Nahl Suresi 107. Ayet. Kabir azabı da iki kısımdır: Ruhani ve cismani. Cismani olanı herkes bilir. Ruhani olanı ise, kişinin hanım, evlat, mal, mülk, ev, hizmetçi, hayvan, akraba ve yakınları; hatta yer, gök ve his ile anlaşılanların hepsinin ondan alınacağını bilmesidir. Eğer kendi varlığını bunlara vermiş ise, ayrılırken zaruri olarak azapta kalır. İmam-ı Gazali “Kimya-ı Saadet” Kitabından alınmıştır.
10 (Hadîs-i şerîf) Kabristâna giren kimse, Yâsîn sûresini okursa, o gün meyyitlerin azâbları hafifler. Meyyitlerin sayısı kadar, ona da sevâb verilir. Habl-ül-Metin. (Hadîs-i şerîf) Bir kimse, kabristândan geçerken on bir kerre İhlâs sûresini okuyup, sevâbını meyyitlere hediye ederse, kendisine ölüler adedince sevâb verilir. Habl-ül-Metin. Dünya gamından, nefsin sıkıştırmasından hafifleyip kurtulmak istiyorsanız, kabristanları sık sık ziyaret ediniz. (Hacı Bayram-ı Velî)
11 Fadâle İbnu Ubeyd (R.A.) anlatıyor: "Her ölenin ameline son verilir, ancak Allah yolunda ölen murâbıt (kalbini Allah’a bağlayanın) müstesna. Çünkü onun ameli kıyamet gününe kadar artırılır. Ayrıca o, kabir azabına da uğratılmaz.“ Tirmizi, Fedailu'l- Cihad 2,(1621); Ebu Davud, Cihad 16, (2500).
12 "Siyahi bir kadın mescidin kayyumluk hizmetini yürütüyor süpürüp temizliyordu. Resulullah (A.S.V.) bir ara onu göremez oldu. Kadın hakkında, ne oldu? diye bilgi sordu. O öldü! dediler. Bunun üzerine "Bana niye haber vermediniz?'' "Kabrini bana gösterin!" Kabir gösterildi. Resul-i Ekrem kadının kabri üzerine cenaze namazı kıldı. Sonra: "Bu kabirler, sahiplerine karanlıkla doludur. Allah, onlar için kıldığınız namazla kabirleri onlara aydınlatır“ dedi. Buhari, Cenaiz: 67, Salât: 72, 74; Müslim, Cenaiz: 71, (956); Ebu Davud, Cenaiz: 67, (3203); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 9/383.
13 Büyüklerden biri bir akşam misafir olmak istediği köyün mezarlığına kadar gelmiş, ancak köyde bir tanıdığı bulunmadığından, mezarlığın tenha bir yerinde sabahlamaya karar vermiş. Yatsıyı kılıp duasını yaptıktan sonra otların üzerine yatıp uyumuş. Gece rüyasında.. Bütün kabir halkı ayakta, sevinçle bir şeyler paylaşıyorlar.. Merak edip sormuş: — Ey kabir sakinleri, ne paylaşıyorsunuz böyle sevinçle? Biri cevap vermiş: — Sevap paylaşıyoruz, sevap! — Sevap sizin için çok mu mühim? — Ne diyorsun sen. Ateşe düşen bir adamın, ateşin yakmadığı bir gömleği giymesi ne kadar mühimse, sevap da bizim için öyle mühim. Çünkü bizler sizin gibi hayatta iken bazı günahlar işlemişiz. Bu günahlardan dolayı burada ateş gibi sıcakların İçinde yatıyoruz. Ancak bize sevap hediye edilirse onları sırtımızda sıcaklık geçirmeyen gömlek gibi hissediyoruz. Sıcaklığın tesiri azalıyor. Azabımız hafifliyor. Uyuyan zat tekrar sormuş: — Söyler misiniz, bu taksim ettiğiniz sevabı kimler hediye etti? — Bu sevabı yoldan geçen müminler hediye ettiler. Ahmet Şahin “Dini Hikayeler” s:132
14 Resul (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: — Allah'ın buyruğuna itaat eden kulu kabre koyarlar. O kişinin İyi amelleri onun çevresini sarar. Ve onu muhafaza altına alırlar. Ayağının ucundan azap melekleri gelirler. NAMAZ karşılar: —Onun yanına varmayın! O, Allah için ayakta çok durmuştur! der. Melekler ölünün başı ucuna ilerler. ORUÇ onların karşısına dikilir: —Onun yanına varmayın, o Allah yolunda çok susuzluklar çekti.! Sonra azap melekleri ölünün yanına gelirler. O zaman SADAKA karşılarına çıkar ve: — Buna dokunmayın. O, bu eli ile çok sadaka vermiştir! der. Melekler ardından gelince HAC ve GAZA dile gelerek onlara: — Ona değmeyin! O Hak Teâlâ'nın yolunda zahmetler çekmiştir..! O zaman melekler o Ölüye: — Sana bu makam mübarek olsun! deyip çekilirler. Ondan sonra RAHMET MELEKLERİ gelirler. Cennet'ten bir yatak getirirler. Yatağı döşerler. O kişiye kabri gepgeniş ederler. Gözün görebildiği yere kadar kabri genişler. Sonra Cennet'ten bir kandil asarlar. O mübarek ölü tâ Kıyamet Gününe kadar o kandilin nuru ile aydınlanır. İmam Gazali “Kimya-yı Saadet”
15 Resulullah (S.A.V) buyurmuştur ki: "Kim, her cuma anne ve babasının veya ikisinden birinin kabrini ziyaret ederse bağışlanır ve anne babasına karşı iyi davrananlardan yazılır.“ "Kim ecrini ve sevabını Allah'tan bekleyerek anne ve babasını ya da onlardan birinin kabrini ziyaret ederse, Allah ona kabul olunmuş bir hac sevabını yazar. Kim onların kabirlerini ziyaret ederse, melekler de onların kabirlerini ziyaret eder." "Cuma günleri anne babasının ya da onlardan birinin kabirlerini ziyaret ederek başlarında Yasin okuyan kimseye Allah, okuduğu her harfe mukabil mağfiret ihsan eder.” Taberani, el-Mu'cemü'l-Evsat, nr. 6110; es-Sagir, nr. 956; Süyuti, ed-Dürrü'l-Mensur, 5/267; Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, nr. 4312.
16 Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Anne ve babasına asi olduğu halde onları kaybeden bir kimse, vefatlarından sonra arkalarından (bağışlanmaları için) dua ederse Allah o kimseyi iyilerden yazar.“ Beyhaki, Şuabü'l-iman, nr. 7901; Süyuti, ed-Dürrü'l-Mensur, 5/267. Resulullah (S.A.V) şöyle buyurmuştur: "Ölülerinizi ziyaret edin, yanlarına vardığınızda selam verin; çünkü onlardan alacağınız ibretler vardır.“ Deylemi, Müsnedü'l-Firdevs, nr. 3169; Müttaki-i Hindi, Kenzü'l-Ummal, nr. 24830; Zebidi, İthaf, U/271. Ebu Hüreyre (r.a) demiştir ki: "Bir kimse tanıdığı bir adamın kabrinin yanından geçerken ona selam verse, kabirdeki onu tanır ve selamını alır. Tanımadığı bir kimsenin kabrinin yanından geçerken selam verdiğinde ise kabirdeki onu tanımaz, ancak mutlaka selamına mukabelede bulunur.“ İmam—Gazali “Ahiret Hayatı” Adlı Kitabından Alınmıştır.
17 Kabir ziyaretinin müstehap olan şekli, ziyaretçinin ardını kıbleye verip yüzünü kabirdeki kimseye doğru çevirmesi ve ona selam vermesidir. Hz. Aişe (r.anh) anlatıyor: Resulullah (s.a.v) buyurdular ki: "Kim bir mümin kardeşinin kabrini ziyaret eder ve onun yanında oturursa, kabirdeki kardeşi onunla ünsiyet eder, selamını alır. Bu durum yanından ayrılana kadar devam eder.“ İmam—Gazali “Ahiret Hayatı” Adlı Kitabından Alınmıştır.
18 Asım-ı Cuhderi'nin ailesinden biri anlatıyor: "Ölümünün ardından iki yıl geçtikten sonra Asım'ı rüyamda gördüm. Hemen, 'Sen ölmemiş miydin?' diye sordum. 'Evet, ölüyüm' dedi. 'Şimdi neredesin?' dedim, 'Vallahi cennet bahçelerinden bir bahçedeyiz. Her cuma gecesi ve sabahı buradaki bir grup arkadaşla beraberce toplanır ve Bekir b. Abdullah-ı Müzeni'nin yanına gideriz. Orada sizlerden gelecek haberleri bekleriz' dedi. Ben, 'Bunu ruhlarınızla mı yoksa bedenlerinizle mi yapıyorsunuz?' diye sordum. 'Nerede! Bedenlerimiz çoktan çürüdü, sadece ruhlarımızla bir araya geliyoruz.' 'Peki, bizim sizlere olan ziyaretlerimizden haberdar oluyor musunuz?' dedim. 'Evet, cuma gecesi, cuma gününün tamamı ve cumartesi sabahına kadar olan ziyaretlerden haberimiz oluyor' dedi. 'Neden özellikle cuma günü?' diye sordum, 'Cuma gününün diğer günlere olan üstünlüğünden' dedi. İmam—Gazali “Ahiret Hayatı” Adlı Kitabından Alınmıştır.
19 Muhammed b. Vasi (rah) kabirleri cuma günü ziyaret ederdi. Bunun sebebi kendisine sorulunca, "Bana ulaşan haberlere göre ölüler, kendilerini cuma günü, cuma gününden bir gün öncesi (yani perşembeyi cumaya bağlayan gece) ve bir gün sonrasında (cumartesi sabahına kadar) ziyaret edenleri bilirler." Dehhak demiştir ki: "Her kim (yakınlarından) bir kişinin kabrini cumartesi gününün güneş doğmazdan öncesine kadar ziyaret ederse, kabirdeki kişi onu tanır." Dehhak, bu nasıl olur diye kendisine soranlara, "Cuma gününün faziletinden" diye cevap verir. İmam— Gazali “Ahiret Hayatı” Adlı Kitabından Alınmıştır.
20 Beşşar b. Galib-i Necrani anlatıyor: "Rüyamda abide kadın Rabia-i Adeviyye'yi gördüm. Ona çokça dua ediyordum. Bana, 'Ey Beşşar! Bize gönderdiğin hediyelerin ipek mendillerle örtülü nurdan tabaklar içinde geliyor' dedi. Ben, 'Bu nasıl oluyor?' diye sordum. O, 'İşte, hayattaki müminlerin ölülerine yaptıkları dua böyledir; önce bu dualar kabul edilir ve nurdan tabaklara konulur, sonra ipek mendillerle kapatılır, ardından dua edilen kişiye getirilerek, 'Bu falanca kimsenin sana gönderdiği hediyedir' denilir ve ona ikram edilir.“ İmam—Gazali “Ahiret Hayatı” Adlı Kitabından Alınmıştır.
21 Kabir ziyaretinden asıl maksat, ziyaret edenin ibret alması, ölünün de onun yapacağı duadan faydalanmasıdır. Bu açıdan kişi, kabir ziyaretlerinde bulunurken hem ölü hem de kendisi için dua etmekten ve gördüğü manzaradan ibret almaktan gafil kalmamalıdır. Kabir ziyaretlerinden ibret elde edebilmek için ölüyü düşünmeli; şu anda nasıl parça parça olduğunu, toprak içinde çürüyen bu bedenin tekrardan nasıl diriltileceğim ve pek yakında kendisinin de onlara katılacağını gözünde canlandırmalıdır.%
22 Bu konuda Beyhaki'nin Şuabü'l- imarida rivayet ettiği bir hadis-i şerif şöyledir: "Sizlerden biri vefat ettiğinde onu (tabutun içinde) hapsetmeyin; acelece kabre götürün. Biri başucunda Bakara suresinin başlangıcını (Elif lam mim) ve sonunu (Amenerresulü) okusun.“ Rafii'nin Hz. Ali'den rivayet ettiği bir hadiste Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuşladır: "Kim bir kabristana uğradığında on bir defa ihlâs suresini okur ve ecrini de kabirdekilere hediye ederse, Allah ona, kabristanda yatanların kazandıkları sevap kadar mükafat yazar.“ Müttaki-i Hindi, Kenzü'l-Ummal, nr. 42596; Acluni, Keşfü'l-Hafa, nr. 2629
23 Resulullah Efendimiz (s.a.v) buyurmuştur ki: "Kabirdeki ölü, boğulmak üzereyken yardım isteyen kimse gibidir. Babasından, kardeşinden veya bir dostundan gelecek olan yardımları bekler durur. Ona bir yardım ulaştı mı bu ona dünya ve içindekilerden daha sevimli gelir. Hayattakilerin ölülere göndereceği hediyeler dua ve istiğfarlarıdır.“ İmam—Gazali “Ahiret Hayatı” Adlı Kitabından Alınmıştır.
24 Hz. Peygamber (s.a.v) buyurmuştur ki: "Beni ziyaret edene şefaatim vacip olur.“ Hakim-i Tirmizi, Nevadirü'l-Usul, nr. 112; Bezzar, el-Bahrü'z- Zehhar, nr. 1198; Beyhaki, Şuabü'l-iman, nr. 4159; Hz. Peygamber (s.a.v) buyurmuştur ki: "Kim (hayatımda ya da vefatımda) Medine'ye gelir ve sırf Allah rızasını gözeterek ve sevabını O'ndan umarak beni ziyaret ederse kıyamet günü onun şefaatçisi ve (hayırlı amellerinin) şahidi olurum.“ İmam—Gazali “Ahiret Hayatı” Adlı Kitabından Alınmıştır. Süleyman b. Süheym (rah) anlatıyor: "Resulullah'ı (s.a.v) rüyamda gördüm. 'Ey Allah'ın Resulü! Şu adamlar senin kabrine gelip selam veriyorlar; o selamı anlıyor musun?' diye sordum. 'Evet, anlıyor ve selamlarına karşılık veriyorum' buyurdu.“ İmam—Gazali “Ahiret Hayatı” Adlı Kitabından Alınmıştır.
25 Dehhak b. Mezahim anlatıyor: Adamın biri, "Ey Allah'ın Resulü! İnsanların en zahidi kimdir?" diye sordu. Resulullah (s.a.v), "Kabri ve oradaki çürümeyi unutmayan, dünyalık fuzuli şeyleri terk eden, ahireti dünyaya tercih eden, yarınki gününün derdine düşmeyen ve kendini kabirdeki insanlardan biri olarak gören kimse zahiddir. “Beyhaki, Şuabü'l-iman, nr. 10565; ibn Ebu Şeybe, el-Musannef, 8/37/6/17; Hadisin manasını ihtiva eden rivayetler için de bk. Tirmizi, Sıfatü'l-Kıyame,17; Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, 10/234; Hakim, el-Müstedrek, 4/316; Müttaki-i Hindi, Kenzü'l-Um- mal, nr. 44054. diye cevap vermiştir. Resulullah (s.a.v), "Kabir kadar ürkütücü bir manzara görmedim“ Tirmizi, Zühd, 5; ibn Mace, Zühd, 32; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/64; Hakim, el-Müstedrek, 1/371; 4/331. buyurmuştur. Erkek kadın herkese, ibret almak, ölümü hatırlamak maksadıyla kabirleri ziyaret etmek müstehaptır. Allah'ın veli kullarının kabirlerini, hem teberrük (Hayr-ı İlâhiye hissedâr olmak) hem de ibret almak maksadıyla ziyaret etmek de böyledir.
26 Resulullah (S.A.V) ona şöyle buyurmuştur ; " Ölüleri yıka, zira ruhu alınmış boş bir cesetle uğraşmak insana kuvvetli bir öğüttür. Cenaze namazlarına katıl, belki üzülmene vesile olur. Kabirleri ziyaret et, bu sana ahireti hatırlatır. Şunu bil ki hüzünlü kimseler Allah'ın gölgesinde (muhafazası) altındadır.“ Hakim, el-Müstedrek, 1/376; Beyhaki, Şuabü'l-lnıan, nr. 9291; Süyuti, ed- Dürrü'l-Mensur, 6/439; Münziri, et-Tergib ve't- Terhib, nr. 5135; Süyuti, Şerhu's-Sudur, s. 49-50.